-7-
ÖLÜMLÜ İNSANLAR İÇİN – CAHİT KÜLEBİ
Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.
Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,
Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.
CAHİT KÜLEBİ
ÖLÜMDEN ÖNCE -SALAH BİRSEL
Şimdi ben bu yatakta ölüyorum ya
Bir başka yatakta da ölüyordur Salâh Birsel
Bütün hayatımda kovalamıştı beni
Bu defasında da peşimi bırakmaz elbet
Aklımdan sıralıyorum da olup bitenleri
Üzülüyorum şu ara
Kimse yapmamıştır bir başkasına
Benim ona yaptıklarımı ah
Deli gibi kapılırdım öteki erkeklere ben
Salâh Birsel’e ise dudak bükerdim
O şiir düzerdi benim için
Ben gülüp geçerdim
Ama ölüm uzanıyor ya döşeğime şimdi benim
Onun da döşeğine ölüm uzanıyordur diyorum
Neden sonra neden sonra vallah
Onu özlüyorum
Bensiz geçen yıllarını meselâ
Hatırlıyorum içim burkularak
O çekingen hallerini
Titremeden anamıyorum
Ah şu anda şu anda
Duramıyorum yerimde
Salâh Birsel i düşünüyor da
Ölemiyorum
KAN -MUZAFFER TAYYİP USLU
Önce öksürüverdim
Öksürüverdim hafiften,
Derken ağzımdan kan geldi
Bir ikindi üstü durup dururken
Meseleyi o saat anladım
Anladım ama, iş işten geçmiş ola
Şöyle bir etrafıma baktım,
Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ
Meselâ gökyüzü,
Maviydi alabildiğine
İnsanlar dalıp gitmişti
Kendi âlemine.
ÖLDÜKTEN SONRA- MUZAFFER TAYYİP USLU
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan
ÖLÜMÜ DÜŞÜNMEK- MUZAFFER TAYYİP USLU
Mümkün mü ağlasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmayayım
Hayırsız bir evlat gibi
Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmayayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmeyeyim caddelerde
Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmeyeyim
İçimi çekerek
HATIRALAR DA -MUZAFFER TAYYİP USLU
Söyle sarı saçlı daktiloya
Ben yokum artık
Vefasız dostlara hatırlat
Kimseye kalmaz o dünya..
Nasıl unuturum güzeldi yaşamak
Fakat hakkı varmış Oktay’ın
“Hatıralar da dal istiyor
Kuşlar gibi konacak.”
KUŞ MİSALİ -MUZAFFER TAYYİP USLU
Derler ki insan oğlu
Uçan bir kuş misali
Bir bakarsın burda şimdi
Bir bakarsın öldü gitti..
Ve işte dünyamız
Ağacın kuşa,
Kuşun ağaca
Benziyen bir tarafı yok..
Ben de diyorum ki
Muzaffer Tayyip adındaki insan
Güzel olan yaşadığımızdır
Bir gün öleceğimiz değil..
Belki diyorum kendi kendime
Belki de öldükten sonra
Mümkündür yaşamak.!
KARDA AYAK İZLERİ VAR -NECATİ CUMALI
Karda ayak izleri var
Vurulup düştükleri yere kadar
Yüzleri tanınmayacak bir halde
Olduğu yerde kalmış cesetleri
Onlar için hatıra yok
Saat durmuş
Onlar için değil
Yıldızlar ve bu gece
Onlar için değil, gelen güneş
Artık onların yok
Uzak şehirlerde
Sevdikleri
Artık hepsi bitti
Açlık, susuzluk ve kin
Ne matra ne ekmek torbası lâzım
Ne silâh
Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz
Artık üşümezler ki
En güzel ocak ateşleri
Artık ısıtamaz ellerini
İsimlerini en yakın tanıdık
Söylese işitmezler
Kurt mu, dost mu, düşman mı?
Bilmiyecekler başuçlarına geleni
Artık ne tren, ne gemi
Onları getiremez bir daha.
YALNIZ ÖLÜ- SABAHATTİN KUDRET AKSAL
Ne sözünü edecek dostu
Ne ardından ağlayacak anası var
Geceleyin düşünü kuracak
Sevgilisi de olmadı yaşadığında
Bozkır ortasında boy vermiş
Tek bir çiçek kadar inançsız
Ölümün getireceği karanlık
Vız gelir şimdi ona
ÖLÜM –ÖZDEMİR ASAF
Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm.
Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm.
Obur doymazlıkların obur açlıklarında,
Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm.
Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde;
Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
GALİBA ÖLÜYORUM -ATTİLA İLHAN
bir namlu kımıldadı kurşun su gibi aktı
trafik lambaları yeşilden sarıya geçtiler
birden nasıl düştüm farkına varamadım
ayaklarımdan tutup sanki yere çektiler
meğerse vurulmuşum seni görünce anladım
yüzün cam yeşili gözlerin bütün ıslaktı
sevim senden başka bir kızla çıkmadım
ışıklar nereye saklandılar bilemiyorum
dudakların gölgeli gittikçe gölgeli
gittikçe yalnızım galiba ölüyorum
kurşunun fena bir yerime değdiği belli
ağzım kurumuş kan içinde bıyıklarım
uzandığım kaldırım gündüzden sımsıcaktı
sağa sola savrulmuş ders kitaplarım
bunlar benim miydi bunlar benim miydi
ölümün yaklaşması hayatı değiştiriyor
tuhaf şey dünyaya nasıl yabancılaştım
oysa sevişmek güzel çalışabilmek iyi
fakültede boykot yarın sona eriyor
sınavlar belki de öbür gün başlayacaktı
sevim senden başka bir kızla çıkmadım
sevim seni sevdim yeri geldi söylüyorum
şöyle bir dokunman insanı dinlendiriyor
kimde var bu soyulmuş muz güzelliği
bu gece derini gözler içinden çıkamadığım
belleğime işlenmiş bu başak inceliği
biraz daha sokulsana galiba ölüyorum
içimde ağır ağır bir çınar devriliyor
yoksulum mutluluğum seninle yaşamaktı
karanlık bir tren sonra ansızın kalktı
SEVMEK İÇİN GEÇ ÖLMEK İÇİN ERKEN-ATTİLA İLHAN
akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir başlangıcın
sevmek için geç ölmek için erken
başbaşa çay elele yürümek derken
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini beklerken
insan insanı yeniler doğrudur ancak
sevmek için geç ölmek için erken
içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bulutların içinden kuşlar yağıyor
bir şiire başlarsın birini bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor
sevmek için geç ölmek için erken
sevmek sevildiğini bile fark etmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi
sevmek için geç ölmek için erken
Attila İlhan
ÖLMEK YASAK-ATTİLA İLHAN
daha önce bıçaktan hiç su içmedim
hiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım
gururlu bir gemiyim oldum bittim
sabah olur yelkenlerimi saklarım
özgürlük dediğim yerde demirledim
üstüme varma bulutları tutamam
böyle paldır küldür gideceklerdir
gelmezsen farketmez kimseyi aramam
asıl sevdiklerim en içimdekilerdir
onlarla yaşarım eğer yaşarsam
olur mu gecemi yeşile çalmak
yıldız çivilemek parmakuçlarıma
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
hiç doğmamayı isterdim ama
bir kere doğmuşum ölmek yasak
BİR DAHA ÖLMEK -ÜMİT YAŞAR
o yaşamak kadar güzel kadın
bana ölümü hatırlatıyor
onu her gördüğümde
"ya ölürsem
diyordum ya ölürsem
bu kadın benim için ağlarsa
bilsem bana acımayacağını
beni unutacağını bilsem
bu kadar ölümü düşünmezdim
o yaşadıkça ölüme inanasım geliyor
cenazeme çiçek göndermeyin
çünkü o zaman tabutumda olmayacağım
kalabalık arasında siz de varsınız
bilin ki yanınızdayım
mezarlığa kadar yürüyeceğiz el ele
avuçlarımızda bütün sıcaklığımız
öyle şiirler okuyacağım ki size
öldüğüme inanmayacaksınız
bembeyaz bir kefene saracaksınız beni
ölmeyeceğim
tahta bir tabuta koyacaksınız beni
ölmeyeceğim
üzerime toprak atacaksınız kürek kürek
yine ölmeyeceğim
sonra sağır sessizliği içinde zamanın
bir bir bırakıp gideceksiniz beni
ölmekten beter olacağım
demek o beni sevmiyor
demek o beni anlamıyor
bana içkimi verin
bana kadehimi verin
bana ellerimi verin
onun şerefine kadeh kaldırır gibi
bir daha
bir daha ölmek itiyorum
BENİM KORKUM ÖLÜM DEĞİL-ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Geçen gün senin yanında aklıma ölümüm geldi
Sensizlik bir mızrak gibi saplandı kalbime
O son anı hatırladım, o seni koyup gidişimi
İlk defa bu kadar üzüldüm dünyaya geldiğime
Ölüm! Kaçınılmaz sonuç, o soğuk kelime
Bir gün ucuz bir fahişe gibi koynuma girecek
Yüzümde gezinecek pis ve iğrenç elleri
Korkudan büyümüş gözlerimde hayaller can verecek
Biliyorum, üzüleceksin
..........
..........
HOŞ GELDİN ÖLÜM-NEVZAT ÇELİK
Hoş geldin ölüm
Buyur otur
Saklımız kalmadı
Dök eteklerinden taşları
Ben bir rüzgarım
Özgürlük rüzgarı
Bir yürekten bir yüreğe