Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SAYFA:2 /11-20

11-YUNUS EMRE’YE ARMAĞAN - RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI

Yüce dağlar ardından 

Deniz aşırı geldim.

Evliyâlar yurdundan 

Selâm tapşuru geldim.

 

Ulu bir şara vardım,

Dosta armağanım var. 

Erenlerin bağından 

Güller devşirü geldim.

 

Boz bulanık bir çaydım, 

Aşk iline baş urdum. 

Çalkanıp safâ buldum, 

Süzülüp duru geldim.

 

Yunus’un toprağına 

Vardım yüzüm sürmeye; 

Sildim gönül pasını 

Yunuben aru geldim.

 

Cûşa geldim, çağlarım; 

Âşık oldum ağlarım.

Canda coşan esrârı 

Döküp taşıru geldim.

 

Rıza Tevfik, Allah’tan 

Ayrılma ol dergâhtan;

Ben kurtuldum günahtan; 

Eğriydim, doğru geldim!..

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI'NIN ŞİİRLERİ


YUNMUŞ YUNUS - NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

Yönelmiş O'ndan yana
Ki, ateş düşsün cana
Abestir özge mânâ
Yunus yanmış demektir

Gök içre cümbüş visal
Olmuştur, değil masal
Dokuz seyyare misal
Yunus, dönmüş demektir

Elinde aşk fanusu,
Geçerken okyanusu
Görenler var Yunus’u
Yunus, yunmuş demektir.

Türk Yunus, Derviş Yunus..
Dileğe ermiş Yunus,
Kendi de dermiş Yunus,
Yunus, kanmış demektir.

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU'NUN DİĞER ŞİİRLERİ İÇİN ...

 

RUHUNDA MAVERA UĞULTULARI YUNUS - NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

Ruhunda mâvera uğultuları
Şuurunda şiir çağıltıları
Gözlerinde iki cihan göğünün
Parıltıları

Ahunda secde nakışı
Sırtında Temmuz sıcağı
Çıkageldi toz-toprak ter içinde
Sanki bir şey yanar, tüter içinde
Aşk.. Aşk., deyu deyu şeyda bülbüller
Öter içinde

Selam verdi, farzı eda eyledi
Bağır basıp, tarzı eda eyledi
Edeple, el pençe divan durüben
Arzı eda eyledi

İlim, yitiğimdir buraya geldim
Petek boş gerekmez, dolmaya geldim
Denildiği gibi olmaya geldim
Verecek şeyim yok, kayıtsız, şartsız
Almaya geldim..

Yanaklarında gülücük,
Muhabbet dolu kucağı

Dedim: Sefalar getirdin
Gamı, gussayı götürdün
Misk-amber kokan deminle
Şol uğurlu kademinle

Şenlendi Tapduk ocağı
Yine der ki ulu Tapduk,
Dervişi biz Yunus yaptık
Damlaydı okyanus yaptık
Ne ucu var ne bucağı

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU'NUN DİĞER ŞİİRLERİ İÇİN ...




YANKISI ŞU DAĞLARDA - ÇOŞKUN ERTEPINAR

Yankısı şu dağlarda dilim var benim.
Duygu, düşünce gergefinde işlenmiş bunca yılım
Sana ona
Bir çocuk saflığında uzanan
Dostluğu candan elim var benim...

Sevgi rüzgâr rüzgâr savrulurken içimden
Yalnızlığın ateş akan ırmaklarından geçtim ben
Yine de gülümsedim dört bir yana..
Hep aynı ses dalgalandı kulaklarımda, ruhumda
Aşarak zaman perdesini,
Parmak dokunmamış bir sazda telim var benim...

Ondan almışım bu sevgiyi
Yunus’tan almışım
Dağıtırım tüketemem, harcarım tüketemem..
Bitmez bu hazine bitmez derim
Şöyleşine zenginliğim
Şöylece saltanatım, şöyle halim var benim...

Sıyrıldım bütün ağırlıklardan tüy gibi,
Şu ufuk suyunda mavi, şu ufuk yangınında közüm.
Işıkta, renkte, çizgide, gölgedeyim.
İki cihan içinde iki cihan olmuş gözüm
Yunus bahçesinde açılmış gülüm var benim...



15-YUNUS YUNUS - TARIK KUTLU


Dilde Allah adı dilde
Ateş yanar ruhta kalpte
Varırsa âlem huzura
Bir de Yunus var Cennet’te

Irmaklar Mevlâm der akar
Nergisler sümbüller kokar
Aşıka Muhammed bakar
Bir de Yunus var Cennet’te

Söze gelir hep iyiler Emre,
Dertli gibi erler
Onlar Allah’a ermişler
Bir de Yunus var Cennet’te

Hak götürsün öyle yola
Vasıl olmak nasip ola
Dolapta verirsek mola
Bir de Yunus var Cennet’te

 

YUNUS EMRE VE SONRASI - GÖKTÜRK MEHMET UYTUN

Sarıköy’de bir Türkmen düşündü ussun uzun,
Ve sonra öküzünü sürdü yüce dağlara.
Gözlerinde büyüdü yıllar “Bizim Yunussun,
Akıl erdiremedi gönüldeki bağlara.

Hacı Bektaş Veli’ye nasıl gitsin eli boş,
Bağdaki ağaçlardan alıç topladı bir bir
Yüreğinin başına gelip oturdu tekbir.

Vardı ulu kişinin huzuruna dikildi,
Alıçları getirip ortaya bıraktılar.
“Perişanız Hünkârım, köycek hep açız” dedi,
Huzurunda bulunanlar birbirine baktılar.

“Buğday mı istiyorsun? Nefes vereyim sana
Uzak yoldan gelmişsin, hele var git bir düşün
Kararını verince gene uğrarsın bana,
Gönül bağıdır bunlar, şakası yok bu işin.”

Başı döndü Yunus’un nefesi anlamadı
Buğday mı alarak yollara düştü yine.
Yüreğinde usulca bir şeyler kımıldadı,
Dönmek istemiyordu özlediği köyüne.

Yunus’u yeni baştan huzura çıkardılar,
Kararlıydı bu sefer nefes isteyecekti.
Hünkâr’ın önünde etrafını sardılar,
“Bağışla beni pirim, bağışla” diyecekti.

Taptuk Emre bakacak bugünden sonra sana,
Kalbin anahtarım O’na verdik bunu bil..
Durma, eğlenme burda, koş artık Sultanına,
Gözlerinin yaşını gönül Sultanınla sil.

Yol göründü Yunus’a, yürüdü, dağlar aştı,
Vardı Taptuk Emre’nin ellerine sarıldı.
Unuttu bu dünyayı mânayla kucaklaştı
Ne bir tek gönül kırdı, ne kimseye kırıldı.

Hak yoluna yöneldi, gece-gündüz çalıştı,
“Sevelim, sevilelim, kardeş olalım” dedi.
Kırk yıl boyu her yerde, her çileye alıştı.
Başı hep secdedeydi, az uyudu, az yedi.

İmanıyla ummandı, sevgisiyle güneşti,
Kine, gayza düşmedi, hayatında bir kere.
Sakarya kıyıları Yunusla bütünleşti,
Yunusla yeni baştan umut dolu kalplere.

Koca Yunus hep sustu, çevresini dinledi,
Hak aşkıyla tutuşan, yanan bir muma döndü.
Sular gibi çağladı, dolaplarla inledi,
Akan gözyaşlarında nice ateşler söndü.

Suskun Yunus, Şeyhinden destur aldı konuştu,
Dil çözüldü birden berrak su gibi aktı
Mevlâm tamam deyince Yunus kuş olup uçtu,
Sevgiyi, kardeşliği bize miras bıraktı.

Boşuna aramayın mezarım toprakta,
İnanan her gönülde bugün bir Yunus vardır.
Belki yanı başında belki biraz uzakta,
Allah diyen her dilde mutlak pir Yunus vardır.


YAN DEDİ BANA - REFET KÖRÜKLÜ


Yunus ateş verdi “yan” dedi bana
O günden bu güne yanar ağlarım
Döndüm dağ başında gezen dumana
Ne zaman Yunus’u bulacam Tanrım.

Yunus’u sabır teşbihime dizmişim;
Dağ dağ duman duman gezmişim
Şu tatlı canımdan artık bezmişim
Ne zaman Yunus’u bulacam Tanrım.

Yunus şurda, Yunus bunda dediler   
Yıllar var ki diyar diyar ararım    
Cümle sevdiklerim göçüp gittiler
Ne zaman Yunus’u bulacam Tanrım.

Yunus sazın alıp cevap ver bana
Şimdi hangi elde gezip durusun
O sazının telini ger de rüzgâra
Seni senden alıp bize duyursun...

SONSUZLUK MERDİVENİNDE - M. HALİSİDDİN KUKUL


Gönül hoşsa bir diyarda
Kol bükülür baş mı düşer?
Mahsur kalsa bir hisarda,
Gözden damla yaş mı düşer?

Hüküm acı, yüküm alıç
Gönül dostu çağır beni.
Yok ekinim bomboş sarnıç
Tut elimden kaldır beni.

Yolu yürüt, dağı aşır
Su içir duru pınardan
Âlemler bende kaynaşır
Kâh soğuktan, kâh kaynardan.

Hacı Bektaş-ı Veli’sin
Geldim sığındım kapma
Bu illerin erenisin
Kabul eyle divanına

Dileğim şu arz edeyim.
Ne ekinim ne mülküm var.
Pek de garip bir kimseyim
Bana yardım lütfet hünkâr.

Buğday versen alıcıma
Sevindirsen bu garibi
Merhem sürsen her acıma
Dinse yüreğimde tipi

Şifa Hak rızası için,
Lâkin sana nefes gerek
Gönülleri yapmak için,
Yeni bir his, bir ses gerek.

Benden iste; bire on al.
— Nefes karın doyurmaz ki.
—    Boş sözlere olma hamal.
— Aç acına durulmaz ki.

Yunus’u nefes alması iğin tekrar ikna etmek isterler:
—    Çekirdeğe de mi değmez?
Tanesine on verelim
—    Çoluk-çocuk aç beklemez
Boş soluğu neyleyeyim.
Fakat buğday almak için ısrarlı olan
Yunus’un çuvalları buğdayla doldurulur:

Öküze yüklendi buğday
Yunus yola revan oldu
Geçildi dere tepe çay
Yüreğine bir hâl oldu.

— Vilâyet erine vardım
Gafil oldum nasibine
Gururlandım, yakarmadım
Diz çökmedim eşiğine.

Mahrum kaldım himmetinden
Dönmeliyim hemen geri.
İzzetinden, hikmetinden
Almam gerek nasipleri.

***
Arz edildi hâl Velî’ye:
—    Vakit geçti, şimdi olmaz.
Anahtar Tapduk Emre’ye
Verilmiştir, O’ndadır haz.

Ne alıcı, ne buğdayı
Düşünür oldu o anda.
Tutuştu gönül sarayı
Bu ulvi aşkla dolanda.

Niyetimde temiz, safım
Gönlüm sonsuzluğa vurgun.
Surla çevrilse etrafım
Göl değilim kalmam durgun.

Yol yürüdü aç ve susuz
Dura dura, sora sora
Nefsini ezdi sorgusuz.
Çilesi çok sıra sıra.

Düştü bir aşkın peşine
Bir mukaddes hazzı tattı
Kavuşunca mürşidine
Olanları hep anlattı:
—    Selamlarım getirdim
Hacı Bektaş-ı Veli’nin
Ben ki nefsime esirdim
Oldum çiği aşk selinin.    

Tapduk Emre’ye hâl malum
Dedi : “Hizmet et, nasip al”
—    Ne iş olursa kabulüm
Olmaktansa kör ve topal”

Tapduk tekkesi ardında
Bir dağ var ki koca orman  
Odun keser ve sırtında,
Taşırdı Yunus durmadan.    ,

Yaz demedi, kış demedi.
Ne gündüz dedi, ne gece.
Uyumadı, dinlenmedi
Hep düşündü ince ince.

Ne yaş kesti, ne de eğri
Tam kırk yıl sürdü bu çile.
Her doğan günün seheri
“Yunus” dedi ilden ile.

Gönlü açıldı Yunus’un
Gözlerinden kalktı perde
İçinde bir okyanusun
Kulaç attı enginlerde.

Erdi hakikat sırrına
Hünkârdan aldı nefesi
Her zamanın yarınına
Yankılandı duru sesi

Gönül hoşsa bir diyarda
Kol bükülür baş mı düşer
Mahsur kalsa bir hisarda
Gözden damla yaş mı düşeri

**

Yolların ucunu ucuna bağla.
Göğüs kafesime sığsın kâinat
Kuşat çevremizi rengârenk ağla,
Hırslara, kinlere, nefrete inat.    

Örtsün karanlığı nurdan perdeler
Dalga dalga iman sır içinde sır
Bir muzaffer haz ki mermeri deler,
Yürekte merhamet alında nasır

Nasıl ki baharda yer buğu buğu
Tellenir kokular serinliklerde.
Ve çimlenir tohum yarar kabuğu
Magmadan arşa dek derinliklerde.

Gönlümüze düşen kaçıncı cemre,    ,
Kaçıncı çırpmış, kaçıncı seher
Hakk’a giden yolda ey Yunus Emre
Daim muhabbeti rüzgârın eser.

 

EY DOST, EY CAN - RIZA ÜMİT

Ey dost, ey can, ey dervişim,
Söylen nice hâlettir bu
Sen bir derya, sen bir umman
Ben tasında bir damla su.
Hû Sultanım, Yunus’um hû

Ey benim içre canım,
Tek önderim, tek sultanım
Her şeyim, her şeyim benim.
Dervişim hû, Yunus’um hû..

İşte geldim bas bağrına,
Koştum İlâhî çağrına
Koydum başımı uğruna
Her dem Allah deyu deyu
Dervişim hû, Yunus’um hû..

Akar sulayın çağladım
Dost dost deyü ağladım
Umudum sana bağladım
Dervişim hû, Yunus’um hû..

Aşkıma Çalap tanıktır
Bağrım ezelden yanıktır
Sensiz dünyam karanlıktır
Nefsimde bir kemter pusu
Dervişim hû, Yunus’um hû..

Ben ne gedâ ne uluyum
Aşk bendesi, yâr kuluyum
Senin derdinden deliyim
Dervişim hû, Yunus’um hû..

İnanmışım sana belli
Aşkın kılmış beni deli
Ey yüce pir, koca velî
Yitirdim gümüni, usu
Dervişim hıû, Yunus’um hû..

Ben, senlik benlik sarım
Yıkıp eyledim zarım
Göster gayrı dîdârım
Dervişim hû, Yunus’um hû..

Benden Özge kemter m’ola
Senden uca bir yâr m’ola
Yolunda ölsem ar m’ola
Yanıp burulu burulu
Dervişim hû, Yunus’um hû..

Bülbül olubeni öttüm
Daim züht-taat ettim
Gayrı koşup sana yettüm
 Dervişim hû, Yunus’um hû..

Yirmi yıldır yan yan dedin
“Benim aşıma ben” dedin.
Şol Rıza’na kurban buldun
Yuca Çalabın uğruna
İşte geldim bas bağrına.
Bitsin bu hicran kaygusu
Dervişim hû, Yunus’um hû



20-KITALARDA YUNUS EMRE- MUHSİN UYAS SUBAŞI


Ruhun tasavvufu içtiği çeşme,
Bende kervanının geçtiği diyar,
İlâhi Şua’lar menbağı Yunus,
Aşkın Hadim’liğe seçtiği Baki..

Bırakın Niza’yı gelin buraya
Yunus ne toprakta, ne gülde yatar.
Dinleyin bu sözü, bakın oraya
Yunus sonsuzlukta gönülde yatar..

Aşkı Mevlânâ’da arayıp buldum
Neyinden dinledim şarkılarım  
İçtim tasavvufu ben yudum yudum,
Okudum Yunus’un sayfalarını...

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi