Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HAD NEDİR?

(hadd)a.i.

Yanak. Sevgilinin yanağı. "Ruh, ruhsâr ve ârız" şekilleriyle yüz ye­rine kullanılan kelimelerin çoğunda aslında yanak kastedilmektedir. Yüzün en geniş kısmını kaplaması dolayısıyla ya­nak en fazla üzerinde durulan güzellik unsurlarından biridir. Daha çok ben, hat ve saç ile birlikte anılır.

Yanak hakkında söylenilen özellikle­rin başında parlaklık, şeffaflık ve rengi gelir. Yanak aşığın baktığı ve daima bak­mak istediği yerdir. Yanak hakkında lutf, letâft, latîf, gülgûn, al, rengin, abdâr, safa ve ziba gibi sıfatlar kullanılır. Utanma hali ve dolayısıyla kızarma özelliğiyle de ele alınır. Yine yer yer devri kamer* olur. Zaman zaman altın sarısı bir renge bürü­nür.

Renk bakımından gül, gül yaprağı, gülistan, gülşen, gonca, lâle, lâlezâr, şarab vs. ye benzer. Ancak çok zaman bu çiçekler yanağa benzeyebilme çabası içinde görünür ve sevgilinin yana­ğındaki rengini daima kıskanırlar. Gülün yapraklarının dökülmesi, yanağı kıskan­dığı içindir. Bazan açılarak ona benze­mek isterse de gonca ona açılmamasını tenbih eder. Sevgili gül bahçesine yanağı­nı gösterecek olsa bütün güller yere geçer, utanır inlemeye başlar. Yanak suya benzetilirse onun üstünde bulunan ben, kara rengiyle, gül çalmak isteyen bir hırsızı andırır. Hat(ayva tüyleri) ise sevgilinin yanağı üzerinde, gül destesine sarılmış otları veya bir gül olan yanak sayfalarına miskle yazılmış yazıyı andırır. Bazen bu tüyler diken olarak da karşımıza çıkar.

Yine aşığın gözü şişe ve kirpikleri di­ken olarak sevgilinin gül yanağından gül­suyu damıtır. Bunun bir nedeni de gözün yanak hasretiyle dolu oluşudur. Sevgili­nin yanağı âşık için hiç eksilmeyen ve daima faydalanılan bir cennet gülü sayı­lır. Sevgilinin yanağı renk bakımından lâle ve lâlezâra benzer. Aşığın gözyaşları­nın kırmızı oluşu, lâle denen yanağın kır­mızılığından dolayıdır. Lâlenin kadehe benzemesi ve kadehin de kırmızı şarapla dolu oluşu burada hatırlanmalıdır.

Yanak bazen bahar, bağ ve cennet* olarak da karşımıza çıkar. Baharda tövbelerin dayanamayarak bozulması, güllerin açılması, yağmurun (aşığın gözyaşlarının) yağması, sabâ yelinin (bu yanaktan koku çalmak için) esmesi, bülbüllerin (Şairlerin) şakımaya başlamaları vs. ya­nak için kullanılan özelliklerindendir. Yanak bağ olunca çene çukuru o bağın kuyusu; saçlar da çadırı olur. Yanak cen­net olursa aşığın gözleri oranın nehirleri olur. Cennette diken olmadığı için yanak­ta ayva tüyü, bıyık, sakal vs. bulunmama­lıdır. Yine yanak, aşığa safâlar bağışlar ki bunlar cenneti bile kıskandırır. Burada bahsedilen bahar, bağ, cennet gibi yerle­rin birer seyir yeri oluşu da unutulmama­lıdır.

Yanağın su, âb-ı revân ve âyîn* ol­duğu hallerde parlaklık, berraklık ve şef­faflık özellikleri kendini gösterir. Su ateşi söndürdüğü halde sevgilinin yanağı aşı­ğın ateşini artırır. Güneş, ay, gündüz ve sabah olduğu hallerde de yine bu parlaklık ve aydınlık özelliği kendini gösterir. Parlaması dolayısıyla güneşe bakılmaz. Aşığın gönül gözü de sevgilinin güneş yanağına bakmaya dayanamaz. Saç akrebe benzeyince yanak aya benzer. Çünkü ay, akrep burcundandır. Yine saç gece olunca yanak o gece içindeki mehtabı andırır. Ay, suda ne kadar parlak ve berrak görünürse, aşığın gözyaşlarında da yanak öyle görünür. Kısacası sevgilinin yanağını gören âşık ne gündüz güneşe; ne de gece aya iltifât etmez. Yanağın sabah oluşu da saba yelinin yanaktan koku çal­ması dolayısıyladır. Âşık ile zâhid yanyana gelince sevgilinin yanağı îman olur. Hidû saçlar arasında o bir Rûm ülkesi­dir. Müşg-i Hutenin Rum ülkesinde iti­barının fazla oluşu yanak üzerinde ayva tüylerinin bulunması ile ilgilidir. Saçlar yılan ve ejdeha olunca yanak da genç* olur. Bazan perî ve Azrâ olarak kendi­ni gösterir. Bunda da önemli olan perilerin ve Azra'nın çok güzel yanaklara sahip oluşlarıdır. Zaman zaman ateş, şem, çerağ kandil, berk, nûr ve tâb olarak da anılır. Yanak ateş olunca, saç o ateşe yanmak için semender olur. Üze­rindeki ayva tüyleri giderilirse, dumanı olmayan ateşe benzer. Şem ve çerağın ge­celeri yol göstermesi yanağa benzeyişleri­ne neden olur. Buradaki gece yine saçlar­dır. Yanağın mushaf, mektup, hatt ve Nigâristan olması, ise üzerinde ayva tüy­leriyle oluşmuş yazı ve resimler dolayısıy­ladır. Bazan ben de orada bir resim olur. Hat (ayva tüyü) kelimesi ile hatt (yazı) kelimesi arasındaki ilişkinin de bu ben­zetmede önemli rolü vardır.

Yanak Gülgûn* olunca saçlar da Şebdiz olur. Ruh kelimesinin yanak anlamı yanında bir satranç terimi oluşu, kelimenin tevriyeli kullanılmasına sebep­tir. Yanak bazan ıyd olur. Bunun nedeni bayramlarda insanların sevinç ve neşe ile dolmalarıdır. Aşık sevgilinin yanağını görmekle bayram yapar. Sevgilinin yana­ğı tarafından çâh-ı zendâna atılan gö­nüller, bayramda serbest bırakılan esirleri andırır. Kısacası yanak üzerinde söyleni­len sözlere, teşbih ve mecâzlara sınır çiz­mek zordur.

Bûsitan-ı bağ-ı cennetdir ruhun k'erdikçe bâd

Hûşe-i sünbül deyû zülf-i perişân oynadır Ahmed Paşa

Yâridir ol hadd ü kaddin kim müdâmâ bâğda

Vâlih-i gül-gonca hayrârı-ı nihâi eyler beni

Nedîm

İSKENDER PALA, DİVAN ŞİİR SÖZLÜĞÜ

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi