Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 


SERVET-İ FÜNUN GEZİ YAZISI ve HATIRA (ANI)

www.liseedebiyat.com

 

GEZİ YAZISI

• Türk edebiyatında modern anlamda gezi yazısının ilk örnekleri 19. yüzyılda verilir. 

• Ahmet Mithat Efendi, resmi bir görevle gittiği Stockholm'de üç buçuk ay kalmış, bu Avrupa seyahatinin izlenimlerini "Avrupa'da Bir Cevelan" adlı eserinde anlatmıştır. 

• Yine Ahmet M.Efendi’nin Beykoz’dan İzmir’e kadar yapılan av gezisini Seyyahane bir Cevelan adlı kitabında anlatmıştır.

• Sadullah Paşa’nın Şarlotenberg Sarayı ve Paris Sergisi kitapları vardır.

• Ali Bey'in "Seyahat Jurnali" önemli bir gezi yazısı örneğidir.

 

  • II. Abdülhamit'in uyguladığı baskıcı siyaset, aydın ve sanatçılar üzerinde daha şiddetli ve belirgindir. Ülkedeki seyahat özgürlüğü büyük oranda kısıtlanmıştır. Bu nedenle Servet-i Fünûn edebiyatında gezi yazısı diğer türlere göre geri planda kalmış, bu türde fazla örnek verilememiştir.
  • Servet-i Fünûn sanatçıları yurt dışına ya görevli olarak gitmişler ya kaçmak zorunda kalmışlar ya da devlet tarafından ülkenin çeşitli bölgelerine sürgün edilmişlerdir. 
  • Sanatçılar ancak böyle durumlarda gezi yazısı örnekleri verebilmiş, bunlar da çoğunlukla mektuplarında ve sohbet yazılarında gezip gördükleri yerleri anlatmışlardır.
  • Servet-i Fünûn gezi yazılarında dönemin zihniyetinin de etkisi ardır. Servet-i Fünûncular edebiyat alanında tamamen Batıyı örnek almışlar, bu nedenle de örnek aldıkları Batıyı görmek, tanımak, öğrenmek ve birikimlerini yansıtmak istemişlerdir.
  • Servet-i Fünûn döneminde gezi türünde Ahmet İhsan Tokgöz’ün “Avrupa’da Ne Gördüm” (1892); 
  • Cenap Şahabettin’in Hac Yolunda”, “Avrupa Mektupları”, “Âfâk-ı Irak, Suriye Mektupları” adlı kitapları vardır.
  • Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda” adlı eseri 19. yüzyıla kadar gezi yazısı türünde pek birikimi olmayan Türk edebiyatına kazandırılmış önemli bir yapıttır.
  • Bu eser 1886 yılında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edildikten sonra 1909-1925 yılları arasında kitap olarak yayımlanmıştır. 
  • Cenap Şahabettin’in görevli olarak gittiği Hicaz ve Mısır yolculuğunu canlı gözlemlerle anlattığı eser, gezi yazınımızın seçkin örnekleri arasındadır.
  • Yazar bu kitabında gezip gördüğü yerleri yalnızca bir gezgin gözüyle ve yüzeysel olarak değil; tarih, coğrafya ve insan boyutlarıyla, örnek sayılacak bir nesir ustalığıyla anlatmaktadır. Eser, Hac izlenimlerinden çok, sanatlı Osmanlı nesrinin güzel örneklerini içerir.
  • Cenap Şahabettin’in “Avrupa Mektupları” adlı kitabı, 1917-1918 yılları arasında Tasvir-i Efkâr gazetesi adına yaptığı Avrupa gezisi gözlemlerini içerir. Eser, 1919 yılında yayımlanmıştır. 
  • Cenap Şahabettin bu kitabında, Avrupa’da gezip gördüğü ülkeleri Doğulu bir sanatçı gözüyle değerlendirir. Dolaylı olarak, Batı ile Osmanlıyı karşılaştırır ve günümüz açısından da ülkemizle ilgili önemli saptamalara ulaşır. 
  • Onun gezi yazılarında ayrıntılar çok önemlidir. O ayrıntılar yan yana gelince, anlatılan mekân, satırlardan kurtulup canlanır sanki. Onun fotoğraf makinesi gibi olan kaleminden çıkan yazılar, okurun karşısına çok canlı resimler çıkarır.

 

Avrupa Mektupları'ndan 

"Sabaha karşı Plevne civarından geçiyorduk. Alacakaranlıkta pencereyi açtım. Plevne ovasını görmek, arz üzerinde hakîr bir mezarı bile kalmayan zavallı babamın ruh-ı menfânişînini biraz teneffüs etmek istiyordum. Eyvah yüksek ve zengin ekinleri okşayan gece rüzgârı –madde ve hakikat gibi insafsız– dedi ki: 'Babanın kanını emen bu toprak şimdi babanın cisim ve ruhundan yabancı açıklara sünbüle-i gıda hazırlıyor.'

Şimdi ufk-ı şarkî kızarıyor, kızarıyordu; Osmanlı bayrağı gibi al, kan gibi al olmuştu: Bir ruh-ı şehîd için bu ufk-ı sabah ne güzel kefendi: "Baba, seni bu ağustos ayının son seherinde Plevne ufkunun bu geniş, kanlı mendili içinde kokladım!"

 

  • “Âfâk-ı lrak” Sanatçı, bu eserinde, Cemal Paşa’nın davetlisi olarak bulunduğu Irak ve Suriye hakkındaki izlenimlerini kaleme almıştır. 
  • Sanatçının, 1914’te başlayan bu gezisi 2 yıl sürmüştür. Tasvir-i Efkâr gazetesinde 13 bölüm  hâlinde yayımlanmıştır. 
  • Sanatçı bu eserinde Kızıldeniz’den Bağdat’a kadar değişik yerleri dolaşır ve buralarla ilgili gözlemlerini yansıtır. 
  • Bu küçük seyahat notları, Cenap Şahabettin’in, şairliğinin yanında nesrinin de ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir. 
  • “Âfâk-ı Irak”, Bu toprakların elden çıkmasının üzüntüsünü de yansıtır. Sanatçı, bu eserinde, bugün çok konuşulan bu bölge ve şehirleri, orada yaşayan insanların örf ve âdetlerini ve o günkü yaşayış şekillerini, ilginç tarihî olaylarını nefis üslubu ile zaman zaman mizahî yorumlarla anlatır.
  • Cenap Şahabettin’in “Suriye Mektupları” adlı eseri de gezi yazısı nitelikleri taşımaktadır..

 

 

AFAK-I IRAK’TAN PARÇA

"İngiliz bandırası altında kalan Afrika ve Asya şehirlerinde bu bir kanundur: Siyah beşeriyet beyaz beşeriyete selâm duracak!.. İngilizler heyet-i müctemiayı üç büyük tabakada görürler: Birincide kendileri, ikincide öteki beyazlar, üçüncüde sarılar, kırmızılar, siyahlar vardır. İnsaniyet-i arziyyenin bir kökten teşa'ub ettiğine inanmazlar; zencinin de lordlar gibi bir kalbi, bir dimağı, bir cihaz-ı hiss ü fikri olduğundan İngiliz şüphe eder; bu cihetle nazarında beyazlardan gayrısına karşı yalnız bir vasıta-ı idare mevcuttur: Kuvvet!.. Burada yalnız İngilizlerin değil, her beyazın elinde lede'l-hâce siyaha karşı istimal olunmak üzere bir ince çubuk var. Bu tâife-i siyeh-rûy u siyeh-bahtın ruh-ı pür-hirasına hâkim olmak için baston kaldırmak kâfi olduğunu öğrenmişler. Bir zenci ücret-i mezahimini talebde biraz ısrar etsin yahut bir bedevi bir sadaka dilensin; cevab-ı muhatabı müheyyâ-yı darb u cerh bir değnektir. Ooh, zavallı tıfl-ı bâdiye çölde aç, çıplak ve mahkur büyüdün; şehirde aç, çıplak ve muhakkar helâk olacaksın… Senin için güneş nasıl merhametsiz bir küre-i nâr ise, senin için etrafındaki kum deryası nasıl bî-hiss ü yâbi ve ne kadar hasis ü akîm ise karşındaki beyaz insaniyet de öyle bî-rahm ü hodgâm, öyle âmir ü müstebid olacak oh, zavallı, zavallı siyah!..

 

ANI(HATIRA)

TANZİMAT EDEBİYATINDA ANI

• Anı (hatıra): Tanzimat’tan önce edebiyatımızda anı türüne yakın eserler (siyer, gazavatname, fetihname) vardı

• Anı türünde karşımıza çıkan eserlerin başında Akif Paşa’nın Tapsıra adlı eseri yer alır.

• Tanzimat’ta anı türünde öne çıkan yazarlar ve eserleri şöyledir: Namık Kemal’in Magosa Mektupları, "Silistre Muhasarası" 

• Ziya Paşa "Defter-i Amâl" adlı eserinde ağırlıklı olarak çocukluk hatıralarına yer vermiştir.

• Muallim Naci, “Ömer'in Çocukluğu" adlı anı kitabında çocukluk hatırâlarını anlatmıştır

• Sami Paşazâde Sezai hatıra ve gezi yazılarını "İngiltere Hatıraları", "Paris Hatıraları", "İspanya Hatıraları", "muhasebe" adı altında yayımlamıştır.

 

SERVET-İ FÜNUN’DA ANI

  • Servet-i Fünûn edebiyatında hatıra türünde bazı eserler verilmiştir.
  • Servet-i Fünûn’a kadar yazınımızda hatıra, yazınsal değerde bir tür değildi. Her alanda Batıyı örnek alan Servet-i Fünûncular, Batılı anlayışa uygun eserler vermede başarılı olmuşlardır. Bu bağlamda “hatıra” türünü de geliştirmişlerdir.
  • Servet-i Fünûncular hatıralarını şiirlerine göre daha yalın bir dille yazmışlardır.
  • Hatıralarında dönemin sosyal ve siyasal olaylarına ışık tutmuşadır. Şiirlerinde sosyal ve siyasal konulardan uzak kalmalarına karşın, hatıralarının çoğu bu konularla ilgilidir. Bununla birlikte özellikle Halit Ziya Uşaklıgil’in kendi dünyasına odaklanmış, hatıra türünde eserleri de vardır.
  • Dönemin hatıra türündeki eserlerinde edebiyat ortamına ait ayrıntıları görmek de mümkündür. Bu hatıralarda dönemin sanatçıların özel yaşamıyla ilgili bilgiler yer almaktadır.
  • Türk edebiyatında yazınsal değerdeki hatıraları ilk kez Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır.

 

KIRK YIL/HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

Halit Ziya, "Kırk Yıl" adlı beş ciltten oluşan anılarında, kendi hayatının kırk yılını anlatır. 

Halit Ziya, kitabında, bu eseri yazış amacını şöyle açıklamaktadır: “Anılar arasında bu gezintiyi nasıl düşündüm ve niçin buna başlıyorum? İnsanların duyguları ile kararları, tutum ve davranışları arasındaki bağlar o kadar dolaşık ve karışık bir yumaktır ki bunu çözmeye bilmem her zaman imkân var mıdır? Bir gece derin bir acı ile uyumuştum ve daha derin bir acı ile uyandım: Düşümde annemi arıyordum. İşte, ona katılmak için önümde alınacak pek az yol kalmış olan ben, kırk yılı çoktan geçmiş bir zaman süresi oluyor ki, hep böyle dertlerle doluydum. Uykularımın içinde onun arkasından koşuyor, onu arıyordum. Gene koşuyor, gene onu arıyordum.” demektedir.

 

SARAY ve ÖTESİ

Halit Ziya Uşaklıgil’in, hatıra türündeki bir başka eseri ise saraydaki görevi sırasında tanık olduğu olayları anlattığı “Saray ve Ötesi” (1940) adlı yapıtıdır. 

Bu kitapta yazar, “İstibdat” diye anılan II. Abdülhamit döneminden sonra gelen ve büyük ümitlerle beklenen özgürlük ortamında gelişen olayları, beklentilerin boşa çıkmasından doğan hayal kırıklıklarını, saray insanlarını anlatır. 

Yani tarihe ışık tutar.

 

ACI HİKÂYE

Acı Hikâye” (1942) adlı bir eseri daha vardır. Bu, Halit Ziya’nın edebî nitelik ve kaygı taşımayan tek eseridir. 

Yazar, bu kitabını ömrünün son yıllarında uğradığı, gerçekten çok talihsiz ve çok büyük bir matem üzerine, o matemin dinmez acısı ile yazmıştır. Eserde, intihar eden oğlu Halil Vedat için çektiği acıları dile getirmiştir. Bu kitabın ön sözünde yazar, katlanılması imkânsız denebilecek ıstıraplarını haykırmak, biraz olsun nefes alabilmek amacıyla bu eseri kaleme aldığını açıklamıştır. Yazar, eseri yazdığı sıralarda yayınlamayı hiç düşünmemiş olduğu hâlde, aradan dört beş yıl geçtikten sonra kitap, yakın dostlarının ve akrabalarının rica ve ısrarları sonucu basıma sunulmuştur. Kendisinin ölümü de bundan üç yıl sonradır.

 

  • Hüseyin Cahit YALÇIN, Meşrutiyet Dönemi'nin siyasî ve sosyal olaylarını "Siyasî Hatıralar" adlı kitabında anlatır. Servet-i Fünun Dönemi'yle ilgili edebiyat hatıralarını ise "Edebiyat Hatıraları" adlı kitabında toplar.
  • Ahmet İhsan TOKGÖZ’ün iki ciltten oluşan "Matbuat Hatıralarım" adlı anı kitabı vardır. 1888 ile 1914 yılları arasındaki anılarını içermektedir.
  • Mehmet Rauf da farklı gazete ve dergilerde yayımladığı anı türündeki yazılarını "Edebi Hatıralar" adlı kitapta topladı.

 

Hüseyin Suat YALÇIN (1867 - 1942)

  • Hüseyin Cahit Yalçın’ın ağabeyidir. Asıl mesleği doktorluktur. Lirizmin egemen olduğu şiirlerinde özellikle “aşk” ve “kadın” konularını işlemiştir.
  • Servet-i Fünûn şiirinin genel yansımalarını taşıyan şiirlerini, sonraları “Lâne-i Melal” (1910) adı altında toplamıştır. Cenap Şahabettin’den etkilenmiştir. 
  • Suat, Gâve-i Zâlim mahlasıyla mizah yazıları yazmıştır. Mizahî yazılarında, bayağılaşmaktan hep uzak kalma, nükteye ve zarafete dayanan temiz bir çığır açma başarısını göstermiştir. 
  • Suat’ın 1908’den sonra ilgilendiği diğer bir alan da tiyatrodur. Dram ve komedi, mensur ve manzum olan bu piyesler, zamanlarına göre oldukça kuvvetli bir tekniğe sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarında kaleme aldığı manzum piyeslerinde, hecenin ve sade Türkçenin kullanılışında, genç nesil kadar başarı göstermiştir. Duru ve doğal bir dille eserler vermiştir.
  • Eserleri: Lâne-i Melâl (Servet-i Fünûn dönemi şiirleri, 1910); Gâve Destanı (Mizahi şiirleri, 1923) Dehhak-i Zalim, Gâve-i Zalim imzalarıyla mizah ve hiciv manzumeleri yazmıştır.
  • Tiyatro eserleri: Şehbâl yahut İstibdâd’ın Son Perdesi (1908), Devâ-yi Aşk (tefrika, 1910), Kirli Çamaşırlar (1911), Çürük Temel (adaptasyon oyun, 1915), Kayseri Gülleri (1920), Yamalar (1920), Harman Sonu, Ahrette Bir Gün, (Manzum tiyatro, 1926), Hülle, Şehbal, Kundak Takımları.

Süleyman Nazif (1869 - 1927)

  • Babasının tavsiyesi ile henüz çocuk denebilecek bir yaşta iken, Namık Kemal’in eserlerini de okuyarak ilk şiirlerinde onu örnek almıştır.
  • 1892-1897 yılları arasında yazılmış ve istibdada karşı olan şiirlerini içeren “Gizli Figânlar”, gerek tema gerekse üslup bakımından, Namık Kemal’in etkisindedir. 
  • Servet-i Fünûn şairlerinin ilk şiirleri genellikle bireysel konularda oldukları hâlde, Nazif’in daha ilk şiirlerinde sosyal temalara yönelmesi onun ayrı, bir özelliğidir. 
  • Nazif’in bireysel konulara eğilişi, 1898’de Servet-i Fünûn’a girmesi ile başlamış ve 1908’e kadar sürmüştür. 
  • 1908’den sonra şair, yeniden sosyal temalara yönelmiştir. Bu şiirlerindeki dil de, Servet-i Fünûn şiirinin dilindeki aşırılıklardan ayrılarak, daha doğal bir yön alır.
  • Zihniyet bakımından tamamıyla Batılı olan Nazif, Doğu edebiyatının da büyük değerler taşıdığına inanmış ve bütün yazılarında millî değerlerin de koruyucusu olarak kalmıştır.
  • Servet-i Fünûncular “Sanat, sanat içindir.” anlayışını kabul edip buna göre eser vermesine rağmen, o, sanatı genelde toplumun ve ulusal sorun ve davaların emrinde kullanmıştır.    
  • Süleyman Nazif, kişisel hayatında olduğu gibi, manzum ve mensur tüm eserlerinde de heyecanlıdır. Sevdiğini ölçüsüzce yüceltir; beğenmediğini de alabildiğine küçültür.
  • Servet-i Fünûn’a bağlı olmakla beraber, Namık Kemal geleneğini devam ettirmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok canlı, çok ateşli bir şekilde ifade etmiştir. Nesirlerinde bile kelime ahengine önem vermiştir. 
  • Düz yazıları, şiirlerinden güçlüdür. 
  • Türklüğe hayran bir toplumcudur. Nazif, Osmanlı Türkçesinin en güçlü dönemindeki yazarların çoğundan daha sağlam ve daha sanatlı bir dile sahiptir. Ne var ki dilinin anlaşılabilirlikten uzak oluşu onu günümüzden uzaklaştırmıştır.
  • Eserleri Boş Herif (1910), İki İttifakın Tarihçesi (1914), Batarya İle Ateş (vatan ve kahramanlık şiirleri, 1918), Âsitân-ı Tarihte (1918); Kara Bir Gün (1919); Fuzuli (1920); Piyer Loti Hitabesi (1920); Nasreddîn Şah ve Bâbîler (1923), Hazret-i İsa’ya Açık Mektub (1924); Mehmet Âkif (inceleme, 1924); Çalınmış Ülke (1924), İmâna Tasallût-Şapka Meselesi (1926); İki Dost (Ziya Paşa ve Namık Kemal, 1924); Kâfir Hakikat (1926); Yıkılan Müessese (1927); Gizli Figanlar (II. Abdülhamit’i tenkit ettiği gençlik şiirlerini yayımladığı imzasız eseri, 1906); Firâk-ı Irak (Irak’ın vatandan kopuşunu anlatan ağıtlar, 1918); Tarihin Yılan Hikâyesi (1922) ; Malta Geceleri (nesir, şiir karışık, 1924); Çal Çoban Çal (1923) , Yılan Hikâyesi.

 

Ahmet RASİM (1865 - 1932)

  • Ahmet Rasim İstanbul'da doğdu. Küçük yaşında yetim kaldı. Annesi onu dikiş dikerek zorluklar içinde büyüttü. İlköğrenimini mahalle mekteplerinde yaptı (1875). Sonra sekiz yıl okuduğu Darüşşafaka'yı birincilikle bitirdi. Posta Telgraf Nezareti'nde Fen Kalemi'ne memur oldu (1883).
  • İlk yazısı olan "Yolcu" adlı çevirisi Tercüman-ı Hakikat'te yayımlandı (1882). Gazetecilik yaşamına Ceride-i Havadis'te başladı. Tercüman-ı Hakikat, İkdam, Sabah, Malûmat, Vakit, Zaman, Yeni Gün, Cumhuriyet, Akşam gazeteleriyle; Hazine-i Fünun, Gülşen, Sebat, Güneş gibi dergilerde yazdı. "Edib-i Şehir" (Şehrin Ünlü Yazarı) sanını kazandı. 1927 yılında İstanbul'dan milletvekili seçildi. 21 Eylül 1932'de İstanbul'da öldü. Mezarı Heybeliada'dadır.
  • Edebiyatın birçok türünde eser veren Ahmet Rasim, özellikle anı, fıkra ve makaleleriyle ün kazanmıştır. Yazılarıyla "Yaşadığı dönemi unutulmaktan kurtaran, ölmez adam" olarak nitelenmiştir.
  • Servet-i Fünûn topluluğunun dışında kalan Ahmet Rasim, yazılarında oldukça sade ve canlı bir dil kullanmış, ağır ve sanatlı anlatımdan uzak durmuştur. 
  • Ahmet Rasim, yazılarında İstanbul’un eğlence yerlerini, dönemin sanat hareketlerini, edebiyat olaylarını, ünlü yazarları, günlük yaşamı, kıraathaneleri anlatarak yaşadığı döneme ayna tutmuştur. 
  • Bir yazar olarak kalemini nazım ve düz yazı türlerinin hemen hepsinde deneyen Ahmet Rasim'in, bilimsel yazılardan, şiir, öykü, sohbet, fıkra ve anı türüne kadar yüz otuzu aşan büyüklü küçüklü eseri vardır.
  • Anı: Gecelerim, Fuhş-i Atik, Falaka 
  • Fıkra ve Makale: Tarih ve Muharrir, Şehir ve Mektupları, Eşkâl-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya

UYGULAMA

Aşağıdaki şıkların sonuna doğru ise D yanlış ise Y olarak işaretleyiniz

a. Eski Türk edebiyatında gezi yazısına “seyahat-nâme” denirdi. (  )

b. Türk edebiyatında, gezi yazısı türünün örnekleri ilk kez Servet-i Fünûn döneminde verilmiştir. (  )

c. Servet-i Fünûn dönemine kadar “hatıra” yazınsal değerde bir tür değildi. (  )

d. Türk edebiyatında anı türündeki ilk eser, Halit Ziya Uşaklıgil’in “Kırk Yıl” adlı eseridir. (  )

e. Servet-i Fünûn döneminde Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın anı türünde eser vermiştir. (  )

f. Hatıralar, yazarın dış dünyadan çok, kendisinden söz etmesiyle gezi yazısından ayrılır. (  )

 

Aşağıda yer alan gezi yazısı türündeki eserlerden Cenap Şahabettin’e ait olanları işaretleyiniz.

1) Avrupa’da Ne Gördüm (  )

2) Âfâk-ı Irak (  )

3) Avrupa’da Bir Cevelan(  )

4) Hac Yolunda(  )

5) Suriye Mektupları(  )

6) Sefaretnâme(  )

7) Avrupa Mektupları(  )

 

Aşağıda yer alan hatıra türündeki eserlerin yazarlarını belirleyiniz.

1.    Matbuat Hatıralarım: …………………..

2.    Kırk Yıl: …………………………….

3.    Saray ve Ötesi: ………………………………

4.    Bir Acı Hikâye: ………………………………………

5.    Siyasal Anılar.: ………………………………………

6.    Edebiyat Anıları: …………………..

7.    Edebî Hatıralar: …………………………

 

D.Aşağıdaki sözleri parçadaki boşluklara uygun şekilde yerleştiriniz.

Serveti Fünûn’un / anı / Hüseyin Cahit Yalçın / erken / II. Abdülhamit 

..................................... ’ın............. türündeki eserlerinden biri de “Edebiyat Anıları”dır. O, Türkçenin sağlam kalemlerinden biridir. Edebiyata................ başlamış, onu erken bırakmıştır; ancak yazdığı pek çok deneme, sohbet ve anıları edebiyatımızın en güzel eserleri arasındadır. Sanatçı bu kitabında,................. döneminin siyasal baskıları, edebiyat dünyasının içinde bulunduğu durum ve Tevfik Fikret, Mehmet Rauf gibi............................ ünlü yazarları; bunların idealleri, öfkeleri, küskünlükleri ve aşkları anlatılır.

 

O güne kadar yazınımızda anı, yazınsal değerde tür değildi. Modern anlamda romancılığımızın kurucusu sayılan yazarımız, ilk kez yazınsal değerde anılar yazmıştır. Hem yazınsal hem siyasal nitelikte olan bu anılarını dokuz ciltte toplamış ve kırk yılı kapsayan ilk beş cildine “Kırk Yıl” adını vermiştir.

Bu parçada aşağıdaki yazarların hangisinden söz edilmektedir?

A. Hüseyin Rahmi Gürpınar

B. Recaizade Mahmut Ekrem

C. Yakup Kadri Karaosmanoğlu

D. Reşat Nuri Güntekin

E. Halit Ziya Uşaklıgil 

Sanatçının “Siyasal Anılar” adlı anı kitabı, 1908-1918 yılları arasını, yani Meşrutiyet döneminin ilginç olaylarını açıklar. Sanatçının, İttihat ve Terakki Partisi üyesi, hatta partinin sözcüsü olması bu kitabın değerini daha da artırır. Sanatçının bu kitapta odaklandığı başlıca konular arasında İttihat ve Terakki Partisi’nin idealizmi; yenilik ve gericilik çatışmaları; reform denemeleri; azınlıkların yıkıcı faaliyetleri; parti kavgaları; iç isyanlar; Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında Osmanlı politikası yer alır.

Bu parçada eserinden söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halit Ziya Uşaklıgil    B) Hüseyin Cahit Yalçın

C) Mehmet Rauf    D) Cenap Şahabettin

E) Tevfik Fikret

Aşağıdakilerden hangisinin anı türünde eseri yoktur?

A. Halit Ziya Uşaklıgil    

B. Hüseyin Cahit Yalçın

C. Mehmet Rauf    

D. Ahmet İhsan Tokgöz

E. Tevfik Fikret

SON EKLENENLER

Üye Girişi