PASTORAL ŞİİR NEDİR ve PASTORAL ŞİİR ÖRNEKLERİ
Doğa güzelliklerini, kır ve çobanların yaşamlarını anlatıp sevdirmeyi, buralara duyulan özlemleri dile getirmeyi amaçlayan şiir türüne “Pastoral şiir” denir. Bu tür şiirlerde tanımda da yer geldiği gibi doğa ve kır güzellerini dile getirip oraları sevdirmek amacı bulunmaktadır. Şiirlerde bir amacın bulunmasından dolayı dil son derece sade, anlatım süsten uzak ve imgesizdir.
Pastoral şiiri iki başlıkta incelememiz mümkündür:
1. İdil: Şairin ya da ozanın kendi ağzından monolog bir şekilde doğa ve kır yaşamının anlatılmasıdır.
2. Eglog: Çobanların karşılıklı konuşarak doğa ve kır yaşamının güzelliklerini diyalog bir şekilde aktarmasıdır.
Bu şiirlerin ilk örneklerini Eski Yunan’da Theokritos vermiştir. Türk Edebiyatında ise Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Sahra” adlı şiiri bu türde dikkat çeken şiirlerdendir. Bunun dışında Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Çoban Çeşmesi” ve Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanları” adlı şiirleri pastoral şiir örneklerindendir.
Pastoral Şiir Özellikleri
Doğa güzelliklerini ve kır-çoban yaşamını dile getiren şiirlerdir.
Dil sade ve imgesizdir.
Kır yaşamını sevdirmek gibi amacı vardır bu şiirin.
İdil ve eglog olmak üzere iki çeşidi vardır.
Bu şiirlerin ilk örneklerini Theokritos vermiştir.
Edebiyatımızda idil denilebilecek pastoral şiirler varsa da eglog tarzı şiir yoktur. Bunu Tevfik Fikret denemiş ancak pek başarılı olamamıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Yahya Kemal, Behçet Necatigil, Cahit Külebi başarılı pastoral şiir örnekleri vermişlerdir.
Türk edebiyatında ilk pastoral şiir Abdülhak Hamit Tarhan'ın 1878 yılında yazdığı Sahra adlı eseridir.
BİNGÖL ÇOBANLARINA-KEMALETTİN KAMU
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,
Bu dağların en eski âşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebencet buraların,
Bu tenha ovaların, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi.
Her gün aynı pınardan doldurur testimizi,
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni;
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek,
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı
Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerin babam»
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
Sunamın başka köye gelin gittiği akşam.
Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
— Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al.
diye hıçkırır kaval.
............
Kemlettin KAMU
KIR ŞARKISI-BEHÇET NECATİGİL
Tam otların sarardığı zamanlar...
Yere yüzükoyun uzanıyorum.
Toprakta bir telâş, bir telâş...
Karıncalar öteden beri dostum.
Ellerime hamam böcekleri konuyor,
Ne şeker şey onlar.
Uç böcek, uç böcek diyorum,
Uçuyorlar.
Pan'ın teneffüsü bile
Ilık okşamakta yüzü.
Devedikenleri, çalılık vesaire,
Bir âlem bu toprakların üstü.
Tabiatla haşır-neşir,
Kırlarda geçen İkindi vakti.
Sakin, dinlenmiş, rahat
Bir gün daha bitti.
Behçet NECATİGÎL
DAĞ-FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
Yaslanır bir buluttan bir buluta başınız,
Gövdeniz Tanrım gibi gökte yaşardı, dağlar!
Engin kanatlı kuşlar olmasa yoldaşınız
Tepenizden bir güneş,bir ay aşardı, dağlar!
Kalbini göstermese göğsünün yırtığından,
Yol mu bulurdu Kerem kurduğunuz yığından?
Cihangirler hızını göklerden aldığından
Üstünüzden sel gibi ufka taşardı, dağlar!
Siz, ki yalnız kahraman geldi mi geç derdiniz,
Yalnız ulu canlara karşı baş eğerdiniz,
Nasıl oldu o soysuz kıza geçit verdiniz,
O taş yürek bu işi nasıl başardı, dağlar?...
ÇOBAN ÇEŞMESİ-FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
İLGİLİ İÇERİK
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL HAYATI VE ESERLERİ
SABAH -ORHAN SEYFİ ORHON
Güneş ufkun kenarından
Yavaş yavaş yükseliyor.
Köyün yüce dağlarından
Serin nefesler geliyor.
Sarı, yeşil, mavi, renk renk
Çiçekler açmış ovada.
Kelebekler benek benek
Dolaşıyorlar arada.
Gece yorgun akan ırmak
Tatlı seslerle coşuyor.
Artık herkes uyanarak
Kendi işine koşuyor.
Yalnız küçük bir çocuk var:
Karşıki evde uykuda,
Uyanacak şimdi o da.
Köydeki bütün horozlar.
Diyorlar ki: uyan, uyan!
Tembel olur çok uyuyan.
PASTORAL ŞİİRE ÖRNEK BENTLER
Tam otların sarardığı zamanlar
Yere yüzükoyun uzanıyorum
Toprakta bir telaş, bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum.
Behçet Necatigil
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.
Cahit Külebi
Havalar güzel gidiyor
Sen de çiçek açtın erkenden
Küçük zerdali ağacım,
Aklın ermeden.
Cahit Külebi
Gümüş bir dumanla kapandı her yer
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
Sürüler, çeşmeler, sarı çiçekler
Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı
Ömer Bedrettin Uşaklı
Güneş ufkun kenarından
Yavaş yavaş yükseliyor
Köyün yüce dağlarından
Serin nefesler geliyor
Orhan Seyfi Orhon
Dağlar orman, tepeler bağ, ovalar hep tarla
Koca mera dolu baştan başa sağmallarla
Köylünün kırları tutmuş yayılırken davarı
Sökemezsin, sarar âfakını yün dalgaları
Mehmet Âkif Ersoy
İLGİLİ İÇERİK