Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

ANNE ŞİİRLERİ

  1. ANNE - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA   
  2. ANNE - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA   
  3. ANAMA- HÜSEYİN NAİL    
  4. N'OLMUŞ - MUSTAFA NECATİ KARAER                         SAYFA:1 /01-10
  5. ANNEM- MUZAFFER REŞİT    
  6. ANNE- RIFAT NECDET EVRİMER    
  7. BÜYÜK ANNEMİN MASALI- SİRACETTİN HASIRCIOĞLU    
  8. FARKINDA MISIN?- YAVUZ BÜLENT BAKİLER    
  9. ANALAR- YAVUZ BÜLENT BAKİLER    
  10. ANAMIN NAMAZLARI- YAVUZ BÜLENT BAKİLER    
  11. ANNEM - GALİP NAŞİT ARI    
  12. ANAMA – ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU    
  13. ANNE - ARİF NİHAT ASYA    
  14. HAYAT NEDİR ANNE? - YUSUF HAYÂLOĞLU    
  15. YAŞAMAK GÜZELDİR ANNE - YUSUF HAYALOĞLU           SAYFA: 2/ 11-20
  16. ANACIĞIM - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN    
  17. ANNE - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  18. ANNELER VE ÇOCUKLAR- SEZAİ KARAKOÇ    
  19. ANNE NE YAPTIN?- CAHİT SITKI TARANCI    
  20. ANNEM YOK ARTIK - ATAOL BEHRAMOĞLU    
  21. UNUTTUM NASILDI ANNEMİN YÜZÜ - ATAOL BEHRAMOĞLU    
  22. ANNEN - NÂZIM HİKMET    
  23. ANNEME- NECİP FAZIL KISAKÜREK    
  24. ANNECİĞİM – NECİP FAZIL KISAKÜREK    
  25. UFUKLAR-YAHYA KEMAL BEYATLI    
  26. SOL YANIM ACIYOR ANNE – BEDİRHAN GÖKÇE               SAYFA: 3 / 21-30
  27. UYUYAN GÜZEL ANNEYE- CEYHUN ATUF KANSU    
  28. AĞLADIM ANNE - MEHMET KARABULUT    
  29. ANAM'A - HASAN AKAY    
  30. ANALAR – YAVUZ BÜLENT BAKİLER    
  31. ANNEME MEKTUP – SERGEY YESENİN    
  32. SORARIM ANNEME AKŞAMLARI – INGEBORG BACHMANN    
  33. HAYATTA BEN EN ÇOK ANNEMİ SEVDİM- ABDÜLKADİR BUDAK    
  34. ANNE –HAYDAR ERGÜLEN    
  35. OĞUL – AHMET ERHAN                         SAYFA: 4 / 31-40
  36. ANNE - AHMET ERHAN    
  37. ANAMI DÜŞÜNÜYORUM-ALİ YÜCE    
  38. SAKLA BENİ ANNE - ALİ YÜCE    
  39. ANAMA - HÜSEYİN NAİL    
  40. ANNEM- MUZAFFER REŞİT    
  41. ANNE SEVGİSİ -MEHMET NECATİ ÖNGAY    
  42. ANNE - ALİ ÖZKANLI    
  43. ANA - NEVZAT ÇELİK    
  44. ANNELER GÜNÜ - NEVZAT ÇELİK    
  45. ANNECİĞİM - SADETTİN KAPLAN              SAYFA: 5 /41-50    
  46. SAYIKLAMA - SADETTİN KAPLAN    
  47. ÖDENİR Mİ Kİ?-SEFİL SELİMİ    
  48. ANNEM SÖZÜM YOK - ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ    
  49. ANNE ŞÜKRÜMÜZ MENZİLE VARMIYOR- ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ    
  50. ANALAR - ARİF DAMAR    
  51. ANA HASRETİ – AHMET EKİNCİ    
  52. ANNEM - COŞKUN ERTEPINAR    
  53. KORKU.. - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  54. ANA- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  55. EŞİME AĞIT- RASİM KÖROĞLU                           SAYFA: 6/ 51-60
  56. ANNELER İLAHİSİ - GÜLTEN AKIN    
  57. ANAMA SİTEM -HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL    
  58. ANNE  - HAYRİ ÜNAL    
  59. ANNE-HAYRİ ÜNAL    
  60. AH ANNE! .. HAYRİ ÜNAL    
  61. YILDIZLAR İSTEDİ- HAYRİ ÜNAL    
  62. ANNEM VE AKŞAM - HİLMİ YAVUZ    
  63. ANNE - İBRAHİM SADRİ    
  64. ANNELER - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA    
  65. SİPERDEN MEKTUP - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA                  SAYFA: 7 / 61-70
  66. AYRILIKLAR İÇİN İYİ BİR ANNE - KEMAL SAYAR    
  67. İZMİR YOLLARINDAN SON MEKTUP - KEMALETTİN KAMU    
  68. İZMİR'E TAHASSÜR - KEMALETTİN KAMU    
  69. BENİ ANNEME GÖTÜRÜN - AHMET SELÇUK İLKAN    
  70. ANNELER OĞULLARINI AFFETMEZ - KÜÇÜK İSKENDER    
  71. ANNEME MEKTUP - MEHMET ATİLLA MARAŞ    
  72. ANEY - MEHMET ATİLLA MARAŞ    
  73. AY ANAM – NURULLAH GENÇ    
  74. ANASINA-NURULLAH GENÇ    
  75. ŞAFAK TÜRKÜSÜ-NEVZAT ÇELİK                                      SAYFA: 8 / 71-80
  76. ANNEMLE HASBİHAL - ORHAN SEYFİ ORHON    
  77. BİR ANNEYİ YİTİRİŞ - ÖMER ERDEM    
  78. ANAMI SEYREDERDİM SECCADESİNDE - SADETTİN KAPLAN    
  79. ANNE - HASAN AKÇAY    
  80. ANNEM - YAHYA AKENGİN    
  81. KAÇAK ve ANNE - YUSUF HAYALOĞLU    
  82. ANNEM -HER SABAH TANDIR YAKARDI - ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ    
  83. ANNELER GÜNÜYMÜŞ - AHMET OKTAY    
  84. OĞULLARI ÖLEN ANALARA TÜRKÜ - PABLO NERUDA   
  85. CANIM ANNEM-ARİF ARSLAN                                                       SAYFA: 9 / 81-90
  86. ANNECİĞİM - RAKIM ÇALAPALA  
  87. ANNE SEVGİSİ-İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA
  88. ANNE SEVGİSİ-ATİLA ÇAKIROĞLU   
  89. ANNE AYRILIĞI-ALİ SİNCER   
  90. ANNEM-VEFA ÇAĞAN   
  91. ANNE-RIFAT NECDET EVRİMER   
  92. ÖLÜMSÜZ SEVGİ-DERYA ALTINTREN   
  93. ANNELER GÜNÜ-HÜSEYİN KALABA   
  94. ANNELER   
  95. ANNEM-YILDIZ ATSIZ                                                     SAYFA: 10 / 91-100
  96. ANNEM-VASFİ MAHİR KOCATÜRK   
  97. ANNECİĞİM-FAHRÜNNİSA ELMALI   
  98. ANNEME VERDİĞİM SÖZ-FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA   
  99. ÖLÜMDEN GÜZEL ANNEM -ŞİNASİ ÖZDENOĞLU
  100. MENİM ANAM - BAHTİYAR VAHABZADE
  101. ANNEM ÖLDÜ MÜ- BAHTİYAR VAHABZADE
  102. SANA GELDİM ANNE - YAŞAR BEÇENE
  103. ANNEM - YAŞAR BEÇENE
  104. ANNE-MUSTAFA ÖZÇELİK
  105. ANNE-MEHMET ERDOĞAN                                           SAYFA: 11 / 101-110
  106. ANAM-MEHMET ERDOĞAN
  107. ANNEM ANNEM-NURETTİN DURMAN
  108. ANNEME-NURETTİN DURMAN
  109. ANNECİĞİM-MESUT DOĞAN
  110. DEMEÇ-İBRAHİM TENEKECİ
  111. OYUNBOZAN - ÜNSAL ÜNLÜ
  112. ÇÜNKÜ ANNEM-GONCA ÖZMEN
  113. ANNEM- AHMET TERZİOĞLU                                   SAYFA: 12 /111-

SAYFA:1/01-10

01-ANNE - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA


Bakışın güneş gibi ısıtır içimizi
Gülüşün aydınlatır üzgün kalpleri anne.
Elimizden şefkatle tutarsın her an bizi
Dünyaya geldiğimiz günlerden beri anne.

En tatlı hatırası en sevimli çağımın
Yüzünde gölgesi var gülyüzlü bayrağımın
Anavatan diyorlar adına toprağımın
Sen vatanlaştırırsın bastığın yeri anne

Gözlerinde taptaze bir bahardır dört mevsim
Sevgi enginliğinde kim sana eş olur kim?
Ayağının altına sermiş Cenneti Rabbim...
Anne... Büyük Allah'ın büyük eseri anne

 

ANNE - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Dağların başında yine duman var
Telâşlı uçuyor beyaz martılar

Fırtına kudurmuş zalim bir kinle
Anneciğim bir lâhza kalbimi dinle

Benim içimde de fırtınalar var
Müşfik kollarınla gel boynumu sar

Ruhumu kaplayan buzları erit
Senden hiçbir zaman kesmedim ümit

İçimin bir mahzun üşümesinde
Güneşli bir name titrer sesinde

Isıtır kalbimi tatlı bakışın
Ah anne bu sene bu zalim kışın

Koynunda solarsam bir yaprak gibi
Isıtacak sensin yine o kalbi

Dizlerinde geçti onsekiz yaşım
Göğsünde bir yer aç, bu yorgun başım

Kalbinin üstünde dinlensin biraz
Daima şefkatli gözlerinde yaz

Daima şefkatli ellerin sıcak
Eğil de azıcık gözlerime bak

Rûhumu kavrayan elemi dinle
Söndür bu ateşi nazlı sesinle.



ANAMA- HÜSEYİN NAİL

Dağlar seçilmez oldu
Beller geçilmez oldu
Kevsere dönen sular
Sensiz içilmez oldu

Gözden sızan yaş olsam
Ölüne yoldaş olsam
Gelip geçen okurdu
Mezarına taş olsam

Solan bir güz gülüsün
Sevilen bir ölüsün
Kara toprakta değil
Gönlümde gömülüsün.

İçime neler doldu
Hayat bana dert oldu
Mor sümbüllü vatanım
Sensiz bir gurbet oldu.

Ah anam şimdi nesin?
Söyleyemem nerdesin
Bir canlı hayâl oldun
Benimle her yerdesin

Mahşerde derler anam
Kavuşmak, inanamam
İnansam da bu uzun
Hasrete dayanamam

Zalim sel oya oya
Yara açtı ovaya
Bırakın ağlayayım
Anama doya doya

Bağın ne gülü kaldı
Ne de bülbülü kaldı
Yavrun böyle anasız
Boynu bükülü kaldı.

Ana başta taç imiş
Her derde ilâç imiş
Bir evlât pir olsa da
Anaya muhtaç imiş



N'OLMUŞ - MUSTAFA NECATİ KARAER

Unutsam, unutsam kiracıları
Mahalle hep eski mahalle ama...
Evleri, çocukları ve rüzgârı,
Mahalle hep eski mahalle ama...

Elim kapı tokmağında : “Gir!” dese
Fakat nedir içindeki vesvese
Komşular bana bakıyor nedense
Mahalle hep eski mahalle ama...

Uzaklarda kalmış gibi bir yerim
Fotoğraflarım, hâtıra defterim:
Pencereden kalkmıyor ağabeyim
Mahalle hep eski mahalle ama...

Ağzımda yarılanmış bir sigara
Birden bire yapışmışım duvara
Sofada kayboluyorum bir ara
Mahalle hep eski mahalle ama...

Aynalar üstüme doğru koşuyor
Eşya, ağzını açmış konuşuyor
Havaya kalkmış ellerim mosmor
Mahalle hep eski mahalle ama...

Şu oturduğu minder şu da sedir
Teşbihi seccâdenin üstündedir
Yengemin söylemediği nedir?
Mahalle hep eski mahalle ama
n'olmuş anama?

 

5-ANNEM- MUZAFFER REŞİT

Sıcacık göğsüne başımı koymak
Sesini dinlemek ne güzel anne
Beyaz ellerinden örgünü bırak
Bana masal söyle, haydi gel anne

Kaynaktan çağlayan su gibi serin
Saçımı okşayan yine ellerin
Bütün arzuların ve emellerin
Bil ki en büyüğü bu emel, anne.

Hiç korkum kalmıyor artık yarından
Yazın güneşinden, kışın karından
Ne zaman eğilsen ak saçlarından
Yüzüme dökülür birkaç tel anne.


 
ANNE- RIFAT NECDET EVRİMER

Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem.
Üzülmesin sakın derim,
Melek annem, güzel annem,

İyi doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi ışık var yolunda
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asîl yüz
Anne gözü ne derin göz
Anne özü pırlanta öz
Melek annem, güze! annem

O gülerse çağlayanım
O ağlarsa ağlayanım
Ona gönül bağlayanım
Melek annem, güzel annem
 


BÜYÜK ANNEMİN MASALI- SİRACETTİN HASIRCIOĞLU

Duymuş büyük ninemden annem, demişti, bir gün
Evvel zamanda yokmuş iffetçe kimse düşkün,
Hep doğruluk yüzünden, âlem güzel yaşarmış.
Ancak fakir ve âciz bir tek zavallı varmış!

Toprakla uğraşırken
Dağlarda, kırda ölgün
Bozanda yük taşırken
Köy yollarında... bir gün

Bir taze elma bulmuş, gayet güzel kızarmış.
Birden alıp ısırmış, çok iştahası varmış,
Lâkin o ânda atmış! Zira bu hak yemektir.
Sormaksızın ısırmak cürüm işlemek demektir.

Gönlüm inanmak ister
Naklettiğim bu hâle
Târihi çok bilenler
Hükmettiler mûhale.

Sormuş hemen kimindir? tahkik için yorulmuş,
Bir zâtı söylemişler gitmiş, bağında bulmuş,
“Çoktur”, demiş kusurum lütfen helâl edin siz.”
Almış cevabı lâkin: Âmâ, sağır ve dilsiz
Bir tanecik kızım var şayet kabul edersen
Etmem o hakkı dâvâ... Makbûl olur ne dersen...

Hak var, nasıl desin yok?
Biçare ağlamış çok;
Olsun bu bir keffâret
“Aldım” demiş nihayet...

Bir gün nikâh edilmiş... Üç gün düğünle dernek,
Zevceyle mümkün olmuş, damat için görüşmek
Bakmış ne kör, ne dilsiz, emsâli yok bir âfet!
Sormuş : “kusurunuz yok... bilmem nedir ki hikmet”

Evvelce bahsederken,
Duydum kayınpederden
Güyâ sağır ve dilsiz
Âmâ imişsiniz siz?

Gülmüş evet demiş kız gıybette dilsizim ben
Kördür tecessüs etmez, herkes emin gözümden

Söylenmiş, olsa bir sır
Derler bu kız sağırdır!

Duymuş büyük ninemden annem hikâye etti
Dermiş, kızım, o devrin her derdi böyle bitti.
Zirâ ki doğrulukmuş insanların şiarı,
Bir şanlı memleketmiş Osmanlılık diyarı!..



FARKINDA MISIN?- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Anneciğim bilmem farkında mısın?
Söylenmemiş en mübarek en aziz
Duygularla çepe çevre çâresiz
Sana yöneldiğimin farkında mısın?

Demeden yakın ırak
Bulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak
Sana «Anne» diyen dilleri kıskanarak

Kapına geldiğimin farkında mısın?
Bütün anneleri düşündüm tek tek
Sensin benim için en güzel örnek
Seni dinleyerek, seni severek
Nasıl yüceldiğimin farkında mısın?

Seni göremedim diye bu bahar
İçimden bin türlü duygunun isyânı var
Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar
Seni sevdiğimin farkında mısın?



ANALAR- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Ne güzel hayatı analarla yaşamak
Yürekleri temiz, alınları ak
Duyguları bile haramdan uzak
Sıcak analar bilirim.

Yurdumuzun, yuvamızın orta direği
Dünyadaki varlıkların en mübareği
Elimize diken batsa yüreği
Yanacak analar bilirim.

Bendedir öksüzlerin çektiği çile
Gözyaşımı oya yaptım mendile.
Ağlasam sesimi yattığı yerden bile
Duyacak analar bilirim.



10-ANAMIN NAMAZLARI- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Anam namaza durur günde beş vakit
Bir serinlik duyarız, duyduğu büyük hu¬zurdan...
Aydınlanır içimiz, odalarımız
Yüzündeki ince, mübarek nurdan...
 
Beyaz başörtüsüyle savrulur gider sanki
Yakalar büyük sırrı, her yeni ezan sesinde..
Kehribar tesbihinde sabır boynunu büker
Şükür, çiçek açar seccadesinde...
 
Üçleri, Yedileri, Kırkları mı düşünür?
Bir gariplik çöker üzerine her akşam.
Hem ağlar iplik iplik, sessiz sedasız
Hem namaz kılar anam.
 
Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar.
Kopar, elime gelir tuttuğum dal
Kapımı çalmaz bahar...
 
Ne şikâyet, ne kin, ne şüphe biraz
Sessizliği, yüreğinin niyazındandır..
Elinin bereketi, iffeti, merhameti...
Kıldığı sonsuzluk namazındandır.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA:2/11-20


11-ANNEM - GALİP NAŞİT ARI

Bir korkulu rüya görsem,
Ağlayarak uyanırım,
Yaşlarımı dindirecek
Sıcak bir el yok sanırım.

Anneciğim okşar beni,
“Yavrucuğum, korkma;” diye
Avunurum dalar gider.
Çocuk rûhum bu sevgiyle
 


ANAMA – ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam

Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam

Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam

Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam

Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam

Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam
 

ANNE - ARİF NİHAT ASYA


İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.


Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...

Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!


 
HAYAT NEDİR ANNE? - YUSUF HAYÂLOĞLU

Benim hiç sapanım olmadı anne,
Ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım…
Çok uslu bir çocuk değildim ama,
Seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
Ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum!
Suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne.
Bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne!
Ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim.
Ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum…
Ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum!
Benim hiç sevgilim olmadı anne,
Ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü…
Öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım…
Kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü…
Bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü.
Sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne?
Yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne?
Eziyet değilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim
Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
Doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne?
Benim hiç hayalim olmadı anne…
Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat…
Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat.
Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne…
Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat.
Say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne…
Say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne!
Bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın?
Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne?



15-YAŞAMAK GÜZELDİR ANNE - YUSUF HAYALOĞLU

Anne ben senin oğlunum
Kanayan bir yurdum var
Anne ben senin oğlunum
Sönmeyen bir umudum var

Ellerimi tutma ne olur
Beni ağlatma ne olur
Anne ben senin oğlunum
Bu kavgaya inancım var

Yaşamak güzeldir anne
Yaşamak senin için
Yaşamak güzeldir anne
Yaşamak yarınlar için

Ölmek yaşamaktır yine
Halkının yüreğinde
Ölmekte güzeldir anne
Ölmek özgürlük için

Anne seni seviyorum
Sana ihtiyacım var
Anne seni seviyorum
Ciğer delen bir acım var



ANACIĞIM - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.



ANNE - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Uyusun da büyüsün
derdin büyüdüm anne.
Bana o ak sütünden
Verdin, büyüdüm anne.
Uykuma yıldızları
Serdin, büyüdüm anne.
Anne güzelliğine
Erdin, büyüdüm anne.
 


ANNELER VE ÇOCUKLAR- SEZAİ KARAKOÇ

Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke

Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne

Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne



ANNE NE YAPTIN?- CAHİT SITKI TARANCI

Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kâfiydi saadetim.

Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?

Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?

Karnında yaşıyordum kâfiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?



20-ANNEM YOK ARTIK - ATAOL BEHRAMOĞLU

Annem yok artık. Beni düşünen kalbi yok. Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık, yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü,
Dalgın yüreğini çok gördü,
Bizim için çarpan, kaygılarla dolu yüreğini.
 
Annem yok artık. Bu kesin. Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek,
Nasılsın yavrum demeyecek,
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri bir şey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi.
Hayatım sürüp gidecek, annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak, biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek.
Yüreği dopdolu, trafikten, insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında.
Hayatım rüzgâr gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgâr gibi akıp geçiyor hayatım...

Anne diyemeyeceğim artık bir başkasına
Sesimin anneme seslenirken ki tonuyla.
Tatil dönüşlerinde annemin uğrayacağım evi yok,
Beni seven birileri olacak mı yine de,
Gidip koşulsuz uzanacağım bir yatak,
Saçlarımı okşayacak bir el?
Ama ben anneme de bütün bütüne
Bırakamadım kendimi
Saçlarımı okşarken, yorulur şimdi
Bırakır şimdi diye düşünürdüm
Ve çılgınca yaramaz, beyni boş
Denecek kadar yaramaz
Ve hastalıklı denecek kadar duyarlıklı
Bir çocuktum çocukluğumda.
Dizlerine oturduğum bir gün, indim utanarak,
Kısa pantolonumdan fırlayan
Ve bana artık büyümüş gelen dizlerimle.
Oysa ilkokul ikide ya var ya yoktum daha
O zaman tanıdım sonsuz geniş caddelerini Kars'ın,
Sonsuz geniş göğünü ve o zamanlardan kaldı
Yüreğimde sonsuz bir uçurum duygusu.
Annem hiçbir zaman bilmedi bunları
Yüreği büyümüş bir çocuktum ben
Gizli gizli ne kadar çok ağladım
Bir gün öleceğini düşünerek onun.
Annem yok artık,
Onun yüreğindeki ben de yokum,
Yani annemle tanımlanan ben de öldüm onunla.
Şimdi,
Yeni bir tanıma alıştırmalıyım kendimi,
Şimdi ,
Ben kendimi düşünmezken bile
Kim düşünür beni...

Umutsuz olmamak gerektiğini biliyorum,
Bu acımasız gecede
Yazgı diye bir şey yok.
İçinde yaşadığımız bu toplum öldürdü annemi.
Çarpıntılarla hırpalanan yüreği
Dayanamayıp parçalandı sonunda.
Şimdi toprak dolar gözlerine,
Artık istese de kımıldayamaz,
Yokluk esir aldı onu.
Bağladı ellerini kollarını sessizlik,
Çaresiz bile değil artık,
Bir çocuk gibi korunmasız,
Karıştı bin yılın ölüsüne.
Ama onun umutları,
Benim de umutlarım olacak bundan böyle.
Çaresizleri korurken,
Annemi de korumuş olacağım biraz.
O dilediğince yaşayamadı ömrünü,
Varlığını özgürce geliştiremedi.
Ama bütün insanlar,
Varlıklarını özgürce geliştirecekler bir gün
Ve annemi hiçbir zaman unutmayacağım.
Her ölüm kahramancadır,
Annem hepimizden önce yaşadı
Bu kahramanlığı.
Eyy benim yüreğim, güç ver bana!
Eyy hayat güç ver bana,
Anneme yaraşan şiirler söyleyim,
Boşuna yaşamış olmasın o,
Sonsuzlaşsın,
İçten, pürüzsüz dizelerimle..

Nasıl acı duyarsa bir mağara adamı,
Nasıl çıkarsa ölçüsüz haykırışlar gırtlağından
Öyle bağırayım ben de, sonsuzlaşsın yüreğim,
Bütün insanlara sevgiler taşıyacak kadar
Ve öylesine güzelleşsin ki her şey,
Öylesine erisin ki yumuşak bir ışıkta
Öylesine bilgileşeyim,
Öylesine sevgiyle dolsun ki kalbim,
Ölürken annemleşeyim.
Biliyorum var olmaz bir daha yok olan şeyler.
Umurumda değil
Biçim değiştirdiği maddenin,
Ruh diye bir şey de yok.
Ama gizli sevgiler bulunup çıkarılırsa
Yüreklerinden insanların,
Çıkarılırsa karanlığından unutuşun
Yaşanmış olan şeyler
Ve tek bir insan yüreği gibi çarparsa
Bir günlük insanlık,
Hiçbir şey yok olmamış olacaktır,
Dönüşerek sonsuz, büyük ve
Bütün zamanları birleştiren bir sevgiye...

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER



SAYFA:3/21-30

21-UNUTTUM NASILDI ANNEMİN YÜZÜ - ATAOL BEHRAMOĞLU

Unuttum, nasıldı annemin yüzü
Unuttum, sesi nasıldı annemin.
Gece bir örtü olsun anılardan
Kara yüreğime örtüneyim.

Unuttum, nasıldı annemin gülüşü
Unuttum, nasıldı ağlarken annem.
Yaşam sallasın kollarında beni
Küçücük oğluyum onun ben.

Unuttum, elleri nasıldı annemin
Unuttum, gözleri nasıldı bakarken.
Kuru ot kokusu getirsin rüzgâr
Yağmur usulcacık yağarken.



ANNEN - NÂZIM HİKMET

Sen bir avuç bebektin
Kimdi süt veren sana,
Hastalandın ölecektin
Kim kanat gerdi sana?

Senin minik başını
Avuçlarına alıp
Gece uykusuz kalıp
Kucağında kim salladı
Ağladın, seninle kim ağladı
Annen!

Sana ilk adımını attıran kimdir
Konuşmayı öğretti sana bir bir
Annen!

Sen şimdi giderken okula
Sefertasını kim hazırlar?
Kim bakar arkandan yola?
Sende en çok kimin hakkı var
Kimdir seni en çok seven
Annen!

Dünyayı hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim
oynasınlar oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim
sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler



ANNEME- NECİP FAZIL KISAKÜREK

Anne girdin düşüme.
Yorganın olsun duam;
Mezarında üşüme.

Anlamam, anlatamam.
Düşen düştü peşime,
Artık vadeler tamam...



ANNECİĞİM – NECİP FAZIL KISAKÜREK

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...



25-UFUKLAR-YAHYA KEMAL BEYATLI

Ruh ufuksuz yaşamaz.
Dağlar ufkunda mehabet,
Ova ufkunda huzur,
Deniz ufkunda teselli duyulur.
Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini.
Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat
Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık.
Ruh arar kendine bir ruh ufku.
Manevi ufku pek engin ulu peygamberler
- Bahsin üstündedir onlar-lakin
Hayli me'ud idiler dünyada;
Yaşıyorlardı havarileri, ashabiyle;
Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab!

Annemin na'şını gördümdü;
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Aradan elli dokuz yıl geçti.
Ah o sabit bakış el'an yaradır kalbimde,
O yaşarken o semavi, o gülümser gözler
Ne kadar engin ufuklardı bana;
Teneşir tahtası üstünde o gün,
Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya.

Yaşıyan her fani
Yaşıyan ruh özler,
Her sıkıldıkça arar,
Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku.



SOL YANIM ACIYOR ANNE – BEDİRHAN GÖKÇE

Merhaba anne, yine ben geldim
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali okula gitmezsem annem çok kızar merak eder, demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak,
sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi,
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne
Hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de,
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne,
Bak şimdi söylüyorum.
Şuram işte sol yanım çok acıyor anne,
Hem de her gün acıyor anne, her gün
Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi
Ben de ağladım
Ağladım işte utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne,
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne!
Bu gün ben de saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi
Bari okula sen götür dedim.
Kızım iş dedi.
Ben de bana ne dedim ağladım.
Kızım ekmek dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor,
babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
E biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne,
Babam bilmiyor kaçıp sana geldiği mi?
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor!
İzin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını,
Su kavanozda biriktirdim,
üzerine de resmini yapıştırıp bas ucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor, kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan!
Öğretmen yarın
anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım,
öğretmen anlarsa çok kızar ama bana ne,
Kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne,
Senin adin geçince, sol yanım acıyor anne,
Hiçbir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kâğıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp,
Mutlaka gel anne.
Sen rüyama gelmeyince,
sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım
Çok acıyor anne.
Seni çok özledim, çok... anne...



UYUYAN GÜZEL ANNEYE- CEYHUN ATUF KANSU

Anne, bahar geliyor uyansana
Çık altın eşikte bekle beni,
En güzel tılsımları buldum sana
Koklayabilmek için nefesini.

Yeni açmış şu erik hatırlatır
Bana ağaçları çok sevdiğimi,
Sevginle mi ıslanmış şu sonsuz kır,
O kara bırakmışsın gözlerini.

Gül güzel annem benim, benim rüyam
İçimden çiçekli bir yol var sana,
Senin yerine biraz ben uyusam
Anne bahar geliyor uyansana.



AĞLADIM ANNE - MEHMET KARABULUT

Bir çift kara göze ağıtlar yaktım
Közüyle bağrımı dağladım anne
Duman duman tüttüm efkâra aktım
Dizime kapanıp ağladım anne

O yoksa renklerin adı yok diye
Çiçekte balların tadı yok diye
Hasreti sineme zehri ok diye
Dizime kapanıp ağladım anne

Neylerim bu canı canandan öte
Neylerim cihanı sevdadan öte
Bir çocuk misali ah ede ede
Dizime kapanıp ağladım anne



ANAM'A - HASAN AKAY

Sana elimi uzattım yetişemedim.
Pir olmaya erişemedim.
Baharda olsa mevsim yeşeremedim.
İçimdesin! Dağlar var aramızda anam.

Sevip okşadığın eller, tanrıya uzalı
Kırıldı evrende senin de bahar dalı
Ben içimden hasetlikle yaralı
İçimdesin! Dağlar var aramızda anam.

Sustu bülbüller, soldu güller, sümbüller
Senin için uzanan, düştü yana eller.
Ana oğula hasret gitti derler
İçimdesin! Dağlar var aramızda anam.



30-ANALAR – YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşamüstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkâr.
Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Bin pişman doğduğuna, doğurduğuna.
Mahkûmun anası susar konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır.
Açılsa üstüm biraz, duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir
Bir mübarek el usanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.
Bir merhamet bir sıcaklık bir gurur
Yavrum diyen sesinde
Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur
Beyaz tülbentinde, seccadesinde.
Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir, yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.
Ve alnım açıksa, başım dikse
Dirliğimiz varsa, mutluysam
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa her şeyi bana sevdiren bir bir
Bu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA:4/31-40

31-ANNEME MEKTUP – SERGEY YESENİN

Sağ mısın henüz ihtiyarcığım?
Ben de sağım. Selam, selam!
Döksün çatısından yuvacığının
O betimsiz aydınlığını akşam.
Duyuyorum özenip tasanı gizlemeye,
Kederleniyormuşsun benim güç yazgıma,
Sık sık çıkıyormuşsun yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.
Ve akşamın mavi karanlığında sana
Sık sık görünüyormuş bir acıklı düş :
Meyhane kavgasında birisi güya
Fin işi bıçağını yüreğime gömmüş.
Değil anacığım! Dinsin gözünde yaş.
Başka şey değil bu, acı bir karabasan.
Olmadım daha öyle sefil bir ayyaş,
Hiç ölür müyüm sana kavuşmadan.
Eskisi gibiyim yine, öyle sevecen ve sıcak
Ve yalnızca bir düşte yanıyor yüreğim,
İçimde başkaldıran özlemle çabucak
Alçacık evimize döneceğim.
Döneceğim, baharın ak bahçemizde
Salınınca dallar dört bir yandan.
Ancak sen uyandırma beni sekiz yıl önce
Uykumu böldüğün gibi gün ağarmadan.
Uyandırma o düşler içinde gideni,
Dalgalandırma o gerçekleşmeyeni,
Çok erken bir bitkinliği ve yitimi
Çekmek beklermiş yaşamda beni.
Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik olsun!
Eskiye dönüş hiç yok artık.
Sensin tek dayanağım ve avuntum,
Tek sensin bana betimsiz aydınlık.
Unut, son ver artık tasanı gizlemeye,
Kederlenme benim güç yazgıma.
Öyle sık çıkma yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.
(Türkçesi: Azer YAREN)
(Rusya, 1895–1925)


 
SORARIM ANNEME AKŞAMLARI – INGEBORG BACHMANN

Sorarım anneme akşamları
çan seslerinin ardından gizlice
günleri nasıl yorumlamalıyım
ve nasıl geceye hazırlanayım diye.
Derinlerde yatan tutkum hep
anlatmaktır olduğu gibi her şeyi
çevremde dolanan onca ezgiyi
seçmektir akorların içinden.
Birlikte kulak veririz hafiften:
Annem yine düşlemektedir beni,
bulur, eski şarkılardaki gibi
ruhumdaki majörlerle minörleri.
(Türkçesi: Ahmet Cemal)
(Avusturya, 1926-1973)

 
HAYATTA BEN EN ÇOK ANNEMİ SEVDİM- ABDÜLKADİR BUDAK

………………………………… Can Yücel’e nazire
Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim
Sözüm ona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara
Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terk edince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Her gün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık
Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim
 

ANNE –HAYDAR ERGÜLEN

sahi senden mi doğdum anne
yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk
anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu
bu kez dağlar doğursun beni anne
sen de ılık bir yağmur ol
durmadan yağ kanayan yerlerime


35-OĞUL – AHMET ERHAN

Anne ben geldim, üstüm başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan
Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler çırpıştıran bi adam
Kurumuş kuyunun suyu, incirin
sütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrık otları, dikenler bürümüş
Kapıdaki çıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen
Sesin hala kulaklarımda
Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..


 
ANNE - AHMET ERHAN

Bırak kalsın masada ekmek
testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık,
gözlerin uykulu.
Saksıdaki çiçek susuz, kedi
yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta,
kırlangıç havada
Dama düşen ince bir yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün
didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile
bir yerde yorulur.
Bırak kalsın süpürge duvarda,
sabun kovada
Anne, gel yanıma otur.



ANAMI DÜŞÜNÜYORUM-ALİ YÜCE

Senden ayrı senden uzak
Yersiz göksüz gibiyim
Hem analı hem babalı
Hem öksüz gibiyim

Uzanmış aramıza
Uçsuz bucaksız gurbet
Bir ucunda sıla var
Öbür ucunda ekmek

Bütün analar ağıt şimdi
Bütün ağıtlar ana
Ya beni de al gurbet
Ya anamı ver bana

Hem kova hem kuyuyum
Yorgun bir halk suyuyum
Sen bana nenni söyle
Ben dizinde uyuyum



SAKLA BENİ ANNE - ALİ YÜCE

Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine

Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime

Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime

Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne

Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine

Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme



ANAMA - HÜSEYİN NAİL

Dağlar seçilmez oldu
Beller geçilmez oldu
Kevsere dönen sular
Sensiz içilmez oldu

Gözden sızan yaş olsam
Ölüne yoldaş olsam
Gelip geçen okurdu
Mezarına taş olsam

Solan bir güz gülüsün
Sevilen bir ölüsün
Kara toprakta değil
Gönlümde gömülüsün.

İçime neler doldu
Hayat bana dert oldu
Mor sümbüllü vatanım
Sensiz bir gurbet oldu.

Ah anam şimdi nesin?
Söyleyemem nerdesin
Bir canlı hayâl oldun
Benimle her yerdesin

Mahşerde derler anam
Kavuşmak, inanamam
İnansam da bu uzun
Hasrete dayanamam

Zalim sel oya oya
Yara açtı ovaya
Bırakın ağlayayım
Anama doya doya

Bağın ne gülü kaldı
Ne de bülbülü kaldı
Yavrun böyle anasız
Boynu bükülü kaldı.

Ana başta taç imiş
Her derde ilâç imiş
Bir evlât pir olsa da
Anaya muhtaç imiş


40-ANNEM- MUZAFFER REŞİT

Sıcacık göğsüne başımı koymak
Sesini dinlemek ne güzel anne
Beyaz ellerinden örgünü bırak
Bana masal söyle, haydi gel anne

Kaynaktan çağlayan su gibi serin
Saçımı okşayan yine ellerin
Bütün arzuların ve emellerin
Bil ki en büyüğü bu emel, anne.

Hiç korkum kalmıyor artık yarından
Yazın güneşinden, kışın karından
Ne zaman eğilsen ak saçlarından
Yüzüme dökülür birkaç tel anne.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA:5/41-50

41-ANNE SEVGİSİ -MEHMET NECATİ ÖNGAY

Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana.
 
Sensin bana can veren,
Sensin bana kan veren.
 
Küçükken yudum yudum,
Sütlerinle uyudum.
 
Kulağıma ninniler,
Neler söyledin, neler.
 
Beni büyüttün ana,
Beni yürüttün ana.



ANNE - ALİ ÖZKANLI

Annelik şerefli hem de mübarek,
Kucağın bizleri sarıyor anne.
Ana olmak için doğurmak gerek,
Kuzuların seni soruyor anne.

Yavrum, kuzum deyip beni kollardın,
Gece beşiğimi durmaz sallardın,
Kucağına alır öper koklardın,
Hasretin burnumda tütüyor anne.

Ananın kokusu aranır elbet,
Muhabbet, şefkati bulunmaz servet,
Nasipsiz ruhlara olur bereket,
Gönlümüze rahmet doluyor anne.

Mübarek ellerin sıcacık kucak,
Analar var ise tütüyor ocak,
Şefkatli kolların değince ancak,
Ağlayan bebekler susuyor anne.

Gözlerde ışıksın kalplerde sevgi,
Anneler veriyor evlada bilgi,
Her zaman yanında bulunur ilgi,
Titreyen gönüller eriyor anne.

Ruhumu sarardı şefkat kanadın,
Sevginle heyecan, sabır koyardın,
Daralan gönlüme nurlar saçardın,
Kalbimde ışığın yanıyor anne.

Engin şefkatinle sen bir meleksin,
Yıkılmaz, sarsılmaz temel direksin,
Gülistanda açan eşsiz çiçeksin,
Nefesin misk gibi kokuyor anne.

Hayalin gözümde sevgin özümde,
Muhabbetler vardır tatlı sözünde,
Seni andığımda yaşlar gözümde,
Yaralı yüreğim kanıyor anne.

Bahçemizde açan en güzel gülsün,
Yavrulara içi yanan bülbülsün,
Bulunmaz değersin gönüle süssün,
Sevgini tüm âlem biliyor anne.

Bülbül gül dalında bağrını açar,
Sabreden dumanlı dağları aşar,
Anneler her zaman kalplerde yaşar,
Evlatların rahmet okuyor anne.

Evlat pîr olsa da onlara muhtaç,
Analar her zaman başımızda taç,
Dermansız dertlere olurlar ilaç,
Nur yüzün kalbime doğuyor anne.

Derinden geliyor acı bir feryat,
Hayat damarımı kaybettim, heyhat,
Üşüyorum anne üstümü kapat,
Yorganıma karlar yağıyor anne.

Kararan kalplere kardelen oldun,
Garip gönüllere tahtını kurdun,
Yaralı kalplere sevgini sundun,
Kimsesizler seni tanıyor anne.

Uykudan uyandım yanımda yoksun,
Karanlık geceme ışıksın, nursun,
Mezarda melekler yoldaşın olsun,
Yavruların gurur duyuyor anne.

Özkanlı’nın gözü yaşlarla dolar,
Kuzular meleşir anayı arar,
Yavrusunu koklar bağrına basar,
Sevenlerin seni anıyor anne.
(Kayseri-12.02.2007)



ANA - NEVZAT ÇELİK

sen ki anasın
toprağa benzer yüreğin
bereketli doğurgan
yemyeşil bir toprağa
ana
al yanaklı baldudaklı
bir gelin veremedim diye kızma bana
sencileyin ak umutlarına
ben hiç kara çizmedim
hiç kara çizmedim
ben çiçek taşıdım güneşe
ben çiçek taşıdım diye güneşe
kuşkusuz
çiçekten bir halka
takmayacaklar boynuma
biliyor
ve ağlamanı istemiyorum
sen koskoca bir çınar
ben çınardan düşen yaprak
bak
dalında güneş
kökünde toprak var
kökünde
binlerce oğul
binlerce umut
duraksız doğup yeşerecek
ne mutlu sana
ANA


 
ANNELER GÜNÜ - NEVZAT ÇELİK

yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut

evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın

diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut
gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut
Mayıs 1984-Ocak 1985


 
45-ANNECİĞİM - SADETTİN KAPLAN

Anneciğim, okşa beni;
Sanma koçun kuzu kalır.
Gözyaşlarım kurusa da,
Yanağımda tuzu kalır…

Gözünde en güzel bakış,
Yüzün göklerdeki nakış,
Bir gün dinse de bu akış;
Yüreğimde izi kalır…

Sıcaklığın hep elimde,
Çorabımda, mendilimde…
Bir gün lal olsa, dilimde
Yine “anne” sözü kalır…

Dua sensin dileğimde,
Amacımda, ereğimde,
Yıllar geçse, yüreğimde
Bu sevginin özü kalır…

Yüzün gözlerime perde,
Gülüşün devadır derde,
Elinin değdiği yerde;
Ne ağrı, ne sızı kalır…


 
SAYIKLAMA - SADETTİN KAPLAN

Anne alnım sıcak mı?
Çok mu solgun yanağım?
Yarın gün doğacak mı?
Uçuyor mu yatağım?

Anne, ağrım artıyor…
Bak, bak şu çirkin adam
Defterimi yırtıyor!
Nerede kaldı babam?

Cadılar koparacak
Güllerimi, bırakma!
Anne, anne çok sıcak;
Ellerimi bırakma! ..


 
ÖDENİR Mİ Kİ?-SEFİL SELİMİ

Emzirdin besledin büyüttün beni,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
Türküyle ezgiyle uyuttun beni,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
 
Her türlü belâya göksünü gerdin,
Bizler etli-sütlü, sen yavan yerdin,
Malını mülkünü hep bize verdin,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
 
Tırnağıma taş değdiyse ah çektin,
Rengim uçmuş olsa gözyaşı döktün,
Benim için muhannete baş büktün,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
 
Yer yüzünü ihya etti etkisi,
Ömrümüzün cennet alâ bitkisi,
Kutsaldır evlâdır ana yetkisi,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
 
Saygıda sevgide hürmette tadı,
Dünyaya eş değer ananın adı,
SEFİL SELİMÎ’yi aşkıyla yudu,
Anam senin hakkın ödenir mi ki?
 


ANNEM SÖZÜM YOK - ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ

Ben sarp yamaçların hırçın çocuğu
Derdimi herkesten gizlerim annem.
Taşıyamaz korkak yürek bu tuğu
Acır, sol böğrümden sızlarım annem.

Sene elli iki, başladı dâvâ
Öyle sanırdım ki pabuç bedava
Şerrin her türlüsü görüldü reva
Her dakika seni özlerim annem.

Meylimi vereli, dost bilip kire
Her gün hüzünlüyüm, ölüm bin kere
Gönlümü sererim post gibi yere
Yanlış anlaşılır sözlerim annem.

Meclisi, makamı seyret hovarda
Vah beni, eyvahlar, hayret hovarda
Gerçekler biçare, gayret hovarda
Çok iyi görmüyor gözlerim annem.

Hor bakana, şer bakana sözüm yok
Kör bakana, er bakana sözüm yok
Yer bakana, ver bakana sözüm yok
Erenler yolunu izlerim annem.

Âlimimiz tellak, hocamız yaman!
Sahici değildir bizdeki iman! !
İşimiz, gücümüz vesvese, güman
Şüpheyle bakılan bir erim annem.
Anne, yama küçük, koskoca yırtık
Her tür şer meydanda, gerçekler örtük
Annem, tahammülüm kalmadı artık
Artık beni çekmez dizlerim annem.



ANNE ŞÜKRÜMÜZ MENZİLE VARMIYOR- ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ

Bu sevda vefasız, bu aşk yalancı
Kollar birbirini sarmıyor anne!
Balı imrenilen arı talancı
Zikrini hamt ile karmıyor anne!

Bağımızı basan yarların suyu
Aktıkça kirletir arların suyu
Sobranın, Kalenin Hurların suyu
Harşit’in bağrını yarmıyor anne!

Doğru dedik, eğri gördük suç ettik
Varamadık, her varanı koç ettik
Suçlu dedik başımıza taç ettik
Yürekler topluca vurmuyor anne!

Gözümüz göklerde kaldıktan beri
Yerlerde her saat gitmişiz geri
Ve kart horoz, işte acı haberi
Kimseyle meşveret kurmuyor anne!

Bir makam uğruna eğil ha eğil
Sen bizi terk ettin, biz seni değil
Ne köyler köy artık, ne de iller il
Hiç kimse ahdinde durmuyor anne!

Söz ile menzili görenimiz çok
Secdesiz, duasız erenimiz çok
Çokbilmişle, akıl verenimiz çok
Rüyamızı hayra yormuyor anne!

Her an bağrımıza saplanır her ok
Gelip geçen trenlere bakan çok.
Üstümüzde salavatın duan yok
Şükrümüz menzile varmıyor anne!

Artık saçın yolup bağrın döven yok
Gemimizde gayret eden, iven yok
Şu görkemli makamlarda güven yok
Kimse halimizi sormuyor anne!

 

50-ANALAR - ARİF DAMAR

Analar bu çocukları nasıl güldürüyorsunuz
Nasıl yaz gökleri gibi böyle
Durgun sular iyi çağlar gibi
Kulaklarına neler fısıldıyorsunuz
Ne öğütler veriyorsunuz
Analar bu çocukları nasıl güldürüyorsunuz

Bir çocuk koşuyor ardından çocuklar koşuyor biri daha koşuyor
Sarı atkuyruğu saçlar kırmızı kurdeleler benekli morlar
Bu etekleri nasıl biçiyorsunuz analar
Bu gömlekleri nasıl dikiyorsunuz
Analar bu çocukları nasıl giydiriyorsunuz

Nasıl büyütüyorsunuz nasıl şaşıyorum şaşıyorum
O eti o sütü nerden buluyorsunuz
Memelerinizi gür tutuyorsunuz
Bir top şıçrıyor ardından bir çocuk bir çocuk daha
Gücümüze güçler katıyorsunuz
Analar utandırıyorsunuz
Çağı utandırıyorsunuz
Çağdaşı utandırıyorsunuz...

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA:6/51-60


51-ANA HASRETİ – AHMET EKİNCİ

Yavrum anam nerde diye sorarsın
Dünyayı bir kere elledi gitti
Her tarafı ana diye ararsın
Dünyaya elini salladı gitti

İyilik dağıtan bir melek gibi
Dilenen hayırlı bir dilek gibi
Üzeri şebnemli bir çiçek gibi
Bütün bahçeleri gülledi gitti

Hiç kimseye kötü kelam etmedi
Sen uyurken nöbet tuttu yatmadı
Kendi gitti ama şavkı batmadı
Dostlara selamı yolladı gitti

Boşa gider onun için kaygılar
Az kalıyor yazdığımız övgüler
Ona duyduğumuz derin sevgiler
Bütün sevgileri solladı gitti

Dünyada bulunmaz ananın eşi
Her derde dermandı gözünün yaşı
Kötülüğe yanan bütün ateşi
Söndürdü üzerin külledi gitti

Şer konuşmaz iyilikti temeli
İnsanlığa saygı idi emeli
Acısını kalbimize gömeli,
Bu dilsiz Ahmet’i dillendi gitti



ANNEM - COŞKUN ERTEPINAR

Küçükken başucumda
Bana ninni söylerdin

Sabahları uyanınca,
Beni okşar severdin.

Benim annem, güzel annem
Beni al dizlerine...

Kucağında okşa beni,
Ninniler söyle yine...

Bugün hâlâ kulağımda
Çınlıyor tatlı sesin.

Güzel annem, kalbimin sen,
En büyük neşesisin...



KORKU.. - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin
Bu gecelerden ki kalbe aşina
Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor.
Korkuyorum değerken karanlığın hayatına.
Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin;
Bu adamlar ki çalışmakta
Sabahın temiz şarkıları,
Yükselmiş bayraklar uzakta.
Korkuyorum anneciğim ellerin nerde
Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel.
garip ninnilerle uyut beni,
Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel.



ANA- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Anamsın
Mavidir buğdaydır
Binlerce yıldan beri
Emdiğim.

Konyalısın soyunun soyu
Sever eski yazılarla
Her gittiğimiz gün bizi
Mevlâna.

Kimsecikler yalnız değil
Ölenlerden ve ölümsüzlerden başka
Kız kardeşim evlidir
Anamsın değil mi?

Vermediğimiz günler
Bir el gibi kapanmış
Karanlıklara acılardan anacığım, anacığım
Sokak kapıları.

Köpekler ana olsun ta uzaklarda
Keşke taş doğursaydım dersin hep
Köpeklerle taşlarla esendir bütün yaşamalar
Anamsın.

Senden ayrılırken
Dolu bir sessizlik dolu
Ya bir gök görürüm,
Ya bir dağ.

Anamsın bütün annelerin
Saçlarında aklar ellerinde ağırlık
Bilinmeyen bir uykusuzluğu duyarsınız
En kara gecelerin ardından sütçe.

Ninnilerle uyutulur
Sular yaşamayı ölümlerden
Anamsın
Kurtulamam ki.



55-EŞİME AĞIT- RASİM KÖROĞLU

Çekilir mi sensiz hayatın zoru.
Derdimi ortadan bölenim benim.
Yüreği tertemiz, gözleri duru,
Baktıkça yüzüme gülenim benim.

Güneşe benzetip kursam hayali,
Anlatamam yine sendeki hali,
Kış gününde ılık rüzgâr misali,
Estikçe içime dolanım benim.

Herkes neler kurdu, neler düşledi,
Feleğin kılıcı bize işledi,
Derdin yedi sene önce başladı,
Kırkında sararıp solanım benim.

Tabut seni değil beni götürdü,
Bu günü, yarını, dünü götürdü,
Bedenim içinden canı götürdü,
Şimdi neye yarar kalanım benim.

Yanına çağırdı yüce Emreden,
Bizlerden ayrılan sadece beden,
Kopamam diyordun oğlum Emre'den,
Üç yavruma ana olanım benim.

Sanma ki dünyada hoşça kalırım,
Yavrular olmasa hemen gelirim,
Huri elin olsun, seni alırım,
Mahşerde arayıp bulanım benim.

Melekler halini bir bir söylesin,
İmanı bütüne ateş neylesin,
Yaradan yerini cennet eylesin,
Kabrine nur ile gelenim benim.

Rasimde yanmadık yürek mi kaldı,
Dünyayı tutacak direk mi kaldı,
Bilmem başka söze gerek mi kaldı,
İçimden geçeni bilenim benim.



ANNELER İLAHİSİ - GÜLTEN AKIN

Yitiğin tartıldı orda burda
bozuk mu düzgün mü tartılarda
durdun
söylenmemiş, anlatılmamış, söylenememiş olanı
anlaşılır durdu duruşun

öyle bakıyorsun
içinde dolaştırdıkları o karışık ayna
senin çıplak gözlerine
ne kadar ne  kadar yabancı

suya düşmüş arıyı gözleyen
bu dünya düşündürmez mi
kimin hayatı kimin umurunda
oysa sarmalandın, paylaşıldın
ortasında sen gibi bir kalabalığın

Anneler olmasa kim kimi severdi
saklı tuttun o insanı insana bağlayan güvenci
yollar boyu, eskitilmiş alanlarda
solgun bir bedeni gezdirmedin Metin'in annesi



ANAMA SİTEM -HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL

anam benim
güzel anam
ana can
ne vardı elini çabuk tutacak
beni böyle apar topar
sokaklara savuracak ne vardı

sen de güzeldin elbet
insanın anası güzel olmaz mı
güzeldin elbet
güzeldin de anacan
şimdikiler bir başka
şimdikiler felâket

hele bir bak şu kızlara
anacan
bak da salâvat getir
çevir oku kitap kitap
resim resim as duvara
bas bağrına bir kucak gül



ANNE  - HAYRİ ÜNAL

Gülmezmiş anladık bahtımız gülmez,
Bir tek dostum bile yanıma gelmez,
Çektiğim hasreti hiç kimse bilmez,
Bir tek sen bilirsin, bilirsin anne...

Düşmüşüm gurbete ince toy gibi,
Rüyalarda gördüm seni ay gibi,
Mücevher dolusu bir saray gibi,
Açar da kalbini, verirsin anne...

Bir lokma ekmeğim varsın olmasın,
Yaralı şu gönlüm deva bulmasın,
Düştüğümde kimse çıkıp gelmesin,
Kuş olur da uçar, gelirsin anne...

Hasrete yanmayan bizi anlamaz,
Derdi çekmeyenler bizi dinlemez,
Eller dudak büker bir çift söz demez,
Sen ise kahrından, ölürsün anne...

Her gün yankılanır o titrek sesin,
Çiçeklerden bile daha başkasın,
Saçını melekler tutup okşasın,
Gün gelir bir huzur, görürsün anne...

Bir umut rüzgârı kalmadı günde,
Hasretin sır gibi düğümlü bende,
Eller yavrusunu okşarken; sen de,
İnce sevdalara, dalarsın anne...

Albümler dağınık resimler yerde,
Seni gördüm yağan bembeyaz karda,
Gecenin koynunda; kaldırımlarda,
Solgun bedenimi, bulursun anne! ..



ANNE-HAYRİ ÜNAL

Annemi özledim içim yanarak,
Anne anne diye seraba uçtum.
Dalmışım bir anda geldi sanarak,
Heyecan içinde yanına koştum...

Yüreğimde sevgi dilimde hece,
Gel dedim anneme gel yakma beni.
Yolunu gözledim kaçıncı gece,
Sensiz odalara bırakma beni !..



60-AH ANNE! .. HAYRİ ÜNAL

İnan bir gül desem şu bahtım gülmez,
Hele bir düşte bak, dost bile gelmez,
Çektiğim hasreti hiç kimse bilmez,
Bir tek sen bilirsin, bilirsin anne..

Düşmüşüm gurbete ince toy gibi,
Rüyalarda gördüm seni ay gibi,
Mücevher dolusu bir saray gibi,
Açar da kalbini, verirsin anne...

Bir lokma ekmeğim varsın olmasın,
Şu yaralı gönül deva bulmasın,
Düştüğümde kimse çıkıp gelmesin,
Kuş olur da uçar, gelirsin anne...

Hasreti bilmeyen, çileyi bilmez
Hasret varsa eğer çehreler gülmez,
Eller dudak büker bir çift söz demez,
Sen ise kahrından, ölürsün anne...

Her gün yankılanır o titrek sesin,
Çiçeklerden bile daha başkasın,
Saçını melekler tutup okşasın,
Gün gelir bir huzur, görürsün anne...

Bir umut rüzgârı kalmadı günde,
Hasretin sır gibi düğümlü bende,
Eller yavrusunu okşarken; sen de,
İnce hayallere, dalarsın anne...

Albümler dağınık resimler yerde,
Seni gördüm yağan bembeyaz karda,
Gecenin koynunda; kaldırımlarda,
Yorgun bedenimi, bulursun anne! ..

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER



SAYFA:7/61-70


61-YILDIZLAR İSTEDİ- HAYRİ ÜNAL

Büyüdü, sevdiğin dünkü bebekler,
Gel artık canıma yetiyor anne.
Çocukken verdiğin taze çiçekler,
Gözümün önünde tütüyor anne...

Hasretinle alev alev yanarken,
Uzakları mesken mi tuttun anne? .
Herkes anne diye gülüp oynarken,
Beni boynu bükük, unuttun anne...

O tatlı gülüşün hayallerimden,
Gitmiyor ne yapsam gitmiyor anne.
Karanlıkta kaldım iki elimden,
Sen tutmazsan kimse; tutmuyor anne! ..

Bağrına basardın her gördüğün an,
Gülerdin yüzüme baktıkça anne.
Seni unutamam bir lahza inan,
Bu gözden bu yaşlar aktıkça anne...

Her sabah bekledim her akşam seni,
Ufka haber saldım, gel dedim anne.
Bana bıraktığın veda buseni,
Yıldızlar istedi, vermedim anne..



ANNEM VE AKŞAM - HİLMİ YAVUZ

bir kapı açıldı, ansızın, baktık:
akşam!.. kimse benzemez oldu kendine;
kim bilir ne kadar hüzünlü artık,
bir odadan ötekine geçmek bile...

sen neysen o kadarsın, ey akşam!
annem içini çekiyor kimi ansa;
ürkü!.. biri ansızın bir gül koparsa;
şimdi uzak olandır neye ulaşsam...

ah, akşamdan bile ürküyor çocuk;
her yer alacakaranlık gurbet;
soldu annem, solarken goblen ve tülbent;
ve akşamın ucuna doğru yolculuk...

bir türkü söylendi, neyin tadı var?
akşam bile bitti, kalmadı çünkü...
çekildik, bir başına kaldı o türkü;
kapılar arkamızdan kapanmadılar.



ANNE - İBRAHİM SADRİ

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürek yarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim

Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim
Hep senin için bulutları isterdim
Ellerimi açtırıp dua ettirirken
O küçük evimizde sokulurken göğsüne her gece
Hani her gece sorduğumda
Anne babam nerde
Nerde kuşların dilinden anlayan adam
Ve menekşelerle konuşan adam
Nerde anne
Ve sen bastırıp bağrının kızılca kıyametine acını
Gelecek oğul, sen uyu şimdi
Baban gelecek bir yağmur gibi yağmurla
Rahmete boğacak yoksulluğumuzu derken
Ben uyur, düşümde
Senin için bir ev görürdüm gökyüzünde
Sen, babam, ben ve melekler
Ve melekler anne
Anne melekler
Önce babam sonra onlar terk ettiler gecelerimizi
Ben de çekip gittiğimde
Yani oğulcuğun yani yürek yarın
İçinden geçen şarkın gittiğinde
Sen nasıl yaşadın anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Vakit yok artık
İstersen kalayım böylece
Ama bir kere öpseydim elinden
Ama bir kere sürseydim gözlerimi gözlerine yeniden
Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana son gelişim

Üzülme, kapanıyor diye gözlerim
İşte gidiyorum vakit doldu
İşte kapanıyor gözlerim kapının önünde
Öğrettiğin gibi ellerimi kaldırıp gökyüzüne
Ve eğip başımı önüme dua ediyorum
Üzülme anne, vakit doldu
İşte şimdi bir oğlun oldu
Bir oğlun oldu anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım



ANNELER - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
-Tenimde bir yara işler gibisin.
Titrerim, rüzgârlar keder vermesin.

Anneler beşikten der çocuğuna:
-Acını görmesin gözüm âlemde.
Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümitleri yel alır gider.
-Tomurcuk açılır, sel alır gider.
Anneler büyütür, el alır gider.




65-SİPERDEN MEKTUP - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Allah’a dua et, düşman tırpanı
Devlet ağacını yolmasın anne;
Altında dökülsün oğlunun kanı
Bayrağın gül rengi solmasın anne

Köyden biri geldi taburumuza,
Meğer söz kesilmiş muhtarın kıza,
Gece niyet tutup baktım yıldıza,
Artık söyle o is olmasın, anne!

Düşünme bos gelse posta tatarı,
Siperden akın var yarın dışarı;
Kadere râzı ol, uzun yolları,
Bekleyen gözlerin dolmasın anne!



AYRILIKLAR İÇİN İYİ BİR ANNE - KEMAL SAYAR

ben bir ceninken
babam askerde lavanta çiçeği
koklarken, yine arıyordum
ayrılıklar için iyi bir anne

leyli meccaniyken ben, gizliden
gizliye şiir okurken, birden
öksürdüğü olurdu babamın
rüyaların tuhaf yüksekliği içinden.
şimdi ne iyi olurdu derdim ben
ayrılıklar için iyi bir anne


kaptan-ı derya iken ben, usulca
gemime binip evden kaçarken
yolda meleklere rastladığım olurdu
ve ben el sallardım onlara
rüyaların yüksekliği içinden
geçtiğim her kayalıkta sorardım:
buraya kanatlarıyla gelmiş birisi var mı,
ayrılıklar için iyi bir anne?

bir cihangirken ben, kitaplar
arasında ıslıkla yürürken
şiirin okları sinemi parçalardı
ama en çok sevince kanardım ben
isterdim başucumda hep olsun
ayrılıklar için iyi bir anne.



İZMİR YOLLARINDAN SON MEKTUP - KEMALETTİN KAMU

Belki şimdi sana son
Sözlerimi yazmadan
Gözlerim kapanacak.
Belki var daha beş, on
Dakikalık bir zaman
Anne için yanacak
Mektubum okunurken.
Lâkin ölümün eli
Alnıma dokunurken,
Beliren bir emeli
Çek görme bana sakın,
Ben Tanrıya en yakın
Bir yola sapıyorum,
Milletimin uğrunda
Türbemi yapıyorum.
Düşündüm huzurunda
Ebedi bir akşamın,
Düşündüm ki babamın
Dizi dibinde geçen
Yirmi iki seneden
Elimizde kalan ne
Sorarım sana anne
Mademki gün gelecek
Herkes aynı meleğin
Önünde eğilecek
Niçin o güne değin
Çan sesleri duyayım
Bu gün de bir yarın da,
Bırakın uyuyayım
İzmir kapılarında!
Anne elveda artık,
Şu iki, üç asırlık
Gecenin gündüzünü
Görmeden gidiyorum
Ne beis var diyorum,
O günün seherinde
Senin ince yüzünü
Görüyor gibiyim ya.
Ey genç gecelerinde
Beşiğimi bekleyen!
Ediyorum emanet
Seni Anadolu’ya!
Sütünden emeğinden
Ne verdinse helâl et.
Söyle Hacer'e o da
Hakkını helâl etsin,
Gönülcüğü dilerse
Başkalarına gitsin...
Ben ermeden murada
Ecel kırdı kolumu;
Artık beyhude yere
Beklemesin yolumu.
O ne anne, o güzel
Gözlerinden akan ne?
Geri dönemem diye
Ağlıyor musun anne?..



İZMİR'E TAHASSÜR - KEMALETTİN KAMU

Anne deniz nerde yalımız nerde?
Hani “gideceğiz yakında” derde
Beni uyuturdun dizinde anne
Geçende ablamda öyle diyordu.
Bu bahar İzmir'e girmezse ordu,
Kanmam sözünüze sizin de anne

Yeşil bir bahara büründü dağlar
Bülbüllü bahçeler, üzümlü bağlar,
Kimlerin işine yarıyor anne!
0 bağlar nerede, bahçeler nerde?
Her akşam güneşin battığı yerde
Gözlerim İzmir'i arıyor anne

Şimdi bir kuş olsam, kanadım olsa,
İzmir'e giden yol, eğer bu yolsa
Bir başıma bile giderim, anne!
Bir çetin bilmece sorsam paşadan,
Söylemem memleket bağışlamadan,
Mutlaka İzmir'i isterim anne



BENİ ANNEME GÖTÜRÜN - AHMET SELÇUK İLKAN

Dudaklarımda yaşayamadığım
Çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!

Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım
Annemin ellerini arıyor avuçlarım

Beni anneme götürün
Beni anneme götürün
Ağlamak istiyorum dizlerinde
Beni anneme götürün
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün

Vazgeçtim bütün saltanatından,
Sevdalarından köhne dünyanın

Ne dostta vefa
Ne aşkta huzur
Her gün bir kahpelik
Kalbimden vurur!

Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda
Önümde dağ gibi bir yalnızlık
İçimde yıllanmış yorgunluklar
Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım
Çayımın ilk yudumunda o
Sigaramın son nefesinde o
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün!



70-ANNELER OĞULLARINI AFFETMEZ - KÜÇÜK İSKENDER

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum
Annemin mezar taşındaki imla hataları kadar sarhoş
Annemin vasiyetindeki,
'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

Bazı eski romanlar
'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,
ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,
senin oyuncaklarını kırarak başladım.
Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.
Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...
Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!

Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak
Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı.
Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin,
uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda
bir kalp bulmak
bir kalbe çevrilmeyecek bir teklif sunmak
okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı!

Ah, nasıl unuturum,
Ah ben nasıl unuturum ki
annem lohusayken karnına bir gül koymuştu!
Gül bu
durur mu hiç yerinde
annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu!
Benim çıktığım rahim, cehennem
gülün oyduğu rahim, cennet!
Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında
babamın spermlerinin yazdığı metinler
kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri,
ölü kardeşlerim
doğmamış kardeşlerim
doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim, cin kardeşlerim
hepsi,
ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu!
Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı!
Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! ,
Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon
siyah çoraplar ve siyah botlar
simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme!
Sana geldim yas tutar gibi
Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi
Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana
'Beni hiç gömme, ben hep burda kalayım'
'Bu evde çürüyeyim seni ıhlamur kokan yatağında'
'bu evde dökülsün etlerim
yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali'
Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından
sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca
'Affet beni anne' dedim
'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından! '

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA:8/71-80

71-ANNEME MEKTUP - MEHMET ATİLLA MARAŞ

Ah anam, bu yabanda hoyrat rüzgârlar esti,
Güler yüzlü, medeni (!) haramiler yol kesti,
Can verirdik uğrunda sevdamız mukaddesti,
Bağından koparılan güllerime ağladım...

Korkularım büyüyor peşime sal gölgeni,
Hüzün yoldaşım oldu, terk etti umut beni,
Ne olur dualarla yine sen avut beni,
Benden uzağa giden yollarıma ağladım...

Yapayalnız ölürsün hasta olsan kime ne?
Komşular duvarları aşıp gelemez anne,
Nice insanımızın ateş düştü kalbine,
Dört bir yana savrulan küllerime ağladım...

Burada akla ziyan öyküler yaşanıyor,
Geceler kahrolmakta, şafaklar utanıyor,
Perdeler yırtıldıkça sokaklar utanıyor,
Döndüm kendi içimde hallerime ağladım...

Neler yitirdik neler, varamadık farkına
Temeline harç olduk, ter akıttık arkına,
Zamanla boğuşarak dönsün diye çarkına,
Kaptırdığım elime, kollarıma ağladım...

Güzel anam, ezandan mahrum olmak ne demek?
Hasret zindanlarında mahkûm olmak ne demek?
Diyar diyar gezdirdi bizi bir dilim ekmek...
Başını alıp giden yıllarıma ağladım...


 
ANEY - MEHMET ATİLLA MARAŞ

Bu akşam aklıma yine sen geldin
Dersi bıraktım, çalışamadım
Saat bire geliyordu Aney
Yatamadım, uyku gözüme girmedi.
Sen bu saatlerde eskiden
Benim beşiğimi sallardın
Uykunu harap ederdin benim için
Ağladığım zaman
Sancılandığım zaman
Kalkardın süt verirdin
Nane kaynatırdın.

Aney
Canım Aney kurban Aney

Hayalin önümde şimdi bir anıt gibi durur
Sen şimdi leğenin başına oturmuş
Hamur yoğuruyorsun
Yarın ekmek yapacaksın akşama kadar
Gözlerin tezek dumanından yaşaracak
Alnında ter bulgur bulgur kabaracak
Sıcak bazlamalar yapacaksın
Ben orda yokum ağlayacaksın...

Ağlama Aney ağlama
Gündür bu nasılsa geçer

İnsan insana tez kavuşur.
Ben sizi hiç unutmadım
Hiç unutmayacağım
Ben okuyorum Aney okuyorum
Mühendis olacağım
Sana yeni 'ayzeler' alacağım

Dedim ya okuyorum
Mühendis olacağım
Mektubunda diyorsun ki
Bu gece çig köfte yaptık
Lokmalar boğazımdan geçmedi
Her sofraya oturuşumuzda
Senin yokluğun belli oluyor...

Biliyorum Aney biliyorum

Senin kalbin ipek gibidir.
İncedir, yufkadır
Benim yokluğuma dayanamazsın
'Özledim' diyorsun benim için
Ben de özledim seni ley
Babamı da, bacımı da kardaşlarımı da
Karayazılı memleketimi de

Hepinizi özledim
Özledim ama gel gör ki kader bu
Elvermiyor ne yapacaksın...

Rizvaniye’de sela şimdi
Sisleri perde perde dağıtan bir ses
Sonsuzda Allah'a ulaşan bir ses
Bir ezan sesiyle uyanır insanlar yorgun geceden
Uyanır herkes.

Köyden şehire saman taşıyan
Deve kervanları gelir bu saatlerde
Çıngırak sesleri
Geceyle gündüzü birleştirir
Sabah olur
Babam erkenden işe gider...

Aney
Evimiz yine o yokuşta mı?
Dar sokaklar, taş duvarlar arkasında mı?
Eskisi gibi yıkık dökük mü yine?

Ah Aney ah

İnan unuttum evimizin şeklini
O ev denen köstebek yuvalarını
Kerpiç damları, kuyu suyunu
Sıra gecelerini,
Bağ yatılarını
Yağmur dualarının anılarını yitirdim

Hele sen buraya bir gel de gör
Sonsuza uzayan gökdelenleri
Sıra sıra taksileri
Geceleri renk renk ışıkları
Denizde vapurları, balıkçıları
Kızları, erkekleri
İnsan selini...

Ama benim hiç birinde gözüm yok
Ne kızlarında ne taksilerinde
Ne de gökdelenlerinde
Benim aklım sizde ve memleketimde

Ben okuyorum Aney okuyacağım.
Göreceksin bak mühendis olacağım...

Bizim orda 'Ezo gelin' türkü türkü uzanır
Düğünlerde davullar vurulur
Zılgıtlar çalınır
Lorke, Delilo oynanır.
Böylesine gitar denen çalgıyla
Sabahlara kadar ye ye ye diye bağırmazlar.

Değil mi Aney

Hani yaz geldi mi?
Evimizin o küçük penceresine
Bir çift 'yusufututan' kuşu konar ya
Hani asmamız üzüm tutar, sumaklar sakızlanır
İnsanlar çalışır harıl harıl kış için
Güneş yandırır o kavuruk yüzlerini
Hani senin elinde 'sitil' suyu gidersin
İşte o zaman geleceğim
Bekle beni.

Ah Aney ah
Daha neler neler var sana yazamadığım
Mektubumu burada bitirirken
Beni büyüten ellerinden
Binlerce kerre öperim.



AY ANAM – NURULLAH GENÇ

İçimi sardığında her dikenli kördüğüm
Kimdi, ilk baktığımda aynalarda gördüğüm
Kimdi bahçemde mahrem çiçeklerle büyüyen
Gecelerimde durup gündüzümde yürüyen
Gözleri toprağımda gül kokulu bir nehir
Bakışları güneşi arayan pervanedir
Ey ışığı ruhumda filizlenen ay Anam
Kendi karanlığımda kaybolmuşum vay anam

Yolcuysam, yollarımda gülücüğün saklıdır
Çehrene ram olanlar Karanî dudaklıdır
Mecnun yüzlü bir vaha, avuçlarında çile
Gölgende taşıyorsun beni rüyada bile
Bir bak yurduma, nasıl devrilmiş yere dağlar
Her köşede bir masal, eski bir ninni ağlar
Feryadımı kanayan bulutlardan duy Anam
İhanet kurşunuyla vurulmuşum vay anam

Unutsam da ıstırap denizlerinde seni
Her an dualarınla kuşatıyorsun beni
Bazen damarlarıma dokunuyor martılar
Bazen kafatasımla oynuyor karartılar
Boynumu bükenlerin dergâhına varmışım
Cellâdıma bin yılın baharını vermişim
Sadak boş; ok kırılmış; parçalanmış yay, Anam
Şahmerana küsmüşüm, darılmışım vay anam

O bembeyaz örtünün her mevsim burçlarında
En derin fırtınalar gizlidir saçlarında
Hangi serseri baksa hicabına ansızın
Binlerce şimşek olur taşlara vuran sızın
Senin yitik yılların ömrümün mehtabıdır
Bir uzan da, üstüme çöken dağları kaldır
Bebeğini yeniden beşiğine koy Anam
Dört yanımdan devlerle sarılmışım vay anam

Diyarında şakayık bulduğumuz günleri
Hatıralara gömüp çoğaltmışız kinleri
Her birimiz uzakta yaralı gezginleriz
Doruklara bakarken kuyuları dinleriz
Elimizden tutanın gönlü siyah, kalbi loş
Kapımızı kıranlar penceremizde sarhoş
Yeniden o cihangir elbiseni giy Anam
Zehirli çeşmelerde durulmuşum vay anam

Ayrılıklar çekse de ayağımdan, tutarsın
Şefkatinle büyüyen çiğdemlere katarsın
Her damlası hüzündür alnımdan sızan terin
Biliyorum; silecek o cefakâr ellerin
Kıtalar ötesinden gelse de bahtıma güz
Ne yetim kalacağım yüreğinde, ne öksüz
Beni artık dirilen bir şehzade say Anam
Sanma ki tükenmişim, yorulmuşum vay anam



ANASINA-NURULLAH GENÇ

üşüttün mü kundağını yayarken
incittin mi beşiğine koyarken
emzirmeyip ağlattın mı anası
sen yanmazsan gülüme kim yanası
adımları çaresizlik kokmasın
eller ona nazar edip bakmasın
odasını çiçeklerle donandır
canımdan çok sevdiğime inandır
ağacının dallarından meyve sun
oyasında bütün renkler bulunsun
hasretimi duvarında görmeli
kıracaksa, kalbimi o kırmalı
gecesine kandil yaptım katreyi
Fatih'in gül kokladığı portreyi
Hayreti'den müstezadlar okusun
gergefinde hicranımı dokusun
uyut onu kuştüyü döşeklerde
beklemesin tılsımlı eşiklerde
yüreğinden inciler sun anası
sen sunmazsam gülüme kim sunası
dünya bitse avucunda dirhem ol
benim için yarasında merhem ol
yatağında sultan gibi uyusun
uyusun da gonca gonca büyüsün
sabahleyin kuşlar ötsün başında
gülüm henüz bir gelincik yaşında
yakıldı mı saçlarının kınası
takıldı mı kurdelası, anası
unutma ki sen gülüme aynasın
gülümsesin, bebeklerle oynasın
ceylan eti, kuş sütü sofrasında
kaf dağının balı olsun tasında
kirpikleri ıslanmasın anası
sen yanmazsan, gülüme kim yanası?



75-ŞAFAK TÜRKÜSÜ-NEVZAT ÇELİK

1
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice

2
Bugün görüş günü
Günlerden salı
Islak
Sarı bir yağmur
Ülkemin neresine bakarsa ay
Orada yitik bir anne ağlıyor
Sen aralıyorsun yağmuru
Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini
Sonra bir umut koşuyorsun
Yüreğin avcunda
ısırırken
çırpıntı gözlerini
ah verebilseydim keşke
yüreği avcunda koşan
her bir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
koşma anne
birdenbire batacak olan
düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
oysa benim için gece
ışık hızıyla koşan
kısa ve soğuk bir zamandır
bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
uykusuz
yorgun
ve korkak

3
sanırım baytardı
yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
boşver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
korkak kahraman gecelerimi
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine
usulca açılıverdi
yanağımda tomurcuk
pir sultan'ı düşün anne
şeyh bedrettin'i
börklüce'yi
torlak kemal'i düşün anne
hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın
deniz'i düşün anne
her mayıs şafağında uzun
uzun döverken darağaçlarını
ve o şafaktan doğma
onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansın

4
sıcak omuzlar değerken omzuma
buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
bayraklar ve türkülerle
kopunca memelerinden o mükemmel yaşama

kurşunlar sıktılar alnıma
açık alanlarda ağır
kartalların konup kalktığı
yalçın kayalardan biriydim
ölüp dirildim yeniden
güneşli güneşsiz akşamlarda

mutlu yarınlar adına
özgürlük adına ekmek adına
üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
dirilip dönmesin diye hiroşimalar
tahtadan atların boynuna çıplak
ölümlerle yatmasın diye çocuklar
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
kardeşlik adına
havadaki kuş denizdeki balık adına
yürüdüm yıllar boyu

dönüp bakmadım arkama
ıraktı gözlerim çok ırak
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer
5
tören adımlarıyla ölmek
ne garip şey anne
kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum
bütün gözler üstümde

sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun
masa üstünde üşüyen bir sigara
yanında küçücük bir cam bardak
içinde rengi bu gecenin
cılız titrek bir kibrit
kâğıt kalem
sandalye
geride flu
yağlı
büküm büküm bir ip
ve çingene kuralına uygun
değişmez dekoru mudur
idam mahkûmunun

6
kırılacak cammışım gibi davranıyorlar
yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün
oysa birazdan boynumu kıracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün

ben ölümü asıl az ötede titreyen
çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladım ki küllenen sigaradır
soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm

yani benim güzel annem
alacaşafağında ülkemin
yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde
kendi buruk kanımı içtim

7
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken darağacına

8
geride
masa üstünde boynu bükük kaldı kâğıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda

usul adımlarla yürüdüm ömrümü
karşımda kurum kurumlaşan darağacı
(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan
ökse de olsa dört bir yanı)
birdenbire acıdı boynum
gelecekler var birbiri ardınca genç
yakışıklı

ne olur işçi kadınım
az yumuşak dik
şu kefenin yakasını

9
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
çiçekleri kokmak ırmakları akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
subaşlarında aylak sektirmek kavalımı
sonra bir çocuğun afacan bacaklarında
anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim
o güzel günleri görenler arasında
bir soluk ben de yaşamak isterdim
bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
öperken siya-u jakond'u tebessümünden
işte o an saçlarından yakalamak dolunayı
bir de yirmibeş kilometreden görebilmek
nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı

ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların ellerine
sonra
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi
vurulmak isterdim bir kıza

10
künyemi okudular
suçumuz malum
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok
koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar çocuklar koşun
sabah üstüme
üstüme geliyor
yanlış mı duydum yoksa
erkenci bir horoz mu ötüyor
keskin bir acı bilenmiş
gitgide yaklaşıyor sonum
iri sözlerim yoktu söyleyecek
usulca baktım yüzlerine
bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
göçtü ayaklarının dibine
korkutamadılar beni anne
avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran
darağacı
bir zaman rüzgârda
saçını tarayan telli kavak değil mi
boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız
sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi
söyle anne
o çingene
bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan
bağıra çağıra geçen bohçacı kadını
sevmedi mi çılgınca

11
kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda
işkenceler zindanlar hücreler
savunmak yok mutlu tok bir yaşamı
açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren
mideme karşı
kısacası
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek umut etmek özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
ceplerimde el yerine balyoz taşırken
korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini
ve yüreğimin ırmakları taştı
taşacakken
ölmek ne garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben yaprak derim çiçek derim
çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de
oğlunu yitirmek kim bilir
ne garip şey anne

12
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
kırıldıysa düş evinin kapısı
bütün kırık kapıların çağrılışıyım
kızların yanaklarında çukurlaşan
biten başlayan aşkların ortasındayım
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan
her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim kavga benim aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıkagelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
öylece kalkar uykudan şalterler
dişleyip tükürmeden sigaralarını
türkü tadında giyinirken işçiler
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
başlarını koymak için yorgun dizine
sen hazır tut dizini anne
o mükemmel güne



ANNEMLE HASBİHAL - ORHAN SEYFİ ORHON

Anne, zannetme ki günler geçti de
Değişti evvelki hissim gitgide!
Bir hırçın çocuğum, değişmez huyum;
Seneler geçse de ben yine buyum!
Senden umuyorum teselli yine!
Bugün şefkatine, muhabbetine
Zanneder misin ki yok ihtiyacım?
Belki eskisinden daha muhtacım!
Dünyanın tükenmez kederlerinden
Kalbim kırılsa da böyle derinden,
Hayatım büsbütün ye'se kapılmaz.
Teselli bulurum içimde biraz
O derin sevgini hatırlarım da!
Her gece hıçkıran dudaklarımda
Hasretle anılan senin adın var.
Anne, hayatımda bir tek kadın var.
Beni aldatmadı, sevdi daima!
Gittikçe ruhumu saran bu humma
Başka sevgilerden yadigâr, anne!
Sevmeyen sevenden bahtiyar, anne!

Sorma ki başımdan çok şey geçti mi?
Ah... eğer anlatsam sergüzeştimi!
Nasıl terk edildim, nasıl atıldım;
Anne aldatıldım, ah aldatıldım,
Belki her zamandan fazla severken.
Bir lahza bahtiyar olayım derken,
Bilmezsin kaç gece böyle ağladım!
Şimdi tecrübem var, artık anladım:
Aşk, o bir masalmış, yalanmış meğer!
Seven bir kalp için sığınılacak yer
Yalnız o kucakmış, yalnız o dizmiş...
İnsanlar ne kadar merhametsizmiş.



BİR ANNEYİ YİTİRİŞ - ÖMER ERDEM
Cevdet Karal’a

‘Oğul
Erkek ve eskisin
Suların zarı gerilmeden yosunlarda
Zamansız bir çağrı gibi bekledim seni
Sonra…
Sana indin ağır
Taşların ve camların terlemesinde

Vınlayan bir yokluk olmasın adın.
Gözlerimi gönderdim aşkın ağzında çözülme diye
Oğul bir kelimedir dünya
Çalkalanır özsuyunda nabzı toprağın
Sen erkek ve eskisin
Unutma!’

bu ses derimden mi sızıyor şehre
tartılan eksik ekmeklerden mi duyuyorum
sabah tıraşlarında ayna buğularının ardında
bağladığım ayakkabılar değil ellerim
anne ben erkek ve eksik miyim

çoğaldık pencerelerimiz var yağmurdan
portakalı cazibemiz soyuyor dalında kışın
beraberiz suda haberliyiz olanlardan
çocuklarımızla parklarda yürüyoruz
inanıyoruz eskidiğine elmaların da

‘Oğul
Kasıklarımda sarmaladım seni alnımda ay
Aşerdim ve düştüm diline yazın
Yol gözledim kumaş biçtim
Gecenin atına binerek geldi adın
Beni dilinle şaşkınlık diye sakla
Oğul bir ateştir dünya’

bu ses saatimden mi düşüyor şehre
perdelerin hışırtısı mı örten beni
öyle ince kesiliyor ki lifleri iplerin
su içsem dolanıyor bana
gün bir ip çektikçe çoğalıyor

burada soğan kabuğuna mı inanalım
gömlekliyiz ve anlıyoruz ya renginden arabaların
yol kimin çocuğuna bakıyor böyle
vitaminler ve resimli bir üveylik
sızıyor dansından kızların
şimdi beraberiz suda
bakıyoruz birbirimize singin
çünki
inanıyoruz artık eskidiğine merhametin


‘Oğul bir dişidir dünya’
leeli
yeni doğmuş bebeğin dudağında
annemi “yitirdim”…
“oğul” bir kelimeymiş bu dünya

 

ANAMI SEYREDERDİM SECCADESİNDE - SADETTİN KAPLAN

Her seher anamı seyrederdim seccadesinde
Akça bir aydınlık süzülürken tepelerden
Ilık bir meltem dolardı odama
Bakardım seccadesinin üstünde anam
Uçan bir halıya diz çökmüş melek gibi

Alnı ak tülbendi ak
Alacakaranlıkta iki eli iki yaprak
Ya da iki kelebek gibi
Bir inleme uçuklarken dudaklarında
Giderek ağarırdı alnında şafak
Sessiz bir hıçkırık uçuverirdi ansızın
Kuş gibi çırpınan yüreciğinde
Çırpınan dilek gibi

Titrerdi parmakları titreyen aydınlıkta
Aydınlanırdı yüzü birden dolunay gibi
Duyamazdım sözlerini
Arada bir eliyle silerdi gözlerini
O gözler ki kirpiğinde yağmurlar dinlenirdi
O eller ki beyaz bir güvercinin
Kanatlarından düşmüş birer telek gibi


Ayaza kesen kış sabahlarında
Pencere camlarında donarken buz nakışları
Selam verirken benden yana
Üzerime örtülürdü sımsıcak bakışları
O titrerken incecik hırkasının altında
Ben onun şefkatini giyinirdim eynime
Sevgi sıcaklığında kadife yelek gibi

Her seher anamı seyrederdim seccadesinde
Ebedi giyinmiş ezeldi anam
Küçücük bir bedende dualar kadar büyük
Kabul olmuş dilekler kadar güzeldi anam



ANNE - HASAN AKÇAY

-Savaş görmüş çocukların dilinden
söylenmiştir bu şiir-

Bu sesler hangi çağdan taşınır
Hangi vadilerde kaybolur anne?
Toz bulutları inmez mi yere
Kulaklarım mı sağır
Onlar mı dilsiz anne?

Hep ölüm mü konuşur
Kan mı konuşur dünyamda benim
Bizden uzakta
Bizi bilen
İnsanlar var mı anne?

Çiçekler hangi sağda açar
Çocuklar hangi bahçede şimdi?
Onların sokaklarında aynı
Korkular mı vardır?
Yürekleri sığmaz mı yollara
Mevsimleri bahar mı, eylül mü?

Anne bırakma ellerimi
Korkuyorum!
Köşe başlarında namlular
Kan görüyorum…

Anne, kimsemiz yok mu bizim
Uzaklarda nasıl yaşar çocuklar?

Hangi bahçelerde açar
Düşlerimde soldurduğum çiçekler?

Anne, bırakma beni
Korkuyorum!
Babam bir daha gelmeyecek
Ona çiçek getireceğim
Mezarını bilmiyorum

Anne, bu zindanın adı ne
Boğuluyorum



80-ANNEM - YAHYA AKENGİN

Dalgın gülüşlü bir kilim nakışında
Bir dilim zamanı saklamış annem
Güler çocukluğum sılaya varışımda.

Salkım söğüt aralığından sızan ışıklar
Derlemiş bohçasına gül kokulu,
Tespihinde döner hayatın sırrı,
Yoldadır gözleri hep sitem dolu.

Gül açmış yazması
Barışmış yüreğinde sabırla özlem
Önce cümleye sonra bize duası
Bir gurbet dönüşü içilen çayda
Bin yıllık huzuru demlemiş annem.
 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER



 
SAYFA:9/81-90

81-KAÇAK ve ANNE - YUSUF HAYALOĞLU

Uçtum ateş üstüne
Dağlansın diye sızım
Sorma halim ne olur
Yoruldum anlamsızım

Yağmur doldu içime
Acım sigarasızım
Uyuyor musun anne
Ben geldim vefasızım

Suç oldu suçüstüne
Her şarkım her yazım
Vuruştum türkülerle
Kanla beslendi sazım

Bir rüzgârın önünde
Kaçağım kuralsızım
Duyuyor musun anne
Yalnızım çok yalnızım

Ah dağılsam dizine
Uyusam doymaksızım
Sabah olmasa gece
Kaçmaktan dermansızım

Sür beni gül yüzüne
Ki sende kalsın sızım
Ağlıyor musun anne
Gidiyor hayırsızım.


ANNEM -HER SABAH TANDIR YAKARDI - ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ

Annem sabahları erken kalkardı
Onun her anına akardı tandır.
Akşam olur işin gelmezdi ardı
Annemin canını sıkardı tandır

Tandırın üstüne kor sacayağı
Debbe’de çorbanın olmazdı yağı
Şu kartol gatısı hayatın bağı
Dibine alınca kokardı tandır.

Hamurlar “kutlanır” yana dizilir
Rafata üstünde hayli ezilir
Lavaşlar sırayla şurta süzülür
Köze düşünce de yakardı tandır.

Yılda bir şurtunda kebap pişerdi
Yayılır kokusu göğe düşerdi
Tezek bozarınca külü deşerdi
O zaman çileden çıkardı tandır.

İskemle kânına mitil atardı
Altında keyfimin gelmezdi ardı
Küylenin başında kedi yatardı
Yanıma iğneler sokardı tandır.

Fiske ışığında çeşnili lorla
Haşlanmış patates sevilir zorla
Lahana turşusu giderdi gırla
Yan gelip yatandan bıkardı tandır.

Beyhude öğrendim sağı solumu
Başında geçirdim yirmi yılımı
Kollarını açmış bekler yolumu
Her kuşluk gözüne bakardı tandır.


ANNELER GÜNÜYMÜŞ - AHMET OKTAY
 
Pancurları dövdü tüm gece yağmur,
şafakla açtım: dupduruydu gök.
Çektim içime güllerin kokusunu,
çoktan kesilmişti karşı koruluk,
yine de bekledim bülbül sesini.

Kim bildi ki sözlerin imlemini?
Gözaltında olduğumuz koğuşta,
Son firarda da enselenen Mansur
şöyle demişti sıtma nöbetinde:
'nerde benim eski nefti kaputum? '

Unutmam, Haziran'dan gün almıştık,
ürkmüştüm güllerin cuntasından:
sözleşmiştim okuldaşım Mehmet'le;
sancır yüreğim hala, tutuklanmış
bana 'Cemiyetin Asılları'nı
verdikten az sonra Gençlik Parkı'nda.

Bugün 'Anneler Günü'ymüş. Yıl olmuş
şuramda pıhtılaşan yara. Bir gül
aldım, zifiri çingene kızından;
savurdum komşu köşkün terk edilmiş
bahçesine. 'Yeşert' dedim her yeri...



OĞULLARI ÖLEN ANALARA TÜRKÜ - PABLO NERUDA

Onlar ölmediler yok,
Ateş fitiller gibi:
Dimdik ayakta,
Barut ortasındalar!

Karıştı, bakır tenli
Çayır  çimene,
Karıştı,
O canım hayalleri:
Zırhlı bir rüzgâr,
Perdesi gibi;
Bir set gibi:
Kızgın çehreli,
Göğüs gibi:
Göğün görünmez göğsü gibi!

Analar, onlar ayakta
Buğday içindeler, onlar,
Yücelerden yüce dururlar:
Dünyayı doruktan seyreden,
Bir öğle güneşi gibi.
Bir çan darbeleri gibi,
Onlar.
Ölmüş gövdeler arasında,
Zaferi çekiçleyen bir ses gibi
Onlar,
Kara bir ses gibi.
Ey canevinden vurulmuş,
Toz duman olmuş bacılar!
İnanın oğullarınıza.
Kök oldu onlar,
Sade kök:
Kan suratlı,
Taşlar altında.
Karışmadı toprağa,
Dağılmış kemikçikleri.
Ağızları ısırır hala,
Kuru barutu;
Ve demir bir okyanus gibi,
Titreşirler hala.
Ben ölmedim der,
Yumrukları;
Yukarı kalkık yumrukları,
Daha.

Bunca yere düşmüşlerden,
Yenilmez bir hayat doğar:
Bir tek beden olur,
Analar, bayraklar, çocuklar,
Hayat gibi canlı tek bir beden;
Bir yüz bekler karanlıkları,
Ölü gözleriyle,
Kılıcı dopdolu,
Dünya ümitlerinden.

Dursun,

Dursun yas esvaplarınız.
Yığın derleyin,
Gözyaşlarınızı;
Bir metal oluncaya kadar:
Bununla vuracağız,
Gündüz gece;
Bununla çiğneyeceğiz,
Gündüz gece;
Bununla tüküreceğiz
Gündüz gece
Kin kapılarını,
Kırıncaya kadar.

Oğullarınızı bilirdim,
Unutmadım acılarınızı.
Ölümleriyle nasıl kıvandıysam,
Hayatlarıyla da öyleyimdir.
Onların gülüşleridir:
Karanlık atölyeleri ışıtan.
Her gün metroda, yanıbaşımda:
Onların ayak sesleridir,
Çın çın.
Akdeniz portakallarında,
Güney ağları içinde;
Yapılarda,
Basımevi mürekkeplerinde;
Kalplerini tutuşur gördüm onların,
Güçle, yangınla.

Ben de sizler gibiyim, analar .
Benim kalbim de yas dolu, ölüm dolu.
Gülüşlerinizi öldüren kanla,
Serpilip gelişmiş;
Bir orman gibidir kalbim.
Günlerin kahredici yalnızlığı,
Uyanışın sisli öfkeleri
Girmiştir içine.

Susamış sırtlanları,
Bitip tükenmez ürmeleriyle
Afrika’dan gürleyen hayvan sesini;
Öfkeyi, iniltileri, hoşgörmeleri,
Bırakın, bir yana bırakın.
Ölümün ve tasanın
Çemberinden geçmiş analar,
Doğan ulu günün ortasına bakın:
Bu topraktan güler ölüleriniz.
Kalkık yumrukları titrer,
Buğdayın üstünde,
Bilesiniz.  



85-CANIM ANNEM – ARİF ASLAN

“sevgili anneme sağlığında yazdığım son şiirim oldu”
Kanatları yoktur ama
Her meleklik vardır onda
Hem sağımda hem solumda
Benim annem canım annem
Çağırsa hemen koşarım
Aşkıyla coşar taşarım
Dualarıyla yaşarım
Benim annem canım annem
Duruşun bir ulu çınar
Dallarında mutluluk var
Gözüm günlüm seni arar
Benim annem canım annem
İpek ipektir saçların
Ufuklar gibi kaşların
Akmasın hiç gözyaşların
Benim annem canım annem
Sığınırım kollarına
Rahmet yağar ellerine
Ruhum feda yollarına
Benim annem, canım annem…


 
ANNECİĞİM - RAKIM ÇALAPALA

Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin
Sen olmazsan yapamam ben!

Senden yakın kim var bana?
Kalbim, canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.

Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün…
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!



ANNE SEVGİSİ-İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Bir annenin iki yavrusu varmış
En küçüğü beş yaşında kadarmış

Bir gün anne küçüğünü severken
Çocuk demiş;
– Güzel anne, seni ben

Ne kadar çok sevdiğimi bilmezsin,
Belki beni sen o kadar sevmezsin

-Neden, oğlum?
-Çünkü, yavrun ikidir,

Senin gönlün iki aşk ile çarpar,
Benim yalnız bir sevgili annem var.



ANNE SEVGİSİ-ATİLA ÇAKIROĞLU

Sevgi, şevkat kaynağı
Her şeyimiz anneler,
Korurlar hepimizi
Bize kanat gererler.

Kendi yemez yedirir
Ekmeğini hep bize,
Anamızın ak sütü
Hayat verir hep bize.

Değişilmez sevgisi
Dünyaları verseler,
Hepsi birer melektir
Baş tacımız anneler.

Minnet ile anarız
Biz onların adını,
Ödeyemez hiç kimse
Anasının hakkını.



ANNE AYRILIĞI-ALİ SİNCER

Annem senden ayrı düştüm düşeli.
Hasretinle harap oldum neyleyim.
Kara bağrım ateşinle pişeli,
İçim dışım kebap oldu neyleyim.

Yakıyor içimi zalim hasret,
Beni mahvedecek bu ayrılık, dert.
Geleyim de kurtulayım nihayet,
Her gün sensiz geçen günü neyleyim.

Annem diye diye ben neler çektim,
Mektup gelir diye yollara baktım.
Her gün gözlerimin yaşını döktüm.
Ağlayarak geçen günü neyleyim.

Esen rüzgârdan kuştan sorarım,
Mecnun gibi gece gündüz yanarım.
Anne diye diye seni ararım,
İnleyerek geçen günü neyleyim.



90-ANNEM-VEFA ÇAĞAN

Sen olmasaydın annem;
Ne doğar, ne yaşardım
Senin şefkatinle ben
Büyümeyi başardım.

Üzerime titrersin,
Korursun kanadınla
Canıma can katarsın
Sen annelik adınla.

Sana neler borçludur,
Düşün bir evlât anne!
Kan veren can verensin
Ya benim verdiğim ne?

Sana candan sevgimi,
Saygımı sunacağım,
Bu gün tüm anneleri
Minnetle anacağım.




SAYFA:10/91-100


91-ANNE-RIFAT NECDET EVRİMER

Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem.
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi, doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi ışık var yolunda:
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü pırlanta öz:
Melek annem, güzel annem.

O gülerse çağlayanım,
O ağlarsa ağlayanım,
Ona gönül bağlayanım:
Melek annem, güzel annem.



ÖLÜMSÜZ SEVGİ-DERYA ALTINTREN

Anne
Gece karanlığında parlayan
kutup yıldızı gibidir.
Yol gösterir iyiye, güzele,
Rengarenk ışıklar saçan

Gökkuşağıdır, yükselir göklere,
Bir güneş gibi
Sıcak ve parlak
Sarar bedenimizi

O ölümsüz sevgisi…
Baharla gelen bir kelebektir.
Çiçek çiçek
Dağıtır kardeşliği sevgiyi…

Anne sevgisi
Anlatılmaz
Bitmeyen şiirdir, türküdür
Yaşar kalplerde

Dün vardı
Bugün de yarın da olacak.
Ölümsüzdür, ölümsüzdür bu sevgi
Çiçek çiçek aÇacak.




ANNELER GÜNÜ-HÜSEYİN KALABA

Anneciğim bugün sen dur
Ben bakayım sana nolur
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene
Canım kadar sevdiğim kim,
Benim canım anneciğim.


ANNELER

Çok sever çocuğunu
Bu dünyada anneler,
El üstü tutar bizi
Bu dünyada anneler…

Yavrusuna can verir,
Bebeğine kan verir,
Canı armağan verir
Bu dünyada anneler…

Anneleri hepimiz
Ta… yürekten severiz
Olur mu hiç sevgisiz
Bu dünyada anneler.



95-ANNEM-YILDIZ ATSIZ

Biricik anneciğim
Benim bir taneciğim,
Bil ki senin sevginle
Daha büyüyeceğim.

Hastayken koynundayım,
Şimdi de koynundayım
Kutlu olsun şu günün
İşte ben yanındayım.



ANNEM-VASFİ MAHİR KOCATÜRK

Su içtim kaynaklarından
Gölgelerinde uyudum.
Kuşların söylediği
Şen türkülerle büyüdüm…

Ninniyle salladın beni,
Şefkatle kolladın beni,
Sevgiyle bağladın beni,
Yurdum, yurdum güzel yurdum.



ANNECİĞİM-FAHRÜNNİSA ELMALI

Canımdan daha üstün.
Biricik anneciğim.
Sevginle dolar her gün,
Küçücük yüreciğim.

Kim adımı anarsa,
Kalbin çarpar derinden,
Bir tarafım kanarsa,
Yaş damlar gözlerinden.

Omuzumda taşısam,
«Bir şey yaptım,» diyemem.
İki ömür yaşasam,
Hakkını ödeyemem.



ANNEME VERDİĞİM SÖZ-FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Ben güzel olacağım
Taşıyacağım hep
Akan suların güzelliğini.

Ben iyi olacağım
Ellerim açılacak gece gündüz
Bir bitki iyiliğinde.

Ben doğru olacağım
Gökten düşen taş gibi
Doğru...



ÖLÜMDEN GÜZEL ANNEM- ŞİNASİ ÖZDENOĞLU

Annem bu gece yanımda, mezarında değil
Yatıyor yanımda, öylesine sımsıcak
Sevgilerin sevgisiyle dolu
Bense küçük bir bebek...

Ana ölümden de güzel, dirimden de
Ölü soğukluğunda eser yok yüzünde
Genç kızmış gibi saçları, eli kolu
O gözler donmuş ama
Ana sevgisiyle dopdolu.


100-MENİM ANAM - BAHTİYAR VAHABZADE

Savadsızdır,
Adını da yaza bilmir
Menim anam...
Ancag mene,
Say öğredip,    
Ay öğredip,   
İl öğredip;   
En vacibi:   
Dil öğredip    
Menim anam...   
Bu dil ile tanımışam   
Hem sâvinci,
Hem de gami...
Bu dil ile yaratmışam
Her şirimi,
Her nağmemi.
Yoh men hâcem,
Men yalanam,
Kitap-kitap sözlerimin
Müellifi: menim anam!..  



SAYFA:11/ 101-110

101-ANNEM ÖLDÜ MÜ? –BAHTİYAR VAHABZADE

Ne hız ellerini üzdün dünyadan
Balanı tek koyup nereye gittin?
Nasıl yok oluyormuş bir anda insan
Sanki bu dünyada hiç yok imişsin..

Güneş gurup etti... oda karardı...
Bir anda yok oldun sen hayal gibi.
Şimdi düşünürüm senden ne kaldı..
Gönlünde hatıran kara hal gibi...

Beni boya başa yetirdin anne
Bize borçlu bildik her zaman seni
Sen beni dünyaya getirdin anne
Bense yola saldım dünyadan seni...

Sen bana beşikte ninni çalmışsın
Bugün ninni çalsam sana ben de mi?
Senin şirin şirin ninnilerini
Sana gaytarayım cenazende mi?

'Uykun şirin olsun' diyerdin bana
'Uykun şirin olsun' deyim mi sana
Gerek ben basına dönüm dolanım,
Beni hayat için hep uyutanım,

Söyle ölümçün
Nasıl uyutayım seni ben bugün?

Bu nasıl dünyadır anlayamam ben,
Cilvesi cürbecür, rengi cürbecür
Dün öz nefesiyle seni işiden
Bugün buza dönüp, tasa dönüptür

Bu nasıl dünyadır...
İnsanoğlunun
Hayali göktedir kendi yerdedir...
Sağken omuzunda hayatın yükü
Ölende ceseti çiyinlerdedir...
Bu nice dünyadır bu nice dünya
Ölüm hakikat hayatı rüya
Derdimin gamımın ortagı sendin
Niye yüz çevirdin ya niye benden? ...
'Derdin bana gelsin' hani diyerdin
Niye dert ekledin derdime ya sen

Annem, kimse seni darıltmamıstır,
Ben seni
Ben seni darıltan kadar.
Şimdi kime açsam derdimi bir bir
Kim benim derdime yanar sen kadar?
Evin her yerinde görülür yerin
Gözüm ahtarcıdır anne ey anne
'Ninem' 'hani' diyor küçük azerin
Ne cevap verem ana ey ana
Bilmem bilmem bilmem bu ölüm nedir
Hayat var iken
Nefesin ey anam hala evdedir
Kendin yer altinda taşa dönmüşsün

Bugün yedin oldu...
Annem yedi gün,
Bizimle beraber ağlar odalar
Sana
Yalniz sana
Sana demek için
Gönlümde ne kadar bilsen sözüm var...

Annem ısmarlandın anne topraga
Bu ölüm sineme çekti dağ benim
Sen benim arkamda benzerdin dağa
Sanki de arkamdan uçtu dağ benim...

Ömrü başa vurdun altmış yaşında
Altmışın üstünde durup yaşında
Artık senin için durudgu zaman
Benim çün dolaşır
Gün olur akşam...
Vakit geçer sen benden uzaklaşirsin
Ben sana günbegün yakınlaşırım...

 

SANA GELDİM ANNE -YAŞAR BEÇENE

en akışkan zamanlarda
gücümdün kuvvetimdin
düştüğüm anlarda
yanımdaydın benimdin
bir eylül hüznü
ve bir öksüz çocuk gibi
soldu çiçekler
açmaz oldu menekşeler
anne
kanadı kırık uçmuyor
güvercinler
seni anlatmıyor
esen rüzgarlar
suları okşamaz oldu
yakamozlar
dökülür üstüme
yapraklar
çığlık çığlık
meçhul zamanlar
süzülür damlalar
hicran kervanı kalkar
kalbimden ötelere
dokunsam hayaline
kaybolacak hüzünler
esrik tebessümler
yankılanır mermerlerde
göçebe ruhumun ayak sesleri
savrulan gözyaşlarım yüreğimde
hatıralar devşirdim
eski zamanlardan
böldüm böldüm
çarptım sensizliğin duvarına
içimde ince bir sızı
her şeye rağmen
yüreğim kıpır kıpır
elimde bir demet karanfil
yine sana geldim
yine sana anne!

ANNEM -YAŞAR BEÇENE

Hasret var içimde.. annem uzakta
Ah geçmek bilmiyor suskun zamanlar
Gün düştü bak yine akşam olmakta
Annemi anlatır tüllenen anlar

Hazan var içimde.. annem, her yerde
Ürkek ceylan gibi meçhul hayaller
Yitik akşamlarla solgun günlerde
Annemi yudumlar ıssız sahiller

Hicran var içimde..annem, yakmakta
Şimdi bana kaldı hüzünlü dünler
Mavi sükûtuma sabır akmakta
Anne, günlerime değer sürgünler

Âlemler içimde.. annem içinde
Beni de bağlasa hayata bir şey
Bir yanım kalır hep neden niçinde
Anne bir su gibi akmıyor her şey.

 

104-ANNE - MUSTAFA ÖZÇELİK
Barışın sesi nasıldır anne
Ya sevdanın rengi
Sahi kimdi o
Al bir küheylana binip
Türkümüzü yükselten gökyüzüne

Çember peşinde koşan çocukluğumla
Bir dağ yolunda Yine sana koşuyorum
Dikenler kanatsa da dizlerimi
Biliyorum serin bir ırmaktır gözlerin
Dindirir yasımı

Güneşi seninle karşılar
Hüznü seninle hatırlarım
Sonra ellerin
Bir sevinç kuşu gibi
Girer de düşlerimize
Saçlarıma konan umudu yakalarım

Utandırmam seni
Elin yazında yabanında
Utandırmam seni
Gönül saksımda
Yeşertir çiçeğini
Al bir karanfili
İçimden çıkarır
Sunarım çocuklara
Kutsal bir emanet gibi

İnancım ve umudum
Taşınır alanlardan alanlara
Yüreklerde Mekke düşleri
Sular kan uykularından uyanır
Akmaya başlar toprağımıza

O muhteşem şafağı doğar günümüzün
Dağlarımızda yeniden
Çiğdemler çiçek açar

105-ANNE-MEHMET ERDOĞAN

Sarmaşık çiçeği soluyor anne
Herhalde son akşam oluyor anne

Saçında beyazlar tacındır senin
İçime bir hüzün doluyor anne

Sensizlik kâbusu çökünce kalbe
Mutluluk güllerim soluyor anne

He şey siliniyor gönül ufkumdan
0 yaşlı gözlerin kalıyor anne

Senden ayrılığın hayali bile
İçime bin keder salıyor anne

Ne zaman bir hicran bestesi duysam
Gözlerim meçhule dalıyor anne

 

ANAM - MEHMET ERDOĞAN


Allah yar ve yardımcın olsun,
Kimseye bizi ezdirmedin anam,
Gönlün huzurla dolsun,
Canımdan çok sevdiğim anam.

Sen açken bizi doyurdun,
Biliyorum bu dünyada çok yoruldun,
Gam yedin sırtından çok vuruldun,
Canımdan çok sevdiğim anam.

Benim canım bitanecik anam,
Söyle ben bu derdi kimlere yanam,
Ebedi senin yanında kalam,
Canımdan çok sevdiğim anam.

 

ANNEM ANNEM- NURETTİN DURMAN

Kaç ihtilal oldu annem annem kaç ihtilal
gülmedi hiç yüzüm gelmedi hiç huzur
kış geldi bahar geldi yaz geldi.

Karşılıklı çocuklardık
ceviz ağaçlarını taşlardık
kanayan baş anneye koşan çocuk olurduk
jandarma mı gelirdi
devlet memuru uzaktan mı görünürdü
bu telaş siner miydi bakışlarına çocukların
annem annem sac ekmeği nasıl da kokardı
erişte kesilirdi, güz olurdu
bir sarışınlık sarardı etrafımızı
ince hastalık bela olur girerdi hanemize.

Mavisi kaldı mı gökyüzünün
yeşili denizin
tahammülü sevgilinin
muhabbeti şehrin
ah annem
kolluk kuvvetleri giriyor işin içine
sabah akşam bir oluyor
durağan oluyor
teslim oluyor
sessiz ve biçare
şehir beni keşfediyor
ben şehri seviyorum.

Değişebilir miydi ah annem
değişebilir miydi gülün rengi
ince hastalıkla muzdarip olan beden
eriyen güzellik, dökülen gözyaşları
melül mahzun bakışlar
yalnızlık günleri
yaslanmışım kalbine zamanın
annem annem
baktım ki büyümüşüm.

İntiharı düşüneduruyordu
dün gece dostum
şair arkadaşım
melali cezbe halinde
bakışlarına ram etmiş
mecnun muydu
bu mayıs gününde
intiharsız bir yaprak gibi
yüzünü görmeliydin
annem annem yüzünü
depremler oluyordu.

Değişmiyor gibi geliyor bana
gemilerin boğazdaki siluetleri
durma noktasında, ama değil
girdap oluyor herhal
ufka yakın yerdeki kavis hafif bir rüzgâr
mevsimler soluyor insanları vakit daralıyor
serin bir mayıs günüdür annem annem bu deniz
biliyorum artık ziyan oluyor.

 

ANNEME-NURETTİN DURMAN

Sabah olmuştu aydınlıktı her yer
Kızıl bir güneş doğmak üzereydi
İlkbahar karı gibi damla damla eriyen
Bir çift göz bakışıyordu ölgün
Sezinliyordu söneceğini belki
Bir hilal batıyordu ebediyen.

Uçuktu rengimiz kırıktı kalbimiz
Sensiz evrenimiz loştu
Bizimle herkes ağlıyordu anneciğim
Alevler kopuyordu içimizden
Benliğimiz sarsılmıştı tümüyle
Ve artık anne diyemiyeceğim.


Ey bizi yapayalnız bırakan
Ey dönüşsüz yoluna giden yolcu
Gözyaşlarımızda seni arıyorduk
Bilseydik döneceğini pınarlarca ağlardık
Nehirlerce ıslardık etrafı
Oysa biz içten yanıyorduk.

 

ANNECİĞİM- MESUT DOĞAN

Çözdüm ayrılığın düğümlerini
Sana geliyorum ey anneciğim
Tükettim acının iklimlerini
Gözleri bulut bulut anneciğim

Ağarmış saçımda kavi bir akşam
Kırılmış saatler geçmiyor zaman
Yollar yalnızlığı söyler durmadan
İçimde tüten umut anneciğim

Ellerim hüzündür gözlerim camda
Yıldızlar gülümser ta uzaklarda
Sıcak kucağının saltanatında
Çocuk gönlümü avut anneciğim

Sığındığım bir kalesin sevgiden
Hayalin geçiyor şimdi gözümden
Sana kör bir yalnızlığın içinden
Uzattım elimi tut anneciğim

110-DEMEÇ- İBRAHİM TENEKECİ

kâbe’den geldi annem ah bembeyaz kokuyor
ona güzellik katmış meyveleri doyuran
annem ki babamın ürkek ülkesi
ve şu yağan yağmurdan
bile hiçbir korugan
koruyamaz annemi
ondadır çünkü yağmuru çeken ne varsa
oturur güzel annem bir gölün kıyısına
sudan ip eğirir su kuşlarına
ve kuşları ürkütmeden iner akşam
annemin o yorgun parmaklarına.


SAYFA:12/111-120


111-OYUNBOZAN- ÜNSAL ÜNLÜ


Anneme
I.
Birdirbir oynayan çocukluğum benim
Tepelere çıkınca bulutlara dokunacak.

II.
Güneş çerçevelerdi yüzünü sıcak yaz günü
Kış gelmeden daha gülmezdi bir karınca
Kazak örerdi annem sıcak tutsun diye
Sormadım annemden leylekler havadayken
Tütmeyen bir bacada yuva olur mu diye.

Annem hep korkardı boş bir tabuttan
Hiç korkmadığı kadar yalnız ölümden;
Bense korktum gördüğüm her düşte
Çerçevelenmiş bir ölünün gölgesinden.
Güz güzellikten arta kalan hüzün katardı
Canlı bir ağacın kuru bir tabut olması gibi.

III.
Tutunduysak bir ilmekle kalmalı yurtluğumuz
Orada tozuyan ve süpürülen yollar üzerinde.
Ey tekrarlanmış adımıza sular serpen bulutlar
Göğsü karanlık tok yatan iri gövdeye sızan
Akşam evimizi tarumar eden koca kollu ifrit
Evlerimiz, içlerinde yuva kurup arındığımız
Pazarlığa girişmeden tecime alışmadan öyle.

 

ÇÜNKÜ ANNEM- GONCA ÖZMEN

Çünkü annem bir yorgun zorunluluk
Yüzünde içi çiçekli eski kutu duruşu
Neydi unuttuğu mutfağa girip çıkarken
Dalgınca boyayıp duruyordu kirli göğü

- Annem yelkovanın bıkkın dönüşü

Tek katlı evlerde mutluluklar aradı. Yok.
Çok çocuklu evlerde cıvıltılar istedi. Yok.
Çukur yerlerinde geçmişin titreyişi
Toz suretinde yapışmış anılar duvara

- Annem bir tekerlemeydi odalarda

Geçkin yazlarla soldu ahşap düşleri
Eski bir telaşın dinmez sancısıyla
Ağlardı annem gülmek gibi dururken
Küçülür incelirdi aya baktıkça

- Annem balkıyan bir göl gülümsemesi

Bir kuşun uçuverişi gibi kolay ölümler çağı
Rahat yataklarda dikeni batar gecenin
Örterken annem yıllanmış perdesini
Babam bir ünlemdi akşamla uzayan

- Annem ki deltaların yazılmamış tarihi

ANNEM - AHMET TERZİOĞLU


Yansıtır seksen yılın yükünü bakışların,
Bazen mahzun gülüşün, bazen gözyaşın annem.
Hiç of! Demedi dilin, çatılmadı kaşların,
Başımızın tâcıdır o/nurlu başın annem.
Dünyayı verseler tırnağın etmez,

Yerine hiç bir şey koyamam annem.
Ömrümü harcasam hakkın ödenmez,
Sonsuza dek sevsem doyamam annem.
Yüreğinde huşû, gözlerinde nem,
Kur'ân okumakta ah güzel annem.

Duyar mısın buradan ben âmin desem,
Duânda beni de an güzel annem.
Değişmem seni aslâ inci, mercan, altına,
Kutlarım canım annem bu anneler gününü.
Bir ipek halı gibi ayağının altına,
Sersem de yine azdır ömrümün her gününü,

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi