Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KARACAOĞLAN - ÇUKUROVA BAYRAMLIĞINI GİYERKEN AÇIKLAMASI

GÜZELLEME 

Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış velini kovarken
Cennet demek sana yakışır dağlar

Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız şol birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar

Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbirleriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramda pek üşür
Sünbul niçin yaslı bakışır dağlar

Karacoğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar göyünür
Kımıldanır hep dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Karacaoğlan

BİR BAHAR ŞİİRİ

Edebiyatımızda eşi emsali bulunmayan nefis bir Koşma'yı sayfamıza aldık. Öyle ki yalnız halk şiirimizin değil Karacaoğlan'ın da bir şaheseridir..

Bu tabiat şiirine kudretli manzara çiziminin yanı sıra derin bir psikoloji ve insan dramı da yerleştirilmiştir.

Önce Koşma’nın dili, halk Türkçesinin haddeden geçmiş bir özü, zübdesidir. Cennet, rüzgâr, sünbül, ören (: vîran) gibi yabancı soydan kelimeler, bu Türkçeye içirilmiştir.
Koşma şekli tam kurallarına uygun; hece (onbirli)ler kusursuz, durakları, sayıları yerinde; kafiyeler hele, çarpıcı ve güçlüdür. Şiir boyunca bütün kelimeler maksada uygun, zengin ifadeli olarak seçilmiştir.

Tema olarak şiir tabiatı ve geniş tabiatta bahar olayını işliyor. Karacaoğlan'da yüzlerce defa tekrarlanan, ısrarla üzerinde durulan tema aşk, sevda ve arzudur. Sayısız koşmalarında onun bir değil yüzlerce aşkını, sevgilisini, yavuklusunu, göz-kodusunu seyrederiz.

Karacaoğlan'da tabiat teması da çok ama şairin bütün olarak tabiat-insan münasebetlerine ayırdığı şiirleri azdır. Bu koşma sırf tabiatı ve tabiat karşısında insan duygularını anlattığı nadir şiirlerindendir.

Divan şâirlerimizde (özellikle Nefî, Nedim, Bâki) oyunlu ve muhteşem tablolu, rengârenk bahar şiirlerine rastlanır. Bunlar, o şiirlerin felsefesine de uygun olarak, çok zarif imajlar, mecazlar arasında binlerce minyatür renkleri taşırlar.
Kaderleri tabiatla birleşen; onun karı, yağmuru, sıcağı ile ağaçlar, kuzular, atlar gibi haşır neşir olan halk şâirlerinde e(özellikle Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık) tabiat gerçek, elle tutulur, âdeta film ve televizyon halinde bir anlatıştır.

Boranları eser, kışlan dondurur, yazları yakar, baharları damarlarımızı ısıtır. Orada dağlar, en büyük coğrafya kesimi olan dağlar, karşımıza kâh engel olarak çıkarlar, kâh geçitleri üzerinde" sarıçiçek savran"larına hayran oluruz. “Mor sümbüllü" yaylalarında eğleşiriz. Göllerinde ve göleklerinde kuğularla beraber genç kızların yüzüşlerini de kaçamak seyrederiz. Allar üstünde "akça kızların" genç yiğitlerin göçünü seyrederiz. Pınar başına inen kızların isimlerini heceleriz. Gelinlerle kızların karşılıklı öğünmelerini dinleriz. Bütün bunların da en büyük şâiri Karacaoğlan'dır.

Yukarıya yazdığımız Koşma ise, Karacaoğlan'ın ve diğer âşıkların bahar şiirlerinden daha değişiktir. Denilebilir ki, hem divan hem de halk şâirlerinin zevklerine uygun, hem de alabildiğine çağdaş (modem) bir şiir karşısındayız. Bu şiir, baharın, "yalnız adamın" duygularını vermektedir
.
Şiirde ilk üç kıt’a edebi sanatların hepsinden faydalanılarak meydana konulmuş bir "tasvir"dir. Son kıt'a ise şaşılacak bir ruh tahlili, duygu anlatışı, "psikoloji" tespiti gücü taşımaktadır.

İlk Kıt’a canlandırma, (şahıslandırma, teşhis) sanatına dayalı geniş bir istiaredir Bir geline benzeyen Çukurova bayramlığını giyiyor. Bahar bayramında yeşillere bürünüp çiçekler takınıyor. Böylece kışın hem de çok taze bir mecazdır. Şubat, (Divan şiirinde gördüğümüz Bahar Sultanları gibi) bir kahraman hükümdar olarak kış yelini kovuyor.

Şiirin her dört kıtası, dağlara hitap ile bitmektedir. Karacaoğlan'ın da bu yenileşen, bayram esvapları giyen Çukurova’yı dağların yücesinden seyrettiği anlaşılmaktadır. Esasen, Çukurova uzakları görünüyor (yahut bölge adı olarak anılıyor) Karacaoğlan'ın asıl anlattığı dağlardaki bahardır.

İkinci kıtada teşbihsiz, istiaresiz, düz fakat şiirli bir ifade görülüyor. Bu şiiriyet, dilin seçilişi ile sağlanıyor:

Ağaçlar yapraklanmakta, çiçekler bağırlarında gönenmekte (ihya olmakla, güzelleşmekte) pınarlar, kaynaklar, karların erimesi dolayısıyla çağlamaktadır. Bu kıtaya, bir de tasavvufi görüş yerleştirilmiştir:

Bütün taşlar, o birliğe, Allah'ın birliğine inanmaktadırlar, o inançla Allah'ı anmaktadırlar.
Üçüncü kıt'anın ilk iki mısraı yine fevkalade veciz tarzda tasvir ile gözümüz önüne resimler getirmektedir: Hafif bahar rüzgârında küçük yapraklı ve çiçekli dalları "atışan" ağaçlar bahar neşesiyle karşılıklı "ötüşen" kuşlar... Sonra bir canlandırma:
.
"Ören yerler" (viran, ağaçsız, gölgede, duldada kalmış yerler) giyimsiz, çıplak insanlar gibi bu bayramda üşüyorlar "Sümbül-de, bir yakınını kaybetmiş gibi "yaslı bakışıyor" Çünkü sümbül, sapından yukarı doğru bükülen(boynu bükük) ve üstelik de rengi koyu (mor, siyah) olan bir çiçektir. Bu benzetme, Divan ve Halk edebiyatlarımızda ortak birçok mazmunlardan, tasavvurlardan birisidir.

Şiirin ruh tahlili, psikolojik ağırlığı, son kıt' aya toplanmıştır. Burada Karacaoğlan tabiatın bu bayramı, bu yenilenmesi, süslenmesi, gençleşmesi, neşesi karşısında kendi hislerini anlatmaktadır. Bu duygular birbirine tamamen zıt olmak üzere iki yanlıdır:

Bir taraftan sevinç, öte yandan kahredici kederdir. Tabiatın bu bahar şenliğini, bir taraftan sevinerek, hayranlıkla seyreden şâirin diğer taraftan bütün dertleri kımıldanmakta, devinmektedir” (harekete gelmektedir).Nihayet ustalıklı, vurucu bir bitirişle, şiirin ve psikolojinin bütün manâsı tamamlanmaktadır:

"Yas ile sevincim yıkışır dağlar"

İçindeki ikili duygu iki güreşçi gibi ayağa kalkmışlar güreşmekle (yıkışmakta)lar. Her ikisi birbirine bu denk pehlivanlar, uzun uzun "yıkışmakta” fakat birbirlerini yenememektedirler.
Karacaoğlan bu şiirinde, insanoğlunun bahar karşısındaki dramını yakalamış ve inanılmayacak belâgat ve güzellikle anlatmıştır:

Bahar bize sevinç (hayranlık) ve hüznü aynı zamanda verir. Nedendir bu? Güzellikleri görmek ve fakat ona sahip olamamak duygusundan mıdır? Yoksa bir çeşit kıskançlık mıdır? Tabiatın sonsuzluğu ve erişilmez güzellik dalgalanışları karşısında tuhaf bir küçülüş hissi midir?

Karacaoğlan (insan) yaşlanıyor ve yeniden 20-30 yaşlarına dönmesine imkân yok. İnsan durmadan ihtiyarlıyor. Her saatimiz gençlikten bir uzaklaşmadır. Oysa tabiat, her bahar, yeniden gençliğe, dirilişe, zindeliğe nail olmaktadır. İhtiyarlamaktan (kıştan) kurtulup her yıl yeniden gençliğe (bahara) kavuşmaktadır. Karacaoğlan’ı yasa ve sevince gark eden acaba bu düşünceler ve duygular mıdır?

Yukarıdaki şiir bize birçok sorular sordurtuyor. Yani yüzlek (basit) değil, derin duygulan anlatıyor. Bizi düşüncelere gark etmek, iyi ve halis şiirin vasıflandır.
Tıpkı Ahmet Hâşim'in sonbaharı yorumlayışı gibi:

"Suyu yâkuta döndüren bu hazân
Bizi gark eyliyor düşüncelere."

AHMET KABAKLI, Türk Edebiyatı, Nisan 1983

 

Çukurova bayramlığın giyerken  aaab   giy-/soy-: "y"yarım kafiye; -erken: redif
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış velini kovarken
Cennet demek sana yakışır dağlar

Ağacınız yapraklarla donanır     cccb   donan-/gönen-/inan-: "n" yarım kafiye; -ır: redif
Taşlarınız şol birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar

Rüzgâr eser dallarınız atışır             dddb  atış-/ötüş-: "ş" yarım kafiye; "-r" redif
Kuşlarınız birbirleriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramda pek üşür
Sünbul niçin yaslı bakışır dağlar

Karacoğlan size bakar sevinir    eeeb          sevin-/devin-: -evin: zengin kafiye "-ir"  redif
Sevinirken kalbi yanar göyünür
Kımıldanır hep dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar

İLGİLİ İÇERİK

KARACAOĞLAN HAYATI ve ŞİİRLERİ

NASİHAT - KARACAOĞLAN

ÖLÜM ARDIMA DÜŞÜP YORULMA - KARACAOĞLAN

KARACAOĞLAN - ŞU YALAN DÜNYAYA GELDİM...

KARACAOĞLAN - İNDİM SEYRAN EYLEDİM FRENGİSTANI İNCELEMESİ

KARACAOĞLAN - İLK AKŞAMDAN VARDIM KAVİL YERİNE İNCELEMESİ

KARACAOĞLAN - VARA VARA VARDIM OL KARA TAŞA