Kullanıcı Oyu: 1 / 5

Yıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Hikmet Özdemir[1]

Hiç şüphe yok ki milletlerin özlerini oluşturan unsurlardan biri dilleridir. Bu sebeple dile özel bir önem ve­rilmelidir. Bu ilgi, hem dilin iyi bir şekilde araştırılması ve geliştiril­mesi hem de toplumun birlik ve beraberliği için gereklidir.

Devlet toplumda birlik ve beraberliği sağlamak için özel politikalar geliştirmelidir. Dilin sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve yabancı kültür istilalarından korunması için tedbirler almalıdır. Bu amaçla okul öncesi eğitiminden üniversiteye kadar günlük ha­yatımızı da kuşatan plan ve projeler yaparak ha­yata geçirmelidir.

Çok iyi bilmemiz gereken bir husus da ekono­mik ve sosyal gelişmelerin topluma yarar sağla­yacağı; ancak bu yararın milletin bekasını sağla­yamayacağı gerçeğidir. Ekonomik yönden gelişen fakat millî dil ve millî kültür şuuru taşımayan birey ve toplumlar her zaman yabancı kültürlerin tesiri altına girebilirler. Hatta yabancı bir dil ve kültürü hiç kaygı duymadan kendi dil ve kültürü önüne ge­çirebilirler. Ülkemizde ticari faaliyet yapan firma­ların isimleri ve markalarının yüzde kaçı Türkçedir?

Ecdadımız Osmanlı, yedi asır boyunca üç kıta, yedi iklimde at koşturdu, hükümran oldu. Fethet­tiği ülkelere adalet, bayındırlık, İslam hoşgörüsü ve Türk misafirperverliği gibi değerleri götürdü. Ancak hiçbir zaman hükümran olduğu ülke ve böl­gelerde dil zorlaması yapmadı. Resmî yazışmalar­da Türkçe (Osmanlıca) kullandı, fakat halkın dilini serbest bıraktı.

Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren Batılı sömür­geci ülkeler (İngiltere, İspanya, Portekiz, Fransa vd.) istila ettikleri yerlerde sömürgeci anlayışı ka­lıcı kılabilmek için, önce bölge halkına kendi dil­lerini dayattılar. Bu dayatmayı yaparken gerekti­ğinde zor da kullandılar. Beyaz insanın ve dilinin üstünlüğünü yerel insanların zihinlerine kazıdılar. Çünkü sömürgeci zihniyet, dünyada sosyal, siyasi ve ekonomik hegemonya kurmanın ön koşulunun dil olduğunu biliyorlardı. Gittikleri bölgelerde kendi dillerinin konuşulması, yazılması; kendi kültür ve medeniyetlerinin oralara yerleşmesi demekti.

Güzel Türkçemizi dünya dili yapmak mümkün müdür? Evet mümkündür. Her şeyden önce buna inanmak ve bilinçli, sistemli bir şekilde çalışmak gerekir. Nasıl ki İngilizce dünya dili olmuşsa, Türkçemizin de özenle çalışıldığında dünya dili olması mümkündür. Zira Türkiye’nin son yıllardaki eko­nomik başarısı uluslararası alanda dikkat çekme­ye devam ediyor. Yine Türkiye’nin ticari alışveriş yaptığı ülkelerin sayısı yapmadıklarından fazladır. Ekonomi alanında Türkiye dünyada 16. sıraya yük­selmiştir. Ülkemiz 2023 yılında ise ekonomisi en büyük 10 ülke arasında olmayı hedeflemiştir. Tür­kiye tarihte ilk defa IMF borcunu sıfırlamış olup tüm Asya ve Avrupa ülkeleri yanında Afrika ülkeleri ile de temasa geçmiştir. Gerek Türkî cumhuriyet­lerde ve gerekse Türkçe eğitimi verilen diğer ül­kelerde günbegün Türkçe konuşanların sayısı art­maktadır. Hâlen yurtdışında bulunan beş milyonu aşkın gurbetçimiz hem bulundukları ülkenin lisanı­nı öğreniyor hem de anadilleri Türkçemizin gönül elçisi olma misyonunu sürdürüyorlar. Söz konusu ülkelerin başında Almanya ve diğer AB devletleri gelmektedir.

Özellikle TRT’nin Türkçe yayınları ve Türk si­nemasının uydu vasıtasıyla diğer ülkelerde sey­redilmesi Türkçenin çok hızlı öğrenilmesine katkı sağlamaktadır. Hiç şüphe yok ki, bu çalışmaların ekonomik, kültürel ve siyasi sonuçları olumlu ola­caktır.

Burada dikkat çeken bir husus da değişen ve gelişen dünyada İngilizcenin geçirdiği süreç gibi Türkçenin de benzer evreler geçirmekte oldu­ğudur. Türkçe bir dünya dili olma yolunda ilerle­mesine devam edecek olursa, daha çok sayıda ülkede, daha fazla Türkçe konuşanlar olacaktır. Ayrıca Türk ekonomisi daha çok büyüdükçe, Türk dili araştırmacıları arttıkça, yabancıların Türkçeyi öğrenmek ve araştırmak için Türkiye’ye gelmeleri önem kazanacak, Türkçemizin de bir dünya dili ol­ması mümkün olabilecektir.

Eldeki verilere göre ülkemizin dışında 34 ül­kede Türkçe konuşulmaktadır. Yani konuşulduğu ülkelerde Türkçe ya birinci dil ya ikinci dil veya ya­bancı dil olarak konuşulmaktadır. Dünyada Türkçe konuşan insanların sayısı 250 milyonu aşmakta­dır. Bu rakamlar göz önüne alındığında Türkçe çok sayıda insan tarafından konuşulan 5. dünya dilidir.

“National Geographic” dergisinin 2005 yılında­ki yayınına göre, dünya genelinde lehçelerle bir­likte 6912 dil mevcuttur. Günümüzde neredeyse bunun yarıdan fazlası yok olma tehlikesine maruz­dur. Zira bu diller ya hiç konuşulmuyor ya da yeni nesillere hiç aktarılmıyor. Bu durum günümüzde var olan bu dillerin büyük bir kısmının önümüzdeki yüzyıl içerisinde yok olma tehlikesiyle karşı karşı­ya olduklarını göstermektedir. Sovyetler Birliğinin dağılması, Körfez Savaşı, Türkiye’nin etrafındaki siyasi ve sosyal gelişmeler, ticari faaliyetler (özel­likle ithalat ve ihracattaki artışlar, dış politikadaki atılan adımlar) Türkiye Cumhuriyetinin dünyada önemini arttırmış; ülkemizi bir cazibe merkez hâline getirmiştir. Artık bölgesinde küresel bir güç olan ülkemizin yakalamış olduğu bu ortam Türk di­linin de önemini arttırmıştır.

Batı ve Latin ülkelerinde Türkçeye duyulan ilgi nedeniyle üniversitelerde Türkoloji bölümleri açıl­mış, ayrıca Türkçe Dil Kursları da faaliyete baş­lamıştır. Ülkelerdeki Türk nüfusunun yoğunluğuna göre orta öğretim kurumlarında Türkçenin öğretil­diği seksen yedi ülke bulunmaktadır. Kurslar aça­rak Türkçe öğretilen kırk altı ülke tespit edilmiştir. Dokuz ülkede Türkçe öğretimi yapılan üniversiteler mevcuttur. Bünyesinde Türkçe öğretilen, Türk dili ve edebiyatı araştırmalarının yapıldığı, Türkoloji bölümlerinin bulunduğu 28 ülke mevcuttur. Bugün Türk dili yaklaşık 12 milyon kilometre kare­lik bir alanda 250 milyon nüfusun konuştuğu, yüze yakın ülkede öğretiminin yapıldığı, kök­leri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan 600 bini aşkın kelimeye sahip bir dünya dilidir. Geçmişi boyunca Çinceden Farsçaya, Arapçadan Macarcaya kadar pek çok dille etkileşim içerisi­ne girmiş olan Türk dilinin bir kolu olarak yalnızca Türkiye Türkçesinin dünya dillerine verdiği sözcük sayısı 11 binin üzerindedir. Özellikle giyim, yiyecek, askerlik başta olmak üzere hemen her alanda çok sayıda Türk dili kökenli kelimenin var olduğunu ve kullanımda bulunduğunu müşahede etmekteyiz.

Hiç şüphe yok ki, Türk dili dünyanın hemen her bölgesinde öğretimi yapılan en yaygın ve en köklü dünya dilleri arasındadır. Özellikle Türkiye’ye yurt- dışından gelen öğrenci sayısında büyük bir artış olup, devlet ve vakıf üniversitelerinde okuyan ya­bancı öğrenci sayısı 10 bine yaklaşmıştır. Mezun olup ülkelerine gidenler ülkelerinde Türkçeyi öğre­tenlerin sayılarını artırmaktadır. Son zamanlarda Türkiye’nin dışa açılma dinamizmi, dış ticaret hac­minin büyümesi ve Cumhuriyetin 100. yılında 500 milyar doları aşacağı inancı birçok ülkenin Türkiye ve Türkçemizle münasebetlerinin artacağını gös­termektedir.

Mesela günümüzde İngilizce bilmek yabancı ülkelerde ticari münasebetler için ne kadar önem arz ediyorsa, yakın bir gelecekte Türkiye ile ti­caret yapan ülkelerde Türkçe de aynı önemi arz edecektir. Bu sebeple İngilizcenin anadil olmadığı herhangi bir ülkeyle üçüncü bir dille değil, Türkçe ile iletişim kurmak bir hayal olmaktan çıkacaktır. Köklü ve büyük medeniyetimizin bıraktığı tarih ve kültür birikimimizin bunu gerçekleştirecek güce sahip olduğuna inancımız tamdır.

Yabancılara Türkçe öğretiminde birliktelik sağ­lamak için ayrıca çalışmalar yapılmalıdır. Mesela her seviyedeki öğrenci için dil seviyesini belirle­mek maksadıyla içerik, biçim ve uygulama kıstas­ları hazırlanmalı, öğretmen ve öğrencilerin bilgi ve birikimlerinin arttırılması için uygun sertifika sis­temleri konularak düzenli sınavlar yapılması imkânı sağlanmalıdır.

Güzel Türkçemizi dünya dili yapmak için yapı­labilecekleri şöylece özetlemek mümkündür;

Türk Dil Kurumu ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği tarafından hazırlanacak projeler hayata geçirilmelidir.

TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezleri) bir araya getirilerek, bir şemsiye altında sevk ve idare edilmeli; yabancılara dil eğitiminde ortak bir payda sağlanmalıdır. Bu, yalnız ülkemizde değil tüm dünyada geçerli olan kıstaslarla yapılmalı, denet­lenebilmek sorunlara da ortak çözümler buluna- bilmelidir.

Yabancılara Türkçe alanında ulusal ve ulus­lararası seminerler düzenlenmeli, bu seminerlerde konuşulanların kitap hâline getirilerek neşri sağ­lanmalıdır.

Türkçenin dünya dili olması için, her ülke­de Türkçe alanında çalışan öğretim görevlileri ve öğrencileriyle irtibatlı olunmalı, onların çalışmaları yakından takip edilmeli ve bu çalışmaları bir mer­kezden yürütmelidir.

e) ÖSYM’nin yabancı uyruklu öğrencilere yö­nelik yapmış olduğu sınav yeterli değildir. Bununla ilgili yeni çalışmalar yapılmalı ve YÖK’e tavsiyeler­de bulunulmalıdır.

Yabancılar için Türkçe öğretiminde yeni ki­tap ve materyaller hazırlanmalı, bu alanlarda var olan boşluğun doldurulması için gereken çaba gösterilmeli ve bu malzemelerin yurtiçi ve yurtdışında geniş kitlelere erişimi sağlanmalıdır.

Yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapan öğrencilerin tez konularının belirlenmesinde on­lara yardımcı olunmalı, yönlendirmeler yapılarak internet ve bilgi bankası yoluyla istedikleri bilgiye ulaşmaları sağlanmalıdır.

Üniversitelerde Türkçeyi yabancı dil olarak okutacak öğretim görevlilerinin niteliklerinin arttı­rılması için çalışmalar yapılmalı, bu alanda sertifi­ka programları düzenlenmelidir.

ı) Uzaktan eğitimle ilgili olarak çalışmalar ya­pılmalıdır. Zira uzaktan eğitim küreselleşen dün­yada hızla ilerleyen ve ulaştığı kişi sayısını her geçen gün daha da arttıran bir eğitim modelidir.

Bu sistemle Türkçe öğrenmek isteyenlerin önün­deki her çeşit zaman ve mekân engeli aşılmış olur. WEB sitesi ve e-posta vasıtasıyla kolayca dünya geneline ulaşım sağlanmış olur.

Dilin yalnız eğitim alanında değil, sosyal, si­yasal, spor ve ekonomi alanlarında kullanılıyor olması, kısacası Türkçenin bir dünya dili olması herkesin üzerine düşeni tam olarak yapmasıyla mümkün olacaktır. Dil öğretiminin kolaylaştırılıp yaygınlaştırılması, ülkemizi hedeflenen sonuca en kısa sürede ulaştıracaktır. İbadet aşkıyla yapılan bu çalışmalar güzel Türkçemizin Dünya dili olma­sını sağlayacaktır. Eğitimci şair Şahin Karataş bu hususu dizelerinde ne güzel ifade ediyor:

Bosna’dan Çin Seddi’ne bayrağı var.

Tarihten gelen zengin kaynağı var.

Milyonlarca kardaşın dil bağı var.

Kültürün dilidir güzel Türkçemiz...

Kıtalar aşar nağmelerde sazım

Yozlaşmasın dilim, lehçem, avazım

Türkçe konuşan bir dünya niyazım

Dünyanın dilidir güzel Türkçemiz...

Sonuç

Bir taraftan, okul öncesinden üniversiteye kadar her türlü eğitim ve öğretim metotları göz önünde tutularak en iyi bir şekilde dil eğitim ve öğretimi yapıldığı; diğer taraftan, Türk dilinin kök­lü ve geçmişi olan bir dil olduğu inanç ve azmiy­le gayret edilerek çalışıldığı takdirde, Türk dilinin dünya dili olması için hiçbir engel kalmaz. Türk dilinin gücüne inananlara ve sevgiyle bu yolda çalışanlara selam olsun!

DİL ve Edebiyat, Ağustos 2013, sayı: 56



[1] Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başk

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi