Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NAAT  - ARİF NİHAT ASYA

 

Seccaden kumlardı…

Devirlerden, diyarlardan 

Gelip göklerde buluşan 

Ezanların vardı! 

 

Mescit mü’min, minber mü’min… 

Taşardı kubbelerden tekbir, 

Dolardı kubbelere “amin!” 

 

Ve mübarek geceler, dualarımız, 

Geri gelmeyen dualardı… 

Geceler ki pırıl pırıl, 

Kandillerin yanardı! 

 

Kapına gelenler, ya Muhammed, 

Uzaktan, yakından- 

Mü’min döndüler kapından! 

 

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; 

İki dünyada aziz ümmet, 

Muhammed ümmetiydi. 

 

Konsun -yine- pervazlara 

Güvercinler; 

“hu hu” lara karışsın 

Aminler… 

Mübarek akşamdır; 

Gelin ey fatiha’lar, yasin’ler! 

 

Şimdi seni ananlar, 

Anıyor ağlar gibi…

Ey yetimler yetimi, 

Ey garipler garibi; 

Düşkünlerin kanadıydın, 

Yoksulların sahibi… 

Nerde kaldın ey resul, 

Nerde kaldın ey nebi? 

 

Günler, ne günlerdi, ya Muhammed; 

Çağlar ne çağlardı; 

Daha dünyaya gelmeden 

Müminlerin vardı… 

Ve birgün, ki gaflet 

Çöller kadardı, 

Halime’nin kucağında 

Abdullah’ın yetimi, 

Amine’nin emaneti ağlardı! 

 

Hatice’nin koncası, 

Aişe’nin gülüydün. 

Ümmetinin gözbebeği, 

Göklerin resulüydün… 

Elçi geldin, elçiler gönderdin… 

Ruhunu Allah’a, 

Elini ümmetine verdin. 

Beşiğin, yurdun, yuvan 

Mekke’de bunalırsan 

Medine’ye göçerdin. 

 

Biz dünyadan nereye 

Göçelim ya Muhammed? 

Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet 

Altın devrini yaşıyor… 

Diller, sayfalar, satırlar 

(Ebu Leheb öldü) diyorlar: 

Ebu leheb ölmedi, ya Muhammed; 

Ebu cehil, kıtalar dolaşıyor! 

 

Neler duydu şu dünyada 

Mevlid’ine hayran kulaklarımız: 

Ne adlar ezberledi, ey nebi, 

Adına alışkın dudaklarımız! 

Artık, yolunu bilmiyor; 

Artık, yolunu unuttu 

Ayaklarımız! 

Kabe’ne siyahlar 

Yakışmamıştır, ya muhammed, 

Bugünkü kadar! 

 

Haset, gururla savaşta; 

Gurur, kafdağında derebeyi… 

Onu da yaralarlar kanadından, 

Gelse bir şefkat meleği… 

İyiliğin türbesine 

Türbedar oldu iyi! 

 

Vicdanlar sakat 

Çıkmadan yarına. 

İyilikler getir, güzellikler getir 

Adem oğullarına! 

 

Şu gördüğün duvarlar ki 

Kimi Taif’tir, kimi Hayber’dir… 

Fethedemedik, ya Muhammed, 

Senelerdir! 

 

Ne doğruluk, ne doğru; 

Ne iyilik, ne iyi… 

Bahçende en güzel dal, 

Unuttu yemiş vermeyi… 

Günahın kursağında 

Haramların peteği! 

 

Bayram yaptı yabanlar: 

Semave’yi boşaltıp 

Save’yi dolduranlar… 

Atını hendeklerden -bir atlayışta- 

Aşırdı aşıranlar… 

Ağlasın Yesrib, 

Ağlasın Selman’lar! 

 

Gözleri perdeliyen toprak, 

Yüzlere serptiğin topraktı… 

Yere dökülmeyecekti, ey nebi 

Yabanların gözünde kalacaktı! 

 

Konsun -yine- pervazlara 

Güvercinler; 

“hu hu”lara karışsın 

Aminler… 

Mübarek akşamdır; 

Gelin ey fatiha’lar, yasin’ler! 

 

Ne oldu, ey bulut, 

Gölgelediğin başlar? 

Hatırında mı, ey yol, 

Bir aziz yolcuyla 

Aşarak dağlar taşlar, 

Kafile kafile, kervan kervan 

Şimale giden yoldaşlar? 

 

Uçsuz bucaksız çöllerde, 

Yine, izler gelenlerin, 

Yollar gideceklerindir. 

 

Şu tekbir getiren mağara, 

Örümceklerin değil; 

Peygamberlerindir, meleklerindir… 

Örümcek ne havada, 

Ne suda, ne yerdeydi… 

Hakkı göremiyen 

Gözlerdeydi! 

 

Şu kutu, cinlerin mi; 

Perilerin yurdu mu? 

Şu yuva-ki bilinmez, 

Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?- 

Kuşlarını, bir sabah, 

Medine’ye uçurdu mu? 

 

Ey abva’da yatan ölü 

Bahçende açtı dünyanın 

En güzel gülü; 

Hatıran, uyusun çöllerin 

Ilık kumlarıyla örtülü! 

 

Dinleyene hala, 

Çöller ses verir: 

“yaleyl!” susar, 

Uğultular gelir. 

Mersiye okur uhud, 

Kaside söyler bedir. 

Sen de, bir hac günü, 

Başta muhammed, yanında ebubekir; 

Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü 

Destan yap, ey şehir! 

 

Ebubekir’de nur, Osman’da nurlar… 

Kureyş uluları karşılarında 

Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; 

Ali’nin önünde kapılar açılır, 

Ali’nin önünde eğilir surlar. 

Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de 

Hak’kın yiğitleri, şehid olurlar… 

Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; 

Yerde kalmazdı ruh… kanadlıydı. 

 

Konsun -yine- pervazlara 

Güvercinler; 

“hu hu”lara karışsın 

Aminler… 

Mübarek akşamdır; 

Gelin ey fatiha’lar, yasin’ler! 

 

Vicdanlar, sakat çıkmadan, 

Ya muhammed, yarına; 

İyiliklerle gel, güzelliklerle gel 

Adem oğullarına! 

 

Yüreklerden taşsın 

Yine imanlar! 

Itri, bestelesin tekbir’ini; 

Evliya, okusun kur’an’lar! 

Ve kur’an’ı göznuruyla çoğaltsın 

Kayışzade osmanlar! 

 

Na’tini gaalip yazsın,mevlid’ini süleyman’lar! 

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle 

Geri gelsin sinan’lar! 

Çarpılsın, hakikat niyetine 

Cenaze namazı kıldıranlar! 

 

Gel, ey Muhammed, bahardır… 

Dudaklar ardında saklı 

Aminlerimiz vardır!.. 

Hacdan döner gibi gel; 

Mi’raç’tan iner gibi gel; 

Bekliyoruz yıllardır! 

 

Bulutlar kanad, rüzgar kanad; 

Hızır kanad, cibril kanad; 

Nisan kanad, bahar kanad; 

Ayetlerini ezber bilen 

Yapraklar kanad… 

Açılsın göklerin kapıları, 

Açılsın perdeler, kat kat! 

Çöllere dökülsün yıldızlar; 

Dizilsin yollarına 

Yetimler, günahsızlar! 

Çöl gecelerinden, yanık 

Türküler yapan kızlar 

Sancağını saçlarıyla dokusun; 

Bilal-i Habeşi sustuysa 

Ezanlarını davud okusun! 

 

Konsun -yine- pervazlara 

Güvercinler; 

“hu hu”lara karışsın 

Aminler… 

Mübarek akşamdır; 

Gelin ey fatiha’lar, yasin’ler!

 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

ARİF NİHAT ASYA  ŞİİRLERİ

ARİF NİHAT ASYA

ARİF NİHAT ASYA HAYATI ve ESERLERİ

BAYRAK ŞİİRİNİN OSMANLICA METİN - ARİF NİHAT ASYA

SON EKLENENLER

Üye Girişi