Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

İngiliz diline yerleşmiş il­gine ve hatta saçma gö­rülebilecek deyimlerin. 1500'iü yılların İngiltere’sinde insanların gündelik hayatlarına ait basit gerçek­likleri dile getirdiğin; biliyor muydunuz İste XVI. yy İngiltere sinden baz; tuna! manzaralar:

 İnsanların çoğu Hazi­ran da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar. Haziranda hâlâ çok kötü kok­muyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde b;r buket çiçek taşıyordu.

 Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğullan ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler ay­nı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hâle geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kay­betmek mümkündü. İngilizcedeki "Banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın" (Don't throw the baby out with the bath water) deyimi buradan gel­mektedir.

 Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan ya­pılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hay­vanlar (fareler böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağ­mur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu, İngilizcedeki "kedi-kopek yağıyor" (It's raining cats ana dogs) deyimi buradan gelmektedir.

 Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleye­cek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sı­kıntı oluşturuyordu. Etra­fında yüksek direkler ve üs­tünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gel­mektedir.

 Zemin topraktı. Sade­ce zenginlerin zemini top­raktan başka bir şeyden yapılmıştı. Toprak kadar fakir (dırt poor) tabiri bura­dan çıkmıştır

 Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilâve ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yah­ni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece bo­yunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu.

Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. "Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük" (peaî porrıdge hot, peas porridge cold, peasporridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei bu­dur.

İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, ke­mikleri bir "kemik evi"ne götürüyor ve mezarı ye­niden kullanıyorlardı. Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu gö­rüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü orta­ya çıktı.

Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir ça­na bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti ("grave-yard shift") denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur ("saved by the beli") bazıları da "ölü zilci" (ciead ringer) olurdu.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi