Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE) (1896-1901)

Servet-i Fünûn veya Edebiyat-ı Cedide Dönemi, Türk Edebiyatı’nda 1860’tan beri devam eden Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu Batı edebiyatının lehine belirleyen aşamadır. Gerçekten yoğun ve dinamik çalışmalarla geçen bu kısa dönem sonunda Türk Edebiyatı, gerek anlayış, gerek içerik, gerekse teknik Bakımdan tamamıyla Batılı bir nitelik kazanmıştır.

Aşiyan Müzesi

Bu döneme Servet-i Fünûn adının verilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun dergisinde gerçekleşmesindendir. Adından da anlaşılacağı gibi önceleri “fen” konularını ele alan bu derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret'in getirilmesiyle dergi, bütünüyle bir edebiyat dergisi haline gelir (7 Şubat 1896).

Divan Edebiyatı’na karşı, kurulmasına çalışılan Avrupai Türk Edebiyatı’nı ifade için kullanılan “Edebiyat-ı Cedide” (Yenilikçi Edebiyat) teriminin bu harekete ad olması ise, hareketin bu terimi bütünüyle benimseyip, kendi hakkında da sıkça kullanmasındandır. 191

Bu hareketin 1901 yüında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesinin Ü. Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, derginin kapatılmasıyla son bulduğu kabul edilir.

GENEL ÖZELLİKLERİ

  • “Sanat için sanat” ilkesine bağlıdırlar.
  • Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Bey itin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir.
  • Servet-i Fünuncular aruz ölçüsü nü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
  • Onlar “Her şey şiirin konusu olabilir. ” görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konular indi eğilmişlerdir.
  • Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
  • “Sanatkârane üslup” ve yeni bir “vokabüler” (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır.
  • “Kafiye kulak içindir. ” görüşünü benimserler.
  • Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
  1. Batı’dan aldıkları “sone” ve “terza-rima”
  2. Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
  3. Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler
  • Şiirde sembolizm ve parnasizm ağırlık kazanmıştır.
  • Sanatçılar Batı’yı günü gününe izlemişler, Divan şiirini artık tartışmaya bile gerek görmemişlerdir.
  • Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar.
  • Romanda, Romantizm’in kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak Realizm ’e bağlıdırlar.
  • Romanda da dil ağır, üslup sanatkâranedir.
  • Roman tekniği sağlamdır.
  • Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır.
  • Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
  • Sanatlı söyleyiş, düş gerçek çatışması, yasak aşk... romanlarda sıkça görülen unsurlardır.
  • Roman ve öykülerde Türkçenin cümle yapısına uyulmamış, Fransızca söz dizimi Türkçeye uygulanmıştır.
  • Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.
  • İki büyük şairi (Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin), iki büyük roman ve öykü yazarı (Halit Ziya Uşaklıgil ve Mehmet Rauf) vardır.

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYAT ANLAYIŞI

  • Çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermek ve bu eserlerde sanat için sanat anlayışına bağlı kalmaktır.
  • Servet-i Fünûncuların örnek aldıkları Fransız yazarları, Realistlerle Natüralistlerdir.
  • Bu edebiyatın bir diğer özelliği, Avrupa tipi eserler vermek yolunda Tanzimat Edebiyatı’ndan daha becerikli, daha çalışkan oluşudur.
  • Servet-i Fününcular, kendilerinden önceki Avrupai Türk Edebiyatının hem iptidaî, hem yetersiz buluyorlardı. Onlara göre, Tanzimat Edebiyatı: J.J. Rousseau'dan beş on sayfa, La Fontaine' den birkaç efsane, Vefik Paşa’nın Moliere adaptasyonları, sayısı onu geçmediği halde sanat Bakımından hiç de başarılı sayılamayacak birkaç hikâyeden ibaretti. Servet-i Fününcular, Türkiye'ye tam anlamıyla Avrupai bir edebiyat getirdiklerine inanıyorlardı.
  • Servet-i Fününcular, herhangi bir halk sınıfına hitap etmekten uzak kalmışlardır. Servet-i Fününcular, yurt çoğunluğunun toplumsal ihtiyaçlarını düşünmemiş: Yurdun, İstanbul dışı hayatıyla çok az ilgilenmiş, konularını Avrupalılaşmış aydınların hayatından almış ve yine onlar için yazılmış bir salon edebiyatı meydana getirmişlerdir.
  • Eserlerini mübalağalı derecede aristokrat bir dille yazmaları, baskısı yüzünden hiç bir sosyal hareketin başına geçmek imkânı bulamayışları; nihayet, karakter Bakımından toplumcu olmaktan çok, sanatkâr bir ruh taşımaları, onları daha çok yüksek sanat eseri oluşturma anlayışına bağlı bırakmıştır.

 SERVET İ FÜNUN EDEBİYATI’NDA DİL ANLAYIŞI

  • Servet-i Fünûn yazarları, Namık Kemal'den çok, Abdülhak Hamit'in eserlerindeki yeni ve göz alıcı Osmanlı Türkçesini beğenmişlerdir.
  • Servet-i Fünûn lisanı fazla külfetli ve aristokrat bir dildir. Yazılarında süslü cümleler kullanarak, zarif, ahenkli, fakat işitilmemiş kelimeler sıralamak hevesindedirler.
  • Onlar, bilhassa Farsça kelimelerin söylenişinde âdeta bir alafrangalık buluyor, Farisî terkiplerle birleşik sıfatları, Fransızca söyleyişleri andırdıkları ve herkesçe bilinmeyen sözler oldukları için, zevk ve hevesle kullanıyorlardı.
  • Fransızcada rastladıkları Neige d'or (Altın kar) terkibini Farsça, berf-i zerrin ifadesiyle, Frisson iamineux (Işıklı titreyiş) terkibini, lerze-i rûşen şekliyle Fârisîleştirmekte özel ahenk buluyorlardı.
  • Dilde milliyetçilik hareketlerinin kuvvetli bir çığır halini almadığı o devirde, halk Türkçesinin inceliklerini bilmeyen Servet-i Fünûncular için, Servet-i Fünûn dilinden başka bir lisan kullanmak kolay değildi.
  • Servet-i Fünûn lisanı, sade Türkçe Bakımından zararlı olmuş, fakat edebiyat sanatının gelişmesine ve daha zengin bir ifade vasıtası bulmasına hizmet etmiştir.
  • Fikret'in, Cenap'ın, Süleyman Nazif in şiir ve nesirlerinde örneklerini gördüğünüz ve Halit Ziya'nın yazılarında süslü cümleleriyle karşılaştığınız Servet-i Fümın dili, sanatkârlarının zevkle, hatta sevgiyle kullandıkları bir lisandı.
  • Bu dil, aşırı bir şekilde Farisî terkipleri ve birtakım Edebiyat-ı Cedîde vasf-ı terkibileri ile yani Fars-çanm kurallarıyla yapılan birleşik sıfatlarla süsleniyor, kolaylığını, ahengini ve akıcılığını bu güzel, fakat yabancı unsurlardan alıyordu.
  • Zaman zaman “Sâât-ı semenfâm = Yasemin renkli saatler” gibi, devrin klasik lisan kurallarına ve klasik söyleyiş mantığına aykırı olarak yapılan bu yabancı terkiplerin Servet-i Fünûn diline -bütün itirazlara rağmen- bir vecize zarifliği ve bir vecize zenginliği verdiği meydandadır.
  • Servet-i Fünûn Edebiyatı’nın en önemli başarısı, edebiyat türlerinde yaptığı yeniliklerde ve bu türlere daha Avrupaî bir görüşle bakmasındadır. Bu sebeple, Edebiyat-ı Cedide'yi, belli başlı edebiyat türlerine göre gözden geçirmek yoluyla tanıtmak daha yerinde olur.

İLGİLİ İÇERİK

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU

11.SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI BULMACA

11.SINIF SERVET-İ FUNUN ŞİİRİ SLAYTI

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI


SERVET-İ FÜNUN ŞİİRİ

  • Edebiyat-ı Cedide şiiri, gerek dil, gerek şekil, gerek şiir anlayışı Bakımından Tanzimat şiirinden epey farklıdır. Servet-i Fünûn şiirinde her şeyden önce, bir musiki zevki ve kuvvetli bir musiki lisanı vardır. Bu lisan, dış musikisi, vezin ve şekil kusurluğu Bakımından en ziyade Fikret'in nazmında gelişmiş; iç musikîsi, yani doyurucu şiir olabilmek özelliğini de en çok Cenap'ın şiirlerinde göstermiştir.
  • Edebiyat-ı Cedîde şairleri, açık ve kapalı hecelerden kurulu Türkçeye Divan Edebiyatı yüzyıllarının kazandırdığı üçüncü heceyi, yani, uzun heceyi mısralarında Türkçenin doğal bir sesi gibi kullanmışlardır.
  • Servet-i Fünûn şairleri, aruzun Türk dili musikisine en uygun kalıplarına zevkle ve özenle seçerek kullanmış, Türkçeyi bu vezinlere yerleştirmekte ustalık göstermişlerdir.
  • Edebiyat-ı Cedide şairlerinin nazım şekilleri Bakımından yaptıkları değişiklik, Avrupa şiirinin klasik bir nazım şekli olan sonnet'yi(sonne) kullanmaları ve yine aruz vezniyle bir serbest nazım hareketi yapmalarıdır.
  • Onların, Divan şiirindeki müstezat şeklini genişleterek yaptıkları bir serbest nazım cereyanı, bilhassa Fikret ve Cenap gibi şairler tarafından başarıyla yürütülmüştür.
  • Kafiye anlayışları da şekilden çok ses benzerliğine dayanır. Servet-i Fünûncular bu anlayışı, Recaîzade Ekrem'in, C(Kafiye göz için değil, kulak içindir. ” cümlesiyle ifade ediyorlardı.
  • Divan şiirinde bir mısra, ya da bir beyitte tamamlanan manzum cümle anlayışı da, kesin olarak Servet-i Fünûncular tarafından değiştirilmiştir. Bir sözün bir beyitte başlayıp, diğer bir -veya birkaç- beyit boyunca devam ederek, bir başka beytin ortalarında bitmesi tarzındaki serbest söyleyişi, kesin olarak -ve âdeta kendi şiirlerinin karakteristik özelliği halinde- uygulayan şairler, Servet-i Fünûn şairleridir.
  • Edebiyat-ı Cedîdecilerin şiirde yaptıkları diğer bir yenilik de, onun konusunu genişletmiş olmalarıdır: Şiirimizde önce Hamit'in eserlerinde başlayan bu çeşitlilik, Servet-i Fünûncularm elinde hızla yayılmış ve Türk dilini hayatın iyi, kötü, çirkin, güzel, her hali, her duygusu, her düşüncesi, her sesi, her hadisesi için, şiir söylemek yolunda bir gelişmeye ulaştırmıştır. Ancak bu çeşitlilik, şiirleşen heyecanların yüceliğine engel olmamış, Servet-i Fünûncular, basit duygulan, basit sözlerle söyleyip, şiiri bayağılığa düşürmemişlerdir.
  • Bu edebî tür, daha Tanzimat yıllarında bile, yeni şiirin gördüğü ölçüde itiraz görmemiş, bünyesindeki Avrupai yenilikleri Türk hayat ve edebiyatına daha kolay kabul ettirmiştir. Bunun başlıca sebebi, gazeteciliğin kuruluşundan beri edebiyatta nesrin daha geniş bir rağbet görmesi, nazmın ise hemen yalnız şiirde kullanılan bir ifade aracı haline gelmesidir.
  • Roman, Türk Edebiyatı’nda âdeta yepyeni bir edebî tür diye karşılanmış, onun, eski ve manzum Şark hikâyelerinin yerini aldığı, muhafazakârlarca fark edilmemiştir. Bu sebeple, önce tercüme eserlerle başlayan Avrupaî Türk romanı, kısa zamanda telif eserlerin yazılmasını teşvik eden, geniş bir rağbet görmüştür.
  • Servet-i Fünûn romancıları arasında Avrupa dillerini ve edebiyatlarını öğrenmiş bulunanlar vardı. Bunlar, roman zevkini ya doğrudan doğruya Batı edebiyatından, yahut yine Batı tesiri altında gelişen Tanzimat romanından almış bulunuyorlardı. Yeni romancılar, eski Türk edebiyatına zevk, şekil ve edebî anlayış Bakımından bağlı bulunmadıkları için, Türkiye'de Avrupaî roman ve hikâyenin gelişmesi yolunda tam bir cesaretle ve geriye bakmadan çalışabilmelerdir.
  • Tanzimat'ın hikâye ve romanı, Fransız romantiklerinden biraz da realistlerden örnek almıştı. Servet-i Fünûn romancılarına örnek olanlar da, genel olarak Realist ve Natüralist Fransız edebiyatıyla, yine Fransa'da bir psikolojik roman çığırı açan yazarlardır.
  • Batı'ya dönüşün kuvvetli oluşu ve eski Doğu'dan hatıra taşımayışı yüzünden, Servet-i Fünûn romanının yalnız roman mimarîsi değil, hayatı ve kahramanları da biraz Avrupaîdir. Bununla beraber, Edebiyat-ı Cedîde romancılarının roman dünyamıza içinde bulundukları sosyal hayattan bazı kuvvetli tipler ve sahneler getirdikleri inkâr olunamaz. Halit Ziya’nın Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil tipi, Aşk-ı Memnu'daki Firdevs Hanım, Nihâi ve Bihter, o devir İstanbul'unda yaşamışlardı.
  • Servet-i Fünûn'un küçük hikâyesi, daha çok, Sami Paşazade Sezai'nin ulaştığı merhaleden harekete geçmiş durumdadır. Servet-i Fünûn yazarlarının kitaplar dolusu küçük hikâyeler yazmaları çok önemlidir, Bu yazarların yaşadıkları çağlar, Türkiye'de küçük hikâye edebiyatının altın devri sayılır. Küçük hikâyenin, yazarlar ve okuyanlar arasında gördüğü rağbet, Servet-i Fünûn'dan sonra da yeni birtakım küçük hikâyecilerin yetişmesini sağlamıştır.

DİL VE ÜSLÛP

  • Edebiyatı Cedide yazarları geniş halk kütlelerine hitap etmek isteyen, halkı edebiyat yoluyla eğitmeyi amaç edinen Tanzimat yazarlarının dil anlayışından ayrılırlar. Eserlerinin dil Bakımından başlıca özellikleri şunlar oldu:
  • Lügatlerden, yaygın olmayan Arapça ve Farsça kelimeler bularak kullandılar (nahcir, tiraje v.b.);
  • Arapça ve Farsça köklerden, Arap ve Fars dillerinin kurallarına göre yeni kelimeler türettiler (mükevkep, nevin v.b.);
  • Yabancı kurallara göre anlam Bakımından yeni tamlamalar yaptılar (Havf-ı siyah, Saat-ı semenfam v.b.);
  • Yeni bileşik sıfatlar (vasf-ı terkibi) türettiler (tehi-baht, hayat-endiş v.b.);
  • Fransızcadan bazı deyimleri çevirerek kullandılar (el sıkmak, dest-i izdivaç talep etmek v.b.).
  • Edebiyatı Cedidenin üslûp özelliklerinin başında sözdizimiyle ilgili yenilikler gelir. Bunların başlıcaları da şunlardır:
  1. Cümle sonlarında fiil çekimlerinin aynı şekilde tekrarlanmasından kaçınılarak, değişik zamanlar kullanılır; fiil cümlelerinin yanında fiilsiz cümlelere, isim cümlelerine yer verilir;
  2. Cümle içinde bağ fiiller, bağlama edatları kullanılmadan kesik ifadelere başvurulur;
  3. Bazen sıfatlar ismin sonuna getirilir;
  4. Ara yere küçük cümleler sokularak cümle ikiye bölünür;
  5. Mastarlar tek başlarına cümle gibi kullanılır;
  6. Cümlenin içinde pekiştirme amacıyla «evet» sözüne yer verilir.

 

Bunlardan başka özellikle şiirde şu üslûp yenilikleri görülür:

  1. Cümleler mısra veya beyit sonunda bitmeyerek devam eder;
  2. Fiilsiz cümleler kullanılır;
  3. Mısradan mısraa geçen uzun cümleler arasına küçük cümlelerden yapılmış mısralar katılır;
  4. Karşılıklı konuşma cümlelerine yer verilir;
  5. «ve» edatı, «ah», «of» ünlemleri sık sık kullanılır.

İLGİLİ İÇERİK

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU

11.SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI BULMACA

11.SINIF SERVET-İ FUNUN ŞİİRİ SLAYTI

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI


SERVET-İ FÜNÛN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ ÖNEMLİ SANATÇILARI 

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

  • Şairin, Batılı sanat anlayışını benimsemesindeki en önemli neden lisede edebiyat öğretmeni olan Recaizade Mahmut Ekrem’den etkilenmesidir.
  • Sanat yaşamı iki ayrı dönem içerisinde incelenebilir: Birinci dönem Servet-i Fünûn hareketinin içinde bulunduğu dönemdir. Bu dönemde “Sanat sanat içindir.” anlayışıyla ürünler vermesine karşın, yine de toplumsal konuların sınırını (dönemin siyasal yapısına rağmen) zorlamıştır. İkinci dönemde ise (1901’den sonra) toplumsal konulara yönelmiş, “Toplum için sanat” anlayışıyla ürünler vermiştir.
  • Türk edebiyatının Batılılaşmasında en büyük pay Tevfik Fikret’indir.
  • Şiirleri hem biçim hem de içerik olarak yenidir. Parnasizm'den etkilendiği açıkça görülür. Müstezadı, serbest müstezat yapan, nazmı düzyazıya yaklaştıran, bey itin, aruzun egemenliğine son veren hep Fikret'tir.
  • En büyük özlemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çağdaş medeniyet düzeyine yükselmesidir. Bunu da Batı’daki fen ve teknolojinin ülkeye kazandırılmasıyla gerçekleşeceğine inanır.
  • Ona göre en önemli varlık insandır. Onların özgürlüklerini ve haklarını savunur. Dinlerin, savaşlara kaynaklık etmesi nedeniyle dinleri bu yönüyle eleştirir.
  • Ülkenin geleceğini gençlikte; görür, onlara ve çocuklara büyük bir sevgi ve içtenlikle yönelir. 
  • Çocuklar için ilk kez şiirler yazan sanatçıdır.
  • Ayrıca şair, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulayan üç büyük sanatçıdan biridir (Diğer şairler Yahya Kemal ve Mehmet Akif'tir.)

ESERLERİ

  • Rubab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri; Şermin (Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirler).

 

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945)

  • Gerek sağlam roman tekniğinin öncülüğü, gerekse Realizm'in ilk olgun ürünler vermesi Bakımından Türk Edebiyatı’na roman ve hikâye alanında büyük katkısı olan sanatçıdır.
  • Anlatımının söz oyunlarıyla yüklü, dilinin oldukça ağır olmasına rağmen yazar, ilginç tipler bulmakta, başarılı ruhsal çözümlemeler yapmakta ve nesnel kişi, çevre betimlemelerinde oldukça ustadır.
  • Konularını İstanbul’un çeşitli kesimlerinden seçer, ancak sosyal sorunları ele almak gibi bir amacı yoktur.
  • Gözleme çok önem verir.
  • Romanlarının konularını genellikle aydın tabakanın hayatından alan Halit Ziya, hikâyelerinin önemli bir kısmında halk tabakasının insanlarını, onların yaşayış, adet ve inançlarını anlatmıştır.

ESERLERİ

  • Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı, Mai ve Siyah,
  • Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar
  • Öyküleri: Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Hepsinden Acı, Aşka Dair, Kadın Pençesi, İzmir Hikâyeleri
  • Oyunları: Kâbus, Füruzan (adapte), Fare (adapte)
  • Anıları: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikâye Sanat ve Edebiyat Üzerine Yazdıkları: Sanata Dair

 

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934)

  • Tıp öğrenimi için gittiği Fransa’da edebiyatla ilgilenmişve Sembolizm'den etkilenmiştir. Ancak Sembolizm’i kavramakta yetersiz kalmış, şiirlerinde bol bol istiare kullanmış ve ses uyumuna dikkat etmiştir.
  • Ağır bir dil ve süslü anlatım en belirgin özellikleridir.
  • Şiirlerinde aruzun birden fazla kalıbına, genellikle de karışık kalıplarına yer vermiştir. Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkan şair Milli Edebiyat’la başlayan dilde sadeleşme çabalarına karşı çıkar. Aşk ve doğa en çok işlediği konulardır.

ESERLERİ

  • Gezi: Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları
  • Makale ve Denemeleri: Evrak-ı Eyyâm, Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri
  • Oyun: Körebe, Yalan

 

MEHMET RAUF (1875-1931)

  • Yapıtlarında ruhsal çözümlemelerde yoğunlaşan sanatçı sosyal çevreyle ilgilenmez. Başarılı ilk psikolojik roman kabul edilen “Eylül” ile tanınmıştır.

ESERLERİ

  • Romanları: Eylül, Ferda-ı Garam, Karanfil ve Yasemin, Genç Kız Kalbi, Böğürtlen, Son Yıldız, Halas, Ceriha, Kan Damlası.
  • Hikâye kitapları: îhtizar, Son Emel, Aşk Kadını, Eski Aşk Geceleri, İlk Temas, İlk Zevk
  • Oyun: Pençe
  • Düzyazı şiirler: Siyah İnciler

İLGİLİ İÇERİK

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU

11.SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI BULMACA

11.SINIF SERVET-İ FUNUN ŞİİRİ SLAYTI

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI


SERVET İ FÜNÛN DÖNEMİNİN DİĞER SANATÇILARI:

Şiir: Hüseyin Siyret, Hüseyin Suad, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Süleyman Nesib, Faik Ali, Celal Sahir Hikâye ve Roman: Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet Eleştiri: Ahmet Şuayb

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI DIŞINDA KALANLAR (BAĞIMSIZ SANATÇILAR)

 

MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944)

  • Servet-i Fünûn şiirinde yalnız nazım şekillerini ve halk şiirinden de yalnız ölçüyü (hece) alan ve dili Türkçeleştirmek iddiasıyla yapay bir dil yaratan Mehmet Emin, Türk Edebiyatında “Milliyetçilik” akımının ilk temsilcisi sayılır.
  • Şiirlerinin tamamında sosyal sorunlara eğilen şairde, bu nedenle didaktizm lirizme ağır basar.
  • Hece sayısı Bakımından uzun olan ölçüleri kullanan şair, söyleyişte nesre yaklaşmıştır.
  • ESERLERİ
  • Türkçe Şiirler (1899), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan (1914),Tan Sesleri (1915, 1956), Ordunun Destanı (1915),Zafer Yolunda (1918), Aydın Kızları (1919), Dante’ye (1920),Mustafa Kemal (1928), Ankara (1939).

