ŞİBH-İ HÜSN-İ TÂLİL
Hüsn-i tâlil sanatı daima kesinlik taşır. Yani gerçek sebebin yerine hayali sebep şüphe edilmeden geçirilir.. Şayet sanatkar gerçek sebebin yerine getirdiği hayali sebepten şüpheliyse o zaman şibh-i hüsn-i talil meydana gelir. Bu hüsn-i tâlil benzeri demektir. Ama asla hüsn-i tâlil değildir. Onun yaptığı tesiri yapmaz.
“Bâriş-i bârân müsâdif düştü hicrân şâmına
Oldu sandım hâlime rahm eyleyip giryân sehâp.”
(Yağmurun yağışı ayrılık akşamına rast geldi/Bulutlar halime acıyarak ağladılar sandım) Bulutların şairin haline acıyarak ağladıklarına şair de inanmıyor. Bunu “sandım” kelimesinden anlıyoruz. Şüphenin olduğu yerde Şibh-i Hüsn-i Talil vardır.
“Şemîm-i nâfeye dâir sabâda var bir eser
Acep o âhû-yı nâzende kâkülün mü tarar”
(Saba rüzgârında misk kokusu var/ Acaba o nazlı ceylan-sevgili kâkülünü mü tarıyor.)
Şâir hayâli sebebe tam inanmıyor. “Acaba” kelimesinden anlıyoruz.