Kâtib Çelebi'nin (ö. 1067/1657) umumi tarihe dair Arapça eseri.
Asıl adı Fezleketü akvali'l-ahyâr fî c ilmi't-târih ve'l-ahbâr olan eserden, Türkçe Fezleke'nin önsözünde bizzat müellifi tarafından sadece Fezleketü't-tevârih olarak bahsedilmektedir (Nuru-osmaniye Ktp., nr. 3153, vr. I). Bazan Târih-i Kebîr diye nitelendirilen (Şeyhî, I, 264) Arapça Fezleke Kâtib Çelebi'nin kaleme aldığı ilk eserdir. İki cilt olarak tasarlanan kitabın telifi 1052 (1642) yılında tamamlanmışsa da müellif bunu Türkçe Fezlekeyi yazdığı 1065 (1654-55) yılına kadar götürdüğünü ifade etmektedir.
Fezleketü't-tevârih bir mukaddime, üç bölüm (asıl) ve bir hatimeden oluşmaktadır. Dört fasla ayrılmış olan mukaddimenin birinci faslında eserin bağı ve kendisine Ramazan 883'te (Aralık 1478) geniş haslar verildiği bilinmektedir. Serez'de dalyanları. Selanik'te mülk ve haslarından başka Selanik çevresinde köyleri olan Faik Paşa'nın buralardan elde edilecek gelirleri Narda'daki imaretine vakfettiği tapu defterindeki (nr. 167, s. 53) bir kayıttan öğrenilmektedir. 898'de (1492-93) düzenlenen ve 907'de (1501-1502) bir zeyil eklenerek geliştirilen vakfiyesinin suretinde Selanik. Narda. Karlı ili, Yenice-i Vardar'daki evkafının Narda'daki imarete bağlandığı açıklanmıştır (VGMA, TD, nr. 623). Bu vakfiyede adı "Emîrü'l-ümerâ fi'l-âlem el-meşhûr bi'l-Fâik min benî âdem" olarak geçer. Faik Paşa'nın Kefalonya Kalesi'nde bir cami ile bir muallimhâneden başka Narda'da cami, medrese, dârütta'lîm vb. vakıfları olduğu bildirilir. Yunanistan'ın batı kıyısında olan Kefalonya adası 1479-1500 yılları arasında çok kısa bir süre Türk idaresinde kalmış ve arkasından Venedikliler'in eline geçmişti. Faik Paşa'nın Narda ve çevresinde hayır eserleri bıraktığına göre aslen oralı olduğu da tahmin edilebilir. Nitekim türbesi de bu caminin yanındadır.
Evliya Çelebi XVII. yüzyılda Narda'yı ziyaret etmiş, şehirdeki kale ile bunun içinde altı cami, mescidler, medreseler ve sıbyan mekteplerinin varlığından bahsetmiştir. Buradaki Faik Paşa Camii'nin şehrin dışında, Karye-i İmaret denilen kırk evlik bir müslüman köyünde olduğunu bildirir. Bağlık ve bahçelik bir mesire yerinin ortasında yer alan caminin yanında imaret, han ve medrese gibi ek binalar da bulunmaktadır. Ayrıca Balkan folklorunda önemli yeri olan burada mevcut 142 m. uzunluğundaki muhteşem köprü de Faik Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştı.
Arta, Türk-Rus savaşının arkasından 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nın 24. maddesiyle Yunanistan'a bırakılan topraklar içinde kalmıştır. Teselyanın iki önemli şehri Volos ve Larissa ile birlikte Narda uzun tartışma ve pazarlıklardan sonra, buralardaki Müslüman halkın ibadet hürriyeti ve mal güvenliğinin teminata bağlandığı ileri sürülerek Yunanlılara bağışlanmış, 6 Temmuz 1881'de resmen boşaltılarak Yunan hükümetine teslim edilmiştir. Ancak çok defa olduğu gibi şehrin tesliminden sonra hızlı bir tahrip başlayarak buradaki Türk eserlerinin imhasına girişilmiştir. 1953'te çok harap durumda olmakla beraber imaretten bozma Merati adını taşıyan köyün sağ tarafındaki ağaçlar arasında duran Faik Paşa Camii'nin fotoğrafları bu maddenin yazarı tarafından elde edilmişti. Son cemaat yerinin tamamen yıkılmış olduğu bilinen caminin ve diğer yapıların bugünkü durumu ise öğrenilememiştir. Ayrıca sadece caminin restore edilmiş olduğuna dair bazı sözlü rivayetler varsa da doğruluk derecesi bilinmemektedir.
Faik Paşa Camii kare planlı tek kubbeli bir yapıdır. Dışarıdan her bir kenarı 11.70 m. ölçüsündedir. Erken dönem Osmanlı yapılarında sık rastlanan muntazam kesme taş ve tuğla karma tekniğinde itinalı bir işçilikle inşa edilmiştir. XIV-XV. yüzyıl yapılarında görüldüğü gibi taşların arasına dikine konulmuş tuğla tekniğiyle de dikkati çeker. Giriş cephesinde kemerleri dört sütuna dayanan üstü kubbelerle örtülü üç bölümlü bir son cemaat yeri vardı. Geç bir dönemde (muhtemelen XIX. yüzyıl) bu son cemaat yerinin üzeri, saçakları ince ahşap direklere dayanan geniş ve kiremit örtülü bir sakıfla kapatılmıştı. Mermer söveli kapının üstünde beyaz bir levha varsa da bunun üstüne bir kitabe işlenmemiştir. Kubbe de Rumeli camilerinde görüldüğü gibi poligon biçimli çifte kasnaklıdır. Her cephede altlı üstlü ikişer pencere açılmış, ayrıca sekizgen biçimli alt kasnağın dört cephesinde de birer pencerenin içeriyi aydınlatması sağlanmıştır. Sağ köşesinde yükselen minare ise tamamen tuğladan yapılmıştı.
Elde edilen son fotoğraflarından anlaşıldığına göre en dışarıdaki saçak ortadan kaybolduğu gibi caminin son cemaat yeri sütunları, kemerleri ve kubbeleriyle hiçbir iz kalmayacak şekilde yok olmuştur. Caminin çevresinde olması gereken han, medrese gibi binalara dair bir bilgi elde edilememiştir. Caminin yakınında olan türbenin Faik Paşa'ya ait olduğu bilinmektedir. Oriandos buradaki mezar taşında 905 (1499-1500) yılının okunduğunu haber verir.
Faik Paşa Camii, XV. yüzyıl Osmanlı dönemi Türk mimarisinin klasik üslûbunun temsilcisi olan güzel bir eserdir. Âşıkpaşazâde'deki kayıt ve arşivdeki vakfiye sureti bunun XV. yüzyıl sonlarında bir külliyenin merkezi olarak yapıldığını açıkça göstermektedir. Bu unutulmuş ve harabiyete terk edilmiş Türk eseri bir tarih yadigârı olarak ilgi beklemektedir.
BİBLİYOGRAFYA:
VGMA, TD, nr. 623; Âşıkpaşazâde. Târih, s. 191 ; a.e. (Atsız), s. 243; Evliya Çelebi. Seyahatname, VIII, 642 vd.; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, s. 44, 284, 285 (vakfiye, 413), tür.yer.; A. Oriandos, Arkheion ton byzaniinon mnemeion tes Hellados, 11/2 (1936), s. 200-202; H. Hold - H.von Hofmannsthal. Criechenland, Baukunsl-Landschaft-Volksleben, Berlin, ts., rs. 138; Ayverdi, Avrupa'da Osmanlı Mimarî Eserleri IV, s. 298; Semavi Eyice. "Yunanistan'da Türk Mimarî Eserleri", TM, XII (1955), s. 212-214; a.mlf.. "Yunanistan'da Unutulmuş Eski Bir Türk Eseri", BTTD, 1/5 (1968), s. 67
Semavi Eyice, DİA, cilt, 17