Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

-16-

 HÜLASA - RÜŞTÜ ONUR

Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösümü bakkal
Borcuma mahsuben.

Ya aşklarım,
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne

Hülasa anacığım;
Ne ambarda darım,
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni,
Çıplak gideceğim



GENÇ ÖLMEK -ERGİN GÜNÇE

Ay mıdır kar mıdır pencerede
Boğulmuş çocukları martılara taşıyan
Kara köpek karşı kıyıda uluyor
Bence o çocuk öyle gülmemeli

Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına
Nisan toprağı kalbimde ağarıyor
Bence o çocuk öyle gülmemeli
Şimdi bir kadın çay demlese

Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır
Erken ölmüş, iyi giydirilmiş
Sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde
Büyük ateşler, kuytu köyler gibi

Alınlarına vişne çiçekleri yağan
O kızlar, delikanlılar ve lohusalar
Oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan
Kestane mangalları, masallar, talikalar

Ölüm alışsın artık bize
Bir dans gibi bahçemize gelsin
Gelsin otursun ılık minderimize

Bence o çocuk öyle gülmemeli
Ay kar gibidir pencerede
UZAKTA ÖLEN İÇİN AĞIT - ERAY CANBERK
aklınızda mı uzakta ölümler olduğu
kaç kişi gitti dövüştü ve vuruldu

gelir mi gelmez mi kim bilir
kim bilir hangi uzak yaban ellerde
ya bir bozkır şehrinde bir akşam üstü kadar hüzünlü türkülerle
durmadan gider mi yoksa

kaçamaklar yaşanır biline biline
insan içinde taşır yangınını
günden güne gözleri bir başka adam olur
bir başka kadındır ayrı düştükçe sevilir günden güne

ve akşam dönerken vururlar kekliği
ceylanın tuzağa düştüğü an
ve yamaçları kar tutan bir şehrin tenhalığından
insan bir umut çıkarır gizli gizli

sonbra gurbetin tadı türkülerden bilinir
ve kara saplanır tirenler
bir dağın körfezine çekilmiş kuytu şehirden
yeniden bir başka gurbete gidilir
bir de uzaklarda ölümler olunca
gidip de dönmeyenler akla gelir
yollarla akşamlarla alaca karanlıklarla
araya giren dağlar hiç geçit mi verir

her şeyin tam kendi olduğu zamanda
anmak dururken yaşayan biri gibi
aklına düşürmüş de gurbete gideni
ağıt düzüyor uzakta ölenin anısına

1963-68


ÖMRÜMÜN MOR SAATLERİ-BÜLENT GÜLDAL

Kokusunu alınca
göç mevsiminin
can kuşu çırpınır
ten bahçesinde
fırtınalı pervazdan
savrulur ömür
giriverir usulca
kırların türküsüne


Köpüklere biner gider
sesler ve görüntüler
bir an da kesilir
aşka güller açtıran
kayaları aşındıran
taylarla yarışan
sımsıkı bacakların
özüne biçim aranır
patlamaya hazır gülden


Kokusu olurum yağmurun
kayadaki çiçeğin
utanırım okşandıkça
aşk merdiveni gibi
kendime kapanırım
nasıl patlar bir dünya
koparıldıkça anlarım


Ömrün mor saatlerinde
yeni öğrendiğim
ıssız türküde
biçim seçer özüme
sınırsız kımıltıdan
onarır kendini
yaşam ipliği
dantel olur gül dalına
yakama yapışan ölüm

Dize / Mayıs 2000



BİR ÖLÜNÜN ARKASINDAN -ZİYA OSMAN SABA

Ey ölü, az daha yaşatmak isterdim seni,
Habersiz bırakıp gittiğin evde.
Giysen hazır duran terliklerini,
Odalarda dolaşsan, öksürsen
Toplasan bu yaz da bahçende yemişleri,
Az daha ömür sürsen.
Gözlerimin önünde hep boyun bosun,
Nasıl girerdin şu kapıdan, memnun
Şu iskemleye otururdun.
Avuçlarımda, ılık, el sıkışın,
Bana bakışın...
Nasıl uzatırdın bana şu sürahiyi?
Seyrederdik uçan bulutları, geçen gemileri.
Nasıl son defa konuştun, son defa güldün?
Nasıl öldün?..
Nasıl öldü, Yarabbim, nasil öleceğiz?
Hangi sonsuz geceler, iklimler geçeceğiz,
Bundan sonra da bir gün aynı sofrada
Oturacak mıyız bir daha!..

 
AHRET - ZİYA OSMAN SABA

Bu garip dünyada ben yadırgadım yerimi...
Yıllardan sonra bir gün görüp çektiklerimi,
Tanrım, bir meleğine emredecek: -Yetişir!
Gözlerimi o saat sessiz kapayacağım.
Beni bekleyedursun artık ılık yatağım,
Bütün yorgunluğumu alacak bir teneşir
Bir yükü atmış gibi sırtımda bir hafiflik,
Oraya geçmek için aşacağım bir eşik.
Başım bir defa olsun dönmeyecek geriye.
Bir el gözlerimdeki perdeyi sıyıracak.
Onları bulacağım!.. Ve annem şaşıracak:
“Görmeyeli ne kadar büyümüş oğlum” diye.



