Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NAİLİ-DİL-ZARI HASTE KILDI NE YAMAN NEZAREDİR BU

GAZEL
1. Dil-i zârı haste kıldı ne yaman nezâredir bu
    Şeb-i gemda koydu hâlin ne siyeh sitâredir bu

2. Açılub gül-i terinden mey içerdi sâgaından
    Ele al ki hançerinden dil-i pare paredir bu

3. O periyi âh-i şeb-gîr ede câmehâba teshîr
    Olunur mu lûtfu ta’bîr ne hoş istiharedir bu

4. Felekâ dokuz sefînen gümeder habâbveş dil
    Hazer eyle cünbişinden yem-i bikenâredir bu

5. Der imiş görüp ol âfet bu tahammülüm cefâya
    Dil-i Nâilî değildir kopa seng-i hâredir bu

Vezni: Metefâilün Feûlün Mütefâilün Feûlün

Günümüz Türkçesi

  1. Bu ne yaman bakıştır ki zavallı gönlümü yaraladı; yüzündeki beni, (kirpiklerinin) gam gecesinde bıraktı; ne kara, ne talihsiz bir yıldızdır bu!
  2. Gönül, onun bir taze güle benzeyen yanağından neşe bulur, bir kızıl kadehe benzeyen dudağından aşk şarabını içerdi; ey Felek! Ele al, bana acı ve iltifat et ki, o hançer gibi bakışlarından parça parça olmuş gönüldür bu!.
  3. Gece çekilen ah (kemendi) o periyi yatağa çekip alsın... Bu ne hoş bir istihâre, ne hoş bir hülyadır... Böyle bir rüyanın lûtfu anlatılabilir, yorulabilir mi?
  4. Ey Felek! Gönül senin dokuz gemini, hava kabarcığı gibi yok eder; bu gönlün çalkantısından çekin; o, kıyısı olmayan bir denizdir.
  5. 0 âfet, cefaya bu kadar dayandığımı görüp; "Bu Nâilî’deki de gönül değil, sert bir kayaymış... kopsun, parça parça olsun öyle gönül! dermiş.

İzahlar:
1. Dil-i zâr: (f. s. t.) Zavallı gönül.
Şeb-i gam. (f. is. t.) Gam gecesi. İkinci mısradaki hâl kelimesi, ben dediğimiz yüzdeki ve vücutteki siyâh benekler manasınadır.
Ben, kara bir yıldıza benzetilmekle mânâ tezâdı yapılmıştır.

2. Gül-i ter: (f. s. t.) Taze gül.
Dil-i pâre pâre: (f. s. t.) Parça parça olmuş gönül.
Bu beyitte; açılmak kelimesi ferahlamak, neşelenmek, gül-i ter terkibi, taze bir güle benzeyen yanak; kadeh, dudak; mey, aşk ve hancer, bakış manalarında istiâreli olarak kullanılmıştır.

3. Şeb-gîr: (f. St.) Geceyi tutan, geceyi kaplayan. Gece yapılan işlerin sıfatı.
Âh-i şeb-gîr: (f. s. t.) Gece çekilen ah.
Bu beyitte kullanılan istihâre ve tâbîr kelimelerinin delâletiyle, sevgilinin lûtfuna da bir rüya mahiyeti verildiği anlaşılıyor.

4. Felekâ, ey felek! demektir. Sondaki â Farsça nidadır.
Gümetmek, yoketmek, kaybetmek demektir.
Feleğin dokuz sefinesi de, evvelce izah edildiği gibi, eskilerce iç içe bulunduğu farz edilen göğün dokuz kubbesidir. Kubbe ile habâb arasındaki şekil münasebeti meydandadır.
Dokuz sefinen, dokuz, sefineni demektir.
Yem-i bîkenâre: (f. s. t.) Kıyısız deniz.

5. Dil-i Nâilî: (f. is. t.) Naili’nin gönlü.
Seng-i hare: (f. is. t.) Mermer; sert taş

İzahlı Divan Şiir Ant. N.H.ONAN