NABİ –BİR DEVLET İÇÜN ÇERHE TEMENNADAN USANDIK
GAZEL
1. Bir devlet içün çerhe temennâdan usandık
Bir vasl içün ağyâra müdârâdan usandık
2. Hicran çekerek zevk-i mülâkâtı unuttuk
Mahmûr olarak lezzet-i sahbâdan usandık
3. Düştük kati çoktan heves-i devlete ammâ
Ol dâiye-i dağdağa-fermâdan usandık
4. Dil gamla dahi dest ü girîbandan usanmaz
Bir yâr içün ağyar ile gavgâdan usandık
5. Nâbî ile ol âfetin ahvâlini naklet
Efsâne-i Mecnûn ile Leylâdan usandık
Vezni: Mef’ûlü Mefâîlü Mefâîlü Feûlün
Günümüz Türkçesi
1. Bir saadet, bir yüksek mevki için feleğe yalvarmaktan ve bir sevgili için, başkalarının rakiplerin yüzüne gülmekten ve onlara minnet etmekten usandık.
2. Ayrılık çeke çeke sevgili ile buluşup görüşmenin zevkini unuttuk; Sarhoşluk mahmurluğunun baş ağrılarını çeke çeke de şarabın tadından usandık.
3. Saadet ve itibar hevesine düşmemiz çok eskidendi; o huzursuzluk veren arzudan o dâvâdân da usandık.
4. Gönül, gamla didişip uğraşmaktan bile usanmaz ama bir sevgili için şununla bununla çekişmekten usandık.
5. Bize Nâbi’nin o âfetle olan macerasını anlat; Leylâ ile Mecnun masalından bıktık artık...
İzahlar:
1.Zevk-i mülakât: (f. is. t.) Kavuşup görüşme zevki.
Lezzet-i sahbâ: (f.is.t.) Şarabın tadı.
2.Kati, çok ve kati çoktan, pek çoktan, pek çok zamandan beri, çok eskiden deınektir.
3.Heves-i devlet : (f.is.t.) Devlet hevesi; saadet ve itibar arzusu.
Dâiye, İnsanı içinden bir şeye teşvik eden hal, arzu hırs, dâvâ, iddia demektir.
Dağdağa-fermâ : (f. St.) Gürültü buyuran; patırtı uyandıran.
Dâiye-i dağdağa-fermâ : (f. is. t.) Gürültü patırtı uyandıran ve insana huzursuzluk veren hırs ve arzu.
4. Dest ü girîban olmak; çalyaka olmak, didişmek, uğraşmak yerinde kullanılan bir tabirdir.
Gavgâ, Türkçe kavga kelimesinin Farsçada kullanılan şeklidir.
5. Nakletmek; anlatmak, hikâye etmek demektir. Bu kelime ayrıca, taşımak, götürmek manasıyla de kullanılır.
Efsâne-i Mecnun ve efsane-i Leylâ : (f. is. t.) Mecnun ve Leylâ efsanesi.
İLGİLİ İÇERİK