Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 


SAYFA:6/ 51-60

51-İSTANBUL DUDAKLIM -MUSTAFA ALİ AKBAŞ

Bakışın İstanbul gibi yakıyor
İstanbul dudaklım kaldır kaşını
Sevdan yüreğimde aşka akıyor
İstanbul dudaklım kaldır başını

İskeleden bakıp yaşımı döktün
Emirgan’da açtım Beykoz’da söktün
Yazılı taşını başıma diktin
İstanbul dudaklım kaldır taşını

Haliç’te içime hüzünler çöktü
Haykırdım karşıma martılar çıktı
Boğazın suyuna yaşın mı aktı
İstanbul dudaklım kaldır yaşını

Hayalin ve resmin gözümden gitmez
Sen yoksun rüyalar teselli etmez
Eşin benzerlerin para pul etmez
İstanbul dudaklım kaldır düşünü

İlkbahar sitemde yaza darıldı
Beden hasret kaldı susuz yarıldı
Yedi tepesine karlar serildi
İstanbul dudaklım kaldır kışını

Alev püsküren dağ gibi yakışın
Yanımda ceylanlar gibi sekişin
Sabah doğan güneş gibi bakışın
İstanbul dudaklım al bakışını

Ayyıldız diyor ki, denizler mavi
Tenime sevdanı örtmüşüm kavi
Demir yanar olmuş neylesin tavı
İstanbul dudaklım sal ataşını


İSTANBUL-ABBAS YURT

Güneş gibi doğdun yedi tepeye,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.
Adını duyurdun her bir cepheye,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Bin dörtyüz elli üç'te çağ atlattın,
Sultan Mehmet Han'la topu patlattın,
Bir anda Bizans'ı tarihe kattın,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Süleymaniye'nin gök kubbesiyle,
Boğazda çınlayan martı sesiyle,
Sevdayı haykıran Kız Kulesiyle,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Topkapı Sarayı, Ayasofyası,
Yerebatan ile Mısır Çarşısı,
Kapalı Çarşıdır çarşılar hası,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Altın boynuz Haliç çok caka satar,
Beyoğlu'nda nice sırların yatar,
Hisarlar rengine güzellik katar,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Taksim, Eminönü, Sultan Ahmet’i,
Eyüp Sultan'dır bir kültür serveti,
Boğazda yaşamak mümkün cenneti,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Sulukule'deki hoş şatafatı,
Kimse yaşayamaz bu saltanatı,
Sensin tarihin tek şahlanan atı,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Heybeli Adayla, Kınalı Ada,
Üsküdar'ın sesi çıktı sonra da,
Bulunmaz bir eşin senin dünyada,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.

Galata Kulesi çakar selamı,
Çamlıca tepesi eder kelamı,
Hayran bırakarak dünya âlemi,
Asırlarca tarih yazdın İstanbul.



KAVGALARIMIZIN ŞEHRİ İSTANBUL - YILDIRIM YILDIRAN

Kavgalarımızın şehri İstanbul,
Çarpıklıkların, bozulmuşlukların, çılgınlıkların,
Yozlaşmış gecelik aşkların şehri,

Sultanahmet’i, Ayasofya’sı,
Gülhane’si, Topkapı’sıyla,
Tarihimizin şehri İstanbul.

Boğazının güzelliğiyle,
Üsküdar’ı, Çengelköy’ü, Kuleli’siyle,
Mavilerimin ve mazilerimin şehri İstanbul.
Göğü delen gökdelenleriyle,
Beni korkutan şehir İstanbul.
Koşturan telaşlı insanlarıyla,
Eminönü, Sirkeci, Kadıköy’üyle,
Kalabalık ve yığınların şehri İstanbul.

Adaları ve ada vapuruyla,
Simiti, çayı, martısıyla,
Vapurların yanında yüzen yunuslarıyla,
Bir vapur keyfi İstanbul.

Her gece yaşanan duygusuz sevişmeleriyle,
Veya duygu dolu. coşkulu geceleriyle,
Coşkularımın ve duygularımın şehri İstanbul.
Hüzünlerimin ve kavgalarım(ız) ın şehri İstanbul,
Kendini esir etmiş şehir İstanbul.


SEVENİ ÇOOK SAHİBİ YOK İSTANBUL-MUSTAFA KEMER

Niceleri senden gelip geçtiler…
Taşını toprağını zibil ettiler.
İlahi... Eyüp, Fatih, Akşemseddin peygamber sözü ile şereflendiler,
Türk milletine sebil oldun, hayrat oldun İstanbul.

Ne sesler çınladı kulağında... Toplar, çanlar, naralar
Nihayet bağrından yükseldi arş’ı alaya ezanlar
Her tepende bir mescit, her mescit de bin mevlit
Kâbe gibi, Mekke gibisin İstanbul.

Dünyanın tam ortasına kuruldun
Her milletin yurdu yuvası oldun
Kıymet bilmeyenleri ki hep kovdun
Geçmişi dolu, her günü kutlu İstanbul

Bereket kelimesi sende erdi misale
Denizin toprağın gelse anlatsa bir dile
Milyonlara bakarsın ana şefkatiyle
Hayırsız evladın çokmuş İstanbul

Bağrın camii dolu, beş vakit nida da
Bülbül-ü müezzinler çağırır ki şefaat'e
Ayasofya bekler.. Hüzün ile sırada
Her vakitte kıyama kalkan İstanbul

Gözler ölmeden ki seni görmeli
Süleymaniye’n de ezan başka lezzetli
Nefesler bu toprakta can vermeli
Şehitsiz toprağın var mı? İstanbul

Eli âlemi derki sana; benim diye
Bizim milletin umrundamı? Kıymet bile
Ezanı neylesin.. Çan varken komşu bahçede
Seveni çoook sahibi yok İstanbul

Yeşil mavi senin rengin di
Her tarafta bağın bahçen biterdi
Senin için ahir zaman mı geldi?
Gök delenle dolu, alaca bulaca İstanbul

Âşıklar, Emirgan, Tarabya, sahillerinde
Turistler, Topkapı, Ayasofya, Sultanahmet’te
Vatandaş pijama ile haliçte
Herkesin keyfine uyan canım İstanbul

Surların dibinde kimler can verdiler
Kule dibini bir garip pazar ettiler
Güvercinlere beleş i ezberlettiler
Seveni çoook sahibi yok İstanbul

Her tarafın insan dolup taşıyor
Tuzu kurun ecnebi gibi yaşıyor
Toprak altındaki buna şaşıyor
Seveni çoook sahibi yok İstanbul

Ey İstanbul sen Türkiye'nin incisi
Sahibin yok! Herkes babasının memleketlisi
Hemşeri'si taşı toprağı türbesi
Seveni coook sahibi yok İstanbul

İstanbul ecdadını hep arıyor
Cami yanı meyhaneyle doluyor
Beslediğin buna çanak tutuyor
Seveni çoook. Sahibi yok İstanbul

Korkma bu densizler seni bozamaz
Ecdadın hayrı hasenatı ki kalkmaz
Senin sahibin olsak varyaa biraz
Bütün cihan seni görmeye doymaz

Gözlerin eski eski yılları arıyor
Sokaklarda serseri, terör yürüyor
Kimse malına sahip çıkamıyor
Bir acayip neslin şehri İstanbul

Ecnebisi bakıp ta hayran kalıyor
Ey ALLAH'IM bu şehir nicelerini besliyor
Nankörü çok kıymet bilmez pisliyor
Seveni coook sahibi yok İstanbul

Yedi tepen bir boğazın iki yakan
Şükürler olsun artık... Var halinden anlayan
Şehremini derdine derman arayan
Sevenin çook, sahibin çok olsun İstanbul

Gelin etmeyelim bunu biz bize
Sahip çıkalım İstanbul nimetine
Seveni çook, sahibi çook olsun diye
Felaket yerimiz olmadan İstanbul


55-İSTANBUL HİÇBİR ŞEYİM..- ŞAİR LACİZÜN

İstanbul
sen benim içimde kayboldun
hadi kendini bul...

gözlerini gördüm binkez daha daldım seyrettim
kollarımda sevgilim vardı ama sana ihanet etmedim

anlıyorsun işte halimden
en büyük aşkım sana

bak namusumdu bakışlarım
asla kirletmedim

kucagındayım İstanbul yârimsin benim
ölüm bile senin yanında en büyük şerefim

ne güzel dinliyorsun beni
konuşuyorsun susmadan

martılar
vapur sesleri
insan yüzleri
kalabalıklık

İstanbul
senin parçanım ben

İstanbul
sana yananım ben

boş ver gönderme itfaiyelerini
yağmura söyle az sonra gelsin

İstanbul bak üşüyorum
terk etmedim Kızkulesi sahilinde saatlerce bekliyorum

seni gerçekten seven bir kaç kişiymişiz
seni üşüyerek yanarak sevmekmiş hünerlerim

alıştırdım sana kendimi
İstanbul içimde tüm sevda tünellerin...

bogazda
iki kişilik yalnızlığımla

yaşıyorum
yaşıyorum seni

şah damarım gibisin
elim boynumda

İstanbul seni saydım nabızlarımda
sen atıyorum nabızlarım soluk soluğa

İstanbul vallahide seviyorum seni
seviyorum
sendeki beni

çiçek pasajındayım
sanat evi

labirentlerinden geçiyorum
her çıkışta buluyorum seni

fasıl heyetini göndermişsin
rakı beyaz peynirle masayı süslemişsin

Fedakarlığın büyük
İstanbullu gören bir çift göz göndermişsin

her şeyde sen varsın
her şarkıda sen varsın

en ağır parçaları çaldırdım
keman sesi
klarnet
darbuka
ud
sırasıyla
benzemez kimse sana
dönülmez akşamın ufkundayım
makber

zamanı izine göndermişsin
sadece anlar var hizmetimizde

İstanbul vallahi sen beni seviyorsun...
taptazesin yine

uyutmadın muzırsın yine...

tüm ışıktan askerlerin gözlerimin hizmetinde..

İstanbul deliliğime şahitsin
bak çisiliyor yağmurların

ayaklarım yalın kollarımda sevgilim
koynumda çubuk şarabı

andımı yerine getiriyorum bu gece

İstanbul’da yalın ayak
başı dik
yanında bir kadın

sabaha teslimim...

uykusuzluğun yük

İstanbul
gece gözlerini gördüm senin
koyu mavi
yok yok
laplacı
martılar uçan yıldızdı
sislerindi bakışların
bir tek ben anladım

sustun
sustum
gözümü yumdum
seni dinledim

şarabımdan içtin
dudaklarının tadı vardı şarabımda

saçlarımı okşadın rüzgârınla
huzurum oldun yanaklarımda

gamzelerime kanatlar taktın

İstanbul
sevgilim

İstanbul
benliğim

İstanbul hiçbir şeyim..


BENİ AZAT ET İSTANBULRECEP DELİDUMAN

Beni âzat et İstanbul,
Meriç’in sularına gömdüğüm aşkım,
Boğazın sularında boğulan adamlığımla yaramam sana
Bütün ahşap bina yangınlarında yanan yüreğim
Ve koyu karanlık sokaklarında bıraktığım yalnızlığımla
Yâr olmam sana
Beni âzat et İstanbul

Bir sahiplenme masalı çocukluğunda kaybettiğim aşkım
Ada yakamozlarının efkârında solan sevdam
Serin Kuzguncuk seherlerinde uyandığım yalanların
Ve sahte ışıklarından öğrendiğim aldatmacalarınla
Yaşayamam toprağında
Beni âzat et İstanbul

Senin yollarında serçeler su içerken ölür
Ağır ceza davalısı sevdam, mahkemesi vicdanla görülür
Baktığım bütün güzel manzaralarından katlime ferman süzülür
Ahdim büyük İstanbul, bu sözden ne cayılır, ne dönülür
Beni âzat et İstanbul.

Beni âzat et ki, firarım olmayasın hayattan
Ahde vefasızlığa mabedim olmayasın
Ve sen bilesin İstanbul, bilesin ve unutmayasın
Meriç’in sularına gömdüğüm aşkım
Boğazın sularında boğulan adamlığımla
Yaramam sana ve yaşamam toprağında
Beni âzat et İstanbul


İSTANBUL'UN KIRIK KANADI-ÜMİT DUMAN

Yığılırsam canım
Olmadık anda yere,
Bilki ben sevaba girdim
Yaktı beni İstanbul.

Gidersem canım
Bu şehirden bu gece,
Bil ki ben günaha girdim
Attı beni İstanbul.

İşte böyle yaralarım var benim
Rahatsız benden, aldığım nefesim
Örtülere sarıldı makûs geleceğim
Hiç gözünü kırpmadan yaktı beni İstanbul.

Yollarında kayboldum
Feryat ederken bulundum
Hem açtım hem de toktum
Bir kalem ucunda yazdı beni İstanbul,

Sayfaların başına kattı beni İstanbul.
Deryanın güzelliği beni mest eylemişti
Sevabın gözyaşıyla karşılanması gibi,
Ağızdan çıkan sözler deryaya düştü
Haykırışlarla doldu denizin dibi
Belki de dalgalar bu yüzden hırçın
Denizi bile bana haram etti İstanbul,
Sen beni sevmeyi sevmedin İstanbul...


YAKAMOZ-MEHMET AKİF UÇAR

Var edenin adıyla var edilmiş bir şehir,
Camisi, kilisesi, havrasıyla İstanbul…
Bu şehir ki bu şehir, Fatihiyle bilinir,
Tanktan, toptan ziyade duasıyla İstanbul…

Yavuzlar, Kanuniler, Mimar Sinanları var,
Hoca Akşemseddinler, Eyüp Sultanları var,
Daha nice yarenler, nice mekânları var,
Ayasofya misali edasıyla İstanbul…

Onlardan bize miras; surlar, sırtlar, hisarlar,
Maneviyat ruhuyla perçinleşen mezarlar,
İstanbul konuşunca dize gelir nazarlar,
Def çalar yıllar yılı mirasıyla İstanbul…

Ev sahibi misafir, misafir ev sahibi,
Ağırlanır Mekke’nin, Medine’nin garibi,
“Ya ben onu, ya da o beni” sigası gibi,
Fetheder Eyüpleri pervasıyla İstanbul…

Bir ince nakış gibi tütsülenmiş toprağa,
Toprağın üstündeki ay yıldızlı bayrağa,
Bayrakla bütünleşen her mavimsi yaprağa,
Taze fidanlar verir sırasıyla İstanbul…

Kıyamet sahrasında tavlanan ince şebit,
Rab’be yakınlığınca o merhaleye sabit,
Ondan uzaklığınsa mefhumunda bir zabit,
Raks eder insanlığı, mezrasıyla İstanbul…

Fatihalar körpedir, Bakaralar adanmış,
Felak, Nas sureleri cinci evinde yanmış,
Modacıların ruhu dualarla yıkanmış,
Örselemiş bahtını nidalarla İstanbul…

Ay’ın sudaki hali gibidir koca şehir,
Akseder dünyaları ondan çıkan her fikir,
Peygamber ya da Mesih letafetinde zahir,
O manevi gizemin sevdasıyla İstanbul…

Sanki makaslanmış da koskoca bir okyanus,
Oturtulmuş toprağa ilham vâri olimpus,
Sus artık ey ezberci köhne tarih sen sus!
Konuşsun yenilikçi fetvasıyla İstanbul…

Sen! Ey yakamozların rıhtımında açan gül,
Ve sanatkâr ruhların bestelediği gönül,
Adanmış bir kalp gibi ebediyete gömül,
Yakamoz da yakamoz hülyasıyla İstanbul…


GÜZELİM İSTANBUL-HÜRREM YALÇIN

kaldır ellerini gökyüzüne
kara bulutları artık temizle
dindir semalarındaki kara yaşı
bir daha dökmemek üzre

güzelim İstanbul
bu yakışır sana...

indir ıslak mendilleri gözünden
göm toprağının en derinine
yerine yerleştir gülümsemeni
hiç silinmemek üzre

güzelim İstanbul
bu yakışır sana...

diz kuğu gerdanına
boğazın pırlantalarını
salın ortada mağrur kibirli
bir gelin misali

güzelim İstanbul
bu yakışır sana...

mavileri giydir bulutlara
yeşilleri dağıt sokaklara
mutluluk şarkılarını sakız et
insanlarının ağzına

güzelim İstanbul
bu yakışır sana...

güneşini gelin
dolunayı damat et
yıldızlarsa çocuklar
mutlu olsun insanlar

güzelim İstanbul
bu yakışır sana....


60-HEP İSTANBUL-SALİH ÇELİK

Nereye bakarsam karşımda hep o
Dağlarda İstanbul, yolda İstanbul;
İlmek, ilmek nakış, nakış işlenmiş
Kovanda İstanbul, balda İstanbul

Ellerimi açsam dualarımda
Gözümü kapasam rüyalarımda,
Her sabah her akşam hülyalarımda,
Tavırda İstanbul, halda İstanbul

Bir kıta’dan diğerine geçilir
Çamlıca’dan çam kokusu saçılır
Her baharda çiçek çiçek açılır
Lale de İstanbul, gülde İstanbul

Yağmurunda sevdalılar ıslanır
Rüzgârında fırtınalar beslenir
Anlattıkça kelimeler hislenir
Ağızda İstanbul dilde İstanbul

Yedi tepeleri güneş aralar
Boğaz sularında yunuslar oynar
Ay ışığı vurur yakamoz parlar
Denizde İstanbul salda İstanbul

Dualar yükselir ta arşa kadar
Gökyüzünü ezan sesleri yarar
Bu toprak uğruna sel olur akar
Damarda İstanbul kanda İstanbul

İyide güzelde doğruda hoşta
Yağmurda çamurda toprakta taşta
Yürekte gönülde gövdede başta
Bedende İstanbul canda İstanbul

SON EKLENENLER

Üye Girişi