 

MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)

  • “Ümmetçi” bir şair olarak tanınan Mehmet Akif aynı zamanda “halkçı” ve “milliyetçi” kişiliğiyle tamamen toplumcu bir şair olarak çıkar karşımıza.
  • Türk şiirine gerçek Realizm’in Akif ile girmiş olduğundan şüphe edilemez.
  • Onun kuvvetli gözlemciliğine büyük bir tasvir ev hikâye etme kabiliyetini ve konuşma dilinin bütün canlılığını taşıyan bir üslubu da eklemek gerekir. Ancak Akif in dili bir bütün değildir.
  • Tasvirlerinin dışında kalan birçok şiirinde dil, konuşma dilinden ayrılır, Osmanlıcanın sınırları içine girer.
  • Ölçü olarak sadece “aruzdu kullanan şair hece ölçüsünü hiç kullanmadı.
  • Nazım şekilleri konusunda ise Divan nazmının şekillerini tercih eder ve bunlar arasında en çok mesnevi şeklini kullanır. Çoğu zaman nazmı, nesre yaklaştıran şair, Türkçeyi aruza ustalıkla uydurmuştur.
  • Mehmet Akif in ilk kitabı “Safahat”tır. Dah sonra yazdığı “Süleymaniye Kürüsüsünde” “Hakkın Sesleri”, “Fatih Kürsüsünde”, “Hatıralar”, “Âsım”, “Gölgeler” bir araya getirilerek “Safahat” adı ile yayımlanmıştır.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1861-1944)

  • Servet-i Fünûn romanının gözde olduğu devirde Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat’ın popüler roman çığırını tek başına ve büyük bir kudretle devam ettiren tek şahsiyettir.
  • Hüseyin Rahmi, Türk romanındaki ilk izlerine 1885’ten sonra rastlanan Fransız Natüralizmi’nin ilk büyük temsilcisidir.
  • Romanlarındaki kahramanları daima karakterlerinin ve sosyal çevrelerinin birer ortak ürünü olarak ele alan, onların psikolojik kişiliklerini irsiyete ve sosyolojik kişiliklerini de içinde yetiştikleri cemiyetin şartlarına göre değerlendiren romancı, bu yöntemi ile olduğu kadar, realiteyi hem iyi hem de kötü yönleriyle olduğu gibi vermek konusundaki titizliği ile de tam bir “Natüralist” tir.
  • Onu Natüralistlerden ayıran nokta, eserlerinde sosyal eleştiriye, olabildiğince çok yer vermesidir. Hâlbuki Natüralizm’in sosyal eleştiriye yönelik hiçbir kaygısı yoktur.
  • Hüseyin Rahmi’deki sosyal eleştiri ise daha çok mizah yoluyla yapılır. Bunun için de genellikle anormal durumda olan karakterler ele alınır. Karakterlerdeki anormallikler ise huy (aptallık, cinsi sapıklık, şöhret düşkünlüğü), ahlak (menfaat düşkünlüğü, haksız kazanç peşinde koşma), kültürel (dini tutuculuk, batıl inançlara bağlılık, Batı taklitçiliği) yönleriyle gülünçtür.
  • Bu yaklaşım doğal olarak romana çeşitli karakterlerin dünyayı ve yaşamı görüş açısını, dini inançlarını, yaşayış ve giyiniş şekillerini, adetlerini, görgülerini de getirir ve böylece roman bir “töre” romanı olarak ortaya çıkar.
  • Özetle, büyük ve sabırlı bir gözlemci olan Hüseyin Rahmi’nin, olayları hep İstanbul’da geçen romanları, gerçek değerlerini, daha çok yazıldıkları devrin sosyal yapısını bütün canlılığı, bütün incelikleri ve tam bir objektif doğruluğu ile verebilmiş olmalarına borçludur.
  • Yazarın kırktan fazla romanı ve pek çok öyküsü vardır. En önemli romanları olarak, Şık, Mürebbi-ye, Tesadüf, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Hakka Sığındık’ı sayabiliriz.

 

İLGİLİ İÇERİK

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU

11.SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI BULMACA

11.SINIF SERVET-İ FUNUN ŞİİRİ SLAYTI

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI