Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BERCESTELER - HÜSREV HATEMİ

Yetmez mi, Hüzünler Perim yetmez mi?

Sana bir İnşirah Sûresi neşesi
Bana bir Yâsin sessizliği…
*
kola değil çay içmektir seni düşünmek,
sen düşünmek erzurum, tebriz, tiflis;
yani aşık garip coğrafyası.
*
kentlerin birçoğunda uzun kavak kalmadı ki gıcırdasın
ama benim sol yanımda sancı baki…
*
 
Sen yoksun ey aşk insanlar arasında yangın yerleri,
Kısa yakınlıkların yıkıntıları var
İşin kötüsü daha sevginin başında
*
Ve aslı olmayan bir şeye,
Beni bunca yıl inandırdı diye,
Dargın öleceğim Fuzuli ye
Aşk yoksun sen seni biz uydurduk,
*
Önünde sonunda, sen bir çocuktun
Us ülkemi nasıl becerdin, yıktın……
Kendi kendine oynasaydın ya!
Ah çocuk neden karşıma çıktın?
*
Zaman O’na yıl yazmamış,silmilş
Ne zerafet, ne eda eksilmiş
*
Başta,sevinç getirir kısa süre
Ortada ve sonda yıkıntıyı yaşamanın
Adı, Aşk‘tır
*
Bir gün “Devletle efendim” diyerek,
Hüznü ve Sevgi’yi uğurlayan kimdi?
*
 
Neydi ey yürek sen ne beklerdin ki?
Hüzün kalır mıydı gitmişken Sevgi…
*
Kırgınlık
Beyoğlunda bir ara sokakta
Yapıldığı yıllarda muhteşem
Şimdi küf ve soğan kokan
Bir bina gibi
*
Her kavuşmayı bir ayrılma say;
Keder bir fener gibi döner geceleri,
Döner geceler keder bir fener gibi,
Ve bezgin seher gelir ardından…
Her kavuşmayı bir ayrılma say;
*
Sevda, çıkmaz yolu izlemektir,
Kavuşmaktan çok, özlemektir.
*
Derdini kendine saklamaktır ey Saim!
Sanma ki inlemek, sızlamaktır.
*
Ben sana çok dualar yolladım
Gücümce hamd ve senalar yolladım
Sen bana akıl-fikir vermiştin
Suç benim Rabb’im ,Ben çuvalladım….
*
Fesleğen ektim gül bile bitmedi,
Dibinde kaplumbağalar sustu sadece,
Hepsi ters dönük.
*
Ne çok şey geride kaldı
Ne çok şey geride kaldı
*
İzleri acıların silindi mi?
*
Bir od yaktıydık gönülde
Söndü ne yazık…
Oysa gönülde od yakmak da ne?
Gönlü oda yakmalıydık.
*
 
Demek bu kadar sürecekmiş ‘Büyü’
Ey ‘Acı’ çekil köşene ve uyu
Geçmişler olsun ‘Yürek Kadırgası’
Fırtına dindi ve göründü Kıyı.
*
Serveri miydim ki servistânın?
Hayatın huysuz atında süvari,
Olan ben,
Akıbet buraya gelecek birini
Esrik, çılgın ama sessizce
Severdim.
*
Seni eleme emanet etmeliyim
Çünkü elem,
Sevinçten çok sağlam
Ve kalıcı.
Çocuk! Bu acımasız,
Bu can alıcı
Zaman, üstün gelir hepimize…
Ben seni elemin ellerine,
Emanet edip gidiyorum.
*
Gittiğimin farkında olsaydı eğer,
Yeterdi bana, beklemiyordum özlenmeyi
*
Mahzun saksağanların konuk olduğu,
Bir karakavağım şimdi,
Kentte tahammülfersa çay bahçeleri,
Oturmuş denize bakan insanlar…..
Burda Unutulmuş bir Sultan Aziz İstasyonu,
Ben, demiryolu yanında bir karakavak
Nergis ve lale tarlalarına hayli uzak.
*
Görmeden sevdiği kentler: Bağdat,
Saraybosna ve Priştine’nin
Harabolduğunu duymuştu
Kendini savunmaması bundandır…
*
Bir karayel bu şimdi kasıp kavuran,
Son yolculuğunda yürek kadırgası.
*
Artık kalbimiz kutup denizinde ve yalnız.
*
Sürülmüş tarla kokusu yüzümde,
Sana doyasıya nazar edeyim.
“Geç oldu artık ben de gideyim”
Deyince ben, bu hikâye bitsin
*
Oysa keder, kara ekmek gibi zorunlu nerdeyse…
Senin verdiğin hüzün kedere dönüşüyor gitgide.
*
Bilirsin kırık dökük hayatımız bizim,
Karabağ şikestesi gibidir.
Bir çığlık fışkırır birden,
Neşeli ara nağmelerden.
*
Kişi ardına bakmadan gitmelidir
Orfe’den beri malumdur ki,
Geriye bakmak tehlikelidir.
*
,
Ellerini erkek gibi arkada kavuşturmuş
-Aslında bükük beline destek–
“Benim tecellim böyleymiş” diyerek
Yürüyen bir kadın belirdi.
*
Yürekler vardır, gam denizi derinlerinde
Mürekkep balıklarıdır ki,
Onlara sitem eriştiğinde,
Deniz içine ağlarlar…
Laciverd ve dilsiz.
*
 
Ardına bakmaların olmasaydı mahzun,
Bu kadar ağrımazdı belki kalbim…
*
Kendimle baş başa kalınca
Çok defa,
Hava soğur, anılar tipisi başlar
*
 
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da…
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.
*
Gece ülkesinde soluk daralabilir,
Gece yaraları en onulmazı yaraların.
*
Uzakta tahammülfersa çay bahçeleri…
Kenara yığılmış ve örtülü
Yaz mevsimini bekleyen masalar
Benim beklediğim gelmiyecek ve ayrıca
Beni de bekleyen yok.
*
Sönmüş sanılan ışık, bir anda parlar
Dostun sesi, tekrar sevinç ısmarlar
*
“Burada bir Nevin Hanım vardı degil miii?
Sonra iki kızı ve kendisi,
Zaman geçti ve öldüler degil miii?”
*
Duyulan bir sünbülün şarkısı mı?
Sünbül, eski saçların anısı;
Sanırım bizim de ardımızda…
Ölüm, zaman ormanının parsı.
*
 
Kurgusu değişince hayatın,
Şirin görünür ölüm; bu kuraldır.
*
Sağol, beni karşıladın,
Şimdi de bulvar ve köprülerinde,
Heryere taşıdığım dertlerimle,
Beni başbaşa bırak.
*
 
Güz geçti vedalaş güzelliklerle
Martifal mi okuyorlar martılar?
*
Bizim ömrümüzün son buluşu, kalın
Bir cilt gibi…
Oysa bir gül yaprağı gibi ince ve yalın
Olmalısın Ey Ölüm.
*
 
Of çocuk neden uzaklaştın sen?
*
Gül olmak, külleşmeye hazırlıktır
Külleşmek, acıların dinişi.
*
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Eski gelmelerin çekildi gerilere,
Bundan böyle, bürünmüş grilere,
Kalacak gözümde gidiş ânın.
Ah çocuk, gri giymeyi de nerden buldun,
Gitmek mi sis rengi giydirdi sana?
Yamaçları sıyırıp göğe ağar gibi,
Akşam karanlığında savrulan kar gibi,
Bu ellerde geç kalmağa korkar gibi,
Gittin çocuk, sislere büründün de.

kaynak: http://siirantolojim.com

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HÜSREV HATEMİ ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi