SAYFA: 5/ 41-50
AYRILIK -CEYHUN YILMAZ
Islak bir sokakta bulursun kendini
Yüreğin taş, dudakların yok
Yaşadığını zannedip yürümek istersin
Ellerin titrer, gözlerin dolar
Yüreğinde ne varsa yaş olup akar gözlerinden
Üşüdüğünü zannedersin; ölmektesindir
Sıkı dur bebeğim buna AYRILIK derler.....
BUNA AYRILI DERLER - CEYHUN YILMAZ
ıslak bir sabah dağıttım kendimi.
gözlerimde yaş,
dudaklarım yok!
adım atmak istersin,
yürüyemezsin ki!
ellerin donar, yüreğin titrer.
gözyaşı...
üşüdüğünü zannedersin,
ölmektesindir.
sıkı dur bebeğim,
buna ayrılık derler!
AYRILIK PATİLERİ - KÜÇÜK İSKENDER
ay farzındayım
tırnaklarımın arasına dünya birikti
kimseye koyduğum ad da yok
ve bu gece
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım
elinden tutup yeğeni acıyı
parkta gezdiren bir dayı gibiyim
her yanımda jilet yaraları
annem ölmüş bunu babam yeni söylüyor
telefon kulübelerine yaslanıp ağlıyorum
neden aramadım ben hiç seni
ama neden ben seni,
kaçarken sise takılmış ellerim hep kopmuş
kokuşmuş içimde daha dün gebermiş serseri
kim bilir çocukken öptüğüm kızın yüzü şimdi ne halde,
şimdi ne halde öldürdüğüm sinekler geçen ve evvelki yaz
hani saçlarına konmuşlardı da daima bağırmıştık
daima hıçkırmıştık: aşka niye karşı konmaz? !
tedavisi mümkün değil bu hırçın tutkunun
denize, balığa hükmeden kaptanken bir de hele,
ayrılık, bir kedinin gözünün kanlanması
artık mümkün değil aşka müdahale!
örneğin biraz da trajediden bahsedelim
ameliyatla şair oldum ben, ameliyatla yalnız kaldım
diz çöktü çocukluğum cerrahın önünde:
kurtarın lütfen onu, ben onsuz ne yaparım? !
türkçe, bence sözlüğün üstüne
konuyor bir irinli tüy sessizce
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım
AYRILIK ÜZERİNE AĞIT- FEYZİ HALICI
Sevdadır, çevre yanımda
Bir nice nöbet tutmuştur
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
Hüznüm o, sevincim o'ydu
Doğan günüm, gecem o'ydu
Yıllardır düşüncem o'ydu
Hayatta güvencem o'ydu
Artık daldan uçan kuştur
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
O'ydu ufkumda altın iz
Kaldım yollarda çaresiz
Ne yapayım, ne dersiniz?
Aşk gözümde tüten deniz
Ne çare ki buz tutmuştur
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
Gönlümde dert dilim dilim
Aşkım tanımıyor iklim
Dostlar kendimde değilim
Gitti hayatım, sevgilim
Gayrı ne söylesem boştur;
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
45-ÜÇ DERDİM VAR - KARACAOĞLAN
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
DÜNYAYI GEZDEM DOLAŞTIM - ÂŞIK PAŞA
Dünyayı gezdim dolaştım
Ayrılık gibi dert olmaz
Tatlı canımdan usandım
Ayrılık gibi dert olmaz
Kaçan döndüm yâre baktım
Çözümden kanlı yaş döktüm
Gezdim her belayı çektim
Ayrılık gibi dert olmaz
Hilal kaşı keman değil
Zülfü ahir zaman değil
Be yarenler yalan değil
Ayrılık gibi dert olmaz
Kullar başına gelmesin
Kimse gözyaşın silmesin
Hak, düşmanıma vermesin
Ayrılık gibi dert olmaz
Bana inanmayan varsın
Âşık’ın yüreğin yarsın
Neler çektiğini görsün
Ayrılık gibi dert olmaz
AYRILIK DERDİNİN DERMANI NEDİR?- PİR SULTAN ABDAL
Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Şu iki âleme olmuşsun nazır
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Sığanmıştır ağca kolda bilekler
Hak katında kabul olsun dilekler
Arş yüzünde secde kılan melekler
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Küseyim de ben yârime küseyim
Siyah zülfün mah yüzüne asayım
Kerbela'da yatan İmam Hüseyin
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Hani şu dünyanın toprağı taşı
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Urum illerimin Hacı Bektaş'ı
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Ak saya giyinmiş incedir beli
Ben pirimi gördüm tatlıdır dili
Allah'ın arslanı Hazret-i Ali
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Gıcılar da dağlar başı gıcılar
Çıkmaz oldu içerimden acılar
Arafat Dağı'ndan gelen hacılar
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar
Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber
Kâbe’yi yaptıran Halil Peygamber
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Deryanın yüzünde dönen üç gemi
Yiyelim içelim sürelim demi
Geminin sahibi ol Hızır Nebi
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Pir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan
Okudum ağını bilmem karadan
Yeri göğü cüml'alemi Yaradan
Ayrılık derdinin dermanı nedir
AYRILIK TÜRKÜLERİ-ERYA CANBERK
doğduğum yerden kopup
doyduğum yere vardım
her şeyimi unutup
yarama tütün sardım
selam benden eşe dosta
karım yorgun oğlum hasta
sızlayarak kapandı
görünürdeki yara
gurbet yeni dert açtı
acı kattı acıma
turna değil yardan haber getiren
heves değil beni sizden ayıran
hemşeriyiz belki de
özlemimiz de yanı
gelmişiz yaban ele
alın teri kolay mı
beyaz mendil sıla gibi koynumda
işsizliğin zalim ipi boynumda
SUÇLAMA BENİ - AHMET TELLİ
Suçlama beni
böyle bırakıp
gidiyorum diye
bağrımı yakan
bir yaradır
bu ayrılık şimdi
Bil ki kanımdadır
sevişmelerin yangını
öylece girerken
gecenin bağrına
taşıyorum sımsıcak gülümseyişini
Yaşanan günler
hayatı oyarak
gedikler açıyor
durulur mu artık
durgun sularda
bekleyerek seheri
Talan ediliyor
bahar ve aşk
öyle bir soyun ki
duracak gibi değil
vurmazsak eğer
kendimizi yola
Yaşamak zorunlu
kurtarılırsa eğer
bahar ve aşk
ve şimdi hayat
acı yeşil
bir kader renginde
Hayatın ve sevincin
kaderinin altettiği yer
kavganın ortasıdır
ki umudun çiçeklenişi
aşkın
yengisidir bu
Söylenecek bütün sözler
sevincin ve sevdanın
savunulmasına dairdir
ve şimdi onlar
yaralarını saracak
birilerini beklemektedirler
Ey anısıyla
kalbimi yakan
kederlenme hemen
ve suçlama beni
böyle bırakıp
gidiyorum diye
50-AYRILIK -HÜSEYİN SÎRET
Mendil elimde, gittiğin akşam selamladım;
Baktım uzak ufuklara, arkandan ağladım.
Gönlüm gözüm veda-ı nigâhınla dopdolu,
Her akşamüstü bekliyorum gittiğin yolu.
Kıldın peyinde bir kuru yaprak bu düşkünü,
Hicrinle sonbahar gibi yağmurlu her günü
Yollarda tozlu bir ağacın sayesinde ben
Mâzîme ağlayıp örerim gölgeden kefen.
Mehcûrunum elem-zede gönlüm bugün bilir,
Sevmek nedir, sevilme nedir, ayrılık nedir?
Ben söylesem, inanmayacaksın melâlimi;
Sor gizli, gördüğün gece mehtâba halimi.
Yalnız bıraktığın oda hicrinle bir ölü,
Her şey odanda sanki hayâlinle örtülü.
Kalmış sedîr-i nâzının üstünde yastığın,
Âguuş-ı intizârını açmış yataklığın.
Her yerde hatırâtını gönlüm, gözüm taşır;
Senden uzak düşen, sana ruhen yakınlaşır.
Seyr eyle öldüğüm gece, ey ruhumun gülü,
Göklerde keh-keşan olacak kalbimin külü.
İLGİLİ İÇERİK
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ
BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER