20. YÜZYILDA TÜRK SAZ ŞİİRİ
ALİ İZZET ÖZKAN
Asıl adı Ali Özkan olup 1902’de Şarkışla’nın Üyük köyünde doğmuş, 10 Ekim 1981’de aynı yerde vefat etmiştir. Babası Musa Ağa, annesi Kamer’dir. Hapise girip çıkmaları ve sayısız evlilikleriyle tanınmıştır.
22 yaşından itibaren köy köy dolaşıp hayatım kazanmaya başlamıştır. 38 yaşında gittiği Ankara’da şiirleri Ülkü dergisinde yayımlanır. Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği de yapmıştır.
1961 Türkiye İşçi Partisinin görüşlerini benimseyip bir Âşıklar Demeği kurar.
Alevî bir şair olduğu için belli çevrelerde büyük ilgi görmüştür. Basılı on kadar kitabından bazıları şunlardır: Bugünkü Anadolu Halk Şairi Ali İzzet (1942), Teller de Muradını Alsın (1958), Mühür Gözlüm (1967, 1969) vs.
GÜL YÜZLÜM
Gül yüzlü sevdiğim bostanım bağım
Bir mektup yazayım ellerinize
Merhamet sahibi azizim ağam
Yüreğin acısın kullarınıza
Gül bağrıma çarpa çarpa ağlarım
Boynun eğmiş iniliyor dağlarım
Yas çekiyor mor sümbüllü bağlarım
Mihrican dokundu güllerimize
Uçan kuştan haberini umarım
Bir yel esse selâm geldi sanarım
Kerem gibi ben de bir gün yanarım
Ataşalarınıza küllerinize
Muhanet dost beni yaktın yandırdın
Eşinden ayrılmış kuşa döndürdün
Geleceğim deyi beni kandırdın
Baka baka usandım yollarınıza
Zalim ölüm bu gün bizi yasıyor
Amanımı mümkünümü kesiyor.
Vallahi Al’İzzet sana küsüyor
Bir dahi basmayın illerinize
GÜZEL GELİN
Güzel gelin yüzüm aç ki yaz gelsin
Şu bizim dağları kar yaraladı
Gül açılıp bülbül ötecek zaman
Bağımı bahçemi har yaraladı
Zavallı bülbülün belini büken
Birisi uykudur birisi diken
Bir güzel elinden öleyim derken
Beni bir çirkince hor yaraladı
Çirkin ile cennet olsa kaçarım
Güzelin elinden zehir içerim
Kimi görsem dert kitabın açarım
Beni de bir haksız tor yaraladı
Güzel seven netsin mülkü devleti
Cehennemdir çirkinlerin sohbeti
Ta can damarından Ali İzzet'i
Bir pınar başında yâr yaraladı
KÖMÜR GÖZLÜM
Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Benim sabahaca uyumadığım
Varmış yâd illerin koynuna girmiş
Benim öpmelere kıyamadığım
Goncanın yaprağı gülün dökümü
Esen ürüzgârdan alam kokunu
Ben yalınız alamıyom uykumu
Tatlı dillerine doyamadığım
Al'izzet'im gireceksin kanıma
Nasıl girdin şu hoyratın koynuna
Cellât m'oldun hançer çaldın boynuma
O yârin benlerin sayamadığım
ÂŞIK FERAHÎ
Asıl adı Mehmet Ali Ergat olup 1934’te Ceyhan’ın Kıvrık köyünde doğmuş, 22 Nisan 1969’da Adana’da vefat etmiştir. Asri Mezarlık’a gömülmüştür.
Babası Mustafa, annesi ise Emine’dir. Okuryazarlığı, sonradan kendi kendine öğrenmiştir. Babasının evi terk etmesi, annesinin ölümü, onu çocuk denecek yaşta çalışmak zorunda bırakmıştır.
1954’teİstanbul’da vatanî görevini yaparken hastalanır ve geri gönderilir. 1959’da evlenir ve 1961’de Adana’ya yerleşir. Burada saz satıp türkü dersleri verir. Sesini tamamıyla kaybettikten sonra da kızı Emine ile birlikte sanatını icra eder. Bu arada Konya Âşıklar Bayramı’nın ikinci ve üçüncüsünde baba-kız türkü dalından iki birincilik kazanırlar.
Bazı türküleri bütün yurtta sevilmiş ve radyo repartuvarlarına girmiştir: “Ah neyleyim gönül senin elinden”, “Elâ gözlü nazh yâri” vs.
Çıkıp gurbet ele boşa dolaşma
Gel benim sözümü tut dedim gönül
Vefasız bir yâra gidip bulaşma
Sadık Yâra doğru git dedim gönül
Pehlivan ararsan nefsinle güleş
Mecnûn gibi çık da çöllerde dolaş
Erken kalk yörü de menzile ulaş
Git de muradına yet dedim gönül
Niçin öyle gafil gafil durursun
Bir gün olur ol huzura varırsın
Neyin var neyin yok orda görürsün
Ne edersen burda et dedim gönül
Münâfık kişinin peşine gitme
Zikreyle dünyada günaha batma
Aldanıp şeytana koğ kıybet etme
Kötülüğü baştan et dedim gönül
Dergâhında sakın çulha dokuma
Hayrolmadık bir ilimi okuma
Olur olmaz yerde boşa şakıma
Dostun bahçesinde öt dedim gönül
Der Ferrâhî yere ettim nazarı
Bin bir ismi vardır Hak'tır yazarı
Yâr seher vaktinde kurmuş pazarı
Götür beni orada sat dedim gönül
***
Bu dünyayı baştan başa
Gezem dedim gezemedim
Başım vurdum taştan taşa
Ezem dedim ezemedim
Dünya serbest serin imiş
Hakikat yâr şirin imiş
Aşk ummanı derin imiş
Yüzme dedim yüzemedim
Gözümden döküldü ferler
Âşık olana deli derler
Çözülmüyor gizli sırlar
Çözem dedim çözemedim
Tuttum onun yalanını
Eder bir gün talanını
Yalan dünya pilanını
Çizem dedim çizemedim.
Yarla kurdum pazarımı
Kayıp ettim hezarımı
Der Ferrâhî mezarımı
Kazam dedim kazamadım
ÂŞIK MEHMET YAKICI
1879’da Konya’nın Sarnıç mahallesinde doğmuş, 25/26 Ocak 1950’de aynı evde vefat etmiştir. Babası Yakup Ağa, annesi Şerife Hanım’dır. Ailenin, hayatta kalan tek çocuğu olduğu için tahsili ve evlenmesine bilhassa dikkat edilmiştir. Mes’ûd Efendi Mektebi’nden sonra bir müddet de medreseye devam etmiştir. Evliliği, babasının ölümü, köye dönüşü ve seferberlikte askere alınması onun gençlik yıllarını alıp götürmüştür. Tekrar köye dönerse de şehir hayatı ona daha cazip gelir ve Millî Eğitim teşkilâtında müstahdem olarak çalışmaya başlar.
30 yaşında âşıklığa başlaması, ünlü âşıklarla karşılaşamaması şiirlerinin teknik usullerle örülememesinin başlıca sebepleri olarak görülebilir. Medreseden aldığı dille bölge söyleyişleri şiirlerinde bir arada görülür. Bilhassa destanlarıyla şöhret kazanmıştır.
UYUZ DESTANI
Uyuz derler bir illete uğradık
Al kan ettik tırnak ile doğradık
Zeytin yağın ilaç yaptık bağladık
Tesir etmez hidâyet kıl İlâhî
Fısır fısır her taraftan kakıyor
Bir hararet ciğerimi yakıyor
Kaşınırken bütün âlem bakıyor
Bu derdime dermanı ver İlâhî
Nasıl derttir hiç bir derde benzemez
Perhiz eder peynir yoğurdu yemez
Varıp bir adama hâlim şu demez
Senden başka kimim vardır İlâhî
Akşam olup gidişmesi artıyor
Kaşınırken akıl baştan fırtıyor
Ev horantam çocuklara serpiyor
Yakın vakit dermanın ver İlâhî
Evvelden bu derdi kâle almadım
Sonradan da artacağın bilemedim
Arayıp da dermanını bulmadım
Derman senden hidâyet kıl İlâhî
Hararetten geceleri yatamam
Uykusuzum kirpiklerimi kapamam
Sen var iken başkasına bakamam
Sen derdimin dermanı ol İlâhî
Her kula da bir çiledir verecek
Sabredenler muradına erecek
Cennet'âlâ’da dîdarı görecek
Sabreyleyim de göster sen İlâhî
Âşık Mehmet dert ile sabırlı kul
Sabredenler Mevlâ indinde makbul
Elbet verir Cennet alâ'ya bir yol
İsterim dîdarın görmek İlâhî
KONYA GÜZELİ
Alaaddin parkın seyran ederken
İki güzel gördüm çalgı çalıyor
Gezip etrafını devran ederken
Hep gelen eğlenip orda kalıyor
Oturmuş hanımlar yüzünü bürür
Yukarı seyreden her yanı görür
İskarpini sıkmış topuğun sürür
Evinde durmayıp o da geliyor
İkindi olur kurulur piyase
Satıyorlar orda tabak ve kâse
Toplanır gelirler Ayşe Miyase
Her gelen derdini burda buluyor
Efendiler beyler başlıyor keyfe
Garsonlar getirir çayınan gayfe
Masraf yazılır bir iki sayfa
Sabah olunca da hasta oluyor
Çalarlar bahçede kanunu sazı
Yanına oturtsa hem çifte kızı
Gördüğüm güzeller tanımaz bizi
Onlar düşlerime hemen gülüyor
Görmez idi Konya ezel ezeli
Yüz kere söylesem ben bu gazeli
Gürcistanı geçti Konya güzeli
Güzel seven bunları da biliyor
Yukarda pervane fırlanıp döner
Bahçenin çırası parlayıp yanar
Çeşmeden suyunu içenler kanar
Akıp havuzuna hemen doluyor
Âşık Mehmet ora bir holta yaptı
Fırlanıp dolanıp ne hisse kaptı
Güzeli görünce yolundan saptı
0 güzel uğruna hemen ölüyor
Süleyman Bey bizi eylemiş davet
Davetine biz de ettik icâbet
Böyleymiş âdet ilânihayet
Yaşasın dünyada selâmet olsun
İftarlık tabağı sofraya dolmuş
Makarna çorbası çok güzel olmuş
Üstüne pilavlı bütün et gelmiş
Ardına suböreği hazır olsun
Süleyman bey'in ekmeği bize kısmet
Konuşurum bunu ilânihayet
Ayşe Hanım kızıyla yaptı hizmet
Hastalık görmesin başı sağ olsun
Oturduk sofraya biz sekiz kişi
Üçü de erkektir dördü de dişi
Sağolsun bunu hazırlayan kişi
Oturup yiyene âfiyet olsun
Cevizli kadayıf canıma değer
Arkasına bamya hazırmış meğer
Pilav ve yaprak gelmeseydi eğer
Arkasından hoşaf mahzun mu olsun
Davetiniz değdi gayri bir cana
Yaşasın seni de doğuran ana
Âşık Mehmet eder medh ile sena
Böyle bir davetin her zaman olsun
ÂŞIK VEYSEL
1894’te Sivas’a bağlı Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuş, 21 Mart 1971’de aynı köyde vefat etmiştir. Soyadı Şatıroğlu’dur. Babasının adı Ahmet, annesinin adı Gülizâr’dır. Yedi yaşında gözlerini çiçek hastalığı ve kaza neticesinde kaybeder. Babasının yanma gelen âşıkların uyandırdığı ilgi ve sevgi sonunda saz çalmaya başlar. 1919’da evlenir; iki yıl sonra anne ve babasını kaybetmesi hayatinin akışı için önemli bir nokta olur.
1933’te Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması, Köy Enstitülerinde saz hocalığı yapması, onun karanlık dünyasını aydınlatan güzel gelişmelerdir.
1965’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Veysel’e, “Anadilimize ve Millî Birliğimize” yaptığı hizmetlerden dolayı özel bir kanunla vatanî hizmet tertibinden maaş bağlamıştır.
Şiirlerini sade bir dille söylemiştir. Pek çok şiiri bestelenmiş, radyolarda okunmuş, plak ve kaset olarak geniş kitlelere ulaştırılmıştır. Bunların çoğunda, köyüne ve insanına karşı duyduğu sevgi ve özlem dile getirilmiştir.
Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönlümdeki köşk olmasa
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim gözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
0 sana âşık olmasa
***
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selâm olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
Ne gelsemdi ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın
Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
BAYBURTLU HİCRÂNÎ
Asıl adı Hacı, soyadı Taştan olup 1908’de Bayburt’a bağlı Akpunus (Çamlıkoz) köyünde doğmuş, 22 Mart 1970’de Bayburt merkezinde vefat edip mahalle mezarlığına gömülmüştür. Babasının adı İlyas, annesininki ise Feruze’dir. Köy imamından öğrendiklerine özel olarak öğrendiği yeni alfabemizi de ekleyerek tahsilini tamamlamıştır. İki evliliğinden 11 çocuğu olmuştur.
1956’da yerleştiği Bayburt’ta ölünceye kadar kalmıştır. Gezdiği yakın çevrede bazı âşıklarla tanışma imkânı bulmuştur. 23 yaşında Akçaabat’a bağlı Zevana (Salıhan) köyünde işçi olarak çalışırken bir gece rüyasında bade içirirler ve aşka düşmüş olur. Bunun sonunda o coşup taşmaya başlayacaktır.
Şiirlerinde bazı kelimelere özel anlamlar yüklediği olur. Dünyevî aşka dair yazdıkları yok denecek kadar azdır.
Hakkında birkaç kitap yayımlanmıştır.
Dinle gitti bizden kalpteki sevinç
Yolumuz sapada kapandı kaldı
Nuh tûfanı gibi çok kıldım itap
Yolumuz deryada kapandı kaldı
Yaz Özcan'ım bugün bir hoş da makal
Tebrik et dostları duysunlar ahval
Buyurulmadı yazdığımız arzuhal
Neden Adliyede kapandı kaldı
Sönmez olundu bizde bu yanışanlar
Bu gün yüz çevirdi dünkü kafadar
Evvelâ gönlümüz gezerken süvar
Yollarda piyade kapandı kaldı
Hicrânî hicret kıl eğlenme burda
Vücudum hayatta ruhumuz şurda
Makineler gitmez oldu Bayburt'a
Yol Gümüşhane'de kapandı kaldı
Bu gün ateşime düşme pervane
Hiç eksilmez sönmez nar vardır bende
Erittim cismimi gör yana yana
Bilmezler ne acep kâr vardır bende
Kurdum çadırımı yar otağında
Kestirdim kolumu dost tuzağında
Hikmet yaylasında kudret dağında
Güneşten erimez kar vardır bende
Ne âlem dururmuş ne kervan gitmiş
Ne haber alınmış ne gözler görmüş
Ne el destelemiş ne parmak dizmiş
Elmas diye kutlu dür vardır bende
Hicrânî'yem esrarımdan ne verim
Açmaz kapısını yurduma girim
Haki tel ipekten kurdum çadırım
Ordu konduracak yer vardır bende
DAVUT SULARÎ
Asıl adı Davut Ağbaba olup 1925’te Tercan’a bağlı bir bucak olan bu günkü Çayırlı ilçesinde doğmuş,. 17 Ocak 1985’te Erzurum’da vefat etmiştir. Babası Veli Ağa, annesi Rindi Hanmvdır. Önceleri kullandığı “Kemâli” ve “Serhât Âşık” mahlaslarını terk edip “Suları” de karar kılmıştır.
17 yaşında bade içip rüyâsındaki güzele âşık olmuştur; ancak onu bulamayacak ve başka biriyle evlenecektir. Altı çocuğundan Ahmet ve İsveçre’de yaşayan kızı Edibe saz çalıp türkü söylemektedir.
Batı Avrupa ülkeleri ile güney ve doğu komşularımızı dolaşmıştır. O, yurdumuzu da kanş karış dolaşmış ve konserler vermiştir.
Yunus Emre ve Sümmânî’nin tesirinde kalmıştır. Beyhânî ve Serdârî de onun tesirinde kalan âşıklardandır. Ali Ekber Çiçek, Belkıs Akkale gibi sanatkârlarda ise sazının ve okuyuşunun tesiri görülür.
1950-1965 yıllan arasında İstanbul Radyosu’nda “Mahallî Sanatkâr” olarak çalışmıştır. Pek çok türküsü TRT Türk Halk Müziği repertuvarına girmiştir. Bazı türküleri ise uzun yıllar dillerden düşmemiştir.
Tarihte bir büyük onur bıraktı
Şimşekler misâli çaktı Atatürk
Yurda giren düşmanların üstüne
Bir şahin misâli aktı Atatürk
Güzel Ankara'yı başkent yapışı
Kocatepe'ye şahlanıp çıkışı
Türklüğün hükmüyle ordu akışı
Düşmanı denize döktü Atatürk
Vatan toprakların geriye aldı
Suları der Türk gençliğine kaldı
Bütün dünya milletleri hep bildi
Ay yıldızlı bir bayraktı Atatürk
***
Kız senin derdinden derbeder oldum
Derd-i derunumu sor da sonra git
Hasretinden Mecnûn misâli oldum
Ne hale düşmüşüm gör de sonra git
Maşuk olan âşığını atar mı
Gül yerinde kara çalı biter mi
Aslan yatağında tilki yatar mı
Gözle on ikiden vur da sonra git
Ağır Göl Dağında Gahmut Yaylası
Hangi gün inersen hoştur havası
Gel ey düzgünüm gel çektirme yası
Sularî kuluna er de sonra git
EFKARÎ
Asıl adı Adem Şentürk olup 28 Haziran 1316/1900 yılında Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı Basa (Yolüstü) köyünde doğmuş, 15 Mayıs 1980’de Bursa’da SSK Hastanesinde vefat etmiştir. Babası Yusuf Pehlivan, annesi Sultan Hanım’dır. Medrese tahsilinden sonra gönüllü olarak askere gider. Almanya ve Tiflis’ten sonra rahatsızhğı sebebiyle yurda döner.
Efkârî, Anza ziyaretinde bade içip âşık olur; kendisine mahlası verilir. Değişik hocalardan saz ve söz dersleri ahr. O, artık, dur durak bilmeyen bir âşıktır ve dolaşmadığı yurt parçası kalmayacaktır. O, pek çok âşıkla tanışmış ve karşılaşmıştır.
Şiirlerinde her türlü konuyu bulabiliriz. Komşusunun tavuğu bile bir şiirine konu olabilmiştir. Gezileriyle ilgili manzum notlarını birkaç cilt halinde toplamıştır: Efkârî Seyahatnamesi, Konya Gezisi vs. Onun ayrıca basılı olmayan, Efkârî Dîvânı, Çorum Yaylaları, Efkârî Tefsirleri gibi eserleri de vardır.
Hakkında, ikisi Hamit Z. Koşay (1949) ve Özgen Keskin (1984) tarafından hazırlanmış üç kitap vardır.
Komşu kapısında düğün kurulur
Bazı divâneler çalmadan oynar
Efsane anlamaz zurna sesinden
Davulsuz zurnasız bilmeden oynar
Sallar ensesini büker belini
Sağa sola kırıştırır dalını
Kara kartal gibi açar kolunu
Eline bir mendil almadan oynar
Terledikçe kir kapatır gözünü
Derler kim kaldırdı itin kızını
Vurdukça çıkarır evin tozunu
Bu koca divâne durmadan oynar
Oynar oyununu coştukça coşar
Oturan cemaat hep ona şaşar
Açılır başından yazması düşer
Bu koca divâne görmeden oynar
Oynar oyununu nidem bitirmez
Nasıl oyun ise sona yetirmez
Karnı acıkmamış dahi oturmaz
Eğer bir kalktıysa sormadan oynar
Kâh ileri gider kâhi de geri
Bugün izinlidir kırmış yuları
Efkârî medheyler divâneleri
Divâne meydanı bulmadan oynar
GUFRÂNÎ
Asıl adı Durmuş Ali olup 1864’te Karaman ilinin Baskışla köyünde doğmuş, Eylül 1926’da Karaman’da vefat etmiştir. Babası Ali Ağa, Annesi Fatma’dır. Tahsilini köyünde ve Karaman’da tamamlamıştır. Rüyasında “dolu” içtiğini söyler.
Dilinde, gördüğü tahsilin izleri vardır. Destanları ve taşlamaları ile tanınmıştır.
Hakkında, D. Ali Gülcan tarafından yazılmış bir kitap vardır.
Dinleyin efendiler bakın ağlar
Hakk'a dua hayır dilek nerde var
Sabaha dayanmaz oldu boğalar
Tosun yapan cesim inek nerde var
Bakmıyor evlatlar atasözüne
Sözü işlemez karısına kızına
Hem sırtarır karşı gelir yüzüne
Şimdi muti misl-i melek nerde var
Yirlerimiş hınzır dinen domuzu
Kaldırdılar savmı guslu namazı
Bu millete virmediler bir sözü
Çalmalı bunlara değnek nerde var
Ne Köröğlu kaldı ne de at kaldı
Ne birinden biri berhayat kaldı
Ne kulağı dik hımarât kaldı
Yok yüke dayanan binek nerde var
Kulak virin ya hu Gufranî ne dır
Denildi ki ilmin başı sabır
Velâkin sabrın arkası kabir
Alın gelin kazma kürek nerde var
HABİB KARAASLAN
1921’de Bünyan’a bağlı Akkışla bucağının Gömürgen köyünde doğmuştur. Köyün imamı Hafız Ali’nin dokuz çocuğunun en büyüğüdür. Habib, harf inkılabına kadar üç yıl okula gider, üç yıllık yeni okulu da bitirir; daha fazlasına devam edemez.
Çobanlık ve çiftçilikte geçen günleri, başlık parası için geldiği Ankara günleri takip eder. İlk şiirini söylediğinde 18 yaşındadır. Devrin ünlü edebiyatçı ve araştırıcılarıyla, bu arada A.K. Tecer, B.K. Çağlar, V.C. Aşkun gibi adlarla tanışması, ona yeni bir yön kazandırır.
Destanları ve kahramanlık şiirleriyle tanınmıştır. Dili son derece sadedir. Basılı kitaplarının bazıları şunlardır: Destanlarım (1940), Der Karaaslan (1946), Yurt Destanı (1969).
İZİNDE
Gönlüm gözüm bütün güzelde kalır
Aşk ateşi yanar âşık özünde
Şairler ilhamı güzelden alır
Baktıkça açılır güller yüzünde
Güzel kızlar olsun başımın tacı
Şu benim hayatım zehirden acı
Derdimin tek yerde vardır ilacı
O da sevdiğimin kara gözünde
Gönüldür güzele bağlanup kalan
Türlü belâlara başını salan
Âşıklar içinde tek murad alan
Âşık Karip oldu dünya yüzünde
Ölümden beterdir bu aşkın derdi
Canını yârinin yoluna verdi
Otuz iki dişin birden çektirdi
Âşık Kerem Aslıhan'ın dizinde
Şu garip başımı derde koyarsın
Yavaş sallah sonra cana kıyarsın
Beni ağlatmaktan zevk mi duyarsın
Yalan olmaz güzellerin sözünde
Der Habib Karaaslan güzele bakan
Güzeldir aşkın canını yakan
Ağrı dağı olsa karşıma çıkan
Yine de giderim yarin izinde
FIRAT IRMAĞI
Garbi esti beyaz karlar erimiş
Koca Fırat coşkun hızla yürümüş
Etrafını türlü çiçek bürümüş
Mor menekşe kokar Fırat ırmağı
Seni gördüm yeni arttı kederim
Yol vermezsen böyle feryat ederim
Ben yârımı görmek için giderim
Aşkı beni yakar Fırat ırmağı
İmkân yoktur memleketi görmeğe
Kıyamadım cana sana vermeğe
Dizim tutmaz soyunup da girmeğe
Gözüm sana bakar Fırat ırmağı
Etrafın görünmez yemyeşil çayır
Silaya giderim sen beni gayur
Ne oturur ne de yatar ne uyur
Hiç durmadan akar Fırat ırmağı
Der Habib Karaaslan yol ver geçeyim
Zehir olsan dahi bir tas içeyim
Bu yıl sevdiğimle ben de göçeyim
Yâr yaylaya çıkar Fırat ırmağı
İLHAMÎ
1934’te Arpaçay’a bağlı Büyük Çatma köyünde doğmuş, 3 Mayıs 1987’de İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etmiştir. Mezarı Gebze’dedir. Asıl adı Hamit Demir’dir. Babası Şirali, annesi Hanife’dir. Köyünde biraz ilkokula, biraz da Kuran Kursuna devam etmiştir.
İlk şiirlerini 11-12 yaşlarında söylemiştir. Bunda, Âşık Lâtif ile gördüğü rüyanın tesiri olmuştur. Askerliğini Kore’de tamamlayıp madalya almıştır.
Son çeyrek yüzyılın en usta ve güçlü âşıklarından biridir. Atışma ve dudakdeğmezdeki gücünü bütün âşıklar kabul etmektedir. Pek çok ustanın tesirinde kalmıştır. Yetiştirdiği çırakların sayısı üçtür.
Aynı zamanda bir musannif olan İlhamî üç de hikâye tasnif etmiştir. Su-hap ile Medina Sultan, Muhammed Şah ile Narmina, Kahraman Kasım ile Pakize Sultan.
Hakkında sadece makale seviyesinde yayın yapılmıştır. Bir de, Hacettepe Üniversitesinde Nural Özmeral tarafından bitirme tezi hazırlanmıştır.
LAMBA
Bir keskin sirke ile pamuk fitilden
Ateş alır almaz yanarsın lamba
Bir turna boğazlı sürahi beldin
Bazı elden ele dönersin lamba
Karanlık gecenin nazlı gelini
Ateş verir yandırırlar dilini
Kız, gelinler sana vurur elini
Karanlıkta büyük hünersin lamba
Seni silen cilve satar naz alır
Ak sakallı dedem gider gaz alır
Fitil suyu emer kuvvet azalır
Küsersin çarkına inersin lamba
Tatlı gecelerin sohbeti yârdan
Sen bilirsin sönüp düşme ayardan
Gece gündüz asılırsın duvardan
Aşkın sohbetine kanarsın lamba
Âşık ilhamî'yim hayaldir sözüm
Ötesim anlatmaya ne lüzum
Hepsi bir çekirdek yuvarlak üzüm
Aşkını anlatsam donarsın lamba
Dokuz aylık yolun yorgun yolcusu
Her can seni görür sen de seni gör
Bir gövde değilsin yoktan yarandın
Mekân seni görür sen de seni gör
Kendini sadece bir gölge bilme
İnsanlık sevginin kalbinden silme
Kimseye zulmedip öldürme ölme
Rahmân seni görür sen de seni gör
Yerlere bir damla dökülürse kan
Yarın mahşer günü olur bir insan
Gel Âşık İlhamı olma âsi can
Zaman sem görür sen de seni gör
POSOFLU MÜDÂMÎ
Asıl adı Sabit Ataman olup Nisan 1918’de Pasofun Aşağına Varzına (Demirdöğen) köyünde doğmuş; 4 Kasım 1968’de aynı köyde vefat etmiştir. Palabıyıkoğullarından Kahraman Hoca ile Şerife’nin oğlu olan Sabit, küçük yaşta öksüz kalır. İlkokulu bitirir, ayrıca babasından da din dersleri alır. Henüz 15 yaşında iken imamlığa başlar. Âşık olduğu Şemsinur’la evlenemezse de onu hiçbir zaman unutamaz. Dört çocuğu vardır.
Badeli âşıktır. Aynı zamanda hikâyeler de tasnif etmiştir: Öksüz Vezir, Gül ile Ali Şir gibi. Hece ile yazdığı şiirlerinde aruzlulara göre çok daha başarılıdır. Yetişme çağının ünlü âşıklarıyla da karşılaşma fırsatım elde etmiştir. Bunlar arasında Cemal Hoca, Efkârî, Nihânî bilhassa sayılabilir.
Hakkında iki kitap ve bir bitirme tezi hazırlanmıştır.
GÜZELLEME
Gençlik âleminde kız seven yiğit
Alacağın kızın soyuna bir bak
Halı edvarını sor eyca eşit
İmtizaç ahlâktan huyuna bir bak
Ömür törpüsüdür avradın horu
Yüzünde olmalı Muhammed nuru
Ne pek gödek olsun, ne de hündürü
Normal kıyafette boyuna bir bak
Çok yiğitler hilkatinde mert olur
Bir acuze düşer günü dert olur
Saçları sarının huyu sert olur
Ebrişim tellerde muyuna bir bak
Güzellerde cilve olur naz olur
Pudra güzelliğin ömrü az olur
Alık kaş küçük göz hilebaz olur
Keman kaşların yayına bir bak
Şair Müdam fikrin derince ise
Herkes kaderince karınca ise
Otuz iki sima yerince ise
Hazır ol düyüne toyuna bir bak
KOŞMA
Yirminci asırdır uyan ey dostum,
Gafletten gözünü aç ey âdemoğlu,
Demek ki ben kem talihten küskünüm,
Ağını karadan seç âdemoğlu.
Kelli-felli olmağilen zat olmaz,
Beygiri kayırsan arap at olmaz,
Her uzun sakaldan kerâmet olmaz.
Çıkar koltuğundan haç âdemoğlu.
Tarzan gibi kayalardan kayarlar,
Evvel ikrar verip sonra cayarlar,
Pulun alır Hacıağa sayarlar,
Arkadan diyerler kaç âdemoğlu.
Şair Müdâmî her derde yaş dökülmez,
Mermerin üstüne fidan dikilmez,
Zaman şeytanın bostan ekilmez,
Yapma iblisınen maç âdemoğlu.
POSOFLU ZÜLÂLÎ
Asıl adı Yusuf Kökten olup 1873’te Posof un Suskap (1981’den Sonra Âşık Zülâlî) köyünde doğmuş, 18 Aralık 1959’da Emirdağ’da vefat etmiştir. Mezarı Çifteler’dedir. Şekeroğulları’ndan Abdullah'ın oğludur. Mahlasım Âşık Feryâdî, bir rivayete göre de üç pir vermiştir.
Köyündeki tahsilinden sonra bir ara Ziraat Mektebine devam etmişse de hastalanıp dönmek zorunda kalmıştır.
Daha sonra Şeki’deki Okulu bitirerek “usûl-i Cedide Muallimi” olur.
İlk eşinin ölümü üzerine yeniden evlenir. Bir kısmı küçük yaşta vefat eden yedi çocuğu olur.
Erken yaşta şiirle temasa geçer. Saz ve söz öğrenir; çevre köylerini dolaşarak bilgi ve görüşünü geliştirir. Karşılaştığı âşıklar arasında çok ünlüleri de vardır: Sümmânî vb.
Afyon’a göçmesi, orayı sevip şiirlerinde “Afyonlu Zülâlî” mahlasını kullanması onun için önemli bir başlangıçtır. O Afyon’da da memuriyetine devam edecektir. Bir ara Posofa dönerse de o, artık Afyon ve çevresinden ayrılamayacaktır; çünkü birlikte göçtükleri orada oturmaktadır.
Aruzla da şiirleri vardır. Divanları ile tanınmıştır. Tahsiline bağlı olarak dili biraz farklıdır. Destanları arasında “Şadlık destanı” çok sevilmektedir.
Hakkında iki kitap yazılmış ve bir de bitirme tezi hazırlanmıştır.
ÇAY
Şekerim kalmadı kahvem tükendi
Bilmem giden hangi attara oğul
Takatim kesildi gönlüm bunaldı
Cebimde de yoktur on para oğul
Bir gün içmezsem tutar ısıtma
Hem de bana dersin doktora gitme
Taksirin bu diye iftira etme
Tedbirime ara bir çare oğul
Fakirler bağında baykuşlar öter
Bu nasıl zamandır gün günden beter
Billurlar fincanlar yüz üstü yatar
Çay takımı oldu kapkara oğul
Der Zülâlî tiryakilik bilindi
Gözlerimin ışıkları silindi
Bu sebepten semaverim delindi
Kaynadı su döndü pınara oğul
AĞLASIN
Bir ah edeceğim dağa taşlara
Aks eylesin feryadımız ağlasın
Can ciğer dayanmaz bu ateşlere
Evim, mülküm bünyâdımız ağlasın
Gelin helallaşak hoca, hacılar
Bugün yüreğimden çıkmaz acılar
Halalar bibiler hanım bacılar
Dayı yeğen efrâdımız ağlasın
Nerde kaldı yaptığımız bu emek
Çalışmıştım göz yaşlarım dökerek
Lâyık mı gurbette ahım çekerek
Ehli ahval evlâdımız ağlasın
Der Zülâlî yazmış takdir mukadder
Kalk kardeşim istiyor ihtiyar peder
Fatiha isterler mahşere kadar
Kabr içinde ecdâdımız ağlasın
RECEP HIFZÎ
Asıl adı Recep olup 1893’te Kağızman’da doğmuş, ilçeyi işgal eden Ermeni çeteleri tarafından 1918’de şehit edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’i dokuz yaşında ezberlediği için de Hıfza mahlasım almıştır. Babası Ağadede, annesi Sona’dır.
1908’de evini medrese haline getirmiş, öğrenci okutmaya başlamıştır. 1911’de komşusunun, bir rivayete göre amcasının kızı Sona ile evlenir. O, daha sonra yeniden evlenecektir.
15 yaşında saza ve söze başlar. Ustası Âşık Sezâî’dir. Şeki/sicillemeleriyle tanınır. Şiirlerini sade bir dille söylemiştir.
Kadiri olan Hıfzı hakkında bir kitap hazırlanmıştır.
Ürkütme incitme zalimkâr avcı
Pek yorgundur bu dağların maralı
Yeddi yıldır avlağında gezerim
Yeddi yerden yaralıdır yaralı
Hançer alıp kara bağrım keseyim
Ah ettikçe kara kanlar kusayım
Takdir Allâh'ındır kimden küseyim
Kader kudretinden bahtım karalı
Hakikaten babında bir penâhım var
Bize tan edene yüz bin âahim var
Mağripten maşrika azm-i râhim var,
O yâr nerelidir ben de oralı
Belâlı başıma taş eksik değil
Ağrı Dağı gibi kış eksik değil
Gözümde kan ile yaş eksik değil
Bu fani dünyaya vardım varalı
Ezelden halk olmuş nikâhlarımız
Sevmiş birbirini ervâhlarımız
Nedir bunda bizim günahlarımız
Yâr benim, ben yârın eller nereli
Hıfzıyım didemde dildâr görünür
Âlemi kaplamış her bâr görünür
Her nereye bakarsam o yâr görünür
Kendisine gönül verdim vereli
***
Onudur şehr-i Şubatın
Şükür bitmiş kar çiçeği
Nişanıdır müjdeye gelmiş
Ezel-yaz bahar çiçeği
Esir olur kar altında
Hapsolur yerler katında
Azad olur saatında
Her bir günün var çiçeği
Kar kaldı dağlar payında
Sular çağlanır çayında
Açılır Abrel ayında
Ağaçlarda bar çiçeği
Dağlar yeşile kaplanır
Nazik ellerle toplanır
Güzele armağan olur
Yakasına kor çiçeği
Hıfzî'nin gönül güzeli
Yaprak alttan göz süzeli
Âşıklar sever ezeli
Bir adı da yâr çiçeği
TALİB COŞKUN
Asıl adı Hacı Bektaş olup 1904’te Şarkışla’nın Tonus (Altunyayla) köyünde doğmuş, 12 Mart 1978’de Ankara’da vefat etmiştir. Babası Mustafa, annesi Meryem’dir. Okuryazarlığı vardır. Rüyasında içtiği bir bade sonucunda yıllarca peşinde koşacağı Keklik Emine’sini aramaya koyulur. Bulamayınca Zeliha ile evlenir.
Yurdumuzdaki ilk Halk Şairleri Bayramı’na katılmıştır (1931). Yurt içi ve dışında pek çok gezileri vardır.
Bir kısmı felâketleri dile getiren pek çok sayıda küçük kitapları vardır: Ankara destanı (1938), Zelzele-Seylap Destanı (2. 1944), Felek yarası (1945), Kıbrıs Destanı (1961).
Dili sadedir; şiirleri temiz duygularla, samimi bir üslupla yazılmıştır. Kendi acılarının çoğunu mısralarında bulmak mümkündür.
Düğünde bayramda ağır zinetle
Bütün kınalanır eli kızların
Halaya düzülür meşhur güzeller
Gerdandan oynuyor kolu kızların
Yaz gelince yeşil otlar biçilir
Kızlar çiğdem gibi ayrı seçilir
Tomurcuk gül ak gerdanda açılır
Burcu burcu kokar gülü kızların
Kızlar kalbur olsa ben de elensem
Kızlar pınar olsa ben serinlensem
İpek olup ince bele dolansam
İbrişimden olsam şalı kızların
Ben oynasam şu kızların yayından
Kızlar aramıyor yiğit soyundan
Bir kız alamadım Tonus köyünden
Köyümüzden aktı gölü kızların
Tâlibî der ben sözümden caymadım
O yârin dizinde uyuyamadım
Konuştuğum güzellere doymadım
Baldan tatlı bana dili kızların
BİLARDO OYUNU
Sivas Palasında bir oyun gördüm
Beyler bu oyuna derilir her gün
Bilardo dediler ismini sordum
Ortaya kurulur bu oyun her gün
Bilardo oyunu kimden sorulur
Hemi para verilir hemi yorulur
Otuz kuruştan piyasa kurulur
Beyhude bir para verilir her gün
Aşağı yukarı söylenir sözler
Birisi vuruken birisi gözler
İkiye değmez yüreği sızlar
Kim utulsa gönlü kırılır her gün
Bire vurur ikisini gözetir
Erkek çulluk gibi boynunu uzatır
Şimdi torluğu var sonra düzeltir
Varır ıstakaya sarılır her gün
Oyuncular gelir masa başına
Bazıları çok düşer bunun peşine
Saat tamam oldu emek boşuna
Der ki ağabeyim darılır her gün
Üç tani bilyası biri daldadır
Sen çalış fennine işin yoldadır
Şu beyaz toplar adam aldatır
Beyhude bir para verilir her gün
Bilardo oyunu başlar sıradan
Efendiler oynar kaçmaz paradan
Bir yol değer bir yol geçer aradan
Şaşırır çabalar yorulur her gün
Tâlip düşün hata var mı dilinde
Rahat dur be yahu kendi halinde
Herkesin iradesi kendi elinde
Bu oyun senden mi sorulur her gün
BİBLİYOGRAFYA
- Türker Acaroğlu—Fıtrat Ozan (Haz.), Türk Halkbilgisi ve Halk Edebiyatı Üzerine Seçme Yayınlar Kaynakçası. Ankara 1972, 152 s.
- Türker Acaroğlu—Fıtrat Ozan (Haz.), Türk Halk Ozanları ve Destanları Kaynakçası. Folklora Doğru, 5 (47-48-49), Özel Sayı, 1978.
- A. Kemal Akça, Sille’nin Halk Şairleri. Konya 1940, 198 s.
- Naim Alkan, Türk Halk Edebiyatı. Ankara 1973, XVI-H296 s.
- Alî Berat Alptekin (Haz.), Erzurumlu Emrah Bibliyografyası. Ankara 1986, 88 s.
- Alî Berat Alptekin (Haz.), Çıldırlı Âşık Şenlik Bibliyografyası. Ankara 1989, 87 s.
- Edİth Ambros, Candid Penstrokes/The Lyrices of Me’âlî, An Ottaman Poet of the 16th Century. Berlin 1982.
- M. Sunullah Arisoy, Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara 1985, XII+403 s.
- Ensar Aslan, Doğu Anadolu Saz Şairleri/İkinci Kitap. Erzurum 1978, (9)+284 s.
- İbrahİm Aslanoğlu, Divriği Şairleri. İstanbul 1961, 95+1 s.
- İbrahİm Aslanoğlu, Sivas Halk Şairleri Bayramı. Sivas 1965, 64 s.
- İbrahİm Aslanoğlu, Âşık Veysel. (2. b., 1. b. 1964) Sivas 1967, 58 s.
- İbrahim Aslanoğlu, Halk Pmanndan Damlalar: Tâlibî. Sivas Folkloru, 2 (16), Mayıs 1974, 20-23.
- İbrahİm Aslanoğlu Halk Pmanndan Damlalar: Ali İzzet Özkan. Sivas Folkloru, 2 (21), Ekim 1974, 20-22.
- İbrahİm Aslanoğlu, Halk Pmanndan Damlalar: Serdar! Sivas Folkloru, 3 (29), Haziran 1975, 20-23.
- İbrahİm Aslanoğlu, Halk Pmanndan Damlalar: Kusûrî. Sivas Folkloru, 6, (71), Aralık 1978, 20-22
- Âşık Ali İzzet Ağlıyor/Şiirler. İstanbul 1965, 42 s.
- Âşık Ferrahî/Şiir ve Türkülerinden Bir Demet. Ceyhan 1989, 57 s.
- İsmaİl Âşikoğlu (Haz.), Âşık Şenlik. İzmir 1964, 67+1 s.
- Vehbî Cem Aşkun, Merzifon Şairleri. Merzifon 1937, 96 s.
- Vehbİ Cem Aşkun, Büyük Halk ve Saz Şairi Emrah. Sivas 1942, 115 s.
- Vehbî Cem Aşkun, Büyük Halk ve Saz Şairi Ruhsatı. Sivas 1944, 166 s.
- Vehbî Cem Aşkun, Sivas Şairleri. Sivas 1948, 408 s.
- Vehbİ Cem Aşkun, Agâh! Türk Dili, 5 (53), Şubat 1956, 300-305.
- Vehbî Cem Aşkun, Kusûrî. Türk Dili, 5 (49), Temmuz 1956, 673-680.
- Vehbî Cem Aşkun, İki Emrah, Çağrı. 21 (234), Temmuz 1977, 7-11.
- Halil Atilgan, Âşık Ferrahî/Hayatı-Şiirleri-Eserleri. Adana (1986 ?), 154. s.
- [Nihal] Atsiz, XV. Asra Ait Bir Türkü, Halk Bilgisi Haberleri. 7 (84), 1. Teşrin 1938, 288.
- Şaban Ayata (Der.), XIX. Yüzyılda Yaşamış Molulu Şair Mustafa Revâî’nin Hayatı ve Şiirleri. Kayseri 1969, 96+7 s.
- Alî Baran, Ürgüplü Saz Şairi Mahfî(l 791-1853). İstanbul 1936, 43 s.
- Z. Mahîr Baranselî, Recep Hıfzî. Kars 1865.
- İlhan Başgöz, İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi. (2. b. 1968). İstanbul 1956, 240 s.
- İlhan Başgöz, Âşık Ali İzzet Özkan Yaşamı-Sanatı-Şiirleri. Ankara 1979, XV-251 s.
- Kemal Bayrak, Âşık Zülâlî Hayatı-Şiirleri. Erzurum 1973 (Tez).
- Mehmet Halît Bayri, Saz Şairleri Hakkında Küçük Notlar. İstanbul 1937, 154 s.
- Mehmet Halît Bayri (Haz.), Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul 1956, 94 s.
- Mehmet Halît Bayri, Halk Şiiri XX. Yüzyıl. İstanbul 1957, 80 s.
- Mehmet Halît Bayri, Âşık Gevheri Hayatı ve Eserleri. İstanbul 1958, 208 s.
- Akay Beşmart (Haz.), Âşık Şenlik. Ankara 1954, 40 s.
- M. Kaya Bîlgegîl, XVIII inci Asır Saz Şairlerinden Kusûrî. İstanbul 1942, 119 s.
- Adnan Bînyazar, Âşık Veysel (İnceleme). İstanbul 1973, 171 s.
- Pertev N. Boratav, Halk Edebiyatı Dersleri I. Ankara 1942, 159 s.
- Pertev Naîlî Boratav - Halîl Vedat Firatli, İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. Ankara 1943, VII+293 s.
- Bugünkü Anadolu Halk Şairi Ali İzzet. İstaı bul 1942, 24 s.
- Cevdet Canbulat, Dörtdivanlı Hilmi!Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1963, 69 s.
- Müjgân Cunbur (Der.) Başakların SesilTürk Halk Şairleri, Eserleri ve Hayatları. Ankara 1968, 448 s.
- Saîme Çelîkel (Der.), Âşık Dertli Divanı. İstanbul 1943, 40 s.
- Muhtar Yahya Dağli, Tokatlı Gedâyî/Hayatı ve Eserleri. İstanbul 1945, 148 s.
- M. Zekî Dalboy, Sille Halk Şairleri. Konya 1935, 47 s.
- Hîkmet Dîzdaroğlu, Yusufelili Ali Huzuri Coşkun! Hay atı-Şahsiyeti-Şiirleri. Ankara 1949, 210 s.
- Hîkmet Dîzdaroğlu, Halk Şiirinde Türler. Ankara 1969, 148 s.
- Hîkmet Dîzdaroğlu, Türk Saz Şiirinin Sorunları, Köz, 1 (3), Şubat 1980 2-18.
- Hîkmet Dîzdaroğlu, İki Adaş Sazşairi/Ercisli Emrah-Erzurumlu Emrah, Türk Folkloru, 1 (11), Haziran 1980, 3-5; 1 (12), Temmuz 1980, 3-5.
- Hîkmet Dîzdaroğlu, Türk Saz Şiirinde İlk Örnekleri. II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirilen II. Cilt!Halk Edebiyatı. Ankara 1982.
- Şükrü Elçîn, Saz Şairlerimizden Köroğlu Hakkında. Türk Kültürü 10 (115), Mayıs 1972, 430-434.
- Şükrü Elçîn, Saz Şairi Armutlu’nun Bir Şiiri. Türk Folklor Araştırmaları, 14 (288), Temmuz 1972, 6688.
- Şükrü Elçîn, Şahinoğlu ve Bilinmeyen Şiirleri. Türk Kültürü, 10 (120), Ekim 1972, 1252-1259.
- Şükrü Elçîn, Kul Piri ve Şehzade Bayezid Ağıtı. Türk Kültürü, 13 (146), Aralık 1974, 87-80.
- Şükrü Elçîn, Viyana Mecmuası ve 15-16 ncı Asırlarda Yaşamış Halk Şairleri. Türk Kültürü, 13 (150-151-152), Nisan-Mayıs-Haziran 1975, 194-214. Şükrü Elçîn, Şâirnâmeler ve Sun’î’nin Şairnâmesi. Türk Folklor Araştırmaları Yıllığı 1974. Ankara 1975, 65-68.
- Şükrü Elçîn, Halk Şairi Deyimi Üzerine. Çağrı, 20 (226), Kasım 1976, 5-6. Şükrü Elçîn, Halk Edebiyatı Araştırmalarında Kaynaklar Meselesi ve 16 ncı Asır Ozanı Karacaoğlan. Atsız Armağanı. İstanbul 1976, 91+25.
- Şükrü Elçîn, Öksüz Âşık’ın Bir Şiiri. Türk Kültürü, 15 (171), 1977, 153.
- Şükrü Elçîn, “Kul” Deyimi ve “Kul” Mahlaslı Halk Şairleri. Türk Kültürü, 22 (259), Kasım 1984, 706-712.
- İslâm Erdener (Der.) Âşık Şenlik Divanı. Kars 1960, 84 s.
- Hasan Eren, XVII. Yüzyıl Saz Şairlerinden Kuroğlu. Türk Dili, 1 (18), Mayıs 1952, 458-459.
- Hasan Eren, Türk Saz Şairleri Hakkında Araştırmalar. 1. Kitap, Ankara 1952, VI+107 s.
- Hasan Eren, Gevherî’nin Yeni Bir Koşması. Türk Dili, 32 (263), Temmuz 1973, 217-270.
- Hasan Eren, Bilinmeyen Bir Saz Şairi : “Yazıcı”. Türk Dili, 38 (264), Eylül 1973, 357-360.
- Hasan Eren, Karacaoğlan’ın Bir Koşması Üzerine. Türk Dili, 31 (283), Nisan 1975, 262-268.
- Hasan Eren Kul Mustafa’nın Bir Koşması Üzerine. Türk Dili, 22 (288), Eylül 1975,481-485.
- SADETTİN Nüzhet [Ergun], Karacaoğlan. Konya 1927, 141 s. (2. b. 1933, 21 b. 1974).
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Halk Şairleri. 1. Kitap İstanbul 1927, 85 s. 2. Kitap Konya 1927, 151 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Âşık. İstanbul 1933, 51 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Beşiktaşlı Gedâî. İstanbul 1933, 106 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Hengâmî. İstanbul 1933, 83 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Kâtibi İstanbul 1933, 86 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Kuloğlu. İstanbul 1933, 66 s.
- Sadettîn Nüzhet [Ergun], Silleli Sururî. İstanbul 1933, 61 s.
- Sadettîn Nüzhet Ergun, Âşık Ömer Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1936, 525. s. Sadettîn Nüzhet Ergun, Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul 1938, 316 s.
- Sadrettîn Nüzhet [Ergun] - Mehmet Ferİd [Uğur], Konya Vilâyeti Ha-kıyyat ve Harsiyyatı. Konya 1926, 347+4 s.
- Muzaffer Ergün, Toklumenli Âşık Sait. Kırşehir 1938, 113 s.
- Erzurumlu Şair Hicrânî ve Eserleri. Kayseri 1943, 66 s.
- Selçuk Es, Karacaoğlan Nereli? Çağrı 18 (189), Ekim 1973, 16-19.
- Zİyaeddİn Fahrî [Findikoğlu], Erzurum Şairleri. İstanbul 1927, 131 s.
- Zİyaeddİn Fahrî [Findikoğlu], Bayburtlu Zihni. İstanbul 1928, (2. b. 1950).
- Zİyaeddİn Fahrİ Findikoğlu, Bir Esirin Notlan Arasında. Halk Bilgisi Haberleri, 1 (9), 1 Temmuz 1939, 137-138. (“Ahmed Halil” takma adıyla-dır)
- Mehmet Gökalp, Artvin Saz Şairleri. İstanbul (1988 ?), 231 s.
- İsmet Gözpinar (Haz.), En Güzel Örnekleriyle Halk Şiiri Çeşitleri. Ankara 1966, 112 s.
- Faruk Riza Güloğlu, Seyranî. İstanbul 1941, 62 s.
- Faruk Riza Güloğlu, Karacaoğlan. İstanbul 1942, 62 s.
- Eflâtun Cem Güney, Halk Şiiri Antolojisi (2. bs.) 1950, İstanbul 1947, 167 s.
- Eflâtun Cem Güney, - Çetİn Eflâtun Güney (Haz.), Âşık Ruhsatı Hayatı ve şiirleri. İstanbul 1953, 240 s.
- Eflâtun Cem Güney - Çetİn Eflâtun Güney (Haz.), Âşık Meslekî Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1953, 96 s.
- Efâtun Cem Güney - Çetİn Eflâtun Güney (Haz.), Âşık Kâmili Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1954, 64 s.
- Eflâtun Cem Güney - Çetİn Eflâtun Güney (Haz.), Erzurumlu Emrah Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1958, 143. s.
- Eflâtun Cem Güney, Folklor ve Halk Edebiyatı. İstanbul 1971, VII+309 s.
- Kemal Gürpinar, Deliktaşlı Münhaci Hayatı ve Eserleri. Sivas 1939, 68 s.
- Feyzi Halici, Âşık Şem’î ve Bilinmeyen Şiirleri. Çağn, 20 (227), Aralık 1976, 10-14.
- Feyzi Halici, Rüstem Alyansoğlu İçin. Çağrı 26 (293), Haziran 1982, 17-18.
- Feyzi Halici, Âşık İlhami Demir’in Ardından. Türk Edebiyatı, 164, Haziran 1987, 12-13.
- Mehdi Halici - Mesut Doğu, Türk Halk Şiirinin Altın Kitabı. Konya 1970, 78 s.
- Salİm Haslak (Haz.), Halk Ozanı Bayburtlu Celâli. Ankara 1963, VI+151 s.
- Mevlüt Işik, Âşık Müdamî. Ankara (1979 ?), 80 s.
- İshak Refet [Işitman], Karacaoğlan. Ankara 1933, 96 s.
- Habib Karaaslan, Yurt destanı. (2. b., t- b. 1989), Ankara 1970, 80 s.
- Mehmet Kardeş, Meşhur S az Şairi Âşık Sümmanî/Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1963, XV+136 s.
- Mehmet Kardeş, (Haz.), Sümmani Bibliyografyası. Ankara 1982, 32 s.
- Hasan Kartari, Doğu Anadolu’da Âşık Edebiyatının Esasları. Ankara 1977, 111 s.
- Süleyman Kazmaz, Çıldırlı Âşık îlyas Anlatıyor. Ankara 1946, 40 s.
- İbrahİm Aczi Kendİ, KonyalıÂşık Şem’i Konuşuyor. Konya 1951, 194 s.
- Özgen Keskİn, Türk Saz Şairliği ve Ardanuçlu Efkârî. Bursa 1984, 153 s.
- Zİya Kiliçözlü, Hatay Halk Şiirleri. İstanbul 1948, 58 s.
- M. Fahrettİn Çelİk [Kirzioğlu], Tanıyabildiğimiz Karslı Eski Bir Âşıkımız: Altı Yıl Önce Yaşamış Olan Baykan. Doğuş, 6 (47), Sonteşrin 1937.
- M. Fahrettİn Kirzioğlu, Köroğlu’nun Çağı ve Silahlar Destanı. Türk Dili, 13 (151), Nisan 1964, 408-410.
- Mehmet F. Karsakli [Kirzioğlu], XX. Yüzyılın En Coşkun Halk Şairlerimizden: Kağızmanlı Hıfzı (1893-1918). Türk Dili 13 (155), Ağustos 1964, 815-817.
- Budak Kirzioğlu, Âşık Müdâmî’nin Şairliği. Erzurum 1970 (tez).
- Vasfİ Mahİr Kocatürk, Şiir Defteri. Ankara 1954, 248 s.
- Vasfİ Mahİr Kocatürk (Haz.), Saz Şiiri Antolojisi. Ankara 1963, 544 s.
- Hamİt Z. Koşay, Susmuş Saz. Ankara 1949, 52 s.
- M. Sabrİ Koz, XVII. y.y. Şairlerinden Yazıcı Üstüne. Sivas Folkloru. 6 (70), Kasım 1978, 15-17.
- Erdoğan Kökten (Der.), Zülali’den Parçalar. Akşehir 1953. 79 s.
- Mehmed Fuad [Köprülü], XIX Asır Saz Şairlerinden Erzurumlu Emrah. İstanbul 1929, 38 s.
- Mehmed Fuad [Köprülü], XVII. Asır Saz Şairlerinden Gevheri. İstanbul 1929, 99 s.
- Mehmed Fuad [Köprülü], XVI. Asır Sonuna Kadar Türk Saz Şairleri. İstanbul 1930, 69 s.
- Mehmed Fuad [Köprülü], XVII. Asır Saz Şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikayesi. İsanbul 1930, 73 s.
- Mehmed Fuad [Köprülü], Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi. İstanbul 1935.
- Mehmed Fuad Köprülü, XVI. Asır Saz Şairleri. İstanbul 1940, 64 s.
- Mehmed Fuad Köprülü, XVIII. Asır Saz Şairleri. İstanbul 1940, s. 67-128.
- Mehmed Fuad Köprülü, Gevheri. İstanbul 1939, s. 131-192.
- Mehmed Fuad Köprülü, Âşık Ömer. İstanbul 1940, s. 195-256.
- Mehmed Fuad Köprülü, Karacaoğlan. İstanbul 1940, s. 259-320.
- Mehmed Fuad Köprülü, XVII. Asır Saz Şairleri. İstanbul 1940, s. VIII+323-446.
- Mehmed Fuad Köprülü, XIX. Asır Saz Şairleri. İsanbul 1940, s. 451-576.
- Mehmed Fuad Köprülü, Erzurumlu Emrah. İstanbul 1940, s. 579-640.
- Mehmed Fuad Köprülü, Âşık Dertli. İstanbul 1940, s. 643-704.
- Mehmed Fuad Köprülü, XX. Asır Saz Şairleri. İstanbul 1940, s. 707-768.
- Köz. Erzurum I. Geleneksel Âşıklar Şenliği Özel Sayısı 1 (1), Ağustos 1979.
- Köz. II. Geleneksel Âşıklar Şenliği Özel Sayısı. 1 (4), Mayıs 1980.
- Köz. Narman III. Sümmanî Şenlikleri Özel Sayısı. 1 (2), Kasım 1979.
- Tahİr Kutsİ Makal, Sahte Ozanlar/Âşık İhsanî ve Ali İzzet’in İç Yüzü. İstanbul 1969, 63. s.
- Tahír Kutsi Makal, Türk Halk Şiiri. İstanbul 1975, 191 s.
- Tahîr Kutsi Makal, Âşıklar Şöleni. İstanbul 1977, 165 s.
- Berna Moran, Batı Dillerine Çevrilen İlk Türk Şiiri. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 16, 1 Ekim 1988, 35-40.
- Rauf Mutluay, Türk Halk Şiiri Antolojisi (Düz.). İstanbul 1972, 258 s.
- İrfan Ünver Nasrattinoğlu, Posoflu Âşık Zülâlî. Ankara 1987, 227 s.
- İrfan Ünver Nasrattinoğlu, Âşıklık Geleneğinin Bütün Gereklerini Yerine Getirebilen Fırat Havzalı Âşık Davut Sulan. Fırat Havzası II. Folklor ve Etnografya Sempozyumu/5-7Kasım 1987Elâzığ. Ankara 1989, 207-223. Yaşar Nabİ Nayir (Haz.), Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri. İstanbul 1968, 407 s.
- Ümit Yaşar Oğuzcan (Der.), Âşık Veysel/Hayatı-Şiirleri Hakkında Yazılanlar. İstanbul 1972, X+150 s.
- Hâşİm Nezİhî Okay, Âşık Sümmânî. İstanbul 1934, 32 s.
- Hâşim Nezİhî Okay, Saz Şairi Âşık Sümmânî Hayatı ve Şiirleri. (2. b. 1958) İstanbul 1948, 104 s.
- Hâşim Nezİhî Okay, Seyranı. İstanbul 1953, 286 s.
- Hâşİm Nezİhî Okay (Haz.), Bolulu Dertli Divanı Hayatı ve Şiirleri. İstanbul 1954, 112 s.
- Hâşim Nezİhî Okay (Haz.), Dadaloğlu Hayatı ve Deyişleri. Ankara 1959, 64 s.
- Hâşim Nezİhî Okay, Köroğlu ve Dadaloğlu. İstanbul 1970, 159 s.
- Ahmet Talât [Onay] Halk Şiirlerinin Şekil ve Nevî. İstanbul 1928, 166 s.
- Ahmet Talât [Onay], Âşık Dertli/Hayatı-Divanı. Bolu 1928.
- Ahmet Talât [Onay], Çankırı Şairleri 2. cilt, Çankın 1931, 378+392 s.
- Ahmet Talât [Onay], Âşık Tokatlı Nuri. Çankın 1933, 318 s.
- M. zekİ Oral, Niğdeli Şair ve Âşıklardan Ortaköylü Âşık Tahirî. Ankara1955, 105-2 s.
- Cenap Ozankaya (Haz.), Kırk Halk Şairi/Hayatları ve Eserleri. İstanbul 1960, 195 s.
- M. Oğuz Öcal, İlhamî Demir (1932-1987). Türk Folkloru Araştırmaları. Ankara 1981 (1), 1988, 129-131.
- Ethem Önür, Âşık Ali İzzet Özkan Kıbrıs Adasında Neler Görmüş. Ankara 1953, 63+1 s.
- M. Adil Özder, Doğu İllerimizde Âşık Karşılaşmaları/1. Kitap, Bursa 1965, 84 s.
- Kutlu Özen, Halk Şairi Tâlibî Coşkun. Sivas Folkloru. 1, 4 (43), Ağustos 1976, 11-14; II, 4 (44), Eylül 1976, 22-24; III, 4 (45), Ekim 1976, 24-27; IV, 4 (46), Kasım 1976, 17-19; V, 4 (47), Aralık 1976, 21-23.
- Âşik Alî İzzet Özkan, Sürmeli. İstanbul 1966, 32 s.
- Âşik Ali İzzet Özkan, Kırkambar. İstanbul 1974, 62 s.
- H. Cahit Öztelli, Zileli Şairler. Samsun 1944, 14 s.
- Cahİt Öztelli (Haz.), Karacaoğlan Hayatı-Sanatı-Şiirleri. İstanbul 1952, 119 s.
- Cahit Öztelli (Haz.), Dertli-Seyranî Hayatı-Sanatı-Şiirleri. İstanbul 1953, 108-3 s.
- Cahit Öztelli (Haz.), Köroğlu ve Dadaloğlu Hayatı-Sanatı-Şiirleri, İstanbul 1954, 119 s.
- Cahit Öztelli, (Haz.), Halk Şiiri XIV.-XVII. Yüzyıllar. İstanbul 1955, 128 s.
- Cahit Öztelli (Haz.), Halk Şiiri XVIII. Yüzyıl. İstanbul 1955, 110 s.
- Cahİt Öztelli, Kul Oğlu. Türk Dili, 6 (61), Ekim 1956, 34-37.
- H. Cahit Öztelli, Gevherî’nin Hayatı İle İlgili İki Koşması. Türk Folklor Araştırmaları, 10 (199), Şubat 1966, 3992-3993.
- H. Cahit Öztelli, Ressam Levnî Üzerine Yeni Bilgiler. Türk Dili, 15 (176), Mayıs 1966, 509-512.
- Cahit Öztelli, Günümüz Halk Ozanlarından Birisi Ali İzzet. Türk Dili, 16 (190), Temmuz 1967, 820-823.
- H. Cahit Öztelli, Yeni Bilgilerle Köroğlu. Türk Dili, 19 (209), Şubat 1969, 675-680.
- H. Cahit Öztelli, 17. Yüzyıl Âşıklanndan Şahinoğlu. Türk Folklor Araştırmaları, 12 (238), Mayıs 1969, 5277-5279.
- H. Cahit Öztelli, Ali Ufkî, Karacaoğlan ve İstanbul. Türk Folklor Araştırmaları, 12 (239), Haziran 1969, 5308-5310.
- H. Cahİt Öztelli, 16. Yüzyılda Karacaoğlan, Türk Folklor Araştırmaları, 12 (242), Eylül 1969, 5387-5388.
- Cahit Öztelli, (Haz.), Karacaoğlan/Bütün Şiirleri. İstanbul 1970, 374 s.
- H. Cahit Öztelli, Ressam-Şair Levni Türk Folklor Araştırmaları, 13 (263), Haziran 1971, 5995-5999.
- Cahit Öztelli, On Dokuzuncu Yüzyıl Ozanı Deli Boran. Türk Dili, 30 (278), Kasım 1974, 908-910.
- H. Cahit Öztelli, Erzurumlu Emrah’a Mal Edilen Şiirler. Folklor Araştırmaları Kurumu Yıllığı. Ankara 1975, 44-76.
- H. Cahit Öztelli, Uyan Padişahım. İstanbul 1976.
- H. Cahit Öztelli, Ercişli Emrah Üzerine Çalışmalar. Türk Folkloru Araştırmaları Yıllığı 1976. Ankara 1977 161-190.
- Kadri Özyalçin, Deliktaşh RuhsatîHayatı ve Eserleri. Sivas 1936, XV+229.
- Kadrİ Özyalçin - Kemal Gürpinar, Şarkışlalı Serdarî. Sivas 1938, 89 s.
- Süleyman Tevfİk Özzorluoğlu, Âşık Ömer Divanı, İstanbul 1932, 90 s.
- Alî Püsküloğlu, Türk Halk Şiiri Antolojisi, Ankara 1975, 572 s.
- Lyubinka Rajkovİç, Saz Şairi Yazıcı’mn Bilinmeyen İki Şiiri. Sivas Folkloru, 29 (269), Şubat, 429-430.
- Saim Sakaoğlu, Ölümünün Üçüncü Yılında Âşık Hicrânî. Türk Folklor Araştırmaları, 15 (291), Temmuz 1969, 5344-5345.
- Saîm Sakaoğlu, Ferrahî’yi de Kaybettik. Türk Folklor Araştırmaları, 12 (240), Temmuz 1969, 5344-5345.
- Saîm Sakaoğlu, Karacaoğlan’da Halk Kültürü. Türk Kültürü, 16 (187), Mayıs 1978, 415-423.
- Saîm Sakaoğlu, Köroğlu’nun Şiirlerinde Benzetmeler. Köroğlu Semineri Bildirileri. Ankara 1983, 71-81.
- Saİm Sakaoğlu, Âşık Edebiyatında Mısra Değişiklikleri ve Seyrânî’nin Şiirlerinden Örnekler. Türk Dili, 49 (397), Ocak 1985, 44-59.
- Saîm Sakaoğlu, Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı I. Halk Kültürü, 2, 1985, 65-81.
- Saîm Sakaoğlu, Karacaoğlan’ın Türkçesi. Türk Dili, 50 (405), Eylül 1985, 94-110.
- Saîm Sakaoğlu, Karacaoğlan’da Sanat Endişesi. Türk Kültürü, 24 (279), Temmuz 1986, 448-452.
- Saİm Sakaoğlu, Konyalı Mehmet Yakıcı ve 1928 Yılı Kıtlık Destanı. Erciyes, 9 (106), Ekim 1986, 8-9.
- Saîm Sakaoğlu, Dadaloğlu. Ankara 1986, 159 s.
- Saİm Sakaoğlu, Ozan, Âşık, Saz Şairi ve Halk Şairi Kavramlan Üzerine. III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri I Genel Konular, Ankara 1986, 247-251.
- Saİm Sakaoğlu, Türk Saz Şiiri Tarihini Yazmak Neden Zordur. Türk Dünyası Tarih Dergisi, 1 (2), 15 Şubat 1987, 42-44.
- Saİm Sakaoğlu, Can Sağ İken Yurt Vermeyen Âşık : Çıldırlı Şenlik. Türk Yurdu, 8 (5), Haziran 1987, 24-26.
- Saİm Sakaoğlu, Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk Klasikleri. 4. Cilt, İstanbul 1986, 369-405, 6. cilt, İstanbul 1987, 77-117, 7. cilt, İstanbul 1987, 321-272, 9. cilt, İstanbul 1988, 215-265. (İlgili sayfalarda 16, 17, 18 ve 19. Yüzyıl Saz Şiiri anlatılmıştır).
- Saim Sakaoğlu, Ercişli Emrah. Ankara 1987, VI+175 s.
- Saim Sakaoğlu, Karacaoğlan’ın Edebiyatımızdaki Yeri. Mehmet Kaplan İçin. Ankara 1988, 2Ol-210.
- Saim Sakaoğlu, Bayburtlu Zihnî Halk Şairi midir? Türk Kültürü Araştırmaları 26 (1), Ankara 1988, 141-145.
- Saim Sakaoğlu, Bayburtlu Zihni. İstanbul 1988, IX+187 s.
- Saim Sakaoğlu - Ali Berat Alptekİn, Dadaloğlu Bibliyoğrafyası. Ankara 1988, 77 s.
- Yurdanur Sakaoğlu, İslamiyet’in Kabulünden Sonraki İlk Halk Şiirleri. Halk Kültürü, 2, 1984, 93-105.
- Sabri Özcan San, Âşık Hicrânî. Ankara 1987., 8+278 s.
- Alİ Saraçoğlu, Kısa Notlarla Ercişli Emrah. Türk Dili, 4 (43), Nisan 1955, 418-428.
- Abdullah Satoğlu, Başlangıçtan Bugüne Kadar Kayseri Şairleri. Kayseri 1962, 143 s.
- Ahmet Adnan Saygun, Karacaoğlan. Ankara 1952, XLIII+50 s.
- Seçme Halk Şiirleri. Ankara 1928, 31 s.
- Nejat Sefercİoğlu (Haz.), Karacaoğlan Bibliyografyası. Ankara 1981, 64 s.
- Nejat Sefercİoğlu - Aydin Kuran, Âşık Veysel Bibliyografyası/Ölümünün 10. Yıldönümü Dolayısıyle. Ankara 1983, 52 s.
- Refik Ahmet Sevengİl, Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri. İstanbul 1965, 427 s.
- Refik Ahmet Sevengİl, Çağımızın Halk Şairleri. İstanbul 1967, 349 s.
- Sivas Folkloru. Âşık Veysel Özel Sayısı. 1 (4), Mayıs 1973.
- Sivas Folkloru. Talibi Coşkun Özel Sayısı. 4 (43), Ağustos 1976.
- Mehmet Solmaz (Haz.), Gaziantep Şiirleri Antolojisi. 1. Cilt. Gaziantep 1964, 100 s.
- Salih Şahİn, Ozanlık Gelenekleri ve Doğulu Saz Şairleri. Ankara (1984 ?), 394 s.
- Âşik Veysel Şatiroğlu, Sazımdan Sesler. Ankara 1949, 32 s.
- Âşik Veysel Şatiroğlu, Dostlar Beni Hatırlasın (Düz. Ümit Yaşar Oğuzcan). Ankara 1970, 302 s. (1972, 1973. vd.)
- Nail Tan - Hayrettİn İvgİn, Âşık Tahirî Bibliyografyası. Ankara 1983, 32 s.
- Fevziye Abdullah Tansel, XVII. Asır Sazşairlerinden Üsküdar! Ülkü, 8 (44), Ekim 1936, 119-24.
- Fevziye Abdullah Tansel, XVII. Asır Sazşâirlerinden Kâtibi Hakkında Notlar. Ülkü, 8 (47), Ocak 1937, 351-56.
- Fevziye Abdullah Tansel, XVII. Asır Sazşâirlerinden Karacaoğlan Hakkında Tenkidli Bir Bibliyografya ve Şairin Neşredilmemiş Bir Şiiri. Ülkü, 15 (85), Mart 1940, 88-96.
- Fevzİye Abdullah Tansel, XVII. Asır Sazşâirlerinden Koroğlu. Ülkü, 16 (95), Ocak 1941, 441-44.
- Fevzİye Abdullah Tansel, Dadaloğlu Hakkında Tenkidli Bir Bibliyografya ve Yeni Bir Eser. Ülkü, 17 (100) Haziran 1941, 381-84.
- Fevzİye Abdullah Tansel, XVII. Asır Sazşâirleri Hakkında Notlar: I - BursalI Halil ve Bilinmeyen Bir Şiiri; II - Şahin’in Bilinmeyen Bir Şiiri; III -Safâyi’nin Bilinmeyen Bir Şiiri, Türk Kültürü, 1 (65), Mart 1968, 281-88.
- Fevzİye Abdullah Tansel, Şâhin’in Bir Türküsü. Kubbealtı Akademi Mecmuası. 1 (1), Ocak 1972, 32-36.
- Fevzİye Abdullah Tansel, Kâtibi, XVII. Asır Sazşairi. Türk Ansiklopedisi, 21 (167. Fasikül), 1974, 402-403.
- Fevzİye Abdullah Tansel, Köroğlu. Türk Ansiklopedisi, 22 (172. Fasikül) 1974, 230-31.
- Ahmet Kutsİ Tecer, Halk Şairleri. Sivas 1932, 16 s.
- Ahmet Kutsİ Tecer, Karacaoğlan’a Yeni Bir Bakış I, İstanbul, 1 (10), Ağustos 1954 6-9. 50; II 1 (12), Ekim 1954, 7-8. 52; III 1 (14), Aralık 1954, 8-11
- Türk Dili, Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri Özel Sayısı)