Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

SAYFA:7/61-70

61-TÜRKİYE’MİZ - MEHME NECATİ ÖNGAY
Kokar burcu burcu güller;
Öter dalında bülbüller;
Açar menekşe sümbüller...
Ne güzeldir Türkiye’miz...

Sürüler yayılır kıra;
Dağlar uzar sıra sıra;
Sular can verir çayıra...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Köyü, şehri çiçeklidir;
Birbirine eklidir;
Çelik erlerle beklidir...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Türkiye'miz altın eli;
Gönül açar dağı, beli
Eser ince serin yeli...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Kekik, yavşan kokar dağda;
Kaysı, elma, üzüm bağda...
Hele bugün yeni çağda...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

KIZILIRMAK KIYILARI - NİYAZİ AKINCIOĞLU

Kardaş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadolu’ya,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
O kadar uzak değil.
 
Çamı bitmiş, kavağı azalmış,
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
Yedi ay kıştan sonra,
Yeşeren senin yaşamındır,
Yaprak değil.
 
Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
Mevsimler soğumuş, sular azalmış,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.
 
Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.
 
Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.
 
Dertle, sefaletle yüklü,
Siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
Çağlayan ne,
Akan kim,
Kızılırmak değil.
 
Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
Vakte şahadet edercesine yükselmiş,
Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
 
(1916 – 1979)



ANADOLU HASRETİ - ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI
Nihad Ali Üçüncü'ye

Titrek sahillere güneş doğunca,
Gözlerim, görünmez dağları selamlar...
Buruşur elimde bir sarı gonca,
Ruhuma bir çamın şebnemi damlar.

İçinden bir gümüş çağlayan geçer.
Bağları gül kokan bir cihan geçer,
Şafaklar içinde karşımdan geçer
Tarlalar, çardaklar, çatlamış damlar.

Gurbet işledikçe şu uzun yıla,
Gözümün yaşında ürperir sıla,
Gönlüm dolaşırken yana yakıla,
Ovada sabahlar, dağda akşamlar.



ÇORUH - ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI


Kızıla boyanmış koynunda sular,
Yandın mı bu gurbet elinde Çoruh?
Bayburtlu Zihnî'nin koşması mı var
Türküler söyliyen dilinde Çoruh?

Ufkunda parlayan şafak olaydım,
Denize döktüğün toprak olaydım.
Ne olur bir sarı yaprak olaydım,
Denize yollanan selinde Çoruh.

Ben burda tutamam artık gönlümü.
Boş bir çardak gibi, gel yık gönlümü,
Beni bıraksan da, yanık gönlümü.
Denize götürmek elinde Çoruh.



65-SAKARYA -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Sakarya boynunu gezdim düşümde,
Kenarı gölgeli, suyu coşkundu;
Yeşil sularında bir kız medfundu,
Onu böyle gördüm, her görüşümde.

Gürleyen muzaffer edası vardı
Şehit topraklardan geçtiği yerde;
Dağları dolaşan sadası vardı
Şafaklar sökerken mor vadilerde…

Kayalar düşerdi büyük yarlardan,
Seher vakti sular tekbir alırdı;
Ardından gözlerim dolar kalırdı
Atını sürünce her bir kahraman.

Nehirler ayrılır, dağlar yol verir,
Kıvılcımlar çıkar nallar altından;
Maşrıktan mağrıba okunan destan
Bu büyük ilhamın eseridir.

Uzun saçlarını çözüp bırakmış,
Kınalar yakmış da şehit kanından;
Gazi kafileler geçmiş yanından
Bu kan hangi kızılyaradan akmış?

Ne zaman rüyada görsem bunları
Aktığı ummandan büyük görünür;
Yüzüme sanki bir yele sürünür
Andıkça bu yerde döğüşenleri.

Görünür rüyada, suda, çemende;
Bir kızdır vatanın hayali bende,
Sakarya'yı onun saçı sanırdım,
Yoluna nice can veren tanırım.



HEYBELİ -RIFAT ILGAZ

                Fahir Onger'e

Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Ne evim, ne bahçem var,
Ne iskelesinde sandalım.

Ne param var savuracak
Çamlarına, denizine, ay ışığına!
Ne asfaltına tırmanacak dermanım.
Rüzgârında payım var, olsa olsa
Bir nefeslik.

Ben insanların belki en yorgunu,
Denizin, güneşin özlemi bende,
Bende yaşamanın, çalışmanın özlemi.
Mevsimsiz sevmesini bilirim,
Vakitsiz düşünmesini,
Düşünüp düşünüp üzülmesini.
Gülüşüm, bakışım ayrı,
Belki üzgünüm biraz, yılgın değil,
Farkındayım olup bitenlerin.

Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Herkesin bağı bahçesi ayrılmış,
Denizde kotrası yalısı.
Ayırmış ayıran hastanesinde
Bizim de yatağımızı.




MERİÇ TÜRKÜSÜ-NİHAT SAMİ BANARLI


Yazın güneş kışın karda
Söğütlü kuytuluklarda
Billur gibiydiyse de Arda
Gönlüm Meriç’te Meriç’te
 
Batıda akşam oluca
Gün sulara vurulunca
Bayrak gibiyse de Tuna
Gönlüm Meriç’te Meriç’te
 
Meriç budak budak daldır
Edirne bir dalda güldür
Tuna’yı andıran seldir
Gönlüm Meriç’te Meriç’te
 
Yol olur sorduğum olur
Saç  olur ördüğüm olur
İçimde bir düğüm olur
Gönlüm Meriç’te Meriç’te
 
Yolcu nice suda sözde
Şu üç ırmak kaldı bizde
Zihnim vardığı denizde
Gönlüm Meriç’te Meriç’te


 
TÜRKİYE - ADİL TURAN

Vurulmuşum toprağına taşına,
Yerde geze, gökte uçam kuşuna.
Baharına, yazına, kara kışına
Vurulmuşum.
Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan,
Yüzü toprak kokan,
Sınırlarında omuz omuza yatan
İnsanlarına...
Benim iyi yürekli kardeşlerim
Hep senin dostlarındır,
Benim çiğdem kokulu memleketim.

Ekin biçtim tarlalarında demet demet,
Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında;
Tuza bandım ekmeğimi.
Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında.
Kesimde bereket, gönlümde servetim,
Dizimde kuvvet, torbamda katık;
Damarlarımda dolaşan memleketim.

Gözlerin ne güzel deniz mavisi,
Ormanların urban olmuş yeşil yeşil;
Uzanır kolların nehirler boyu,
Sıcak kucağında saadetim.
Benim çiğdem kokulu memleketim.

Nice türküler yakıldı senin için;
Destanlar yazıldı, bayrak bayrak,
Davullar vuruldu, dize geldi zeybeklerin.
Kapında nöbet tuttu yıllar yılı.
Gençliğim, heyecanım, gayretim.
Gözümde nur içimde sevgi,
Elimde saz, dilimde türkü memleketim.

Türkiye, doğduğum,
Türkiye, doyduğum;
Türkiye, konduğum yurt!
Sevgim, inancım, özlemim!
Beşiğimi salladın, sendedir mezarım,
Sen, gönlümde yatan memleketim



YOLCU GÖNLÜM - YAHYA AKENGİN


Erzurum garında bir tren
Sırtına sonbaharı yükleniyor
Dalından düşmüş yaprak gibi yolcular,
Rüzgârlara boyun eğmiş, biri de ben…

Biri de ben
Palandöken dağlarını tutmuş ezgilerle
Yeryüzünün ilk şairi çobanlar
Geceden gündüzü ayıran çizgilerle
Uğurluyor ayrılık katarını ezanlar

Uyuyor şimdi şehir içinde bir şehir
Bir daha göremeyeceğim sevgilimdir
Şafağında güneşler bensiz de ışır
Yollar, bana da bir ezik teselli taşır.

Kemah Boğazı’nda güz seccadesi
Esmer ikindi güneşinde bir esmer adam
Eller duada, Fırat’a vurmuş nefesi
Aklaşıyor gitgide kara sevdam

Kerem ile Aslı’dan bir ses
Her geçene fısıldamış Erciyes
Ağartmış saçlarını şefkatli kalbi
Yollara durmuş, anacığım gibi

Bor istasyonunda elmacı çocuk
Bulamaz da müşteri, dolar gözleri
Yol alır özlemler, birbirinden buruk
Dolanır bozkırı

Dört yana kayan raylara bakıyor
Afyon Kalesi’nden “Uğurlu Kayalar”
Her geçen kızın için bir taş yakıyor
Çürütmüş direkleri, sırılsıklam bir sonbahar

 

70-AĞRI - YAHYA KEMAL BEYATLI


Bir âbide istersen eğer, Ağrı'ya git!
Yükseklerden gelen büyük çağrıya git!
Çıkmışken yolcu, Ağrı'nın zirvesine,
Dönmek ne demek? Kanatlanıp Tanrı'ya git!

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi