Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

KARAGÖZ OYUNUNDA PERDE GAZELİ TAHLİLİ (AÇIKLAMASI)

Şems-i siyretle ziyalandıkça hikmet perdesi
Gösterir yüz bin hayâl, âlemde suret perdesi

Uykudan bîdâr olup fehmeyle aklın var ise
Çeşm-i insâna bu dünyâ oldu gaflet perdesi

Nakşeden nakkaşı bil, aldanma nakş-ı zâhire
Kıl nazar işte kurulmuştur hakikat perdesi

Âlem-i fâniyi, bakıy sanmaz irfânı olan
Eyler icrâ, fenn-ni lü’biyatı rıhlet perdesi

Mâverâ-yı hüsnü hikmet keşfolur her dem sana
Bak ne suret gösterir seyreyle ibret perdesi.

KARAGÖZ'DEKİ HİKMETLER

Her yaş ve sınıftan seyirciler, Hayâl Perdesi’nin karşısında toplanmışlar. Kimileri gülmeye, kimileri de belki açık saçık, belki kapalı ve nükteli oyunlardan, aşk, sevda, hovardalık vakalarından "zevk" çıkarmaya hazırlanıyorlar.

Perde gerilmiş, şem'a (mum) yanmış ve bir halk ressamının "tablosu” olan zarif nakışlı gösterme perdeye aksettirilmiştir. Derken "gösterme" kalkar ve herkesi coşturan tef çalınmaya başlar.

Karagöz sanatkârı (Hayâli-hayâlci) karşısındaki seyirciye göre tavır alan, nabız yoklayan, nükte ve şakalarını onların istek ve seviyelerine, yaş ve kültürlerine göre ayarlayan bir temaşa ustasıdır. Çoluk çocuğa başka, halka başka nükteler "satarak" alâka toplayacaktır.
Tefin ardından, Karagöz'ün sesi ile söylenen "semaî" ise şenlik ve sevince çağırma türküsüdür. Bazen açık saçık, hafif ve oynak havalıdır. Semâî’de ağırlık, ibret, kasvet filan yoktur: Nağmesi gibi dili de sade, uygun ve âşıkanedir:

"Alsam elini elime aman!
Sarılsam ince beline aman!
Mâilim tatlı diline aman!
Gel etme aman bu edayı
Ah kuzum çekemem bu cefâyı"

Arkasından Hacivat "of! Haay! Haak!" diye bağırarak perde gazeli'ni okur. Bu bölüm, oyundan önce, aydınlara ve düşünenlere bir hitaptır.

Dili koyu ve terkiplerle doludur, hem dc burcu burcu, tasavvuf kokan klasik "mesajı" vardır. Bu bölümde, aynı zamanda Hayâlci'nin, bilgisi ve kültürü teşhir olunmaktadır. Çoğu ünlü Divân şâirlerimizden alınmış bulunan bu perde gazellerinin birinden birkaç beyti yazımızın başına aldık. Şimdi buradaki tasavvufî mânâ ve ibretlerini araştıralım.

Bu gazelde, birbiriyle kafiye olan kelimelere dikkat edelim Hikmet, suret, gaflet, hakikat, ibret vs...
İsteyen yalnız bunlarla bile bir tasavvuf dünyası kurabilir. Meselâ şöyle cümleler kuralım:
"Bu dünyâ ve kâinat ve bütün mahlûkat, "kün" emriyle, ezelde ve elest bezminde, Allah'ın sevgi hikmeti üzre yaratılmıştır. Dünya’da her şey O'dur; tek ve biridir. Geri kalan hep surettir. Bunu anlayacak kadar tasavvuf inancı veya dergâh yaşayışı alamayan kimseler, kâinattaki nice ibretleri asla göremeyip gaflet içinde ömür sürmüş ve hakikati bulamadan ölmüşlerdir.

İşte Karagöz oyunu, bilhassa bu perde gazeliyle, toplumu-muzun 10 asırlık temel bir yaşama felsefesi olan tasavvufu orta tabaka halka da yayıp durmakta, hiç olmazsa kulak dolgunluğu ile onları düşündürmektedir.

Bilindiği gibi, Karagöz'e "Küşteri meydanı" adı da verilmektedir. Neden? Çünkü ŞEYH KÜŞTERİ, Karagöz oyununun mucidi sayılmaktadır.
Efsaneyi kısaca hatırlayalım:

Bursa' da Orhan Bey zamanı (1326-1359) Orhan camii yapılırken, Karagöz ve Hacivat (Hacı Evhad) adlarında iki usta da bu inşaatta çalışırlarmış Fakat çok nekre, taklitçi ve şakacı olan hu ustalar, sabahtan akşama karşılıklı çene çalar, lif atışır, diğer usta ve işçileri de ağızlarına baktırarak işten alıkoyarlarmış

Bunların "tiyatroluk" halleri camı inşaatını geciktirir. Bu yüzden mimarbaşının şikâyeti ile o iki yaman güldürücünün boyunları vurulur.
Ne var ki, bu iki sanatkâr ustanın nükteleri, buluşları Sultan Orhan’a anlatılmış, o da bunları görmek istemiştir. Bunu arzu ettiği sırada Karagözle Hacivat'ın ölüm haberini getirirler. Sulun buna çok üzülür. İşte o zaman Bursa da çok sayılan ve sevilen, sanatkâr yaradılışlı. Mutasavvıf ŞEYH KÜŞTERÎ, Padişah in üzüntüsünü görünce, hârika bir ibret levhası yapmaya karar verir.

Karagöz ve Hacivat’a benzeyen ’’tasvirler" keser, bunları ’’hayal perdesine’ aksettirerek ve onların unutulmaz "taklitlerini" onları andıran seslerle tekrarlayarak "Hayal oyunu"nu icad eder.

Görülüyor ki Karagöz’ün icadı tekke erbâbından bir Şeyh Küşteri eliyle, tasavvufa mal edilmektedir. Halk, oldum olası, bu oyunun ''eğlence" tarafına, aydınlar ise "ibret perdesinde" gösterilen ’’zıllu hayâl"e kapılmışlardır.

Her şeyden önce, insanları ve bütün yaratılmışları bir "suret" bir ’hayal "sayan ve her şeyin aslını Allah olarak benimseyen tasavvuf ile "Hayalci" arasında bir teşbih üzerine kuruluyor.
Allah, insanların kaderini nasıl elinde tutuyorsa, Karagöz ustası da, perdeye aksettirdiği hayal-tasvirleri, öylece parmağında oynatıyor. Onlara her istediği şekli, sesi, alın yazısını ve macerayı verebiliyor. Nitekim bu oyunda asıl olan "Hayalci"dir. Perdede gösterilen tasvirler ve yapılan taklitler ise gerçekte mevcut olmayan, sadece (İnsanın Tanrıya nisbeti gibi) var sayılan hayallerdir.

Tasavvuf: “Dünya bir hayaldir. Her şey Tanrıcın gölgesidir. Ebedî ve ezelî tek varlık Allah’tır.” diyor. Karagöz oyununu yorumlayanlar ise şunu ilave ediyorlar:

"Bu bir gölge oyunudur ve suretlerin ipleri Karagözcünün elinde bulunmaktadır. Arifler bilirler ki, bu dünyaya göre, perdedeki suretler nasıl bir hayâl ise, Allah'a nazaran da dünya bir tecelli ve hayâlhâneden ibarettir."

Yukarıya aldığımız Perde Gazeli, işte bu düşünceyi ve inancı şu sözlerle dile getirmektedir:
Hikmet perdesi, ruh güneşiyle aydınlanınca, yüzbinlerce hayâl insanın çehreleri meydana çıkıyor... Bu dünyaya, onu gerçek sanan gafletle değil, uyanık gözlerle bakmak lâzımdır... Asla görünüşe aldanmayarak, kâinatı "kün" emriyle meydana getiren NAKKAŞ'I bilmek, "zahire" görünüşe, aldanmayarak "hakikati" bilmek gerekiyor.

İrfanı olan bu fâni âlemi bâki sanmaz. Nitekim ölüm de bir Karagöz perdesi gibi, "lûbiyat" fennini (seyredilen oyunu) icra etmektedir. Eğer bu ibret perdesine dikkatle bakar da onun "ne suretler gösterdiğini" anlarsan, güzellik ve hikmet maverâsını keşfetmiş olursun. •
Karagöz orta oyunu ve meddahlığa ayrıca çağdaş seyirlik sanatlarımıza yeniden eğilirken, onları "bütünüyle" yani felsefe mânâ ve inanç temelleriyle kavramak gerekliğini düşünmekteyiz. .

AHMET KABAKLI, Türk Edebiyatı, Mayıs 1982

 

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZ VE HACIVAT

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

KARAGÖZ VE HACİVAT HAKKINDA BİLGİ

KARAGÖZ