SEN - M. RAGIP KARCI
sen
benim bir başka dilde adımsın
sen bu ağacın kahrısın
bir yanda ağaçlarım bir yanda sen
bir yanda bu gecenin bu ekmeğin
bu benim türkülerimin güvercini
ben
yaralı ben köpkör Süleyman
bu şiirin en olumsuz yerinde
köpürmüş kan yutuyorum
tutma beni
çünkü
ben alabildiğine sebepsiz seviyorum
bu benim bir türkü kadar derin yanlışım
sen
bu zulmün bu ekmeğin
bu yağmurun
bu gün gün yılan gibi inceldiğini neye yoracaksın
ben elimi ekmeğin ortasına koydum
bir elim alnımda
atma beni
Aşk önce donmuş bir gök gibi gerinir içinde
Süleyman’ım
sonra boylu poslu kızlar devşirir
ceylanların yerdeki bakışlarını
sürmelim
gelinim
içim dışım kan gibi bulut elim ayağım duman
bir el gölgeme girdi girecek
“gel seninle kavl-ü karar edelim”
yoksa gün bitecek
yağmur ne kadar yağsa biz ne kadar ağlasak
sen yine o sen
gömleğin ağaç yeşili
ellerinde bir türkünün en alımlı yalnızlığı
yüzünün bir yerinde asılıdır
en ceylan biçimiyle yaşamak
ben Süleyman’ım oturup kalkmam gün gibi
bir hasret gibi nah şuramdan bağlıyım sesine
gece uzun bir sokaktır yalnızlığım
bir de geldi mi gözlerin gözlerime
oturup kalkıp hıncıma yaslandığım
bilirim bu gülmenin senin gözlerindeki gibisi yoktur
ellerin vardır bir de senin
nasılsa aşka geçiyor iliklerimi kullanarak
ortasında bir türkünün en alımlı yalnızlığı
ve bu senin saçlarının
her telinin hangisini kaldırsam
altından sanki bir güvercin fışkıracak
Öyle başlar sevdası Süleyman’ın böyle biter
bir damar aşk vurur alnının ortasında
elinin ortasında üç damar çiçek
hasret yalazlanır yüreğinde kuşlar uçar
gecenin bir yerinde bir umut kaplar gözlerini
tut ki sen konuşuyorsun
ben sana geliyorum nice sonra elimde çiçekler
bunlar da senin gözlerinin güvercinleri
sana bağlı ve saçlarının harem yangınına
örselenmiş sultan yalnızlığına
sen yoksun
sonra tutup birileri sesine asıyorlar denizlerimi
sen gülünce konuşkan ürkek
sen konuşunca mavi
Türküler bir kurşun gibi sokulup beynimize
savurur geceye gerinen kervanları
sen soluk soluğa kadın
el vurup denizin gövdesine
gözlerine yüreğimi solusam sevda göğerir
yepyeni bir göç mevsimi ağar yağmurlara
depreşir içimdeki dağların tekmil eşkıyası
şafak vurur
bir tüfek kanar durur içimizde
Ve işte sen gelmezsen o gün orda
parkın oralarda kar yağacak
biz ağlayacağız kardan adam gülecek
Süleyman bildiğin gibi değil ağlayacak
türkünün içindeki tam o çağırma vakti
kan tutacak Süleyman’ı
mavi bir namlu gibi o garip rengiyle
İLGİLİ İÇERİK