Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SAYFA İÇERİĞİ

1. İnsanoğlu böyledir işte

2. Gereksiz Bilgiler

3. Yanılgılar

4.İki Yüz

5. Şaka Gibi Ölüm

6. Her yaşta öğrenilecek bir şey vardır

7. Dua eden eller

8. Fil avlama yöntemleri

9. Sorular-Cevaplar

10.Gökdelenin yüksekliği

11.Hayatınızda teknolojinin yeri

12. İki Başkanın Başına Gelenler

13.Mezuniyet konuşması

14. Şiir yasağı

15. 1994'ün En Tuhaf İntiharı

16. Çocuklardan öğrenin

17. İşyerinde çalışma kuralları

18. Uçmuş sorular

19.Ne kadar mutluluk istersiniz?

20. Aptallar

21. Öğütler

22.Çocukların gözüyle

23.Yaklaşım Farkı

24.Kim Kimi Yer?

 

1. İnsanoğlu böyledir işte

Ve hayat, matematiğin dışına bir türlü çıkamaz. Bir türlü...

Coca-cola şirketi, iş dünyasındaki ilk yılında yalnızca 400 şişe kola satabildi.

Sheila Holzworth daha 10 yaşındayken görme yeteneğini yitirdi. Görmemesine rağmen, uluslararası üne sahip bir sporcu oldu ve başarıları arasında 1981 yılında Rainer Dağı'nın buzlu doruğuna çıkmak da bulunuyordu.

Richard Bach, üniversitede yalnızca bir yıl okudu. Sonra hava kuvvetlerinde savaş uçağı pilotu olarak eğitim gördü. Bir havacılık dergisinin editörlüğünü yapmaya başladı ama dergi battı. Hayatı birbirini izleyen başarısızlıklarla doluydu. Martı'yı yazdığı zaman bile kitabını nasıl bitireceğini bilmiyordu. Kitabın sonuna karar verinceye kadar, müsvedde sekiz yıl bekledi. Tamamlanınca da 18 yayıncı tarafından reddedildi. Ama yayınlandıktan sonra 7000 adet satıldı ve Richard Bach'ı ünlü bir yazar yaptı.

Martin Luther, İncil'i Wartburg Kalesi'nde mahkûmken çevirdi.

W. Churchill, klasikleri zayıf olduğu gerekçesiyle Oxford ve Cambridge üniversitelerine alınmadı.

1905 yılında, bir doktora tezi, hayalperest ve konudan uzak olduğu gerekçesiyle Bern Üniversitesi tarafından geri çevrildi. Tezi yazan genç fizik öğrencisi, Albert Einstein idi.

Basketbol yıldızı Michael Jordan, lisedeyken takımdan atılmıştı.

Bir dekatlon şampiyonu olan Rafer Johnson, doğduğunda sakattı.

"Gördüğünüz gibi, insanın isteklerini gerçekleştirmesi için hiçbir şey engel değil" diyor bu notları Gilda Kirtavit'ten alıp bize ulaştıran Zeki Özbay, "Yeter ki pes etmeye..."

 

2. Gereksiz Bilgiler

Eskimo dilinde, kar yağışlarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla kelime vardır.

Monako'nun ulusal orkestrası, ordusundan daha geniş bir kadroya sahiptir.

Hamamböcekleri, yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde, hiçbir değişime uğramamışlardır.

 

3. Yanılgılar

"Radyonun geleceği yok" 

Lord Kevin - İskoçyalı fizik âlimi

"Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek herşey icat edildi." 

Charles H. Duell - Amerikan Patent Dairesi Başkanı, 1899

"Denizaltıların savaşta ne işe yarayabileceğini anlayamadım. En fazlasından murettebatın boğularak ölmesine sebep olabilir." 

H. G. Wells - yazar, 1901

"Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir." 

Henry Ford'un kredi talebi üzerine, otomotiv sektörünün geleceği konusunda ekspertiz veren bir banka müdürü, 1903

"Uçaklar hoş oyuncaklar. Ama askeri bir değerleri yok." 

Mareşal Ferdinand Foch, I. Dünya Savaşı'nda Fransız Orduları Başkomutanı, 1911

"Artistlerin konuşmalarını kim duymak ister ki?" 

Harry M. Warner, film endüstrisi yöneticisi. O sıralarda yeni icat edilen sesli film hakkında, 1927

"Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemez." 

Daryik F. Zanuck - Twenty Century Fox'un başkanı, 1944

"Bilgisayarlar gelecekte belki sadece 1,5 ton ağırlığında olacaklar." 

Popüler Mechanics Dergisi, 1949

"Sound'larını beğenmedim, ayrıca gitar gruplarının modası geçti." 

Decca Record Plak Firmasının bir yöneticisi. 

Beatles hakkında, 1962

"İnsanların büyük çoğunluğu için tütün tüketimi gayet sıhhi bir şeydir." 

Doktor Ian G. McDonald, Operatör, 1963

"İnsanların evlerinde bilgisayar bulundurmaları için herhangi bir neden göremiyorum." 

Kenneth Olsen, Digital Equipment Corp.'un (Bir bilgisayar firması) başkanı, 1977

 

4.İki Yüz

Abraham Lincoln, dikkat çekecek kadar çirkin bir yüze sahipmiş. Fakat çirkinliğini bile yeri geldiğinde espri konusu yapmaktan çekinmezmiş.

Rakibi Douglas bir konuşmasında Lincoln'ü iki yüzlülükle suçlamış. Lincoln da bir seçim konuşmasında ona cevap vermiş:

-  Eğer benim Bay Douglas'ın iddia ettiği gibi iki yüzüm olsaydı, şu gördüğünüz yüzü hiç kullanır mıydım?

 

5. Şaka Gibi Ölüm

Jake Fen isimli adam, şakayla karışık eşini korkutmak istedi.

Bunun için bir plan yaptı. Birkaç metrelik ip ayarladı. Evin içinde kurduğu düzenek ile, kendini asmış gibi gösterdi. Eve gelen kadın, kapıyı açar açmaz, içerideki odada kocasını uzaktan ipin ucunda sallanır halde görünce düşüp bayıldı..

Kapıyı açık gören komşu kadın, merakla içeri girdi.

İki cesetle karşılaştığını sandı.

Topladığı birkaç parça değerli eşya ile kaçarken, yerde baygın yatan kadına bir tekme attı. (Edepsize bak! Haydi evi soydun, zavallı kadıncağıza niye tekme atıyorsun?.. Ama, olacak ki olacak işte!..)

O tekme ile kadın ayıldı. Cesedin canlandığını sanan kötü kalpli komşu kadın (ki aynı zamanda hırlı değil, yani hırsız) korkudan öldü.. Jake ise mahkemede beraat etti. Sen sağ, ben selamet!..

 

6. Her yaşta öğrenilecek bir şey vardır

Yaş 5: Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının, beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.

Yaş 7: Meşrubat içerken gülersem, içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.

Yaş 12: Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun, bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.

Yaş 13: Annemle babamın elele tutuşmalarının, beni daima mutlu ettiğini öğrendim.

Yaş 15: Bazen hayvanların, kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim.

Yaş 18: İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.

Yaş 24: Aşkın kalbimi kırabileceğini, ama buna değer olduğunu öğrendim.

Yaş 33: Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun, ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.

Yaş 36: Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.

Yaş 38: Eşimin beni hâlâ sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

Yaş 41: Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.

Yaş 44: Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.

Yaş 46: Yalnızca minik bir kart göndererek bile, birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.

Yaş 49: Herhangi bir işi yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.

Yaş 50: Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.

Yaş 53: İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.

Yaş 55: Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.

Yaş 64: Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.

Yaş 70: İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.

Yaş 82: Sancılar içinde kıvransam bile, başkalarına başağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.

Yaş 90: Kiminle evleneceğin kararının, hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.

Yaş 95: Öğrenmem gereken daha pekçok şeyler olduğunu öğrendim.

 

7. Dua eden eller

Bu resmi çizen, Albrecht Durer isimli 1471-1528 yılları arasında yaşamış bir ressam. 18 çocuklu bir ailenin resimle ilgilenen iki erkek çocuğundan biri.

İki kardeşin de resme karşı ilgi ve yeteneği vardır. Her ikisi de sanat okuluna gidip büyük bir ressam olma hayali kuruyorlar. Aile ise bu durum karşısında çaresiz. Madencilik yaparak geçinmeye çalışıyorlar ve karınlarını zor doyurabilmekteler.

Bu durum karşısında iki kardeş, kendi aralarında kura çekmeye ve kazananın sanat okuluna gitmesine, geride kalanın daha çok çalışıp diğer kardeşi okutması yönünde bir karar alıyorlar.

Albert ve Albrecht arasındaki bu kurada okula giden, dönüşte diğer kardeşi okuması için okula gönderecek ve kendisi de madende çalışacaktı.

Kurayı kazanan Albrecht okula gider ve bütün öğretim görevlilerini kendine hayran bırakarak çok büyük başarılar elde eder. Okulu birincilikle bitirdiğinde yöredeki bütün okullarda ismi bilinmektedir.

Eve büyük bir gururla döner. Ailesi Albrecht onuruna güzel bir yemek verir. Kendisini öven konuşmalardan sonra Albrecht söz alır ve kendisine bu başarıları yaşatan kardeşine teşekkür eder.

Şimdi sıranın kardeşinde olduğunu ve okumaya göndereceği kardeşi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler.

Kardeşi ise;

- İmkansız sevgili kardeşim, der... Seni okulda okutabilmek için çalıştığım senelerde bütün parmaklarım madende defalarca kırıldı ve değil kalem tutmak, bir bardağı bile zor tutuyorum.

Kardeşinin durumuna çok üzülen Albrecht ise, kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin, kardeşinin ellerinin resmini çizer.

Bu gördüğünüz bütün dünyanın Praying Hands (Dua eden eller) olarak bildiği esas ismi Hands (Eller) olan resim Albrecht Durer'in kardeşinin elleridir.

 

8. Fil avlama yöntemleri

MATEMATİKÇİLER

Matematikçiler fil avlamak için Afrika'ya giderler; fil olmayan herşeyi dışarı atıp geri ne kalırsa, onu avlarlar.

DENEYİMLİ MATEMATİKÇİLER

Bir önceki adımdaki işlemi yapmadan önce, en az bir filin bulunduğunu ispat ederler.

MATEMATİK PROFESÖRLERİ

En az bir filin bulunduğunu ispat ederler; ve onun bulunup yakalanma işini yüksek lisans öğrencilerine ödev olarak verirler.

BİLGİSAYAR MÜHENDİSLERİ

1. Afrika'ya git. 

2. Ümit Burnu'ndan başla 

3. Düzenli bir şekilde tüm kıtayı doğudan batıya tarayarak kuzeye doğru ilerle. 

4. Her tarama adımında; 

a. Görülen tüm hayvanları yakala 

b. Her yakalanan hayvanı bilinen bir fille karşılaştır. 

c. Bulunca dur. Vurmaktan eminsen vur.

DENEYİMLİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLERİ

Yukarıdaki algoritmanın durmasını garantilemek için Kahire civarına önceden bir fil yerleştirirler.

ASSEMBLY DİLİ PROGRAMCILARI

Bu algoritmayı, ellerinin ve dizlerinin üzerinde emekleyerek izlemeyi tercih ederler.

DONANIM MÜHENDİSLERİ

Afrika'ya gidip, rengi gri olan hayvanları rastgele yakalamaya başlarlar. Ağırlığı, daha önceden bilinen bir filinkinden yüzde on beş fazla veya az bir hayvana rastlayında dururlar.

EKONOMİSTLER

Bu meslek grubundakiler fil avlamazlar; ancak yeterli ücret ödendiği takdirde, fillerin kendi kendilerini avlayacağını düşünürler.

İSTATİSTİKÇİLER

Peşpeşe N kez rastladıkları hayvana "FİL" adını verip, onu avlarlar.

MÜŞAVİRLER

Fil avlamazlar. Aslında hiçbir şey avlamazlar; Ama, fil avlamak isteyen insanlara saat ücreti karşılığında tavsiyede bulunurlar.

YÖNEYLEM ARAŞTIRMACILAR

Avcının şapkasının büyüklüğü ile kullanılan mermilerin renginin fil avlama stratejileri üzerindeki etkisini araştırırlar. Tek istedikleri, birilerinin kendilerine "fil" adı verilen nesneyi tanımlamasıdır.

POLİTİKACILAR

Fİl avlamazlar; sadece sizin avladığınız fili kendi seçmenleriyle paylaşırlar.

AVUKATLAR

Fil avlamazlar. Sadece fil sürüsünü izleyerek, sürünün ardında bıraktığı gübrenin mülkiyetinin kime ait olduğunu tartışırlar.

ÜST DÜZEY YÖNETİCİLER

Geniş kapsamlı "fil avlama" stratejileri oluştururlar; ancak bu çalışmaları sırasında fillerin; tarla farelerine benzeyen, sadece sesleri biraz daha kalın olan yaratıklar olduğunu kabul ederler.

KALİTE KONTROL DENETÇİLERİ

Fillerle ilgilenmeyip, avcıların jipe eşyalarını yüklerken yaptıkları hatalarla uğraşırlar.

SATIŞ TEMSİLCİLERİ

Fil avlamazlar. Tüm zamanlarını yakalamadıkları filleri satmaya çalışarak ve sezon açılmadan 2 gün önce malı teslim edeceklerini iddia ederek geçirirler..

BİLGİSAYAR YAZILIMI SATICILARI

Yakaladıkları ilk hayvanı sevkedip, "fil" faturası keserler.

BİLGİSAYAR DONANIMI SATICILARI

Tavşan yakalayıp; bunları griye boyar ve "Masa Üstü Fil" diye satarlar.

GAZETE YÖNETİCİLERİ

Maliyet hesabı çıkardıktan sonra, bir muhabir gönderirler.

GAZETE MUHABİRLERİ

Önce haberini yapayım derken, resim çektikleri sırada filin altında ezilirler.

GAZETECİ YAZARLAR

Yerimiz daraldı bahanesiyle vazgeçerler.

 

9. Sorular-Cevaplar

Amerikan mahkemelerinde sorulan sorulara devam ediyoruz. Maksat, Amerikalılar'ın zeka düzeyinden halkımızın da haberi olsun.

1. Soru: İlk evliliğiniz niçin sona ermişti?

Cevap: Ölüm sebebiyle.

Soru: Kim ölmüştü?

2. Soru: Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?

Cevap: Orta boyluydu, sakalı vardı.

Soru: Erkek miydi, yoksa kadın mı?

3. Soru: Bugüne kadar kaç ölü üzerinde otopsi yaptınız doktor?

Cevap: Bugüne kadarki bütün otopsilerimi ölüler üzerinde yaptım.

4. Soru: Bütün cevaplarınız sözlü olmak zorunda, anlaştık mı? Şimdi, hangi okula gidiyorsunuz?

Cevap: Sözlü.

 

10.Gökdelenin yüksekliği

Bu soru Kopenhagen'daki bir üniversitenin fizik sınavından alınmıştır:

"Bir gökdelenin yüksekliğini barometre ile nasıl bulursunuz, anlatınız."

Öğrencilerden birinin cevabı şuydu: "Barometrenin ucuna bir ip bağlarsınız. Sonra gökdelenin tepesinden asıp sallarsınız. Barometre yere değdiğinde ipin boyuyla barometrenin boyunun toplamı gökdelenin yüksekliğini verecektir."

Bu 'orijinal' cevap, hocayı çileden çıkartmaya yetti ve öğrenci dersten kaldı. Öğrenci cevabının doğruluğu konusunda itirazda bulundu ve üniversite durumu çözmek için başka bir hoca gönderdi.

Bu noktada öğrenci hakkında ne düşünürdünüz? Kararınız ne olurdu? Kalmalı mı geçmeli mi?

Yeni hoca, cevabın aslında doğru olduğuna, fakat kayda değer bir fizik bilgisinin varlığını göstermediğine karar verdi. Sorunu çözmek üzere, öğrencinin en azından asgari bir temel fizik bilgisi olup olmadığını anlamak için ona altı dakika vererek, sorunun sözlü cevabını vermesini istedi.

İlk beş dakika genç sessizliğe gömüldü. Alnı düşünceden kırış kırış olmuştu. Hoca zamanın tükenmekte olduğunu hatırlattığında, genç çeşitli cevaplarının olduğunu fakat hangisini kullanacağına karar veremediğini söyledi. Tekrar acele etmesi tavsiye edilince şöyle cevapladı:

-İlk olarak, barometreyi gökdelenin tepesine çıkartıp kenarından aşağı bırakır, yere inene kadar geçen süreyi ölçersiniz. Binanın yüksekliği (H=0.5 x g x t kare) formülü uygulanarak hesaplanabilir. Fakat barometre için kötü bir seçim...

Veya güneş parlıyorsa, barometrenin yüksekliğini ölçersiniz. Sonra onu bir yere dikip gölge uzunluğunu ve sonra da gökdelenin gölge uzunluğunu ölçebilirsiniz. Bundan sonrası basit bir orantıyı çözmek olacaktır.

Fakat bu konuda gökbilimsel bir cevap istiyorsanız, barometrenin ucuna bir sicim bağlayıp onu bir sarkaç gibi sallandırabilirsiniz; önce yer seviyesinde, daha sonra da gökdelenin tepesinde. Yüksekliği T=2pi kare kvk (I/g) formülündeki farktan yararlanarak bulabilirsiniz.

Yahut da gökdelenin dışarısında bir yangın çıkış merdiveni varsa, barometreyi bir cetvel gibi kullanarak yukarıya çıkarken gökdelenin boyunu barometre yüksekliği biriminden sayıp, bunları toplayabilirsiniz.

Eğer ille de sıkıcı ve ortodoks olmak istiyorsanız, tabii ki barometre ile gökdelenin tepesindeki ve yer seviyesindeki basıncı ölçer, milibar cinsinden çıkan farkı feet'e çevirebilirsiniz ve yüksekliği bulursunuz.

Ancak bizler daima zihnin bağımsızlığı ve bilimsel metodlar kullanma konusunda teşvik edildiğimiz içindir ki en iyi yol, şüphesiz hademenin kapısını çalmak ve yeni bir barometre isteyip istemediğini sorarak, gökdelenin yüksekliğini söylemesi durumunda, ona bu barometreyi vereceğimizi söylemek olurdu...

Şimdi genci dinledikten sonra da aynı şeyi mi düşünüyorsunuz? Geçmeli mi kalmalı mı?

Ögrencinin adı: Niels Bohr.

Fizik'te Nobel Ödülü kazanan tek Danimarkalı.

 

11.Hayatınızda teknolojinin yeri

- Boşluk doldurmalı bir form dolduracaksınız. Daktiloyla yazılması gerekiyor ama elinizde laser printer ve bilgisayardan başka bir alet yok. Bu yüzden formu bilgisayara aynen geçiriyorsanız, sonra da arkadaşlarınızı arayıp isterlerse onlara formu diskette verebileceğinizi söylüyorsanız...

- Kendi sigorta sicil numaranızı bilmezken, Bill Gates'in E-mail adresini biliyorsanız...

- Tebrik kartlarını imzalarken imzanın sonuna :-) işareti koyuyorsanız...

- Telefonda konuşurken kağıda :-) gibi şekiller çizip hangisi daha iyi diye düşünüyorsanız...

- Verilerinizi her gün yedekliyorsanız, hatta nüfus cüzdanı, ehliyet gibi belgelerin fotokopilerini saklıyorsanız...

- CD denildiğinde, aklınıza müzik en son geliyorsa...

- Tatildeyken veya tuvaletteyken elektronik aletlerinizin kullanım kılavuzlarını okuyorsanız...

- Ekmek kızartma makineniz veya oturma odası takımınız yokken eve fotokopi makinesi aldıysanız...

- Ekran koruyucunuzu saç şeklinizden daha çok değiştiriyorsanız...

- Kapınıza gelen ansiklopedi satıcılarını kovarken, E-Mail ile gelen ya da teletext izlerken araya giren reklamları ilgiyle izliyorsanız...

- Internetteki büyük tartışma gruplarına bayram mesajı atarken, babanıza telefon etmeyi unutuyorsanız...

- Bilgisayarcıya gittiğinizde müşterilerle konuşurken yanlış birşey söyleyen satıcıyı düzeltip önünüzdeki yirmi dakikayı diğer müşterilerin sorularına cevap vermekle geçiriyorsanız...

- Form doldururken adres kısmına E-Mail adresi yazıyorsanız...

- Bu esprilerin tamamını anlıyorsanız...

- Bu esprileri tanıdığınız insanlara E-Mail, telefon veya faks ile ulaştırıyorsanız: Teknoloji, hayatınızı kontrol altına almıştır. Çok çabuk bir Afrika safarisine çıkın ve yanınıza İsviçre çakısından başka birşey almayın!

Joe Mullich, AmericanWay Magazine'de böyle söylüyor.

 

12. İki Başkanın Başına Gelenler

Abraham Lincoln'un kongreye seçildiği yıl; 1846. 

John F. Kennendy'nin kong-reye seçildiği yıl; 1946.

Abraham Lincoln'un ABD Başkanı olduğu yıl; 1860. 

John F. Kennendy'nin ABD Başkanı olduğu yıl; 1960.

Her iki başkan da bir Cuma günü suikasta uğradı.

Her iki başkan da başlarına isabet eden bir kurşunla öldü.

Lincoln'un sekreterinin adı Kennedy idi. 

Kennedy'nin sekreterinin adı Lincoln idi.

Lincoln ve Kennedy, Güneyliler tarafından öldürüldü.

 Her ikisinin de koltuğuna bir Güneyli oturdu.

  İkisinin de yerine gelen Başkan'ın soyadı, Johnson idi.

  İlki 1808, diğeri 1908 doğumluydu.

  Lincoln'u vuran John Wilkes Booth'un doğum yılı; 1839. 

Kennedy'i vuran Lee Harvey Oswald'ın doğum yılı; 1939.

  İki suikastçının da üç ismi var.

  İki suikastçının da isminde 15 harf var.

  Lincoln, Kennedy isimli bir tiyatroda vuruldu. 

Kennedy, Lincoln marka bir otomobilde vuruldu.

  Lincoln'u vuran tiyatrodan kaçtı, bir depoda yakalandı. 

Kennedy'i vuran depodan kaçtı, bir tiyatroda yakalandı.

  Her iki suikastçı da davaları başlamadan öldürüldü. 

Ve son olarak:

  Lincoln ölmeden bir hafta önce Maryland Monroe'de idi. 

Kennedy ölmeden bir hafta önce Marilyn Monroe'yle idi.

 

13.Mezuniyet konuşması

Amerikan üniversitelerinin bir âdeti var. Her yıl, her üniversite kendi alanında çok sivrilmiş bir önemli ismi mezuniyet konuşması yapmak üzere davet ediyor. Aşağıda, bu yıl, Yale Üniversitesi mezuniyet törenine davet edilen Oracle bilgisayar şirketinin kurucusu ve genel müdürü Larry Ellison'un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması var.

"Yale Üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. Lütfen, etrafınıza iyi bir bakın. Solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Sonra sağınızdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Ve şimdi şunu aklınıza koyun: Bundan beş yıl sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi başaramamış olacak. Sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış olacak. Ve siz, ortadaki? Ne bekliyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız. Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce umut ışığı göremiyorum. Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak kişiler de göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka bir şey olmayacak yüzlerce insan. O kadar.

Sinirlendiniz. Bu anlaşılabilir bir şey. Ben, Lawrence 'Larry' Ellison üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler söyleyebiliyorum? Bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: Çünkü ben, üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. Siz değilsiniz.

Çünkü Bill Gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin adamı. Siz değilsiniz. Çünkü Paul Allen, o da üniversite terk ve dünyanın en zengin üçüncü adamı. Siz değilsiniz. Başka örnekler de var. Mesela Michael Dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite terk. Ve siz o listede hâlâ yoksunuz.

Şimdi çok kızdınız. Bu da anlaşılabilir. O halde biraz da egolarınızı okşamama izin verin. Pekçoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz. Önünüzdeki yıllar için epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pekçok şeyi öğrendiniz. İyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. Burada size o önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız, onlarla bağlantı kurdunuz. Ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle güçlü bir ilişkiniz oldu burada: Terapi. Bunların hepsi güzel şeyler. Ama gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız olacak. O çalışma alışkanlığına ve 'terapi'ye de ihtiyaç duyacaksınız hayat boyu. İhtiyacınız olacak, çünkü üniversiteyi terk etmediniz. Dolayısıyla asla dünyanın en zengin insanları arasına katılamayacaksınız.

Elbette, belki de listeye 10 ya da 11. sıradan, Microsoft yöneticisi Steve Ballmer gibi, girebilirsiniz. Ama herhalde onun kimin için çalıştığını söylememe gerek yok, değil mi? Sadece kayda geçsin diye söylüyorum, o da zaten master sınıfından terk. Biraz geç kalmış anlayacağınız. Son olarak, herhalde bazılarınız ya da umarım bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi kendinize soruyorsunuz: 'Yapabileceğim bir şey var mı? Bir umudum var mı?' Maalesef hayır. Çok geç kaldınız. İçinize çok şey dolduruldu, siz onlara bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. Artık 19 yaşında değilsiniz.

Eveeet, şimdi gerçekten çok kızdınız. Bu anlaşılabilir bir şey. Belki de şu an, size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır. Hayır, 2000 mezunları size değil. Siz kaybettiniz. Sizi, yılda 200 bin dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. Üstelik o maaş çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terketmiş birinin imzası olacağını söyleyerek. Öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara. Size söylüyorum: Hemen ayrılın. Daha güçlü söyleyemem: Ayrılın. Hemen toplayın eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. Terkedin. Her şeye yeniden başlayın. Size söyleyebileceğim tek şey, o başınızdaki kepler ve kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağı çektiği gibi..."

 

14. Şiir yasağı

Şeyh Şamil, şiir yazmayı yasaklıyor. 

Naibleri şaşırıyor. "Nasıl olur? Siz şiir severdiniz."

"Merak etmeyin" diyor Şeyh Şamil. "Gerçek şairler, yasak masak dinlemez, onlar gizli de olsa şiire devam eder. Sahte şairler ise, bu yasaklamadan çekinir ve şiir yazmaktan vazgeçer. Böylece şiiri kurtarırız."

 

15. 1994'ün En Tuhaf İntiharı

Amerikan Adli Tıp Derneği'nin 1994'teki ödül yemeğinde başkan Don Harper Mills, San Diego'daki dinleyicilerini, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adli komplikasyonlarla şaşkına çevirdi. İşte hikaye: 

23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adli tabip onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı.

Müteveffa, 10 katlı bir binanın tepesinden intihar niyetiyle aşağı atlamıştı. (Umutsuzluğunu geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.) 9. katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşunla hayatı sona ermişti. 8. kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ bulunduğunu, ne silahı çeken ne de müteveffa biliyordu. Kurşun olmasaydı Opus'un intihar girişimi zaten başarılı olamayacaktı. Normal olarak, diye devam etti Dr Mills, intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır. Opus'un 9 kat aşağıdaki kesin ölüm yolunda vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat onun intihar girişiminin başarılı olmayışı savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti.

Silahın patladığı 9. kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki tetiği çekti, mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçludur. 

Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında hem adam hem de kadın silahın dolu olmadığı konusunda kesinlikle emindiler. Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirdiğini söyledi. Öldürme kastı yoktu. Böylece Opus'un öldürülmesi bir kaza oluyordu, yani silah kazara doldurulmuştu. 

Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık 6 hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının onu silahla korkutma temayülünü bilen oğul, onun annesini vuracağını umarak silahı doldurmuştu. Artık olay oğlun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti. 

Tam bu sırada yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu onu 23 Martta 10 katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak ölümü planladığı gibi olmamıştı; 9. katın önünden geçerken pencereden gelen kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle Ronald Opus'un hayatı sona ermişti. 

Dosya intihar olarak kapatıldı.

 

16. Çocuklardan öğrenin

Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın.

Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır:

Sebepsiz yere mutlu olmak,

Her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak,

Ve elde etmek istediği şeyi, var gücüyle dayatmak.

 

31 yaşında işini kaybetti

 - 32 yaşında bir hukuk kavgasını kaybetti

 - 34 yaşında işini tekrar batırdı

 - 35 yaşına geldiğinde çocukluk aşkı öldü

 - 36 yaşında sinir krizi geçirdi

 - 38 yaşında eyalet seçimini kaybetti

 - 43, 46 ve 48 yaşlarında kongre seçimlerini kaybetti

 - 55 yaşında eyalet senatörü olamadı

 - 58 yaşında gene senatör olamadı

 - 60 yaşında ABD Başkanlığına seçildi

 Onun ismi Abraham Linkoln'dü. Asla vazgeçmedi.

 Asla vazgeçmeyin; kaybedenler yalnızca vazgeçenlerdir.

 

17.İşyerinde çalışma kuralları

  1. Verdiğin sözü tut.

  2. Olman gerektiği yerde, olman gerektiği saatte ol.

  3. Kendine ve çalıştığın ortama saygılı davran.

  4. Yetkililerle gereksiz diyaloglara girme.

  5. Çalıştığın her işten ve firmadan bir şeyler öğren.

  6. Temiz, bakımlı ve güleryüzlü ol.

  7. İşini herkesten daha iyi yapmaya çalış.

  8. Hizmet bekleme, hizmet ver.

  9. Kimseyle lâubali olma.

  10. İş arkadaşlarını gereksiz meşgul etme.

  11. Gıybetten ve dedikodudan uzak dur.

  12. Şer organizasyonlarına girme.

  13. İşe uykusuz ve yorgun gelme.

  14. Özel telefon konuşmaları yapma.

  15. İzinsiz şirketten bir şey alma.

  16. Hasta olmamak için tedbir al. Kendini iyi hissetmiyorsan hemen doktora gitmek için harekete geç.

  17. Cep telefonuna hâkim ol.

  18. Problemleri artırmaya yönelik değil, çözmeye yönelik tavır takın.

  19. Aranan kişi ol ki, aradığını bulasın.

  Bu işyeri kuralları, Eğitim Bilim dergisinde yayınlandı.

 

18. Uçmuş sorular

  • Yüzmek zayıflatıyorsa, balinalar nerede yanlış yapıyor?
  • Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde, niçin içinde bulunduğu tüpün içine yapışmamaktadır?
  • Eğer bugün hava sıcaklığı "0" derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır?
  • Niçin "tek heceli" diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?
  • Neden insanlar "gökyüzünde 400 milyon yıldız var" denildiğinde inandıkları halde, "yeni boyalı" yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
  • Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken, bulaşık deterjanıında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?
  • Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre, karanlık hangi hızla çökmektedir?
  • Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur?
  • Teflona hiçbir şey yapışmadığı halde, o teflon o tavaya nasıl yapışmıştır?
  • Bunların tamamını akılcı bir şekilde cevaplayabilen kaç kişi vardır?

 

19.Ne kadar mutluluk istersiniz?

Mutluluğun süresini bir Çin atasözü tamı tamına şu şekilde anlatıyor:

  • Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın...
  • Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin...
  • Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin...
  • Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun...
  • Tüm hayat boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin...

 

20. Aptallar

Ağzını açıp ta bir şey  söylemediği için, herkes onun aptal olduğundan şüpheleniyor. Ağzını  açıp bir şey söyleyince kimsenin şüphesi kalmıyor.

Kafasıyla üretebildiği tek şey kepektir.

Baba demesini altı yaşında öğrenmiş! Baba dediği kişinin aslında halası olduğunu öğrendiğinde dokuz yaşındaymış!

Bir saatten fazla kafasında tutabildiği tek şey baş aağrısıdır.

Onun gibiler çok olsaydı, vapurlardaki “Can yelekleri tavandadır!” yazısı yetmeyecek, altına “Tavan yukardadır!” diye ilave etmek gerekecekti.

Yirmiye kadar sayabilmesi için ayakkabılarını çıkarması gerekiyor.

AYILAR: Ondan bir insan gibi davranmasını beklemeyin. Taklit yeteneği yoktur.

GEVEZELER: Derinlikteki eksikliğini uzunlukta kapatmaya çalışıyor.

GÜVENİLMEZLER: Borç verirseniz bir daha yüzünü göremezsiniz. Ama değer.

 

21. Öğütler

  • Kimse bana öğüt lazım demez. Fakat yine de şu satırlara bir bakalım.
  • İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.
  • En sevdiğin şiiri ezberle.
  • Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.
  • "Seni seviyorum" derken inanarak söyle.
  • "Özür dilerim" derken karşındakinin gözünün içine bak.
  • Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme.
  • Derinden ve inançla sev. Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın.
  • İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme.
  • Yavaş konuş ama hızlı düşün.
  • Şunu bil ki sessiz kalmak bazen de en iyi cevaptır.
  • Daha fazla kitap oku, daha az tv seyret.
  • Telefonda konuşurken gülümse. Karşındaki sesinden gülümseyişini duyacaktır.
  • Konuşmaktan hoşlandığın biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.
  • Güzel, şerefli bir hayat yaşa. Yaşlanıp geri baktığında ikinci bir defa tadını çıkarırsın.
  • Allah'a (cc) güven, ama arabanı kilitle.
  • Yuvanda sıcak bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.
  • Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.
  • Satır aralarını da oku.
  • Bilgilerini paylaş. Bu aynı zamanda ölümsüz olmanın bir başka yoludur.
  • Yılda bir defa, daha önce gitmediğin bir yere git.
  • Eğer çok paran olursa, başkalarına yardım et. Paranın en zevkli tarafını kaçırma.
  • Bazen istediğin bir şeyin olmaması, senin için bir şanstır.
  • Önce kuralları öğren, düşün, karar ver ve bazılarını boz.
  • Başarının gerçek olup olmadığını anlamak için, karşılığında neler verdiğine bak.
  • Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin.
  • Sana yapılan iyiliği mermere, kötülüğü toza yaz.

 

22.Çocukların gözüyle

Avrupa ve Amerika'da 2 ile 9 yaş arasındaki çocuklara Tanrı'ya ilişkin düşüncelerini sormuşlar. Dini eğitimin bir parçası olarak çocuklara "Tanrı'ya bir mektup yazın ve duygularınızı, isteklerinizi anlatın" demişler. 

"Sevgili Tanrı, 

Şu andaki eksiklerimi yazıyorum: 

Yeni bir bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen birazı da olur. 

Seni seven Eric, 

5 yaşında. 

Not: Noel Baba'nın olmadığını biliyorum." 

"Canım canım Tanrı, 

Astronotları öyle yukarı fırlatıp fırfır döndürmelerinden ödüm kopuyor. N'olur onların bizim evin çatısına düşmelerine izin verme. 

Dostun Norman, 

4,5 yaşında." 

"Sevgili Tanrım, 

İnsanların ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden elindekileri tutmuyorsun? 

Jane, 6 yaşında." 

"Sevgili Tanrı, 

Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen canını yakma. Sevgilerle. 

Martin, 5 yaşında." 

"Tanrı'cım, 

Üst kattakiler durmadan bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence yalnızca çok iyi arkadaşların evlenmesine izin vermelisin. 

Nan, 5 yaşında." 

"Sevgili Tanrı, 

Sen tuhaf ne yaparsan yap herkes hayran oluyor; ama ben ufacık bir şaka bile yapsam yiyorum fırçayı. 

Jodie, 6,5 yaşında." 

"Sevgili Tanrı, 

Bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar. Teddy, 9 yaşında." 

"Sevgili Tanrı, 

Tanrı olduğunu nasıl bilebildin? 

Charlene, 3 yaşında." 

"Sevgili Tanrı, 

Zürafaları isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu? 

Norman, 4 yaşında." 

(Hüseyin Nazlıaydın'a teşekkür.)

 

23.Yaklaşım Farkı

Şapka üreticisi iki rakip şirket, işe yeni aldıkları iki pazarlamacı genci Afrika'ya göndermişler. Birinci genç, kısa süre sonra merkeze şu mesajı göndermiş:

Burada kimse şapka giymiyor.

Satış ihtimali hiç yok.

Diğer pazarlamacı gencin mesajı ise şöyleymiş:

Burada kimsenin şapkası yok.

Satış imkanımız çok...

 

24.Kim Kimi Yer?

Afrika'nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağışlarıyla oluşup, yaz sıcağında yok olan geçici göller vardır.

İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin bir sözü:

"Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları."

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi