MERKAD-İ FATİH'İ ZİYARET- ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
Her kuşesinde dehrin nâm-ı bekaa-nisârın
Şâyestedir denilse âlem senin mezarın.
Kaldın cihanda bir ân, her ânın oldu bir devr
Mülk-i ezeldi güyâ tahtında hemcivârın.
Sensin ol Padişah ki bu ümmet-i necibe
Emsâr bahşişindir, ebhâr yâdigârın.
Bir dem yüzün gülünce âlem bahâr olurdu,
Misl-i küsûf, her câ, zahirdi iğbirarın.
Bir yıldırımdı nizen, peyveste ka'rı-ı hâke
Bir bürc-i Hak-nümâdır, ermiş göğe minârın.
Her dem sana açıktır, ebvâb-ı arş-ı Rahmet
Türbendir en azimi fethettiğin diyârın!
Gösterdiğin meâli ehrâmdır müselsel,
Kûhsârlar umûmen bâlin-i ihtizârın.
İster idin ki olsun düşmenle yâr yekdil,
Devrân idi rakıybın, Allah idi nigârın
Açtı sana cenâhın cânân-ı sermediyyet
Etti onu derâgûş cân-ı cihansipârın
Methinde, şâirâna ilhâmlar gerektir
Târifi yerde bitmez arşa çıkan kibârın
ABDÜLHAK HAMİD
1- Hâmid, Fâtih’in kabrini ziyarette, önce gönül dolusu hayranlığını sunmaktadır: (Sen yalnız bu kabirde değilsin) ’’Senin ölümsüzlük saçan" (bekaa-nisar) nâmın, dünyanın her köşesin-dedir. Bu bakımdan: Âlem senin mezarındır, denilse yeridir.
2- "Sen bu dünyada sadece bir an (çok az zaman) kaldın" fakat her ânın bir "devir" oldu. Senin tahta oturduğun devletle komşun (sınırdaşın- hemcivarın) olsa olsa Allah'ın ezel (başlangıcı olmayan zaman) vatanı (mülkü) idi.
3- "Sen o padişahsın ki bu aziz millete, ülkeleri (karalar=emsâr) bahşiş... Denizleri (ebrâr) de yâdigâr diye vermişsin" Bu beyit, Fâtih’in milletimize kazandırdığı İstanbul’u ve daha pek çok karalan denizleri anmaktadır.
4- Bu beyit Fatih Sultan Mehmed'in çağındaki büyük kudret ve nüfuzunu dile getiriyor: "Bir dem yüzün gülünce âlem bahar olurdu (dünyanın her yanında barış çiçekleri, sevinç havalan belirirdi) Fakat millet ve din adına bir de öfkelendin miydi, o zaman güneş tutulmuş gibi (küsûf) hiddetinin belirtileri, dünyanın her yanından görülürdü.
5- "Mızrağın, (nize) toprağın en derinliklerine saplanmış (ka'r-ı hâke peyveste) bir yıldırım idi. Camiinin minaresi ise, başı göğe ermiş, Allah’ı gösteren bir burçtur"(bir burc-ı Hak-nümâ). Bu beyitte Fatih'in toprağa nakşolmuş savaşçı şahsiyeti ile göklere yükselmiş, dindar ve kültürlü şahsiyetinin tezadı ortaya konulmaktadır.
6- "Rahmet (iyilik, Tanrı) arşının kapılan (ebvâb) sana her an açıktır. Fethettiğin ülkelerin en büyüğü ise, içinde yattığın türbedir."
7- "Meydana getirdiğin eserler (gösterdiğin meâli) sıra sıra ehramlar gibidir. Şu cihanın dağları ise (kühsârlar umumen) senin dinlendiğin (son nefesinde, ihtizar haline baş koyduğun) yastıklardır".
8- Bu beyitte Fâtih'in, barışçı, birleştirici, insanlığı Allah yoluna götürücü gayretleri anlatılmaktadır: "Sen isterdin ki düşmanlarınla dostların bir tek gönül (yekdil) gibi olsunlar. Bu konuda sevgilin (nigârın) Allah idi; devran (felek) ise rakıybın idi. "Dünya barışını gerçekleştirmene zaman elvermedi.
9- Nihayet günün yetti: "Ebediyet adlı sevgili (cânan) senin için kanatlarını açtı. Cihanın fedâ olduğu cânın (cânı cihansipârın) ise o meleği kucakladı. (Canını ebediyet denen meleğin kollarına attın.)
10- Bu son beyitte, Fâtih’i methetmenin kolay olmadığını, bunu her şairin yapamayacağını belirtiyor: "Seni övmek için şairlere, ilhamlar gerektir. Çünkü arşa çıkmış olan bir büyüğün (kibarın) anlatılması, yerde bitmez."
İLGİLİ İÇERİK
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN ŞİİRLERİ