Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TÜRKÇE-2016

Bu testte 40 soru vardır.

 

Sina Akyol, şiir yaşamına Su Tadında’yla başladığı günden bu yana daima okurunu da işin içine katmış, hatta okurunu şair yapacak boşluklar bırakmaya başlamıştır. Dizelerinde avazı çıktığı kadar susması bundan. Bu suskunluk, okur için bir sağaltım süreci aynı zamanda. Akyol’u okumak; okuru besleyen, koruyan ve düşündüren bir uğraş...
1. Bu parçada geçen "avazı çıktığı kadar susmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anlamı oluşturmada okurun da sorumluluk almasını sağlamak
B) İlk şiirlerinden itibaren okurun düşüncesine uygun yazmak
C) Şiirinin anlam derinliklerini yüksek kültüre mensup okurlara açmak
D) Kısa şiirler yazarak okuru dinginleştirmek
E) Edilgen bir okur kitlesi oluşturmaya çalışmak

Pek çok sanatçı, bayağılaşmak korkusuyla hâlâ çoğunluğu yok sayarak eski yollarında ayak diriyor. Hâlbuki çoğunlukla anlaşmak, mutlaka bayağılaşmak demek değildir. Yunan tragedyası çoğunluğun dilediği veya beğendiği gibi olmakla bayağılaşmamıştı. Değerini düşürmeden büyük kalabalıklarla uzlaşabilen bir sanattı. Zamanımızın istediği de bu olsa gerek.
2. Bu parçada geçen "çoğunluğu yok saymak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her zorluğa göğüs germek
B) Yaygın kanaatleri değiştirmek
C) Geniş kitleleri görmezlikten gelmek
D) Sanatı; sanat için değil, halk için yapmak
E) Sosyal hayatı gözden geçirmek

Son yirmi yılda akıllı teknolojik cihazların – tasarımları ile ilgi çekici ---- stratejileri, bu cihazların bir önceki sürümlerinin değerini kaybetmesine ve çöp ---- için potansiyel atık hâline gelmesine neden olmaktadır.
3. Bu cümlede boş bırakılan yerlere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) gösterişli - pazarlama - alanları
B) güzel - piyasa - bölgeleri
C) uygun - reklam - tesisleri
D) resmî - tanıtım - kutuları
E) sevimli - satış - merkezleri

4. "Kullanmak” sözcüğü, aşağıdaki cümlelerin hangisinde "sarf etmek” anlamında kullanılmıştır?
A) Ali, otomobildeki yedek lastiği şu ana kadar hiç kullanmadı.
B) Yasin, uzun süre bilgisayar kullanmanın olumsuz etkilerini araştıracak.
C) Hatice, kendisine gönderilen parayı idareli kullanması gerektiğini biliyordu.
D) Sema, sabahları evinden işine giderken toplu taşıma araçlarını kullanıyordu.
E) Eymen, elindeki şemsiyeyi on yıldır kullandığına kimseyi inandıramadı.

Doğaya tıpatıp uygun! -amma da yalan:
Sığdırılabilir mi doğa küçücük bir resme?
Doğanın en ufak parçası bile sonsuzdur!
Öyleyse ressam neyi çizer?
Doğada görüp sevdiğini.
Peki ya neyi sever? Resmedebildiğim!
5. Bu mısraların bir bütün olarak içerdiği anlam aşağıdaki cümlelerden hangisiyle ifade edilemez?
A) Ressamlar aslında eserlerinde kendi seçtikleri ögeleri resmederler.
B) İki ayrı ressamın aynı yere odaklanıp aynı resimleri üretmeleri beklenemez.
C) Ressamlar gördükleri yeri kendi tarz ve ruh hâllerinin süzgecinden geçirerek kâğıda aktarırlar.
D) Ressamların görsel dünyayı birebir tuvale aktardıkları tartışma götürmez.
E) Ressamın kendi yaptığı resmi beğenme nedeni, resim için seçtiği ögeleri sevmesidir.

Türk edebiyatının önemli sanatçılarından Yaşar Kemal’in, düşlerine sığınarak hayata tutunmaya çalışan sokak çocuklarının unutulmamaya mühürlenen hayat hikâyelerini anlattığı Neredesin Arkadaşım, büyük ustanın çocuklarla yaptığı söyleşilerden oluşmaktadır.
6. Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Neredesin Arkadaşım adlı eser, Yaşar Kemal’in sokak çocuklarıyla yaptığı röportajların bir seçkisi olarak yayımlanmıştır.
B) Yaşar Kemal’in sokak çocukları üzerine yaptığı araştırmalar okurlarca beğenildiği için bir araya getirilmiştir.
C) Sokak çocuklarından edindiği izlenimlerle Yaşar Kemal, Neredesin Arkadaşım adlı öyküyü sokak çocuklarına ithaf etmiştir.
D) Neredesin Arkadaşım adlı eseriyle Yaşar Kemal, ilk defa sokak çocuklarının sorunlarını bir öykü kitabında işlemiştir.
E) Sokak çocuklarının hayat hikâyelerini konu edinen Neredesin Arkadaşım adlı öykü kitabı üzerine Yaşar Kemal’le yapılan röportajlar bir kitap hâline getirilmiştir.

(I) Yahya Kemal’in şiirlerini ikiye ayırarak yarısına eski, yarısına yeni demek garip bir hatadır. (II) Bir ruh nasıl hem yeni hem eski olabilir, özellikle Yahya Kemal gibi kişiliği bilinen bir şairde birbirine karşıt iki dünya nasıl bir arada yaşayabilir? (III) Herhâlde bu yanlışlık, onun gazellerini birer taklit olarak görmekten, Yahya Kemal’i taklitçi olarak değerlendirmekten ileri geliyor. (IV) Belki birçok kişi taklit yapabilir, taklitçi olabilir ama onun bu sınıflandırmaya girmediği kesinlikle doğrudur. (V) O, yeni şiir anlayışıyla oluşturduğu gazellerinde Türkçenin lezzetine ve öz şiire susamış bir şair olarak çıkar karşımıza.
7. Yahya Kemal’in anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, şiirlerine yönelik oluşmuş bir yanılgıdan söz edilmiştir.
B) II. cümlede, kişiliğiyle ilgili araştırmaların yetersizliğine değinilmiştir.
C) III. cümlede, şaire ilişkin bir görüşün sebebi belirtilmiştir.
D) IV. cümlede, kimi şairlerden ayrılan yönüne dikkat çekilmiştir.
E) V. cümlede, şairin dil ve şiir anlayışındaki duyarlılık ifade edilmiştir.

(I) Bugünlerde bazı eleştirmenler tarafından şiirin, şiirimizin geçmişe göre gerilediği iddia ediliyor. (II) Hatta günümüzde büyük şairlerin de artık çıkmadığı, insanları derinden etkileyen güçlü şiirlerin de yazılmadığı söyleniyor. (III) Ben bu iddialara ve onun delillerine inanmadığım gibi aslına bakılırsa inanmak da istemiyorum. (IV) Fakat bu iddiayı hazırlayan pek çok nedenin sorgulanmasını ve konunun mutlaka aydınlığa kavuşturulmasını istiyorum. (V) Aslında roman ve öyküde ortaya çıkan çalışmaların niceliksel artışı düzyazıyı ön sıraya taşımışa benziyor. (VI) Şiirde ise niceliksel artışın onun niteliğine katkı sağlaması her zaman mümkün olmamasına rağmen bu alanda bir gerileme varmış gibi görünüyor.
8. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde çıkarım yapılmıştır?
A) I. ile II. B) II. ile III. C) III. ile IV.
D) IV. ile V. E) V. ile VI.

(I) Dizüstü bilgisayar ekranları çaprazlama, bir köşeden ters köşeye genellikle 12 ile 20 inç arasında boyutlara sahiptir. (II) Büyük ekranların çözünürlükleri daha yüksek olduğundan görüntü daha keskin olur. (III) Büyük ekranlar daha çok yer kaplar, daha ağır olur ve pil ömrünü kısaltır. (IV) Dizüstü bilgisayar; film izlemek, oyun oynamak veya video izlemek için kullanılır. (V) Temel işlemler için kullanacak veya sıkça yanınızda taşıyacaksanız daha küçük ve hafif bir ekran tercih etmelisiniz.
9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde hem bir karşılaştırma hem de öneri söz konusudur?
A) V. B) IV. C) III. D) II. E) I.

Çevresi büyük bir piknik alanı olarak düzenlenip
I
halka açılan Mogan Gölü’nün kuşların kuluçka ve
yavrulamasına ayrılan doğal park kısmında
                       II                          III
kıvrımlı ahşap yayla yolları ve kuş gözlemevleri

IV                             V
yapılmış.
11. Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünlü düşmesi yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Yapılandırıcı dil yaklaşımına göre dinleme, gelişimsel ve etkileşimsel bir süreçtir.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisi, öğelerin dizilişi bakımından bu cümleyle aynıdır?
A) Dil öğrenme süreci dinleme yoluyla anne karnında başlar.
B) Dinleme, sadece iletişim kurmak için yapılan bir etkinlik değildir.
C) Etkili bir dinleme için dinleyici ön bilgilerini harekete geçirmelidir.
D) Dinleme becerisinin geliştirilmesi için etkinlik önemli bir unsurdur.
E) Dinleme eğitiminin bir diğer amacı zihinsel becerilerin geliştirilmesidir.

(I) Çiğdemlerden sonra gök rengindeki elbisesiyle yeni açmış sümbül görünür. (II) Gözleri yaşlı, saçları dağınık ve hâli perişandır. (III) Güzel kokusundan sarhoşa dönen şair, ona bu gönül okşayıcı kokuyu nereden, hangi aktardan aldığını sorar. (IV) Sümbülün verdiği cevap çiğdemin cevabına karşılık gelmektedir. (V) Önceleri ezel bağında henüz açılmadık bigonca olan ve güzel kokusunu sevgilinin rüzgârından alan sümbül, bu bahar ülkesinden hicran sahiline atılmıştır.
12. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, yüklemin türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, eylemin nasıl gerçekleştiğini bildirmektedir?
A) Zaman hızla akarken çoğu kez, çevremizdeki güzelliklerin farkına varamıyoruz.
B) Güvercinler yiyecek bulmak için her zaman buraya gelirlerdi.
C) İşinin akşama kadar biteceğini umuyordu ama düşündüğü gibi olmadı.
D) Genleriyle oynanmış tohumların kullanımı hızla yaygınlaşıyor.
E) Biraz sonra, yaklaşık iki saat sürecek maceralı bir yolculuğa çıkacağız.


Kendisine 2’inci Aristo sıfatı verilen Farabi,
                    I
insan ihtiyaçlarının farklılığı nedeniyle toplum

içindeki iş birliğinin önemli olduğunu
                    II
vurgulamıştır. Özel mülkiyeti kabul eden
                       III                       IV
Farabi, topluma ait pek çok malın herkesçe
                                                        V
kullanılması gerektiğini belirtir. Ona göre

devlet, toplumsal sözleşmeye dayanarak adaleti sağlar.
14. Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Mutluluğun en önemli sırlarından bazıları bence şunlardır ( ) ömrümüzün sonuna dek çalışmak ( ) yeteneğimiz elverdiği ölçüde yararlı yapıtlar ortaya koymak ( ) gücümüz yettiğince ailemize ve çevremize destek olmak ( )
15. Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (;) (,) (.) (...) B) (:) (,) (,) (...)
C) (:) (;) (,) (.) D) (:) (;) (,) (...)
E) (;) (,) (;) (.)

I. Evet, İzmit ve Bursa gibi büyük sanayi şehirlerini ve körfezdeki dev fabrikaları hatırlatan bir görüntü bu.
II. Sabaha karşı şehre girerken yolun solunda sis, duman ve alevler içindeki Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın silo şeklindeki dev bacaları hafızalarımızı yokluyor.
III. Gece yollara düşüyoruz, sabahın erken saatlerinde Safranbolu’dayız.
IV. Yolda birkaç dakika seyrettiğimiz bu devasa fabrikayı geçtikten sonra Karabük şehir merkezine giriyoruz.
V. Yalnız Safranbolu’dan önce Karabük’ten kısaca bahsetmek istiyorum.
16. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

I. Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesidir.
II. Sadece iki ülkede olduğunu bildiğimiz ve ileriki yıllarda artık kalmayacağını düşündüğümüz bu malzemenin yurt dışına çıkarılması yasak.
III. Bu pahalı reçinenin; sarılık, guatr ve stres başta olmak üzere çoğu hastalığa ciddi faydası vardır.
IV. Bu nedenle doktorların guatr hastalarına kehribar kolyesi tavsiye ettiği bilinir.
V. Bu kadar uzun sürede oluştuğu için fiyatı oldukça yüksektir.
17. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile III. B) II. ile III. C) II. ile IV.
D) II. ile V. E) III. ile IV.

(I) Hikâye etme ve masal anlatma, Doğu kültüründe önemli bir yere sahiptir. (II) Yakın Doğu ve Orta Doğu ülkelerinin halk edebiyatları; efsane, hikâye ve masallarının çokluğuyla bunu ispatlar. (III) Bunların derlenmesiyle oluşturulmuş kitaplar da birçok ailenin kütüphanesinde bulunur. (IV) Olağanüstü ögelerin, hikâyelerde önemli bir yer tuttuğu inkâr edilemez. (V) Ama Türkler, Orta Asya bozkırlarında yaşadıklarını hikâye, masal ve efsane olarak İslam dünyasına taşımıştır. (VI) İşte bu nedenle Türk edebiyatında hikâyenin, başlangıçtan itibaren daha “gerçekçi” bir söyleyiş kazandığı görülür.
18. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C)IV. D) V. E) VI.

(I) XIX. yüzyılda dışarıdan gelebilecek herhangi bir salgın hastalık tehlikesine karşı karantina idaresi kurulmuş. (II) Karantina, İtalyancadan alınmış ve “kırk, kırklık, kırktan ibaret” anlamına gelen bir sözcük. (III) Salgın hastalık tehlikesine karşı İstanbul’dan sonra ikinci karantina idaresi 1840’ta İzmir’de kurulmuş. (IV) Önce gemiler İzmir Karantina İdaresinin bulunduğu sahilde kırk gün bekler ve yolcular barakalarda kalırmış. (V) 1846’da Mithat Paşa Meslek Lisesinin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmiş ve o günden sonra semtin adı Karantina olarak kayıtlara geçmiş. (VI) 1863’te Karantina İdaresi Urla’ya taşınsa da semt sakinleri arasında bu ismin kullanımı günümüze kadar devam etmiş.
19. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)IV. D) V. E) VI.

(I) Fatih Balkış, Baht Dönüşü adlı romanında, kişisel müzik çalışmalarına ara veren bir piyanistin hayatının müzik üzerinden sorgulanmasını işliyor. (II) Önemli olan müzisyenin müzik aletini asla yarı yolda bırakmaması ve ihanet etmemesidir. (III) Eline aldığı her müzik aleti, evrenin en uzak noktalarından buralara gelen bir canlıymış hissi uyandırmalıdır onda. (IV) Sanatçının piyanosunun suskunluğu, bitirilmemiş eserlerinin yalnızlığı hepimizin matemi sayılmaz mı? (V) Müzisyenin yolculuğu, o müzik aletinin lisanıyla açıklanabilecektir.
20. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

(I) “Yazdıklarım boyumu aştı!” diyenlerden değilim. (II) Ben de elimden geldiğince iyi eserler vermeye çalıştım. (III) Ama bu eserlerdeki kaliteyi ve yeterli olup olmadığını ben değil, toplum söyleyecek. (IV) Ben de sorumluluk sahibi her insan gibi toplumsal birikime katkıda bulunmaya devam edeceğim. (V) Sağlığım el verirse çok yakın bir zamanda yeni bir romanda okurlarımla buluşmayı düşünüyorum.
21. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Bolu’nun bence en güzel ilçesi Göynük, İstanbul’la Ankara’nın tam ortasındadır. Görünüşü ilk bakışta bile etkiler insanı: vadinin tabanında akan incecik dere, kıyı ve yamaçlarında eski Türk evleri, tepede yenilenmiş saat kulesi, ağaçlar, çiçekler... Usta ressamın elinden çıkmış resim gibidir Göynük. Bu tablodaki her şey çok dengeli. Abartılı renk, güzelliği bozan çirkinlik yok. Friglerden Osmanlıya birçok uygarlık bu topraklardan geçmiş, hepsi de iz bırakmıştır.
22. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Karşıt anlamlı sözcükler kullanılmıştır.
B) Betimlemelerden yararlanılmıştır.
C) Benzetme yapılmıştır.
D) Sayısal verilere yer verilmiştir.
E) Öznellik söz konusudur.

Orhan Veli Kanık kendisiyle yapılan ve öykülerinin toplandığı Hoşgör Köffec/sfnde yer alan söyleşide sanatla edebiyatı birbirinden ayırdığını söyler. Şiiri sanata sokar, öyküyü ise roman ve tiyatroyla birlikte edebiyata. Orhan Veli, “Fikir sanatta yer alamıyor ama edebiyat fikre dayanıyor.” diye açıklar edebiyatla sanatın farkını. Ve şöyle de devam eder: “Bu itibarla edebiyatın halk kitlelerine bir şeyler söylemesi lazım. Okur ve yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yani edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum. Çoğunluk okuyup anlamalıdır.”
23. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Alıntıya yer verilmiştir.
B) Tanık gösterilmiştir.
C) Nesnel anlatımdan yararlanılmıştır.
D) Karşılaştırma yapılmıştır.
E) Tahminde bulunulmuştur.

Türkiye’nin programlı modernleşme çabalarıyla Türk romanının ortaya çıkışı eş zamanlı olmuştur. Batı Avrupa’nın doğusundaki kimi ülkelere ait romancılar gibi Türk romancıları da çoğu zaman aşağılık duygusuna varan bu gecikmişlik duygusunu, yakın zamanlarda roman küresel bir yönelime girinceye kadar üstlerinden atamadılar. ………
24. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ne yazık ki aradan koca bir yüzyıl geçmesine rağmen Türk romanı beklenen atılımı henüz gerçekleştirememiştir
B) Çağdaş Türk romanının sorunlarını ve içinde bulunduğu durumu daha iyi anlayabilmek için Tanzimat yıllarına kadar gitmek gerekmektedir
C) Gecikmişlik hissini uzun süredir üzerinden atamayan Türk romancısı, çağdaşlarına yetişmiş bir durumda ve Türk romanı, Batı romanından daha parlak bir vaziyettedir
D) Türk romancıları çağdaş romanın anlatı stratejilerini yeniden işleyerek dünyaca benimsenen tema ve üsluplarla çağdaşlarına önceden olduğu gibi yol göstermektedir
E) Böylelikle, Türkiye’de romanın ilk evresindeki bocalama, bir uygarlığın dönüşüm yaratma çabalarını gösteren bir sorun olarak değerlendirilebilir

Durmadan artıyor edebiyata ilişkin tutarsızlıklar. …….. Bir yandan da belgesiz savlar, yanlış anlamalar, aldatıcı ön yargılar kaplıyor ortalığı.
25. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şiir, hikâye ve roman okuyanların sayısı büyük bir hızla artıyor
B) Yazarın kimlik arayışını doğal olarak bu arayışın bunalımı izliyor
C) Masum umutlarla yola çıkmış yeni kalemler yaşatıyor dergileri
D) Yazarların magazin programlarına nesne olacağı günler geliyor
E) Kitap satışları ve dergi abonelikleri gün geçtikçe düşüyor

Genelde mistik Doğu’nun, özelde Türk edebiyatının en büyük mutasavvıflarından biridir Mevlana. Halk ve Hak âşığı olan Mevlana, kişisel gelişim serüvenini “Hamdım, piştim, yandım.” ifadesiyle özetler.
26. Mevlana bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Bu dünyanın geçici olduğunu
B) Her insanın kendine özgü bir serüveninin olduğunu
C) Olgunluğun aşamalar sonucu gerçekleştiğini
D) İnsan ruhunun mükemmelleşmek zorunda olduğunu
E) Hiçbir gelişmenin sebepsiz olmayacağını

Çok defa bir romancı, romanına girerken hatta bir şair, şiirine başlarken kelimeler onu takar peşine ve götürür götüreceği yere. Ne konu kalır ne plan. Yazarlar ve şairler her zaman konularına tam hâkim olamaz. Ben bir saniye sonra kullanacağım cümlenin bir kelimesini şimdiden size söyleyebilir miyim?
27. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kelimeler, sanatçının varacağı noktayı belirleyen esas unsurlardır.
B) Yazıda plan yapmak, yazarın düş dünyasını sınırlandırır.
C) Üslup kaygısı edebî metnin temel dinamiğidir.
D) Plan, kurgunun sağlamlığı açısından yazarın vazgeçilmez rehberidir.
E) Sanatçı temel yapıyı kurduktan sonra yazma işi kolaylaşır.

Dünyada arasanız da benden daha küreselini bulamazsınız. Hangi memlekete gitsem yalnız orada oturduğumu sanıyorlar. Küreselim ve bütün insanların dostluk, kardeşlik, barış içinde sevgi ve saygıyla yaşamasını, yardımlaşmasını istiyorum.
28. Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?
A) Farklı ülkeleri gezmeyi çok sevdiğini
B) Her memlekette bir evi olduğunu
C) Farklılıklara saygı duyulması gerektiğini
D) Bütün dünyayı kendi evi gibi hissettiğini
E) Her insanın bir bütünün parçası olduğunu

Reşat Nuri Güntekin’e atfedilen güzel bir söz var: “Niye kitap okumuyor demek, niye piyano çalmıyor demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyanoya alıştırmaktan daha kolay değildir.”
29. Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zihinsel yönüyle öne çıkan bir edinim olması
B) Okuma becerisinin zaman ve çaba gerektirmesi
C) Küçük yaşta kazanılabilecek bir davranış olması
D) İnsanın sonradan geliştirdiği bir eylem olması
E) Uzun zamanda edinilecek bir alışkanlık olması

Indiana Üniversitesinden bir grup araştırmacının gerçekleştirdiği çalışmaya göre uzun süre oturma durumunda kalanların saatte bir beş dakika yürümesi, bacak atardamar-larının zarar görmesini önlüyor. Oturma pozisyonundayken kalbe kan pompalayan gevşek kaslar yeterince kasılmıyor. Kan, bacaklarda birikebiliyor ve bu durum artan kan akışından dolayı damarların genişleme özelliğini olumsuz etkileyebiliyor. Araştırmaya göre uzun süreli oturmanın, damarların artan kan akışına karşı genişleme özelliğini bozduğu, bunun da kalp ve damar hastalıklarının işaretçisi olduğu belirtiliyor.
30. Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Duruş pozisyonunun insan sağlığına olan etkisine
B) Kalp ve damar hastaklıklarını tetikleyen bazı nedenlere
C) Bacaklarda meydana gelen kan birikiminin sebeplerine
D) Yürüyüşün damar sağlığı açısından önemine
E) Bacaklarda meydana gelen kas erimesinin nedenlerine

Erkek diliyle yazan kadınlara rastladığım da oluyor, eserlerini okuduğumda kadın olduklarına yemin edebileceğim erkekler de tanıyorum. Cinsiyetin yazıdaki yansımaları özellikle dikkatimi çekiyor. Erkeklerin erkeklikleriyle, kadınların kadınlıklarıyla nasıl hesaplaştığını izlemek, cinsel kodların nasıl da kolayca sızıp yazıda kendine yer açtığını görmek hem can sıkıcı hem öğretici. Bunun farkında olabilmek ve ötesine geçerek yazabilmek benim için çok önemli.
31. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir yargı değildir?
A) Yazarın cinsel kimliğiyle dilsel seçimleri arasındaki ilişkiyi çözümlemek, okur için ilginç olabilir.
B) Bir metinde, cinsiyete ait kodlar bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendine yer bulabilmektedir.
C) Yazarlar dil ve söylemleriyle kendi cinsel kimliklerini eserlerine yansıttıklarını fark etmeyebilirler.
D) Eserlerinde karşı cinsin hassasiyetlerini dikkate alan bir yazar, ustalığa ulaşmış sayılmalıdır.
E) Yazarın eserini yaratırken kendi cinsel kimliğinin dışına çıkabilmeyi başarması, pek kolay değildir.

Edebiyat eleştirileri, edebiyat tarihlerine öncülük etmek gibi ciddi ve önem gerektiren bir işlevi yerine getirir. Bunun bilincine varmamış birçok uzman eleştirmenimizin de amatörce eleştiri yazanlar gibi ideolojik bir tavır sergilemeleri gözden kaçmayan bir gerçektir. Bunun acı sonucu; eleştirmenlerin yazarları ve eserleri kamplara bölüp etiketleyerek kendi ideolojileri doğrultusunda olmayanları yok saymaları ve bu etiketlemenin sağlıklı olup olmadığını dahi araştırma zahmetine girmeyişleridir.
32. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Edebiyat eleştirmenleri okurları yönlendirirken büyük bir sorumluluk üstlenmiş olurlar.
B) Usta eleştirmenlerin de sıradan eleştirmenlerle aynı hatalara düştükleri yadsınamaz bir gerçektir.
C) Kimi eleştirmenlerin zaman zaman eleştirilerinde tarafsız olmadıkları gözlemlenmektedir.
D) Eleştirmenlerin, bir eseri kendi dünya görüşlerine göre değerlendirmeleri yanlış bir tutumdur.
E) Yaptığı işin ciddiyetini kavrayan eleştirmenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

Hiç kimse yalancı veya sahtekâr olmak istemez. Fakat başkalarıyla iletişimimizde, içimizden geçenleri olduğu gibi açıkça söylersek iç dünyamızın reddedilme tehlikesini de göze almışız demektir. Herkes, her yerde ve her zaman bu riski göze alamaz. Onun için çoğu kez maskelerimizin arkasına sığınıp bir korunma davranışı içine gireriz. Bunu öylesine sık yaparız ki bu göstermelik davranışımız bizim artık ikinci doğamız olur.
33. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Bizim dışımızdaki insanların gerçek düşüncelerimizi bilmesini istemeyiz.
B) İç dünyamızı, farklı davranışlarla başkalarından saklamaya çalışırız.
C) Başkalarına baskı uygulayarak eleştirilmekten kurtulacağımızı sanırız.
D) Eksik ve noksanlarımızın başkaları tarafından bilinmesinden hoşlanmayız.
E) Dışlanmaktan korktuğumuz için olduğumuzdan farklı görünmeye çalışırız.

34. - 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

(I) Barnum Müzes/’ndeki öykülerin zengin bir hayal gücü, dünyaya epey farklı bakan bir göz ve keskin bir zekâyla yazıldıkları aşikâr. (II) Ancak öykülerin esas ayırıcı özelliği; hayal, düş ve gerçeklik arasındaki o kalın ve tozlu perdeleri kaldırıp yerine ince birer tül çekmelerinde. (III) Bu bakımdan Barnum Müzesi’ni kütüphanelerinizdeki Borges ve Poe külliyatının yanına yerleştirmek yerinde olacaktır. (IV) Hem Poe Eureka’nın başında, “Bu kitabı düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum.” demiyor muydu? (V) Sahiden soruyorum o zaman, nedir bu gerçek?

34. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, "Nitekim bu yazarlar rüya ile gerçek arasındaki sınırda gezinir dururlar.” cümlesi getirilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

35. Bu parçada geçen "kalın ve tozlu perdeleri kaldırıp yerine ince birer tül çekmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Benzerlikleri ortaya koymak
B) Birbirine yaklaştırmak
C) Anlamları somutlaştırmak
D) Kapsamı belirginleştirmek
E) Farklılığa dikkat çekmek

36. - 37. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Tanzimat Dönemi’nde eleştiri yapanların amaçları estetik değerlendirmeler ve metin çözümlemesi yapmak değildi kuşkusuz. Bu dönem yazarları roman, tiyatro ve anı gibi türlerin ilk örneklerini verirken nasıl “bakir” bir alanda ilerliyor idiyseler eleştiri alanında da önlerinde örnek olabilecek çalışmalardan yoksun olarak işe başladılar. Fransız edebiyatının çoğu zaman gelişigüzel olarak seçtikleri ürünlerini model aldılar. Ancak bir yanlarıyla da eskiye bağlı olan ilk Tanzimat kuşağının Fransız eleştirisinden gerektiği gibi yararlanmadığını, kendilerine özgü birer eleştiri anlayışı geliştirdiklerini de belirtmek gerekir. Çünkü onlar için sanat yapıtı “kendi için” incelenecek, çözümlenecek bir yaratı değil; toplumsal düşüncelerini yaymak için bir “araç”tı.
36. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, Tanzimat Dönemi yazarlarının özelliklerinden biri değildir?
A) Çok yönlü bir eleştiri kültürüne sahip olmaları
B) Pek çok edebî türün ilk örneklerini vermeleri
C) Edebiyat anlayışlarında geçmişin izlerinin de olması
D) Genellikle Fransız edebiyatından esinlenmeleri
E) Mesaja odaklı bir sanat anlayışı geliştirmeleri

37. Bu parçaya göre, Tanzimat Dönemi sanatçılarını Fransız sanatçılardan ayıran en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fransız edebiyatında görülmeyen türleri üretmeleri
B) Eserlerinde işledikleri konuları farklı alanlardan seçmeleri
C) Sanattan toplumsal fayda beklemeleri
D) Her edebî türü aynı yaklaşımla incelemeleri
E) Eski sanat anlayışına bağlı kalmaları

38. - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.


Çıkarcı yani reklamcı bir çağda yaşıyoruz. Buzdolapları ve çamaşır makineleri gibi edebiyat ürünlerinin de sürüm yöntemleri var. Bunların en sahteleri bile gerek televizyon aracılığıyla gerekse okunmadan yazılan tanıtımlarla yaldızlanırsa hele ki bilmem kaçıncı baskıyı yaptığı abartıyla anlatılırsa satış rekoru kırmaları işten bile değildir. Gerçekler ne kadar çalkantılı ne kadar bulanık ne kadar çıkarcı olursa olsun, insanoğlu gene de düşten vazgeçmiyor. Bakınız, ne güzel ne doğru söylemiş Baudelaire:
“Bana gelince, elbet çıkacağım sevinçle Eylemle düşü kardeş saymayan bu dünyadan.” Gerçekten de edebiyatın dorukları düşlerden doğmamış mıdır?

38. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Nitelikli sanat eseri sayısında belirgin bir düşüş olmasından
B) Bilinçli eleştirmen ve düzeyli eleştiri ürünlerinin yokluğundan
C) Edebî eserlerin güncel olaylara kayıtsız kalmasından
D) Sanatçıların eserlerini piyasa kaygısı ile kaleme almalarından
E) Edebî eserlerin, birtakım yollarla olduğundan farklı gösterilmesinden

39. Bu parçada geçen "eylemle düşü kardeş saymak” sözüyle vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatın barış için en güçlü araç olması
B) Sanat eserlerinin hayale dayanması
C) Sanatçının gerçeklerden uzak durması
D) Edebî eserin kendi kurallarına göre şekillenmesi
E) Çıkar amaçlı sanat faaliyetlerinden arınılması

40. Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Edebî eserlerin esin kaynağına
B) Modern hayatın edebî eseri sunuş biçimine
C) Eserin baskı adedinin satış taktiği olarak kullanılmasına
D) İnsanlığın her ortamda hayale ihtiyaç duymasına
E) Sanat eserlerinin gerçeklik ve düş çatışmasından doğmasına

2016 TÜRKÇE CEVAP
1 A  13 D 25 D 37 C
2 C  14 A 26 C 38 E
3 A  15 B 27 A 39 B
4 C  16 B 28 E 40 E
5 D  17 D 29 B
6 A  18 C 30 E
7 B  19 A 31 D
8 E  20 B 32 E
9 A  21 C 33 C
10 E 22 D 34 C
11 D 23 E 35 B
12 B 24 C 36 A

KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız



EDEBİYAT -2016
1. Bu testte 56 soru vardır.


Öğleden önceleri, yemiş toplayan işçilere

yardım ederdim. Sabahları yaptığım bu beden

hareketlerinin doğurduğu neşe (sevinç) ile
                                         I
yemek saatinde istirahat etmek (nefes almak)
                             II
bana çok tatlı geliyordu. Bu durum uzar da

güzel havanın çekiciliğine dayanamazsam (karşı
                                       III
koyamazsam) buralardan kaçar (görünmeden
                                     IV
gider), bir sandala atlayıp (binip) gölün ortasına
                           V
kadar giderdim.
1. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, ayraç içinde verilen açıklamasıyla anlamca uyuşmamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

(I) Simitçi Mehmet Amca’nın evinin karşısındaki kerpiç binaların hepsi yıkılmış. (II) İnşaat tabelaları dikilmiş yıkıntıların üzerine. (III) Bu eskileri yavaş yavaş çekilmişler buradan. (IV) Ahmet Amca, birkaç kişi ve birkaç eski ev kalmış bu sokakta (V) Evinin önüne minder atıp oturan ihtiyarlar ve o sokaktaki bakkal dükkânı da yıkılan kerpiç evlerle beraber hatıralara karışıp gitmişler.
2. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde mecazlı söyleyişe yer verilmiştir?
A) I.ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ye V.

3. "Yaptığım tablolar, kişiye özeldir; belki aylarca askıda sessizce durur, ta ki sahibine kavuşana dek.” diyen bir ressam, sanat eserleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine dikkat çekmektedir?
A) Hayal dünyamızı genişleten ürünler olduğuna
B) Sanatçının yaşamından izler taşıdığına
C) Herkesin dünyasına hitap etmediğine
D) Belli bir birikim sonucunda oluştuğuna
E) Öğretici bir yönünün bulunmadığına

(I) Ben tarihsel romanı “genişletilmiş şimdiki zaman” olarak görüyorum. (II) Eliot da böyle düşünüyor; tarihsel romanın, geçmişi bugüne taşması noktasında. (III) Geçmişin bir anlamı olduğunu düşünecek olursak bu anlamın, bugünün insanına ne ifade ettiğini arılatan bir roman da tarihsel bir roman olarak görülebilir. (IV) Kısacası tarihin farklı iki yorumu biçiminde algılanan “genişletilmiş şimdiki zaman” kavran ben m için önemlidir. (V) İster bugünden geçmişe dönüşümüz biçiminde algılansın bu kavram; ister geçmişin bugüne taşınması biçiminde...
4. Tarihsel romanın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir değerlendirme yapılmıştır.
B) II. cümlede, önceki cümleyi desteklemek için tanık gösterilmiştir.
C) III. cümlede, bir koşul ve buna bağlı bir olasılıktan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, bir kavramın tanımı yapılmıştır.
E) V. cümlede, bir kavramın farklı yorumlanmasından söz edilmiştir.

(I) Günümüzde çok sayıda Kızıldeniz kökenli canlı türü Akdeniz’e girip yerleşmiş durumda. (II) Bugün Akdeniz’de yapacağınız her dalışta Kızıldeniz kökenli türler görmek mümkün. (III) Hatta denilebilir ki bu türlerin girişi aynı hızla devam ederse gelecekte yeni türler görmek çok daha zor olacak. (IV) Çünkü Kızıldeniz kökenli türler, yeni türlerin üzerinde kolayca baskı kuruyor ve onların yaşam alanlarını daraltarak ortamdan uzaklaşmalarına sebep oluyor. (V) Bu türlerden biri de bilimsel adı Halophila stipulacea olan geniş yapraklı “deniz çayırı”dır.
5. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir çıkarım söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Koca şehrin üstünde ipi kopmuş bir uçurtmayım;
Rüzgârlara kayıyor göğsüm sarsıla sarsıla.
Koca şehrin üstünde ipi kopmuş bir uçurtmayım;
Ki uçurtmuştu beni çocukluğum, hülyalarıyla.
6. Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması B) Ünsüz benzeşme
C) Ünlü düşmesi D) Ulama
E) Ünlü daralması

7.Aşağıdakilerden hangisi, öğelerinin sıralanışı yönünden “Gözlerimi açtığımda saatim ve bozuk paralarım, baş ucumdaki komodinin üzerinde garip bir ölü doğa resmi gibi duruyordu.” cümlesiyle aynıdır?
A) Öğlen arkadaşım bize gelince çocuklar gibi sevinmiştim.
B) Sabah annemle ben evin yanındaki parkta bir iki saat yürümüştük.
C) Geçenlerde burada da ulaşımı engelleyecek derecede yoğun bir kar yağışı olmuştu.
D) Geçen yıl yağan şiddetli yağmurda dizlerime kadar suya batmıştım.
E) Eve gelirken babam uzun zamandır görmediği bir arkadaşına rastlamıştı.

8. Aşağıda verilen dizelerin hangisindeki altı çizili sözcük, türü bakımından diğerlerinden farklıdır?
A) Sarı çiçek sallanıyor naz ile
    Karışmış güllere çimenin dağlar
B) Ak elleri elvan elvan kınalı
    Karadır gözleri sürmeli değil
C) Çıktım seyreyledim Niğde’yi, Bor’u
    Acep gezsem ela gözlüm var m' la
D) Kıvrım kıvrım olmuş zülfünün teli
    Mor menekşe boynun eğdiği gibi
E) Yeşil olur bizim ilin dağları
     Dağlara çıkmanın zamanı şimdi

O gece, en derin gönül macerasına dalmış akranlarının bile gözlerine uğrayan uyku, onun gözlerine uğramamış; gözleri, karanlık odanın tavanında bir satranç tahtasına takılıp kalmış, kendi kendine bir hayal âlemine dalıp gitmişti.
9. Bu cümlede aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?
A) Dönüşlülük zamiri
B) Sayı sıfatı
C) Kişi zamiri
D) Belgisiz zamir
E) İşaret sıfatı

Lyon, bir milyonu aşan nüfusuyla Fransa’nın
                                     I
üçüncü büyük kenti. UNESCO’nun Dünya Mirası
                                    II
Listesi’nde yer alan bu tarihî kent
                                  III
merkezindeki dar sokaklar, tüneller görülmeye
değer. Sinema bu kentte icadedilmis. Bu
                                              IV
nedenle sinemanın ana vatanı sayılıyor.
                               V
10. Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Yazma azmim nedense son zamanlarda tamamen kaybolmuştu. Oysa biliyordum, kervan yolda düzülür; fikir ne kadar iyi olursa (I) olsun yazmaya başlamadan yazamaz (II) yazmayı sürdürmeden metni bitiremezsiniz. Sonuçlandırmadığınız zaman da fikrinizin iyi olup olmayışının (III) bir fikrinizin dahi olmamasının (IV) konuyu araştırmak için harcadığınız sürenin (V) topladığınız kaynakların hiçbir önemi yoktur.
11. Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine virgül (,) konulamaz?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

I. Bu merak, son yıllarda İtalya’da nelerin değiştiğine yönelik sorular silsilesi aslında.
II. Algımızın bizi rahatlatmasına rağmen İtalya’da doğa, insanlığın geçirdiği değişimin çırpınışlarını pek hissettiremedi bize.
III. İtalya’da birçok şeyin değişmediğini söyleyen algımız bizim rahatlamamızı sağlıyor.
IV. Uzun bir aradan sonra tekrar geldiğimiz İtalya’da daha ilk andan itibaren içimizi bir merak kaplıyor.
V. Soruların cevabını her zaman kendinden emin olan algımızın vermesini bekliyoruz.
12. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

(I) İngiliz evren bilimci Stephan Hawking bugün neredeyse herkesin tanıdığı, başarılı bir bilim insanıdır. (II) ALS hastalığı Hawking’in vücut fonksiyonlarını büyük ölçüde etkiliyor ama onun insanlarla iletişim kurmasına engel olamıyor. (III) Başarısının önemli bir kısmı, daha önce birbirinden ayrı alanlar olarak görülen kuantum mekaniği, genel görelilik ve termodinamiği birleştirebilmesinden kaynaklanıyor. (IV) Hawking, bu sayede bilim dünyasına, başta kara deliklerin özellikleri olmak üzere birçok konuda yeni fikirler sunmuştur. (V) Ama dünya çapında tanınmasında bilimsel çalışmaları kadar kitaplar yazmasının, konferanslara katılmasının ve çalışmalarının sonuçlarını geniş kitlelerle paylaşmasının da payı var.
13. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

Sinema, sadece hikâyeyi veya durumu perdeye taşımakla ilgili bir süreç değildir bence. Sinemayı on adımlık bir süreç olarak düşünecek olursak belki sadece iki adımı, kamera çekimleri ve kurgu ile ilgilidir. Oysa pek çok festival sinemacısı, bu iki adımın bütün sürecin ta kendisi olduğunu düşünmektedir. Bu, yaratıcı üretimi doğrudan doğruya olumsuz etkileyen bir yaklaşımdır. Geriye kalan sekiz adım bizim nasıl olduğumuzla ilgilidir; ne okuduğumuz, neye inandığımız, nereleri gördüğümüz, ne yaşadığımız, ne yaşamak istemediğimiz...
14. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öznellik söz konusudur.
B) Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur.
C) Koşul dile getirilmiştir.
D) Açıklamadan yararlanılmıştır.
E) Örneklemeye yer verilmiştir.

Gestalt psikolojisine göre bir parça; ait olduğu bütünden soyutlayıp incelemek hatalıdır. Çünkü bir bütün, kendisini oluşturan parçaların basit bir toplamı değil, parçaların toplamından daha fazla bir şeydir; örneğin bir melodi kendisini oluşturan notaların basit bir toplamı değil, bu notaların bir sisteme göre düzenlenişim ürünüdür. İnsanı anlamlandırırken de bu psikolojiden yola çıkmakta fayda var. Sonuçta, ……….
15. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) insanı anlamak istediğimizde çevresi ve iç dünyasını bir arada ele almalıyız
B) sosyal ve fiziksel çevremiz algılarımızın oluşmasında önemli bir role sahiptir
C) çevremize yönelik algılarımız, çevremizi şekillendirme gücüne sahiptir
D) insan ve çevre karşılıklı etkileşim içindedir, birbirlerini şekillendirirler
E) diğer insanları algılama şeklimiz onları etkileyip aynı zamanda da değiştirebilir


Evet, doğru. Hepimiz, içimizde tanımadığımız onlarca insanla dolaşıyoruz. Farklı yaşlardaki ben’ler, hepsi ayrı ayrı insanlar... Ve diyorsun ki “Bu ben değilim!” Haklısın belki ama o, eski sen! Bugün kendine benzer görmediğin insanları dışlıyorsun ya hani, işte sen de ötekileştirdiğin o insanlar gibiydin.
16. Bu parçada geçen "Hepimiz, içimizde tanımadığımız onlarca insanla dolaşıyoruz.” sözüyle vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendimizi olduğumuz gibi kabullenmenin sanıldığı kadar kolay olmadığı
B) Yaşamımızın çeşitli dönemlerine özgü özellikleri içimizde taşıdığımız
C) Çevremizdeki insanların kişiliğimizin farklı yönlerini biçimlendirdiği
D) Yaşam şartlarının insanı ne kadar değiştirdiğini zamanla fark ettiğimiz
E) Yaşlandıkça değişebileceğimiz gerçeğiyle artık yüzleşmemiz gerektiği

Şiirde yenilikten kastım, genç şairin ilk bulduğu şiire saldırmakla işe başlaması değil. Şiirde yenilik, şairin yapması gerekenleri iyi tespit edip doğru zamanı beklemesiyle bağlantılı aslında. Cesareti tek başına yeterli görmek, şairin ölü doğmasına veya kaleme aldıklarının yankısız bir deneme olarak kalmasına neden olacaktır. Bilgi ve birikim için de aynı durum geçerlidir.
17. Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiirde cesaret, gereksiz yerde yansıyıp kaybolan bir sese benzer.
B) Bilgi ve birikim er ya da geç şiir yaşantısında yeniliği doğuracaktır.
C) Büyük şairler, gençken sessiz kalıp olgunluklarında ortaya çıkmıştır.
D) Yenilikçi şair, bilgi ve birikimiyle yerinde bir hamle için fırsat kollar.
E) Şairin yenilikçi olabilmesi için farklı şiir ortamlarında bulunması gerekir.

İnsanın kendi dünyasından başkalarının dünyasına geçmesi güçtür. Her yazarda geçerli olan bu durum, benim için de geçerlidir. Bu nedenle yazmaya başlamadan önce kimi sorularla kendimi bir sınavdan geçirir, yazacağım kahramanlarla özdeşleşir, sonra yazmaya koyulurum. İlk cümleleri ararken kendimi daha önce hiç görmediğim, kocaman bir şehirde hisseder, yolları şaşırmaktan ürkerim. Avlar, yıllar boyu yazacaklarımı inceden inceye planlamış, dahası romanın bitmiş hâlini görmeye başlamışımdır ama yine de harita yabancı, karışık, çıkışsız görünür gözüme. Yolculuğa hangi dönemeçten girmeli? Hangi köşeleri yoklayarak o vurucu sözcükleri saklandıkları yerden çekip çıkarmalı? Benim için en zor iş, pusulam olacak o ilk sayfadır. Onlarca başlangıçtan, karardan ve gidiş gelişten sonra kapıyı aralarım ama hiçbir zaman en doğru başlangıcı yaptığımdan emin olamam.
18. Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yazarın yazma tutumuyla bağdaşmaz?
A) Romanın daha başlangıcındayken sonunu bilme
B) Bir ön hazırlıktan sonra yazmaya başlama
C) Kendisiyle ilgili iç gözlem yapma
D) Roman kişileriyle bütünleşme
E) Yaşamının kararsızlığını üslubuna yansıtma

Spor, her türden bedensel hareketin bir bileşkesi olarak ortaya çıkar. Koşarken bacaklarımız, tenis oynarken kollarımız, yüzerken neredeyse tüm vücudumuz hareket eder. Sayısız spor çeşidi ve hareketi, kas gelişimini tetikler. Böylece vücudumuz daha esnek ve güçlü hâle gelir. Spor esnasında salgılanan hormonlar ile kendimizi daha iyi ve mutlu hissederiz. Spor, ruh sağlığımızı da olumlu etkiler. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” sözü, bu harika sonuçları geniş kitlelere ilan etmek için söylenmiş güzel bir sözdür.
19. Bu parçada sporla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Ruh sağlığına katkısına
B) Vücut gelişimini sağladığına
C) Harekete dayalı bir faaliyet olduğuna
D) Doğru beslenmeyle ilişkisine
E) Birçok dalı olduğuna

20 ve 21. soruları parçaya göre cevaplandırınız.

Ne kitap sayfaları ne gazete kâğıtları; hiçbiri bir edebiyat dergisinin yaprakları kadar yakışmıyor okurun parmaklarına. Bu, dünyayı harflerle tamir etmek isteyen gönüllülerin, dünyanın ancak harflerle tamir edileceğine inanan insanlara tattırdıkları bir ayrıcalıktır. Bir edebiyat dergisini çıkaranlar; dergilerinin yapraklarına sadece kelimeleri değil ormanlardan kesilip getirilen ağaçların hafızasındaki sayısız kuş sesini, sayısız gün batımını, sayısız çiy tanesini de pay ederek sanki kullandıkları kâğıda başka türden bir hayat vermek istemişlerdir. Edebiyat dergilerinin, dokundukça parmaklarımızı biraz daha incelten kimyaları, yapraklarına sinmiş o kuş seslerinden, o gün batımlarından kaynaklanıyor olsa gerek! Yalnızca kâğıda değil kâğıdın kaynağına ve onun sökülüp getirildiği özgür iklimlere duyulan minnet boşuna değildir elbette.
20. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Mecaz anlamlı sözcükler kullanılmıştır
B) Betimleme öğelerine yer verilmiştir.
C) Çıkarımda bulunulmuştur.
D) Karşılaştırma yapılmıştır.
E) Sayısal verilerden yararlanılmıştır.

21. Bu parçadan hareketle edebi dergileriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Diğer türlere göre daha fazla sevilmesi kâğıdının niteliğinden kaynaklanır.
B) Ağaçtan üretilen dergi sayfalarında doğanın güzelliği de okurla buluşur.
C) Kâğıda basılan ürünler içinde en değerli olanıdır.
D) Hiçbir yazılı yayın onun kadar okuruyla bütünlük oluşturmaz.
E) Dünyanın sanatla düzeleceğine inanan insanların ürünleridir.

 

20 ve 21. soruları parçaya göre cevaplandırınız. 


(I) Bugün devlet ve vakıf üniversitelerinde, öğrencilerin hem kendilerini iş yaşamına hazırlamaları hem de deyim yerindeyse cep harçlığı kazanmaları için değişik çalışma programları mevcut. (II) Bu programlar sayesinde öğrenciler bir yandan eğitimlerinin ara vermeksizin sürdürürken bir yandan da üniversite içindeki çalışma ortamında iş deneyimi kazanıyor ve ihtiyaçlarının en azından bir kısmını karşılayabilecekleri küçük bir gelir elde ediyorlar. (III) Üniversiten mezun olduktan sonra öğrencilerin öz geçmişlerine yazabilecekleri bu ilk tecrübeleri, iş bulmalarına yardımcı olduğu gibi işlerine kolayca adapte olmalarını da sağlıyor. (IV) Böylece öğrenciler, okul için değil hayat için öğrenmeye ilk adımlarını atıyorlar. (V) Bu sayede öğrenciler, mezun oluncaya kadar geçen sürede akademik gelişimlerinin yanı sıra ilgi, yetenek ve kariyer hedefleri doğrultusunda da eğitici etkinliklerde bulunuyor; yaşamlarını daha renkli, eğlenceli ve keyifli hâle getiriyorlar.

22. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, öğrencilere sunulan imkânlarla ilgili tespit yapılmıştır.
B) II. cümlede, önceki cümleyle ilgili ek bilgi verilmiştir.
C) III. cümlede, öncekilerden farklı bir kazanımdan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, öğrenmenin amaçlarından biri dile getirilmiştir.
E) V. cümlede, öğrencilerin iş bulmalarındaki kolaylıktan söz edilmiştir.

23. Bu parçadan üniversitelerdeki çalışma programları ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Öğrencilerin kişisel gelişimine yardımcı olmaktadır.
B) Öğrencilere, okul yaşamlarında ekonomik getiri sağlar.
C) Yaşamı, öğrenciler için daha keyifli kılmaktadır.
D) Öğrencilerin branşlaşmada doğru tercih yapmalarını sağlamaktadır.
E) Öğrencilerin çalışma hayatına uyum sürecini kolaylaştırmaktadır

 

24 ve 25. soruları parçaya göre cevaplandırınız.

(I) Ünlü Fransız filozoflarından olan Rene Descartes, özellikle “Düşünüyorum, öyleyse varım.” cümlesiyle tanındı. (II) 17. yüzyılın başlarında yaşayan ve rasyonalizmin kurucularından olan Descartes, elbette ki bilime bu cümlenin çok daha ötesinde katkılarda bulundu. (III) Fizik ve analitik geometrideki çalışmalarıyla tanındı, düşünceyi her türlü dogmanın üstünde tuttu, metodik kuşkuculuğu benimsedi ve her fâni gibi öldü. (IV) Günümüze kadar Descartes’ın, kraliçenin özel davetiyle gittiği İsveç’te ağır kış koşullarına dayanamayıp zatürreden öldüğü söyleniyordu. (V) Paris ve Stokholm arşivlerinde yıllarca yapılan bir araştırmanın ürünü olan bir kitap, gerçeğin farklı olabileceğini söylüyor. (VI) Erlangen Üniversitesi öğretim üyelerinden Theodor Ebert’a göre Descartes herhangi bir hastalıktan değil, Katolik bir rahibin kendisine verdiği arsenikli ekmek yüzünden öldü.
24. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C)IV. D) V. ‘ E) VI.

25. Descartes’ın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) II. cümlede, hangi düşünce akımının öncüsü olduğu belirtilmiştir.
B) III. cümlede, bilim dünyasına olan bakış verilmiştir.
C) IV. cümlede, bilinen ölüm nedeninden söz edilmiştir.
D) V. cümlede, yaptığı araştırmaların çokluğuna işaret edilmiştir.
E) VI. cümlede, ölümünün farklı bir sebebe bağlı olabileceği dile getirilmiştir.

Ya sen ey karınca taciri gazeteci
Ağzının içinde bir sap ebegümeci
Kaşlarında macera gözlerinde oyun
Şeytan gibi kaçan yollu bisikletinle
Yırtık çizmelerin kadife kasketinle
Getir o eski sevincini çocukluğun
26. Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) 13’lü hece ölçüsü ile yazılmıştır.
B) Didaktik bir üslup kullanılmıştır.
C) Benzetmeye başvurulmuştur.
D) Tasvirden yararlanılmıştır.
E) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.


I
Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
II
Tut atalar sözün kalbi selim ol
Gönülden gönüle yol var demişler
Gider yavuzluğu tab’ı halim ol
Sarp sirke kabına zarar demişler
27. Aşağıdakilerden hangisi, numaralanmış bu dörtlüklerin ortak özelliklerinden biri değildir?
A) Redife yer verilmesi
B) Yarım kafiyenin kullanılması
C) Hece vezniyle yazılması
D) Söz sanatlarından faydalanılması
E) Yalın bir söyleyiş tercih edilmesi

Bu şehirde sokaklar seni düşünür
Bu sokaklarda evler seninle dolu
Bu evlerde huzur bir şarkıdır söylediğin
Sen yürürken bir kilim dokunur kilometreler boyunca
Düşer kaldırımlara nakış nakış güzelliğin
28. Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birinci dizede, insana ait bir özellik cansız bir varlığa nispet edilerek etkileyicilik sağlanmıştır.
B) İkinci dizede, “seninle” sözcüğündeki mecazımürselle sevgiliye ait kimi özellikler çağrıştırılmıştır.
C) Üçüncü dizede, “huzur” ile “şarkı” sözcükleri arasında bir tezatlık söz konusudur.
D) Dördüncü dizede, sevgilinin güzelliği mübalağa yoluyla dile getirilmiştir.
E) Beşinci dizede, güzellik istiare yoluyla somut bir nesne gibi düşünülmüştür.

Genellikle bir sanat değeri taşımayan bu nedenle de edebî bir tür sayılmayan; öğretme, tanıtma ve tasvir etme amacı taşıyan; konuları bakımındandır bölgeyi, bir eşyayı veya bir insanı işleyen ……….., son yıllarda gazeteyle birlikte yaygınlaşmıştır. Görüntülü iletişim araçlarının hayatımıza girmesiyle beraber bu tür, ayrı bir mahiyet kazanarak televizyon ve sinemaya taşınmıştır.
29. Bu parçada boş bırakılan yem aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir
A) konferans B) sempozyum C) röportaj
D) açık oturum E) panel

30. Geleneksel Türk tiyatrosu ile ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Dramatik türde sadece Karagöz ve orta oyununu bilen Türk seyircisi, Tanzimat’tan sonra türün Avrupai şekillerini de tanımaya başlar.
B) Karagöz ve orta oyunundaki tüm tipler, tek bir kişi tarafından taklit yoluyla canlandırılır.
C) Karagöz ve orta oyununda, olayların akışı başlıca iki kişinin üzerindedir.
D) Karagöz ve orta oyununda Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan farklı etnik; zümrelerin şiveleri önemli rol oynar.
E) Karagöz ve orta oyununda diyaloglar belli bir çerçeve doğrultusunda doğaçlama olarak gerçekleştirilir.

1914 yılında seferberlik davulları çalarken Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğmuşum. Babam avukat, çiftçi, parti lideri. Annem eski öğretmenlerden Azime Hanım. Biri erkek olmak üzere benden küçük dört kardeşim var. Evliyim, dört çocuk babasıyım. Yıllardır kalemimle geçiniyorum.
31. Bu parça aşağıdaki edebî türlerden hangisine örnek verilebilir?
A) Otobiyografi B) Biyografi C)Fıkra
D) Deneme E) Makale

  • 12. yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
  • Türk kültürünün Orta Asya sahasında İslamiyet’in kabulüyle başlayan değişiminin ve yeniden yapılanmasının ilk ürünlerindendir.
  • Eser, İslam ruhuna uygun ideal insan ve toplum oluşturma çabalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

32. Bazı özellikleri verilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Divan-ı Hikmet
B) Kutadgu Bilig
C) Atabetü’l-Hakayık
D) Divanü Lügâti’t-Türk
E) Vesiletü’n-Necât

Türk edebiyatında gerçek anlamda ilk mizahi ürünler; masallar, fıkralar ve seyirlik oyunlardır. Divan edebiyatında bir kimseyi yermek, olumsuz bir gidişatı eleştirmek amacıyla yazılan hicviyeler de bir çeşit mizah ürünüydü. Bu tür metinlerde abartılı bir dil kullanılır ve hicvedilen kişi âdeta yerin dibine geçirilmeye çalışılırdı. ……bu bağlamda akla gelen ilk örneklerden biridir.
33. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Nâbî’nin Hayriyye’si
B) Şeyhî’nin Harnâme’si
C) Nef’î’nin Siham-ı Kaza’sı
D) Bağdatlı Rûhî’nin Terkib-i Bend’i
E) Fuzûli’nin Şikâyetname’si

Seni sevmek bana verse de çile

Yılmadan çekerim yeter ki he de

Senin gibi biten ender bir güle

Gözyaşı dökerim yeter ki he de
34. Bu dörtlüğün nazım türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Taşlama B) Koçaklama C) Güzelleme
D) Ağıt E) Destan

I. Bahariyye - Pastoral şiir
II. Nasihatname - Lirik şiir
III. Gazavatname - Epik şiir
IV. Menakıbname - Satirik şiir
35. Yukarıda numaralanmış tür eşleştirmelerinden hangileri yanlıştır?
A) I. ve II. B) I ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.

Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Yunus Emre olan ilahi; Allah aşkını konu edinen, onu övmek için özel bir ezgiyle yazılıp söylenen, herhangi bir tarikat izi taşımayan şiirlerdir. Bu şiirler; söylendiği yere, kesime veya tarikata göre farklı isimler alır.
36. Aşağıdakilerden hangisi bu isimlerden biri değildir?
A) Ayin B) Nefes C)Tapuğ
D) Devriye E)Deme

Türk nesri, ……… ile edebî bir kimlik kazanmıştır. Divan edebiyatının özenli hatta bir çeşit süslü nesrinin ilk büyük sanatkârı odur. Fars edebiyatının seçili cümlelerini ve mecazlı anlatımını benimsemiş olan sanatçı, bir bakıma klasik nesrin temelini attığı dinî-tasavvufi içerikli ……… adlı eserinin ön sözünde, eseri güzel görünsün diye bu tür söz sanatlarına yöneldiğini belirtmiştir. Eserin dili süslü ve özenli olsa da devrine göre anlaşılabilir biçimdedir.
37. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Âşık Paşa – Garibnâme
B) Nergisî – Nihâlistan
C) Sinan Paşa – Tazarrunâme
D) Veysî – Hâbname
E) Evliya Çelebi – Seyahatnâme

----; gazellerinde gerçek aşkı, zevki ve eğlenceyi gerçekçi bir üslupla dile getirmiştir. O, ---- gibi üzüntü ve acılarını tasavvufi kavramlardan hareketle sembolik bir dille yansıtan yanık bir âşık değil neşeli bir kişiliktir.
38. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Hoca Dehhani – Nesimi
B) Nedîm – Fuzûli
C) Bâkî – Hayali
D) Zâtî – Şeyhülislam Yahya
E) Bağdatlı Rûhî – Şeyh Galip

XVI. ve XVII. yüzyıllarda yaşayan, Yunus Emre ile Nasreddin Hoca gibi nereli olduğu konusunda değişik rivayetler bulunan bir saz şairidir. Çukurova, Balkanlar, Azerbaycan, Türkmenistan gibi değişik bölgelerde yaşadığı düşünülen saz şairi hakkındaki bir başka tartışma da Barak veya Varsak boyuna mensup olup olmadığıdır. Şiirlerinin temasını genellikle güzellik ve gurbet kavramları oluşturan âşık, bütün şiirlerini hece ölçüsüyle söylemiştir.
39. Bu parçada söz edilen saz şairi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Köroğlu B) Âşık Ömer C) Karacaoğlan
D) Ercişli Emrah E) Gevherî

Devrin siyasi koşulları gereği içe kapanma, maraziliğe varan bir melankoli ve kişisellik bu grubun olumsuz özellikleri gibi görülse de estetik değerlerde derinleşme ve gelişme daha belirgindir. Yeni bir edebî dilin oluşmasını ve gelişmesini sağlamışlardır ama bir önceki nesil tarafından sadeleştirilmeye çalışılan yazı dilini yeniden ağırlaştırdıkları için eleştirilmişler şiirde gerekse nesirde ahenkli kelimelere Farsça tamlamalara, eski sözlüklerde bulunan faka Arapça ve Farsçada dahi artık kullanılmayan bazı sözcüklere şiirlerinde yer vermişlerdir
40. Bu parçada sözü edilen edebî topluluk veya dönem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yedi Meşale B) Tanzimat
C) Millî Edebiyat D) Servetifünun
E) Garip

Ben “edebî” sayılabilecek hiçbir eser yazmadım. Çünkü benim eserlerimin çoğunu yazdığım sıralarda edebiyattan anlamayanlar, toplumumuzun büyük çoğunluğunu teşkil ediyordu. Benim emelim de fazlaca eser vererek çoğunluğa hitap etmek, onları aydınlatıp dertlerine tercüman olmaya çalışmaktı. Zaten edebiyat yapmaya ne vaktim ne de kalemim müsaitti. Bence o dönemde “edebî” eser vermek, karnını doyuramamış bir kimseye meyve ikram etmek kadar garip bir hareketti.
41.Aşağıdakilerden hangisinin edebiyat anlayışı, bu parçadaki yazarla örtüşür?
A) Sami Paşazâde Sezai
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Mehmet Rauf
D) Hali. Ziya Uşaklıgil
E) Abdülhak Hamit Tarhan

Şair, Tanzimat’tan sonra Divan edebiyatına ilk fakat usta bir söyleyişe kavuşmuş şuurlu bir dönüşü temsil etmektedir. Yeni şiirin sadece Batı’ya değil millî örneklere de bağlanmasını istemiştir. Şair, Köylü Kızların Şarkısı adlı şiiri ile edebiyatımızın ilk ve şaşılacak kadar yeni olan ahenkli köy şiirini ortaya koymuştur. Bu şiirde köylülerin konuşmaları, yaşayışları ve duygulanışları aruz vezni içinde canlı bir üslupla yansıtılmıştır. Ayrıca Fransız şiirinden başarılı tercümeler de yapmıştır. Şiirlerini Ateşpâre, Şerâre ve Füruzan isimli kitaplarda toplamıştır.
42. Bu parçada sözü edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nabizâde Nâzım
B) Recaizade Mahmut Ekrem
C) Ziya Paşa
D) Şemsettin Sami
E) Muallim Naci

Edebiyatımızda, tabiat ve mizacını şiirlerine onun gibi yansıtabilen pek az şair vardır. Sevgi ve nefretleri, kırgınlık ve sevinçleri, umut ve bezginlikleri, fazileti ve gururu, buğuz ve istihzası, elle tutulurcasına şiirinden sezilir. Gerçekten de onun çok etkili ve mağrur bir kişiliği olduğu yargısı, hatıra yazan bütün arkadaşlarının ortak yargısını oluşturur. Yahya Kemal Beyatlı ise onun bu özelliğini Portreler adlı kitabında “Hırsını yenemeyecek derecede kindar.” cümlesiyle özetlemektedir. Özellikle İstanbul’a olan kinini anlattığı şiiri, Yahya Kemal’in bu cümlesine iyi bir örnektir.
43. Bu parçada mizacından ve şiirinden söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mehmet Âkif Ersoy
C) Cenap Şehabettin
D) Namık Kemal
E) Tevfik Fikret

…….., konuşulan Türkçeyi roman ve hikâye dili hâline getirmiş ve bu özelliği ile bütün çağdaşlarının takdirini kazanmıştır. Yalın dili, mizah dergilerindeki yazılarında keskinleşen alaycı ifadesi, seçtiği konular, canlandırdığı tipler, özgün anlatım tekniğiyle her seviyeden okuyucunun kendisinde bir şeyler bulduğu ve vazgeçemediği bir yazar olmuştur. Anadolu’daki gezilerinin izlenimlerini derlediği Anadolu Notları, onun denemeci yanını da ortaya koyan önemli bir eseridir. Bu kitaptaki nice parça, okuyucu gerçeğin birçok köşesiyle karşılaştırır. Romanlarında canlandırdığı kişilerini asla feda etmekten yana olmaması, onun bu insanları değişik cepheleriyle tanımış olmasından kaynaklanır.
44. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Reşat Nuri Güntekin
C) Halide Edip Adıvar
D) Refik Halit Karay
E) Memduh Şevket Esendal

Sanatçı, Divan edebiyatını Doğu’nun; Tanzimat ve Servetifünun edebiyatlarını ise Batı’nın birer kopyası ve taklidi saydığı için onlara millî sanat gözüyle bakmıyordu. Ona göre gerçek millî edebiyat ancak halk edebiyatıydı. Çünkü Türklerin kültürü, dili, duygu ve hayalleri ancak onda mevcuttu. Kendisi aslında destan ve masallardan çıkarılacak bir Türk romantizmi peşindeydi. 1913 yılından sonra dil, üslup ve kullandığı vezin bakımından Yeni Lisan anlayışının ilkelerine sadık kaldı. Şiirlerini Kızıl Elma, Yeni Hayat ve Altın Işık isimli kitaplarda topladı.
45. Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Ali Canip Yöntem
C) Mehmet Emin Yurdakul
D) Ziya Gökalp
E) Rıza Tevfik Bölükbaşı

Boran şiir bir şekil meselesidir. Şekil her şeyden evvel dilin vezin ve kafiye ile yoğrulmasıdır. Vezin, kafiye ve re a diğer kurallar, yavaş yavaş kişisel bir teknik hâlin gelir. Bu sayede dile önce kendi sesimiz ve biraz da benliğimiz, hayatımız, tecrübelerimiz girer. Bütün mesele dili, kendi sesimiz yapmaktır.
46. Aşağıdakilerden hangisi bu şiir anlayışıyla eser vermiş olamaz?
A) Ahmet Hamdi Tanpınar
B) Ziya Osman Saba
C) Ahmet Haşim
D) Yahya Kemal Beyatlı
E) Orhan Veli Kanık

I . Gençlik gelip geçti bir günlük süstü
Ömrüm doymamaktan dünyaya küstü
Eser darmadağın emek yüzüstü
Gidiyorum işim acele

II. İşim gücüm budur benim
Gökyüzünü boyarım her sabah
Uyanır bakarsınız ki mavi
47. Aşağıdakilerin hangisinde, numaralanmış bu şiirlerin temsil ettiği şiir anlayışları sırasıyla verilmiştir?
A) Yedi Meşaleciler - İkinci Yeni
B) Mistik şiir- Garipçiler
C) Yedi Meşaleciler - Toplumcu şiir
D) İkinci Yeni - Garipçiler
E) Mistik şiir - İkinci Yeni

Artık ne rübâî ne semaî kaldı!
San’atta bir âvâre tedâî kaldı!
Her cephesi ma’mûr şiirden bugüne
Mazbût iki üç kalem, fedâi kaldı.
48. Bu dörtlükte şair, Türk şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Geleneksel Türk şiirine ilginin yeterli onamasından
B) Çağrışım unsurlarına yeteri kadar yer verilmemesinden
C) Şair sayısındaki artışın şiir kalitesini düşürmesinden
D) Şiirin sadece belli mekânlarda gelişmesinden
E) Yenilikçi yönünün ilgilenenleri yetkinliğe yönlendirememesinden

Şiirini kendinden önceki şiir zincirine bir yeni halka olarak ekleyemeyen ozanın yaşayabileceğine hiç inanmadım. İlk kitabımdan bu yana, geçmiş Türk şiirinin rüzgârları, şiirlerimin arasında kendini hissettirdi. Duvar’da, Sisler Bulvarı’nda, Yağmur Kaçağı’nda daha çok Dadaloğlu, Köroğlu bir yandan; Gevherî, Dertli ve Zihnî de öte yandan olmak üzere bir halk şiiri, destan şiiri soluğu vardır. Sonra Divan şiirini hesaba katmamanın yanlış hatta sersemce bir iş olacağını düşündüm. Ben Sana Mecburum, Belâ Çiçeği bu düşüncemin denemelerini gün ışığına çıkarmıştır.
49. Bu parçada kendisinden söz eden şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Attila İlhan
B) Turgut Uyar
C) İlhan Berk
D) Edip Cansever
E) Sezai Karakoç

Edebiyatımızda bazı sanatçılar eserlerinde işledikleri konulara göre takma isimlerle anılır olmuştur. Masalcı Baba, Bayrak Şairi, Halikarnas Balıkçısı, Destan Şairi, Evler Şaiiri bunlardan bazılarıdır.
50. Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada takma isimleri belirtilen sanatı 'ardan biri değildir?
A) Arif Nihat Asya
B) Behçet Necatigil
C) Cevat Şakir Kabaağaçlı
D) Faruk Nafiz Çamlıbel
E) Eflatun Cem Güney

İlk şiirini 1927’de Güneş dergisinde yayımlayan şairin ilk dönem şiirlerinde Ahmet Haşim’in belirgin bir etkisi görülür. Bireysel duygulanmalarını estetikçi bir yaklaşımla şiirin dünyasında buluşturur. Karamsar ve içe dönük bir şairdir. 1940 yılına kadar yazdığı şiirleri romantik, bu tarihten sonraki şiirleri ise toplumsal gerçekçi bir özellik taşır. Devrin sosyal yapısı ve geçim sıkıntısı Nâzım Hikmet’in de etkisiyle onu toplumu önceleyen bir sanat anlayışına yaklaştırır. Yarenlik, Sınıf Yaşadıkça, Devam, Üsküdar’da Sabah Oldu gibi şiir kitaplarının yanında birçok güldürü dizileri de yayımlanan ………., kendi şiirini “yaşadığı çağa tanıklık eden ve konularını yaşadığı çağdan alan somut bir şiir” şeklinde özetler.
51. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Rıfat Ilgaz
B) Cahit Irgat
C) Sabahattin Ali
D) Ataol Behramoğlu
E) İsmet Özel

Yazılarımda, sanıyorum bir tek annemin tesirinde kaldım. İlk romanım Küçük Dünya’da, bence bu tesir açıkça görünür. İkinci romanım Azap Toprakları’nda kendi üslubumu buldum gibi... Konu bulmaya ve nasıl yazdığıma gelince söz gelimi bir konu gelir içimden, mesela Bulgaristan’daki Türklerin durumu yahut sendika olayları... Böyle şeyleri ve konuyu düşünürken karakterler doğar, önemli karakterler ekseri kendi isimlerini beraberlerinde taşıyıp getirirler, ben bu isimleri değiştirmeyi uğursuzluk addettiğim için ne gelmişse onu yazarım.
52. Bu parçada romancılığından ve yazma yönteminden söz eden yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Emine Işınsu
B) Sevinç Çokum
C) Adalet Ağaoğlu
D) Halide Nusret Zorlutuna
E) Samiha Ayverdi

Yazarlar, eserlerinde içinde yaşadıkları toplumların tarihlerini konu olarak seçebilirler. Örneğin, Kırımlı yazar Cengiz Dağcı, II. Dünya Savaşı sırasında değişik cephelerde yaşanan vahşeti ilk romanı Korkunç Yıllar ve onun devamı olan Yurdunu Kaybeden Adam başta olmak üzere Türkiye Türkçesi ile yazdığı romanlarında anlatmıştır. Bu romanlarda olduğu gibi yakın tarihimiz de edebiyatımızda farklı yazarlarca konu edilmiştir. Türk edebiyatında özellikle Kurtuluş Savaşı’nın izleri eserlere yansımıştır.
53. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada dile getirilen düşünceye yönelik eserlere örnek olamaz?
A) Yorgun Savaşçı
B) Sahnenin Dışındakiler
C) Dersaadet’te Sabah Ezanları
D) Avare Yıllar
E) Küçük Ağa

• Oyunlarıyla tiyatro edebiyatımıza önemli katkıda bulunan yazarlarımızdandır.
• İlk dönemde yazdığı Masum Katiller, Kanaviçe, Duvarların Ötesi gibi eserlerde olaylar arasında mantık bağı gözeten klasik oyun kurgulama yöntemine başvurmuştur.
• Kendi türünde bir başyapıt olan Ocak’ta, öyküyü sağlam bir yapıya oturttuğu, karşılıklı konuşmaları gerçek bir alışveriş ve sürükleyici bir etki-tepki biçiminde örgütlediği, oyunun duygusal öyküsüne sevecen ve tatlı bir tavırla yaklaştığı görülür.
• Konu seçimi, olaylara yaklaşımı, geçmiş olaylarla şimdikiler arasında köprü kurmaya elverişli anlatımıyla düşündürücü olduğu kadar eğlendirici bir yazardır.
54. Bazı özellikleri verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Turan Oflazoğlu
B) Cevdet Kudret
C) Necati Cumalı
D) Haldun Taner
E) Turgut Özakman


I . İntibah - Ali Bey
II. Araba Sevdası - Bihruz Bey
III. Mai ve Siyah - Ahmet Celâl
IV. Şıpsevdi - Aliye
V. Eylül - Necip
55. Yukarıdaki numaralanmış roman- kahraman eşleştirmelerinden hangileri yanlıştır?
A) I. ve III. B) II. ve III. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.

Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim
İnan ki ne demiş isem görüp de söylemişim
Şudur benim cihânda en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek
56. Bu dizelerde dile getirilen düşünce, aşağıdaki edebî akımlardan hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Romantizm B) Realizm C) Sembolizm
D) Sürrealizm E) Klasisizm

2016-TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI TESTİ CEVAP ANAHTARI
1. B  16. B 31. A 46 E
2. D  17. D 32. A 47 B
3. C  18. E 33. A 48 A
4. D  19. D 34. C 49 A
5. C  20. E 35. D 50 D
6 E  21 A 36.D 51 A
7 B  22 E 37.C 52 A
8 E  23 D 38.B 53 D
9 D  24 C 39.C 54 E
10 D 25 D 40.D 55 D
11 A 26 B 41.B 56 B
12 E 27 B 42.E
13 B 28 C 43.E
14 B 29 C 44.B
15 A 30 B 45.D

 KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız


EDEBİYAT-2017

(I) Bu yazı, Güven Turan hakkında ayaküstü tutulmuş notlardan oluşuyor. (II) Birkaç cümleyle "Güven Turan kimdir?" sorusunu yanıtlamam istense aşağı yukarı burada kaleme aldıklarımı söylerim. (III) Okuduğum, yazılarını ve kitaplarını merakla beklediğim isimlerden biri. (IV) Şairlik, öykü yazarlığı, eleştirmenlik, editörlük, çevirmenlik gibi alanlarda zaman içinde kendini ispatlamış özgün bir kalem. (V) Birçok şeyi aynı anda iyi yapabilen isimler azdır, hele sanat dünyasında onun gibi birine çok seyrek rastlarsınız.
1. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde "kısa sürede, acele olarak" anlamlarına gelen bir söz kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Dikkat edilirse mutluluk tanımlanırken hazzın, haz tanımlanırken mutluluğun anlam alanından yararlanılır ama mutluluk hazzın bir gömlek üstüne konur. Zira gönlün hissedişi, zihinden önce gelir. Belki bu yüzden haz o anda gözler yumularak; mutluluk ise gözler açılarak katmerlenir.
2. Bu parçadaki altı çizili sözcükle mutluluk ve haz hakkında anlatılmak istenen durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çoğalma B) Ayrışma C) Karışma
D) Donuklaşma E) Dönüşme

Bergson, toplumları başlıca iki grupta toplar: açık toplumlar ve kapalı toplumlar. Kapalı toplumda, üyeler birbirine kenetlenmiştir; kendi toplulukları dışındakilere karşı ya kayıtsız ya da saldırgan bir tavır geliştirirler. Daima dar ve ……… olan bu tür toplumlar, ilkel toplumlarda görülen birçok özelliği de bünyelerinde taşırlar. Açık toplum ise insanlığı bütünüyle kucaklayan toplum çeşididir.
3. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir
A) dışa dönük B) dışlayıcı C) değişken
D) Korunaksız E) gerçekçi

4. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ayraç içinde verilen ifadeyle uyuşmaktadır?
A) Tarihî bir kalenin çevresine kurulan Uçhisar, ilkbahar arında mis kokulu, rengârenk çiçeklerle bezenir. (Karşılaştırma)
B) Nevşehir'in yaşayan el sanatlarından biri geleneksel tezgâhlardaki dokuma halı ve kilim üretimidir. (Çıkarım)
C) Ürgüp yakınlarında yöre halkının "Üç Güzeller" adını verdiği peribacaları, gün boyu fotoğrafçıların akınına uğruyor. (Tanım)
D) Bu yörede uzun yıllar varlığını sürdürmüş mağara evleri günümüzde güzel ve konforlu birer butik otele dönüştürülmüştür. (Nesnellik)
E) Bu topraklarda çok lezzetli ve çeşitli üzümler yetiştiğinden olsa gerek, yörenin her yerinde bağlara rastlıyoruz. (Tahmin)

5. Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir?
A) Meydandaki hareketlilik, hiç bitmeyecekmiş gibi hız kesmeden devam ediyor.
B) Bu ülkede gördüğüm her kıyafet ve her hareket birbirine benziyor.
C) İnsanların elindeki bavullar, kendi yaşantılarına dair garip izler taşıyor.
D) Görevlinin sesini duyanlar yerinden ayrılıyor ve işaret edilen yere ilerliyor.
E) Şikâyetler de tıpkı eşyalar gibi, tekrarlandıkça eskimeye devam ediyor.

Sahip olduğun mal mülk, statü, ait olduğun sınıf, cinsiyet, din ve etnik kimlik seni sen yapan unsurlardır. Sen tüm bunların ve her birinin diğerleriyle etkileşiminin toplamısın. Senin farklılığın ve ayrıcalığın budur. Bir yaşamın ayrıcalığı her kimsen o olmaktır.
6. Bu parçadaki altı çizili cümleyle aşağıdaki yargılardan hangisi arasında ilişki kurulabilir?
A) Kimliği belirleyen özellikler, kişinin yaşamını benzersizleştirir ve ona değer katar.
B) Kendini gerçekleştirmek isteyen birey öncelikle sahip olduklarının değerini bilmelidir.
C) Her hayat, içerdiği benzersiz deneyimlerle diğerlerinden ayrılır ve anlam kazanır.
D) Bir insanın kimliğini belirleyen ve etkileyen faktörler hem genetik hem de çevreseldir.
E) İnsan, kimliğini oluşturan unsurları değiştiremediği için bunlarla yaşamaya alışmalıdır.

Türkiye'nin ulu dağlarını, ıssız koylarını, göç dışında kimsenin ayak basmadığı sarp geçitlerini anlatan renkler; en az kendileri kadar etkileyici motif ve desenlerde yer yer boy gösteriyor.
7. Bu cümlede aşağıdaki ögelerden hangisi bulunmamaktadır?
A) Özne B) Dolaylı tümleç C) Belirtili nesne
D) Zarf tümleci E) Yüklem

Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu ağlardım

Beni sevmiyordun bilirdim

Bir sevdiğin vardı duyardım

Çöp gibi bir oğlan, ipince

Hayırsızın biriydi fikrimce
8. Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz benzeşmesi B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz türemesi D) Ünlü daralması
E) Ünsüz yumuşaması

(I) Teşvikiye'deki gökyüzü manzaralı evden Bostancı'ya, Beyazıt'a giderken onca yılın içinden geçtim. (II) Ziyaret ettiğim kişi; sanat tarihçisi, yazar, akademisyen ve en önemlisi sürekli üreten bir insan. (III) Tükenmeyen merakı ve öğrenme isteği içinde büyüyen Nurhan'ın, bir kadın olarak meydan okuduğu hayata karşı araştırarak, okuyarak ve yazarak nasıl dimdik durduğunu öğrendim. (IV) Onu dinlerken tükenmeyen çalışma azminin kaynağına inmeye çalıştım, ipuçlarını aradım.(V) Hafızasının canlılığına tanıklık ederek kültür ve sanat dünyamıza kazandırdığı yayımların yol hikâyelerini dinledim.
9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede sıfat tamlaması vardır.
B) II. cümlede derecelendirme zarfı vardır.
C) III. cümlede farklı türlerde fiilimsi bulunmaktadır.
D) IV. cümlede işaret sıfatına yer verilmiştir.
E) V. cümlede birden fazla isim tamlaması vardır.

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Osmanlı Devleti'nde Batılılaşma hamlesi Tanzimat Fermanı ile başlamıştır.
B) Hicaz, Türk müziğinde en sevdiğim makamlardan biridir.
C) Çocukken gittiğim Uzungöl Beldesi, unutamadığım yerlerdendir.
D) Reşat Nuri'nin Gamsız'ın Ölümü adlı öyküsü, Bakanlığın ders kitaplarına girdi.
E) Homeros'un eşsiz eserlerinde Eski Yunan tanrıları ana kahramanlardır.

(I) "Haldizen 12 km, Balıklıgöl 17 km" yazan tabelayı geçeli yarım saat oldu. (II) Sağımda köpürerek akan bir dere; ceviz, kestane, ladin, kayın ve göknar ağaçlarından oluşan yeşil bir orman örtüsüyle çevrili vadi uzanıyor. (III) Her dönemeçte başka bir dere, köpüren sulara karışıyor. (IV) Bazen küçük bazen de büyük şelaleler oluşturarak Haldizen Deresi’yle bütünleşiyor sular. (V) Giderek alışıldık bir görüntü olup çıkıyor çağlayanlar.
11. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öznel bir yargıya yer verilmiştir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Sonbahar güneşinin ilk ışıkları karşı tepelerden göründü. Hemen ardından, hastalıklı bacalar öksüre öksüre tütmeye başladı. Toprak damlı, güneşe dönük evlerin kapıları birazdan gıcırdayarak açılacak. Az sonra köy bütünüyle uyanacak. En son çocuklar ayaklanacak ve annelerini arayacak. Toprak yolun alt tarafındaki meralar hayvanlarla dolacak; iki ayaklı, dört ayaklı, kanatlı, kanatsız... Tüm hayvanlar arasında amansız bir rızık kapma yarışı başlayacak. Bugün yaşananlar yarın yaşanacakların bir provasıymış gibi hayat seyircisiz ve eleştirmensiz akıp gidecek.
12. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kimi canlılar betimlenerek anlatılmıştır.
B) Geçmiş ve gelecek zamana ait olaylara yer verilmiştir.
C) Bazı varlıklara insana ait özellikler yüklenmiştir.
D) Kimi yargılarda öznel bir bakış açısı kullanılmıştır.
E) Varlıkların soyut özellikleri ön plana çıkarılmıştır.

(I) Bir dilin kaybolması, çevremizdeki bir hayvan veya bitki türünün tükenmesinden daha önemsiz bir olay değildir. (II) Soyu tükenmekte olan bir hayvan türü veya üç beş örneği kalmış bir bitki türü için medyada birçok haber görebilirsiniz. (III) Ancak Afrika'da, Asya'da birkaç yüz konuşanı kalmış bir dil için ciddi bir yayın göremezsiniz. (IV) Dil konuşurlarının, ana dillerini terk etmeleri çok değişik nedenlere dayanır. (V) Devlet idaresini kaybetme, göç, azınlık durumuna düşme, sosyoekonomik sorunlar vb. buna örnek olarak gösterilebilir. (VI) Ana dil, benzer nedenlerle konuşulduğu coğrafyadan çekilmeye başlayınca evin içine sıkışır ve sonunda yok olup gider.
13. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI

(I) İdeolojiler; sanatçının düşünme, yorumlama, yaratma gücünü zayıflatıp köreltmektedir. (II) Yeteneklerini güdümlü sanatın emrine sunmuş bir sanatçının h insan ve olaylar karşısında tarafsız olmasını beklemek veya böyle bir tavır sergilediğini iddia etmek mü değildir. (III) Zira o daha masaya otururken zihninde şablonunu hazırlamıştır. (IV) Şablonunu belirlediği konularda çok açık, kesin ve peşin fikre sahiptir. (V) Bu sebeple duygu ve düşüncelerini anlatırken bağımsız davranmak durumundadır.
14. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden han düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Yüzlerce yıllık ormanın kuytularında öylece duruyordu işte, dimdik ve mağrur. Gümüş renkli kabuklarla kaplanmış, ormanın bütün ağaçlarından çok daha uzun boylu bir ağaç. Bursa'nın ünlü kumaşları gibi yeşil yapraklarının arasından ateş topu gibi patlayan zakkum, pembemsi çiçekleriyle oracıkta duruyor ve kışın kapanmış bir havuzun sessiz hüznüyle "Ben buradayım." diye ünlemsiz çığlıklar atıyordu. Sonra arduvaz grisi yağmurlar yağdı. Gelin böceklerinin mekân tuttuğu yapraklar hüzünlü hüzünlü sararmaya başladı. "Perde!" deyip yavaşça yerlere döküldüler. Sonra meyveler, birer birer uç verdi.
15. Bu parçanın anlatımıyla ilgili hangisi yanlıştır?
A) Kişileştirme yapılmıştır.
B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
C) Benzetmelere yer verilmiştir.
D) Örneklemeye başvurulmuştur.
E) Betimleyici ögeler kullanılmıştır

Fellini filmlerinde karakterlerin yolu çoğu kez sahilden geçer. Fellini; sahili bir tür yüzleşme, arınma, hesaplaşma yeri olarak kurgular. Bu yüzden sahilin kendine özgü bir el değmemişliği, dokunulmazlığı ve masumiyeti vardır. Karakterler, kumlara adım atınca gözlerini ufka dikip bir iç hesaplaşmaya girmeden duramazlar. Bu manzaranın en güzel örneğine Tatlı Hayat'ın finalinde rastlarız. Fellini, bu eşsiz final sahnesinde sahili, yozlaşmış karakterin masumiyete olan vedasını göstermek için kullanır. …………
16. Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla üzerinde konuşmadan önce filmin yönetmenini bilmek gerekir
B) Bu türden doğallığını yitirmiş mekânlarla pek çok filmde karşılaşırız
C) Bu anlamda mekân, karakterin geliştirilmesinde sembolik bir görev üstlenir
D) Aşk filmlerinde âşıkların birbirine kavuştuğu mekân genellikle sahil olur
E) Çünkü sahil, denizin karayla zamanın mekânla buluştuğu bir eşiktir

Okuma alışkanlığı konusunda yaklaşık on yıldır adalet sistemi odaklı "kitap" ve "ceza" kavramlarını bir araya getiren olumsuz bir uygulama sürüp gidiyor. Söz konusu uygulama çok kolay ve anlaşılabilir türden... İyi niyetlerinden kuşku duyulmayacak bazı hâkimler, kimi "basit" suçlara karşı, suç sahiplerine "kitap okuma cezası" veriyor. İstiyorlar ki bu "basit" suçlardan dolayı ilk defa hüküm giyen bireyler, hapishanelere gönderilmesin ve mahkûm psikolojisine girmesin; bunun yerine bu türden bazı basit uygulamalarla cezalarını çekmiş olsunlar.
17. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Hâkimler tarafından suçlulara uygun cezalar verilmemesinden
B) Kitap okumanın bir cezalandırma aracı olarak görülmesinden
C) Hâkimlerin ceza uygulamalarında inisiyatif kullanmasından
D) Mahkûmların okuma alışkanlığının yeterince gelişmemesinden
E) Mağdurların haklarının gerektiği gibi korunmamasından

Sanıldığının aksine "kalıplar"ı tamamen ortadan kaldırmak veya yaygın deyimle kırmak, insanın o kadar da işine gelmez. Çünkü kalıplar, bazen dünyayı insana dar etse de çoğu zaman insanın en büyük yardımcısıdır. Tam da bu yüzden yerlerine koyacağınız daha insancıl, daha kullanışlı, daha rahat kalıplar yoksa var olan kalıpları kırmamanız daha iyidir.
18. Bu parçada "kalıplar"la ilgili olarak asıl vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara bazı olumlu alışkanlıklar kazandırdığı
B) İnsan yaşamını sınırladığı kadar kolaylaştırdığı
C) Daha iyi ve yararlı olanların geliştirilmesi gerektiği
D) Bireyin yaratıcılığını ve üretkenliğini engellediği
E) Yaşamın bazı alanlarında bunlara göre davranıldığı

Günümüz gençleri savaşın yarattığı hasarın insani yönünü kavrayamadıkları için nükleer silahları mitleştiriyor. Bunu okulda öğrencilerimle, evde çocuklarımla konuşurken bile gözlemleyebiliyorum. Gençler tanık olmadıkları için nükleer savaşı yalnızca bilgisayar oyunlarından ibaret sanıyor. Dolayısıyla nükleer silahlar, onların zihninde çizgi filmlerdeki patlayan uzay gemileri veya şekil değiştiren robotlar gibi efsanevi bir öge hâline geliyor.
19. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Gençlerin nükleer silahların tehlikesini kavrayamamasından
B) Gençlerin bilgisayar oyunlarına bağımlı hâle gelmesinden
C) Teknolojik olanakların iyi amaçlar için kullanılmamasından
D) Teknolojik gelişmelerde insani değerlerin göz ardı edilmesinden
E) Çizgi filmlerin içeriklerinin yeni kuşakları olumsuz etkilemesinden

Edebiyatta özgünlüğe, uzun süre ne Doğu'da ne de Batı'da önem verilmiştir. Batı'da romanın ortaya çıkışından sonra durum değişmiş; bireyin önem kazanmasıyla birlikte sıradan insanların kendilerine özgü yaşamları, yazarları yeni konular, değişik olay örgüleri aramaya itmiştir. Bunun yanı sıra romantikler; sanatçının kendi hayatı ve kişiliğini dile getirmesini sanatın önemli bir koşulu sayınca özgünlük bir değer ölçütü olarak kabul edilmiştir. Diğer yandan yapısalcılar, bir eserin kendinden önce yazılanlardan bağımsız, tek ve özgün olamayacağını ileri sürerek her metnin kendinden önce gelen metinlerle bağlantısını ortaya koymuşlardır.
20. Bu parçadan "özgünlük"le ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yapısalcılık ve romantizm akımlarında tartışıldığına
B) Romanın doğuşuyla birlikte üzerinde durulduğuna
C) Eserin değerini belirleyen bir ölçüt kabul edildiğine
D) Sanatçının, kendini eserine yansıtmasıyla ilişkili olduğuna
E) Batı edebiyatında başarılı romanın bir niteliği sayıldığına

Bir savaşı; bir kentin, Troya’nın yıkımını anlatan bu kitabı insanlar hem dinlediler hem okudular. Bir yandan resmettiler, bir yandan da oynadılar. Ondan efsaneler ürettiler; düşleri gerçeğe, gerçeği düşlere dönüştürdüler. 16 bin dizeyi 3 bin yıl boyunca böyle yaşattılar. Ardında esin kaynağı olduğu paha biçilmez sanat eserleri, ciltler dolusu bilimsel çalışma ve sonsuz tartışma bırakan bu kitabın adı İlyada’ydı.
21. Bu parçada sözü edilen eserle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Biçimsel özelliğine
B) Ele aldığı olaya
C) İlham verici olduğuna
D) Evrensel değerine
E) Uzun süren etkisine

Onlar ki beşer hayrına doğmuş, yaşamışlar,

Onlardan eserdir bu duyuşlar, bu dalışlar..
Onlar ki yanan fecr idiler dağda, denizde,
Her manzara onlardan akistir içimizde...
Onlar ki bugün gökte birer kasra çekildi,
Devrinde fakat hangisi mes’ûd olabildi?
Varsın seni ömrünce azâbın kolu sarsın
Şâir! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!
22. Bu dizelerden hareketle şairlerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A) Eserlerini ve kendilerini insanlığa adamışlardır.
B) İnsanların duygularını biçimlendirmede aracı olmuşlardır.
C) Eserleriyle doğayı algılayışımızı etkilemişlerdir.
D) İç huzurunu yakalayamadıkları bir hayat sürmüşlerdir.
E) Eserlerinde hüzünlü konuları işlemeyi tercih etmişlerdir.

23.- 24. soruları parçaya göre cevaplandırınız.


(I) 1970 Luanda doğumlu Gonçalo Manuel Tavares, Portekiz'in edebiyat dünyasına kazandırdığı parlak bir yazar olarak gösteriliyor. (II) Edebiyat kariyerine 2001'de başlayan Tavares'in roman, şiir, tiyatro oyunu ve çeşitli anlatılardan oluşan kitapları 36 dile çevrilmiş; 51 ülkede yayımlanmış ve farklı ülkelerde pek çok saygın edebiyat ödülüne değer bulunmuştu. (III) Tavares yazmanın yanı sıra Lizbon Üniversitesinde epistemoloji dersleri de vermiştir. (IV) Sanatçının 2003-2007 yılları arasında tamamladığı Krallık dörtlemesinin ilk üç romanı önceki yıllarda Türkçeye çevrilmişti. (V) Dördüncü roman Teknik Çağında Dua Etmeyi Öğrenmek de bu dörtlemesinin son romanı olarak yakın zamanda yayımlandı. (VI) Bu dört kitapta Tavares, işlenen kavramlar açısından birbirini tamamlar nitelikli bazı karakterler üzerinden şiddete teslim olan, iradesini yitiren, kaderini başkalarının ellerine bırakan toplumlarda bireylerin çürümesini anlatıyor.
23. Bu parçada Tavares'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Edebiyatın farklı dallarında ürünler ortaya koyduğuna
B) Başarılı ve başarısı takdir edilmiş bir sanatçı olduğuna
C) Sanat hayatındaki ilk ürünlerinin düzyazı türünde olduğuna
D) Birbiriyle ilişkili olarak tasarlanan eserlerinin bulunduğuna
E) Bilgi ve birikimini eğitim kurumlarında paylaştığına

24. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde Tavares'in eserlerinin içeriğiyle ilgili bilgi verilmiştir?
A) II B) III C)IV D) V E) VI

İslamiyetin doğuşundan kısa bir süre sonra ortaya çıkmış olan ………. İslam dünyasındaki etkisi yüzyıllar boyu sürmüş bir düşünce ve inanç sistemidir. Allah'a sevgiyle ulaşmayı amaçlar. İslami Dönem Türk edebiyatında bu düşünce sistemi çevresinde bir edebiyat akımı oluşmuştur. Bu akım, kendine özgü nazım türlerine ve şekillerine sahiptir. Örneğin nefes gibi nazım türlerinde ……… düşüncesi ele alınmıştır. Bu düşünceye göre tek varlık Allah'tır ve evrende görünen her şeyde Allah'ın türlü yansımaları vardır.
25. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bektaşilik - tevhid
B) tasavvuf - vahdetivücut
C) hikemî tarz - fenâfillah
D) Mevlevilik - enelhak
E) mistisizm - marifet

26. Kutadgu Bilig ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Geçiş Dönemi ürünleri arasında yer almaktadır.
B) Alegorik söyleyişe sahip didaktik bir metindir.
C) İçeriği bakımından nasihatname türüne girer.
D) Yoğun Arapça ve Farsça kelimelerden dolayı dili ağırdır.
E) Hem dörtlük hem de beyitlerden oluşmaktadır

27. Aşağıdakilerden hangisi Karagöz tipinin özelliklerinden biri değildir?
A) Düşündüğünü söylemekten çekinmez.
B) Hacivat'ın söylediği bazı sözleri yanlış anlar.
C) Hacivat ile hemen her konuda zıt fikirlere sahiptir.
D) Orta Oyunu'ndaki Kavuklu tipini hatırlatır.
E) Konuşmalarında özentili ve süslü bir dil kullanır.

Gelse celâlinden cefâ
Yahud cemâlinden vefâ
İkisi de cana safâ
Senden hem ol hoş bu hoş
28. Bu dörtlüğün nazım türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Devriye B) İlahi C) Şathiye
D) Nefes E) Nutuk

Kulak verdim dört bir yanı dinledim
Arkam sıra gıybet eden çoğimiş
Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden
Az yaşayıp devran sürmek yeğ imiş
29. Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) 11'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
B) Didaktik bir anlatıma yer verilmiştir.
C) "xaxa" şeklinde uyaklanmıştır.
D) Güzelleme türünde yazılmıştır.
E) Kişisel deneyimler anlatılmıştır.


Pencereden bakan dilber
Güzelliğin bildirirsin
Ak göğsünde lale sünbül
Ağlayanı güldürürsün

Gerdan açık benlerin çok
Güzellikte menendin yok
Kaşların yay, kirpiğin ok
Vurduğunu öldürürsün
30. Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Bir semaiden alınmıştır.
B) Anlatımda karşıtlıktan yararlanılmıştır.
C) Şiirde, sevgiliye duyulan özlem işlenmiştir.
D) 8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
E) Söz sanatına başvurulmuştur.

31. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen edebî sanat yoktur?
A) Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi,
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi. (Teşbih)
B) Ellerim takılırken rüzgârların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına. (Teşhis)
C) Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
     Hâlbuki hayattayız hepimiz. (Tezat)
D) Zeybek, sendeliyorsun! O ne? Soluyor benzin
    Yere, eskisi gibi, hızlı vurmuyor dizin. (Telmih)
E) Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna;
    Tenimde bir yara işler gibisin (İntak)

…….. gibi mesneviler, Divan edebiyatının manzum romanları gibi değerlendirilebilir. Divan şiirinin estetiği içinde, o şiirin sanat ve dünya görüşü ile yazılan bu aşk hikâyeleri, biçim bakımından bir şiir-hikâye değil, olsa olsa birer manzum roman niteliği gösterir.
32. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Leyla vü Mecnun B) Ferhad u Şirin
C) Sabr ü Sebat D) Hüsn ü Aşk
E) Şem ü Pervane

33. Divan şairleriyle ilgili aşağıda verile hangisi yanlıştır?
A) Nefî, övgü ve yergide Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri sayılır.
B) XVII. yüzyıl şairlerinden Nâbî, hikemî tarzın öncüleri arasındadır.
C) Bâkî, özellikle mesnevilerindeki imgesel anlatımla ön plana çıkmıştır.
D) Şeyh Galip, divan şiirinin son büyük temsilcisi olarak kabul edilir.
E) Taşlıcalı Yahya, "Şehzâde Mustafa Mersiyesi" ile şöhret kazanmıştır.

Ey oğul geldik imdi onlara ki civanmertlik nasip oldu, civanmertliğin aslı nedir bilsinler. Çünkü civanmertliğin aslı üç nesnedir: Biri odur ki yapabileceğin bir işe sıva kolunu, yani bir söz ki söyleyesin, yerine getirmelisin. İkincisi "gerçek"ten başka söz söylemeyesin, üçüncüsü her işte sabrı âdet edinesin çünkü civanmertlikle ilgili her sıfat bu üçtendir.
34. Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Fütüvvetname B) Seyahatname
C) Sefaretname D) Ruzname
E) Surname

"Her akşam güneşin battığı yerden / Gözlerin doğuyor gecelerime" dizelerinde "gözler" ay gibi düşünülmüş fakat "ay" söylenmeden onu çağrıştıran "doğmak" sözcüğü kullanılmıştır. Dolayısıyla bu dizelerde ………. sanatı yapılmıştır.
35. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Tezat B) Mecazımürsel C) Tevriye
D) Teşbih E) İstiare

Halka halka kâkülünden dağ dağ oldu gönül
Hoş gelip divanelik dağ üstü bağ oldu gönül
36. Bu beyitteki uyak türü, aşağıdakilerden hangisiyle aynıdır?
A) Ne hoştur kırlarda yazın uyumak
    Bulutlar ufukta beyaz bir yumak
B) Rüzgârla titrerken karanlık çamlar
    Yâdında canlanır eski akşamlar
C) Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
D) Çok sürse ayrılık aradan geçse çok sene
    Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene
E) Gün olur sürüyüp beni derbeder
    Bu ses rüzgârlara karışır gider

Yazar, bu romanında II. Abdülhamit Dönemi İstanbul'unun kenar mahallelerinden birini mekân olarak seçer. Kitapta mahallenin sıradan insanlarından külhanbeylerine, Karagözcüden Abdülhamit'in zaptiye nazırına kadar tüm tipler kendi doğal hâlleriyle tasvir edilir. Tiplerin çoğu gelenekleri, görenekleri ve birbiriyle kurdukları ilişkiler çerçevesinde işlenir. Ayrıca romanda bir yandan Karagöz ve Orta Oyunu'nun estetik ve toplumsal değeri ile Doğu ve Batı sanat felsefesinin nitelikleri üzerinde durulurken öte yandan saray çevresi de ayrıntılarıyla ele alınır. Batı'nın akla dayanan sanat anlayışı ile Doğu'nun kalbe dayanan sanat ve mistiği roman kişileri aracılığıyla somutlaştırılır. Bu değerleri temsil eden kişilerin evliliğiyle de Doğu ile Batı birleşmiş olur.
37. Bu parçada tanıtılan roman, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fatih-Harbiye
B) Sinekli Bakkal
C) Kırık Hayatlar
D) Kiralık Konak
E) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

……… akımına göre doğa görünümleri, insan hareketleri ve hiçbir somut olay, kendi kendilerine var olamazlar; bunlar duyularımızla kavradığımız birtakım görünüşlerdir. ……… akımının temsilcileri ise düşüncenin gerçek işleyişini ortaya koymak için yararlanılan saf bir ruhsal otomatizme, rüyanın sınırsız gücüne ve bugüne kadar önemsenmemiş belli çağrışım biçimlerinin üstün bir gerçekliği olduğuna inanırlar.
38. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Realizm - Natüralizm
B) Sürrealizm - Realizm
C) Sembolizm - Sürrealizm
D) Parnasizm - Klasisizm
E) Dadaizm - Parnasizm

Bu edebiyat döneminin başlıca teması hayal-hakikat çatışmasıdır. Romanda ve şiirde bu konu çok işlenmiştir. Örneğin Mai ve Siyah'ın kahramanı Ahmet Cemil, "mai hayallerden siyah hakikate" düşünce kötümser olur. Aşkta, hayatta ve dostlukta hayal kırıklığı bu dönem sanatçılarının baş tacıdır. Şairlerin tabiata bakışları da farklıdır. Tabiat, içinde mesutça yaşanılan bir cennet gibidir. Toplumdan kaçan şair, teselliyi onda bulacaktır.
39. Bu parçada sözü edilen edebiyat dönemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Servetifünun B) Tanzimat
C) Cumhuriyet D) Millî Edebiyat
E) Fecriati

Türk edebiyatında Doğu-Batı karşıtlığı meselesinde bir senteze ulaşma çabası, 1950'lere kadar yazılan çoğu romanda dikkat çeken bir unsurdur. Bu romanlarda, modernleşmeyi yüzeysel olarak anlayan ve kökleriyle bağı keserek değerlerinden kopan "alafranga züppe tipler" gülünç ve acınası durumlara düşerler.
40. Bu parçada sözü edilen roman kişilerine aşağıdakilerden hangisi örnektir?
A) Çalıkuşu'ndan Kamuran
B) Araba Sevdası'ndan Bihruz
C) Ateşten Gömlek'ten İhsan
D) Felatun Bey’le Rakım Efendi'den Rakım
E) Fatih-Harbiye’den Şinasi

Selanik'te çıkmaya başlayan ………. dergisiyle edebiyatta milliyetçilik akımı başlamış oldu. Başta ……… olmak üzere genç sanatçıların çıkardıkları bu dergi, Tanzimat Devri'ne kadar İran'ın ve ondan sonra da Fransa'nın taklitçisi saydıkları edebiyatımızın artık kendi özüne dönmesi gerektiğini dile getirir.
41. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Mavi - Attila İlhan
B) Yedi Meşale - Yaşar Nabi Nayır
C) Servetifünun - Tevfik Fikret
D) Genç Kalemler - Ömer Seyfettin
E) Hisar - Mehmet Çınarlı

Türk medeniyeti tarihini bilimsel bir yaklaşımla ele alan ve Türk edebiyatını başlangıcından itibaren inceleyen önemli çalışmalar yapmıştır. O, edebiyat tarihini medeniyet tarihinin bir parçası olarak görmüş, bu nedenle edebiyat ile tarihî ve toplumsal gelişmeleri bir bütün olarak değerlendirmiştir. 1919 yılında yayımlanan Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eseri büyük yankı uyandırmış, Türk Edebiyatı Tarihi adlı eseri ise bu alanın ilk bilimsel çalışmalarından biri kabul edilmiştir. Edebî metinlerde yazmasına rağmen edebiyat ve medeniyet tarihiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan yazar, özellikle Ziya Gökalp'ın düşüncelerinden etkilenmiştir.
42. Bu parçada tanıtılan yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şemsettin Sami
B) Ahmet Hamdi Tanpınar
C) Mehmet Fuat Köprülü
D) Ali Canip Yöntem
E) Falih Rıfkı Atay

Sürekli bir "değişme" ihtiyacı duyan ………, bir düzen ve denge düşüncesinden uzaktır. Bu düzensizlik, onun mizacının ve sanatının en belirgin özelliğidir. Onun şiirlerinde hem biçim ve içerik hem de dil bakımından yenilikler dikkat çeker. O, Tanzimat Dönemi'nin en renkli şairidir. Hayal gücünün zenginliği, duygularının çeşitliliği ve tabiata duyduğu ilgi, onun Tanzimat'tan sonraki Türk edebiyatının lirik şairleri arasında anılmasını da sağlamıştır. Özellikle eşinin ölümü üzerine yazdığı şiiri, hafızalarda önemli bir yer edinmiştir.
43. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) İbrahim Şinasi
B) Namık Kemal
C) Ziya Paşa
D) Abdülhak Hamit Tarhan
E) Recaizade Mahmut Ekrem

Yedi yıl oluyor, Bey, köyü köylüsüne sattı, parayı cebine kattı, gitti. Karataş Köyü dört yüz bin lire borç ödedi. Ödedi emme nasıl ödedi? Orasını gel Karataş'a sor. Öküz, inek, dana... Un, bulgur, tarhana... Pazarda para eden ne varsa elinde, sattı. Daha da satıyor. Borç bitmedi daha. Ödedi dediğime bakma. Bey, parasını pangadan aldı. Hökümetin pangasından. Panga da bizden alıyor. Bir dünya fayızıynan... Emme sonunda ektiğimiz toprak bizim ya, yeter. Bey gitti, İstanbul Boğazı'na dağ gibi bir ev çökertti. Sonra da bir ütel yapacakmış. Daha sonra, bir başına koca İstanbul'u satın alacakmış. Bey, bey varsıl! Biz yoksuluz çok şükür. Herkesin bey olması ilazım değil.
44. Bu parça, içeriği ve üslubu dikkate alındığında, aşağıdaki yazarların hangisi tarafından yazılmış olamaz?
A) Fakir Baykurt B) Talip Apaydın
C) Mahmut Makal D) Yaşar Kemal
E) Peyami Safa

"Boğaziçi medeniyeti" ifadesini edebiyatımıza kazandıran …….., üç romanı ve denemeleriyle, hatıralarını ve geçmiş zaman özlemini zengin bir Türkçeyle kayda geçiren yazarlardandır. Bazı yazarlar onu eskimiş ve geçmiş zamana takılı kalmış saysalar da günümüzün genç nesli onun eserlerinde, farklı sesler ve tatlar bulacaktır. O, üstat saydığı Yahya Kemal'le birlikte yeni ile büyülenen nesillere, eskinin güzelliklerini feda etmemeyi ve eskinin güzelliklerini yaşatmayı öğreten yazarlar arasında yer alır.
45. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ahmet Hamdi Tanpınar
B) Samiha Ayverdi
C) Abdülhak Şinasi Hisar
D) Nahit Sırrı Örik
E) Salâh Birsel

Çok katmanlı anlatım özelliklerine sahip olan bu romanda yer alan kişiler, nesneler ve kavramlar ayrıştırıldığında bunların birtakım simgesel değerler üstlendiği görülür. Romanın merkezinde yer alan Galip, Şeyh Galip'i çağrıştırır. Bir diğer karakter Celal, Mevlanâ'nın simgesel karşılığı olarak olay örgüsünde yer alır. Hüsn ü Aşktaki Diyar-ı Kalb ise romanda Şehrikalp Apartmanı olarak karşımıza çıkar. Bu isimler ile okuyucu, Doğu anlatı türlerinin evreninde bir yolculuğa hazırlandığını fark eder.
46. Bu parçada sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yeni Hayat
B) Benim Adım Kırmızı
C) Kara Kitap
D) Cevdet Bey ve Oğulları
E) Sessiz Ev

Çok iyi bildiğim insanların ekmek peşindeki maceralarını anlatmaya çabaladım hep. Hemen hem problemim "insan ve ekmek kavgası"dır. Yurtlarımızı, yuvalarımızı bırakıp bizi gurbete düşüren, otel odaları, hanlar veya kahve köşelerinde kara kara, sarı sarı düşündüren nedir? Gurbet üzerine, yokluk üzerine, aç üzerine yakılan türküler, ümitsiz gecelere yanık yanık salınan bozlakların yüzyıllardır süregelen acısı ne zaman bitecek? Nasıl bitecek? İşte ben de hâlâ anlattıklarımdan biriyim ve en bildiğim hayatları anlatmaya çalışıyorum yazdıklarımla.
47. Bu parçadaki görüşler, aşağıdaki yazarlardan hangisinin edebiyat anlayışı ile örtüşür?
A) Haldun Taner
B) Orhan Kemal
C) Memduh Şevket Esendal
D) Tarık Buğra
E) Ahmet Hamdi Tanpınar

Kapı çalınıyor. Kim geldi acaba? Kimi istersem, kimin ismini yazarsam o gelir. Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle, canımın istediğini getiririm. İstersem fikrimi değiştiririm. Kim ne yapabilir? Hadi bakalım, kapının zili çalmadı, gelen giden yok.
48. Bu parçada, postmodern romanın aşağıdaki hangi özelliği vurgulanmaktadır?
A) Metinlerarası ilişkilere yer verme
B) Anlatıcıyı kurmacanın parçası kılma
C) Tarihî gerçekliği yeniden oluş
D) Çok katmanlı bir anlatı yapısı kurma
E) Okuru, kurmacanın merkezine yerleştirme

“Altındağ", "Galata Köprüsü", "Pireli Şiir", "Delikli Şiir" ve “İstanbul Türküsü" gibi şiirlerinde egemen olan yaklaşım, toplumsal duyarlıktır. Şair, bu şiirlerinde halk şiirimizin imkânlarından da yararlanmıştır. Ayrıca bu bazılarında ince eleştiri ve taşlama ögeleri de dikkat çekmektedir.
49. Bu parçada kendisinden söz edilen şair hangisidir?
A) Orhan Veli Kanık
B) Bedri Rahmi Eyuboğlu
C) Ziya Osman Saba
D) Cahit Sıtkı Tarancı
E) Oktay Rifat Horozcu

Birdenbire kahvenin kapısı şiddetle açıldı ve içeriye rüzgârla, karla beraber ortadan biraz uzun boylu, hafif tıknazca, sefil kıyafetli bir adam girdi. Kapının önünde bir lahza durdu. Olduğum yerden büyülenmiş gibi ona bakıyordum ve galiba bu hâl biraz herkeste vardı, çünkü demin bin türlü şamata ile dolu olan kahve birdenbire tam bir sessizlik içine düşmüştü.

O, yavaş yavaş ilerledi, tam ortada durdu ve sağ elini göğsüne götürerek bizi dervişçesine selamladıktan sonra Vâsıf’ın meşhur bir şiirini okumaya başladı.

Manzume biter bitmez bir köşeye çekildi ve kahvecinin, masaların etrafında gezdirdiği tablanın dolmasını bekledi. Fakat toplanan paranın hepsini almadı, içinden pek az bir şey aldı; gerisini kapı yanında oturan bir ihtiyarın önünde bıraktı. "Buyurun Tahsin Bey, bir kahve için!.." seslerine kulak bile asmadan kahveden çıktı.
50.Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatımında bilinç akışı tekniği kullanılmıştır.
B) Tahsin Bey’in bazı farklı özellikleri tasvir edilmiştir.
C) Olay hikâyesine özgü nitelikler taşımaktadır.
D) Anlatılanlar, kronolojik akışa uygun biçimde sunulmuştur.
E) Yaşananların, anlatıcı üzerindeki etkisine de yer verilmiştir.

Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en üretken şairlerindendir. Şiirlerinde hem yerli hem de evrensel değerleri ve unsurları işleyen, hem bireysel hem de toplumsal sorunları irdeleyen, ufku geniş bir şair olarak bir dönemin öncü edebiyatçılarından olmuştur. Yüze yakın yayımlanmış şiir kitabı bulunan şairin eserleri arasında Çocuk ve Allah, Çakırın Destanı, Toprak Ana ve Çanakkale Destanı en çok bilinenleridir.
51. Bu parçada kendisinden söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mehmet Âkif Ersoy
B) Nâzım Hikmet Ran
C) Yahya Kemal Beyatlı
D) Fazıl Hüsnü Dağlarca
E) Necip Fazıl Kısakürek

1926 yılında Hayat dergisinde yayımlanan Sanat başlıklı şiir, memleketçi edebiyatımızın ilk bildirisi sayılabilir. Türk edebiyatının o dönemde nasıl bir rota izlemesi gerektiğini ortaya koyan bu şiir, …….. "bireysel" sanat anlayışından "toplumcu" sanat anlayışına geçtiğinin de bir göstergesidir. Şiirde, yerli ve millî sanat anlayışımız, Batı sanat zevkinden üstün tutulmuş ve Batı taklitçisi aydınlar eleştirilmiştir.
52. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Enis Behiç Koryürek'in
B) Orhan Seyfi Orhon'un
C) Faruk Nafiz Çamlıbel'in
D) Yusuf Ziya Ortaç'ın
E) Halit Fahri Ozansoy'un

Sağlam bir şiir zevki ve kültürü olan -—, şiire yönelik görüşlerini yakın dostu Ziya Osman’a yazdığı mektuplarda ve yazılarında dile getirmiş, şiirin kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı olduğunu ifade etmiştir. İlk şiirlerinde yalnızlığı, olgunluk döneminde ise ölüm temasını işlemiştir. Şiirlerinde ölüm; yaşama arzusu ve yaşama sevinciyle iç içedir. "Her mihnet kabulüm, yeter ki / Gün eksilmesin penceremden" dizeleri onun hem hayata bakışını hem de yaşama arzusunu en açık biçimde ifade eder.
53. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Cahit Sıtkı Tarancı
B) Ahmet Muhip Dıranas
C) Necip Fazıl Kısakürek
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Bedri Rahmi Eyuboğlu

Şiiri hikâye olarak değil, sessiz bir şarkı olarak gören şair, metinlerinde müzikaliteye büyük önem verir. Şair kendi şiirine yapılan eleştirilere cevap vermek amacıyla kaleme aldığı yazıyı, Piyâle adlı şiir kitabını sözünde "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" başlığı altında yayımlar. Bu yazısında şiir görüşünü ortaya koyan sanatçıya göre şiir, sözcükler arasındaki dalgalanma ve birleşmelerden doğan sesle uyandırdığı duygudur. Bu şiir anlayışı, açık bir a anlatımı öne çıkarmaz; şiirin anlaşılabilmesi için okuyucunun da katkısını gerektiril
54. Aşağıdaki şiirlerden hangisi bu parçada şiir anlayışından söz edilen şaire aittir?
A) Bursa'da Zaman
C) Kaldırımlar D) Monna Rosa
E) Sessiz Gemi

55. - 56. soruların cevabını, cevap kâğıdınızdaki ilgili alana sola dayalı olarak yazıp kodlayınız.

Hayatın başlangıcını ve insanın hayata geldikten sonra ulaşmak istediği makamı, bu makamdan ayrılıp asıl âleme dönüşünü ve nihayetinde ahirete varışını konu edinen şiirlerdir. Bu tür şiirler, tasavvuftaki nüzul (inme) ve seyir (yükselme) adı verilen döngüyü işlemektedir.

55. Yukarıda bazı özellikleri verilen dinî tasavvufi Türk edebiyatı nazım türünün adı nedir?
………………..

Kalbim yine üzgün seni andım da derinder ;
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!

Senden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
56. Bu parça divan edebiyatına ait hangi nazım biçimiyle yazılmıştır?
……………………

2017 EDEBİYAT CEVAP
1 A 16. C 31. D 46 C
2 A 17. B 32. C 47 B
3 B 18. B 33. C 48 B
4 E 19. A 34. A 49 A
5 D 20. E 35. E 50 A
6 A 21. D 36. B 51 D
7 C 22. E 37. B 52 C
8 A 23 C 38. C 53 A
9 D 24 E 39. A 54 B
10. C 25 B 40. B DEVRİYE
11. E 26 D 41. D ŞARKI
12. E 27 E 42. C
13. C 28 B 43. D
14. E 29 D 44. E
15. D 30 C 45. C

 

 KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız


TÜRKÇE-2017


1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde verilen durum, “içi içine sığmamak” deyimiyle uyuşmamaktadır?
A) Çocuk, babasının elindeki oyuncağı görünce avuçlarını birbirine vura vura ona koştu.
B) Yerinde duramıyor, ne zaman gelecekler diye gözlerini saatten bir an olsun ayıramıyordu.
C) Okullar kapandıktan sonra ailesiyle geziye çıkacağı günü iple çekiyordu.
D) Uzun bir süredir amirine söylemek isteyip de söyleyemedikleri için fırsat kolluyordu.
E) Kalabalığın içinde gözleri ona ilişince kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başladı.


Kimi filmlerde klişe bir sahne (basmakalıp bir görüntü) vardır: Daktilosunun başına oturup yaratma sancıları çeken (bir şey üretmeye çabalayan) bir yazar… Bu sahnede aktör, aklındakileri bir an evvel dışarı vurmak (yazıya dökmek) için daktiloya heyecanla beyaz bir kâğıt takar. Tuşların sert sesleri eşliğinde birkaç satır yazar. Bu arada, yardım umarcasına (ne yapacağını bilmeden) kahvesinden birkaç yudum alır. Yazdıklarımın içime sinmediği (yazdıklarından hoşnut olmadığı) yüzündeki ifadeden anlaşılır.
2. Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı, ayraç içindeki sözün anlamıyla örtüşmemektedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Bilim ve toplum hayatındaki gelişmeler, şairleri kendi şiir sözlüklerini genişletmeye mecbur kılmıştı. Bu değişimin yarattığı yaşam tarzı, dünyayı şiir içinde yeniden kurmak isteyen şairlere, eskimiş imgelerden yararlanma imkânını kapatmıştı. Öte yandan çağlarının gerisinde kalmakta ısrar eden şairlerin kendi kişisel şiir sözlükleriyle ilgili bir problemleri zaten yoktu.
3.Bu parçada geçen “şairlerin kendi şiir sözlüklerini genişletmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her sözcüğe farklı anlamlar yüklemesi
B) Kullandığı sözcüklerle çağını peşinden sürüklemesi
C) Yeni imgelerle anlatımını zenginleştirmesi
D) İmge üretmek için sözlüklerden yararlanması
E) Özgün düşünce dünyasını şiirine taşıması

Son zamanlarda genç yetişkin edebiyatının

hızla filizlendiği söylenebilir. J. K. Rowling’in
             I
Harry Potter kitaplarıyla canlanan ve S.
                                  II
Meyer’in Alacakaranlık serisinin, kelimenin tam

anlamıyla parlattığı kahramanlarla devam eden
                      III
süreç, özellikle S. Collins’in Açlık Oyunları’yla

taçlandırdığı yoldan ilerliyor. Bu sürece yüksek
IV
bütçeli ve beyaz perdenin genç yıldızlarıyla
renklenen uyarlama filmlerin etkisi inanılmaz
                                                    V
4. Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Öğrenmeyi öğrenme adı verilen sürecin temeli, merakla ve merak edilen şeyi tecrübe etmekle başlar.(II) Farklı yaş gruplarındaki kişilerin ilgi duydukları şeyler değiştiğinden edindikleri bilgilerle onlara ulaşma yolları da farklılık gösterir. (III) Örneğin çocukların oynayarak, dokunarak ulaştıkları yeni bilgiler belleklerinden kolay kolay silinmez. (IV) Yetişkinlikteki kalıcı bilgiler ise görerek, okuyarak, araştırarak kazanılır. (V) Fakat bu iki öğrenme düzeyinde dikkati çeken ortak yön, merak ve keşfetme arzusudur.
5. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Uykusuzluk hastalığı; uykuya dalmada sorun yaşama, uyuduktan kısa bir süre sonra uyanıp yeniden uykuya dalamama, ışığa aşırı duyarlı olma ve uykuda dinlenememedir. (II) Teşhisi için henüz tıbbi bir test kullanılmasa da sıklıkla rastlanan hastalıklardandır. (III) İlerleyen yaşlarda ortaya çıkma ihtimali artan bu hastalık, gençlerde de görülebilmekte ayrıca kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla ortaya çıkmaktadır. (IV) Uykusuzluk hastalığı; hafıza problemleri, sinirlilik ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlara yol açmaktadır. (V) Uzun yıllar hastalığın başlıca nedeninin tansiyon ve stres olduğu düşünülmüşse de son araştırmalar, hastalığın ortaya çıkmasında fizyolojik ve psikolojik pek çok etkenin olabileceğini göstermektedir.
6. Bu parçada “uykusuzluk hastalığı”yla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede bir tanım yapılmıştır.
B) II. cümlede bir nedenden söz edilmiştir.
C) III. cümlede saptamaya yer verilmiştir.
D) IV. cümlede yarattığı etkiler sıralanmıştır.
E) V. cümlede güncel bilgilere değinilmiştir.

(I) Türkiye’de bazı alanlarda olduğu gibi yayıncılıkta da ekonomik ve kültürel pek çok sorundan söz etmek mümkün ama bu sorunlar, yayıncılar dâhil, kimin umurunda! (II) Sanırım, burada herkes şikâyet etmekten ve dinlemekten yorulduğundan birtakım yanlışların değişmesi için küçük de olsa bir şeyler yapmak, çözümler üzerine düşünmek gerek. (III) Butik yayıncılığın işlevi, tam da bu “bir şeyler yapma” ihtiyacıyla örtüşüyor. (IV) Sadece onunla da değil; birey olmayla, edebiyat ve sanatın geçirdiği dönüşüm ve başka dünya arayışlarıyla da… (V) Yeri gelmişken ülkemizde, pek çok konuda olduğu gibi, butik yayıncılıkla ilgili de bir kavram karmaşası bulunduğunu belirtelim.
7. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öneri vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Genç şairin kitabını, “Acaba son dönem şiirimizde ne yönde gelişmeler görülüyor, gençler nelere ilgi duyuyor, ne tarz şiirler yazmaya çabalıyor?” diyerek merakla okudum. (II) Öncelikle söylemek gerekirse şiirlerini hem teknik hem biçim bakımından hatasıza yakın yazıyor şair. (III) Bu hatasızlığın içinde okuyanı etkileyen özgün bir ifadeye rastlamak zor. (IV) Teknik ve biçim bakımından kusursuz olan bu dizeler, öğrenilmiş bir şiir hissi uyandırıyor. (V) Hâlbuki şiirde bir şair trajedisine, şairin varlığına ihtiyaç var.
8. Genç bir şairin eserinin değerlendirildiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede genç kuşaklarca beğeniyle takip edildiği vurgulanmıştır.
B) II. cümlede yapı yönünden olgun bir düzeye eriştiği dile getirilmiştir.
C) III. cümlede anlatım bakımından kendine özgülükten uzak olduğu söylenmiştir.
D) IV. cümlede kimi yönleriyle eskiyi tekrar eden özelliklere sahip olduğu sezdirilmiştir.
E) V. cümlede şairin kendi şiiriyle iç içe olması gerektiği ifade edilmiştir.

(I) İnsan ilişkilerinin pek çoğu akılla kavranamayacak, kavransa bile açıklanamayacak kadar karmaşıktır. (II) Hayranlık, nefret, sevgi ve kıskanma gibi duygularla biçimlenen ilişkileri; sebebi ve sonucuyla açıklayamıyoruz. (III) Bu konuyla ilgili olarak hemen her dilde ve kültürde pek çok eser yazıldı, pek çok değerlendirme yapıldı. (IV) Ne var ki okuduklarımızın ve dinlediklerimizin çoğu, kişisel bir görüş olmaktan öteye gitmiyor. (V) Tüm kültürlerde bunları tanımlayan ve sınıflayan değer yargıları oluşmadan, söylenenlerin hiçbirini geçerli sayamayız.
9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede öznel bir değerlendirme yapılmıştır.
B) II. cümlede, I. cümledeki düşünce örneklendirilmiştir.
C) III. cümlede bir çıkarım yapılmıştır.
D) IV. cümlede bir genelleme yapılmıştır.
E) V. cümlede bir durum koşula bağlanmıştır.

Öğretmen olmanın, o küçücük çocukların hayatlarına dokunmanın benliğinde bıraktığı derin iz, zaman ilerledikçe onu daha mutlu eder olmuştu. Öğrencilerine yeni şeyler öğretme hazzı, geçmişine olan özlemini çoktan alıp götürmüştü.
10. Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz düşmesi
B) Ünsüz türemesi
C) Ünlü daralması
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü düşmesi

Edebiyat-estetik bağlantısı üzerinde duran
                          I
Tanpınar, gençlik yıllarından hayatının sonuna
                                   II                  III
kadar denilebilir ki yalnız güzel eserleri

önemsemiş, onlardan daha üstün bir değerin
IV                       V
varlığını tanımamıştır.
11. Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangileri hem yapım hem de çekim eki almıştır?
A) I ve II B) I ve IV C) II ve IV
D) III ve V E) IV ve V

(I) Arkeologlar yeni kalıntılar ortaya çıkarmak ve daha fazla bilgi elde etmek için teknolojik gelişmelerden yararlanıyorlar. (II) Ama geçmişte olup bitenler hakkındaki her şeyi tam olarak bilemeyecekler. (III) Zira eski kalıntıların önemli bir bölümünün, zamanın yok edici gücüne dayanamadığını görebiliyoruz. (IV) Geçmişe ait düşünceler ve inançlar gibi çok önemli şeyler, hemen hemen hiç iz bırakmadan yitip gidebiliyor. (V) Bu yüzden arkeologlar, buldukları en küçük parçalar üzerinde büyük bir dikkatle çalışıyorlar.
12. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinin öge sıralanışı “özne – zarf tümleci – yüklem” şeklindedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

13. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler tür bakımından aynıdır?
A) Bu yaşıma kadar dedemin hasta olduğunu hiç görmedi.
    Tek başına kaldığı zamanlarda hasta düşünceler beynini kemiriyordu.
B) Bütün bu sorumlulukları yalnız göğüslemen işini zorlaştırır.
    Yarınki toplantıyla ilgili düşüncelerimi yalnız sen biliyorsun.
C) Akşamüzeri tepeler uzaktan bakır bir zirve gibi görünüyordu.
    Güneşin ışıkları vurdukça ışıl ışıl parlıyordu bakır saçları.
D) Ahmet’le Hüseyin’i yan yana gördüğünü akşam söylemişti.
    Akşam günün bütün telâşını bitirmiş; şehre bir sakinlik getirmişti.
E) Nasıl olur da bana yapılanları bildiği hâlde hâlâ beni suçlar?
    Atandığım yerin nasıl bir ortamı olduğunu merak ediyordum.

Hayatta çalışmaktan hiç korkmadım ama yaşlanmak zor iş. Her gün yeniden kurulan dünyaya biraz daha eskimiş olarak uyanıveriyor kendi içinde insan.
14. Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İsim ve fiil cümleleri vardır.
B) Tezlik fiili kullanılmıştır.
C) İsimden fiil yapan ek vardır.
D) Geçişli yüklem vardır.
E) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.

(I) Küçük Asya’nın en fark edilemeyen noktası Anamur… (II) Dâhil olduğu bölgenin sanki dışında, karadaki ada misali yalnız kalmış bir yer. (III) Hakkında etraflı bilgi edinmek için kaynakları karıştıran birine küçük çapta bir hayal kırıklığı da yaşatabilir. (IV) Çünkü keşfedilmemiş gibi gizemli. (V) Kimsenin tanımadığı ama anlatacak çok şeyi olan bir yabancı gibi…
15. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede derecelendirme zarfı vardır.
B) II. cümlede sıfat-fiil kullanılmıştır.
C) III. cümlede kişi zamiri bulunmaktadır.
D) IV. cümlede edat kullanılmıştır.
E) V. cümlede bağlaç yer almaktadır.

Her zamanki gibi bir sabahtı. O gün de yandaki taş binanın yüksek tavanlarına ve eskimiş pencerelerinden odaya sızan renk renk ışıklara merhaba demişti.
16. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgi ekiyle türemiş sıfat
B) İkilemeyle oluşmuş sıfat
C) Belgisiz sıfat
D) İşaret sıfatı
E) Sıra sayı sıfatı

Büyük İskender… Kimileri , onu insanlığın iyiliği
                                    I
uğruna zaferden zafere koşan bir ülkü adamı

olarak görmüştür. Kimileri de davranışlarının ,
                                                             II
nedeninin katıksız bencillik olduğunu , ateşli
                                                   III
tutkusunun onun yolunu aydınlattığını

düşünmüştür. Bazıları, oynamış olduğu büyük

oyunda sürdüğü her taşın , yaptığı her
                                      IV
hamlenin ona muazzam bir zekâ tarafından

dikte edildiği görüşündedir. Bazılarıysa onun,

düşünmeden , kendine çok güvenerek talihini
                   V
güle oynaya izlediğine inanmıştır.
17. Bu parçadaki numaralanmış virgüllerden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Yazma sadece Orta Doğu’nun Mısır ve
                             I
Mezopotamya gibi oldukça büyük uygarlıklarına
                               II
Özgü bir eylem olagelmişken Homeros denen
                           III
dev; MÖ IX. Veya VIII. yüzyıl içinde, tarihin

derinliklerinden gelen tüm destanlardan,

efsanelerden ve masallardan aldıklarını
bir senteze kavuşturdu ve bize daha önce hiç
                                                             IV
kimsenin kapılarını aralamadığı sıradışı insanlık
                                                V
serüvenleri anlattı.
18. Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Türkiye’nin konut mimarisine yönelik farkındalığı 1970’lerde kurumsallaşmaya başladı. (II) 1973 yılında çıkarılan Eski Eserler Kanunu ile cami, kervansaray, hamam gibi yapıların yanı sıra yöresel konutlar ve kentsel sit alanları da koruma altına alındı. (III) Ardından 1976 yılında, eski evlerin korunması için Türkiye Tarihî Evleri Koruma Derneği kuruldu. (IV) Derneğin amacı, tarihî evlerin ortak bir kültürel mirasın parçası olduğunu halka göstermekti. (V) Evlerin bakımına katkı sağlamak adına ev sahiplerine yardımda bulunmak da derneğin öncelikleri arasındaydı. (VI) Türkiye Tarihî Evleri Koruma Derneği için son derece anlamlı bir logo tasarlandı. (VII) Osmanlı Dönemine ait tipik ahşap bir evin kolonlarla desteklenmiş üst katının silüeti logoda yer almaktaydı.
19. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI

(I) Egzistansiyalizm bir felsefe sistemidir. (II) Alman filozofu Heidegger tarafından ortaya atılmış, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünürü ve romancısı Sartre’ın benimsemesi ve edebiyata uygulamasıyla bütün dünyaya yayılmıştır. (III) Egzistansiyalist eserlerde standart karakterler yoktur, durumlarla karşı karşıya kalmış insanlar vardır. (IV) Karar verme özgürlüğüne sahip olan bu insanlar, karşılaştıkları durumlarda yaptıkları işlerle kendi özlerini yaratırlar.(V) Egzistansiyalist eserlerdeki insanların belirli davranış biçimleri olmadığı için yapacakları işler önceden kestirilemez. (VI) Bu bakımdan roman örgüsü, okurların merakını sürekli uyanık tutacak şekilde düzenlenir.
20. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI

(I) Bir oyun ya da senaryo, bir hamlede yaratılmaz; yazarının zihninde, birdenbire ve bütünüyle belirmez. (II) Yazarın ilk çabalarıyla ortaya çıkan, en fazla, ilkel bir taslaktır. (III) Yazar, göstermeye dayalı eserini adım adım geliştirerek ona son biçimini verir. (IV) En ilkel kurgu bile bir birikimin ürünüdür. (V) Bu sürecin uzunluğu, yazarın hazırlığına ve çalışma tarzına bağlıdır.
21. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Her iki yanı ağaçlarla kaplı bir ırmağın ve gitgide silinen gecenin kıyısında sessiz sedasız yürüdük. Acı bile duyulamayacak kadar soğuk, çöllerden daha ıssız bozkırda ışığın gülümseyişini bekledik. Sırlarla dolu ama her günü bayram şehirlerde yitirdik kendimizi. Serçeler gibi uzaktan izledik bu güzelliği.
22. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Açıklama B) Benzetme C) Kişileştirme D) Betimleme E) Karşılaştırma

Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık. Misafirlerden biri elindeki kitabı karıştırıyor, bir başkası da odanın köşesindeki gösterişli piyanonun tuşlarına dokunuyordu. Bu sırada ev sahibi, bana taslak hâlindeki şiirini okudu ve ne düşündüğümü sordu. Ben, şiir bitmeden bir şey dememe imkân olmadığını söyledim. Arkadaşım da şiiri değil de içindeki düşünceleri nasıl bulduğumu sordu. Ben de şiir, sözcüklerle resim yapma sanatıdır, dedim ve Mallarme’nin Degas’ya verdiği “Şiir düşüncelerle değil, sözcüklerle yazılır.” yanıtını hatırlattım.
23. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Örneklemeden yararlanılmıştır.
C) Öykülemeye başvurulmuştur.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Tanık gösterme vardır.

(I) Dinlemeyle ilgili bütün incelemeler, dinleyicinin, mesajın içeriğine odaklanmasının önemine işaret eder. (II) Çoğu zaman konuşmacıyı dinlemez yalnızca dinlemiş gibi görünürler. (III) Buna karşılık iyi dinleyiciler söylenen her şeyde ilginç ve faydalanılacak bir şey bulmaya çalışırlar. (IV) Burada benim ihtiyacım olan hangi bilgiler var? (V) Söylediklerinde yeni bir şey var mı? (VI) Bu tür sorular bizim ana yoldan ayrılmamamızı sağlar.
24. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Fakat kimi dinleyiciler bir konuşmacının mesajını aktarmasına nadiren fırsat verirler.” cümlesi getirilmelidir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Bir süredir takip ettiğim eleştirmen, eser değerlendirmelerinde genellikle nesnel ölçütler kullanmıyor. (II) Bir eser hakkında ulaştığı yargılar havada kalıyor. (III) Bir gün beğendim dediğine başka bir gün beğenmedim demesine, bu yüzden şaşırmıyorum. (IV) Okur, bunları örnekleriyle görmek ister. (V) Ne var ki son zamanlarda dergiler, eleştiri dünyasına hiçbir katkısı olmayan yazılarla dolu.
25. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Oysa gerçek eleştirmen eserle ilgili yargılarını gerekçelere dayandırır.” cümlesi getirilmelidir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

“Kalbim Unut Bu Şiiri” diye yazarken bile “Kalbim Unutma Bu Şiiri” diyen bir ses duyulur sözcüklerin arasından. Neşet Ertaş’ın “Kalpten kalbe bir yol vardır, görünmez.” dediği gibi… Ahmet Telli, kalbiyle yazar, kalbe yazar ve yazdıkları kalbe ulaşır. Gönül adamı dedikleri türden bir genişlik değildir bu. Tüm yaşadıklarına ve acılara rağmen hüzünle gülümseyen bir şiirin, düşünceyi ihmal etmeden genişlemesi, soluk almasıdır, sözünü ettiğim. Bu, olsa olsa Telli’nin kalp coğrafyasının büyüklüğü ve enginliğinden kaynaklanır.
26. Bu parçada Ahmet Telli’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmiştir?
A) Duygu dünyasına B) Sözcük evrenine
C) Yenilikçi tavrına D) Şiirinin kurgusuna
E) Sanatsal tutumuna

Fotoğrafçının işi, sürekli bir seçim yapmaktır. Seçtiği ya da seçmediğidir, başarısını belirleyen. Seçmek bir zorunluluktur onun için. Kadraja dâhil ettikleri ve etmedikleri, çekeceği an, hareket etkisi… Seçtiklerinin oluşturacağı duygu ve düşünce tercih sebebidir fotoğrafçı için.
27. Bu parçada fotoğrafçının yaptığı işle ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Konularını etkileyici olaylardan ve kişilerden çıkarma
B) Zaman içerisinde belirli bir deneyim düzeyine erişme
C) Dış dünyaya sürekli bir ayıklama eylemiyle yaklaşma
D) “An”ı yakalarken insanda etkili hareket hissi uyandırma
E) Fotoğraflar aracılığıyla tarihin kadrajına notlar düşme

Toplum ile sanat arasında öyle bir bağ vardır ki bir toplumun bütün özelliklerini onun sanatsal birikiminde okumak mümkündür. Sanat, sanatçının iç dünyasını dışa yansıtan ayna olduğu gibi, toplumların da aynasıdır. Sanatçı içinde bulunduğu toplumu etkilemekle kalmaz, toplumsal koşullardan da büyük ölçüde etkilenir. Bu dengenin kurulup işlediği toplumlarda, birikim ve değerler gelecek kuşaklara sanat aracılığıyla taşınabilir.
28.Bu parçadan hareketle aşağıdaki yorumlardan hangisi yapılamaz?
A) Her sanat eseri bir ruhun ifadesi, bir şahsiyetin göstergesidir.
B) Sanatçı toplumun değişim ve dönüşümüne öncülük edebilecek bir konumdadır.
C) Toplumların geçmişine ait özellikler ve gelişmeler sanat eserlerinde gözlemlenebilir.
D) Sanat ve toplum arasında göz ardı edilemeyecek kadar güçlü bir ilişki vardır.
E) Gelecek nesillerin beğenisi sanat eserinin tasarımında belirleyicidir.

Genlerimizde kayıtlı olan göz ve saç rengi gibi özelliklerin kodları kesindir. Herhangi bir travma veya sıkıntı hâlinde yakalanma riskine sahip olduğumuz rahatsızlıklar da genlerimizde yer alır. Örneğin aynı olay karşısında kimimiz kalp krizi geçirme riskine sahipken kimimiz depresyona girme eğilimindedir. Burada dikkat edilmesi gereken, genlerimizde kayıtlı olan şeyin “risk” veya “eğilim” olup olmadığıdır. Yani mutlaka kalp krizi geçirilecek diye genlerimizde kesin bir kod yoktur. Yaşadığımız herhangi bir olumsuzluk sonrasında yakınlarımızdan göreceğimiz destek, peşi sıra gelen güzel bir olay, bakış açımızın değişmesiyle olaya yüklediğimiz yeni anlam; bizi karamsarlıktan uzaklaştırarak farklı bir tarafa da yönlendirebilir.
29. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Bazı fiziksel özellikleri taşıyan genlerin değişmeyen kodları bulunabilir.
B) Benzer durum karşısında kişilerin yaşayacakları olumsuzluklar farklılık gösterebilir.
C) Genlerde risk olarak kodlanan özellikler, çevre etkileşimi sonucunda değişebilir.
D) Üzücü olaylar sonucunda oluşabilecek durumlar, genlerden kaynaklanabilir.
E) Genlerde yer alan risk faktörleri insanların olaylara bakışını etkileyebilir.

Sevgili arkadaşlarım, öykülerinizde güzel bir cümle bulup sonra onun sürüklediği yere gitmek gibi bir illet tespit ettim. Öncelikle şunu söylemek zorundayım: Cümlelerinize âşık olmamalısınız! Sözlerimi tuhaf bulmayın. Her yazar, bulduğu bir sözcüğe hatta kurduğu bir cümleye âşık olmaz mı? Olur. Bazen hoştur bu ama iyi yazar, silkinip kendine gelendir. Haydi diyelim ki kendinize gelemediniz, o hâlde kaybolacağınızı bilin. Kaybolmayın! Ha, kaybolmak da bir tercih dediniz. O zaman da keşiflerle dönün. ………….
30. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Genç kalemlerin bu yaygın hastalığa tutulması olağan bir durumdur
B) Zaten edebiyat, daha önce duyulmamış, özgün parçaların bileşimidir
C) Ulaşmayı hedeflediğiniz eseri sevmek zorunda olduğunuzu da aklınızdan çıkarmayın
D) Uyandırmak istediğiniz imgeye hizmet edecek şekilde sunun ayrıntıları
E) Dilin size verdiği gücün büyüsüne kapılıp gitmemeye de gayret edin

En basitinden en karmaşığına kadar birçok buluş, hayata geçmeden önce uzak bir hayalden ibarettir. Bu noktada yapılamaz, gidilemez gibi sınırlamalar insanları bir anlamda tahrik eder. ………….. Çünkü olanaksıza boyun eğmeme, meydan okuma içgüdüsel bir davranıştır. Kuşkusuz cesaret, bilimde olmazsa olmazlardan biri ve bilim insanlarında itici güç oluşturan bir unsur. Popper, olanaksızı deneyen bilim insanlarını “cesur tahminler yapan ve kendi tahminlerini çürütme yolunda ciddi çabalar gösteren kişiler” olarak tanımlar.
31. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Olmaz deneni gerçekleştirme isteği, insan doğasındaki temel unsurlardandır
B) En uzak ihtimaller bile yoğun bir çabayla günün birinde gerçeğe dönüşür
C) Çok bilinen bir atasözü, talihin cesur insanlardan yana olduğunu söyler
D) Bilimdeki her buluş ve yenilik, doğanın engellerine bir meydan okumadır
E) Bilimsel başarının temelinde öğrenme isteği ve kişisel gayret vardır.

32. Yaşı ilerledikçe insan çocukluğunun bahçelerini nerede arar? Belleğimiz bizi ninnilere, saklambaç oyunlarına, uçurtmaların iplerine nasıl götürür? Nasıl canlanır çocukluktaki eski çarşılar, panayır yerleri, bayram sabahları? Bizi bir yerlerde bekler mi buğday başakları arasına yuvasını yapan tarla kuşu? Yoksa büyüdüğümüz için ödediğimiz bedel kaybetmek midir doğduğumuz evi, sokağı, köyü? Yitirdiysek eğer, nasıl yaşatmalı onları anılardan çıkarıp?
Bu parçada;
I. sitem,
II. hüzün,
III. özlem
duygularından hangileri belirgindir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II
D) I ve III E) II ve III

Andy Weir aslında bir bilgisayar programcısı ama hayat hikâyesinin bizi daha çok ilgilendiren yanı, çocukluğundan beri bilim kurgu edebiyatına tutkun olması. Yazıp çizmeye de genç yaşlarda başlıyor. Tamamladığı ilk roman taslağı yayınevinden ret cevabı alınca bu kitabı kendi sitesinde yayımlıyor. Sonrası tam bir başarı hikâyesi. Büyük ilgiyle karşılanan kitaba yayınevlerinden teklifler yağıyor. Okurlar tarafından 2014’ün en iyi bilim kurgu romanı seçilen kitap, bol övgü ve birçok ödül alıyor. En nihayetinde, romanın yayın hakları da satın alınıyor ve sinemaya uyarlanıp dünyanın birçok ülkesinde gösterime giriyor.
33. Bu parçada Andy Weir ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Esas mesleği dışında başka bir işle meşgul olduğuna
B) İlk yazma denemelerine erken yaşlarda başladığına
C) Karşılaştığı sorunu aşmak için bir çözüm geliştirdiğine
D) Okumaktan hoşlandığı türde başarılı bir yazar olduğuna
D) Eserini sinema izleyicisini düşünerek kaleme aldığına

Günümüzde kara parçalarının sekizde biri gibi önemli bir kısmı koruma altına alınmış durumdadır. Dünyada yüz binin üzerinde koruma alanı bulunmaktadır. Bunların kapladığı alan, Çin ve Hindistan’ın toplam büyüklüğüne eşittir. Bu alanların tarihte hiç görülmediği kadar büyük olması, yaşama alanlarını korumanın bir zorunluluk olduğu anlayışının geliştiğine işaret ediyor. Dahası bu genişleme, endüstriyel gelişmeye de bir engel teşkil etmiyor. Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği, bir raporunda yaşam alanlarını koruma altına almayı, doğanın korunmasına yönelik yapılmış en önemli yatırım olarak gösteriyor.
34. Bu parçada koruma alanlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünyanın dikkate değer bir bölümünü içine aldığına
B) Doğayı korumada uygun bir yol olarak görüldüğüne
C) Sanayi üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmadığına
D) Toplumların geçmişte bu konuya önem vermediğine
E) Dünyayı koruma gerekliliğinin bir sonucu olduğuna

Erteleme, zor veya istenmeyen işlerden kaçınma, hepimizin zaman zaman içine düştüğü bir durum. Belirli işleri “sonra” yapmaya karar veririz. “Sonra” geldiğinde ise bir sonraki “sonra”ya geçeriz. Bu durum, her erteleme kararının verdiği anlık ferahlamayla bir süre böyle devam eder. Ancak öyle bir an gelir ki erteleyecek “sonra”mız kalmaz. İşte o zaman bir sıkıntı kendini gösteriverir ve panik içinde çalışmaya koyuluruz.
35. Bu parçadan hareketle “erteleme”yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Yaygın görülen bir davranış biçimi olduğu
B) Kısa süreli bir rahatlık sağladığı
C) Önüne geçilemeyen bir rahatsızlık olduğu
D) Kişiler üzerinde benzer etkiler yarattığı
E) Belli bir sürecin ardından son bulduğu

Yakın zamanda hiç Balkan kökenli bir yazarın romanını okudunuz mu? Veya Balkan kökenli bir yazar ismi sorulsa bir çırpıda cevaplayabilir misiniz? Muhtemelen sayacağınız isimlerin çoğu eserlerini ya İngilizce ya Fransızca ya da Almanca yazmıştır. İsmail Kadare, Herta Müller, Norman Manea, Elias Canetti, Miroslav Penkov… Listeyi daha da uzatabiliriz. Aralarında ödüllü hatta Nobel ödüllü yazarlar da var. Fakat kendi dillerinde eser veren Balkan kökenli yazarlar gölgede kalmıştır. Kendi içindeki bütünlüğü ve çeşitliliği ile Balkan edebiyatını temsil etseler de yabancı okurlar için hâlâ bilinen yazarlar arasında değiller maalesef.
36. Bu parçada Balkan edebiyatı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarların kültürel zenginliği sergileme kaygısı taşıdığına
B) Kimi yazarların ana dillerinden başka dillerde yazmayı tercih ettiğine
C) Dünya çapında başarı kazanmış yazarların bulunduğuna
D) Yabancı okur kitlesi tarafından yeterince tanınmadığına
E) Yerel dillerde yazılmış eserlerin gerekli ilgiyi görmediğine

37.-38. soruları aşağıdaki parçaya cevaplandırınız

(I) XV. yüzyılın ikinci yarısında Erzgebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg’de gümüş yatakları bulundu. (II) Böylece gümüş miktarında muhteşem bir artış oldu ve dönemin pek çok darphanesi bu madenle dolup taştı. (III) Gümüş bolluğu Avrupa’da para basımının çehresini değiştiren bir reforma da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik’te başlayan bu reformla birlikte ilk kez ince, yassı Orta Çağ sikkelerinden daha kalın ve sağlam sikkeler basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa’daki sikkelerin tümü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkeler öylesine inceydi ki bir elin parmakları arasında kolayca kırılabiliyordu. (VII) Oysa Venedik’teki yeni sikkeler kesinlikle kıvrılıp bükülemeyecek kalınlığa sahipti.
37. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır.
B) II. cümlede öznellik söz konusudur.
C) III. cümlede genelleme yapılmıştır.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır.

38. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine 36. Bu parçada Balkan edebiyatı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Farklı bölgelerde bulunan gümüş kaynaklarına
B) Gümüş madeninin para basımındaki rolüne,
C) Venedik’te basılan paraların niteliklerine
D) Darphanelerin teknik açıdan özelliklerine
E) Avrupa’da basılan paralardaki değişikliklere

39.-40. soruları aşağıdaki parçaya cevaplandırınız

(I) Dünyada bilinen en eski halı, Orta Asya’da Pazırık Kurganı’nda bulunan halıdır. (II) Bugün Rusya’daki Hermitage Müzesi’nde korunan bu halı, Türklerin göçebe alışkanlıklarını açıkça gözler önüne seriyor. (III) Yaklaşık 2600 yıl önce dokunan bu halıdan günümüze kadar binlerce çeşit halı dokundu. (IV) Bu halılar sadece ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmadı, aynı zamanda her bir ilmeğinde insana ait tüm duyguları desenlerle, renklerle veya sembollerle ortaya koydu. (V) Bugün hâlâ duyguların tercümanı olmaya devam eden Türk el dokuma halıları ilk kez 1843 yılında Sultan Abdülmecit tarafından Hereke’de kurulan fabrika ile adını tüm dünyaya duyurdu.
39. Bu parçadan kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sultan Abdülmecit Türk halısını dünyaya tanıtmada öncü rol oynamıştır.
B) Pazırık’ta bulunan halı, dünyada dokunmuş ilk Türk halısıdır.
C) Türk halıları, XIX. yüzyıla kadar Rusya haricindeki ülkelerde bilinmiyordu.
D) Türk halı dokumacılığında işlevsellikten çok estetik ön plandadır.
E) Halı dokumacılığının, Türk göçebe kültüründe vazgeçilmez bir yeri vardır.

40. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişisel görüşe yer verilmemiştir?
A) I ve II B) I ve III C) II ve III
D) II ve IV E) III ve V


2017 TÜRKÇE CEVAP
1 D 13 C 25 C 37 C
2 D 14 D 26 A 38 D
3 C 15 C 27 C 39 A
4 E 16 E 28 E 40 B
5 B 17 B 29 E
6 B 18 E 30 B
7 B 19 E 31 A
8 A 20 B 32 E
9 C 21 D 33 E
10 C 22 A 34 D
11 B 23 B 35 C
12 D 24 A 36 A

 KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız


EDEBİYAT-2018


1. Dünya çapındaki bazı çevre sorunları, ………….ilkesine en açık kanıtları sunuyor. Karadeniz'in öbür tarafında, Kiev civarında kurulan nükleer reaktör, İzmir'deki çay tiryakisini neden ilgilendirsin? Ama ilgilendiriyor. Tropik ormanların tahribi, ozon tabakasının incelmesi ve sera etkisi ……….. değil midir?
1. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) dünyanın değişimi - artık hemen hepimizin bildiği tehditler
B) doğanın bütünselliği - tüm dünya insanlarının ortak sorunu
C) evrenimizin hassaslığı - üzerine konuşulmaya değer konular
D) kelebek etkisi - Türkiye'de de karşılaştığımız problemler
E) hassas ayarlar - doğanın sonsuz cömertliğinin sonuçları

(I) Bir araştırmada kendinden yaşça küçük veya büyük kardeşi olan çocuklar ile yalnızca bir ikiz kardeşi bulunan veya hiç kardeşi olmayan çocuklar incelenmiştir. (II) Bu çalışma sonucunda tek çocukların ve yalnızca ikiz kardeşi olan çocukların bazı zihinsel aktivitelerde, küçük veya büyük kardeşi olan çocuklara oranla daha başarısız oldukları görülmüştür. (III) Böylece çocukların kendilerinden yaşça küçük veya büyük kardeşleriyle etkileşiminin, yaşıtlarıyla olan iletişiminden daha önemli olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. (IV) Zihinle ilgili araştırmalarda “kardeş avantajı” olarak adlandırılan bu durumun nedenlerine yönelik çeşitli varsayımlar geliştiriliyor. (V) Farklı yaşlardaki kardeşler arasında kurulan usta çırak ilişkisi, bu önermelerden sadece biri.
2… Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede araştırmanın kimler üzerinde yapıldığından söz edilmiştir.
B) II. cümlede çalışma sonuçları, karşılaştırmaya dayalı olarak ifade edilmiştir.
C) III. cümlede araştırma bulgularına bağlı olarak bir çıkarım yapılmıştır.
D) IV. cümlede zihinle ilgili çalışmaların henüz tamamlanmadığı belirtilmiştir.
E) V. cümlede araştırma sonuçlarına dayalı bir öneride bulunulmuştur.

Osmanlı coğrafyasına yolu düşen seyyahların tamamı; devletin büyüklüğünü, halkın medeni hayat şartlarını, şehirlerin güzelliğini, kurum ve kuruluşların intizamını öve öve bitiremezler.  Kusursuz işleyen bu sistem; toplamı 15 milyon kilometrekare tutan bir devleti yaşatıyor, içinde 12 eyalet barındırıyordu.
3. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İkilemelere yer verilmiştir.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Nicel verilerden yararlanılmıştır.
D) Öznel ifadeler kullanılmıştır.
E) Örneklerden yararlanılmıştır.

Hemingway gibi bir yazarın söyledikleri kadar söylemedikleri de önem taşır. Yazılarındaki yoğunluğu hem kelimeleriyle hem de sessizliğiyle sağlar. Hemingway'in kendi deyimiyle buz dağına benzettiği yazıları, ilk bakışta kendisini kolayca ele vermez.
4. Bu parçaya göre Hemingway'in yazılarındaki en belirgin özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün bir bakış açısı taşıması
B) Hayal ögelerinden yararlanması
C) Anlam derinliğine sahip olması
D) Üretimi için uzun zaman gerektirmesi
E) Okuyucunun ilgi alanına girmesi

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü
Çobanın sütedir koyun güttüğü
Toprağın Hâbil’i kabul ettiği
Şüphesiz yüzünün yumşaklığından
5. Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Telmih sanatına başvurulmuştur.
B) Sarma kafiye düzeninde yazılmıştır.
C) Redife yer verilmiştir.
D) Yarım kafiye kullanılmıştır.
E) 11 ’li hece ölçüsüyle yazılmıştır

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...

Velhâsıl o rü’yâ duruyor yerli yerinde!
6. Bu dizeler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Şiirde ahenk unsurlarına yer verilmiştir.
B) Çapraz kafiye düzeninde yazılmıştır.
C) Yaşama sevinci teması işlenmiştir.
D) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
E) Görsel ögelere yer verilmiştir.


Bir gazele ait üç beyit şu şekildedir:
I. Ne denlü ağlasa zâr olsa âşık
   Açılsa gülse gül-zâr olsa dilber
II. Cefâyı az kılsa Hayretî’ye
     Sözüm bu kim vefâ-dâr olsa dilber
III. Öpülse yâr ile yâr olsa dilber
      Koculsa râm-ı dil-dâr olsa dilber
7. Bu beyitlerin şiirde yer alma sırası aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) I - III - II B) II - I - III
C) II - III – I D) III - II - I
E) III - I - II

8. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen edebî sanat yoktur?
A) Aramazdık gece mehtâbı yüzün parlarken
     Bir uzak yıldıza benzerdi güneş, sen varken (Tenasüp)
B) Gül gülse dâim ağlasa bülbül acep değil
    Zîrâ kimine ağla demişler kimine gül (Tezat)
C) Yûsuf'u gerçi görenler ellerin kestiler
    Gün yüzün gördü senin şakk oldu bedrin ayası (Telmih)
D) Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak
    Rüyâlarım kadar sâde güzeldin (Teşbih)
E) Senin yanındayken, avuçlarımda
    Suda sabun gibi eriyor zaman (Teşhis)

Her beyti başlı başına bağımsız bir şiir olmakla birlikte bütün beyitleri arasında bir duygu ve düşünce birliği bulunan şiirlere Divan edebiyatında …………. denir. Örneğin Fuzûlî’nin gerek Divan’ında gerekse ………… mesnevisinde bu türden şiirlerin sayısı oldukça fazladır.
9. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) yek-ahenk gazel - Leyla vü Mecnun
B) rindane gazel - Şikâyetname
C) âşıkane gazel - Rind ü Zâhid
D) yek-avaz gazel - Hadikatü’s-Süeda
E) beytü’l gazel - Beng ü Bade

“Kuşların dili” anlamına gelen ve mesnevi nazım şeklinde yazılmış olan ………. adlı eser, İranlı şair Feridüddin Attar tarafından kaleme alınmıştır. İçinde tasavvufi hikâyeler bulunan eserin Türkçe uyarlaması, yazıldığı dönemin dil özelliklerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
10. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Makâlât B) Gan'bnâme
C) Mantıku’t-Tayr D) Dânişmendnâme
E) Atebetü’l-Hakâyık

Zühre’nin annesi sihirbazı çağırıp durumu anlattı: “Padişah, Zühre’yi Tahir’e verecek, ben buna razı değilim. Tahir, vezir oğlu; benim kızım padişahlara layıktır. Bir ilaç ile padişahı Tahir’den soğut...” dedi. Padişah, sihirbazın hazırladığı şerbeti içince Tahir’den soğudu ve onu saraydan kovdu. Tahir ile Zühre birbirinden ayrılınca gece gündüz ağlaştılar. Zühre’nin aşkından deliye dönen Tahir, eline sazını alıp bağlara ve bahçelere gidip türküler söylemeye başladı:

“Yârden ayrılmaklığım figândır
Dîdelerim pürnem, kaddim kemândır
Tan etmeyin dostlar âh u zârıma
Dostu görmeyeli hayli zamandır”

diyerek gönlünü avutmaya çalışıyordu. Bazen de aklına gelen türküleri yazıyor ve geçtiği yerlerde bırakıp gidiyordu. Bu şiirler başkalarının eline geçince aşkları bütün şehre yayıldı. Yaşlı kadınlar bu şiirlerden bazılarını Zühre’ye de götürüyorlardı.
11. Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Bir halk hikâyesinden alınmıştır.
B) Mensur ve manzum parçalar içerir.
C) Ait olduğu dönemin dil özelliklerini yansıtır.
D) Nesil çatışması üzerine kurulmuştur.
E) Olağanüstü ögeye yer verilmiştir.

XVIII. yüzyılda yaşamış Klasik Türk edebiyatı şairidir. Sebk-i Hindî'nin önemli temsilcileri arasında gösterilir. Genç yaşta divan sahibi olmuştur. Divan şiiri geleneğinin son büyük temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Mesnevi yazma gücünü alegorik bir eser olan Hüsn ü Aşk adlı eseriyle ispat etmiştir.
12. Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nâbî B) Nedîm C) Şeyh Gâlip
D) Şeyhülislam Yahyâ E) Hayâlî

Gözle konşu hakkını dinle beni
İster isen Hak seve dâ’im seni
Kırma gönlün hoş geçin mü’min isen
Dü cihânda olmak istersen esen
Konşusunu kim ederse bî-huzûr
Dü cihânda Hak anı ede kusûr
13. İçerik özelliklerinden hareketle bu beyitlerin aşağıdaki metin türlerinin hangisinden alındığı söylenebilir?
A) Surnâme B) Pendnâme
C) Kıyafetnâme D) Seyahatnâme
E) Gazavatnâme

14. Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı eseriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişiler, eğitim düzeylerine göre konuşturulmuştur.
B) Gülmece yoluyla toplumsal eleştiri yapılmıştır.
C) Kişilerin adlarıyla sosyal ve kişisel özellikleri arasında bağ vardır.
D) Batılılaşmanın olumsuz yönlerini yerme amacıyla yazılmıştır.
E) Tipleştirmeye dayalı bir tiyatro anlayışını yansıtmaktadır.

Yazar, bu romanda kıskançlık konusunu ele alır. Eser, yazarın ölümünden sonra arkadaşı Mahmud Sadık tarafından Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanmıştır. Edebiyatımızda natüralizm akımının etkilerinin görüldüğü ilk roman olarak kabul edilir. Romanın başlangıcında iki aile vardır: Eşini kaybetmiş, kızıyla beraber oturan Şevket Efendi’nin ailesi ve babasını birkaç sene evvel kaybetmiş, annesi Münire Hanım’la birlikte oturan Suphi’nin ailesi.
15. Bu parçada söz edilen yazar ve eseri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Namık Kemal - İntibah
B) Recaizade Mahmut Ekrem - Araba Sevdası
C) Ahmet Mithat Efendi - Felâtun Bey ile Râkım Efendi
D) Sami Paşazade Sezai – Sergüzeşt
E) Nabizade Nazım - Zehra

  • Servetifünun Dönemi bağımsız yazarlarındandır.
  • Roman ve öykülerinde ince bir mizah vardır.
  • Eserlerinde eski yeni çatışması, yüzeysel Batılılaşma ve aile geçimsizliklerini işlemiştir.

16. Aşağıdakilerden hangisi, bazı özellikleri verilen yazara ait eserlerden biridir?
A) Şık B) Kırık Hayatlar
C) Sözde Kızlar D) İstanbul’un İç Yüzü

  •  Sanatlı, süslü bir dil ve anlatımdan kaçınılmıştır.
  • Söyleyişte ve anlatımda hitabet tonu egemendir.
  • Şiirlerde lirik bir söyleyişten ziyade didaktik bir yaklaşım tercih edilmiştir.
  • Halk şiiri nazım şekilleri ve hece vezni kullanılmıştır.

17. Bazı özellikleri verilen edebî dönem veya topluluk aşağıdakilerden hangisidir?
A) Millî Edebiyat B) Servetifünun
C) Garip Hareketi D) Tanzimat
E) Fecriati

“Yeni yapılmış büyük bir apartmanın dokuz odalı bir bölüğünde oturuyoruz. Bu bölüğü Ayaşlı İbrahim Efendi adında biri tutmuş, isteyenlere oda oda kiraya veriyor.” cümleleriyle başlayan romanın yazarı, bu odalarda oturan insanları anlatarak bize Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Ankara’dan toplumsal bir kesit sunuyor. Romanda bir yandan dönemin alt ve orta kesiminin günlük yaşantısı ve değer yargılarındaki değişimler sergilenirken öte yandan bürokrasiye yönelik eleştiriler dile getiriliyor.
18. Bu parçada söz edilen romanın yazarı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Peyami Safa
B) Mithat Cemal Kuntay
C) Memduh Şevket Esendal
D) Ahmet Hikmet Müftüoğlu
E) Refik Halit Karay

Toplumsal gerçekçilik akımının sanatkâr hikâyecisidir. Halk şiiri geleneğini sürdüren ürünlerle edebiyat dünyasına giren yazar, sonradan hikâyeye geçmiştir. Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk adlı kitaplarda hikâyelerini toplayan yazarın üç de romanı vardır. Edebiyat ve sanatın bir nevi propaganda olduğunu belirten yazara göre sanatın bir tek ve açık maksadı vardır: "İnsanları daha iyiye, daha doğruya, daha güzele yükseltmek ve insanlarda bu yükselme arzusunu uyandırmak."
19. Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sabahattin Ali B) Ahmet Hamdi Tanpınar
C) Haldun Taner D) Kemal Tahir
E) Tarık Buğra

Kuşak çatışması, Millî Edebiyat Dönemi Türk romanında yaygın olarak görülen temalardan biridir. Dönem romanlarında kuşaklar arasındaki görüş, duygu ve yaşayış ayrılıkları üzerinde durulmuş; bu ayrılıklardan kaynaklanan toplumsal çözülmeler ele alınmıştır.
20. Bu parçada söz edilen durum, aşağıdaki roman kişilerinin hangileri arasında vardır?
A) Naim Efendi ile Seniha
B) Nur Baba ile Celile Bacı
C) Ahmet Celâl ile Emine
D) Vehbi Dede ile Rabia
E) İhsan ile Ayşe

…………hayatının sonuna doğru şiir kitaplarının adlarından içinde yer alacak şiirlerin sırasına kadar bütün ayrıntılarla ilgilenmişse de şiirleri ancak ölümünden sonra kitaplaşabilmiştir. 1961'de yayımlanan ………. adlı kitabı, şairin en tanınmış eseridir. Adını, kitabın ilk şiiri olan “Süleymaniye’de Bayram Sabahı’’nın üçüncü dizesinden alan bu eser, şairin şiir anlayışını anlamada anahtar bir işleve sahiptir.
21. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Ahmet Haşim - Piyale
B) Yahya Kemal Beyatlı - Kendi Gök Kubbemiz
C) Necip Fazıl Kısakürek - Çile
D) Mehmet Âkif Ersoy - Safahat
E) Faruk Nafiz Çamlıbel - Han Duvarları

Uyumasından yararlanıp onun hakkında sessizce bilgi verelim. Özel hayatlarında hareketsiz ve başarısız olan Çehov kahramanları gibi kederliydi hep. Keder konusuna daha sonra çok döneceğiz. Kendisine adının ilk harfleriyle Ka denmesini tercih ettiğini, bu kitapta da öyle yapacağımı hemen söyleyeyim. Şimdi Erzurum garajından ayrıldıktan sonra yolculara iyi seyahatler dileyen şoför gibi ben de ekleyeyim: Yolun açık olsun Ka... Ama sizi kandırmak istemem; Ka'nın eski bir arkadaşıyım ve Kars'ta başına gelecekleri daha bu hikâyeyi anlatmaya başlamadan biliyorum ben.
22. Bu parçadan hareketle postmodern romanla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A) Romanın kurmaca olduğu okura hissettirilir.
B) Romanın yazılma süreci metne konu edilir.
C) Anlatıcı, kurmacanın etkin bir figürü hâline getirilir.
D) Kurmaca ile gerçeklik arasındaki sınır belirginleştirilir.
E) Doğrudan veya dolaylı biçimde okurla iletişim kurulur.

Toplumcu gerçekçi bakış açısıyla yazılan ve "Tütün Üçlemesi" olarak adlandırılan seri içinde yer alan Acı Tütün romanında, Batı Anadolu'nun (İzmir-Urla) toprak ve tarımla uğraşan insanlarının dramları, birer toplumsal sorun olarak kendini gösterir. Gücün etkili olduğu bir hayat içinde yaşam kavgası veren insanların acısıdır bu. Arabacı Yusuf, Ferit Taşçı ve ötekiler hayattan çok şey beklemeyen insanlardır. Biri arabasının borcunu ödemek, diğeri evlenebilmek için mücadele eder. Fakat birtakım "eller" kendi mutluluklarını, bu insanların emeklerini ellerinden alma düşüncesi üzerine kurmuşlardır.
23. Bu parçada söz edilen romanın yazarı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Necati Cumalı B) Yaşar Kemal
C) Oktay Akbal D) Haldun Taner
E) Orhan Kemal

Roman yazarı, bilimsel metotları uygulayan bir deneycidir. O, sadece gözlem yapılarak öğrenilebilecek şartları kaydetmez, bireyin çevre şartlarıyla mücadelesini sebep sonuç ilişkisi içinde vererek başlangıçta oluşturduğu hipotezi ispatlamak zorundadır. Onun için en önemli şey, insan tabiatını objektif bir biçimde gözlemlemek, belli biyolojik kalıtımla doğan bir kişinin belli sosyoekonomik şartlar içinde kaderinin ne olacağını incelemektir.
24. Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Romantizm B) Realizm
C) Natüralizm D) Sembolizm
E) Sürrealizm

 

2018 EDEBİYAT CEVAP
1. B  13. B
2. E  14. D
3. E  15. E
4. C  16. A
5. B  17. A
6. C  18. C
7. E  19. A
8. E  20. A
9. A  21. B
10. C 22. D
11. D 23. A
12. C 24. C

  KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız



TÜRKÇE-2018

1. Arkeogenetik, insanlığa dair geçmişi moleküler genetik teknikler ……… araştıran bir bilim dalı olarak tanımlanabilir. Bazı temel konular üzerindeki çalışmalar henüz sürmekteyse de hızla …………bir bilim dalı hâline gelmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) yoluyla - değişken
B) sayesinde - benimsenen
C) deneyerek - bilinen
D) geliştirerek - sevilen
E) kullanarak - gelişen

Yüksel Pazarkaya, ülkemizde eşine az rastlanan
                                                    I
(ender görülen) bir titizlikle, Rainer Maria

Rilke'nin tüm şiirlerini toplam on iki kitap

hâlinde dilimize kazandırdı. Bu külliyat (toplu
                                              II
eserler), Rilke'nin yazın çalışmalarını içeren

Kâmuran Şipal çevirileriyle birlikte

değerlendirildiğinde (aynı kitapta
           III
toplandığında) önemli bir kazanım niteliğinde.

Çeviri eylemi, çoğu kez (genellikle), farklı
                          IV
kültürler arasında köprü kurmakla (bağ
                                   V
oluşturmakla) kalmıyor, yeni imgesel yorumların kapısını da aralayabiliyor.
2. Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Her atasözü bir genel kural, bir ilke niteliği taşır. (II) Bazı atasözleri sosyal ilişkiler üzerine görüş bildirir. (III) Bazı atasözleri ise uzun gözlemlere dayanarak doğa olaylarının gündelik yaşam üzerindeki etkilerini anlatır. (IV) Tecrübelere veya mantığa dayanarak doğrudan doğruya öğüt veren atasözleri de vardır. (V) İki yargı taşıyan atasözlerinde ise yargılar arasında benzetme ilgisinden ziyade iki yargının birbirini tamamladığı veya birbirine karşıt olduğu görülür. (VI) Bir de genelin aksine temsilî ve mecazi anlatıma sahip olmayan atasözlerimiz vardır.
3. Bu parçada numaralanmış cümlelerdeki açıklamalara aşağıdaki atasözlerinden hangisi örnek olarak gösterilemez?
A) II. cümle: Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
B) III. cümle: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
C) IV. cümle: Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar.
D) V. cümle: Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
B) VI. cümle: Besle kargayı oysun gözünü.

4. Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir?
A) Engin denizlerde, dünyanın gürültüsünden patırtısından uzak, düşsel bir adanın şiiriyle büyülenmemiş insan sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
B) İnsanoğlu yüzyıllardır mutluluk, dirlik, düzenlik, ölümsüzlük yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle dile getirmeyi seçmiştir.
C) Kendini ıssız bir adada en çetin güçlüklerle karşı karşıya düşünen, parklarda Robinsonculuk oynayan çocuklar bugün de var.
D) Bir edebiyat yapıtında anlatılan olayın yeri olarak değerlendirilen ada, yalnızlığın sembolü olmasıyla coğrafyacının veya haritacının adasından farklıdır.
E) Coğrafyacı açısından ada; konumu, yüzey şekilleri, yüz ölçümü, nüfusu ve iklimi incelenecek her yanı suyla çevrili bir kara parçasıdır.

I. Yazar, eserlerinde gelenekle arasına bir mesafe koymaktansa bu birikime, yaşadığı döneme özgü bir pencereden bakmayı tercih ediyor.
II. Yazarın hiçbir edebiyat geleneğine bağlanmayışı, onu çağdaşı yazarlardan ayıran önemli bir özellik olarak ön plana çıkıyor.
III. Yazar, bu kitabıyla kendinden önce üretilen eserleri okumanın bir özgünlük sorununa yol açmayacağını herkese kanıtlıyor.
IV. Yazar, tarihin kendisine aktardığı seslere kulak tıkamıyor ancak onları kendi döneminin gerçekliğinin süzgecinden geçiriyor.
V. Yazarın kendi olma sorununu tartıştığı bu kitapta, yüzünün düne değil yarına dönük olduğu açık bir biçimde gözlemlenebiliyor.
5. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve III B) I ve IV C) II ve IV
D) III ve V E) IV ve V

 Davies, eğitimi bireyleri kapasitelerine göre farklı statülere yerleştiren bir sistem olarak değerlendirmektedir.
 Toplumsal tabakalaşmayı temel alarak en yeteneklilerin en önemli mesleklerle ödüllendirilmesi gerektiğine inananlar, bu görüşe destek vermişlerdir.
6. Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Davies, eğitimin tanımını yaparken, farklı yeteneklere sahip olan kişilerin buna bağlı olarak farklı mesleklere yerleştirilmesi gerektiğini ve bunun da toplumsal tabakalaşmanın gereği olduğunu savunmuştur.
B) Toplumsal tabakalaşma temelinde en yetenekli insanların en önemli meslekleri elde etmesi gerektiğini düşünen kişiler; Davies’in, eğitimin bireyleri kapasitelerine bağlı olarak farklı statülere yerleştiren bir sistem olduğu düşüncesini desteklemişlerdir.
C) Meslek seçiminde eğitimin belirleyici olması gerektiğini vurgulayan Davies ile toplumsal tabakalaşmayı esas alıp yetenekli kişilerin statüsü yüksek mesleklere yerleşmesi gerektiğini savunanların görüşleri örtüşmektedir.
D) En yetenekli insanları en iyi mesleklere yönlendirmenin gerekli olduğunun ve bunun eğitimle sağlanacağının altını çizen Davies, bu konudaki tanımlarını toplumsal tabakalaşmayı savunanların görüşleriyle desteklemektedir.
E) Toplumun meslekler açısından tabakalaşmasının, yani en yeteneklilerin en önemli mesleklere sahip olmasının toplumsal bir gerçeklik olduğunu belirten Davies’in eğitim tabakalaşma ilişkisine dayanan bu düşüncesi, geniş kitleler tarafından desteklenmiştir.


Ben, sisi zihnin bazı hâllerine benzetirim. Sis
                                                I
içindeyken sanki başka bir dünyada, başka bir

nizam içinde oynayan muhayyilem, beni daima 

                       II
şaşırtır. Kimi zaman temel karakterler

üzerinde kalıp ayrıntılardan uzaklaşmanın
                         III
mutluluğunu yaşarım. Kimi zaman da zihnim

ayrıntılara dalıp çevreyi kolaçan etmeye başlar.
                        IV
Birkaç gündür İstanbul’un üstünü bütünüyle

örten sis de zihnim gibi oyunlar oynuyor ve

görülen, işitilen her şeyi farklı bir şekle sokuyor.

                  V
7. Bu parçadaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünlü düşmesi yoktur?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Gelecekteki bilişsel sistemlerin çevreyle

etkileşim hâlinde olması bekleniyor. Canlı
    I
organizmaların sinir sistemlerinden esinlenerek
                                                         II
geliştirilen bu mekanizmaların en önemli

özelliği, klasik işlemcilerin aksine hafıza ve
                        III
işlemci birimlerinin bir arada olmasıdır. İnsan

beynine benzer biçimde çalışan elektronik
                           IV
cihazlar henüz tasarlanmamış olsa da yakın

zamanda bu konuda önemli gelişmeler

yaşanması bekleniyor.
 V
8. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isim kökünden türemiştir?
A) I ve II B) I ve III C) II ve IV
D) III ve V E) IV ve V

Sırf kendi için okuyan, gezen, eğlenen bir aydın kendini yaşarken öldürmüyor mu?
9. Bu cümledeki öğelerin doğru sıralanışı aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
A) Belirtisiz nesne - özne - zarf tümleci - yüklem
B) Zarf tümleci - belirtili nesne - yüklem
C) Özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem
D) Özne - zarf tümleci - yüklem
E) Belirtisiz nesne - zarf tümleci – yüklem

Cümledeki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleştirmenin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan “yazar adayları” var. Bence yazmayla ilgili en temel yanlışlardan biridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak kullanıldığı cümleler, dikiş izlerini belli eden bir elbiseye benziyor. Böyle olunca okur, bir bütün olarak kumaşı değil dikiş izlerini görüyor.
10. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada eleştirilen bakış açısıyla yazılmıştır?
A) Günler, kuvvetli bir rüzgârın sürüklediği beyaz bulut kümecikleri gibi birbiri ardına geçip gidiyordu ve biz bunların sonunda muhakkak bir fırtına kopacağını seziyorduk.
B) Sonbahar; yemişleri, bulutları, güneşi, maviliği ve yeşili ile insana şiir, edebiyat, musiki ve mesut insanlarla dolu bir dünya düşündürüyor.
C) Yağışlı, donuk ve karlı bir kış akşamının karanlığında başlayan o derin yalnızlığım giderek artıyor; bu koyu kimsesizliğim beni, aydınlık ve ışıklı bir sabaha uzanmaktan men ediyor.
D) O haftayı ve ondan sonra geleni, sadece onu düşünerek geçirdim; belki rastlarım ümidiyle birkaç defa Boğaziçi’ne gittim, Emirgân’da, Kandilli’de ve şurada burada dolaştım.
E) Çardaklardaki yapraklar, kırmızının en son hâline doğru ağır ağır, kızara kızara kırmızının renk oyunları içinde düşmeden evvel sallanıp durdular.

Sosyalleşme süreci; gittikçe yoğunlaşan kontrol, yön verme ve biçimlendirme etkisiyle doğal bir varlık olan insanı; uygar, kanunlara saygılı, diğer insanların hak ve sorumluluklarını hesaba katan, kendinden emin, sakin, mutlu, mesleki yeterliğe sahip bireyler hâline getirir.
11. Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangisi yapım eki almamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Toprakla uğraşanları maddi açıdan desteklemek ülkemizin kalkınmasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
12. Bu cümlenin öznesi, aşağıdaki sözcük gruplarının hangisinden oluşmuştur?
A) Sıfat tamlaması B) İsim tamlaması
C) İsim-fiil grubu D) Zarf-fiil grubu
E) Sıfat-fiil grubu

(I) Tıpkı insanlar gibi şehirlerin de bir yazgısı, bir ömrü, doğumu ve ölümü vardır. (II) Zamanın karanlık katmanları arasından günümüze ulaşan antik şehirler; farklı dönemlerin, kültürlerin, inançların ve yaşama biçimlerinin tanıklığını yaparlar. (III) Bu nedenle şehirler, uygarlıkların kendi öykülerini yazdıkları bir kitap gibidir. (IV) Onların sayfaları arasında, mazinin acı tatlı anıları gömülüdür ve bunların pek azı tarihin açık sayfalarına yansımıştır. (V) Herhangi bir antik kentin sokaklarını dolaştığınızda, bu kentin tanıtım broşürlerinde yazılandan çok daha fazlasını göreceksiniz.
13. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde fiilimsi yoktur?
A) I ve III B) I ve IV C) II ve III
D) II ve V E) IV ve V

14. Körlük, Nobel ödüllü yazar Jose Saramago’nun 1995 yılında yayımlanmış romanıdır. Okuyucu, bu kitapta kahramanları; adıyla değil, onları tanıtan ifadelerle görür. Yazar her birini “doktor, doktorun karısı, hırsız, koyu renk gözlüklü genç kız” gibi çeşitli sıfatlarla adlandırır. Kahramanların diyaloglarını da anlatıcının sesine yedirerek metni uzun bir monoloğa dönüştürür. Okur bu durum karşısında romanı takip etmekte güçlük çeker ve kendini âdeta bir labirentin içinde bulur. Ayrıca Saramago, roman boyunca nokta ve virgül dışında noktalama işareti kullanmaz. Bu da metnin bütüncüllüğüne katkıda bulunan bir başka yöntemdir.
Bu parçadaki altı çizili ifadeyle
I. Eserde kişilerin, özellikleriyle anımsatılması
II. Birden fazla teknikten yararlanılmış olması
III. Olayların karmaşık bir şekilde aktarılması
durumlarından hangilerine gönderme yapılmamıştır?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
D) I ve II E) II ve III

(I) Kişiye odaklı söyleşilerde amaç; soru sorulan kişinin yaşamını, yaptıklarını veya fikirlerini gündeme getirmektir. (II) Bu tür söyleşilerin öznesi, toplumda merak uyandıran ünlü şahsiyetler olabilir. (III) Örneğin sporcular, sanatçılar ve politikacılar bu söyleşilerde sıklıkla yer alır. (IV) Kimi zamanda tanınmamış ancak yaşamı ve yaptıklarıyla dikkatleri çekmiş kişiler seçilir. (V) Sorular aracılığıyla onların iç dünyalarında neler yaşadıkları okura aktarılmak istenir.
15. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “de” bağlacının yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

16. Aşağıdakilerin hangisinde nesne, sadece isim tamlamasından oluşmuştur?
A) Uzunca bir süre trenin penceresinden ağaçlarla kaplı köyleri seyretti.
B) Büyükbabam, ailenin en küçüğüne en güzel odayı vermişti.
C) Bunca yılın ardından sokak satıcılarının seslerini hâlâ özlüyorum.
D) Geçmiş günlerin özlemi içimde her gün biraz daha büyüyordu.
E) Emekliye ayrılınca evinin bahçesi âdeta sığınağı olmuştu.

“Birleşik sözcüğü oluşturan sözcüklerden biri veya her ikisi birleşme sırasında anlam değişmesine uğramışsa sözcük bitişik yazılır.”
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmadığı için bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Adını şarkılarda duyduğumuz yalıçapkını, adalarda yaşayan bir kuş türüdür.
B) Yemekten sonra tatlı olarak birer porsiyon bülbülyuvası siparişi verdik.
C) Doğum günüm için annem bana camgöbeği renginde bir kazak örmüş.
D) Pek çok kişinin sandığının aksine denizyılanı nehirlerde de yaşayabilir
E) Yazar bu öyküsünde semt pazarlarındaki ayaküstü sohbetlere önemli bir yer ayırmış.

Annesi şaşırarak şöyle dedi ( ) “Ne var ( ) neyi düşünüyorsun?” Şen şakrak kızının yüzündeki durgunluğa bir anlam verememişti ( ) “Bez bebeğimi, dedemin aldığı bisikleti, kırmızı uçurtmamı, parlak ayakkabılarımı ( ) Aslında ne kadar güzelmiş benim çocukluğum ( ) değil mi anne?”
18. Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (;) (.) (...) (,) B) (!) (,) (:) (.) (,)
C) (!) (;) (...) (.) (;) D) (:) (,) (.) (...) (,)
E) (,) (?) (:) (.) (!)

19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işaretinin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Pamukkale travertenleri, Denizli’mizin önde gelen turistik değerlerindendir.
B) Bu yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’nda uzun uzun tartışıldı.
C) Ferhunde Hanım’dan gelen son mektubu ailecek sevinç içinde okuduk.
D) Üniversitemizde tek ders sınavlarının 30 Haziran’da yapılacağı açıklandı.
E) TDK'nin bir görevi de geçmişte yazılmış eserleri günümüze kazandırmaktır.

Bakmayın sahilinin dolguyla denizden yükseltilmiş olmasına; denizin içinden çıkıp içeri doğru yılan misali kıvrılan yokuşun ta Galata Kulesi’nin gölgesine kadar uzandığı bir semt Tophane. Ana sokakları bayır, ara sokakları çıkmaz. Bu nedenledir ki adımlar hafif hafif, ağır ağır atılır burada. Sanki semti derinlemesine hissettirmek ve geçmişi teneffüs ettirmek için yukarı doğru uzadıkça uzar yol.
20. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Karşılaştırma B) Benzetme
C) İkileme D) Niteleme
E) Mecazlı söyleyiş

(I) Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde alınıp satılmaktadır. (II) İnciyi oluşturabilen en tipik deniz hayvanının istiridye olduğu bilinmektedir. (III) Bu su canlısı, içine girip yerleşen kum tanecikleri veya larvalara karşı kendini korumak için sedef adı verilen sıvı bir madde salgılamaktadır. (IV) Sedef bir yandan salgılanıp çoğalırken diğer yandan istiridyenin içine yerleşen maddeyi kaplayarak incinin oluşmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şekli, parlaklığı ve rengi de bu süreçte oluşmaktadır.
21. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Çoğumuz düşünmeyen bir dünyada yaşıyor olmaktan yakınıyoruz. (II) İnsanların büyük bir bölümü en az düşünceyle bütün bir yaşamı omuzlamak gibi bir kolaycılığı benimsiyor. (III) Hatta kimileri düşünceyle alay ederken kimileri gerçekten düşündüklerini sanıyorlar. (IV) Büyük çoğunluğunu düşünmeyenlerin oluşturduğu ve düşünmenin lüks sayıldığı bir dünyada her şeye karşın düşünen insanı “gerçek insan” diye tanımlamak gerekir. (V) Düşünmek; insana, insan yaşamına bütünsel bir bakışla bakmaktır. (VI) Düşünce alanımızı daralttığımız zaman dünyaya yeterince yerleştiğimizi söyleyemeyiz. (VII) Düşünmek, dünyaya bir veya birkaç açıdan değil bütün açılardan bakmayı bilmekle olur.
22. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C)IV D) V E) VI

Bir anaokulundaki çocukların ebeveynleri, bazen işleri nedeniyle çocuklarını okulun kapanma saatinden sonra almaya gider. Böyle zamanlarda okul personelinden bazıları çocuklarla birlikte beklemek zorunda kalır. Bu durum birtakım sorunlara yol açar. Yöneticiler de çözüm olarak geciken ebeveynlere bir yaptırım uygulamaya karar verir. Ancak bir süre sonra ailelerin daha çok gecikmeye başladığı görülür. Çünkü aileler artık cezalarını çektikleri için kendilerini rahat hisseder.
Diğer bir deyişle ……….
I. daha önce yaşadıkları mahcubiyet duygusundan uzaklaşarak kendilerini haklı gördükleri bir konuma gelirler
II. okulda bekleyen çocukların aileleri davranışlarıyla cezalardan hoşnut olmadıklarını gösterirler
III. yöneticiler uyguladıkları yöntemle asıl cezayı ailelere değil, okul personeline verdiklerini fark ederler
23. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
D) I ve II E) II ve III

Soyut matematik problemleri Heisenberg’i büyülemekteydi. Kanıtlamaya çalışıp da başarılı olamadığı Fermat’ın son teoremi de bunlar arasındaydı. O sıralarda bir arkadaşı ona Einstein’ın görelilik kuramı üzerine yazılmış bir kitap verdi. Heisenberg, kitap üzerinde çalışarak kuramda kullanılan ve “Lorentz dönüşümleri” adı verilen özel matematiksel araçları anlamak için epey çaba sarf etti. Yine de fiziği o sırada meslek olarak düşünmüyordu. Onu büyüleyen fiziğin arkasındaki matematikti. Bu ilgisi ileride onun bir fizikçi olarak düşünüşünü de etkileyecek ve ona olanaksız görünen problemleri çözmede Einstein gibi ileri düzeyde matematik kullanma ayrıcalığı tanıyacaktı.
24. Bu parçadan Heisenberg ile ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Einstein’ın görelilik kuramını geliştirmesine çalışmalarıyla katkıda bulunmuştur.
B) Fizik alanında başarılı olmak amacıyla ileri matematik çalışmaları yapmıştır.
C) Fizik alanında çalışmış olmasına rağmen daha çok soyut matematikle ilgilenmiştir.
D) Adını duyurmasında Fermat’ın teoremi üzerine yaptığı eleştirilerin payı olmuştur.
E) Einstein’ın görelilik kuramı üzerinde çalışması, saygın bir fizikçi olmasını sağlamıştır.

Edebiyat ürünlerini kültür tarihinin deposu sayan anlayış üzerine düşünürken tarih ve edebiyat araştırmacılarının durumunu tartışmak gerekir. Aslında her iki yaratıcı çabanın da kazı alanı ortaktır ve edebî metnin sunduğu geçmişe ait bulgular üzerinde edebiyatçı da tarihçi de farklı yöntemlerle çalışarak ortak bir noktada buluşabilir. Ancak aralarında temel bir fark vardır. Edebiyatçının kazı çalışmaları, yönünü geleceğe de çevirebilirken tarihçinin bakışı geçmişle çerçevelenmiştir.
25. Bu parçaya göre edebiyat ve tarih araştırmacıları ile ilgili olarak
I. Kaynakları ortak olsa da yaklaşım ve yöntemleri arasında belirgin farklılıklar vardır.
II. İnsan ve toplumun bugünü ve geleceğine dair genel çıkarımlarda bulunurlar.
III. Üzerinde çalıştıkları kültür malzemesini değiştirmeyi amaçlarlar. yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
D) I ve II E) II ve III

Son yıllarda yapılan araştırmalar, bugüne kadar koleksiyonculuk veya hobi olarak tanımlanan davranışın istifleme bağımlılığı olarak adlandırılan bir tür hastalık olabileceğini gösteriyor. Yıllardır biriktirilen bir yığın eşyanın içinden hangilerinin kalıp hangilerinin gideceğine karar verme anında kişiler, büyük ihtimalle hastalıklarıyla ilk kez yüzleşiyorlar. Küçücük ve işine hiç yaramayan/yaramayacak bir şeyi bile gözden çıkarmak, istifçilerde derin travmatik üzüntüler yaratabiliyor.
26. Bu parçada istifleme bağımlılığıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
A) Yakın bir geçmişte yapılan araştırmalarla tedavisi bulunmuş bir hastalık olduğuna
B) Kişinin, yakın çevresinin uyarılarını dikkate alarak bu bağımlılıktan kurtulabileceğine
C) Hastaların, eşyalara duydukları bağlılığı psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul ettiklerine
D) Tedavi sürecinde, depresyona neden olabilecek müdahalelerden kaçınmak gerektiğine
E) Eşyalarından ayrılma durumuyla karşı karşıya kaldıklarında bağımlı kişilerin verdiği tepkiye

Başından beri biliyordum ki şu veya bu çevreden, şu veya bu sayıda insanın iyi ve sevimli bulduğu şiirler yazmak mümkündü. Böyle bir yolu seçtikten sonra, geçerli ortalamayı fark etmek ve o normlara uygun olanı üretmeyi sürdürmek de gerekiyordu. Ama böylesi bir yol, toplumun beğenilerinin sürekli değişmesi yüzünden beni kendime yabancılaşma batağına götürürdü.
27. Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen bir şairin düşüncesi olabilir?
A) Toplumdaki eğilimleri izlemek şairlerin üretkenliğini yitirmesine neden olur.
B) Bir şair beğenilmek için ortalamanın üstünde ürünler ortaya koymalıdır.
C) Geniş okur kitlelerinin bir şairi takdir etmesi onun sanatı adına kötüye işarettir.
D) Şiirin kurallarına sıkı sıkıya uymamak şairin popülaritesini olumsuz etkiler.
E) Bir şairi özgün ve özel kılan, popüler olanı tercih etmiyor olmasıdır.

İsviçre’de son dönemlerde uyku üzerine yapılan bir araştırmada uyku sorunu olmayan 12 sağlıklı erkek, iki hafta arayla karanlık bir odada öğleden sonra 45 dakikalık uykuya yatırılmıştır. İlk seferde sabit, ikincisinde ise hafifçe sallanan bir yatakta uyumaları sağlanarak, çalışmaya katılan kişilerin beyinlerinin elektriksel etkinliği EEG yöntemi ile ölçülmüştür. Araştırma sonucunda ise sallanarak uyuyanların hafif uyku (N1) ve derin uyku (N2) aşamalarına daha çabuk geçtikleri, derin uykuda daha uzun süre kaldıkları saptanmıştır.
28. Bu parçada sözü edilen araştırmanın amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gündüz uykusunun sağlık üzerindeki etkilerini gözlemlemek
B) Uyku düzeni konusunda erkekler arasındaki farklılıkları belirlemek
C) Uyku rahatsızlıklarının uyku süresi ile ilişkisini ortaya koymak
D) Cinsiyet faktörünün uyku süresi üzerindeki etkisini tespit etmek
E) Uykuya dalmak ile sallanmak arasındaki ilişkiyi incelemek

Zaman zaman susuzlukla karşı karşıya kalan büyük kentlerin asıl sorunu su kaynağı sıkıntısı değil, eldeki suyun kalitesinin düşmesidir. Diğer bir deyişle kentte sınırsız su kaynağı bulunsa da susuzluk yaşanabilir. Bunun en büyük nedeni ise kirlenmedir. İçme suyu kaynaklarının kirlilik derecesi belli bir düzeyi aştıktan sonra en gelişmiş arıtma tesisleri bile bu kaynakları temizlemede yetersiz kalır. Bu sebeple susuzluk sorununun çözümü için yeni su kaynaklarının aranmasından çok baraj havzalarının daha iyi korunması, atıkların ayrıştırılarak yeniden kullanılması, çöplerin kontrol tesislerinde toplanması gibi uygulamalara gidilmesi gerekir.
29. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Çöp ve atıkların dönüştürülmesindeki başarısızlığın su kaynaklarını azalttığına
B) Baraj havzalarındaki yetersizliğin günümüz kentlerinin öncelikli sorunu olduğuna
C) Su kaynaklarının kirlenmesinin arıtma tesislerindeki yetersizlikten kaynaklandığına
D) Temiz su kaynaklarındaki azalmanın atık kontrolü uygulamalarını önemli kıldığına
E) Doğal su kaynaklarındaki kirlenmenin alternatif kaynak arayışlarını hızlandırdığına


"Bir ülkenin uygarlık düzeyi o ülkenin kâğıt tüketimi ile ölçülür." diye bir söz hatırlıyorum. Bana göre bu düşünce artık geçerliliğini kaybetti. Çünkü bugün kitap yazmak ve yayımlamak kâğıt kullanmadan da mümkün. İleride ne olacağı bilinmez ama şimdilik basılı ve elektronik kitaplar varlığını birlikte devam ettiriyor.
30. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Uygarlık üretme ve yayma aracı olan kâğıt, işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşarak sürdürmektedir.
B) Uygarlığın önemli ögelerinden olan kâğıdın tüketimi ile üretimi arasındaki denge gelişmişlik göstergesidir.
C) Uygarlığın gelişimi ve yayılımı ile kâğıt tüketimini ilişkilendirmenin ne kadar doğru olduğu bugün açıkça görülmektedir.
D) Uygarlığı yalnız kâğıt üzerinden ölçmeye çalışmanın ne denli sığ bir düşünce olduğu yaygın olarak bilinmektedir.
E) Uygarlığın günümüzde ulaştığı nokta, elektronik kitap çağının kapılarını sonuna kadar açmaktadır.

Bu eser, insanın içine taş gibi oturan öykülerle dolu olmasıyla ayrı bir yere sahip. Çoğunda olaylar doğrudan anlatılmıyor; en çok da bu hâliyle öyküler, didaktik olmanın tuzağına düşmekten kurtuluyor. Yazarın öykülerindeki bazı noktaları kendince birleştiren okur, metne dâhil olarak yine kendince anlamlar üretiyor. Anlatılan öyküler içimizden birilerinin hikâyesi olduğundan okur, günün sonunda iç açıcı bir resimle karşılaşmıyor. Çünkü her öykü, toplumun bireye sık sık yaşattığı haksızlığa uğramışlık duygusunu okuruna hissettiriyor.
31. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen öykülerin bir özelliği değildir?
A) Etkileyicilik B) Yoruma açıklık
C) Yaşanmışlık D) Farklılık
E) Yol göstericilik

Kurşun kalem yapan yaşlı bir adam, yaptığı kalemleri satıcıya vermek için kutuya koyarken içlerinden birini kenara ayırdı ve ona “Olabileceğin en iyi kalem olmak istiyorsan şu beş şeyi asla unutma!" diyerek şu öğütleri verdi:
 Hayatta başarılı olmak için öncelikle kendini, seni kullanmayı bilen bir kişinin ellerine almasına izin vermelisin.
 Zaman zaman ucunu açacaklar ve bu sana acı verecek fakat daha iyi bir kalem olmak için buna katlanmalısın.
 Yaptığın yanlışlara üzülme, yeniden yazma fırsatın olacak daima. Bu fırsatları kaçırma!
 Seni sen yapan en önemli parçanın, içindeki kurşun olduğunu unutma!
 Üzerinde dolaştığın her yüzeye kendine ait bir işaret bırakmalısın ve yazmaya devam etmelisin.
32. Bu parçada kurşun kalem ustasının kaleme verdiği öğütlere göre, kalemin başarı için sahip olması gereken özellikler arasında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Gerçekçi olmak B) Sabırlı olmak
C) Umudunu korumak D) Özünü hatırlamak
E) Özgün olmak

Edebiyatımızın unutulmaz eseri Hababam Sınıfı, dünün video izleyicisinden bugünün üç boyutlu sinema tutkunlarına, milyonların gönlünde taht kuralı 40 yılı geçiyor. Her zaman zevkle izlediğimiz, kahkahalar attığımız, içimizi ısıtan Hababam Sınıfı, hepimizden bir parça bulundurur. Filmin bu başarısında yazarı Rıfat Ilgaz kadar yönetmeni Ertem Eğilmez’in de rolü büyüktür. Belirtilmesi gereken bir husus da filmin hepimizin aşina olduğu müziğidir. Yavaş çalındığında insana hüzün, hızlı çalındığında coşku veren ve Hababam Sınıfı’nı zihnimize kazıyan müzik, Melih Kibar’ın bestesidir. Müzisyen bu eseriyle Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film Müziği Ödülü”nü almıştır.
33. Bu parçada Hababam Sınıfı’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Başarısında nelerin etkili olduğuna
B) Seyircinin iç dünyasındaki tesirine
C) Türk sinemasında yarattığı etkilere
D) Edebî bir eserden sinemaya uyarlandığına
E) Farklı kuşaklara hitap ettiğine

Gazeteci:
(I) ---Uzman:
— Bütün enerji kaynaklarını hesaba kattığımızda enerji tüketiminin XlX. yüzyılın başından beri on kat arttığını görüyoruz. Bunda dünya nüfusunun artmaya devam etmesinin yanı sıra teknolojik ilerlemelerin de payı var. Ülkelerin farklı enerji kaynaklarını bir arada kullanmaya başladığını da söylemek lazım.
Gazeteci:
(II) ---Uzman:
— Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de petrol dünya genelinde tahtını bırakmış değil. Hatta II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılına göre yıllık tüketiminin dört katına çıktığını biliyoruz. Petrol tüm dünyada kullanılan enerjinin üçte birini sağlamayı sürdürüyor. Onu sırasıyla kömür, gaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji izliyor.
34. Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (I) Nüfus hareketliliğinin enerji gereksinimi ile ilişkisi nedir?
    (II) Yenilenebilir enerji kullanımı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
B) (I) Dünyadaki enerji kaynaklarının azalmasını nelere bağlıyorsunuz?
    (II) Siz de petrolün birincil enerji kaynağı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
C) (I) Dünyada enerji tüketiminin nasıl bir seyir izlediğini düşünüyorsunuz?
    (II) Gelecekte başlıca enerji kaynaklarının hangileri olacağını öngörüyorsunuz?
D) (I) Teknolojinin yanı sıra enerji tüketiminde sizce neler etkili?
    (II) Gelecekte petrole bağımlı olmaktan kurtulacak mıyız?
E) (I) Günümüzde üretilen enerji, tüketim ihtiyacını karşılayabiliyor mu?
    (II) Günümüz insanı hangi enerji kaynaklarını kullanmayı tercih ediyor?

 35.-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Gelenek ve inançlarımızda servi ağacı, insanın doğumdan ölüme kadar var olma çabasının bir sembolü olarak görülmüştür. Mevsimlerin zorlu şartlarına rağmen yeşilliğini hiç kaybetmemesi ve dayanıklı olması ile serviler, hayatı tasvir etmektedir. Gövdesi semaya dik bir şekilde uzandığı için de servinin doğruluğu temsil ettiğine inanılmaktadır. Onunla ilgili başka bir inanış da insana iyi şans getirdiği ve onu koruduğudur. Ayrıca serviler, eski Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgeleyen "hayat ağacı" olarak da nitelendirilmiştir. Ağacın mevsim şartlarına rağmen hep yeşil kalması ise ölümsüzlüğü simgeler. Aynı zamanda minareyi andıran servi, Osmanlı kültüründe de hayat ağacına benzetilmiş ve dallarına konmuş kuşların, hayatın içindeki canlıları temsil ettiği düşünülmüştür.

35. Bu parçaya göre servi ağacıyla ilgili inanışların ortaya çıkmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
a. Diğer ağaçlara göre daha geniş bir alana yayılması
B) İnsan topluluklarının yaşamına fayda sağlaması
C) İnsanın fiziksel özellikleriyle benzerlik göstermesi
D) Kimi özelliklerinden dolayı ona sembolik bir değer atfedilmesi
E) Ömrünün uzunluk bakımından insan ömrüne denk olması

36. Bu parçadan hareketle aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Toplumun farklı katmanları tarafından benimsenen değerler kolayca yaygınlaşır.
B) Hayatı anlamlandırırken doğadaki varlıklardan ve onların özelliklerinden faydalanılır.
C) Hayatın zorluklarına karşı çıkabilmek için bazı kültürel ve toplumsal değerler üretilir.
D) Doğa olaylarını doğru yorumlayabilen toplumlar, yaşamı ve ölümü daha iyi anlayabilir.
E) Doğadaki nesnelere anlam yüklenirken geçmişten gelen tecrübelerden yararlanılır.

  37.-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Eskiden güvenlik şirketleri, piyasadan ikinci el bilgisayar ve sabit diskleri toplar, bunlardan kurtardığı verilere ilişkin de raporlar yayımlardı. Bu raporlar bize “Siz bilgisayarınızdan özel bilgileri sildiğinizi sanıyorsunuz ama bu işi düzgün yapmazsanız sildiklerinize başkaları kolaylıkla ulaşabilir.” mesajını verirdi. Geçtiğimiz aylarda bir güvenlik şirketi, benzer konuda yeni bir çalışmayı akıllı cep telefonlarıyla gerçekleştirdi. Şirket, kullanılmış 20 telefonu piyasadan toplayarak veri kurtarma prosedürlerini uyguladı ve telefonlardan çıkan verileri değerlendirdi. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar şaşırtıcıydı. Şirket sadece 20 telefondan; yaklaşık 40 bin fotoğraf, 1000 İnternet arama geçmişi, 750 e-posta ve kısa mesaj hatta bir adet onaylanmış kredi kartı bilgisine ulaşıldığını raporladı.


37. Bu parçada söz edilen araştırmanın sonucundan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Teknoloji, yaptığımız işlemleri koruyabildiği ve ileriki aşamalarda tekrar kullanıma sunabildiği için kişilerin hayatına kolaylık getirebilir.
B) Farklı uygulama ve araştırmalarla desteklenmediği sürece teknolojinin gelişim hızının ne kadar şaşırtıcı olacağını görmek zaman gerektirir.
C) Elektronik cihazlardaki bilgiler silinmiş gibi görünse de başkalarının bu bilgilere erişebilme imkânının olması tehlike oluşturabilir.
D) Akıllı telefonlardaki kişisel veriler, suçluların yakalanmasında ve hangi suçların işlendiğinin belirlenmesinde yol gösterici olabilir.
E) Elektronik cihazlardaki verilerin silindikten sonra bile kurtarılmasına imkân veren teknoloji, bu cihazların üretim aşamasında kullanılabilir.

38. Bu parçada belirtilen eski ve yeni araştırmalar;
I. incelenen teknolojik araçlar,
II. çıkış noktaları,
III. ulaşılan sonuçlar
bakımından karşılaştırıldığında hangilerinin benzeştiği söylenebilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III
D) II ve III E) I, II ve III

 39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.


1815 yılının nisan ayında Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nda büyük bir patlama oldu. Yanardağın yakınındaki yerleşim bölgeleri volkanik külle kaplandı, atmosfere milyonlarca ton toz ve volkanik kül karıştı. Yanardağdan çıkan gazlar yoğunlaşarak aeorsol bulutları oluşturdu. Bu bulutlar yeryüzünün soğumasına neden oldu. Küresel sıcaklık düştü, iklimler geçici olarak değişti. 1816 yılında Kuzey Yarım Küre'nin büyük bölümünde sıcak bir yaz mevsimi yaşanmadı. Avrupa ve Kuzey Amerika’da soğuk havanın ekinleri tahrip etmesiyle başlayan kıtlık nedeniyle salgın hastalıklar baş gösterdi. Yeryüzündeki etkileri zamanla azalsa da patlama, edebiyat ve sanat dünyası üzerinde kalıcı izler bıraktı. Patlamanın edebiyat dünyasına kazandırdığı eserlerin başında ise Frankenstein adlı roman geliyordu. 1816 yazında İngiliz yazar Mary Shelley, bu doğa olayı yüzünden günlerce kapalı alanda yaşamak zorunda kaldı ve 1818’de yayımlanan ünlü korku romanını işte bu günlerde kaleme aldı.
39. Bu parçada Tambora Yanardağı’nın patlamasıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kültürel yaşama olan etkilerine
B) Bazı bölgelerde neden olduğu kuraklığa
C) Etkisinin hissedildiği coğrafi bölgelere
D) Dünyanın ısınması üzerindeki etkisine
E) Atmosferde yarattığı değişikliklere

40. Tambora Yanardağı patlaması sonrasında Mary Sheney’nin ünlü romanı Frankenstein’ı yazmasıyla aşağıdaki sözlerden hangisi ilişkilendirilebilir?
A) Dalgaların kıyıya sürüklediği çer çöp, ıssız adadaki kişi için hazine değerindedir.
B) Rüzgârın uğultusu sadece kulübesinin korunaklı duvarları arasındaki kişiye güzel gelir.
C) Bir çöl bedevisi için kum fırtınası, gündelik hayatın küçük cilvelerinden biridir.
D) Burada sel olup akan yağmurun hangi köydeki güle can suyu olduğunu bilemezsin.
E) Yangının küle çevirdiklerini, ne kadar zaman geçerse geçsin yeniden yeşertemezsin.

2018 TÜRKÇE CEVAP
1. E 13. B 25. A 37. C
2. C 14. E 26. E 38. D
3. E 15. D 27. E 39. B
4. E 16. C 28. E 40. D
5. B 17. D 29. D
6. B 18. D 30. A
7. E 19. B 31. E
8. D 20. A 32. A
9. C 21. A 33. C
10 C 22. D 34. B
11 D 23. A 35. D
12 C 24. C 36. B

  KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız

 



EDEBİYAT-2019

Yeşil tasarım (zihinde canlandırılan biçim),
      I
insan ve çevre üzerindeki zararlı etkileri en

aza indirgemeyi hedefleyen bir yaklaşımdır.

Öncelikle binanın yapımından yıkımına kadar

olan zamanı kapsayacak (sınırları içine alacak)
                    II
şekilde korunmasını hedefleyen genelgeçer
                                                   III
(hemen herkesçe benimsenen) kurallar koymak

gerekiyor. Enerji kaynaklarını üst seviyede

değerlendirmeye (denetlemeye) olanak
IV
sağlayan uygulamalar; doğal, geri dönüşümlü
                                                      V
(yeniden değerlendirilebilir nitelikte) ve zararlı olmayan malzeme kullanımıdır.
1. Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

(I) Ergenlikten sonra büyümesi duran insanların aksine pek çok balık yaşamları boyunca gelişimini sürdürüyor. (II) Örneğin, bir mersin balığı yüzyıldan fazla yaşayabiliyor ve iki buçuk metreden uzun olabiliyor. (III) Ancak dünya genelindeki aşırı avlanma, balıkların uzun bir yaşam sürmesini engelliyor. (IV) Bunun sonucunda da dünya, büyük balıklarını yavaş yavaş kaybediyor. (V) Buna rağmen balıkçılığın sınırlandırıldığı ender bölgelerde balıkların büyüklüğüyle ilgili yeni rekorlar kırılmaya devam ediyor.
2. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede insanlarla balıklar, belirli bir özellik üzerinden karşılaştırılmıştır.
B) II. cümlede bir balık türünün yaşam süresiyle boyu arasında ilişki kurulmuştur.
C) III. cümlede balıkların yaşam sürelerini uzatan bir faktörden söz edilmiştir.
D) IV. cümlede bazı balıkların neslinin tükenme nedenleri üzerinde durulmuştur.
E) V. cümlede balıkçılığın dünya genelinde kısıtlanması gerekliliği vurgulanmıştır.

Yahya Kemal’in ilk kez 1913’te Peyam gazetesinde yayımlanan ve İstanbul’un gelecek yüzyıllardaki hâlini resmeden bilim kurgu türündeki hikâyesi Çamlar Altında Musahabe'yi önemli bulurum. Öncelikle bu hikâye, H. G. Wells’in Zaman Makinesi’nden yola çıkılarak kurgulanmış edebî ürünlerden biridir. Ayrıca dönemin en popüler konularından biri olan medeniyet tartışmasında Yahya Kemal’in konumunu açıkça ortaya koyan ilk eserdir.
3. Bu parçadan hareketle Çamlar Altında Musahabe ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Medeniyet tartışmasında öncü nitelik taşıdığına
B) Döneminde beklenen ilgiyi görmediğine
C) Toplumsal sorunları göz ardı ettiğine
D) İçerik olarak bütünüyle özgün olmadığına
E) Geçmiş ve geleceği birlikte ele aldığına

İş gelmez elinden gitmez bir kâre
Aslında neslinde giymemiş hâre
Sandığı gömleksiz duran mekkâre
Bedestene gelir kaftan beğenmez
4. Bu dörtlük, içerik açısından aşağıdaki şiir türlerinden hangisine örnek verilebilir?
A) Epik B) Satirik C) Lirik
D) Didaktik E) Pastoral

I. Dedim dilber yanakların kızarmış
Dedi çiçek taktım gül yarasıdır
Dedim tane tane olmuş benlerin
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır

II. Sabahtan uğradım ben bir güzele
Dedim mahmur musun söyledi yok yok
Ak ellerin boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
5. Aşağıdakilerden hangisi numaralanmış bu dörtlüklerin ortak özelliklerinden biri değildir?
A) 11 ’li hece ölçüsünün kullanılması
B) Benzer temaların işlenmesi
C) Nazım şeklinin koşma olması
D) Ahenk unsuru olarak redife yer verilmesi
E) Tecahülüarif sanatından yararlanılması

Ahu gözlü dilber sana ne ettim
Sevdanın elinden tükendim bittim
Her ne ettim ise kendime ettim
Kerem gibi her gün yandıkça tüttüm
Dertlerimi sürü eyleyip güttüm
6. Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Pastoral bir şiir türünden alınmıştır.
B) Ahenk unsuru olarak redif kullanılmıştır.
C) Düz kafiye şemasından faydalanılmıştır.
D) Birden fazla edebî sanattan yararlanılmıştır.
E) Nazım türü bakımından güzellemedir.

7. Aşağıdaki beyitlerin hangisinde irsalimesel sanatına yer verilmemiştir?
A) Ziyaretten murâd olan duâdır
    Bugün bana ise yarın sanadır
B) Kardaşına kuyu kazarsa kişi
    Kuyuya düşmek olur anın işi
C) Ne siyâh eylemiş bu nâsiyeyi
    Saçımı bembeyaz eden bahtım
D) Balık baştan kokar bunu bilmemek
    Seyrânî gafilin ahmaklığından
E) Ahde vefâyı va’d-i tehî sanmasın ki dost
    Gözden ırağ olunca gönülden ırağ olur

8. Aşağıdakilerden hangisinin bir masalın döşeme bölümünden alındığı söylenebilir?
A) Pireler berber iken develer tellal iken...
B) Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
C) Uzak memleketin birinde bir padişah yaşarmış.
D) Padişah işini göredursun, biz gelelim Keloğlan’a.
E) Sislerin arasından ansızın tek gözlü bir dev belirivermiş.

(I) Genellikle “gölge oyunu” olarak nitelendirilen Karagöz; çıra, mum, lamba gibi bir aydınlatma kaynağı ile yarı saydam bir perdeden yararlanılarak oynanır. (II) Karagöz ile Hacivat’ın başından geçen olayların anlatıldığı oyunda Çelebi, Bebe Ruhi, Tuzsuz Deli Bekir gibi yardımcı tipler de vardır. (III) Karagöz oyunu; giriş, muhâvere, fasıl ve bitiş olarak adlandırılan dört bölümden meydana gelir. (IV) Karagöz şakacı, nüktedan, meraklı ve patavatsız bir tipi canlandırırken Hacivat medrese kültürüyle yetişmiş eğitimli bir tiptir.(V) Toplumun aksayan yönlerinin eleştirildiği oyunda Karagöz mendil, baston, sandalye gibi aksesuarları kullanırken Hacivat bu aksesuarları kullanmaz.
9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
….
Yine günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı. Doğum sancıları başladı ve bir erkek çocuğu oldu. Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Bu çocuk anasının göğsünden ilk sütü emdi ve bir daha emmedi. Çiğ et ve çorba istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve oynadı. Ayağı öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi...

10. Oğuz Kağan Destanından alınan bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kahramanı ruhsal derinlikleriyle tasvir edilmiştir.
B) Gerçek ve hayalî unsurlar bir arada verilmiştir.
C) Tasvirlerde tabiat unsurlarına başvurulmuştur.
D) Zamanla ilgili unsurlar gerçeküstüdür.
E) Kahramanı olağanüstü özellikler taşımaktadır.

 

Yazar            Yüzyıl                   Eser
I                   14. yüzyıl          İskendername
Nâbî                II                   Hayrâbâd
Şeyh Gâlip           18. Yüzyıl          III

11. Bu tabloda numaralanmış yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

          I              II                   III
A) Âşık Paşa    15. yüzyıl       Ferhad u Şirin
B) Zâtî            16. yüzyıl       Hadikatü’s-Süedâ
C) Ahmedî       17. yüzyıl       Hüsn ü Aşk
D) Ahmed Paşa 18. yüzyıl       Hüsn ü Aşk
E) Hayretî          17. yüzyıl       Çengnâme

Gündelik yaşamın önemli bir parçası olan mutfak kültürü, divan şiirine de yansımıştır. Osmanlı mutfağının zenginliğini yansıtan baklava, güllaç, işkembe çorbası, biryan, musakka, yahni gibi geleneksel yemekler ve tatlılar, divan şairlerinin hayal dünyasında çeşitli anlamlar kazanmıştır.
12. Bu parçaya göre aşağıdaki beyitlerden hangisi, Osmanlı mutfak kültürünü temsil eden bir örnek olamaz?
A) Giceyle uyhuda mekteb hâcesinin gözine
    Sahan böreği ile baklava gelir görünür
B) Yahni ile turşî-i şalgam verir insâna ferah
     Girde balık çorbası hem virdi zarîfâne ferah
C) N’ola kılsam leb-i dildâr içün âh
     Kanı âlemde bir bî-dûd helvâ
D) Dün tabîbe derd-i dilden bir devâ sordum didi
    Gam yemeden özge bu derdün devâsın bilmedüm
E) İderse ehl-i meclis n’ola ikrâm
    Begayet pûhtedir yahni degül hâm

Anadolu’da XVI. yüzyılda oluşmaya başlayan biyografi geleneğinin ilk ürünleri, Ali Şir Nevâi’nin Mecâlisü’n-Nefâis adlı eseri örnek alınarak yazılmıştır. 1538 yılında Sehî Bey’in kaleme aldığı; şairler hakkında bilgiler içeren Heşt Behişt adlı eseri bu türün Anadolu sahasındaki ilk örneğidir.
13. Bu parçada sözü edilen edebî tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mecmua B) Tezkire C) Surnâme
D) Mersiye E) Menakıbnâme

Türk tiyatrosunun gelişimine önemli katkısı bulunan, tiyatro kurup bazı oyunlarda rol alan -…….; başta Cimri olmak üzere Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini Türkçeye aktarmıştır. Tanzimat Dönemi’nin önemli kültür adamlarından biri olan yazar, kendine has yöntemlerle tiyatro çevirileri ve uyarlamaları yapmıştır.
14. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Recaizade Mahmut Ekrem
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Namık Kemal
D) Ahmet Vefik Paşa
E) Direktör Ali Bey

Namık Kemal’in tiyatrosu, bir dava tiyatrosudur. Yazar; vatanperverlik, İslam birliği, insan hakları gibi inandığı değerleri, toplumun kalkınmasına yönelik fikirlerini ve geleneğe ilişkin tenkitlerini tiyatro türünde verdiği eserlerinde de işler. XIX. yüzyılın başında bir Rumeli şehrindeki yöneticinin zulmüne karşı başlayan isyanı Gülnfhal adlı oyununda; kuşatma altında bulunan bir kalenin fedakârlıklarla kurtuluşunu da …….. adlı oyununda anlatır.
15. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Kara Bela B) Zavallı Çocuk
C) Akif Bey D) Vatan yahut Silistre
E) Celâlettin Harzemşah

II. Meşrutiyet sonrası edebiyat sahnesine çıkan ve genç edebiyatçılardan oluşan bu topluluk, ferdiyetçi bir sanat görüşünü esas alır. Türk edebiyatı tarihinde ilk kez bir bildirgeyle ortaya çıkan bu edebî topluluk, devrin sosyal ve politik ortamından dolayı, amaçladıkları pek çok şeyi başaramadan dağılmıştır.
16. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen edebî topluluğun üyesi değildir?
A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Refik Halit Karay
C) Ahmet Haşim
D) Celal Sahir Erozan
E) Cenap Şahabettin

Hikâyelerinde tam bir gözlemci gibi davranır. Kaleminden çok silgisi çalışır; gereksiz sözden olabildiğince kaçınır. Zaten büyük trajik olayların ve kahramanların öykülerinden çok gündelik olanın ve devlet dairesindeki, sokaktaki, evdeki insanın mütevazı dünyasını anlatan yazar; öykü çerçevesini kısacık ve sade cümlelerle çizer: “Ağustos, Cuma günü. Sicil müdürü Cavit Bey, yemekten sonra minderin üstüne uzanmış, uyumak istiyor.” diye başlayan Mendil Altında öyküsünde olduğu gibi... Köyün, köylünün sorunları, büyük toplumsal çatışmalar veya tarihimizin şanlı sayfaları ve kahramanları yoktur onun öykülerinde. Açıkça hedeflenmiş bir mizah tonu veya sivri bir eleştirellik de yoktur ama gündelik olanın içerdiği komik ayrıntılar pek çok hikâyede okuyucuyu güldürür. Onun hikâyeleri, gündelik yaşamın sıradanlığının içinde silikleşen insanların yaşadığı duygusal ve zihinsel çelişkileri aktarır.
17. Bu parçada tanıtılan yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Refik Halit Karay B) Orhan Kemal
C) Sabahattin Ali D) Aziz Nesin
E) Memduh Şevket Esendal

Millî Edebiyat Dönemi’nde eser veren yazarların romanları üzerine birçok çalışma yapılmış ancak bu romanlarla aynı dönemde yazılan hikâye kitapları pek ilgi görmemiştir. Pek çok okur, Millî Edebiyat hareketinin nesirde “yıldız üçlüsü” olarak bilinen yazarlarımızın nispeten başarısız olan Miskinler Tekkesi, Tatarcık veya Hep O Şarkı gibi romanlarını dahi bilir ama Sönmüş Yıldızlar, Dağa Çıkan Kurt veya Millî Savaş Hikâyeleri gibi başarılı hikâye kitaplarını çok az duymuştur.
18. Bu parçada sözü edilen eserlerin yazarları aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir?
A) Ömer Seyfettin - Aka Gündüz - Müfide Ferit Tek
B) Reşat Nuri Güntekin - Halide Edip Adıvar -Yakup Kadri Karaosmanoğlu
C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Ömer Seyfettin -Refik Halit Karay
D) Mithat Cemal Kuntay - Halide Edip Adıvar -Aka Gündüz
E) Refik Halit Karay - Reşat Nuri Güntekin -Falih Rıfkı Atay

1940’ların şiirindeki değişime genel hatlarıyla bakarsak şunu göreceğiz: Konu alanı genişleyen şiir; fil dişi kuleden uzaklaşarak deniz kıyılarına, ağaç altlarına, dış mahallelere doğru uzanmıştır. Yeni olanaklar denenirken mutlak değerler yitip gitmiş, biçimde şiire sonsuz bir özgürlük alanı tanınmıştır. Bu dönem şairleri; şiiri insan içine çıkarmış, şiire kasket giydirmiş, şiirin kahramanının nasırından, vuran kundurasından bahsetmiştir. Sokaktaki adamın şiirine yönelmişlerdir.
19. Bu parçada anlatılanlardan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Aralarında Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu’nun bulunduğu bir topluluğun şiirde gerçekleştirdiği yeniliklerden bahsedilmektedir.
B) 1940’lı yıllarda şiirin; nazım birimi, ölçü ve kafiye gibi şekilsel unsurların sınırlamalarından kurtarıldığı ifade edilmektedir.
C) 1940’larda şiirde gerçekleşen değişimin, şiirin estetik değerinde bir düşüşe neden olduğu savunulmaktadır.
D) 1940’lara gelinceye değin Cumhuriyet şiirinde, sıradan insana ve gündelik konulara pek yer verilmediği ileri sürülmektedir.
E) Şiirde yaşanan değişimi örneklendirmek için Orhan Veli Kanık’ın yazmış olduğu bir şiirine gönderme yapılmaktadır.

O gün insanları sevebilmek arzusuyla otelin kapısını açtığım zaman karşıma ilk çıkan insan, bir küfeci çocuğu oldu. Kirli, soluk yanaklarına, çıplak ayaklarına merhametle değil, sevgi ile baktım. Zaten otelin kapısından bu niyetle çıkmamış mıydım? Onu kucaklamak, köşedeki kunduracıdan ona bir lastik ayakkabı, biraz ilerideki dükkândan beyaz bir keten pantolon almak arzusuyla durdum.
— Ne bakıyorsun efendi, dedi, hamal mı lazım?
— Yok çocuğum, dedim.
“Gel sana bir pantolon, bir ayakkabı alayım.” demek üzereydim. Fakat gözlerini görünce vazgeçtim.
Yirmi beş kuruş çıkarıp verdim, yürüdüm. Arkamdan koşup iade etti. Yüzünü görmedim fakat elleri kararlı idi.
— Her sakallıyı baban zannetme, anladın mı?
Yirmi beşi aldım. Cevap vermeden yoluma devam etmek istedim. Birden bütün neşemin bir camın kırılışı kadar şangırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm.
20. Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Olaylar hâkim bakış açısıyla anlatılmıştır.
B) Sade, içten ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
C) Anlatımında betimleyici unsurlardan faydalanılmıştır.
D) Anlatıcının psikolojik durumuna değinilmiştir.
E) Gündelik hayattan bir kesite yer verilmiştir.

Yazar, 1980 sonrası Türk edebiyatının yenilikçi isimlerinden biridir. İlk dönem eserlerinde köy gerçekliğini, köyden kente göçü, çarpık kent ilişkilerini, bu çarpıklığın meydana getirdiği yabancılaşmayı; yabancılaşan bireylerin içsel yolculuklarını ve onların yoksul hayatlarını işledi. Daha önceleri toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla işlenen bu konuları gerçeküstücü bir yaklaşımla ele aldı. Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Aşk İşaretleri, Unutma Bahçesi adlı romanlarında hayatın gerçeklerini gözleme dayalı bir anlayışla halk ürünlerinin anlatım tarzlarından yararlanarak aktardı.
21. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Leylâ Erbil B) Sevgi Soysal C) Latife Tekin
D) Nazlı Eray E) Pınar Kür

Yazar:
— Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yarım kalan son romanı dâhil tüm romanlarını okudum. Utanarak söylemeliyim ki romanları dışında yazdığı hiçbir şeyi okumadım.
Eleştirmen:
— En beğendiğiniz ve en az beğendiğiniz romanlarını sorabilir miyim?
Yazar:
— Türk modernleşmesini bir parodiye dönüştürdüğü ve Türk romanının en ilginç üç karakterini -Hayri İrdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz- yarattığı romanı bir şaheserdir. Kurtuluş mücadelesine odaklandığı romanı ise benim gözümde, biraz zayıf kalmıştır ve bu yüzden en az “Tanpınar romanı” olan metnidir.
Eleştirmen:
— Size katılıyorum. Edebiyat tarihlerinde geçmese, kitabın kapağında Tanpınar adını görmesem bu romanı onun yazdığını asla düşünmezdim. Şiirleri için de aynı şeyi düşünüyorum. Fakat zaten benim için Tanpınar, bir şairden ziyade muhteşem bir romancı, edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır.
22. Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Yazar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları kitabını henüz okumamıştır.
B) Eleştirmene göre XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar’ın başyapıtıdır.
C) Yazarın en az beğendiği Tanpınar romanı Sahnenin Dışındakiler’dir.
D) Eleştirmen için Bursa’da Zaman Tanpınar’ın gerçek gücünü yansıtmakta yetersizdir.
E) Yazarın en beğendiği Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’dür.

Bilinç akışı; romanda figürlerin iç dünyalarını kendi zihinlerinden, bütün karmaşasıyla aracısız bir şekilde aktarmayı amaçlar. Bu, çağrışıma dayalı olarak birbirini izleyen düzensiz yapıdaki cümle ve sözcüklerle ortaya konan bir tekniktir. Bu teknikte kahramanın zihni ve iç dünyası; düşünceler, dağınık sözler, imajlar ve sembollerin çağrışım silsileleri hâlinde verilmesiyle aktarılır. Bu yönüyle kahramanın iç sesinin anlatıldığı ancak tamamen yazarın kontrolünde olan iç monolog tekniğinden ayrılır.
23. Bu açıklamaya göre aşağıdaki parçalardan hangisi bilinç akışı tekniğine örnek olarak gösterilebilir?
A) Bugün sokağa çıkmaya karar verdim. Günseli’ye gitmek istiyordum. Birkaç gündür izinli olduğunu biliyordum. Evden çıktım, yavaş yavaş yürüyerek caddeye ulaştım. Kalabalık birden şaşırttı beni, başım döndü. İnsanlar, bana çarparak yanımdan geçiyorlardı
B) Gözlerini açtıktan sonra da bir süre rüyayı kafasında yaşadı, gerçeği hemen kabul edemiyordu. Gördüğü rüyaya hayalinden eklemeler yaptı, aklının gözlerinde sürdürdü rüyayı. Sonra görüntüler bütünüyle silindi, yerini, bir rüya boyunca unuttuğu düşüncelere, meselelere bıraktı.
C) Ahmet telefonu, bastırmaya çalıştığı bir öfkeyle kapadı. Parmaklarıyla masanın üzerine sinirli sinirli vurarak önce Cevdet Bey’in resmine, sonra Osman’a baktı. “Evet Cevdet Bey’in resmini yapmalı!” diye düşündü.
D) İster istemez bir yabancının horladığı bir odada geceleyecektin. Daha sonraları birçok kişinin horladığı odalarda kaldın. Ve mışıl mışıl uyudun. Güzel rüyalar gördün. O gece, bir yandan bir yana dönmüş, doğru dürüst uyuyamamıştın.
E) Mutlak birisini çiğnedi, bu herifi hapse tıktılar. Ne kadar münasebetsizlik!.. On altı yaş ölmek için pek erkendir. Ah! Artık vapura gidemem... Yazık... Hey terbiyesiz dağ adamı! Bu küfür doğrusu unutulmaz... Arabacı! Sür be herif! Şu Andon'un yaptığı işi de görüyor musun?

Mantığın egemenliğinden kurtulamadık daha. Uygarlık, bilimsellik ve ilerleme uğruna, insan psikolojisinin ve zihninin açıklanamaz karmaşıklığı görmezden gelindi. Mantığa uygun olmayan ve belli bir amaca hizmet etmeyen tüm yöntemler aforoz edildi. Düşüncenin çıkar gözetmez oyununa, rüyanın ve çağrışımın sınırsız gücüne bugüne değin önem verilmedi; insan ruhunu ve gerçekliğini anlamak için bunlara yönelmenin zamanı geldi. Bugüne kadar şiirin görmezden geldiği bilinç dışı bütün alanları şiirin içine çekmek için buradayız.
24. Bu parçada dile getirilen düşünceler, aşağıdaki edebî akımlardan hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Fütürizm B) Dadaizm
C) Sürrealizm D) Sembolizm
E) Egzistansiyalizm

2019 EDEBİYAT CEVAP
1 D  13 B
2 A  14 D
3 D  15 D
4 B  16 E
5 E  17 E
6 A  18 B
7 C  19 C
8 A  20 A
9 E  21 C
10 A 22 B
11 C 23 E
12 D 24 C

KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız 

 



TÜRKÇE-2019

Kimileri robotları insanlığın sonunu getirecek
bir tehdit (tehlikeli bir durum) olarak görüyor,
        I
kimileri de insanları çalışmaktan kurtaracak
                                                   II
(alıkoyacak) bir yardımcı olarak. Suya sabuna
                                                      III
dokunmayan (sakıncalı konularla ilgilenmeyen),

evcil hayvan benzeri robotlar hâlihazırda (şu
                                             IV
anda) satılıyor. Bu robotlar etrafındaki

nesnelerin ne olduğunu anlıyor (kavrıyor),
                                       V
yüksekten düşmemeyi başarıyor, komutlara

cevap veriyor hatta oyunlar oynayabiliyor.
1. Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Kemalettin Tuğcu bizlere yoksulluğu, yaşamla savaşmayı, acımayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğretti. Kahramanları hiç yüzüstü, umarsız bırakmadı. Eserleriyle Tuğcu okurlarına bir bakıma acı aşısı yaptı.
2. Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kitaplarıyla acılara, zorluklara göğüs germe becerisi kazandırmak
B) Yaşanan acıların okurla paylaşılarak azalmasını sağlamak
C) Odağına acıyı alarak kalemini edebî yönden güçlendirmek
D) Acıyla yoğrulmuş hayatların kendi yönünü bulacağını göstermek
E) Toplumun yaşadığı acıları yalın hâliyle eserlerine aktarabilmek

Arka arkaya ses getiren filmler çekmiş, bunların arasına önemli bir su altı belgeseli ekleyerek bu alanda da ustalığını göstermişti. Herkes yeni çalışmalarını merakla beklerken o, uzunca bir süre sessizliğe gömülmüş; röportaj tekliflerini bile geri çevirmişti. Geçen hafta ortak bir dostumuzdan yepyeni bir belgesel çekimi için hazırlıklara başladığını işittim. Meğer inziva süreci, aslında yeni projeleri için kuluçka dönemiymiş.
3. Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Toleranssız ve karamsar mizaçlı olduğu için her şeye siyaha yakın bir grilikte yaklaşmaktan keyif alırdı.
B) Yaşanan olaylara daima aynı pencereden baktığı için hiçbir zaman farklı bir şey göremeyecekti.
C) Yaşadığı hayal kırıklıkları sonunda, kabuğuna çekilerek hayatındaki "keşke"lerin muhasebesini yapmaya başladı.
D) Yeni tanıştığı insanlarla iletişim kurarken sergilediği içine kapanık tavır, muhataplarını oldukça rahatsız ediyordu.
E) Sabit fikirli ve ben merkezli bir söylem; tek notayla bestelenen, duraksız bir musiki tadı verir dinleyicilerine.

I. Uyku esnasında solunum sıklığının ve kalp atış hızının düşmesi, vücuda pompalanan kan basıncını azalttığından uykudayken daha fazla üşürüz.
II. Özellikle iki üç aylık bebeklerde, uyurken değişen vücut sıcaklığına bağlı olarak ortaya çıkan ani ölümler, günümüzde yaygın olarak görülmektedir.
4. Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede ifade edilen konuyla çelişen farklı bir durumdan söz edilmektedir.
B) I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan bahsedilmektedir.
C) I. cümledeki olgunun, çocukları neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.
D) I. cümlede belirtilen olgunun her bireyde gerçekleşmediği örneklenmektedir.
E) I. cümlede değinilen düşüncenin bilimsel olarak kanıtlandığı gösterilmektedir.

Çocuk, aklının doğal işleyişi sonucu her an ortaya çıkan tuhaf sorulardan birine yanıt bulma amacıyla gerçekleştirdiği her samimi girişim sayesinde, o amacın sonucuyla kıyaslanamayacak oranda kalıcı kazanımlar edinir.
5. Bu cümlede çocuklarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tuhaf sorular sorma davranışlarının çocuklarda istemsiz biçimde gerçekleştiği
B) Merak ettikleri konunun iç yüzünü öğrendikleri sürece bilgi birikimlerinin arttığı
C) Kendi hâllerine bırakıldıklarında tuhaf sorular sorma alışkanlıklarının sona erdiği
D) Cevabını samimi biçimde merak ettikleri soruların yetişkinlerce cevaplandırılması gerektiği
E) Sorularına cevap arayışlarının gelişimleri üzerinde cevaplardan daha etkili olduğu

I. Pek çoğumuz tekstil ürünlerinin sadece koyun yününden elde edildiğini düşünürüz.
II. Keçilerin ve develerin de lifleri bükülerek iplik hâline getirilir ve tekstil endüstrisinde kullanılır.
6. Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Keçi ve deve liflerinden iplik üretilip tekstil sanayisinde kullanılmasına rağmen pek çoğumuz tekstil ürünlerinde yalnızca koyun yünü kullanıldığını sanıyoruz.
B) Keçilerin ve develerin liflerinin iplik malzemesi olarak tekstil sanayisinde çok az tercih edilmesi nedeniyle genellikle yünün sadece koyundan üretildiğini düşünüyoruz.
C) Yaygın olarak yünün yalnızca koyundan üretildiğini düşünsek de keçiler ve develerden elde edilen liflerin geçmişten bugüne tekstil ürünlerinde kullanıldığını biliyoruz.
D) Tekstil sanayisinde keçi ve develerden elde edilen yünler de kullanılmasına karşın birçoğumuz iplik gibi ürünlerin yalnızca koyundan üretildiğini zannediyoruz.
E) Birçoğumuz, keçilerin ve develerin liflerinin de iplik malzemesi olarak tekstil endüstrisinde kullanıldığını göz ardı ediyor ve yünün yalnızca koyundan üretildiğine inanıyoruz.

Tüm hayvanların vücudu dokulardan ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen organlardan oluşur. Dokular vücudun çeşitli kısımlarını ve organlarını oluştururken küçücük, kıvrımlı ve karmaşık yapılara dönüşür. Epitel hücreler bu yapıların oluşmasında temel bir işleve sahiptir. Bu hücreler sıkı bir şekilde istiflenerek derinin, kan damarlarının ve organların dış tabakalarını meydana getirir.
7. Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünlü düşmesi D) Ünsüz düşmesi
E) Ünlü daralması


Dede Korkut anlatılarının üçüncü hikâyesi olan
                        I
Bey Böyrek, neredeyse tüm Türk halklarının
                                                 II
sözlü edebiyatında yer almaktadır. Bu anlatı,

Oğuz boylarının arasında Bamsı Beyrek, Altay
             III
Türklerinde ise Alıp Manaş, Başkurt ve

Tatarlarda Alıpmenşen olarak bilinir. Bu

destanın birbirine yakın biçimlerinin bu kadar
                                      IV
geniş bir coğrafyada yaşaması, bu toplulukların

ortak bir düşünce tarihine sahip olduklarının
                                         V
güzel bir göstergesidir.
8. Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi "üçüncü çoğul kişi iyelik eki" almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Oyuncular, herhangi bir rolü canlandırdığında

izleyicilerinden gözleri önüne serilen sahneleri
                          I                           II
ciddiye almalarını beklerler. Kendilerinden,

izledikleri karakterlerin sahipmiş gibi görünen
III
niteliklere gerçekten sahip olduklarına,
                                           IV
yapmakta oldukları işin yol açacağı sonuçların

gerçekleşeceğine ve genelde her şeyin

göründüğü gibi olduğuna inanmaları istenir.
                                        V
9. Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, "belirtme durumu eki" almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Daima, bu şehre ilk giren ve onu yeni baştan bir Türk şehri olarak kuran dedelerimizin yaşayışlarındaki halis tarafa hayran oldum.
10. Bu cümlenin yer tamlayıcısında (dolaylı tümlecinde) aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İsim-fiil B) Sıfat-fiil C) Edat
D) Bağlaç E) Zarf-fiil


Modern şehir hayatının gün içerisinde onlarca kişiyle iletişime geçmeyi zorunlu kılan ve kişileri binlerce mesaja maruz bırakan yapısı, insana daha önce deneyimlemediği bir uyum sürecini dayatıyor.
11. Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Özne - zarf tümleci - belirtisiz nesne - yüklem
B) Belirtisiz nesne - özne - belirtili nesne - yüklem
C) Zarf tümleci - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne- yüklem
D) Özne - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) - belirtili nesne- yüklem
E) Belirtili nesne - zarf tümleci - özne - yüklem

Meslek gruplarının bazıları üyelerinin
I
davranışlarından sorumlu tutulur. Anneliğin de

kimi açılardan bir meslek grubu sayılmasına

rağmen onlardan birinin kötü davranışı
                          II
diğerlerine duyulan saygıyı pek etkilemez.
III
Ancak iyi örgütlenmiş meslek gruplarının

üyeleri, insanların gözünde birbirleriyle öyle
IV
özdeşleşmiştir ki mesleği icra eden birinin

tutumu tüm meslektaşların itibarını etkiler.
V
12. Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir değildir?
A) I B) II C) III D) IV E) V

Azıcık esinti olmasa insanı eritecek kadar sıcak
I                                                 II
bir İstanbul gününde şehrimin yağmurlarını

özleyerek Tophane-i Amire’deki Büyük Ustalar

Sergisi’ne doğru yol alıyorum. Rönesans’ın üç

büyüğü Leonardo, Michelangelo ve Raphael...
III
Nasıl olmuş da üçü aynı zamanda, aynı
IV
coğrafyada yetişmiş?
13. Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
      I      II       III        IV
A) Zarf    Edat   Sıfat    Zamir
B) Sıfat   Edat    İsim    Zarf
C) Sıfat   Zarf     Zamir   Edat
D) Zarf    Bağlaç  İsim    Sıfat
E) İsim    Bağlaç   Zamir   Zarf

(I) İnsan omurgasında bulunan omurların arasındaki diskler, yer çekiminin etkisiyle sürekli baskı altındadır. (II) Uzayda diskler üzerinde böyle bir baskı oluşmaz. (III) Bu durum, disklerin arasının biraz daha açılmasına sebep olur. (IV) Sonuç olarak uzayda astronotların boyunun uzadığı görülür. (V) Astronotların sırt ağrısı çekmelerinin nedeni de budur.
14. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede sıfat-fiil kullanılmıştır.
B) II. cümlede edat bulunmaktadır.
C) III. cümlede isim-fiil vardır.
D) IV. cümlede zarf-fiil kullanılmıştır.
E) V. cümlede bağlaç bulunmaktadır.

15. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Bunca yıllık tanışıklığımıza rağmen benden şüphelendiğiniz için teessüf ederim.
B) Durumu üst makama arzederiz, verilecek cevaba göre de ne yapacağımızı kararlaştırırız.
C) Bu saatten sonra gelse de gelmese de hiç fark etmez; her şey için çok geç artık.
D) Antalya’da etkili olan yağış, seraları bir anda su altında bıraktı ve bütün mahsulü mahvetti.
E) O her istediğini yapacak, istediği gibi at koşturacak; biz de öylece oturup seyir mi edeceğiz?

16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?
A) Doktora araştırmasını TÜBİTAK’ın bursuyla yürütmüştü.
B) Saat 16.30’da başlayan maç TRT’den naklen yayınlanıyordu.
C) Öğrenciliği zamanında Zonguldak’ın Ereğli ilçesindeki KYK’da kalmıştı.
D) Kulüplerin 5. olağan toplantısı TFF’nin tesislerinde gerçekleştirildi.
E) Bir yaz günü saat 19.00’da TBMM’nin önünde buluşup yola çıkmışlardı.

Yeni aldığı ve çok sevdiği ayakkabısının bir teki futbol oynarken yırtılan çocuk ( ) ayakkabıcıya ( ) yeni ayakkabı bakmaya gitti. Ayakkabının üzerindeki fiyatı okudu. Bir an üzüldüğünü belli ederek vitrinden uzaklaştı. Durumu gören ayakkabıcı:
— Baktığın model sana çok yakışır ( ) denemek ister misin?
Çocuk başını sallayıp:
— Üzerindeki fiyata göre almam mümkün değil ki ( ) Zaten bir tekini alacağım.
Dükkân sahibi:
— Amma yaptın ha ( )
17. Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (;) (,) (,) (!) (!..)
B) (,) (;) (;) (.. .) (.)
C) (;) (,) (,) (.. .) (!)
D) (,) (;) (,) (!) (.)
LU (,) (;) (.) (!..)

XX. yüzyılın son çeyreğinde plansız iç göçler sebebiyle kalabalıklaşan İstanbul; benzer kaderi yaşayan Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlere göre daha çok sorunla baş başa kalmıştır.
18. Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?
A) Yazar değil, eleştirmenler; metinler değil, yorumlar yani bakış açıları değiştiği için edebiyat eserlerinin anlamı daima zenginleşmektedir.
B) Kopuk dizelerin, anlatı parçacıklarının, çizimin sınırlarında dolaşan bu melez metin; onun yaşam haritasına göre farklılıklar gösterir.
C) Türkiye, İran, Rusya; Ankara, Tahran, Moskova isimlerinin birbirleriyle münasebetleri açık seçik ortadadır.
D) Tokat'ta yetiştirilen ürünlerin başında domates, biber, fasulye, patates; kiraz, vişne, elma, erik gelir.
E) Lale, sümbül ve karanfil motifleriyle ebru sanatına farklı bir yorum getirmiş; bu sanatın genç kuşaklarca tanınmasına katkıda bulunmuştur.

Bir noktadan sonra, hayal ettiğim bu dünya benim elimden çıkar ve kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur. O zaman bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve binalar sanki hep birlikte aralarında konuşmaya, benim önceden hissedemediğim ilişkiler kurmaya; sanki benim hayalimde ve kitaplarımda değil kendi kendilerine yaşamaya başlarlar. İğneyle kuyu kazar gibi sabırla hayal ederek kurduğum bu âlem, bana o zaman her şeyden daha gerçekmiş gibi gelir.
19. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
B) Birinci kişili anlatım kullanılmıştır.
C) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
D) Benzetme yapılmıştır.
E) Örneklemeye başvurulmuştur.

(I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğuşunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber’in iktisadi zihniyetle dinî inançlar arasında kurduğu bu ilişki hâlâ ilgiyle takip edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olgularla ilgilenmiş, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiştir. (IV) Siyasal iktidarın meşruluğunun temellerini bir model çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanabilmektedir.
20. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C)IV D) V E) VI

(I) Geçmişten bugüne uçaklara yıldırımlar kadar türbülanslar da ciddi hasarlar verir. (II) Uçaklar genellikle tırmanır veya alçalırken yıldırım çarpmasına maruz kalırlar. (III) Yıldırım ilk olarak uçağın burun veya kanat ucu gibi sivri bir kısmına temas eder. (IV) Temasın gerçekleştiği noktada havadaki moleküllerin iyonlaşması nedeniyle oluşan bir parlama görülür. (V) Ardından elektrik yüklü parçacıklar iletken dış yüzey boyunca ilerler ve uçağın bütünlüğüne zarar vermeden kuyruk gibi bir başka sivri kısmından gökyüzüne dağılır.
21. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V

……….. Bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izlerini taşır. Dostoyevski İnsancıklarda Gogol'la tartışır. Kafka, Dönüşüm’de Dostoyevski'nin elli yıl önce sorduğu soruyu, "İnsan mıyım, yoksa böcek mi?" sorusuyla cevaplar. Oğuz Atay romanlarını yaralı Don Kişotların, yeraltında yaşayanların, hamam böcekleri ve metamorfozların yankılandığı bir vadide yazar.
22. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir
B) Hemen her anlatı çoktan kabul edilmiş doğruların üzerinde yükselir
C) Her yazar kendinden önce düğümlenmiş metinlerin ilmeğini çözer
D) Her yapıt, olay örgüsü açısından biricik olma idealiyle yola çıkar
E) Edebî yapıtlar, yazarının iç hesaplaşmalarının yansıdığı bir aynadır

Günümüzde, hizmet sektöründen iş dünyasına, çocuk yetiştirmeden sanat üretimine kadar her alanda tatmine, sorunsuz biçimde varabilme yollarının arayışı içindeyiz. Everest’e tırmananlar, maraton koşanlar, yoğun ve disiplinli bir çalışmanın sonunda alanlarında ustalaşanlar ise yolun sonunda hissettikleri mutluluk kadar, yol boyunca yaşadıkları belirsizliklerden ve aştıkları engellerden de coşkuyla söz ederler. Belki de ilk bakışta çelişkili gibi görünen bu durum, çoğu zaman gayet iyi giden bir işte veya ilişkide, farkında olmadan pürüzler yaratmamızı açıklayabilir.
23. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sonucu değerli kılan, süreç içindeki öngörülemeyen güçlüklerin üstesinden gelmektir.
B) İsteklere kolayca ve fazla emek harcamadan ulaşmak, mutluluğun ön koşuludur.
C) Bilinç dışı dürtülerle, ortada sebep yokken sorun çıkarmak, başarıyı tetikler.
D) Sonuç kadar sürece odaklanarak engelleri aşmak da doyuma ulaşmada önemlidir.
E) Çeşitli düzeylerde güçlüklerle mücadele etmek, sorun çözme gücünü artırır.

Stephen Fears'ın 2006 yapımı etkileyici filmi Kraliçe, Prens Charles’tan boşandıktan sonra tüm İngiliz aristokrasisine sırtını dönen Prenses Diana’nın ölümünü anlatıyor. Filmin esas odağı, Prenses Diana’nın şaibeli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesinden hemen sonra kraliyet ailesinde yaşananlar. Pek çok yazılı ve görsel malzemeyle desteklenen bir belgesel gibi çekilmesine rağmen film, senaryosu fazlasıyla içeriden yazıldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bununla birlikte film, tipik İngiliz mizahı ile bu mizahla atbaşı giden hüzün duygusunu her karesinde birleştirmeyi başarmıştır.
24. Bu parçada söz edilen filmin senaryosunun eleştirilme nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Prenses Diana’nın özel hayatıyla ilgili sırlara yer vermesi
B) Üzücü bir olayı sinemaya aktarırken mizahi ögeler kullanması
C) Olayları daha çok kraliyet ailesinin bakış açısıyla sunması
D) Hayatını belgeselleştirerek Prenses Diana’yı idolleştirmesi
E) İçeriğinin kazanın hemen ertesinde olanlarla sınırlı kalması

Yazı, çoğu zaman içimizde taşıdığımız olağanüstü duygu ve düşüncelerin soluk ve eksik yansımasından başka bir şey değildir. Bu yansıma, karmaşık ve çok katmanlı bir bütünden kopup gelen parçacıklardır. Yazının meselesi, yazarın esinlendiği o karmaşık ve çok katmanlı bütün, orada öylece durur. Ancak yazarın çaresizliği bu bütünden sadece bir parçayla yetinmek zorunda olmaktır.
25. Bu parçaya göre yazarın çaresizliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Coşkuyla yazıya döktüğü deneyimlerinin pek az kişi tarafından takdir görmesi
B) Herkese hitap etmeyi başardığında bile yazdıklarının kalıcılıktan yoksun olması
C) Yaşantı ve deneyimlerinin ancak sınırlı bir bölümünü yazdıklarına aktarabilmesi
D) Yapıtın anlamının ve değerinin, kendisi kadar okurlarına da bağlı olması
E) Anlatabileceklerini kısıtlayan sansür ve dış kontrol mekanizmalarının olması

Coğrafi keşiflerle birlikte gerçekleşen sömürgecilik faaliyetleri sırasında İspanyolları, yerliler karşısında farklı ve üstün kılan özelliklerden biri de, şövalye romanlarına tutkulu yaklaşımlarıdır. Bu romanlar, gerek yeni kıtaya çok uygun düşen büyülü ve efsanevi nitelikleriyle gerekse ölümüne savaş ve buna bağlı bir şeref anlayışına yaptıkları göndermelerle, sömürgeci mantığı etkilemiş ve beslemiştir.
26. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şövalye romanlarında, ölümüne savaşmanın şerefli bir davranış olarak yüceltildiği
B) Şövalye romanlarının sömüren-sömürülen ilişkisinin uzağında okunması gerektiği
C) Sömürgecilik faaliyetlerinin şövalye romanlarının içeriğini belirlediği
D) Sömürülen toplumların gizemli ritüellerinin şövalye romanlarında karşılık bulduğu
E) Sömürgeci kimliğin inşasında şövalye romanlarının pay sahibi olduğu

Her yıl, milyonlarca ton plastik üretiliyor. Diğer yandan da plastik su şişeleri gibi geri dönüşümü sağlanamayan büyük miktarda atığın denizleri doldurmaması için çözüm arayışı sürüyor. Bu çözümlerden en umut verici olanı atıkları veya plastikleri parçalayan organizmalar. Ancak daha basit çözümler de var. Yakın zamanda bir araştırmacı, plastiğin aksine kalıcı olmayan ve kullanıldıktan sonra biyolojik olarak parçalanabilen bir malzemeden şişe üretme fikrini ortaya attı.
27. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Biyolojik olarak parçalanabilen şişe, şimdilik tasarım aşamasında olan sonuç odaklı çalışmalardan biridir.
B) Geri dönüşüm sorununun ortadan kaldırılmasında parçalanabilen şişe fikriyle önemli bir adım atılmış oldu.
C) Plastiğin yerine alternatif malzeme üretme fikrinin ortaya atılması, kısa vadede bir çözüm olarak görünmüyor.
D) Geri dönüşümü sağlanamayan plastik ve benzeri maddeler doğal hayata kalıcı hasarlar vermektedir.
E) Plastiğin doğada dönüşüme uğramaması, ilerleyen zamanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır.


 Zaman zaman televizyonlarda toplu balina ölümlerine ilişkin haberler, karaya vurmuş balina görüntüleriyle karşımıza çıkar. Araştırmalar bu ölümlere okyanusların endüstriyel ve kimyasal atıklarla kirletilmesi, suların bulanıklaşması ve yanlış avlanmalar gibi etkenlerin sebep olduğunu gösterir.
 Balinalar, okyanusta yüzerken kafalarının ön kısmından gönderilen elektromanyetik dalgalarla yönlerini bulurlar. Bu özelliklerinden hem bulanık sularda yüzerken hem de göç ederken yararlanırlar. Ancak zaman zaman dünyanın manyetik alanının değişmesi ya da balinalardaki yön bulma sisteminin hastalık sonucu bozulması nedeniyle yönlerini tayin etmekte sorun yaşarlar ve karaya vururlar.
28. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.
C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
E) Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.

Pek çok kavramı toparlarken dağıtıyoruz ister istemez. Ama aşk konusunda bu tür tanımlara kalkışınca işler daha bir sarpa sarıyor. Öyle ki "günümüzde aşk" deyince gülmek geliyor içimizden. Neden? Galiba yıllar yılı "tek tip" bir aşk düşündüğümüzden. Aşkın mekânını, zamanını, onu yaşayanların sınıfsal özelliklerini hesaba katmadan "aşk"ı yücelttiğimizden. Eski Yunan'da aşk, Orta Çağ'da aşk, Haliç Kıyısı'nda aşk, Boğaz mehtabında aşk, kotrada aşk, grevde aşk... Bu ilişkiler aynı aşkta birleştirilebilir mi? İlişkiyi yaşayanların beklentileri de aşkı biçimlendirmez mi?
29. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Aşk, bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan soyutlanamaz bir olgudur.
B) Modern insan aşka yönelik tek tip bir bakış açısına sahiptir.
C) Her dönem ve mekân kendine özgü, bağımsız bir aşk algısı yaratır.
D) Aşkı sürdürülebilir kılmanın yolu, onu idealize etmekten geçer.
E) Aşk, tek bir değişkene indirgenerek tanımlanabilecek bir kavram değildir.

1928-1992 yılları arasında yaşayan Philip K. Dick, bilim kurgu edebiyatının en beğenilen yazarlarından biridir. İlk hikâye ve romanlarından başlayarak tüm eserlerinde, gerçeklik ve insanı insan yapan özellikleri birbirine bağlı iki tema olarak ele alır. Bu temaları başarıyla işlediği eserlerinden biri, 1968 yılında kaleme aldığı Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı romanıdır. Romanın ana karakteri Rick Deckard, Mars’tan kaçan altı androidi yakalamakla görevlidir. Ancak bu görevi sırasında, insanla robot arasındaki sınırın hiç de kesin olmadığını görür. Böylece eser bir yandan insan benzeri robotlar ile gerçek insanlar arasındaki farkı sorgularken diğer yandan gerçeklik algısı üzerine düşündürmektedir. Dick’in bu romanı, tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olarak kabul edilen Bıçak Sırtı filmine de kaynaklık etmiştir.
30. Bu parçada Philip K. Dick ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Belirli bir alandaki çalışmalarının takdir edildiği
B) Farklı türdeki eserlerinde benzer konular üzerinde durduğu
C) Eserlerinin edebiyat dünyası dışında da ilgi gördüğü
D) Gerçeğin ne kadar gerçek olduğu konusunu sorguladığı
E) Romanlarında belirli bir karakterin maceralarını anlattığı

31. Psikolojide "hatırlama efekti" olarak adlandırılan daha eski anıların geri dönüşü, tam bir muammadır. Anıların en eski olandan başlayarak hatırlanması, "unutmanın ilk temel yasası" ile tezatlık göstermektedir. Bu yasaya göre bir olayın üzerinden ne kadar uzun zaman geçmişse olayın hatırlanma ihtimali de o kadar azdır. Ancak hatırlama efektinde durum tam tersidir. Kişi, yaşı ilerledikçe daha eski anılarını hatırlar. Bu anıların ortaya çıkması için neden ihtiyarlığı beklediği ise bilimin araştırdığı başka bir muammadır. Kırklarında, ellilerindeki insanların da bunları kolaylıkla anımsamaları gerekmez mi? Neden bu anılar, bellek gerçekten yaşlanınca gösteriyor kendini? Sanki bunca yıl boyunca yayın yasağı varmış da yasağın kalkması için belli bir süre geçmesi gerekiyormuş gibi...
31. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Hatırlama efektinde, anılar genellikle en eski olandan daha yeni olana doğru hatırlanır.
B) Unutmanın ilk temel yasasına göre üzerinden uzun zaman geçen olayların hatırlanması zordur.
C) Eski anıların bellek yaşlandıktan sonra hatırlanması, bilimsel açıdan bir merak konusudur.
D) Bellekte yer alan ilk anıların bellek yaşlanmadan ortaya çıkması, dış etkenlere bağlıdır.
E) Hatırlama efektinin ortaya çıkması ancak ihtiyarlıkta, belleğin yaşlanmasıyla mümkündür.

Günümüzde büyük miktarda veri üretilerek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler "sunucu parkı" adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgilerin korunması içinse ciddi bir kaynak harcanması gerekiyor. Bilim insanları çevre dostu olmayan bu veri saklama yöntemine yeşil bir alternatif sunuyor: Bitkileri biyolojik bir sabit disk olarak kullanmak! Tüm bilgileri bitkilerin DNA’sının içinde ikili kod olarak saklayabilmemize olanak tanıyan bu yöntem sayesinde kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarılabilecek. Bu buluş, geliştirilmeye muhtaç olsa da aile fotoğrafımızı en sevdiğimiz kaktüsün içinde saklayabilecek veya bahçemizdeki ağaçtan müzik dinleyebilecek olma ihtimali gerçekten heyecan verici!
32. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) DNA’larda genetik bilgilerin yanı sıra farklı verilerin de depolanması mümkün görülmektedir.
B) Veriler arttıkça bunların saklanması için gerekli olan alanların da artması beklenmektedir.
C) Ağaçlarda bilgi saklanmasına yönelik çalışmaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
D) Yeni bilgilerin üretilmesi, bunların depolanma sorununu da beraberinde getirmektedir.
E) Kolay ulaşılabilirliği nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanması tercih edilmektedir.

Öznel olmak kendi içine kapanmak, düşünceye dalmak, herkesten ve her şeyden ayrı olmak değildir. Aksine dışa doğru, başkalarına doğru bir çeşit yöneliştir. Bu yönelişledir ki benim dışımdakilere "benimdir" diyebilirim. Ancak gerçekten yaşadığım, içinde kendimi gördüğüm, bağlandığım bir şey benimdir. Çünkü beni benden başka olanla birleştiren bağı yalnız ben yaratabilirim.
33. Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarının düşüncesini destekleyen bir örnek değildir?
A) İçerisinde bulunmadığım bir ordunun elde ettiği bir zaferle sevinebilirim yeter ki o, kendi fetihlerimin bir basamağı olsun.
B) İnşa aşamasında hiçbir emeğimin olmadığı bir eve sahip olabilirim yeter ki o, içinde oturduğum bir ev olsun.
C) Himalaya’nın doruğuna tırmanan adamın yaşadığı serüven ile böbürlenebilirim yeter ki o, kendi başarısını kanıtlamış olsun.
D) Şurada duran kimsenin sahiplenmediği toprak benim olabilir yeter ki o, ellerimle işlediğim bir toprak olsun.
E) Bir ülkenin uğradığı bozgunu iliklerimde duyabilirim yeter ki o, aramda bağlantılar kurduğum ülkede yaşanmış olsun.

Muhabir:
(I) ----
Yönetmen:
— Sinema gerçek hayattan alınmış formlarla uğraşıyor, onları işliyor. Film yönetmeninin uğraşı, bana beyaz perdede yeni bir hayatın doğmasıyla bağlantılı olarak yaratma eylemini hatırlatıyor. Sinemanın bu yönünü diğer sanat dallarına göre daha olağanüstü buluyorum.
Muhabir:
(II) ---
Yönetmen:
— Aralarında bir bağlantı olduğu aşikâr çünkü filmlerimdeki üç karakter hayatlarındaki dönüm noktalarında analiz ediliyor. Kahramanların üçü de inançlarından vazgeçmiyor, kendilerine sadık kalıyorlar. Bu anlamda bu üç kahraman yani İvan, Rublev ve Kris bir bütün oluşturuyor.
34. Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Müzik ve resim çalışmalarınızı yarıda bırakıp sinemaya yönelmeniz nasıl karşılandı?
    II. Filmlerinizdeki üç oyuncunun benzer özelliklere sahip olmasıyla neyi amaçladınız?
B) I. Sinemaya ilginiz ne zaman ve nasıl başladı, sinemanın yaşamınızdaki yeri nedir?
    II. Filmlerinizde erkek karakterlerin psikolojisine ağırlık vermenizin nedeni nedir?
C) I. Sinemanın sizin için ifade ettiği anlamı biraz açar mısınız?
    II. Karakterlerinizi sinemaya aktarırken ilham aldığınız film karakterleri var mı?
D) I. Sinemaya yönelerek film yapmaya başlama gerekçeniz neydi?
    II. Filmlerinizin üç kahramanı arasındaki ilişkinin niteliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
E) I. Filmlerinizdeki hikâyelerin gerçekçi olmasını neye bağlıyorsunuz?
    II. İnsan yaşamının açmazlarını Ivan, Rublev ve Kris karakterleri üzerinden verme fikri nasıl ortaya çıktı?

35. - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplandırınız.


Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber'den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makber'in aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü'de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.

35. Bu parçadan hareketle Makber ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ölü adlı şiir ile aynı yıl yazıldığı
B) Okuyucuda duygusal karşılık bulduğu
C) Kısa süre içinde kaleme alındığı
D) Bir kaybın yarattığı acıyı işlediği
E) Yazarın taşkın ruh hâlini yansıttığı

36. Bu parçadan hareketle Ölü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yabancı bakışlardan saklanan bir keder olduğu
B) Eksik kalmışlık karşısında bir isyan olduğu
C) Kaynağı, düşünülerek bulunamayan bir acı olduğu
D) Her hatırlandığında acı veren bir anı olduğu
E) Zihnen kabullenilmiş bir üzüntü olduğu

 37. -38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplandırınız.

Çaylar farklı farklıdır, yaşamlarımız da... Kimi bol şekerli çay içer kimi az şekerli kimi de çayı şekersiz tercih eder. Erzurumlular ise çayı "kıtlama" içer. Kıtlama çay; dikdörtgen şeklinde, uzun ancak özel makaslarla kesilebilen sert şekerlerle içilir. Sert kesme şekerlerden çok küçük bir parçayı avurduna sıkıştıran kişi, bu parçayı idareli kullanarak dört beş bardak çay içebilir. Çayı kıtlama içmek hem özel bir keyif verir hem de ekonomiktir. Şekerin pahalı olduğu, hatta bazen hiç bulunmadığı yıllardan kalan bir alışkanlık olan kıtlama, sınırlı imkânlarımızı sınırsız bir sürece yayma gayretine benziyor. Bu anlamda bazılarımız hayatını kıtlama tarzında, bazılarımız bol şekerli yaşıyor. Bol şekerli ama kısa bir ömür sürüp mutsuz olanlar da var, kıtlama ama uzun bir hayatı mutlu kılanlar da...
37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) İnsan, hayatını uzun ve mutlu kılmak için elindeki imkânları verimli kullanmaya çalışmalıdır.
B) Hayatın nasıl yaşanacağı, çoğu zaman insanın kendi tercihi olmaktan öte bir durumdur.
C) Hangi koşullarda yaşarsa yaşasın insan, hayata yüklediği anlamlarla geleceğine şekil verir.
D) İnsanın sahip olduklarının farkına varması yaşamdan alabileceği hazzın sınırlarını belirler.
E) İnsan sorunlardan uzak durabildiği oranda hayattan keyif alabilme becerisini kazanır.

38. Bu parçada kıtlama çay ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Uygulanma şekline
B) Duygular üzerindeki etkisine
C) Ortaya çıktığı dönemin koşullarına
D) İnsan sağlığına olan etkisine
E) Tercih edilme nedenine

 39. -40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplandırınız.

Bazı kavramlar, uzun süre sözlüklere ve akademik metinlere hapsedildikten sonra sebebi bilinmeksizin birdenbire, halkın diline düşme; basında, televizyonda, hatta hükûmet demeçlerinde zikredilme talihini veya talihsizliğini yaşar. Fena hâlde felsefe kokan ve Yunancadaki köküyle akla Aristoteles'i getiren etik kelimesi, bugün tam da bu şekilde sahnenin ortasına yerleşmiş durumda. Yunancada bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelen etik, felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır. Descartes'la -yani özne sorununun merkezî önem taşıdığı modern dönem felsefesiyle- birlikte etik, ahlakla veya pratik akılla az çok eş anlamlı hâle gelmiştir. Etik, böylece ister bireysel ister kolektif olsun, bir öznenin veya özne grubunun eylemlerini ve bunların sonuçlarını evrensel yasaların terazisinde ölçen, yargılayan sistem anlamına kavuşmuştur. Bugünün popüler kültür ve siyaset endüstrisinde ise artık anlam enflasyonu nedeniyle milyonlarca sıfırla sismiş bir kavrama dönüşmüştür. O kadar çok şey için kullanılıyor ki hemen hiçbir şey ifade etmiyor.

39. Bu parçada altı çizili sözle etikle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Düşünce tarihindeki yerini ve önemini koruyamadığı için eski popülerliğini yitirmiş bir terim olduğu
B) Önemli bir felsefi terim olmaktan çıkıp gündelik anlamlar kazanmış işlevsel bir sözcüğe dönüştüğü
C) Zaman içinde farklı disiplinler tarafından da kullanıldığı için tanımlanmasının zorlaştığı
D) Popülerliği ve yanlış kullanılması nedeniyle asıl anlamını yitirdiği ve içinin giderek boşaltıldığı
E) Siyasi ve sosyal çevrelerdeki farklı kullanımları nedeniyle felsefedeki tanımının da değiştiği

40. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Descartes sonrası modern dönemde etik, toplum yerine bireyi sorgulamak için kullanılan bir sisteme dönüşmüştür.
B) Modern dönemde etik, öznenin yaptıklarını ilke ve yasaların ışığında değerlendiren ahlak felsefesiyle ve pratik akılla özdeşleşmiştir.
C) Aristoteles'in felsefesinde sözünü ettiği etik ile bugün yaygın olarak kullanılan etik sözcüğü farklı anlamlar taşır.
D) Medyada, gündelik hayatta ve politikada etik kavramına gösterilen ilgi, kavramın iletişimsel değerini olumsuz etkilemiştir.
E) Sonradan popülerlik kazanan kimi kavramlarda olduğu gibi etik kavramının da günümüzde kazandığı yaygınlığın nedeni belirsizdir.

2019 TÜRKÇE CEVAP
1. B 13. B 25. C 37. A
2. A 14. B 26. E 38. D
3. C 15. B 27. A 39. D
4. B 16. C 28. C 40. A
5. E 17. A 29. D
6. A 18. B 30. E
7. E 19. E 31. D
8. E 20. B 32. E
9. B 21. A 33. C
10 C 22. A 34. D
11 D 23. D 35. C
12 E 24. C 36. E

 

 KAYNAK: www.osym.gov.tr. pdf orijinali için tıklayınız 

İLGİLİ İÇERİK

 2000-2005 ÖSS(TYT)-ÖYS(AYT) SORULARI WORD-1

2006-2010 ÖSS(TYT)-ÖYS(AYT) SORULARI WORD-2

2011-2015 ÖSS(TYT)-ÖYS(AYT) SORULARI WORD-3