Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

      Bedeni için gıdaya, ruhu için sevgi ve imana ihtiyacı olduğu kadar aklı için de bilgiye ihtiyacı olduğunun farkında olan okur.

           Bedeninin sağlık ve güzelliği uğruna bol bol emek, para ve zaman harcayan insanın aklının sağlık ve üretkenliği için hiçbir çaba sarf etmemesi – kitaba zaman ve para ayırmaması -  nasıl açıklanabilir ki? Mutlu bir yaşam için ruhunu doyurması, sevmesi-sevilmesi, ilgi gösterip-ilgi görmesi, inanıp-bağlanması gerektiğinin farkına varıp da hayatını sevgililer, dostlar, hobiler ve fobiler, kimi yalan-yanlış kimi hakikat inançlarla dolduran insanların hayatında kitabın ve okumanın olmayışı neyle izah edilebilir ki? Herhalde kişinin kendinden habersiz yaşaması bu olsa gerek.

          Bir insan ne kadar uzun yaşarsa yaşasın ve hayatı ne kadar hareketli geçerse geçsin elde ettiği bilgi birikiminin sonuçta sadece tek kişilik bir bilgi birikimi olduğunun farkında olan okur.

          Bilgi birikerek ilerler ve ancak bu yüzden işe yarar. Eğer herkes sadece kendi bildikleriyle yetinseydi tüm bu insanlık kültür ve medeniyeti nasıl ortaya çıkabilirdi? Aklı başında olan herkes bilir ki kendini geliştirip daha iyi ve daha başarılı bir kişi olmanın, daha mutlu bir aile yaşamının, daha sağlıklı dostlukların kısaca daha iyi bir hayatın yolu bilgiden geçer ve başkalarının bilgilerine sahip olmanın en sağlam yolu okumaktır.

           Zekâ denilen yetinin sadece bir aygıt olduğunun ve bu aygıtın ne kadar çok, ne kadar doğru bilgiyle doldurulursa o kadar çok işe yarayacağının farkında olan okur.

            Düşünmek insan zihninin sahip olduğu bilgileri birbiriyle ilişkilendirerek yeni bilgilere ulaşma ve problemlerine çözüm arama çabasıdır. Demek ki bir insanın düşünebilmesi için evvela bazı bilgilere sahip olması gerekiyor. Bir insanın zihninde ne kadar çok ve ne kadar kaliteli bilgi varsa düşünme eylemi de o kadar başarılı olur. Elde yeteri kadar malzeme yoksa ustanın ustalığı pek işe yaramaz. Zekâ düşünmenin ustası ise bilgi de onun kullanacağı malzemedir. Bu durumda okumayan insan ne düşünür, ne kadar düşünür, nasıl düşünür varın onu da siz düşünün!

            Bu hayatın kendi hayatı olduğunun, bu hayatı ancak bir kez ve şimdi yaşayabileceğinin ve mademki durum budur o halde kendi değerlerini kendi seçip kendi kararlarını kendi verip kendi hayatını kendi şekillendirmesinin gerektiğinin, deneme-yanılma yönteminin en tehlikeli ve en pahalı öğrenme yöntemi olduğunun, bu yüzden başka insanların bilgi, düşünce ve tecrübelerini öğrenmek zorunda olduğunun farkında olan okur.

           Son zamanlarda herkesin ağzında bir sakız; benim hayatım, benim kararım, benim tercihim, benim tarzım! Koskoca bir aldatmaca üstelik de kendi kendini aldatmaca! Bir kişi okumuyorsa nasıl, ne kadar düşünebilir, eğer düşünmüyorsa – düşünemiyorsa nasıl kendi kararlarından, kendi seçimlerinden söz edebilir? Nietzsche’nin dediği gibi: Bir tarafta bir sürü “sürü insan” diğer tarafta yok denecek kadar az “üstün insan”.

           Kutsal kitabının “oku” emriyle başladığının ve emre itaatsizliğin yüceler yücesinin huzuruna çıktığında utançtan başını yere eğmeye, ilgi görmemeye sebep olacağının farkında olan okur.

           Yüce Allah’ın seslenişine okumayı emrederek başladığı, kutlu peygamberin en büyük mucizesinin getirdiği kitap olduğuna inanan bir dinin bağlıları nasıl olur da okumaktan uzak yaşayabilirler? Biz ki bilginin Allah’ın en büyük lütfü ve ihsanı olduğuna inandık, bilginlerin mürekkebini şehitlerin kanından değerli bildik, âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamuru saltanat kaftanının üzerinde şeref nişanesi kabul ettik, bir tek kitapla çıkmıştık yola hüküm sürdüğümüz her yeri eşsiz kütüphanelerle ihya ettik. Peki ya şimdi? İçinde bulunduğumuz durumu içimize sindirebilecek miyiz?

         

Sözü fazla uzatmayalım. İnsan olmanın farklılık ve sorumluluğunun bilincinde olan okur. Zekâsının hakkını vermek, düşüncesizce bir yaşam sürmekten korunmak isteyen okur. Başkalarının bilgisini, aklını kendi aklına bilgisine katmak isteyen, az iken çok, eksik iken tam, cahil iken âlim, karanlık yerine aydınlık bir bakış sahibi olmak isteyen okur. Hayatının sorumluluğunu kendi omuzlarında taşımaktan korkmayan, başkalarının belirlediği hayatı yaşamanın başkalarının hayatını yaşamak olduğunu bilen okur.

           Kim mi okur? Biz ne güne duruyoruz, elbette ki biz okuruz ve hem de öyle bir okuruz ki “ onlar ki o kitabı hakkını vererek okurlar” sözünün sahibi bile beğenir, beğenir de elimizden tuttuğu gibi düştüğümüz yerden kaldırır ve bize yakışan yere oturtuverir. Okumanız kutlu olsun!                                       

                S.H.

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi