Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

GENÇLİK MARŞI - ALİ ULVİ ELÖVE
(DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ) 

Dağ başını duman almış 
Gümüş dere durmaz akar  
Güneş ufuktan şimdi doğar 
Yürüyelim arkadaşlar  

Sesimizi yer, gök, su dinlesin 
Sert adımlarla her yer inlesin  

Bu gök, deniz nerede var 
Nerede bu dağlar taşlar 
Bu ağaçlar güzel kuşlar 
Yürüyelim arkadaşlar  

Sesimizi yer, gök, su dinlesin 
Sert adımlarla her yer inlesin  

Dağlar taşlar güzel kuşlar 
Ya bu insanlar insanlar 
Güneş ufuktan bir gün doğar 
Yürüyelim arkadaşlar  

Sesimizi yer, gök, su dinlesin 
Sert adımlarla her yer inlesin  


Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar
Yol uzunda olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar.
1

1: Bu son kıta ile ilgili açıkalam aşağıdadır
2: Marşın aslı "Tralal la  diyen üç kız"  isimli bir İsveç bir şarkısıdır. Selim Sırrı Tarcan Beden eğitimi öğretmenliği yaptığı İsveç'ten dönerken bestesini de getirmiştir.
 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

ALİ ULVİ ELÖVE ŞİİRLERİ

TOZ VE GÜNEŞ – ALİ ULVİ ELÖVE

GENÇLİK MARŞI - ALİ ULVİ ELÖVE

ÖMÜR DE ÇİÇEK GİBİDİR - ALİ ULVİ ELÖVE

ÇALIŞALIM - ALİ ULVİ ELÖVE

SABAH -ALİ ULVİ ELÖVE

İİRLERİ

 




Cumhuriyet’in 50. Yılda Ali Ulvi Elöve ile Yaptığım Bir Söyleşi ve Dağ Başını Duman Almış Marşının Yazılış Öyküsü

Mehmet YARDIMCI

Sanatçının kaderi unutulmaktır Türkiye’de. Eğer arada bir anımsanıyorsa ulusu da ilgilendiren belirgin bir iz bırakmış olabilmesindendir bu anımsanış. Ali Ulvi Elöve de anımsanır ama okullarda ve bayram günlerinde olur çoğu kez bu iş.  Cumhuriyetin 50. Yılında, 50 yıl önce yazılmış ve bugüne değin yayınlanmamış “Dağ Başını Duman Almış” marşının son dörtlüğünü Ali Ulvi Elöve’nin ağzından dinleyebilmenin mutluluğu içindeyim bugün. Sanatçı dostlarımdan daha çok açtığı sergilerde dikkati çeken Itır Gürdemirel’i ziyaretimde Itır Hanım’ın dedesi olan, edebiyatımızın eski ustalarından değerli öğretmen, ozan, dilci Ali Ulvi Elöve’yle görüşme olanağı buldum.” Dağ Başını Duman Almış” marşının unutulmaz şairi, Ali Ulvi Elöve, 92 yaşında ve Servet-i Fünun Dönemini hazırlayan kalemlerden biri. Anılarını yokladığımda Servet-i Fünun öncesinden kalanları şöyle anlattı: “Selanik’te Meşrutiyet’ten evvel ‘Çocuk Bahçesi’ adlı haftalık bir mecmua vardı, orada Terkibsiz bir dille ve temiz Türkçeyle yazılar yazdım.  O zaman Servet-i Fünun çıkmıyordu. Filozof Rıza Tevfik,  Mehmet Emin’i beğeniyor ve onun şiirlerini yayımlıyorduk.  Bir sıra geldi ki Frenkler Rumeli’yi paylaşıyorlardı.  Ömer Naci, Rıza Tevfik’e bütün bir tarihi şâni şerefim kara topraklara süründüğü bu zamanlarda biz karşı karşıya gelip de bunlardan ne söz edecektik.”
Dedi ve dergi kapandı. Beni de hapsettiler. Çuval çuval kitaplarımı aldılar. O zamanki Umumi Ecnebiye müdürü beni bıraktırdı. Naci de kaçtı. Sonra 31 Mart vak’ası oldu. Selanik’ten Hareket Ordusu’yla Anadolu’ya geldim. Talebem asıl adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin ve asıl adı Enis Avni olan Aka Gündüz de benimleydi.
Hareket Ordusuyla İstanbul’a gelirken yanımda Rûşenî diye biri vardı.
“Bu hareket ordusunun bir marşı olsa” dedi. Ben de yazarım dedim ve

Bir tarafta Anadolu bir tarafta Rumeli
Hürriyete nişanlıdır 10 Temmuz’dan ileri
Bugün de bir düğünümüz var
Osmanlılar gelmeli
Hürriyete nişanlıyız dokunmayın vururuz
Biz Osmanlı evladıyız hürriyeti koruruz.

Şiirimi yazdım.
Bu şiirim pek tutulmadı ama “Dağ Başını” tuttu. “
Ali Ulvi Elöve’ye neden hep Türkçeyi savundunuz dediğimde Osmanlı Dili, milletçe anlaşılmaz bir dildir. Ben anlaşılsın, milletimin dili olsun istiyordum ve:

“Arapça isteyen Urban’a gitsin
Acemce isteyen İran’a gitsin
Frengiler Frengistan’a gitsin
Ki biz Türküz, bize Türki gerektir
Bunu fehmeylemeyen cahil demektir”

diye şiirler yazdım.
Ben Türkçe’nin Orhun Yazılarını da okurum. Onu okudum. Basmak istediler, basamadılar.  
Cumhuriyetin 50 yılında dilimiz ve şiirimiz için neler düşünüyorsunuz? Dediğimde:
“Yıllardır okuyamıyor ve kulaklarım iyi duymadığından edebi sohbetler yapamıyorum.
Yalnız serbest vezin denilen ve şu yeni yazılan şiirleri yavan ve cılız buluyorum. Şiirde ahenk önemlidir. Dilerim ki daha mazbut edebiyat ortamı olsun” dedi.  Sözü 50. yıla getirmişken “Dağ Başını Duman Almış” marşı hangi duygularla yazıldı diye sordum Elöve’ye.
Şöyle bir düşündü Ali Ulvi Hoca, sonra:

“İstanbul Muallim Mektebine beni ilk tatbikat hocası yaptılar.
Orada bir heyet toplandı ve tüm şairleri bir araya getirdiler
. Sonra Muallim Mektebi Müdürü Sati Bey, bir konferans verdi.
Tevfik Fikret “ Ne paşayız biz, ne beyiz, ilim aşıkı talebeyiz. “ diye bir manzume yazdı.
Maarif Müdürü Süleyman Nesip de çocuklar için bir şiir yazmıştı.

Biz o zaman küçücük çocuklara ders numuneleri hazırlıyorduk ve çocuk şiirlerine ihtiyacımız oluyordu. Örnek çok azdı.
O zaman çocuklar için çok şiir yazmıştım. Bu arada Harb-i Umumi oldu. Kadıköy’deki Sen Jozef’i Fransızlardan aldığımız sırada Selim Sırrı Tarcan Bey bana gelerek “İsveç’tan bir beste getirdim. Buna Türkçe elbise giydirebilir misin?” dedi.
Gençler endişeli ve huzursuzdu. Bunlara kalp kuvveti olsun diye Selim Sırrı’nın verdiği ölçüye göre Dağ Başını Duman Almış’ yazdım.
Dağ Başını Duman Almış’ın halkça bilinmeyen son bölümü de şöyledir:

Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar
Yol uzunda olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar.

http://www.mehmetyardimci.net/img/files/cesitliyazilar4.pdf

SON EKLENENLER

Üye Girişi