Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş
Tanzimat Edebiyatı akimiyle Batı'dan, özellikle Fransa'dan birçok edebî türler edebiyatımıza girmiştir. Batılı anlamda hikâye, roman, tiyatro gibi büyük çaplı nesirlerin yanı sıra, gazete ve dergiye bağlı olan makale, fıkra, sohbet, röportaj v.b. gibi küçük çaplı yazı türleri de edebiyatımıza Batı'dan gelmiştir.
Tanzimat Edebiyatı'nın tiyatro dili bir kenarda tutulursa, hikâye ve roman gibi büyük çaplı yazılarla makale, eleştirme, hâtıra vb. nesirlerde dil, nazımdan da- . ha ağırdır. Gerçekte Divan Edebiyatı çapında ağır sayılmaz. Fakat Tanzimat yazarlarından birçokları da, sanatlı nesir yazmak tasasıyla bir hayli ağdalı nesirler vermişlerdir. Ancak popüler Tazminat yazarları, çağlarına göre romanlarını oldukça duru bir Türkçe ile yazmak anlayışını göstermişlerdir.
Servet-i Fünun Elebiyatı Akımı'nda, Tanzimat ediplerinin Türkçeleşme alanındaki çabalarının tam tersine bir yol tutularak gerek nazımda, gerek nesirde Divan Edebiyatı yazarlarına bile taş çıkarttıracak derecede bir dil koyulaşmasına gidilmiştir. Öyle ki Arap ve Fars sözlükleri açılarak, o zamana kadar kullanılmamış olan sözcükler alınmış, bunlarla yeni yeni tamlamalar yapılmıştır. Bu durum, sonradan hızını yitirmekle beraber, Millî Edebiyat Akımı'na kadar süregelmiştir. Bu akımla Türkçe, arınmaya başlamış ve bugünkü noktaya gelmiştir. Fakat dilimizin kesin olarak arınması işi, ATATÜRK tarafından ele alınmış ve Türkçe, Arapça ile Farsçadan yakasını kurtarmıştır. Şimdi edebiyatımızda yaşamakta olan nesir türlerini sırasıyla görelim: