HİCİV TÜRÜNDEKİ ŞİİRLERDEN PARÇALAR
Pehpehlerle pohpohlarla çok itleri at yaptık,
Uçurduk da göklere alkıştan kanat yaptık.
Hiç yoktan başımıza koca saltanat yaptık,
Üstüne çul vursanız it onu kanat sanır,
Eşeğe gem vurmayın, kendisini at sanır.“
Namdar Rahmi Karatay
"Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler.
Hayâdan eser yoktur, beyhude bütün sözler.
Nafile inat etme hemen salla başını,
Uslu otur, hoş geçin, zıkkımlan maaşını
ANTALYA defterdarı Abdullah Çağlayan
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi,
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...
Şair Eşref
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak,
Yarın, bakarsınız, söner bugün çatırdayan ocak,
Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu hân-ı pür-nevâ sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin...
Tevfik Fikret
Meşhurdur ki fisk ile olmaz cihan harap
Eyler anı müdahane-I âliman harap
Günümüz Türkçesi
Herkesçe bilinmelidir ki, doğru yoldan
Ayrılmakla Dünya yıkılmaz. O nu asıl yıkan
Bilim adamlarının dalkavukluğudur.
Keçeci Zade İzzet Molla
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır,
Söz haykıranıni mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca,
Liyakat kürsüsü pezevenk, puşt olanındır.
Neyzen Tevfik
Geldik Vatan kavgasına
Düştük rütbe yağmasına
Daldık Dünya sefasına
Kimi görsek etekleriz
Ne utanmaz köpekleriz.
Namık Kemal
Her şahsı harimi Hak’ka mahra mı sanırsın
Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın
Dehri ararsan binde bir adam bulamazsın
Adem görünen harları adam mı sanırsın
En ummadığın keşfeder esrarı derunu
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın
Ziya Paşa
Öyle bir açmaza düştü ki Vatan
Uyku belli değil, düş belli değil
Çöktü üstümüze bir kara duman
Işık belli değil loş belli değil.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Benim ağzım pek yandı, ama siz dikkat edin
Yalnız layık olan adama hürmet edin.
Haddini kim bilmezse ona hakaret edin.
Ele alçak durmayın, onu hakikat sanır
Eşeğe gem vurmayın kendisini at sanır.
Namdar Nami Karatay
Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse
Her derede bir değirmen eğer suyu gelirse
Her köylüden bir tavuk, eğer köylü verirse
Güzel gidiş bi gidiş eğer sonu gelirse
anonim
'YÜZ'DE İSRAR ETME, 'DOKSAN' DA OLUR,
İNSAN DEDİĞİNDE 'NOKSAN' DA OLUR,
SAKIN BÜYÜKLENME, 'ELDE NELER VAR'
BİR BEN VARIM, DEME 'YOKSAN DA OLUR'
HATASIZ DOST ARAYAN 'DOSTTAN DA OLUR'
MEVLANA
EŞREF'TEN KITALAR
Eylemem ölsem yalanı ihtiyar
Doğruyu söyler gezer bir şairim
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefa!
Kendimi hicveylemezsem kâfirim
Milleti kırdı, perişan etti mebusânını
Ol kadar can yaktı ki Cengiz'i hayran eyledi;
Aferin! Abdülhamid Hânı bıraktı gölgede
Şâh-ı İran attı top, İran'ı viran eyledi,
(Yıl: 1908)
*
Vükelâ kabrine heykel dikelim şöyle yazıp,
Yaşıyorken de bunun böyle yeri münhal idi
Sanmayın siz ki vefatında bilindi kadri
Sağlığında bu yine böylece bir heykel idi.
*
Padişahım bir ağaca döndü ki güya, vatan
Her vuruşta baltadan bir dal, hâli kalmıyor
Gam değil amma bu yurdun böyle elden gitmesi
Gitgide zulmetmeğe elde ahâli kalmıyor. *
Zırhlılarda ne kazan var, ne kömür var güya
Hepsi de sâhil-i deryada cesettir bî-rûh
Kalkışırdı yine dâ'vâ ile istirdada
Bizdeki tekneleri görse idi Hazreti Nuh
NEYZEN TEVFİK'TEN
Düşeli derd-i firakın ile sevdâ-yı mey'e
Mübtelâyım, deliyim, sinmişim esrâr-ı ney'e
Feleğin köhne başında, paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeğe
Kelime, bilgi, lügat işlerini düzdü, cünûn
Kalmadı zerre kadar marifetin aykırısı
Beddua eyleyeli tatlı lisâna kaanun
Soktu resmen dilini milletin eşşek arısı
*
Çürüdü memlekin içyüzü çöktükçe temel
Şimdilik hârice karşı yerimiz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın
Tükürür zannederim çehremize tarihi
GEÇTİ BOR'UN PAZARI
Başta kavak yelleri estiği günler hani
Unuttuğumuz neş'eler, şerefler, ünler hani?
Beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani
Servi gibi ümitler döndü birer iğdeye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye
Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın
Fare gibi kitaplar arasında yaşadın,
Ne dans ettin eğlendin ne de sevdin kız kadın
Kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye
Fırsatı, iyi kolla sakın olma dangalak
Genç iken vur partiyi, durmaya, keyfine bak
Sonra iç şampayalar, viskiler bardak bardak
Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mide'ye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde’ye
Hasan'ın böreğine vaktinde yetişmeli
Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli
Yanıp da kavrulmadan mükemmelen pişmeli
Sonra seni almazlar hiç bir yere çiğ diye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye
(1933, Namdar Rahmi KARATAY)
18. yüzyıl Divan şairimiz Şeyh Galib'in
Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenare düştü
Dayanır mı şişedir bu reh-i sengsâre düştü.
Matlâlı meşhur gazeli, Yusuf Ziya Ortaç tarafından Çimdik imzasıyla şöyle tehzil edilmiştir:
Tekne-i maişet, kırılıp kenare düştü
Dayanır mı, dar gelir bu, yem-i ihtikâre düştü,
Kesilip nefes pek erken, suya indi bizde yelken
Hah, konsol, ayna derken bütün evpazara düştü
Ne ocakta bir tutam od, ne kazanda bir yudum aş
Yere mutfağın damından iki sıska fare düştü.
Yine coştu bezm-i işret, dolup taştı câm-ı rüşvet
Kuşa kurda son ziyafet, dil-i pire düştü.
Nef'î'den Bir Hicviye
GÜRCÜ MEHMET PAŞATA
Gürcü hınzırı, a samson-ı muazzam a köpek!
Nerde sen, nerde nigahbânî-i âlem a köpek?
Vay o devlete ki ola mürebbîsi onun
Bir senin gibi denî, cehl-i mücessem a köpek!
Ne güne kaldı medet, devlet-i Al-i Osman
Ne yazık hey, ne musibet, bu ne matem a köpek!
Pâymâl eylediniz saltanatın ırzım hep
Yok yere oldu telef ol kadar âdem a köpek
Çâk çâk etmiş iken tiğ-i zebanımla seni
Nerde buldun o kadar yâreye merhem a köpek
İtikadımca gaza eyledim inşâallah
Hak bilir, yok yere ben kimseye söğmem a köpek
"Men ne ânem ki zebunî kesem ez çarh-ı felek"
Feleği hicvederim çevrini görsem a köpek
(Nefî, Siham-ı Kazâ'dan)
Açıklama
Tırnak içindeki Farsça mısraın anlamı: "Ben feleğin çarkına karşı bile eğileceklerden değilim."
Açıklamalar
(Nefi'den) Gürcü Mehmet Paşa: IV Mehmet devri veziriazamlarındandır. 90-95 yaşlarında sadarete gelmiş ve bu makamda 7 ay kalmış olan Gürcü, cahilliği, ümmiliği, her şeye boyun eğişi, biraz da bunamışlığı ile tanınmıştı. Samson: Türk ordusunda kullanılan iri ve bakımlı köpeklere verilen ad. Bunların yöneticisi olan kumandana "Samsoncu başı" denilmektedir.
nigâhbani-i âlem: Âlem bekçiliği, bakıcılığı, dünyayı idare etmek. - mürebbi: Terbiye edici, bakıcı, denî: Alçak. - cehî-i mücessem: Cisim halinde, somut cahillik, cehlin kendisi. pâymâl: Ayak altına almak. çâk çâk. Parça parça, tiğ-i zeban: Dil kılıcı, itikadımca,: İnancıma göre.