Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 


SAYFA:5/ 41-50

41-DENİZİN KENTİNİ YAKTIM-SEZAİ KARAKOÇ
 
Denizin kentini yaktım
Vızıldayıp duran kafamın ortasında
Denizin kentini yaktım
Hurma şırıltılarıyla

Denizin kentini yaktım
Beni çocukluğumdan koparan
Denizin kentini yaktım
Bir kent kadın kabuklarından

Denizin kentini yaktım
Miras kalmış bir alevle
Denizin kentini yaktım
Veli ağaçlarla kalbi atan mermerle

Tanrıyı anarak kalbi atan
Cami sütunları boğdu
Sararmış gözyaşlarıyla
Kararmış denizin kentini

İstanbul ey sevgili şehir
Dön dön karadan gelen sesime
Son veren zaman yatırında
Denizden getirilen biçimine



BİR GÜN İSTANBUL`DA-SABAHATTİN KUDRET AKSAL

Günlerden bir gün İstanbul`da
Sabah oldu, eşya ışıdı
Bahçedeki horoz öttü
Horozun öttüğünü duyunca
Türkü tutturdu
Bir çiçek keyfine göre...

İşler bu yola döküldü mü,
İnsanoğlu durmaz
Yatağımdan kalktım
Kahvaltı ettim
Geceden kalma ne varsa
Ceketimi giydiğim gibi
Sokağa çıktım

Bir rüzgâr esti hafiften
Sonra durdu
Yağmur çiseleyecek gibi oldu
Bir tramvaya atladım
Doğru parka gittim
Sıranın birinin üstüne
Uzandım
Gökyüzünü seyrettim

Gökyüzü de bir türkü söyledi
Gökyüzünün türküsü de
Horozun kine, çiçeğin kine uygundu
Öylesine maviydi gökyüzü
Öylesine derin
Öylesine sonsuz

Ama bıkılıyordu gökyüzünden
Kalktım kahveye uğradım
Bir çift söz ederim dedim
Ahbap aradım
Bulamadım
Bulamayınca
Elim şakağımda
Düşünmeye vardım

Derken öğle oldu
İş yerleri boşaldı
Cümle halkın karnı acıktı
Ben de acıktım
Bir köfteci dükkânına girdim
Köfteler kızardıkça
Ortalığı bir duman sardı
Bir soğan kokusu

Öğleden sonra da geçti aynı minval üzre
Yalnız bir aralık
Bir sevda yaşadım düşümde
Büyük bir caddeden geçerken
Bir kadın görünce balkonda
Saçları alabildiğine sarıydı
Bugüne dek
Görmediğim acaip kuşlar havalanıyordu
Sabahlığında

Sevdalandım düşümde
O benden habersiz
Akşam gelecek aşığına
Hazırlandı durdu aynasında

Gönlü sevdayla dolanların
Son uğradıkları meyhane
Bir yudum aldım da
Kendimi buldum kocaman bir denizde
Nelerin unutulup gittiği nelerin
İzi bile görünmeyen gemilerin

Akşamları sokakları dolduran serinlik
Bir kahvecinin
Kahvesinin bahçesini suladığı
Anı hatırlattı bana
Bütün gün taban teptim
İçimde bitkinlik
Akşamı ettim


BEYOĞLU KESTANECİSİ-EMRAH CEYLAN

İstiklal caddesi ağlıyordu...
Sınırsızca koşmalarımızı özlemişti.
Ayak seslerimiz,
Her gün düşlerin başladığı yerlere,
Umarsızca yankılanıyordu.

Şimdi...
Sensizlik dökülüyor caddede,
Her geçen gün silüetin karşıma çıkıyor
Kışları almadan geçmediğimiz kestanecide..

Ne kadar çok severdin, sıcak sıcak
Ağzımla açıp avuçlarına bırakırdım
Şeker gibi, yanakların gibi kestaneleri...

Şimdi...
Senin payını sokak çocuklarına veriyorum.
Ama size kestane açamam diyorum,
Aniden uzaklaşıyorlar yanımdan..

O paramparça kestaneler,
Paramparça yalnızlığıma dönüşüyor...
İstanbul 2006


İSTANBUL'UM-OKTAY TEM

Bir an senden ayrılsam, Nerde der misin?
Gelemezsem yine de affeder misin?
Hasretini çekerken sen de ben gibi,
İçinde bir yalnızlık hisseder misin?

İstemem olmasın ne mal ne pulum.
Gurbete düşende sanadır yolum.
Esirin, kölenim, kapında kulum,
Ben sensiz yaşayamam İstanbul’um.

Gecen başka bir âlem, suların serin.
Sana karşı sevgimiz o kadar derin.
Yaşayan bir tarihsin, ömre bedelsin.
İnan ki yok dünyada başka benzerin.

İstemem olmasın ne mal, ne pulum.
Gurbete düşende sanadır yolum.
Esirin, kölenim, kapında kulum.
Ben sensiz yaşayamam İstanbul’um.
(şarkı sözü)
İstanbul (1970)


45-İSTANBUL (SEVGİSİ İÇİMDE)-ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Sevgisi içimde yaşayıp duran
Nazlı güzellerin şirin İstanbul
Hayali kafamda hükümler süren
Görmez gözlerime görün İstanbul

Ortasında deniz kenarlar kara
Bu dünyada cennet olmuş kullara
Mehtapta sandallar ne hoş manzara
Sahildir yayladır yerin İstanbul

Gemilerin gelir peşi peşine
Şöhretin yayılmış hudut dışına
Ayrı bir güzellik başlı başına
Sevgi muhabbetin derin İstanbul

Fatih Mehmet Sultan temeli kurdu
Ondan sonra oldu Türklerin yurdu
Edirne'den gelen o büyük ordu
Ayyıldız bayraktır nurun İstanbul

Denizler kilidi boğazların var
Dünyaya haykıran avazların var
Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var
Ferah tut gönlünü serin İstanbul

Dünya güzelliği sendedir mevcut
Hususi özenmiş yaratmış Mabut
Herkesin gönlünde vardır bir maksut
Halis Türk maksadın varın İstanbul

Edipler şairler yetişmiş sende
Ehli aşklar yanmış tutuşmuş sende
Bir aciz kimseyim Veysel'im ben de
Seversen olayım yârin İstanbul



İSTANBUL CENNETSİN, İSTANBUL SULTANSIN-HALİL ÇOLAK
 
Yedi tependen görünür yedi güzellik
Gönlümde sensin sevdamda sensin
her kıyında var bir nostaljik te özellik
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

Dün gezdim senin güzel camilerin
Sana hiç eksik olmaz da dualarım
Nereye baktımsa yaşadım anılarımla
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

Muhteşem camilerinde okunan ezanların
Boğazı seyrederken güzel olan hülyalarım
Büyülü gecelerinde gördüğüm rüyalarım
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

İki gerdanlıkla kıyıların birbirine bağlanmış
Etrafın Allah tarafından ağaçlarla bezenmiş
bahçelerinde lale sümbül türlü çiçek ekilmiş
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

Çamlıca’ tepelerinde senin seyran doyulmaz
seni oradan seyreden sana nasıl âşık olmaz
Vapur seslerinden bile düşlerden uyanılmaz
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

Yağmurunda kıyılarında âşıklarda ıslanır
sevdalılarında adalardan birbirine seslenir
seni tanıdıkça sana olan aşkı da yenilenir
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

Dolunaylı gece güzelliğine güzellik katar
Boğazdan türlü gemilerde selamlar geçer
Seni tanıdıkça insan kendini sende bulur
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın

sabah ezanların her zaman beni mest eder
yedi tependen semayı da ezan sesleri yarar
Rahmeti de rabbim onun için bu diyara verir
İstanbul cennetsin, İstanbul sultansın



SİSTE SÖYLENİŞ-YAHYA KEMAL BEYATLI

Birden kapandı birbiri ardınca perdeler...
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler?
Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden
Firuze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden?

Benzetmek olmasın sana dünyâda bir yeri;
Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri.

Bir devri lânetiyle boğan şairin Sis'i.
Vicdan ve rûh elemlerinin en zehirlisi.

Hulyâma bir eza gibi aksetti bir daha;
-Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! -O beddua...
Hayır bu hâl uzun süremez, sen yakındasın;
Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.

Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl
Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl.

Hüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın,
Hiç bir zaman kader bizi senden ayırmasın.


İSTANBUL DESTANI - BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

''İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu’da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir.''


BAHAR SARHOŞLUĞU  - CAHİT SITKI TARANCI

''Yuvası saçakta kalan kırlangıç,
Yavrusu dallara emanet serçe,
Derken camiler üstünde güvercin
Minareler katından geçiyorum
Gökyüzü mahallesi İstanbul’un
Süt beyaz bir martıyım açıklarda
Gemilere ben yol gösteriyorum,
Buğday ve ilaç yüklü gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir süzülüşte vatanım dalgalar!''

50-İSTANBUL'DAN - İLHAN BERK

''İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul’dasın
Havada kaçan bulutların hışırtısı
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor
Yenicami, Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler
Hiç kımıldamıyorlar
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor
İnsanlar sokak sokak, çarşı çarşı, ev ev
İnsanlar sırt sırta, omuz omuza verip durmuşlar
Boyunları bükük
Yorgun, asabi, kederli, kindar
Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor
Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar
Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi
Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacaklar''

SON EKLENENLER

Üye Girişi