Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Galiba bahsedeceğim konuyu duyduğunuzda fazla şaşırmayacaksınız. Her şeyin ortasına kitap kitap diye atlayıveriyorum. Çoğu zaman pek de umurunuzda olmuyor zaten, ne de olsa kitap hep ikinci plana atılıyor. Evet, bundan bahsetmek istiyorum ben, dinlerseniz eğer...

Kitabın ikinci plana atılışını…

Nerden başladı bu kitap sevgim tam bilmiyorum sadece çok küçükken bile elimde masal kitaplarıyla dedemin annemin peşinde okuyun bana diye dolaştığımı hatırlıyorum. Belki babamın çok okuması, teyzemin kitaplar alması, beni ısıttı bu sevgiye ya da içimde vardı hep...

Aslında kitap sevgisinin başlaması için küçük yaşlarda olmak gerekmez. Ben etrafımda sonradan okumaya başlayıp kitap âşığı pek çok kişi de tanıyorum.

Ama ne yazık ki çoğumuz böyle değiliz, çoğumuz kitabı hayatımızın arka sayfalarına yazıveriyoruz. Önceliklerimiz de kitabın ismi yok.

Bana garip geliyor bu davranış, sadece bana değil sanırım okumayı seven herkese garip geliyordur.

Çünkü okumak zevklidir, öyle sayfaları çevirip birkaç kelime öğrenmekle kalmazsınız aslında. Oysa herkes ne kadar da basit bir şekilde böyle düşünüverir. Kitaplar insanları gerçekten dostu olurlar yani. “Bir kitap en iyi arkadaştır. Bugün için ve ebediyen…” Diyen Tupper, yanlış söylememiştir.

Önce içine hapseder sizi kitaplar, kendi dünyasına. Sonra zihninize sorgulamayı öğretir.

Kitaplar işler hayatın yanlış ve doğrularını, yazarın yaşamış olduğu tecrübeler kitaplarına yansır, siz de yaşamış kadar olursunuz böylece. Doğruyu ve yanlışı öğrenmeniz için hata yapmanıza gerek kalmaz.

Yanlış bir adım atacakken aklınıza geliverir daha önce okuduğunuz bir bölüm bir kitaptan. Dur dersiniz kendinize, yani sınır çizer size aslında okuduğunuz kitaplar.

Kendi özgürlüklerini size sınırlar çizerek vaat eder.

Ama siz bundan hep karlı çıkarsınız, esaret sayılmaz yani kitapların çizdiği sınırlar özgürlüğe.

Kişiliğiniz oturur çoğu zaman kitaplar sayesinde, kişiliğin bir insan için ne büyük bir erdem olduğunu, hayatınız boyunca kişiliğinizle hareket edeceğinizi öğrenirsiniz.

Kitaplar size çok yakındır aslında. İnsanlardan daha da yakındır. Hele bir kitabın başkahramanı siz gibiyse, o kitabı elinizden düşüremezsiniz. Kahramanlara âşık olursunuz bazen, bazen de kahramanların yaşadığı öfkeyi, acıyı, ihaneti yaşarsınız içinizde.

Kitaplar büyük bir çınar ağacının gölgesi gibidir ya da tam su ararken bulunan bir çeşme gibi.

Gerçekten hayatın en dolambaçlı yollarında kitaplar size yol gösterir ve siz hayatın zorlu, sıkıntılı zamanlarında onlar sayesinde dinlendirirsiniz ruhunuzu. Onlar siz değer verirseniz size öyle destek olurlar ki, size tam bir dinlenme tesisi etkisi yaratırlar.

Kafanızı kurcalayıp duran bir soruna çare bulamadıysanız bırakırsınız kendinizi sayfalara, düşünmek istemediğiniz zaman kitap sizi oyalayan bir meşgale oluverir. Ne güzel, ne yararlı bir meşgale... “Kitabın görüntüsü yürekten üzüntüyü kovar” diyor bir Fas atasözü.

Uzağında kalmayın öyleyse, siz de girin kitapların içine…

“Kitaplar kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve aklı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır.”  diyor dünyaca ünlü Maksim Gorki.

Dünyanın fark ettiği fakat biz Türklerin hâlâ yükselmede en önemli basamak olan kitabın değerini anlayamamış olmamız ne yazık.

Biz gibi tarihi zaferlerle dolu, başarılarla dolu bir ülkenin, bu kadar önemli bir konuda geri kalmasına yürek razı gelmiyor.

Kitaplar sessiz öğretmenlerdir diyor bir başka özlü söz bu konuda.

Evet, kitaplar bizi sessizce bilgilendirir. Yüzümüze vurmadan, aşağılamadan ya da başından savmadan söyler bildiğini.

Türkiye’nin önemli düşünürlerinden Cemil Meriç, ömrünü kitaba adamış bir adamdır.

Doktorlar söylerde kör olacaksın diye, yine terk edemez kitaplarını.

İhanettir bu çünkü onun için...

Hatta gözlerini kaybettiğinde dahi öğrencileri ona kitap okumuşlardır.

İşte Cemil Meriç’in kitapla ilgili bir sözü...

“Ruh, yazının icadından beri ölümsüz... Kaya homurdanır mermer gülümser konuşan yalnız kitap. Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar kumsalda oynayan birer çocuk. İçine boşalttığın şişeyi belki açar, Belki açmazlar…

Aslında ülkemizde okuma sevgisini aşılamak konusunda hiç çalışmalar yapılmıyor değil. Bu işe gönlünü vermiş pek çok kişi var.

Başarısız da değiller hani.

Fakat kaçımız farkındayız acaba?

Üzülmeyin, çünkü şimdi fark edeceksiniz siz de.

Bakalım isimler kimlermiş…

Birisi Mustafa Zanturoğlu. Kendisi bir doktor... Bir sene Çin de akupunktur eğitimi almış, bir devlet hastanesinde ve bir fabrikada çalışıyor.

İlaç yerine kitap veriyor kendisi.

Hastaları arasında bunalımdan kurtulanı da var, sigarayı bırakanı da var.Hatta fabrika da çalışan 30 yaşındaki Hanife, doktor bey sayesinde başlamış kitap okumaya, o sıralar 51 kitap varmış okuduğu,“Bu kitaplar ile kendime özgüvenim geldi, daha mantıklı kararlar alıyorum” diyor.

Şimdi de başka bir isimden bahsedelim isterseniz. Belki duymuşsunuzdur bu bahsedeceğim kişi dağda koyun otlatırken şu anda bir holdingde çalışıyor, işçilere kitap okutmakla görevli olarak.Dağda keçileri otlatırken, TRT radyosunu dinleyerek başlamış bu kitap okuma sevdasına.Bu onda merak uyandırmış ki, sürekli öğrenmek istemiş bir şeyleri. Kitaplarla da bu sayede tanışmış. Gazete okumaya başlamış ilk, gazetelerin her sayfasını her sözcüğünü yalayıp yutuyormuş.Öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyormuş. Sonra da kitaplar tabii, ilgi alanına girmiş. Şu an da kendisinin 100’ü aşkın kitabı var, küçük bir kütüphanesi var yani aynı zamanda büyük bir gazete arşivine sahip... 

Aramızda hayatını çobanlık yaparak geçirecek birisini görmüyorum; ama eğer öyle olsaydı, anlardı bulunduğu yerden geldiği yerin ne kadar farklı ve zor bir yol olduğunu...Ve sırada on bin kitap okuyan ve dünyadaki kitap fuarlarını kaçırmayan Sevde Seven Uşak var.

Kendisi sadece 35 yaşında ve sahip olduğu bilgi, kültür birikimini bir düşünelim isterseniz… Kim bilir duymadığımız neler biliyordur kendisi, ne çok mutlu oluyordur kitaplar da dolaşmaktan...

Şimdi de küçük yaşına rağmen bir oturuşta 120 sayfa kitap okuyabilen Cem Tabak var sırada.Kendisi 10 yaşında ve 500’ün üzerinde kitap okumuş, tabii vardır daha da... Gün geçtikçe de büyüyecektir sayfa sayısı eminim…Yani kitabın önemini sevgisini anlayıp kavrayanlarımız da yok değil, dahası da vardır aslında; fakat hepsini burada anlatmak imkânsız. Biz de bu konuda örnek olmalıyız, olmalıyız ki gün geçtikçe büyüsün gelişsin kitaba verilen değer.Kütüphaneler de eskiyen kapakları açılmamış kitaplar olmasınDolsun taşsın kütüphaneler,Hediye olarak en değerlisi görülsün, sevilsin kitaplar diye.

Hem kendimize hem etrafımıza bu konuda faydamız olsa fena mı olur?

B.A.

SON EKLENENLER

Üye Girişi