Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

İZZET MOLLA - NE SABRA ÇARE NE TERK-İ DİYARA YER KALDI AÇIKLAMASI

GAZEL
1. Ne sabra çâre ne terk-i diyâra yer kaldı
    Adem vilâyetine şunda bir sefer kaldı

2. Behakk-i Hazret-i Mecnûn izâle eyleye
    Hak Serimde derdii hiredden biraz eser kaldı

3. Ne öldürür gam-i firkat ne kaldırır sıhhat
    Gönül firâş-i derûnumda muhtazar kaldı

4. Tüketti sanma hezâran hikâyet-i aşkı
    O kıssadan dahi söylenmedikn eler kaldı

5. Zamâne etti tehî-dest öyle izzeti kim
    Elinde mâl olarak hâme-i hüner kaldı

6. Dil ü serim düşeli âstân-i Mollâya
    Ne dilde gerd-i küdûret ne derd-i ser kaldı

Vezni: Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (fa’lün)

Günümüz Türkçesi
1. Ne sabretmeğe imkân var, ne de buradan kalkıp gidecek bir yer kaldı! Şunun şurasında yokluk diyarına bir seferimiz kaldı.
2. Başımda akıl derdinden biraz eser kaldı; onu da Hazreti Mecnun’un hakkı için Allah gidersin.
3. Beni ne ayrılık gamı öldürür, ne de sağlık kaldırır. Gönül, içimin yatağında can çekişen bir hasta gibidir.
4. Bülbüllerin, aşk hikâyesini tükettiğini zannetme! O masaldan daha söylenmedik neler, neler var!
5. Devran izzeti öyle eliboş bıraktı ki elinde mal olarak yalnız bir hüner kalemi kaldı.
6. Gönlüm ve başım Mevlâna’nın eşiğine düşeli ne gönlümde keder tozu, ne de başımda ağrı kaldı.

İzahlar:
1. Terk-i diyâr : (f. is. t.) Memleketi bırakmak; oturulan yeri bırakıp başka diyara gitmek.
Adem vilâyeti, Yokluk ülkesi demektir ki bu tabirle ölüm kastedilmiştir.
Şunda; şurada, şunun şurasında demektir.
Öteden beri, aşkın çaresi ya sefer, ya da tahammmüldür, denir. Bu beyit de aynı fikrin ifadesıdir.

2. Hazret-i Mecnûn : (f. is. t.) Mecnun Hazretleri, Hazret kelimesi, evvelce de izah edildiği gibi, yan, yakın manasına geldiği gibi, haklarında saygı gösterilen kimseler için bir unvan sıfatı gibi de kullanılır. Burada da, aşk yüzünden mecnun olan Kays’ın, aşkta kazandığı mertebeye hürmeten, kendisi hakkında hazret tabiri kullanılmıştır.
Hakk-ı Hazret-i Mecnûn : (Zincirleme f. is. t.) Mecnun Hazretlerinin hakkı. Hak kelimesinin başındaki be, farsça bir edattır ki, Türkçemizdeki e, a nesne ekinin karşılığı olur. Burada olduğu gibi, ant verdirmek için kullanılan tabirlerde de bulunur.
Bu edatla beraber bu beyitteki terkibin manası, Mecnun Hazretlerinin hakkına, Mecnun Hazretlerinin hakkı içindir.
Derd-i hired : (f. is. t.) Akıl derdi.
Şairin aklı dert sayması ve bu dertten kurtulmayı istemesi; onun, gönlü aşk coşkunluklarına kapıp koyvermeğe engel teşkil etmesi yüzündedir.

3. Gam-i firkat : (f. is. t.) Ayrılık gamı.
Firâş-i derûn : (f. is. t.) İç yatağı; içteki yatak.
Şair gönlünü muhtazar (cançekişen) bir hastaya benzettiği için; içini, bağırım da o hastaya yatak yapmaktadır.

4. Hezârân, bülbül manasına gelen hezâr kelimesinin Farsça çoğuludur.
Hikâyet-i aşk : (f. is. t.) Aşk hikâyesi.

5. Tehî-dest: f. St.) Eliboş; parasız pulsuz.
Hâme-i hüner : (f. is. t.) Hüner kalemi; hünere saip olan kalem.
Şair, kendisinin elinde kalan ve elinden alınması mümkün olmayan yegâne değerli şey telâkki ettiği kalemiyle, şairliğiyle öğünmektedir. Tehî-dest sıfat takımındaki dest kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda okumak lâzımdır.

6. Astân-i Molla : (E is. t.) Mollanın eşiği.
Molla; Mollâyı Rûm diye alınan Mevlânâ Celâleddîni Rûmî’dir. İzzet Molla, mevlevî tarikatıne mensup olduğu için, hemen her gazelinin sonuna ilâve ettiği bir beyitle, bu tarikatin müessisi ve piri olan Mevlânâ’ya karşı olan hürmet ve muhabbetini göstermiştir.
Gerd-i küdûret (f. is. t.) Keder tozu; kederlilike seri.
Derd-i ser : (f. is. t.) Baş derdi, başağrısı.
Astân kelimesinin âs hecesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatarak okumak lâzımdır.

 

N.HALİL ONAN, İZAHLI D.Ş.ANT.