ÖLÜM- ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ

Ölüm kurtuluştur ölüm mutluluk
Alınları yere sürmektir ölüm
Muhabbete hicret etmek kutluluk
Güzün defterini dürmektir ölüm

Üstünlük takvayla kıymet işince
Gönüller gül açmaz ses gürleşince
Artıyla eksiler nötürleşince
Şekilden şekile girmektir ölüm

Dünyaya aşığın gözüyle bakmak
Bulutun üstünden abayı yakmak
Aşk ile gönülden gönüle akmak
Dünyadan öteyi görmektir ölüm

Gönlünü sevdaya pazar ederek
Nefsi yenik bitkin bizar ederek
Hakikat bağına nazar ederek
Dünyayı ayağa sermektir ölüm

Yufka yürek ile tatlı dil ile
Vakarlı hal ile gonca gül ile
Dünya metahını itip el ile
Köpek nefse öğüt vermektir ölüm

Marifet dost olup dostu güldürmek
Her aza'yı bin parçaya böldürmek
Şu yılan şu akrep nefsi öldürmek
Ölmeden ölüme ermektir ölüm



ÖLÜM ÇARKI - BÜLENT GÜLDAL

Karabük'de ocaklar yanar içimde
Tuzla'da vinçler hep başıma düşer

Yeri göğü yiyenler doymaz bir türlü
adını kader koyarlar işbilmezliğin

Cehenneme uzanan yoldur kuyular
kömür kokar gaz kokar ölüm kokar

Bir kısır devrandır döner ha döner
alt kata düşmandır üst kattakiler

Sıradan bir spordur iş kazaları
sırıtır durur varyemez kodamanlar

'Hep bana rab bana'cıların gözlerinde
bir ceylan sürüsüdür aş peşinde koşanlar

Ne de güzel kurmuşlar çatılarını
yasalarla yalanlarla ilâhi vaatlerle

Paraya tapanların tezgâhlarında
karınca dualarına sığınır ömrüm

Alınır elimizden yaşamın şaşmaz alfabesi
bize mahalle mektepleri onlara özel okullar

Feri çekilir gözlerin duyulmaz yürek tıpırtısı
Bürünür kara kaftanlara dertop olmuş yaşamlar

Ölüm madenlerinin ateşten birer kuşu
paslı tersanelerin kopan cıvatalarıyız

Bir değil binimiz bir an da ölüverse de
ucuz ah vahlara konu olur adımız

Bu işsizlik bu yoksulluk bu çaresizlik içinde
kapılarda meleşir sürüsüne bereket kuzular

Sakın aldanmayın kirli kürsülerin hıçkırıklarına
ölüm çarkı acımasızca dönecektir o kuzularla


(Kar Ed. Dergisi; Mys.-Hzrn.sayısı,2010)




MEZAR YAZISI - ALFRED DE MUSSET

A dostlar, öldüğüm zaman benim
Bir söğüt dikin mezarıma!
Ağlamaklı yapraklarını severim,
Soluk rengi de gider hoşuma;
Ve ağırlık etmez toprağına
Gölgesi yattığım yerin...





KİM BU YABANCI - JEAN COCTEAU

-Paul Eluard’ın ölüsü başında-

Kim bu mermerden yabancı
Ak döşeğe uzatılmış
Sanki yatak darağacı
Ayaklar asılı kalmış

Sanatına sığdırmak güç
Oyun bu bize ettiğin
Yalan, yüzün diye ürkünç
Bir kalıp koyup gittiğin

Demir maske kadar sende
Tuhaf durur bu mumdan yüz
Gövden bir bent ki önünde
Gelip dize varır deniz

Bu odada sanki biri
Bir karanlık işler görmüş
Düşten bir duvara sanki
Gölgeden merdiven kurmuş

Bir hırsızın işi bu iş
Ne ettiği bir bilinse
Öz yüzünü alıp gitmiş
Bir kopya koyup yerine

Ölüm, her diriye düşman
Çalmış ellerini bile
Bize taze pınarlardan
Can suyu getirir diye

Türkçesi: Hüseyin Demirhan



PAN ÖLDÜ - EZRA POUND

"Pan öldü.Yüce Pan öldü.
Ah! Eğin başlarınızı, siz kızlar hepiniz,
Ve ona çiçeklerden bir taç örün.


    "Yaz gitmiş yapraklardan,
Sazlar da kurumuş belki,
    Nasıl taç örebiliriz artık,
Nasıl toplarız çiçek demeti?"


"Dilim varmıyor, Sultanlar.
Ölüm hoyratın biriydi hep.
Dilim varmıyor, Sultanlar.
Ne sebep gösterecek ki
Alıp gitti Efendimizi
Böyle kuru bir mevsimde?"


Çeviri: Yaşar Anday - Melih Cevdet ANDAY

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi