Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SÜRGÜNDEKİ EDEBİYATÇILAR


Birçok edebiyat­çının makûs talihidir sürgü­ne gönderilmek veya hapis yatmak. Kimisi fikirleri, kimisi yazdıkları, kimisi de sergiledikleri tiyatro oyunu yüzünden ülkelerinden mahrum kalırlar. Dönemlerinin devlet ricali tarafından çoğu kez yargılamaya gerek duyul­madan vatanlarından sürü­lürler. Öyle ki bazı tefekkür adamları vatan haini ilan edi­lir, toplumun onlardan nefret etmeleri sağlanır. Memleketle­rinden çok uzaklarda bu hasret ile kavrulan yazarlarımızın ruh haleti eserlerine de yansır. Ömrünün çoğunu sürgünde veya hapise girmekle geçiren yazarlar, özgürlük hasretiyle şiir ve romanlar kaleme alırlar. Sürgüne mahkûm edilen Cevat Şakir Kabaağaçlı, Sabahattin Ali, Namık Kemal, Refik Halit Karay, Nazım Hikmet gibi isim­ler bunlardan sadece bir kaçı. Ancak Mehmet Akif gibi bazı yazarlarımız da var ki devlet baskısı nedeniyle gönüllü olarak sürgüne gitmeyi tercih eder.

Bu edebiyatçılarımızın bazıları sürgün hayatında vefat eder. Cenazelerinin bile Türkiye’ye girişi yasak olduğundan başka ülkelerde defnedilirler. Simdi sizleri kısa bir tarih yolculuğuna çıkarıp sürgüne gönderilen bazı edebi­yatçılara göz atacağız, 


MEHMET AKİF ERSOY SÜRGÜNE İSTEYEREK GİTTİ

Ne yazık ki Mehmet Akif gibi önemli bir şair- yazarımız da yaşadı­ğı baskı yüzünden Mısır’a gitmeye karar verir. Akif hakkında düzenle­nen sempozyumda konuşan Marmara Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kara, şairin sürgüne gitmesini şu şekilde anlatıyor: “Akif, Meclis’te bulunduğu sırada saygın kişiliği se­bebiyle direkt olarak bir müdahaleye uğramamıştır. Kendisinden hoşlanmayanlar onun kişilik özelliklerine saygı duydukları için kendisine kaba herhangi bir yaptırımda bulunama­mışlardır. Fakat Akif, kendisi gönüllü olarak kendini Mısır’a sürgün etmiş ve orada sanıldığının aksine refah içinde değil, sıkıntılar içinde bir yaşam sürmüştür.”

Temmuz 1935’te rahatsızlığı iyice ilerleyince Mısır’dan hareketle Kudüs ve Hayfa’ya uğrayarak Beyrut’ta sayfiye yeri olan Cebel-i Lübnan’a geçer Akif. 9 Ağustos’ta Antakya’ya gelir ve Cemil Bereket Bey’in misafiri olur. Fransız işgali altında bulunan Antakya’da üç hafta kadar kalır. 17 Haziran 1936’da ağır hasta olarak İstanbul’a büyük zorluklarla ula­şır. Mısır’dan ayrılırken hazırlamış olduğu Kur’an mealini dostlarından müderris İhsan Efendi’ye bırakır ve “Dönmezsem yakarsın.” diye vasiyet eder. 27 Aralık 1936’da Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda Hakk’ın rahmetine kavuşur.

CEVAT SAKİR KABAAĞAÇLI SÜRGÜNDE HALİKARNAS BALIKÇISI OLDU

Çocukluk yıllarını Atina’da geçiren Cevat Şakir Kabaaâğaçlı, ilköğrenimini

Büyükada’da, orta ve liseyi 1907’de Robert Kolejinde tamam­lar. Mezun olduğu yıl İkdam Gazetesi’nde ilk yazısı yayımlanır. 1925 yılma kadar geçimini haftalık dergi­lerde tercümeler, yazılar yayınlaya­rak, karikatürler çizerek sağlar. Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak Hüseyin Kenan takma adıyla 13 Nisan 1925 tarihli bir yazı kaleme alır. Bu yazıda ‘Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler’ başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesinde yargılanır. ‘Memlekette isyan bulundu­ğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmaktan suçlu bulunur. Mahkeme tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de Kılıç Ali Bey’in (İstiklal Mahkemesi üyesi) önerisiyle kalebent­likle Bodrum’a sürülür. 3 yıllık sürgün hayatının yansını Bodrum’da tamamlar. Cezasının diğer yansını İstanbul’da geçiren yazar, sevdiği ve kaynaştığı Bodrum’dan ayrı kalamaz ve ömrü­nün geri kalan 25 yılını burada yaşar. Eserlerinin birçoğunu Ege ve Akdeniz Bölgesi kıyı kesiminde gelişen, denize bağlı olaylardan oluşturur. Yazılarında, çok sevdiği Bodrum’un antik çağlardaki ismi olan Halikamasos'tan esinlendiği için ‘Halikarnas Balıkçısı’ takma adım kullanır. Balıkçılık, yazarlık ve turist rehberliği yaparak geçimini devam etti­ren yazar, 1973’te vefat eder ve vasiyeti üzerine Bodrum’da defnedilir.

REFİK HALİT KARAY

FARKLI DİYARLARA SÜRGÜN EDİLDİ

Galatasaray Sultanisi’nde hukuk okuduktan sonra memurluk yapmaya başlar Karay. II. Meşrutiyet’in ilanı onun düşünce dün­yası için bir milat olur ve gazetecilik yapmaya karar verir. Yazdığı yazılar bazı devlet çevrelerini rahatsız eder. Bunun sonucunda ilk önce Sinop’a daha sonra Çorum, Ankara ve Bilecik’e sürgüne gönderilir. Bir süre sonra İstanbul’a geri döner. Kısa bir dönem Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra PTT (Posta ve Telgraf Teşkilatı) Genel Müdür­lüğü görevine getirilir. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na üye olur ve İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılarından ötürü vatan hainliği suçuyla ‘yüzellilikler’ (Türkiye’den, Kurtuluş Savaşı sonrası sürgün edilen ve düşman işbirlikçisi görülen, hepsi üst düzey makamlarda yer alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen isim) listesine girerek Beyrut ve Halep’e sürgüne gönderilir.

Bir fikir adamının hain görülüp sınır dışı edilmesi çok yıpratıcı ve yıldırıcı olsa da mü­cadelesinden vazgeçmez Karay. Atatürk’e yazdığı şiir ve mektuplarla 150’likler liste - sindekilerin affedilmesinde büyük rol oynar. Af kanunu ile yurda döndükten sonra 18 Temmuz 1965’te İstanbul’da yaşamını yitirir usta kalem. Gözleme dayanan eserlerin­de, tasvir, portre, benzetmeler kullanarak; sade, akıcı dili, güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yer edinir. İstanbul’u bütün renk ve çizgileriyle yansı­tarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halit, edebiyat dilinin gelişmesine de önemli kat­kılar yaptı. Uzun yıllar sürgünde olmasına rağmen roman, hikâye, mizah, günce, anı ve oyun türünde Türk edebiyatına birçok eser kazandırdı.

SABAHATTİN ALİ DEFALARCA MAHPUSA GİRDİ

Devletle bir türlü yıldızı barışmaz Sabahattin Ali’nin. Hayatı boyunca muhalif olur. Yaşamı defalarca cezaevine girip çıkmakla geçer. Mahpus günleri ilk ola­rak öğretmenlik yaptığı 1932 yılında Konya’da bulunduğu sırada Atatürk’ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuk­lanarak başlar. Konya ve Sinop ceza­evlerinde 1 yıl süreyle kalır. Bu süreçte, sonradan türkü olarak dinleyeceğimiz ‘Aldırma Gönül Aldırma’ şiirini yazar. Cumhuriyet’in 10. yılına özel çıkan afla cezaevinden çıktıktan sonra gazetecilik yapmaya karar verir. Ancak yazdığı ga­zete, hükümet baskısıyla kapatılır, ken­disi de yeniden cezaevine gönderilir. Baskılara dayanamayan Sabahattin Ali, 1948’de Türkiye’den kaçmak isterken Bulgaristan sınırında hâlâ aydınlatıl­mayan bir cinayete kurban gider

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi