Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş
Dediler ki; "Aşk ziyandır...
Aşk bütün saadet kapılarını kapatan bir felakettir."
Seven ağıma tutuldu mu huzurdan
ve yaşam sevincinden mahrum kalırdı.
Fasih dili bağlardım;
sahibi köle, efendiyi kul yapardım
Ademoğlundan evvel vardım... Yaradan'ın katında efsunlu bir sırdım.
Belki de bu nedenle, sebebimle yaratılan mahlukat bir türlü gizemime vasıl olup hikmetimi çözemedi. Alemler yaratılalı beri alevden daha sıcak sihrimin soluğunda devinip durdu, hallerimde evrilip çevrildi.
Var olduğum günden beri söz en fazla bahsimde edildi, kudretime methiyeler dizildi. Kimi hükmümün haşmetinden ürktü, zalim bilip kaçtı ta ıraklara, kimi ilahi hediye bildi düştü peşime, aradı orada burada!
Bir yürekte alazım tutuştu mu, tüm uzuvlarıyla bedenin meliki oldum. Çerağım düşen gönül mühürlendi, ciğerler yandı, akıl da fikir de emrime uydu... Zavallı âşık vesveselerle dövündü, vehimlerle değişti, sevdiği dışında hiçbir varlık onu mutlu edemedi, hiçbir vaat tatmin kılmadı. De-runu cehennem ateşlerinin fenasında yandı da yandı, nefesi daraldı, fikriyatı zayıfladı, hissiyatı bulandı, bütün vakti gölgelerin işgaline uğradı. Öyle idraki zor bir his, duçar oldu mu çıkışı müşkül bir iştim.
Kimilerine göre feleğin av için kullandığı bir ağdı varlığım. Seven ağıma tutuldu mu huzurdan ve yaşam sevincinden mahrum kalırdı. Fasih dili bağlardım; sahibi köle, efendiyi kul yapardım.
Aşk hastalıktı
Kimi tabipler dedi ki aşk melankoliye benzer vesveseli bir hastalıktır! Sevda denen, yürekte yer bulmuş bir kara noktanın sevgiliye duyulan muhabbetle büyümesinden hasıldır. Safra sevdaya karıştıkça düşünce zayıflar, âşık olmayacak şeyleri ümit etmeye, tamamlanmaz işleri temenni etmeye başlar. Hatta bu hâl deliliğe kadar varabilir. Kalpte var oldum mu tüm organlara tesir ederim ya, bu gidişatın nihayeti kimi âşıkta ya keder ya da sevinçten sebep is kokulu son bir nefesle ölümdür.
Sufilere göre aşk
Bazıları dedi ki Allah her bir ruhu küre şeklinde yaratmış sonra ikiye bölmüştür. Her bir yarıma yerleştirilen bedenler dünyada karşılaştı mı aşk zorunludur. Buna benzer kimileri de bezm-i elest i âşıkların ilk yurdu bildiler. Orada Yaradan'a "Rabbimiz-sin" derken yan yana durup muhabbet edenlerin bu dünya da birbirlerine muhabbet besleyeceklerine inandılar.
Tasavvuf erbabı bana meftun olanlardı. Bir dilberin gamzesinde, gülcemalinde, bir ceylanın güzel gözlerinde, bir dervişin hoş sohbetinde ararlardı. Maksatları beşeri aşktan geçip ilahiye varmaktı. Mevla'ya ulaşmada aşkın seciyeleriyle yolu kısaltmaktı. Öyle ya, âşık dünya nimet-erinin gerisine sırtını döndüğünden kârdaydı lakin aşkın hallerine katlamak da ancak gönüllülerin işiydi.
Bir bilge Eflatun gelip geçmişti ki yeryüzünden, hakkımda ettiği lakırdı pek latifti. Onun varlığımdan mahrum zavallı, boş, tatsız hayatına dair bir itiraftı "Aşkın ilahi bir delilik Olduğu dışında hakkında hiçbir bilgim yok. Aşk başıboş kişinin işidir."
Bağdatlı sufiler ise beni şanı yüce Allah'ın insanları sınadığı bir imtihan bilirler. Âşık sevdiğine itaat edecek midir, öfkesine tahammül edip, onun hoşnutluğundan mutluluk duyacak mıdır? Onlara göre sevgilinin hailemden razılık Allah'a itaat hususunda aşikâr bir işarettir.
Ya Aşka yasaklayanlar!
Sırrımı imtihan bilenlerin bir kısmı ise halimi kınadılar. Dediler ki; "Aşk ziyandır... Erkek ve kadının âşık olmasının çok zararları bulunmaktadır. Hak'tan başkasına takılan kişi hakiki sevgiliden perdelidir... Aşk bütün saadet kapılarını kapatan bir felakettir. Bunun için derhal tedbir almak, sanata, tefekküre, âlim kişilerle sohbete yönelip aşkın hikâyesinden ve hallerinden uzaklaşmak gerekir..."
Aşk iradi mi?
Halim iradi miydi yoksa ızdırari mi pek tartışıldı. Varlığımı kişinin arzu ve isteğine bağlayanlar aşığın sevgilisini put bildiler de onu kınadılar.
Beni hastalık yahut delilik bilenler ise aşığın tarafını tuttular. "Hasta biri hastalığı sebebiyle ayıplanır mı?" dediler. Dediler ki "Âşık gücü yetmeyen bir şeyden dolayı haksız yere ayıplanıyor, âşıklar hallerinden mazurdurlar. Zira aşk onları iradelerine hâkim olarak yönetir, musallat olur. Bir insan ancak gücünün yettiği işlerde kınanabilir, üzerine kaza ve kader icabı isabet eden işlerde değil... Aşk bir azaptır ki aklı başında olan hiç kimse bilerek azaba kendini atmaz." Nitekim demiş ya âşık "Eğer sevmek iradi olsaydı yemin ederim ki sevmemeyi murad ederdim."
İlahi hediyedir Aşk
Aşk bir ilahi tuhfedir ey cahil aşık! Senin muradında mıdır aşka duçar olmak? Nice sufiler, gönlü pamuklar arar da bulamaz nimetimi, sen var bil kıymetimi.. Aşk neydim?
Acıydım, kederdim, aynı zamanda ilahi bir hediyeydim... Susmaktım, sermayesiz kalmaktım... Kavuşmaktı aşk, vuslattı ve sonrası her halükarda yanmaktı... Madde, cisim değil manaydı aşk. Gözle görünen değil, gönülle hissedilendi. Zühre dahi aşka kavuşmak için tırmanıyordu gökkubbeye. Hiçlikti, yokluktu varlıktı adı aşk. Söze en güzel manayı verip onu şiir yapandı aşk. Aşk ölümdü, can vermeydi, kurban olmaydı... Bir gizli hazineydi ve ancak Bir olanaydı aşk!
Yalnızca bir türlüydüm fakat görüntülerim binlerce türlüydü... Gönül ki Allah'ın eviydi, varlığımın her haline itibar ederdi. Allah'tan neşet etmiştim ve mahlûkatın yaratılış nedeniydim. Anlayacağınız; aşk imiş her ne var âlemde!..
Acıydım, kederdim, aynı zamanda ilahi bir hediyeydim...
Susmaktım, sermayesiz kalmaktım...
Kavuşmaktı aşk, vuslattı ve sonrası
her halükarda yanmaktı...
Madde, cisim değil manaydı aşk.
Gözle görünen değil, gönülle hissedilendi.
Zühre dahi aşka kavuşmak için tırmanıyordu gökkubbeye.
Hiçlikti, yokluktu varlıktı adı aşk.
Söze en güzel manayı verip onu şiir yapandı aşk.
Aşk ölümdü, can vermeydi, kurban olmaydı...
Mine S. KARAKURT
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
vizyon dergisi, sayı:274