Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Kimi şikâyet edeyim, hangi birini söyleyeyim. Vaktiyle sokakta duyduğumuz Türkçe hatalarını artık gazetelerde, kitaplarda, mecmualarda okur olduk. İnsanlar kullandıkları kelimelerin anlamlarını tam kestiremiyorlar. Lütfedip bir sözlük kapağı da açmıyorlar. Sonra bir bakıyorsunuz, kastedilen mânâ ile kullanılan kelime birbirlerinden farklı. Özellikle yeni türetilen kelimelerde bu kabil hatalar daha sık yapılıyor. İşte birkaç örnek:

Olanak (imkân) yerine olasılık (ihtimal),

Karşılık (mütekabil) yerine karşın (rağmen),

Deneyim (tecrübî birikim) yerine deney (bir defalık tecrübe, deneme),

Gözlem (müşahede) yerine gözetleme (tarassut).

Bir de bunun tam tersi oluyor ve eski bir kelimenin telaffuz yahut imlasında, kelimenin anlamını bilmemekten kaynaklanan hatalar yapılıyor. İşte ilk anda aklımıza gelen örnekler:

Mahzur (sakınca, engel) yerine mahsur (kuşatılmışlık),

Bilakis (tam tersine, aksine) yerine bilhassa (özellikle),

Takdir (değer verme) yerine taktir (damıtma),

Rakîp, yerine râkip (binen).

Bu kelimelerin hatalı kullanımını, değil bir köşe yazarında, mestlikten dili dönmeyen bir haneharabda bile görsek kınarız. Ancak bazı yazarlarımızın yanlış (yanıl—ı—ş) yerine yalnış; yalnız (yalın—ı—z) yerine de yanlız demelerini asla affedemiyoruz. Onlar için bir kez daha söyleyelim: İmlasında şüphe ettiğiniz bir kelime olursa lütfen yazmadan evvel kelimenin kökünü aklınızdan geçiriniz; doğrusunu bulursunuz.

Laik yerine lâyik, tarîkat yerine tarikat diyenlere ise ancak gülebiliriz.

 

CAMCIYA NE OLUYOR?

Geçen haftanın televizyon haberlerinde seyretmişsinizdir. Beşli inisiyatif sıfatıyla bir yığın işçi sendikası sözcüleri irtica konusunda hükümete neredeyse ültimatom vere yazdılar. Daha önceki günlerde de İÜ Rektörü'nün eşiğinde başörtüsü biadında bulunan sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini (!) gördük. Hani kendilerine fikir danışılmış yahut üzerlerine vazifeymiş gibi!

Efendim, bu günlerde kurt fıkraları moda ya; hâle uygun bir tanesini de biz anlatalım istedik. Buyrun netekim:

Vaktiyle bir kasabanın hayvanlarına kurt dadanmış. Her gün birkaç hayvanı parçalayıp öldürüyormuş. Kasabada kurttan zarar görenler toplanıp bir karara varmışlar. Ertesi gün her biri ellerinde çifte kırmalar, kasabanın sınırlarında nöbete başlamışlar. Beklenen an gelip de ilk tüfek patladığında kurt vaziyeti anlayıp gerisin geri koşmaya başlamış. Kasabalı durur mu, hepsi beraber kurdun peşine düşmüşler. Kurt kaçıyor, kasabalılar kovalıyorlarmış. Kurt arayı bir hayli açınca azıcık soluklanmak için durup peşinden gelenlere şöyle bir bakmış. En önde kasap.

— Kasap haklı, demiş, içinden. Ne de olsa az koyununu götürmedim. Yanında hemen çiftlik sahibini görmüş.

—Onun da çok canını yakmıştım hani, demiş. Besili kazlar onundu.

Derken muhtarı görmüş.

—Hah, demiş. Bu mahallenin namusunu kurtarmanın peşinde. Gelsin bakalım.

O sırada sığırtmaç gözüne ilişmiş.

—Benim yüzümden çok azar işitmiş olmalı, zavallı, demiş. O da haklı.

Geçen haftanın televizyon

O sırada bir adamın öne çıktığını görmüş kurt. Dikkatlice bakmış; ama tanıdıklarından biri değil. Sonra birden hatırlamış ve içinden.

—İyi de, demiş. Bu camcıya ne oluyor. Onunla ne alışverişim var ki peşinden gelmeyi üzerine vazife edinmiş. Hem de herkesten önde?!.

 * * *

İşte ne oluyorsa bu camcılardan oluyor. Siz siz olun, camcılardan kendinizi kollayın.

Camcıya ne oluyor?

SON EKLENENLER

Üye Girişi