Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

An gelir ki gönlümüzü Rabb'imize şerh ederiz gözyaşları eşliğinde. "Vermeyi istemeseydi, istemeyi ver­mezdi." ifadesi sırrınca bize isteme­yi veren Zât'ın (celle celâluhu) huzurunda el pen­çe durur taleplerimizi dile getiririz, bu en mahrem demlerimizde iki büklüm olur iç dökeriz. Cümle­ler bazen kırık dökük olur, bazen inci mercan... Lakin öyleleri var ki duasını şiire dönüştürüyor, şiirini duaya. Mehmet Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Cahit Külebi, Yavuz Bülent Bakiler ve daha birçok şair ellerini sadece dua için açmamış, kalem tutan el­leriyle 'Dua Şiirleri' yazmış. İsra Sûresi 44. ayette "Yedi gök, dünya ve ikisi arasında olanlar O'nu teşbih ederler. O'nu övgü ile tespih etmeyen hiç­bir şey yoktur. Fakat siz onların teşbihini fark edemezsiniz." diyor. Yağmur yağmasıyla, rüzgâr esmesiyle, kuşlar ötmesiyle yani her varlık kendi di­liyle yapıyor kulluğunu. Hayatını şiirle anlamdıran nice şair de duasını dizelere döküyor. Örne­ğin Mehmet Âkit genellikle Türk milleti ve âlem-i İslâm için dua ediyor:

"Yâ İlâhî bize tevfikini gönder...

Âmini Doğru yol hangisidir millete göster...

Âmin! Ruh-ı İslâm'ı şedâid sıkıyor, öldürecek.

Zulmü te'dip ise maksûd-ı mehîbîn, gerçek.

Nâra yansın mı beraber bu kadar mazlûmîn?

Bî-günâhız çoğumuz... Yakma İlâhî! Âmin!"

Fikir adamı ve yazar Nurettin Topçunun 'Mehmet Akif adlı eserinde ifade ettiği gibi onun hayatının önemli bir kısmı çile ve duayla geçer. Akif, Mısır'daki sürgün yılla­rında dostlarından Yozgatlı İhsan Efendiye "Ey bana gur­bet elleri on senedir aşina kılan İhsan Efendi, sana bir ana­nın bir babanın evladına duası gibi dualar ediyorum." der. Şair Fuad Şemsi, Mahir İz, Şefik Kolaylı, Kuşçubaşı Eş­ref Sencer'e yazdığı mektuplarını da "Cenâb-ı Hakk'ın sıyânetine emanet ol." şeklinde bitirir. Mektuplarında, hutbelerinde, manzumelerinde yaptığı dualar onun yakarışa verdiği önemi gösterir. Nitekim Ordunun Duası, Fatih Kürsüsünde, Gece adlı şiirlerinde hep Yaradan'a seslenir.

Toplumcu şairlerin yakarışları da sosyal içeriklidir çoğu zaman. Mesela Arif Nihat Asya, böyle bir Dua Şiiri kaleme alır. Yurdunu, milletini ve kültürel değerlerini koruma kaygısındadır. Manevî değerleri olmayan insanların millet ola­mayacağını düşünür. Bu konuda Allah'tan yardım bekler:

" Biz, kısık sesleriz... minareleri,

Sen, ezansız bırakma Allah'ım!

Ya çağır surda bal yapanlarını;

Ya kovamız bırakma, Allah'ım!

Mahyasızdır minareler... göğü de

Kehkeşansız bırakma Allah'ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma, Allah'ım!"

Yahya Kemal Beyatlı'nın '26 Ağustos 1922' adlı şiirini mehter marşı olarak bilsek de aslında bu, onun dua şiirlerindendir. Kurtuluş Savaşı yılların da Türk ordusunu İslam'ın son ordusu olarak ni­teleyen Beyatlı, askerin muvaffakiyeti için niyaz­da bulunur:

"Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi

Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın

Galip et çünkü bu son ordusudur İslâm'ın"

Şairler yalnızca vatan-millet konusunda şiirler yaz­maz. Örneğin Faruk Nafiz Çamlıbel, Münâcâtı'nda mücrimliğini dile getirir; için için Rabb'iyle dertleşir:

Ben ki bir günahkâr gibi huzura

Çıkarak her aksam sana el açtım.

Semadan düşecek bir damla nura

Susamış gönüller gibi muhtaçtım..."

der. Sonraki dörtlüklerde huzura varıp diz çöktüğünü, şüphesiz Yaradan'a inandığını, yıllarca dünya ce­henneminde yandığını dile getirir ve susma iste­ğiyle şiirini bitirir:

...

HEMRA KÖSE

SON EKLENENLER

Üye Girişi