HAD NEDİR?
(hadd)a.i.
Yanak. Sevgilinin yanağı. "Ruh, ruhsâr ve ârız" şekilleriyle yüz yerine kullanılan kelimelerin çoğunda aslında yanak kastedilmektedir. Yüzün en geniş kısmını kaplaması dolayısıyla yanak en fazla üzerinde durulan güzellik unsurlarından biridir. Daha çok ben, hat ve saç ile birlikte anılır.
Yanak hakkında söylenilen özelliklerin başında parlaklık, şeffaflık ve rengi gelir. Yanak aşığın baktığı ve daima bakmak istediği yerdir. Yanak hakkında lutf, letâft, latîf, gülgûn, al, rengin, abdâr, safa ve ziba gibi sıfatlar kullanılır. Utanma hali ve dolayısıyla kızarma özelliğiyle de ele alınır. Yine yer yer devri kamer* olur. Zaman zaman altın sarısı bir renge bürünür.
Renk bakımından gül, gül yaprağı, gülistan, gülşen, gonca, lâle, lâlezâr, şarab vs. ye benzer. Ancak çok zaman bu çiçekler yanağa benzeyebilme çabası içinde görünür ve sevgilinin yanağındaki rengini daima kıskanırlar. Gülün yapraklarının dökülmesi, yanağı kıskandığı içindir. Bazan açılarak ona benzemek isterse de gonca ona açılmamasını tenbih eder. Sevgili gül bahçesine yanağını gösterecek olsa bütün güller yere geçer, utanır inlemeye başlar. Yanak suya benzetilirse onun üstünde bulunan ben, kara rengiyle, gül çalmak isteyen bir hırsızı andırır. Hat(ayva tüyleri) ise sevgilinin yanağı üzerinde, gül destesine sarılmış otları veya bir gül olan yanak sayfalarına miskle yazılmış yazıyı andırır. Bazen bu tüyler diken olarak da karşımıza çıkar.
Yine aşığın gözü şişe ve kirpikleri diken olarak sevgilinin gül yanağından gülsuyu damıtır. Bunun bir nedeni de gözün yanak hasretiyle dolu oluşudur. Sevgilinin yanağı âşık için hiç eksilmeyen ve daima faydalanılan bir cennet gülü sayılır. Sevgilinin yanağı renk bakımından lâle ve lâlezâra benzer. Aşığın gözyaşlarının kırmızı oluşu, lâle denen yanağın kırmızılığından dolayıdır. Lâlenin kadehe benzemesi ve kadehin de kırmızı şarapla dolu oluşu burada hatırlanmalıdır.
Yanak bazen bahar, bağ ve cennet* olarak da karşımıza çıkar. Baharda tövbelerin dayanamayarak bozulması, güllerin açılması, yağmurun (aşığın gözyaşlarının) yağması, sabâ yelinin (bu yanaktan koku çalmak için) esmesi, bülbüllerin (Şairlerin) şakımaya başlamaları vs. yanak için kullanılan özelliklerindendir. Yanak bağ olunca çene çukuru o bağın kuyusu; saçlar da çadırı olur. Yanak cennet olursa aşığın gözleri oranın nehirleri olur. Cennette diken olmadığı için yanakta ayva tüyü, bıyık, sakal vs. bulunmamalıdır. Yine yanak, aşığa safâlar bağışlar ki bunlar cenneti bile kıskandırır. Burada bahsedilen bahar, bağ, cennet gibi yerlerin birer seyir yeri oluşu da unutulmamalıdır.
Yanağın su, âb-ı revân ve âyîn* olduğu hallerde parlaklık, berraklık ve şeffaflık özellikleri kendini gösterir. Su ateşi söndürdüğü halde sevgilinin yanağı aşığın ateşini artırır. Güneş, ay, gündüz ve sabah olduğu hallerde de yine bu parlaklık ve aydınlık özelliği kendini gösterir. Parlaması dolayısıyla güneşe bakılmaz. Aşığın gönül gözü de sevgilinin güneş yanağına bakmaya dayanamaz. Saç akrebe benzeyince yanak aya benzer. Çünkü ay, akrep burcundandır. Yine saç gece olunca yanak o gece içindeki mehtabı andırır. Ay, suda ne kadar parlak ve berrak görünürse, aşığın gözyaşlarında da yanak öyle görünür. Kısacası sevgilinin yanağını gören âşık ne gündüz güneşe; ne de gece aya iltifât etmez. Yanağın sabah oluşu da saba yelinin yanaktan koku çalması dolayısıyladır. Âşık ile zâhid yanyana gelince sevgilinin yanağı îman olur. Hidû saçlar arasında o bir Rûm ülkesidir. Müşg-i Hutenin Rum ülkesinde itibarının fazla oluşu yanak üzerinde ayva tüylerinin bulunması ile ilgilidir. Saçlar yılan ve ejdeha olunca yanak da genç* olur. Bazan perî ve Azrâ olarak kendini gösterir. Bunda da önemli olan perilerin ve Azra'nın çok güzel yanaklara sahip oluşlarıdır. Zaman zaman ateş, şem, çerağ kandil, berk, nûr ve tâb olarak da anılır. Yanak ateş olunca, saç o ateşe yanmak için semender olur. Üzerindeki ayva tüyleri giderilirse, dumanı olmayan ateşe benzer. Şem ve çerağın geceleri yol göstermesi yanağa benzeyişlerine neden olur. Buradaki gece yine saçlardır. Yanağın mushaf, mektup, hatt ve Nigâristan olması, ise üzerinde ayva tüyleriyle oluşmuş yazı ve resimler dolayısıyladır. Bazan ben de orada bir resim olur. Hat (ayva tüyü) kelimesi ile hatt (yazı) kelimesi arasındaki ilişkinin de bu benzetmede önemli rolü vardır.
Yanak Gülgûn* olunca saçlar da Şebdiz olur. Ruh kelimesinin yanak anlamı yanında bir satranç terimi oluşu, kelimenin tevriyeli kullanılmasına sebeptir. Yanak bazan ıyd olur. Bunun nedeni bayramlarda insanların sevinç ve neşe ile dolmalarıdır. Aşık sevgilinin yanağını görmekle bayram yapar. Sevgilinin yanağı tarafından çâh-ı zendâna atılan gönüller, bayramda serbest bırakılan esirleri andırır. Kısacası yanak üzerinde söylenilen sözlere, teşbih ve mecâzlara sınır çizmek zordur.
Bûsitan-ı bağ-ı cennetdir ruhun k'erdikçe bâd
Hûşe-i sünbül deyû zülf-i perişân oynadır Ahmed Paşa
Yâridir ol hadd ü kaddin kim müdâmâ bâğda
Vâlih-i gül-gonca hayrârı-ı nihâi eyler beni
Nedîm
İSKENDER PALA, DİVAN ŞİİR SÖZLÜĞÜ