Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 


SAYFA:2 /11-20

11-METİN ELOĞLU

Le grand parmak la porte
Sevgili Şermin, Hayrünnisa, Saadet Hanım;
Bu memlekette aydın karı yok! diyen efendiler;
Geçerken şöyle uğrayın bir perşembeleri,
Vallah topunuzla sidik yarışı eder...
Mozart hatırlatınca da, Beethoven ezber;
Matmazelinden mandolin dersi almış kadın.
Heykel hususunda alkışı milyon değer;
Şahitler: Dökümcü İzak'la Despieau'nun baldızı, canım...
Sen kim oluyorsun, ben kim oluyorum, o kim oluyor?
Koskoca Yahya Kemal'e tenezzül etmemiş kadın!
Ayaküstü Verlaine, yatağa girince Baudelaire...
Dikkat edin, pörsümesin kauçuk memeleri,
Şurasına yastık, burasına minder...
Bedri Rahmi'ymiş, Balaban'mış boş verir öyle şeylere;
Salvador Dali'yi sokakta görmüş kadın!
Gitse gitse Muhsin'e gider,
Dümbüllü'ye gitmez tabii
Comedie-Française seyretmiş kadın.
Le grand parmak la porte, yaaa, ne sandın?
Gâvurcanın ruhunu bilirmiş meğer!
Sanatsever, oğlansever, kızsever...
Kendisi kısır, kocası hadım.
Ne de olsa Avrupa görmüş kadın!



TÜRKÇE - SALAH BİRSEL

Er horozda ayağa kalkın
Şiiri yüzünüze gözünüze sürün
Aman kıpırdamayın bu ekmek Türkçedir
Türkçe uzanırsanız şiirdir
Bilin ki şiirler parpılanmıştır
Kızgın demirle dağlanmıştır
Şıngırdar şak şak şıngırdar
Bir orman ki kendisi başka sesi başkadır
Bu bir çağrının çağrılması
Geliniz hepiniz şiire durun
Hapır küpür köpürseler de
Yararı yumuşatılamaz şiirin



YUNUS Kİ SÜTDİŞLERİYLE TÜRKÇENİN - CEMAL SÜREYA

yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
ne güzel biçmişti gök ekinini,
düşman müşman girmeden araya
dolanıp bütün yukarı illeri
toz duman içinde yollar boyunca
canından sızdırmıştı şiiri;
vasf-ı hal'inde öyle esrikti
acı dirliği Âşık Paşa’nın,
günlük gibi havayı doldurdu
sevginin ve kimyanın öğretisi;
Bursa'da otlar ağaçlar arasında
kim yazdı günün aydınlığın
o diri o insan yüzlü beratını
başka kim yazdı Emir Sultan’dan;
ve balım sultan urum abdallarından
baba dostlarıyla kadınlarla
birtakım ilişkilerden sıyrılarak
çıkarak karıkocalığın dükkânından
tuttu aynasında kızıl deli'yi;
yağmur altında sicim gibi
parasını serperken havuzlara
âşık garip unutmuştu kendini
aklını fikrini takıp Mecnun’a;
oralarda sevgili bir küfür gibi
son yükselişi gibi bir sesin
demirin taşın yergesiyle dolu
o çimenleri yeşerten nara
o dalga dalga yayılan
anamın içi gibi ovalara,
ve indi mi birdenbire inen
sımsıcak bir şafak gibi dağlara,
sütbeyaz Ayvaz kankırmızı Köroğlu;
sen ki şu kısacık hayatında
sevdin ve yaşadın kelimeleri
bir gün bile düşürmedin kalbinden
yarana bastığın o büyülü deyimi
niye mi koşarsın böyle ufka doğru
pir sultan mı ısmarladı seni
Kızılırmak’tan öte Sivas’a doğru
yeryüzü gökyüzü ve sabah vakti
bilece uçarsınız hastanız ulu
alnında göğsünde parmak uçlarında
kan pıhtısının ısrarlı bakışı
siyaset meydanı hıncahınç dolu,
ustamın gözlerindeki son damla mavi
takılıp kalmış kirpiklerine,
perçemi uysalca dolanmış daracağına;
uzakta kavaklar kuşku sorulu
bir tambur dehşeti sazında
hazırlar kaderini Kadı Burhanettin’in
olsa da bir gün Sivas’a sultan
fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi
Azeri ağzıyla koçlara devran
bir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskiye gibi
başı omuzundan kaydığı zaman;
sen ki gözlerinle görmüştün 57'de
babanın parçalanmış beynini
kağıt bir paketle koydular mezara
istesen belki elleyebilirdin de
ama ağlamak haramdı sana
o günler istesen de istemesen de
boğazında buruldu kaldı Türkçe
mevsimlerin tülüne sarılı halde
yıllarca dinlendirdin acını
utandın ondan korktun bir bakıma
sakladın geleninden gideninden;
ve sen daha nice rastlantılarla
nice suçsuzun başında bulundun ki
göğe urmak ister gözbebekleri
nice şair nice duyarlık elçisi
zehir kazak zıkkım Gedayi
bir buğday yüzlü zülfü dolaşığın
özlemiyle karmış doğanın buyruğunu
kütüğü nakıştan beter olmuş
narçiçeği Karacaoğlan;
yaz kış yapraklı dertli boran;
ezilmişin tutanakçısı kabasakal;
Dördüncü Murad'ın çılgınlığıyla
yeniçeri bedenine nişanlar vuran
seyrek asker Kayıkçı Kul Mustafa;
işgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran
maliyeci şairlerin ilki Bayburtlu zihni;
ve sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu
yiğit ve açık Türkmen: Dadaloğlu;
kamu kuşların yedi bin yıl
tam bir Danişmendlik içre uçtuğu
ve gülün tek bir solukta
köy köy dağılıp kahverengide
kent kent kırmızıda toplandığı Gülşehri;
kim bu Gülşehri Öksüz Emrah kim?
Şems Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi?
ya ulu camiin ünlü romancısı
yalvaçlara kimlik kâğıdı dağıtan
çekidüzeni unutulmaz Süleyman Çelebi?
sen işte bunlarla bildin Türkçeyi
bunlarla
gelen giden obayı sevdi


 
BİR İNSAN, BİR DÜŞ - KEMAL ÖZER

Kentler tanıdım, yaprakları
her sabah sokak sokak açılan
aydınlık bir çiçeğe benzer.
Kentler tanıdım, diz çökmüş
kendini seyretmek için bir ırmakta,
yüzü hâlâ yanar durur
başına gelenlerin utancıyla.

İnsanlar tanıdım, birbirlerine
sırt dönecek kadar ilgisiz,
aynı dertleri paylaşsalar bile.
İnsanlar tanıdım, yaşam boyu
yetecek kadar sevecenlik dolu
bir daha karşılaşmayacağı birine.

Ve tanıyana dek Madam Ella´yı
bilmezdim bir insanın
yüzünde bir kenti taşıyacağını.
Uzaktık karşılaştığımızda
ikimiz de yaşadığımız ülkeden,
kalabalığı arasında bir toplantının.

Önce gözlerini tanıdım,
öylesine yumuşak ve kederli.
Yıllardır dağılmayan bir sis
dağılmaya başlamıştı sanki,
yeniden görüyordu karşısında
yıllardır görmediği birini.

Sonra sesini tanıdım,
alabildiğine ürkek ve dokunaklı.
Türkçe sözcükler iki yanında
iki örgü saç gibiydi yüzünün
özenle saklamıştı okul çantasında
ve söylerken onları yedi yaşındaydı.

Yedi yaşındaydı elli yıl önce
bırakıp giderken İstanbul´u.
O günkü gibi duruyordu belleğinde
düşmanlığı barındırmayan mahalle,
birbiriyle yardımlaşan komşular,
Anadoluhisarı´ndaki çocukluğu.

Anladım ki yüzüme bakarken
beni değil İstanbul´u görmüştü.
Madam Ella için İstanbul
anladım ki yıkılmayan bir düştü,
özlemiydi kardeşçe yaşamanın.
Bu kanlı, bu kıyıcı, bu haksız dünya
elinden alamamıştı bir türlü.
 

15-SÖZ KUŞU - AHMET İNAM

Yücel Kayıran'a
Bir ince dilim portakal bana bakar
Gülümseyen bahar, ağlayan çocuk
Erik ağacının kokusundan
Yıldız tozları, uslu gelincikler
Takınaklı karıncalar
Yuvasını yitirmiş garip arı
Uzanıp pamuk şekerini
Çocukluğumu
Yutar gibi
Öpüp okşayacağım bulutlar
Bana bakar
Onbeşinci katından
Dimdik yapının
Altına uzundan don giymiş
Camları siler bir kadın bakar
Sen de bakarsın ara sıra
Tarih bacı.
Kasketine düşüncesinin
Sümbülü iliştirilmiş
Bu tıknaz kabadayıya
Yol vurmuş
Yel vurmuş
Can konmuş
Söz üfürmüş
Tenine
Vurur da vurur dalgalar
Ummanında hayatın
Kırıldı kırılacak sevdâ sırçası
Nasıl tutmalı
Terlemiş avuçlarımda
Sevgiliye versen olmaz
Çağına uzatsan
Düşürseler yine iyi
Kafana atmasınlar da
Tut Allah aşkına
Yunus sana bakar
Karacoğlan
Anadolu dikilmiş başına
Kırdın mı kırmadın mı
Bakar sana.
Ey gönlünün değirmeninde
Düşünce öğüten Ahmet Pelvan
Kispetinden fırlayan bilgi göbeği (Türk kası)
Bu toprağın geçmişi
Bakar sana
Sen de bak onlara
Sevdâ sırçandan
Tütsün Anadolunun
Şirin derdi.
Sen söz kuşu
Durma hadi
Yolu uğurlayan
Gözlerine
Gözlerini
Arada bir gülüp gülüp
Tuttuğunda
Kendini nicedir sana tutan
Bu adamı uçur
Uçur dipsiz derinliklerine.
Uçurdun diyelim
Ya Türkçenin yerçekimi
Ya gökçekimi
Hançeriyle ana dilinin
Karnına oyup
Kan revân gömdüğün
Gizlerinin.
Çocuk! Vakterişmekte
Dille artık kendini
Çevir topacını ruhunun
Bir o yandan
Bir bu yandan
Türkçele bedenini.
Harâmilerin söz mağarasında
Bir garip Ali Baba'sın
Bilirim
Dağa çıksan
Dağ ağlar
Omzunda şaşkın söz kuşu
Lâle ağlar
Nedim
Mercimek adaşın
Karamanoğlu uyağın
Bulgur aşın
Gözün kaşın
Sen de ağla ne olur
Kurumuş göz çukurlarından
Balonlar havalanır
Bu umudu nerelerden
Nerelerinden edindin
Dil şenliklerinde
Mahzun gülümsemeni
Bu toprağın memelerinden
Emdiğin Türkçenin sütü
Damağında
Vur kendini uçurumuna
Uçurumuna
Türkçelenmiş yaşadıklarının.


DİL VE ZAMAN- HİLMİ YAVUZ

zakkumlardan yola çıktıktı, ne zamandı?

erguvan zamanlardı, ne kadar oldu,
yola çıktıktı, ölü gemilerin,
batık dillerin zamanıydı o zaman...

teknemiz yok, ne var ki kuşkuluyuz
denizin bile olduğundan
bir bengisuyun boğulduğundan
gitgide yolcuyuz
biz ki yazları yaktıktı, ne zamandı!.."

yanıkların zamanı: gelgelelim, acının oyuğunda
yaşadıktı bir zaman
yırtıcı sözler büyüttük dilin koylarında
ne zaman ki Söz’ün kanakları yandı
ve şair düştü
köpüklere karıştıydı… gel zaman git zaman.

Yanık sözlerin, baharat sözlerin, taflan sözlerin
Dilin acı ve gelgit zamanıydı: O Zaman!

Zakkumlara vardık: şair, ilâhe, kahraman


 
DİLSİZ MÜCELLİT - HÜSEYİN CAHİT KERSE

Yaprak harmanıyla savrulan ilkyaz
atölyeme sızdı, serinledi cânevim;
her sayfada bir garip ozan
kanatlandı fani sözden gökyazıya.
yedi iklimde kutsanmış gönül dilinin
tılsımlı gülü şimdi ak kâğıtta ışıyan.

Şömiz pencereme astım harflerimi,
günübirlik ten içre ben’den soyundum.
Gün ortası ince-narin forma giyindim;
kapağım lâkeli, üniformam rengâhenk.
Vitrinde tek ayak durmadan önce
sancılı sırtlara iplik iplik dikildim;
yılları aşındırdı elimdeki fildişi;
ama hâlâ sakız tadı damağımda,
kara ormanlar kokusu genzimde,
gezinir çam tutkalı her öpücüğü,
– Kanatsız bir aşkın son gürlüğü
kıskanç giyotinimin iniltisinde –
Dedi ki: yapıştır mineli şirazeni
bütün eklem yerlerine! Uyudum…

Uyandım ki gözüm gönlüm Türkçe
bir hayatın siyah mürekkep izleri;
papir’us kokulu hasbahçeme indim.
Ne güzeldir saçlarınız sevildikçe,
yüzünüz, soluğunuz, gülümsemeniz…
Kitaplarca şiirler ki sizden bulaşıcıdır,
nazar eyler satır satır, ölümleri bağışlatır.

Bağışlayın siz de ciltsiz dillerimle beni,
güvelenmiş ‘sırtım dikiş tutmuyor’.
Uzak yazlarda kırılmış yakın gözlüğüm.
Kebikeç’im, güneşli ana dilim lâl olmuş,
korsan sahaflara satılmış ömrüm.

‘Mumdan kayıklarla’ geçtim Eylül alevlerini
unutmadım, nasıl unuturum daha dün
büyük hasretinizi küllerimde gördüm.


 
TÜRKÇENİN AŞK HÂLİ - HAYDAR ERGÜLEN

İpektin, trene şarktan binmiştin,
eskiden bir kasaba olduğun unutulsun içindi
üstündeki gurbeti Türkçenin mantosuyla geçişin,
dilde kelime yetmiyor zira incesin ipekliden
şimdi öyle güzelsin ki hepimizden Türkçesin!

Annemin bahçesinde bir dize yetiştirsem
anlardı dilimdeki acımasız çocuğu:
— Lale varken gül alınır mı sence?
deseydim de alınmazdı, gül kalırdı gülannem
kötü çiçek yetişmez ki Türkçede!

Deniz var ya arkadaşım bir mektup
aldıydı halkın taşra bölgelerinden
imla halk getire de imlası çoktu
hemen aşktan çekilmesi isteniyordu
aşk haline denizden çekildi Türkçe!

Dedim: Türkçe olur muydu aşk olmasaydı?
Dedim: Türkçeden yapılır şarap dediğin
– üzüm gözlü deniz ne güne duruyorsa –
Dedim: Türkçenin bahçesinden kiraz çalmazsa
ne yer ne içer ne yazar şair dediğin!



EĞER İSTERSEN - YAVUZ İGRET

birileri seni dinleyecek elbet unutma
hakkında kulaktan kulağa konuşulacak
bir kere dahi seni görmemiş insanlar
biyografini sunacaklar, kaknem kulaklara

övgülere şahit olacaksın, yakınında konuşulan
uzaklardan hoş gelecek dedikodun kulaklarına
kızacaksın.
yolda yürümesini bilmeyenler, iyi koşamadığını söyleyecekler
güleceksin

ağlamandan, gülüşüne
başın dik durusuna
sigarana içkine
verip veriştirecekler

okuduğuna, yazdığına
tekil, çoğul kaldığına
sevgiline, dostuna
kötü sözler yayılacak kaşar ağızlardan
şaşıracaksın…

ve sorgulayacaksın
yakınından geçeni
uzağından eseni
tanıyacaksın
imla kılavuzlarına inat
destursuz küfürler kazandıracaksın Türkçe sözlüklerine
yaşayacaksın…

insanın kahpesine inat yaşayacaksın
eğer istersen, gök kuşağından kayarak
gelincik tarlalarına varacaksın
eğer istersen…

 
20-DİL SÜRÇMESİ - TÜZÜN GÜRSON

Göz dili, kulak dili, “fikrimin ince gülü”,
Beden dili, can dili, damakta dilin dili.
“Beni anlıyor musun? Seviyor musun beni?”
Yabancı odaların suskun, tedirgin dili

Bebek dili, kuşdili, yılan dili, çet dili
İnsanlığın geleceği: Çiçeklerin dili

“Oldu, okey! Bay bay soul meytim benim!”
‘Risetlenmiş’ beyinlerin yoz, çirkin dili.

“Beni koru, iyi bak bana, sakın incitme,
Sensiz yaşayamam ben!”: Sevgisizliğin dili

Kuşak çatışmasıyla dil’imiz kanadıkça
Yanıyor, külleniyor kalbimin serin dili.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi