Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 


Altıncı Bend
1. Vardım seher-i ta'at içün mescide nâgâh
    Gördüm oturur halka olup bir nice gümrâh

2. Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
   Her birisinin vird-i zebânı çil ü pencâh

3. Dedim ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız
    K'asla dilinizde ne Nebî var ne hod Allâh

4. Dedi biri kim şehrimizi hâkim-i vakti
  Hayretmek içün halka gelür mescide her gâh

5. İhsânı ya pencâh u ya çildir fukaraya
    Sabreyle ki demdir gele ol mîr-i felek-câh

6. Geldiklerini mescide bildim ne içündür
    Yüz göndürüp anda dedim ey kavm olun âgâh

7. Sizden kim ırâğ oldu ise Hakk'a yakındır
    Zira ki dalâlet yoludur gitdiğiniz râh

8. Tahkîk bu kim hep işiniz zerk ü riyadır
    Taklîddesiz ta'atınız cümle hebadır


Günümüz Türkçesi
1 Bir sabah, vakitsiz, (yani daha sabah namazı vakti gelmeden) sabah namazı için mescite gittim ve bir sürü yolunu şaşırmışların halka şeklinde oturduklarını gördüm.
2 Bunlar (Tevhid zikri) yapılan halkaya girmişler, ellerine tespih almışlardı. Her birisinin dilinde ise kırk, elli diye lâflar dolaşıyordu.
3 Onlara dedim ki: "Ne sayıyorsunuz, ne alıp satıyorsunuz? Dilinizde ne peygamber, ne de Allah sözü var!",
4 Biri dedi ki: "Şehrimizin valisi, her zaman, halka iyilik etmek için bu mescide gelir.
5 Onun fakirlere ihsanı ya ellilik, ya kırklık akçedir, Sabret, şimdi o mevkii gök kadar yüksek olan şeyin gelme zamanıdır,"
6 Mescite niçin geldiklerini öğrendim ve yüz çevirip nefret ettim; sonra da dedim ki: 'Ey cemaat! Biliniz ki,
7 Sizden kim uzaklaşırsa Allah’a yaklaşır. Çünkü sizin gittiğiniz yol, sapkınlık yoludur.
8 Doğrusu bu ki, sizin bütün işleriniz yalan, riya ve gösteriştir Göreneğe uyarak taklid ibadeti yapmaktasınız; bunun için ibadetiniz tamamen boşunadır."

 

Altıncı bent

1.Seheri; bir sabah ve sabahleyin sabaha ait demektir.
Güm-râh: (f. St.) Yolunu şaşırmış; doğru yoldan ayrılmış.

2. Birlik, tekbaşına kalmak, halvet manalarına gelen vahdet kelimesi bir tasavvuf terimi olarak Allah’a yakınlık manasını ifade eder. Kemer-i vahdete girmek de; yani Tevhid zikri halkasına girmek, katılmak demektir.
Vird-i zebân (f. is. t.) Dile dolanan laflar; her zaman söylenen temenniler, dilden düşürülmeyen dua veya teşbihler.
Farsçada çil, kırk ve pencâh, elli demektir; aynı zamanda kırk ve elli akçe değerinde eski birer para manasına da gelirler.

3. Sayarsız, alırsız, satarsız; sayarsınız, alırsınız, satarsınız demektir.
K'asla; ki edatıyla asla kelimesinin birleştirilerek kullanılmış şeklidir. Bunun için baştaki “k”yı ince okumak lâzımdır. Eski şiirlerde “ki” edatı diğer bazı kelimelere de bitiştirilerek kullanılmıştır. “Ki ey” yerine “k'ey”, “ki ol” yerine “k'ol”, “ki olsun” yerine “k'olsun” denilmesi gibi.
Ne hod, ne de demektir.
İlk hecelerindeki imâle dolayısıyla, bu beyitteki dedim kelimesini didim ve bundan sonraki beyitte geçen dedi kelimesini de didi şeklinde yazmağa mecburiyet görülmüştür.

4. Hâkim-i vakt: (f. is. t.) Vaktin hâkimi, hükmü geçeni; devrin valisi.
Bu beytin sonundaki her gâh (her zaman) kelimesi, bazı nüshalarda her mah (her ay) şeklinde görülmüştür.

5. Felek-câh; (f. St.) Felem mertebeli; rütbesi gök kadar yüksek olan.
Mir-i felek-câh: (f. s. t.) gök kadar yüksek olan

6, Agâh olmak; bilmek, vâkıf olmak demektir.

7.Dalâlet doğruluktan sapmak, azmak kötülük demektir Dalâlet yolu, hak yolunun aksidir.

8. Tahkik; bir şeyin hakikatini araştırmak, doğrusunu meydana çıkarmak demektir. Tahkîk bu kim; işin doğrusunu araştırıp şu neticeye vardım ki, işin doğrusu bu ki manasıyla kullanılmıştır.
Takliddesiz; taklittesiniz, işiniz hep taklit yapmak, ibadet kılar gibi görünmektir demektir.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi