Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

FUZULİ - MERHEM KOYUP ONARMA SİNEMDEKİ KANLU DAĞI

GAZEL

1) Merhem koyup onarma sinemde kanlu dâğı
Söndürme öz elünle yandurduğun çerâğı

Sinemdeki kanlı yarayı merhem koyup tedâvi etme. Bu sen kendi elinle onu yaktın.

Aşk evvela Allah'tan kuladır. Allah kulu sever, sonra kul Allah’ı. Çünkü kulu yaratan Hakk'tır. Ona aşk kabiliyetini veren Hakk'tır. Hak tanınmak için kâinatı yaratmıştır. Hakk'ı tanımak ise ancak aşk ile olur. Bu sebepten Hak kulu sever. Çünkü onu tanıyabilen kâinatta ancak insandır. İnsan kâinatın şuurudur. Bu aşk yarasını Hakk kendi eliyle yakmıştır. Aşk bir meşaledir ki Hakk onun ışığı ile görünür. Aşk ise ıstıraptır.
Fakat Hakk'a vâsıl olmak için yegâne yoldur. Bu sebepten “kendi elinle yaktığın meş'aleyi” diyor. Dâğ ateşle açılan yaradır, meşaledir. Eğer bu meşale tedavi edilirse söner. Âşık bunu bir felâket olarak görür. Aşkı uyandıran güzelliktir. Öteki güzellikler onun bir in'ikâsından ibarettir. Binaenaleyh aşk yarasını açan yine Hakk'tır. “Söndürme öz elünle yandurduğun çerâğı” mısraında sihri helâl sanatı vardır. Yani öz elinle iki tarafındaki kelimelere de bağlanabilir.
Yandırdığın çerağı öz elinle söndürme.
Öz elinle yandırdığın çerağı söndürme.
Bu beyitte dört unsur vardır: Kan: Su; sine «insan». Toprak; söndürme: Hava «üflenerek söndürülür»; Yandurduğun : Ateş.
Bu san'at için Nailî’nin:
Yem-i âteş - fürûş-ı dilde oldukça sükûn peydâ
Eder her dâğ-l hasret dilde bir girdâb-ı hun peydâ

Gazelinin matlaı en güzel misallerden biridir.
Deniz, yem: Su; ateş-fürüş: Ateş; dil “insan”: Toprak; denizi Hava; girdâb: Yine su.
Dağ, ateşle dağlanır. Dağ: Girdâb-ı hûn Deniz sükûn bulunca girdablar meydana çıkar. Dalgalanınca gözükmez. Deniz dalga ile kabarır: Mevc.
Mevc, ıstırap yani döğünmektir. Döğününce sînede yara. lar açılır.

2) Uymuş cünûna gönlüm ebrûna der meh-i nev
Ne i'tibâr ana kim seçmez karadan ağı

Gönlüm deli olmuş. Senin kaşına yeni ay diyor. Karadan akı ayırt etmeyen bir insanın sözüne değer verilir mi?

Ay başlarında cinnet krizi fazlalaşır inancı vardır. Onun için “meh-i nev” yeni ay diyor.
Hilâl, yeni ay kaşa benzer. Fakat kaş siyah, ay ise beyazdır. Siyahtan beyazı ayırt etmeyen, bir deliden başka bir şey değildir.
Sevgilinin kaşı yeni aydan çok daha güzeldir. Aralarında siyahlık ile beyazlık arasındaki kadar fark vardır.
Aynı zamanda kaş tasavvufta kurbiyet, Hakk'a yakınlık ifade eder. Siyah lâtaayyün âlemidir. Yani orada hiçbir maddî mevcut görünmez. Hilâl ise görünür. Bunları birbirinden ayırt etmeyen delidir.

3) Kaddün gamında servün sormağ za'f-ı hâlin
Gülzârdan kesilmez ırmaklarun ayağı


Serv, senin boy boşun kıskançlığı içinde o kadar zayıf onun hâlini hatırını sormak için gül bahçesinden ırmakların ayağı kesilmiyor, mütemadiyen geliyorlar.


Sevgilinin endamı serve benzer ve servden çok daha güzeldir. Bu sebepten serv onu kıskanıyor ve bu ıstırap içinde zayıflıyor, eriyor. Serv ince uzundur ve gül bahçesindedir. Gül bahçesinden ırmaklar geçer. Irmakların ayakları vardır. Bu ırmaklar gûyâ servin hatırını sormak için mütemadiyen geliyorlar. «Hüsn-i talîl sanatı»
Serv gülzâr içinde, vahdet kesret içinde demektir.
Ayakları kesilmez, mütemadiyen gelip giderler manâsına olduğu gibi, ırmakların kollarına ayak denildiği için burada aym zamanda ırmağın bir kolu manâsına da gelir.
Gülzârı cennete benzetiyor. Çünkü cennette ırmaklar akar.

4) Dür tek dişün sözünü her dem işitmek ister
Bahrim müdâm anunçün sâhildedür kulağı

İnciye benzeyen dişinden bahsedilir. Deniz bunu işitmek ister. Bunun için kulağı sahildedir.

Diş inciye benzer. İnci madeni denizdir. Sevgilinin dişi denizdeki inciden çok değerli olduğu için deniz onun vasıflarım işitmek istiyor ve sahile kulak veriyor. Sahildeki kulak incinin, içinde yetiştiği sedeftir. Kulağa benzer.
Kâinattaki her güzellik, onun güzelliğinin bir inikâsıdır. İnci değil, incinin madeni olan deniz, onun dişine hayrandır.

5) Zülfü siyeh sanemler olmuş senün esîrün
Işkunda her birimin öz zülfü boynu bağı

Siyah zülüflü güzeller, putlar senin esirin olmuş. Senin aşkında her birinin kendi saçı, kendi boynunun bağı olmuş.

Mecaz âlemindeki güzeller, hakikî güzelin esiri olmuşlardır. Her biri oraya bağlanmıştır.

6) Ger müşg derse âşık ol buy-i zülfe sâkî
Tünd olma bir kadeh ver ter eylesün dimâğı

Âşık eğer sevgilinin zülfünün kokusuna misk derse kızma, na bir kadeh ver damağını ıslatsın.

Damağını ıslatsın, şarap ile damağım ıslatsın; bir de damağını, beynini, idrakini tazelesin. O zaman hakikati anlar, sevgilinin zülfünün kokusunu miske benzetmez.
Müşg-i ter, taze misk, makbul olan misktir. Bir de tasavvufta mişg-i ter daimâ tazelenen İlâhî tecellidir. Hâdis, madde siyahtır. Miskte siyahtır. Zülf gibi zincirleme birbirine bağlıdır.
Ey gül ne 'aceb silsile-i müşg-i terin Var
Vey serv ne hoşcân alıcı işvelerin var
Gazelinin şerhine bakınız.
Misk esasen kurudur, kurumuş kandır.

7) Devrân havâdisinden yoh bâkümüz Fuzûh
Dâru'l-emânumuzdur meyhâneler bucağı

Ey Fuzûlî, dünya felâketlerinden korkumuz yoktur. Mey-haneler köşesi bize emniyet te'min eden sığınağımızdır.

Masiva ile alâkası olmadığı için dünya felâketlerinden korkmaz. Bu felâketlere karşı aşka sığınır.

 

ALİ NİHAT TARLAN

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI