SAYFA:2 / 11-20
11-KAR VE HATIRALAR -CAHİT SITKI TARANCI
Kar yağıyor, yine kar, yine kar, yine mahşer gibi kar.
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar,
Bana beyaz buseler, beyaz buseler yollar;
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar.
Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar...
SICAK BİR KIŞ - AHMET TELLİ
Saçlarını gittikçe kısalttığın günlerde
Sen söylemiştin bu sözleri unutmadım
-Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa
Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde
Kalıcı olan hiçbir şey yok diyordun
An’lar var yalnız ömrü karşılayan
Şimdi sımsıcak bir kar yağıyor yine
Yüreğimin üstüne yağıyor hiç durmadan
Ellerin nasıl da üşüyor, bozacının
Karlı sesi doluyorken odamıza
Hava gittikçe kirleniyor bu kentte
Ve aralıksız kar yağıyor kar yağıyor
Kar ayrılık hüznüdür ve ne çok
Ayrılıklar yaşandı şu son birkaç yılda
Yurdundan ayrılanları düşünüyorum ve birisi
Özledim diyor, ülkemin kar kokusunu da özledim
Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını
Özlediğimiz birileri olmalı diyordun
Yanındayken bile özlediğimiz birileri
Öyleyse kalkıp Ati’ye gitmelisin, İstanbul’a
Belki hâlâ saklıyordur bir gülü kim bilir
Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı
Aynalara bakmaya vakit bulamadık
Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan
Yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin
DIŞARDA KAR - BEHÇET AYSAN
kar yağıyor dışarda
sokak lambasına düşüyor
ve serçeler
üşüyor
kenarları hafifçe yanmış
sayfalarına kan
sıçramış
bir kitapta
nâzım hikmet
okuyorum.
dışarda kar yağıyor
ve dağ lokantasına
gidiyor
zengin
kasabalılar.
kar yağıyor dışarda
mektubun yeni gelmiş
istanbul
kokuyor.
dışarda kar yağıyor
seni seviyorum.
KAR KASİDESİ - ATTİLA İLHAN
-prenses zinia’ya…
uzun rüzgarlar karanlığın dalgın sansarları
atlayıp dağıtırlar telaşlarıyla ürperen karları
sihirli bir lambadır bardaktaki güller gecede
yıldızlar donmuş göllere düşen buz billurları
düşten geyikler kudurtur kızıl buğulu kurtları
bir ulumadır kanlı/açlıkları uzar gecede
duman dumana kaybolur kar ışığında kısrakları
nedir saklı bir özlem midir kızak çıngırakları
geçen yüzyıldan kalma bulutlu bir pencerede
köpekler mi sarmıştır kar uykusunda koruları
yankılanır saltanatlı bir geçmişten av boruları
yalan değildir yaşanmıştır kim bilir ne zaman nerede
dinmez boşluklarda karın soğuk ve sürekli ısrarı
yumuşak hantallığıyla kaplayışı uçurumları
kül mavisi bir pus ufka bir perde çeker de
kayıp kervanlar belirir uyandırıp korkunç hanları
duyulur batmış şehirlerin boğuk sabah ezanları
kılıç gibi bir mehtabın yarattığı o depremde
getirir akla çocukluktan bilinmez hangi soruları
kar gecesi uyandırır ölüme değgin korkuları
yalnızlık bir samanyoludur genişler düşüncede
15-DAĞLARDA KAR OLSAYDIM-YUSUF HAYALOĞLU
Şu dağlarda kar olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım
Arar bulur muydun beni
Sahipsiz mezar olsaydım
Şu yangında har olsaydım
Ağlatıp bizar olsaydım
Belki yaslanırdın bana
Mahpusta duvar olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım
Yıkık perişan olsaydım
Yine sever miydin beni
Simsiyah duman olsaydım
Şu yarada kan olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım
KAR ALTINDA HÜZÜN DENEMESİ -ERDEM BAYAZIT
Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını.
Dön bana ve dinle!
Kuşlar uçuşuyor içimde.
Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde,
Dön bana ve dinle.
Karanlık denizlerin dibinde,
Birtakım incilerin olduğunu
Birtakım incilere ve hatıralara
Neden bağlı olduğumuzu unutma.
Duy beni ve dinle!
Denizler boğuşuyor içimde.
Unutma diyorum ama sen anla,
Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara...
KAR YAĞIŞI - ŞÜKRÜ ERBAŞ
Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım
Karanlık kalabalıklardan süzdüm ışığını.
Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını
Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız
Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul
Hiçbir rüzgârın duruşunu bozamadığı
Bütün yağmurları topladım yapraklarına.
Sonra tüm yolcuların silindiği bir ufuk
Örttüm kâkülleriyle alnının üşümesini.
Puhu kuşlarının avazını yerleştirdim dudaklarına
Uzanıp uzanıp öptüm sonra acıyla.
Gözlerini kapalı çizdim görmesinler diye kimseyi
Madem görmeyecekler bundan sonra beni.
Astım saçlarından odamın boşluğuna...
Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar
Geçmedi üşümem
Ben bir aşkın kar yağışından geliyorum...
KAR VE BEN-CAHİT SITKI TARANCI
Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgâr.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!
Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.
İSTANBUL’A KAR YAĞIYORDU- İBRAHİM SADRİ
Yetmiş dokuzun kışıydı
Sertti, soğuktu
İstanbul’a kar yağıyordu
Kömür yanıyordu sobalarda
Geceleri polisler, bekçiler oluyordu
Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha,
Yalan yok, polisler de üşüyordu
Onaltı yaşındaydım
Her şeyi bükecek bileğim vardı
Onaltı yaşındaydım
Aslan gibi ortadaydım
Gündüzleri, okulda coğrafya defterimin arkasına
Senin için şiirler
Geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için
Kahrolsun yazacak kadar adamdım
Onaltı yaşındaydım
Ne senin haberin oluyordu şiirlerimden
Ne de birileri kahroluyordu
Mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden
Onaltı yaşındaydım
Yalan yok
Ben yazmaya böyle başladım
Coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti
Duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer
Yıkıldı gitti
Şimdi güzel kâğıtlara yazıyorum
Kocaman laflar ediyorum
Marşlar biliyordum
Kitaplar okuyordum
Koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan
İstanbul’u seviyordum
Seni seviyordum
Dualar öğreniyordum
Meydanlarda toplanıp bağırıyordum
Herkes gibiydim
Herkes kadar cesur
Herkes kadar korkak
Herkes kadar filinta delikanlı
Ve herkes kadar buralı
Yetmiş dokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul’a kar yağıyordu
Ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken
Haliç’in arkasında toplanıyorduk
Gece adamı içine çekiyordu
Biz geceyi içimize çekiyorduk
En güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları
Herkes beni seviyordu
En güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa
Coğrafya defterimin arkasına
Bunu kimse bilmiyordu
Sizin evin duvarına “kahrolsun” diye yazıyordum
Ve hızla kaçıyordum
Sizin evin duvarına bir kez olsun
“Seni seviyorum” diye yazamadım
O zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu
Dedim ya
Yetmiş dokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul’a kar yağıyordu
20 -KAR -BEDİRHAN GÖKÇE
Nasıl kar yağdı bugün, gece sabaha karşı,
Ortalık bembeyazdı, sanki bir gelin gibi.
Tane tane döküldü, göklerin sevda marşı,
Günahtan arındırdı, tüm günahkâr yüzleri...
Yüzünde güller açtı kar yağınca herkesin,
İlk kez böyle günahsız, ilk kez böyle neşeli.
Çocuklar gibi gülşen, çocuklar gibi şen
Gökten armağan gibi döküldü her tanesi...
Sokak lambalarından, süzüldü tane tane
Usul usul indiler bir birine değmeden.
Melekler indirirmiş her bir kar tanesi,
Annem öyle derdi de inanmazdım küçükken.
Bir iken bin oldular, on binlere karıştı,
Çoğaldı da yerden bir karış açtı.
İnsanlar döküldüler yollara birer birer,
Değen her ayak izi bir günah gibi kaldı...
Allah kar gibi yağdı kullarının üstüne,
Temizledi akladı, bembeyaz bir kuş gibi.
Her birimiz yıkandı, katran katran üstüne,
Bakamaz olmuştuk biz aynalara gün gibi.
İnsanlar kötü artık, zaman hiç değişmedi,
Geçen zaman ne yapsın, biz ettik kendimize.
Bu karda yağmasaydı halimiz ne olurdu?
Allah yine acıdı, bak yetişti bizlere...
Gelinlik de beyazdır, giydiğimiz kefen de,
Birinde ağlarız biz diğerinde güleriz,
Beyazdan ak beyazı, buyurun sıyırın işte...
İLGİLİ İÇERİK
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