Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

150 BİN TL'YE KURTARILAN RUHLAR - METİN ALBAYRAK

Ne cimri adam diye düşündüm kendi kendime. Her ay düzenli olarak bir yığın okunmuş gazeteyi bir fırına bırakıp karşılığında kilo başına 150 bin lira alarak dükkândan ayrılan bu esrarengiz adamı çok merak etmiştim. Üstelik halinden adamın fakir olduğunu zannetmek mümkün değildi. Çünkü gazeteleri bırakmak için dükkâna iyi bir arabayla geliyordu. Giyimi de fakir bir insan görüntüsü vermiyordu.

Acaba paraya aşırı önem veren biri miydi? Hani o, sinekten yağ çıkardığı söylenen insanlardan mıydı? Yani 500 bin lira, 1 milyon lira için biriktirdiği gazeteleri satan adam hakkında bunları düşünmem gayet normaldi. Okunmuş gazetelerin çöpe atılacağı yerde özellikle getirilip satılması tuhaftı bana göre. Dayanamadım. Gazeteleri alan kişi arkadaşım olurdu. Ona işin esasını sormak en iyisiydi. Sabırsız adımlarla dükkâna girdim. Selam verdim. Arkadaşım selamımı aldı oturmam için bir tabure uzattı. Yandaki butona basarak benim sevdiğimi bildiği için ıhlamur söyledi. Bir iki havadan sudan muhabbetten sonra sözü gazete satan adama getirdim. Arkadaşım umursamaz bir tavırla; "Bu adam düzenli olarak bize eski gazete getirir. Ama niye getirdiğini ben de sormadım. O gazeteler benim işimi görüyor. Müşterilerin aldığı ekmekleri paketlerken bu gazetelere sarıp poşete koyuyoruz. Hem adam kaç para verirsem vereyim hiç sesini çıkarmıyor, üstelik ayağıma kadar getiriyor gazeteleri. Gerisini merak etmedim açıkçası." dedi. Arkadaşımın bu cevabı üzerine yine merakım son bulmamış, kafamdaki soru ve şüphe yığını aynen kalmıştı. ‘Neyse’ dedim, ‘öğreniriz inşaallah’. Bu arada ıhlamurlar geldi. Biz ıhlamurlarımızı yudumlarken dükkânın karşısına bir araba park etti. Arkadaşım, "Gözün aydın, seninki geldi!" dedi alaycı sesle. E iyi insan lafının üzerine gelirmiş... Günlerdir kafama takılan sorunun cevabını verecek kişi az sonra yanımda olacaktı. Adam iki elinde iki tomar gazeteyle selam vererek içeri girdi. Yüzü mütebbessimdi. Işıl ışıl bir siması vardı. Yaptığı işten lezzet alan ve bir o kadar da huzur duyan insanların mutluluğunu bakışlarından anlamak mümkündü. Gazeteleri itinayla masanın üzerine bıraktı. Arkadaşım; "Bu seferki kaç kilo Vedat Bey?" dedi. "On kilo, Ali Bey." "Buyurun bir buçuk milyon liranız. Teşekkürler." Adam hayırlı işler deyip tam dışarıya çıkacakken ben bütün cesaretimle; "Beyefendi bir şey sorabilir miyim?" dedim. Sesim biraz ürkekçe çıkmıştı. Adam yumuşak ve beni cesaretlendirici bir sesle, "Tabii, buyrun." dedi. -Okuduğunuz gazeteleri satmanızdaki sebep ne? Eğer bir sakıncası yoksa nedenini öğrenebilir miyim? Adam, soru sorduğum için çok memnun olmuş gibi duruyordu. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Tane tane anlatmaya başladı: "Ben ahlaksızlığın önüne geçmek için, biraz olsun insanımızı ahlak dışı manzaralardan uzaklaştırmak amacıyla bu gazeteleri satıyorum." Ben ve arkadaşım böyle bir cevabı hiç mi hiç beklemiyorduk. Ve hiçbir şey de anlamamıştık. Meraklı ve şaşkın bakışlarla birbirimize döndük. Adamın yüzündeki gülümseme yerini hüzne bıraktı: -Malum, ülkemizde birçok gazete var. Bu gazetelerin birçoğu ahlaka uygun olmayan resimler ve yazılar yayımlamaktan geri durmuyor. Neslimiz ve insanımız zaten televizyonla yeterince ahlaki çöküntüye uğramış durumda. Benim getirdiğim gazete ise farklı. İçinde ahlaka aykırı bir resim veya yazı bulamazsınız. Benim gazetem topluma güzellikleri ve unutulmaya yüz tutmuş manevi değerlerimizi vermek amacıyla hazırlanıyor. Her gün bu yönde bir sürü yazılar çıkıyor. Ben de insanların evlerine paketleme yoluyla bile olsa diğer ahlaksız sayfalar gireceğine benim gazetemin yaprakları girsin diye bu işi yapıyorum. İnsanlar paket kâğıdı olarak kullanılan gazetemin sayfalarını okumasalar bile insanı zehirleyen fotoğrafları içeren gazete sayfalarını görmüyorlar ya bu bile benim için kâr. İnsanları günahla karşılaştırmamaya çalışıyorum böylece. Hayatımızın gayesi de bu değil mi zaten? Adamın sözleri ikimizi de şaşkınlığa ve hayranlığa sevk etmişti. Teşekkür ettim ve elini sıktım. Adam arabasına doğru giderken dudaklarımdan arkadaşıma hitaben şu cümleler döküldü: "Sen kilosunu 150 bin liraya aldığın bu gazetelerle yüzlerce insanın ruhunu zehirlenmekten kurtarıyormuşsun meğer!"

METİN ALBAYRAK 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi