Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 



SAYFA: 5/41-50

41-MERDİVEN-AHMET HAŞİM

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...



BEN SANA MECBURUM-ATTİLA İLHAN

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum .
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih' te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.

Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak,
Ben sana mecburum, bilemezsin...



KUŞLARIM VURULDU - YILMAZ ODABAŞI

Kuşlar mıydı, ben miydim ölen gerçekten
Yoruldum her sabah yeni bir kuşu yitirmekten...

Kuşlarım vuruldu, kurak bir nehirle kaldım.
Alacakaranlıkta bu yetim şarkısıyla
döndüm, dolaştım, kendime vardım.
Dağlarım kurşunlandı, ayazlarda yıkandım.
Kuşlarım vuruldu, çoktan kimsesiz kaldım...

Kuşlarım vuruldu, ömrüm paslandı,
yiten yılları andım
ki rüzgârlar kadar çok karşılandım,
çok uğurlandım...
Hızla dökerken yapraklarını kalbim,
gidip bir şarkının notasında saklandım.
Ama kuşlarım..
Kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım..

Kuşlarım vuruldu, kalbim dağlandı,
o ah aşklara yandım.
Yas tutan şu dünyanın kalabalığında
gelenler gittiler, gölgemle kaldım.
Çek git yolumdan kalbim artık uslandım.
Kuşlarım..
Kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım…  



SİTEM... - BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar!..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var

 
45-LAVİNİA - ÖZDEMİR ASAF

Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal
 
Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin
 
Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia


 
ELLERİME KAR YAĞIYOR - FEYZİ HALICI

Yalınca bir dağ-başında,
Ellerime kar yağıyor…
Yazın yaz, kışın kış Tanrım,
Bu ne mayalanış, Tanrım;
En güzele, en korkunca,
Teselliler sonu, bunca,
Gök-yüzünde unuttuğum
Ellerime kar yağıyor…

Bu, yapraktan ince can’lar,
Bu kubbe kubbe ezanlar.
Bu dualar, rahmet rahmet,
Aşk, ışıtan can-evimi,
Bu başlangıç, bu nihayet,
Bu gördüğüm düş benim mi?
Nice dillerin telaşı?
Tekmil bir geceye karşı,
Alev alev gözlerimden,
Ellerime kar yağıyor…

Adımlar işte, ard-arda,
Gayrıca beklemek olmaz.
Açın perdeleri bütün,
Mavi mavi aynalarda,
Uyanmak üzre, doğan gün.
Kulu kurbanı olduğum,
Mutluca toprakta tohum.
Çiçek, niyazlar içinde,
Dal'ın türküsü bembeyaz,
Serpil serpil duyuyorum,
Bardaktan boşanırcasına,
Kopmuş takvimlere inat,
Duygu duygu kanat kanat,
Ellerime kar yağıyor…

Bu deniz boyu dalgalar,
Bu Müslüman dakikalar;
Her nefes alış-verişte
Duyduğum, bu gerçek işte…
Muştular içinde sazım,
Bu mu benim alın-yazım?
Dostlar görmüyor musunuz?
Çağrılar içinde, sonsuz,
Hep zamanların dışında,
Yalınca bir dağ başında
Ellerime kar yağıyor…



BENİM SARHOŞLUĞUM BAŞKA TÜRLÜ - AYHAN KIRDAR

İki gözüm iki kadeh
Bir kadını içiyorum ayaklarına kadar
Sarışınından kumralından esmerinden
Sevda akar kanım kestiğiniz yerden

Ondördünde tutuştu içimde çalı
Ondördündedir ilk uykusuzluğum
O gün bu gündür Tanrım

Dinmez susuzluğum

Boşuna değildir dönüşü dünyanın:
- Devşirin hazlarını cömert zamanın
Bağbozumu vakti bahardır sevdanın
Bahardadır körkütük sarhoşluğum...



SENİ ANLATACAĞIM – MEHMET EMİN ALPER
 
Göğsüme kan ve gülden bir yürek takacağım
Şu sağır duvarlara seni anlatacağım...
Seni anlatacağım taş yürekli putlara,
Seni anlatacağım can veren umutlara...

Hep seni ve hep seni, geceme gündüzüme
Kanayan ellerime, kan terleyen yüzüme...
Ruhuma kan ve gülden bir dünya kuracağım
Kanayan her zerreye seni duyuracağım...

Seni duyuracağım sessizliğin sesine,
Seni duyuracağım acının öfkesine...
Bir anıt dikeceğim yalnızlığım adına
Vefa nedir bilmeyen bir yürek inadına...

Bir anıt, son yalnızlık, zirvesinde intihar
Ki ulaşmaz ihanet, ulaşmaz beddualar...
İçimde parça parça toprağa mahkûm sırlar
Ve bir anda yaşanan şu koskoca asırlar...

Bu mudur varoluşun umut yüklü bedeli?
Gök sağır, yer duygusuz, gönül mecnun, can deli...
Ve sen; ölümsüz gerçek, masallara sürülmüş,
Yalan yaşamalarda, ben defteri dürülmüş.

Ve ayrılık, ayrılık sonu gelmeyen beste,
Fikirde o, histe o, hep o renkte ve seste.
Bu yokluklar yurdunda yurdumu senden aldım
Sevincimi acımı, derdimi senden aldım,

Senden aldım canımı, tenimi ve ruhumu
Aşk, ayrılık ve acı... Reva gördüğün bu mu?
Göğsüme kan ve gülden bir yürek takacağım
Kanayan varlığıma seni anlatacağım...



SANAT-ARİF NİHAT ASYA

Sen, mermi yaratırsın;
Ben, ondan saray yaparım!

Suya ektiğin kamışı
Keser, biçer ney yaparım!

Yuvada Havvâ'ya gelin,
Âdem'i güvey yaparım!

Şu manâsız mesafeyi
En yaparım, boy yaparım!

Yeter ki sen... ver ben ondan
Mutlaka, birşey yaparım!

Bir yalıncık gönderirsin;
Tarar, süsler bey yaparım!

Gökteki öksüz dilimi
Bayrağıma ay yaparım!


50-SAKARYA TÜRKÜSÜ- NECİP FAZIL KISAKÜREK

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi