Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 


 

 SERVET-İ FÜNUN’DA EDEBİ TENKİT(ELEŞTİRİ)

www.liseedebiyat.com

«Hayat için edebiyat neyse, edebiyat için de tenkit odur.»

 

BİRAZ DAHA HAKİKAT

… "Dekadanlar" makelesini yazan zat: "Bizde birtakım genç yazarlar var, bunlar dili berbat ediyorlar, yazdıklarından bir şey anlaşılmıyor, bunlara dekadan denir; çünkü Fransa'da böyle bir edebî akım yürütücüleri vardır ki yazdıkları anlaşılmaz ve onlara "dekadan" derler; işte bizde yeni peyda olan bu yazarlar da "dekadan"dır, meslekleri "dekadanlık"tır; diyordu. Yani bizde "dekadanlık" mesleğinin mevcudiyeti bir suçlama şeklinde meydana çıkmış oluyordu. …

Ahmet Mithat Efendi Hazretlerinin "Dekadanlar yakıştırmasına karşılık veren oldu mu? Dekadanlık iyidir, Mithat Efendi şu noktalarda yanılmıştır" gibi cevaplar veren bulundu mu? Hayır. Bilâkis, hiç kimse "dekadanlık"ı üzerine almadı, reddetti. Bu ispat ediyor ki bu yakıştırılan "dekadanlık" bizde yoktu.

Artık şu anlamsız "dekadan" sözünü bırakalım da daha muvafık bir tabir ile "Servet-i Fünûn"a yazı yazanlar ve yazdıkları şeyler kasdolunuyordu.

Servet-i Fünûn edebiyatına ne kusurlar bulunuyordu? İlk itiraz bu eserlerin anlaşılmaması idi. Dikkat olununca bu "anlaşılmamak" tâbirinin iki yerde kullanıldığı görülüyordu: Ya bir mâna çıkarılmamak ya bir zevk alınmamak kasdolunuyordu.

Evet, bu itirazın iki ciheti de haklıdır. Servet-i Fünûn edebiyatını anlamayan ve ondan bir zevk almayan vardır. Fakat bu öyle bir hüküm ki, aksi de sabittir: Anlayan ve zevk alan da vardır.

Nezaketli Ahmet Mithat Efendi Hazretleri'nin bir doğru sözü daha görüldü. O da şu mealde idi: "Ben popüler bir yazarım. En birinci medâr-ı iftiharım budur. Sanatkârlık isteyenler üstad Ekrem ve Halit Ziya Beyefendiler Hazerâtına müracaat etsinler."

İşte bu cümle Servet-i Fünûn edebiyatına yöneltilen ilk itirazı açıklamaya kâfidir. Servet-i Fünûn edebiyatı genele, halka mahsus değildi. Oraya yazı yazan sanatçılar yetersizlikleriyle beraber yüksek bir emele yönelmişlerdi: Sanat için çalışıyorlar, sanatkâr olmak istiyorlardı, doğal olarak popüler olamıyorlardı.

 

TANZİMAT’TA TENKİT

  1. Dil konusunda: Türkçenin, Arapça ve Farsçanın etkisinde kalmasına, aydınların bu dillerde yazmayı, Türkçe yazmaya tercih etmelerine tepki göstermişler, Osmanlıcanın yapay bir dil olduğunu savunmuşlardır.
  2. İmlâ konusunda: İmlâ konusu sürekli tartışılmıştır. Namık Kemal, Arapça ve Farsçadan alınan sözcüklerin yazılışları ve söylenişleri arasındaki farka dikkat çekmiş, bunun ortadan kaldırılması gerektiğini öne sürmüştür.
  3. Yazı dilinin sadeleştirilmesi konusunda: Bu konuda büyük tartışmalar yapılmış, çok sayıda eleştiri örneği verilmiştir. Halkın anlamadığı bir dille eser vermenin yanlışlığı öne sürülmüş, konuşma dilinin yazı dili haline getirilmesi gerektiği savunulmuştur.
  4. Divan edebiyatı konusunda: Namık Kemal başta olmak üzere hemen hemen bütün Tanzimat sanatçıları divan edebiyatını eleştiri bombardımanına tutmuş, onun yerine Batı edebiyatını yerleştirmeye çalışmışlardır.
  5. Tenkit" türünün ne anlama geldiği, nasıl yapılması gerektiği ve içeriğinin ne olduğu üzerinde en çok çalışan ve bunun önemini kavrayan kuşak Servet-i Fünûncular olmuştur.
  6. Servet-i Fünûnculara göre tenkit "yeni bir edebî şube"dir. Eleştirmenin görevi bir eserin bölümlerini tanıtmak, eksik ve kusurlu yanlarını ortaya koymak değil; edebiyat açısından değerini ve önemini göstermektedir.
  7. Servet-i Fünûn’dan önceki kuşaklar, Batılı sanatçıların edebiyata dair görüşlerinden yararlanmış olmakla birlikte, Batılı tenkitçilerin tenkit türündeki eserleri ile yakından ilgilenmemişlerdir. Servet-i Fünûncular, Batılı yazarların eserlerini daha büyük bir dikkatle inceledikleri gibi, batının tanınmış tenkitçilerinden H. Taine, Faguet ve Lemaitie gibi sanatçılardan yararlanmışlardır.
  8. Servet-i Fünûncular, edebî tenkitte “tarihçi tenkit” metodunun ilkelerine bağlı kalmaya çalıştılar. Hippolyte Taine (İpolit Ten) tarafından sistemleştirilen bu tenkit metodu, “ırk, çevre, zaman” formülüyle özetlenebilir. Taine’e göre edebiyat, toplumun ifadesidir. Ona göre, toplumu anlamak için önce o toplumun edebiyatı araştırılmalıdır. Yazarlar, binlerce değişik nedenin bir sonucudur.
  9. Onlara göre tenkit, şiir veya roman gibi bir sanattır. "Eleştirmen denilen sanatçı", yazarlarla değil, okurlarla yakınlık kurmalıdır. Tenkit, bir çeşit eseri açıklama, yorumlama, genişletme ve aydınlatma işidir.
  10. Servet-i Fünûn edebiyatçıları "Hayat için edebiyat ne ise, edebiyat için de tenkit odur." diyerek bu türün önemine dikkat çekmişlerdir. Sanatçılar tenkit türünün değişmez kurallara bağlı olamayacağını savunarak, ulaşılan tüm sonuçların kişisel olduğunu, ancak samimi de olması gerektiğini söylemişlerdir.
  11. Bu dönemde Ahmed Şuayb, Hüseyin Cahit, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil tenkit yazıları yazmıştır.
  12. Hüseyin Cahit (Yalçın), Servet-i Fünûn topluluğunun sözcüsü ve savunmacısıdır. Sık sık kendilerini eleştirenlerle polemiğe girmiştir. Ayrıca H. Taine'den çeviriler yaparak modern tenkit anlayışını yerleştirmeye çalışmıştır.
  13. Cenap Şehabettin, Halil Ziya (Uşaklıgil), Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet'in Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan tenkit türünde yazıları vardır, ancak azdır.
  14. Servet-i Fünûn Dönemi'nde edebiyat alanında çok ateşli tartışmalar yapılmış, taraflar birbirlerine ağır eleştiriler yöneltmişlerdir. Bu tartışmaların başında da "eski-yeni" çatışması yer alır. "Malûmat" dergisi tarafında toplanan eski edebiyat yanlıları, yenilik yanlısı sanatçılara hakarete varacak derecede eleştiriler yöneltmiş, onlarla "Yeni edebiyat-ı cediceliler" (yeni, yeni edebiyatçılar demektir.) diyerek alay etmişlerdir. Servet-i Fünûncuların bunlara verdikleri cevaplar daha ölçülü ve objektif olmuştur. 
  15. Ahmet Şuayp yalnızca tenkit türünde yazmış, Batı'daki tenkit türlerini incelemiş ve topluluğun tenkit tarzını oluşturmuş bir sanatçıdır
  16. Ayrıca Ahmet Mithat'ın "Dekadanlar" (çökmüş, gerilemiş anlamındadır.) adlı makalesinde edebiyatı geriye götürmekle, dillerinin ağır olmasıyla suçlanmışlar, Servet-i Fünûnculardan Hüseyin Cahit "Biraz Daha Hakikat" adlı yazısıyla Cenap Şehabettin ise "Dekadanizm Nedir?" makalesiyle bu eleştiriye cevap vermiştir.
  17. Görüldüğü gibi Servet-i Fünûn döneminde tenkit, daha çok kendilerine, edebiyat ve dil anlayışlarına karşı yöneltilen eleştirilere karşı cevap olarak kullanılmış, daha çok dil ve edebiyat anlayışlarını duyurmak, tanıtmak ve savunmak üzerinde olmuştur.
  18. Servet-i Fünûncular edebî eserde estetik bir amaç ararlar. Onları kendilerinden önceki edebiyatçılardan ayıran niteliklerden biri de edebî eser karşısındaki tavırlarıdır. 
  19. Onlar edebî zevkin zamana bağlı olarak değiştiğini söylemişlerdir. 
  20. Edebiyatın, ahlakçı bir gaye gütmediğini ısrarla vurgulamışlardır. 
  21. Onlara göre, edebiyatın ruhu demek olan tenkidin görevi, edebiyatın ne olduğunu, ne olması gerektiğini araştırmak ve açıklamaktır. 
  22. Onlara göre, her edebî çevre, bir öncekinin tenkidiyle hazırlanır.
  23. Servet-i Fünûncular bu görüşten hareket ederek Batı tenkidini bilmek gerektiğini savunmuşlardır.
  24. Servet-i Fünûncular Batı tenkidini tanıtmaya önem verdikleri gibi, Batıdaki edebî akımlardan ve Batılı sanatçılardan da söz etmişlerdir.
  25. Eserlerinde bıkkınlık ve aşırı duygusallık egemendir.
  26. Hep aşka ve doğaya dayanan konulara yönelmişlerdir. Onlar da bu durumun farkında olmuşlar ve bu niteliklerini eleştirerek değişmek istediklerini ortaya koymuşlardır. 
  27. Kendilerinden önceki topluluklardan farklı olarak, tenkide edebî bir tür niteliği kazandırmışlardır. Onların Batı kaynaklı tenkit anlayışında 
  28. “tenkit ve teoride kurallardan kaçınmak, 
  29. sanat için sanat anlayışını esas almak, 
  30. dönemin koşullarını ve zamanın değiştirici rolünü dikkate almak, diğer bilimlerden yararlanmak” gibi ilkeler söz konusudur.

 

TENKİT TÜRÜNDEKİ ESERLER

  • Mehmet Rauf olmuştur. Servet-i Fünûnculara sonradan katılan Halit Ziya, gazetelerde çıkan tenkitlerini Cumhuriyetten sonra “Sanata Dair” (1938) 
  • Tevfik Fikret: "Muhasebe-i Edebiyye" başlığı altında yazdığı şiir eleştirileri önemlidir.
  • Ahmet Şuayb: Hayat ve Kitaplar, Son Yazılar
  • Hüseyin Cahit Yalçın: Kavgalarım

 

Servet-i Fünûncuların Türk tenkit anlayışına getirdikleri yenilikler.

  • Tenkit "edebi bir tür" hâline getirildi.
  • Batılı tenkit yazarları yakından izlenerek Batı tenkit yöntemleri tanıtıldı.
  • Edebiyata bakış açısı değiştirildi; edebiyat, sosyal fayda ilkesine göre değil, estetik yönüyle ele alındı.
  • Batılı bir şiir ve roman estetiği yaratıldı, kendilerinden sonraki kuşakları etkilediler.

 

Servet-i Fünûncuların tenkit anlayışındaki eksiklikler:

  • Avrupa’daki romantik tenkit anlayışının etkisinde kalarak eser ve yazar tenkidinde zayıf kalmışlardır. Onun yerine sanatçının hayatı, çevre koşulları gibi eserin dışındaki konularla ilgilenmişlerdir.
  • Yazarla ilgili kendi kişisel izlenimlerini söylemişler, objektif hükümler vermekte zorlanmışlardır.
  • Arapça ve Farsçayı, Türkçenin kaynakları arasında görmeleri ve yeni kelimeleri bu iki dilden seçmeleri nedeniyle üsluplarını anlaşılmaz hâle getirmişlerdir.
  • Tenkit anlayışlarında kendileri arasında bir birlik oluşturamamışlardır.

 

AHMED ŞUAYB (1876 - 1910)

  1. Servet-i Fünûn edebiyatında tenkit yazılarıyla kendisini göstermiştir. Bu dergide yazmasına rağmen Servet-i Fünûncuları da “içeriden” eleştiren ilk olmuştur. 
  2. Tevfik Fikret’in teşviki ile Servet-i Fünûn dergisinde, 1899 Ekim’inden itibaren “Hayat ve Kitaplar” başlığı altında tenkitler yazmıştır. Bu yazılar sonra (1913) aynı adla kitaplaştırılmıştır.
  3. Ahmet Şuayb, Servet-i Fünûn topluluğunun yalnızca edebi tenkit üzerinde yoğunlaşan ve sadece bu konuda eserler veren tek ismidir.
  4. Sanatçı Türkiye'de sosyal bilimler alanında çalışan eleştirmenlerimizin başında gelir. Sosyoloji, edebiyat, iktisat, hukuk, tenkit, tarih gibi pek çok konuda Batılı ölçütleri göz önünde tutarak bu alanlarda önemli yazılar yayımlamıştır.
  5. Ahmet Şuayb, Fransız eleştirmen H. Taine'in eleştiri yöntemini kullanmış, 
  6. Aynı şekilde Servet-i Fünûn yazarlarına da toplumcu ve toplumsal sorunları yansıtmadıkları için ciddi eleştiriler getirmiş, "Son Yazılar" adlı yapıtında bu eleştirilerin dozunu iyice arttırmıştır.

 

HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1875 - 1957)

  1. Servet-i Fünûn edebiyatına bağlı olarak hikâye, roman, tenkit, hatıra yazmış; gazetecilikle uğraşmıştır. 
  2. Güçlü bir polemikçi olarak kendini göstermiştir. 
  3. Bir yazar değil, bir “yazı makinesi” gibi üretken olmuştur. 
  4. Servet-i Fünûn’daki yazılarını hiç ihmal etmemiştir. 
  5. Fikret, Servet-i Fünûn dergisinin sahibi Ahmet İhsan’a darılınca bu derginin yazı işleri müdürlüğünden ayrılmıştır. Yerine, Fikret’in olurunu aldıktan sonra Hüseyin Cahit geçmiştir. 
  6. 1901 yılında Hüseyin Cahit’in, Servet-i Fünûn’da çıkan “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı bir çeviri makalesi dolayısıyla dergi saraya ihbar edilmiştir. II. Abdülhamit’e göre onlar, Fransızlar gibi, krallarını idam edecek düzeye varmış bir milletin düşüncelerini ülkeye sokarak halkın duygularını bozmak istiyorlardı. Bu nedenle Servet-i Fünûn yazarlarının her biri bir yana sürülmeliydi. 
  7. Servet-i Fünûn’a yapılan çeşitli saldırılara aynı şiddette cevaplar vermekle ün salmıştır. Sonraları bu türde yazdıklarını bir kitap hâline getirmiş ve kitabına “Kavgalarım" adını vermiştir. Hiçbir zaman Servet-i Fünûn’daki diğer arkadaşları gibi “salt sanatçı” olmamıştır.
  8. Eserlerini realist bir görüşle, iç ve dış gözleme dayanarak yazmıştır. Cesur ve sözünü sakınmayan bir tenkitçidir
  9. Yaşamı tartışmalarla geçmiştir. Politikayla ilgilenmiştir. Bu yüzden pek çok tehlike yaşamıştır. Hikâye, roman, fıkra ve mensur şiirlerinin dışında yalın, süssüz, yapmacıksız bir dil kullanmıştır. Türkçenin sadeleşmesinde rolü büyüktür. Servet-i Fünûn edebiyatında en çok eser veren sanatçılardan biri olmuştur
  10. Eserleri: Nadide (ilk roman denemesi, 1891); Hayat-ı Muhayyel (hikâyeler, 1897); Hayal İçinde (roman, 1899); Hayat-ı Hakikiye Sahneleri (hikâyeler, fıkralar, mensur şiirler, 1907); Kavgalarım (tenkitler, tartışmalar, 1908)