SAYFA:4/ 31-40
31-YUNUS - ENİS BATUR
Beş duyunun ucuna doğru, sonunda
kavuştu mıknatıs. Dip derin bir
perde çektiler, birlikte
suyu ve karanlığı susturdular,
herşeyin bittiği, herşeyin başladığı
anda konuştular, biri gözünde kor
ışık, öteki kuyudan bir ses :
"Bir ben var bende, şimdi senden
içeri"
YUNUS’A SESLENİŞ - HALİL SOYUER
Sığmayan bir devsin yedi aşıra
Yerin cennettedir, kabrin mesire.
Yandım ateşine bakma kusura,
Yunus’um, Yunus’um, Aşık Yunus’um
Gönüllerde yanan ışık Yunus’um.
İnsanı çağlarca başta götürdün,
Gönüllere bağdaş kurdun oturdun,
Tasavvuf yurdundan meyva getirdin;
Yunus’um, Yunus’um, miskin Yunus’um
Eğriye, büğrüye küskün Yunus’um.
Dünya hasadısın biçebilene
Sevgi kaynağısın içebilene,
Hacet kapısısın açabilene;
Yunus’um, Yunus’um özde Yunus’um
Her yerde, her çağda gözde Yunus’um.
Dostluğun anıtı, aşkın kalesi,
Sevginin esiri, Rabb’m kölesi,
Sesi çağlar ötesinden gelesi;
Yunus’um, Yunus’um, paşa Yunus’um
Gitmedi emeğin boşa Yunus’um.
BÖYLE GÖRDÜM YUNUS'U - İBRAHİM SAĞIR
Bâd-ı saba gibi bu topraklarda,
Mânâ ikliminde gezerdi Yunus.
Âşk-ı Hakk’tan alırdı da ilhamı,
En girift sırları çözerdi Yunus.
Bektaş dergâhında kısmet yokudu,
Taptuk dergahında çile dokudu,
Zaman geldi dil çözüldü okudu,
Sözlerden inciler dizerdi Yunus.
Odunların doğrusunu seçerdi,
Gönüllerin kilidini açardı,
Etrafına sevgi, umut saçardı,
Birlikten dirlikten yazardı Yunus.
Bir asa peşinde döndü dolaştı,
Sarp yollar, beldeler, ırmaklar aştı,
Sabr ile menzile varıp ulaştı,
Nefse aman vermez ezerdi Yunus.
Gönüllere girmek idi davası,
Bir görürdü avam ile hâvası,
Cennetlerden öte idi hevesi,
Âşkın deryasında yüzerdi Yunus.
Hikmetli şiiri üç bin kadardı,
Seneler sonraya mısralar ördü,
Kendini sıgaya çekeni gördü
Şol Mola Kasım’dan iz verdi Yunus.
Binini okurmuş gökte melekler,
Binini sularda yüzen semekler,
Hürmetine geldi en has yemekler,
Keramet sahibi bir erdi Yunus.
Allah sevgisiyle yanardı közü,
Âşk hamuruyla yoğrulmuş özü,
Asırlar geçse de eskimez sözü,
Hakk’tan halka dönük nazardı Yunus.
MENKIBE-İ YUNUS EMRE- İBRAHİM SAĞIR
(Buğday mı, Himmet mi?)
Sarı köyde yaşar idi
Rızk peşinde koşar idi
Anadolu perişandı
Yunus fukara bir candı
Zaman böyle geçer iken
Ekin ekip biçer iken
Bir kıtlıktır sardı yurdu
Çitçileri yaman vurdu
Ektikleri bitmez oldu
Ocakları tütmez oldu
Yoksulluk canlara yetti
Ahalinin sabrı bitti
Derken bir gün ilden ile
Bir şayia düştü dile
Hacı Bektaş adlı bir pir
Herkese olurmuş dest gir
Hem açları doyururmuş
Yoksulları kayırırmış
Yunus dahi duydu bunu
Almak için umduğunu
Düştü kağnısıyla yola
Bu fakrına çare bula
Dalıp gitmişti bir ara
Nazar etti ufuklara
Aklı köyünde kalmıştı
Baktı epey yol almıştı
Sonra birden akıl etti
Kendi kendine ayıttı
Erenlerin tapusuna,
Boş gidilmez kapısına
Etrafına şöyle baktı
Alıçlara göynü aktı
Topladı birçok alıcı
Artık boş değil avucu
Çare için eyvahına
Varır Bektaş dergâhına
Bektaş’a malumdur hali
Yönelterek şu suali
Ona nasip teklif eder
İste nasip vereyim der
Benden buğday bekler hanem
Nasip olmaz derdime em
Hünkâr derki müridana
Buğday verin gitsin ona.
Sevinciyle buğdayının
Düşer yoluna köyünün.
Düşer amma düşmesine
Cevap arar iç sesine
Bir sıkıntı basar gönlü
Bir değil sanki bin yönlü
Acep hata mı ettim ben
Nasip, nefes ne bilmeden
Kafasında birçok soru
Cevapsızdı işin zoru
Şöyle süzer etrafını
Anlar o zaman gafını
Dağlar arasında ıssız
Bir yoldadır şimdi yalnız
Düşünceye daldı gitti
Geçmişini hayal etti
Moğol zulmü, kıtlık derdi
Çektikleri pek beterdi
Eziyet üste eziyet
Böyle çetindi vaziyet
Hayal gerçek arasında
Gidip gelme sırasında
Aklı dergâha uzandı
Gönlü pişmanlıkla yandı
Karar verip döndü geri
Bekler buldu dervişleri
“Ben yanlış yaptım erenler
Beni anlayın yarenler
İşte, alın buğdayları
Nasibimi verin geri.”
Durum Bektaş’a söylendi
Yunus nasip ister dendi
Dedi Hünkâr “olmaz artık
Bu kapı Yunus’a örtük
Kilidi Taptuk’a verdik
Yönünü ora dönderdik
Nasibini ondan alsın
Buğdaylar kendinde kalsın.
35-YUNUS EMRE'YE – AŞIK DURSUN CEVLANİ
Allah diye yanan yiten
Selam sana Yunus Emre
Cananı canı terk eden
Selam sana Yunus Emre
Aşkın deha şanın beka
Ünün salmışsın afaka
Sözün gözün özün Hakk'a
Selam sana Yunus Emre
Arayı arayı buldun
Taştın gönüllere doldun
Sen ölmedin mektep oldun
Selam sana Yunus Emre
Rahat etsen Hak katında
Güçlü iman var zatında
Erenlerin sıfatında
Selam sana Yunus Emre
Cismin gitti ismin kaldı
Devir döndü zaman geldi
Adını Çifteler aldı
Selam sana Yunus Emre
Göreyim nur yüzün hani
Ey piri sultanı fani
Geliyor Dursun Cevlani
Selam sana Yunus Emre
YUNUS EMRE - ARİF NİHAT ASYA
Tütsün, buhurun, kırda çiçeklerden mi?
Mevlit şekerin, köyde peteklerden mi?
Toplandı, bu yıl da, gölgeler kubbelere
Yunus, yine gülsuyun, meleklerden mi?
YUNUS EMRE-İBRAHİM MİNNETOĞLU
Huyum
Suyum
Açık havam
Gök bulutum Yunusum
Sen
Yurt gibisin
Halk gibisin Yunusum
Sen olmazsan hem acım hem susuzum
Sen
Gelip
Oturmuşsun
Gönlüme bağ, bahçe kurmuşsun
Sen
Olmazsan
Şiir benim neyime
Sen olmazsan yaşayamaz can kuşum
Sarı
Köyden
Çıkan suyum
Yurtta gezen ak bulutum Yunusum
Bir
Tek
Ersin
Hak yolunda
Alabildiğince yüce
Yolum yoluna yönelmiş, ömür boyu gündüz, gece.
TÜRK DİLİNİN EN BÜYÜK ŞAİRİNE RÜBAİLER - HÜSREV HATEMİ
I
Yunus ki bu toprakta açılmış gülmüş,
Bir dem o da ağlamış, avunmuş, gülmüş.
Esrarını aşkın bize açmış bir bir,
Susmuş ve o esrar yeniden örtülmüş.
II
Yunus ki nergisde güler, gülde kanar,
Kırlarda gelincikte onun bağrı yanar,
Toprak onu bir baharda almış sanırım,
Her yıl bunu tekrar merasimle anar.
İLGİLİ İÇERİK
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ
BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER
- << Önceki
- Sonraki