Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat şerhten âciz kalır. Ki harfler şüphesiz sihir eseridir. İnsan hançeresinde çeşitlenen bütün sesleri, birkaç çizginin sade­liğine sıkıştırır, yanyana gelir kelime olur; bu defa sesler 'anlam'ın gökkuşağı gömleğini giyer; tutuşturur, çıldırtır, gama salar, müjdeler getirir, susturur, söyletir ama hiçbir harf ve hiçbir kelime, üç noktanın imâ ettiğini kucaklayamaz.

Nokta dediğimiz adı üstünde noktadır işte. Geomet­rinin başlangıç yeri, sözün sonudur. Kalemin kâğıtla vuslatı­nın ilk meyvesidir. Onları yanyana getirerek çizgiye, üç bo­yuta kalbedebilirsiniz; arada dünyalar gizlidir.

"İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttılar" sözü, size noktanın basitliğinde gizlenen olgunluk ve mükemmelliği çağrıştırabilirse de, sıradan üç noktanın imâ ettiği mutlaka daha fazla bir şeydir. Çünkü üç nokta arasındaki mesafeye kendinizi koyabilirsiniz; hayalhanenizi, hislerinizi ve tasav­vurlarınızı. Üç noktalık bir hacmi siz inşâ eder ve orada kendinizi tarif edersiniz.

O, bunu biliyordu. Askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki, "Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane nokta koyacağım; üç tane nokta... O üç nokta senin içindir, anladın değil mi?"

Hiç anlaşılmaz mıydı? Eski askerliklerin uzun yılla­rında, derbeder fasılalarla eve gönderilen her mektubun so­nunda hep o üç nokta vardı. Analar, babalar, teyzeler, am­calar, komşular ve tanıdıkları hatırlarının sorulmasına memnun oluyorlar, dualar gönderiyorlar ama mektubun so­nundaki o üç noktaya hiç mi hiç dikkat etmiyorlardı. "Üç nokta"nın muhatabı ise, her defasında bir öncekinden leziz, hasret ve aşk dolu cümleler okuyordu. Hiçbir edibin o güne kadar kaleme almaya muvaffak olamadığı güzellikteki aşk mektupları, üç noktanın içindeki daracık mekânda, her de­fasında ter-ü taze sevgi kelimeleriyle uzun yolculuklar edi­yor, günlerce kayınbabanın emekli cüzdanında, kayınvalide­nin En'am cüzünün arasında bir muska ihtimamı ile gezdi­rildikten sonra lütuf kabilinden gelin hanıma da gösterili­yordu. Onun mektupta yazılanlara aldırış ettiği yoktu; son satırın sonundaki üç noktayı arıyor, buluyor, okuyor, taze havadisler ve mahrem sevgi sözlerini deşifre ediyor ve da­ima, o üç noktayı buğulanmış gözlerinden süzdüğü üç dam­la gözyaşı ile yıkıyordu.

Seneler, seneler sonra, bütün sözlerin mahremiyet yaşmağını yırtıp, üryan tekilliklere düştüğü bir gün, yüreği­nin tam üzerinde sakladığı son mektubu çıkarıp sonundaki üç noktayı okşarcasına seyrederek sevgilisine şöyle demişti:

- Sahi Ahmet Bey, ne güzel mektuplar yazardın eski­den?

Ahmet Turan ALKAN, Üç Noktanın Söylediği

SON EKLENENLER

Üye Girişi