Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SAYFA:4/41-50

41-ACI YALNIZLIK - NURETTİN ÖZDEMİR

I
Bu şehre gelmemek vardı, çaresiz...
Kalkıp geliverdim bir akşamüstü.
Uzak, uğultulu şarkılarla,
Uzak, uğultulu karanlıklardan.
Tüm sevgilerin sıcaklığı içinde,
Tüm özlemleri dindirmek için.
Bu şehre gelmemek vardı, böyle.
İstasyonları soğuk, meydanları boş,
Caddeleri sensiz bulmamak vardı.
Avuçlarımıza alıp bir deli yüreği,
Dolu bir kadeh gibi meyhanelerde,
Buğulanıp buğulanıp kırılmamak vardı.
Bu şehre gelmemek vardı. Ama...
Askerdim, mecburdum, çaresizdim.
Seni ve Türkiye'yi seviyordum.
Çağrılar mübarek ve güzeldi.
Sen özlemli ve sıcaktın.
Kalkıp kapına geldim, deli-divane.
Uzak unutulmuş kasabalardan,
Uzak unutulmuş türkülerle.
Tüm sevgilerin sıcaklığı içinde,
Tüm özlemleri dindirmek için.
II
Sen yalnızlık diyorsun; ben başka türlü anlıyorum.
Manaları değişiyor kafamda kelimelerin.
Kalkıp yollara düşüyorum, sana gelmek için.
Seni bulmak için o eski bahçelerde,
O eski şarkılarla hülyalı, sarhoş.
Seni duymak için, seni yaşamak için,
Seni yeniden yaratmak için mısralarımda.
Seninle başbaşa uyumak için son uykumuzu,
Son şarkımızı söylemek için mağrur ve güzel,
Bütün insanlara karşı mert ve pervasız,
Bütün kâinata karşı hür ve aydınlık.
III
Birlikte girdiğimiz salonlardan,
Sen bir başkasıyla çıkıp gidiyorsun.
Dolu bir kadeh gibi kırılıyorum avuçlarında.
Eğilip parçalarımı toplamıyorsun
Yabancı ayaklardan. Kahroluyorum!
Üstelik askerim, mecburum, bırakıp gidemiyorum.
Kurtulamıyorum sağnağından hatıraların.
Hangi kaldırım taşına bassam, sen eziliyorsun.

UZLET KÖŞESİ - HÜSREV HATEMİ

Yıllar birikir ardımızda, yürek,
Yıpranır ve soluk daralır
Güneşli geniş bulvarlardan,
Isıtan dost tebessümlerden
Uzlet köşemize ne kalır?
Hele elden gidince teselliler
Teslim oluruz teessüflere...
Mazinin seyrüsefer memurları,
Sühulet gösterirdi seyyahlara
Keder ki bir siyâhi seyyahtı, onu sen,
Onu sen hoş tutmadın ey yüreğim!

Güller dökülür bülbül ölür, sevgi gider
Çimen çocukları yeşerir sonra,
Onlar da çekilir birer birer,
Neydi ey yürek ne sandın ki?
Hüzün kalır mıydı girmişken sevgi.

Bir gün “Devletle efendim” diyerek,
Hüznü ve Sevgi’yi uğurlayan kimdi?
Ey yüreğim ne kadar da değiştin,
Seni tanıyamıyorum inan ki...
Dört yönden uğultusu olayların,
Yine düğümlendi dün ve yarın;

Taş döşeli bahçede ağaçların,
Altında kızıl ve sarı yığın,
Belirdi, demek ki sonbahardır...
Gün ardı karanlık güz ardı kardır
Hele elden gidince teselliler,
Yalnızlık köşemize ne kalır?
Teslim oluruz teessüflere.
Neydi ey yürek sen ne beklerdin ki?
Hüzün kalır mıydı gitmişken Sevgi...


ACI YALNIZLIK - O. FEHMİ ÖZÇELİK  

Kapandı ellerdeki yaralar
Güllerin yalnızlığını duyuyorum.
Geçti sulardan bütün balıklar
Suların yalnızlığını duyuyorum.

Sessiz, büyük bir ev var ötede
Bir resim canlanır çerçevede
Bu akşam gelse de gelmese de
Dulların yalnızlığını duyuyorum.

Bahçelere doğru salkım saçak
Düşüncelerim var uzayacak
Göz bebekleri gibi sıpsıcak
Aşkının yalnızlığını duyuyorum.

Hangi şehire gitsem nafile
Pişman oluyorum geldiğime
Durup düşüncenin maviliğine
Ölümün yalnızlığını duyuyorum.

Bir günün sonrası tepelerde
Sesler çekildi gürültülerle
Omuz omza vermiş siperlerde
Namlunun yalnızlığını duyuyorum.

Eski bakış kazmış aynasında
Şaşırdım insanlar arasında
Bil her şeyim kendi sevdasında
Kalbimin yalnızlığını duyuyorum.

44-BİR TELEVOLE MASALI - AHMET SELÇUK İLKAN

Hayat bir televole masalı değildir kızım!
Sakın aldatmasın seni
Seda'nın Güllü'nün o hoş kahkahaları
Ebru'ların Çağla'ların Demet'lerin
O sabun köpüğü muhteşem aşkları (!)
Ben ne dev yalnızlıklar bilirim
Ben ne ayrılıklar
ben ne hıçkırıklar
Kim bilir
Nasıl ıslaktır geceleri onların yastıkları...

Hayat Mehmet Ali'nin çiftliği değildir kızım!
Öyle hep yüzüne gülmez bu çarkıfelek
Feleğin çarkına düşünce anlarsın
Aslanın neresinde ekmek.

Hayat bir Tarkan şarkısı değildir kızım
Öyle hüp diye içine almaz seni hiçbir sevgili
ve hiç kimse kuş sütüyle beslemez seni
Güzelliğin solunca anlarsın
Aynalarda bile zor bulursun kendini.

Hayat ne Aydın'ın 'Aydın Havası'
Ne Fatih'in 'o kıskıvrak yılan dansı! '
Ne bir Gülben
Ne de Bir Hülya kavgası
Hayat seni kaybettiğim günden beri
İçimde bir kurşun yarası.

Hayat bir peri masalı değildir kızım!
Öyle evinin önünde
Beklemez seni beyaz atlı prensler
Bak Beyaz'ın bile simsiyah oldu hayalleri çoktan
Ve Okan yaralı bir kuştur artık
Hergün kendini gagalamaktan
Ve sanat adına
Arto'yu Hande'yi Sevda'yı zagalamaktan

Hayat bir tatil köyü değildir kızım!
Bir o yana bir bu yana sallamaz seni
Bir düşün
Yıkılan yuvaları
O kırık hayatları
Yarınsız çocukları
Bir düşün
O arka sokakları
Sahipsiz çığlıkları
Çaresiz anaları - babaları...

Hadi olacaksan
Gel doktor ol öğretmen ol alim ol
Kırılmış kanadım, kolum, elim ol
Umudum ol güneşim ol ateşim ol
Seni de sarsın mutluluğun
O sımsıcak kolları
Ve senide yutmadan
Reyting canavarının o sahte yıldızları! ...

Unutma
sakın unutma kızım!
Onların
Hazin bir romandır
Özendiğin bütün hayatları...

 

YALNIZLIK -CAHİT SITKI TARANCI

Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü,
Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı.
Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü
Kimsesiz gönlüm kadar hiçbir gönül duymadı.
Bir ayna parçasından başka beni kim anlar,
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde?



YALNIZLIK-BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU

Sana yalnızlıktan bahsedeceğim
O gün bu gün yalnızlıktan ödümüz kopar
Bir Allah tasavvur et yapayalnız
Bir Allah tasavvur et ki henüz
Kullarım yaratmamıştır
Bir Allah tasavvur et ki
Kullarından mahrum ola.
Yeryüzünden mahrum.
Gözleri var nur erişmez
Kulakları var ses ulaşmaz
Kolları var can kavuşmaz
Ne burun deliklerinde bir tutam koku
Ne derisinde gölgeler gezinir
Bir Allah tasavvur et ki henüz;
Kullarım yaratmamıştır.


VURUN YALNIZLIĞA -NECATİ CUMALI

Yalnızlık öldürdü beni
Işığını gözlerimin önce
Yüreğimin sevincini
Yalnızlık aşkımı hevesimi
Gücümü kuvvetimi

Gözgöze geldiğim
Bütün karanlık pencerelerde
Yalnızlığın gözleri
Sokağa çıkan
Eve dönen
Yıllardır yalnızlıktı benimle

Her kış gecesi saat yedide
Yalnızlıktı esen
Konak önünde
Yalnızlıktı oturmuş meyhanede
Bekleyen beni

Gülmek istemiyorsam
Konuşmak istemiyorsam
Sevişmek istemiyorsam
Yalnızlık sebebi

Kımıldasam
Değiştirsem yerimi
İtsem elimin tersiyle
Gider gene gelirdi

Bir gün girerseniz odama
Cansız uzanmış bulursanız beni
Bakın başucuma
Bakın dört duvara
Yalnızlık orda
Sizinle nefes nefese
Sizinle burun buruna
Uzanmış yanıbaşımda yatağa
Geçmiş masama
Saymayın güldüklerimi
Saymayın sevdiklerimi
Bilin doymadım ben
Ne aşka ne dostluğa
Vurun yalnızlığa

 

YAPAYALNIZ- ŞİNASİ ÖZDENOĞLU

Denizlerde gemi
Uzaklarda anam
İçimdeki adam
Yapayalnız.

Kadehteki dudak
Şakaktaki el
Terkedilmiş güzel
Yapayalnız.

Yüce dağ başında ağlar gibi
En haklı kavgalar gibi
Yapayalnız.



YALNIZ - TALAT SAİT HALMAN

Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
    Kuytular, tanrılarındır.
Çağlar ve sınırlar ötesinden
Sana hep seslenecek can çekişen kurbanlar.
Hangi ıssızlığa varsan
    çağrışan açlar bulacaksın
Başaklar sallanırken tâ uzaklarda
Altın ve hayırsız,
    Yaşamak yorgunu açlar
Bir kapkara iman gibi davet edecek
    Seni görkemli beraberliğine.

Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
    Korkular, tanrılarındır.
Bir ülkü uğruna kurban düşen yiğitler var:
Can yoldaşı, kan kardeşisin onlar için
Bir yaman türkü söylüyorlar sana.
Tarih
    Kahraman sesleri hep boğmuş bir cellat
            Dün, bugün ve yarın
En uzak güneşlere türküler yakanlar,
Bir coşkulu isyan gibi davet edecek
        Seni görkemli beraberliğine.

Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
Tenhadaki lanetli sular, tanrılarındır.
Ve bilir belki yaşlanan ırmak
        Gölge olmak değil onun yazgısı,
Baş eğmemek, yiğitçe haykırmak;
Gölden göle, dağdan denize
Özgür akarak bentleri kırmak…
        Kör kuyular, tanrılarındır.
Bilge olmaktır ırmağın yazgısı,
Sormağı bilmek yanıtsız soruyu.
Susmağı bilmek ve coşup durmağı.
        Köhnemiş dağlara, ham meyvalara
Taze bir ses taşıyıp bir yeni çağ açtırmak.

Akıp giden bir akıldır ölüm,
            bilir bunu su.
Toprakta hep ezilse de aşkın uğultusu,
Çağıldayan o ölümsüz pınarlar, ummanlar
        davet edecek
        Seni görkemli beraberliğine.

Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
    Aşkı sönük uykular, tanrılarındır.
Sen öyle soylu ve günseviler yarattın ki
Sevgililer, tek bir ağaç olmağa
Can atan güçlü bir orman gibi davet edecek
        Sen görkemli beraberliğine.

Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin
        Bin gözle bakıp okşadığın
Açlar ve yiğitler, yoksullar ve sevenler
Sönmek diye bir yazgıya başkaldırarak,
Susarken yaman türküler söyleyen
        Güneşler gibi
        Davet edecek
        Seni görkemli beraberliğine.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi