Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

UĞURSUZ BASKIN - ENİS BEHİÇ KORYÜREK ŞİİRLERİ

Vardiyada gözcü benim... Enginlerde mâvi gece...

Deniz, giymiş yıldız pullu bir atlastan ferâce.

Bütün beyaz yelkenlerle kanadlanan

Gemimizde genç ve serin bir uçuş!

Dalgalarda değil Ceylân, Bizim gemi şimdi kuş!

Bizim gemi Ak Deniz'in kartalı!

Bağrı bizden çok yaralı,

Koca yiğit bizim gemi

Öz dostumuz değil mi?..

Nihâyetsiz bir dumanlı mâvilik!

Sanki rûyâ ülkesine girmiştik.

Ufuklardan yağan sisli bir gümüş,

Enginlerin kucağına dökülmüş;

Gökle deniz,

Birbirinden belirsiz.

Bakışların boğulduğu Ak Deniz'de

Bu gece 'biz, yalnız biz!

Yalnız bizim gemimiz!

Bizim gemi Ak Deniz'de, Ak Deniz'in kalbi bizde,

Deniz bizim kalbimizde!

 

Gökte ay,

Bir sedef yay...

Tâ uzakta, apansız,

Uçar gibi, derinlere düşen yıldız

Atılmış bir altın ok.

Bilinmeyen bu avcının tâlihi çok.

Ok, hedefi iyi buldu;

Deniz kızı yüreğinden vuruldu.

 

Vurulan deniz kızı!

Her süzülen dalganın

Şu sihir-baz yaldızı,

Işıklar senin kanın!

 

Kanımızı sen de, biz de

Adamışız dalgalara.

Öleceğiz Ak Deniz'de,

Göğsümüzde aynı yara.

 

Uçuyorken böyle bizim Deniz Ceylânı,

Keskin gözüm tâ uzakta gördü düşmanı.

Korsan gözü uzakları yakın görmeli;

Gördüğüne uzanmalı korsanın eli,

Bu gördüğüm: Venedikli bir kadırgaydı.

Durgun suda sanki canı çıkmış kargaydı!

 

Hemen gidip uyandırdım Gamsız Reis'i.

Dedi : — "Sensin levendlerin en kısmetlisi!

"Geçende bir gelin aldın Venedikliden;

"Bu gece de kaynananı ele geçirsen!”

 

Bizim baba Gamsız Reis candan adamdır.

Biraz güldü... Sonra sesi dolgun ve ağır:

 

— "Git, 'karınla bir helâllaş!.. N'olur, ne olmaz.

"Kavgadır bu!.. Haydi çabuk: Vaktimiz pek az!”

Bu son sözler, bilmem neden, bana dokundu

Ah, o sırma saçlım için Sevgim coşkundu

Sevgimizle dalgaların kucağındaydık.

Rûyâ gibi zamanları bûseyle saydık.

Of, onunla helâllaşmak!.. Bu ne acıydı!

Hem cesâret verici, hem ağlatıcıydı!

 

Dedim ki: — “Ey, aşkı için can adadığım!”

"Boş kalırsa bu geceden sonra yastığım…”

Dedi ki: —  “Benim de yastığım boş kalır, inan!

"Toprak olsun, dalgalarda seni bulmayan!

"Fakat, keşke, görmeseydin ufukta gemi!

Ah, o gemi kaçsa daha iyi değil mi?”

 

Anlıyordum sevgilimin neydi maksadı:

Aşkım ona Venedik'i unutturmadı.

 

Biliyordum ki ben ölsem, o yaşamazdı.

Venedikli kanına da yaklaşamazdı.

 

— "Sakın, diyordu, vurulma!.. Vurma pek de çok!

Haydi, artık git! Kalbimin tahammülü yok!”

 

Anlatılmaz bir yanıklık çöktü gönlüme.

Gözyaşımı şeb-nem ettim nazlı gülüme.

Bu geceki savaşta bir tat bulmuyordum!

"Korkak mıyım yoksa?..” diye kendime sordum.

Serden-geçti korsanında korku olur mu?

Venedikli kaltabandan hiç korkulur mu?

Hemen çıktım güverteye. Herkes hazırdı.

Gamsız Reis, benimle üç levend ayırdı.

İp sarkıtıp, gürültüsüz, atıldık suya.

Gaafil düşman pek dalmıştı, belli, uykuya.

 

Dişlerimiz arasında birer yatağan,

Dördümüz de yüze yüze, fark olunmadan,

Venedikli gemisine yanaştık. Biraz

Kulak verdik : Çıt yok!.. Bunu anlar anlamaz,

Belimizden çözdüğümüz kancalı ipi

Küpeşteye fırlatarak, örümcek gibi,

Bir lâhzada yukarıya tırmanıp çıktık.

Biz oyunun yarısını almıştık artık.

Davlumbazın kenarında kıvrılıp yatan

Nöbetçiyi, uyanmaya vakit bulmadan,

Arkadaşım Yağız Mehmed haklayıverdi.

Pupa-yelken yakınlaşan Ceylân'a şimdi

— Boynumdaki su geçmeyen meşin keseden

Çıkardığım — kavı çakıp salladım hemen.

Bizim gemi, şimşek gibi, gelip yetişti.

Artık, bundan sonrası da kolay bir işti.

 

Yanaşırken, bordaların çarpışmasından,

Uyandılar anbarlarda sarhoş uyuyan

Venedikli çelebiler karmakarışık.

Acele yok, efendiler, pek açık saçık

Yukarıya fırlamayın; hava keskince!

Kellenizi rüzgâr kapar çünkü bu gece!

Doğrusu ya, rüzgâr hayli kelleler kaptı;

Venedik'in ''duç"larına çok işler yaptı...

 

İçlerinde ustalıklı çarpışanlar var.

Kılıçları kurnaz! Fakat, bu neye yarar?

Heriflerde dîn kuvveti yok!.. Yürek çürük!

Hey koca Türk, Tanrı'sından kuvvet alan Türk!

Cengin artık en keyifli, kızgın demiydi.

Vuruşmanın en ateşli deminde miydi,

Bilmiyorum, nasıl oldu?. Nasılsa, birden,

Anbarlarda yangın çıktı şafak sökerken,

 

Vay canına! Emeğimiz boşa gidecek!

Bu savaştan kazancımız olmasa gerek!

Ne anladık öyle ise baskın etmekten?..

Söndürmeye çok uğraştık... Fakat felekten

Bir nasibin yoksa, kuzum, olmaz vesselâm!

Zafer sana râm olsa da, kısmet olmaz râm!

 

Aman, dedik, bâri bizim gemi yanmasın!

— "Açılalım! dedi Gamsız Reis, bırakın,

"Mal kaydına fazla düşen canından olur.

Ceylân, bizim canımızdır; hesâb sorulur

Yarın Paşa Kapısı'nda... Haydi, alarga!”

Zâti, düşman kırılmıştı, bitmişti kavga.

 

Enginlerin tan-yerinde doğdu kızıl gün.

Bir erguvan yangın oldu sular da bütün.

Venedikli gemisinin ateşleriyle

Tutuyorduk biz güneşe kanlı meş'ale.

Kaptanının kellesini "Cunda”ya çektik.

Limanlarda bunu halka gösterecektik;

Tâ ki herkes bilsin yine, anlasın yine:

Ak Deniz'i geçirmeyiz düşman eline.

 

“'Orsa alabanda” ettik bizim Ceylân'ı.

Ateş çünkü sarıyordu şimdi her yanı.

' 'Forsa”ları kırbaçladı "vardiyan” Hasan.

Kımıldamaz bu miskinler dayak atmasan.

Venedikli gemisinden açıldık biraz.

Alevleri okşuyordu bir ince poyraz.

Ak Deniz bir Türk gelini, köpük duvaklı!

Güneş gökte bir şeh-süvâr, altın mızraklı!

Dalgalarda vardı nârin gülümsemeler.

Bizim gemi, dalga beyi bir er oğlu er.

 

Bir de baktım, güverteye sevgilim çıktı;

Dudakları soluk, konca benzi kaçıktı.

 

Hemen koşup dedim: "Neye çıktın yukarı?”

— "Çok şükür ki seni bana bıraktı Tanrı!”

 

Koklayarak kâkülünün sünbüllerini,

Koklayarak öptüm samur kâküllerini.

 

—  “O ne?... dedi, omuzundan mı yaralandın?”

Sahi, bunu görmemiştim: Boynuma yakın,

Derince bir çizgi vardı, akıyordu kan.

Sırmalı bir çevre çekip penbe koynundan,

Bir şefkatli anne gibi yaramı sardı.

Onun beyaz ellerinde her şifâ vardı.

Bu anda, bir ses işittim: —  “Hey… Kabadayı!

"Venedik'in en güzeli Leonora'yı 

Bizden alan sen misin be?'

Bu ses tutuşan,

Çatırdayan Venedikli kadırgasından

Geliyordu; dönüp baktım: Kıç güvertede,

Bir kılıçtan arta kalmış uğursuz!.. Ben de

 

Susar mıyım? .. Cevâb verdim : — "Benim! Ne var ki?"

— "Al, öyleyse!” deyip çekti, “bu bir... bu iki!”

 

İki defa uğuldadı çifte piştolu;

Vızlayan bir 'kurşun sordu ensemden -yolu.

Öbür kurşun?.. Onu sorma! Bir  “Âh!” işittim;

Sevdiğimi düşmüş gördüm; “Âh, dedim, bittim!”

 

Demir elli felâketten yemiştim tokat!

Beynim döndü; inanmamak istedim; fakat

Yerde ölgün yatıyordun, ey gül fidanı!

Bahârında soldurdun mu nazlı koncanı?

Göğsündeki yara hâin bir kızıl güldü.

Ey canından tatlı gülüm, kanın döküldü!

 

Ellerimle kapattıkça kanardı yaran;

Ellerimi yakıyordu yarandaki kan!

Menekşeler solarken gözkapaklarında,

Kirpiklerin gölge vermiş yanaklarında.

Penbe, sedef tırnaklarla süzülen nârin

Parmakların, âh o ipek, billûr ellerin

Soğumuştu; vücûdunun donmuştu kanı.

Yerde solgun yatıyordun, ey gül fidanı!..

 

Parçalanan kalbimdeki iniltilerle

Uğuldarken beynimde bir kara zelzele,

 

Âh, ağladım... bütün aşkım bu gözyaşları!

Gözyaşları, ey gönlümün mâtem-daşları!

 

Öpüyordum solan küçük dudaklarını.

Harâm olsun böyle kara günün yarını!

Hançerimi çekip dedim : — "Ey aşkına can

Adadığım sevgili, ben senin aşkından

Ayrılamam; ölüm seni yalnız almasın!

Boşa giden bir kurşunun hakkı kalmasın!”

 

Yanık bağrım üzerinde şiddetle kalkan

Sağ elini indirmeye bulmadım zaman;

Gamsız Reis, hançerimi aldı elimden:

 

— "Öc almadan geberirsen erkek misin sen?”

 

Bütün kanım ateş oldu damarlarımda.

Öc mü dedin?.. Yakarım da, parçalarım da:

Hemen döndüm boğmak için mel'ûn kaatili.

Ben intikam içkisiyle olmuştum deli!

 

Fakat, yazık!.. Boştu bütün denizin yüzü.

Gördüm ancak dalgalarda yanan gündüzü.

Venedikli kadırgası batmıştı, eyvâh!

Sular bütün mâ-cerâyı saklamıştı, âh!

Kalan yalnız sendin, ey yâr, ey ölen melek!

Revâ mıdır ölümünden sonra ölmemek?..

Ah, ağladım... bütün aşkım bu gözyaşları!

Gözyaşları, ey gönlümün mâtem-daşları!..

Mîrâs

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

ENİS BEHİÇ KORYÜREK ŞİİRLERİ

ENİS BEHİÇ KORYÜREK HAYATI ve ESERLERİ

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi