Kullanıcı Oyu: 2 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

FUZULİ - HASILIM YOK SER-İ KUYUNDA BELADAN GAYRİ

GAZEL
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

Ney-i bezm-i gamem ey mâh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı

Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne çalar kimse kapım bâd-ı sabadan gayrı

Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı

Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binadan gayrı

Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sedâdan gayrı .

Vezin
Feilâtün (fâilâtün) Feilâtün Feilâtün feilün (fa’lün)


Bu veznin hususiyeti, baştaki Feilâtünün Fâilâtün ve sondaki Feilünün Fa’lün şeklinde de kullanılmasıdır. Nitekim birinci beytin birinci; üçüncü beytin birinci; dördüncü beytin birinci ve ikinci; altıncı ve yedinci beyitlerin birinci mısraları Fâilâtünle; geriye kalan mısralar ise Feilâtünle başlamakta ve ikinci, üçüncü, altıncı, yedinci beyitlerin birinci mısraları Feilünle, diğerleri hep Fa’lünle bitmektedir.
Feilâtünle başlayan ve Feilünle biten bütün vezinlerde bu değişmeler olabilir.

Günümüz Türkçesi
1. Senin yanında belâdan başka elde ettiğim şey ve aşkının yolunda fâni olmaktan başka beslediğim niyet yoktur.
2. Ey ay gibi güzel olan sevgilim! Ben gam meclisinin bir neyiyim; ateşe yanmış (ateşte kavrulmuş) kuru bedenimde arzundan, aşktan başka ne bulursan yele ver
3. Ey kanlı gözyaşı! Ayrılık gününde yüzümü perdele ki gözüm o ay yüzlüden (ayrıldıktan sonra) ondan başka kimseyi ve başka şeyi görmesin.
4. Kimsesizliğim o dereceye vardı ki, etrafımda belâ girdabından başka dönüp dolaşan yok.
5. Bana, ne gönlümün ateşinden başka kimse yanar, ne de sabah rüzgârından başka kimse kapımı açar!
6. Ey dalga! Gözyaşımın kabarcığını bozma ki bu sel (gözyaşı seli), bu binadan başka sağlam yapı bırakmadı.
7. Ey Fuzuli! Aşk meclisinde nasıl ah etmeyeyim ki bende, kazanç olarak, feryattan başka ne bulunabilir...

İzahlar

I. Ser-i kûy: (f. is. t.) Kûy Asıl manası geniş yol, sokak, köy, mahalle demek olan Farsça kelimedir. Ser de Farsçada baş demek olduğuna göre bu isim tamlamasının Türkçeye çevrilişi yolun başı veya köyü başı suretinde olmak lâzım gelir. Fakat sadece kûy kelimesi yahut kûy-i yâr ve kûy-i cânân terkipleri gibi bu ser-i kûy terkibi de şiirde sevgilinin yanı, onun bulunduğu yer manasıyla kullanılır.
Bugün dilimizde kötü maksat, gizli düşmanlık, kin manalarıyla kullanılan Arapça garaz kelimesinin asıl manası sadece maksat ve niyetttir ki bu beyit içindeki kullanılışı da böyledir
Reh-i aşk: (f. is. t.) Aşk yolu.
Arapça fena kelimesinin de, bugün kullandığımız kötü manasıyla değil; fâni olmak, yok olmak, ölmek manasıyla ve “beka”nın karşılığı olarak kullanıldığına dikkat etmelidir.

2. Bezm-i gam: (f. is. t.) Gam meclisi.
Ney-i bezm-i gam: (Zincirleme f. is. t.) Gam meclisinin neyi Bu suretle şair kendisini, gamlı bir mecliste yanık, dokunaklı sesler, nağmeler çıkaran bir neye benzetiyor. Ney, kamıştan yapılan ve üflemekle ses veren bir musiki aletidir.
Gamım yerine gamem denilmesi Azerî lehçesi icabıdır.
Farsçada ay demek olan mâh yahut meh kelimesi, parlaklığından ve güzelliğinden dolayı, eski şiirlerimizde, istiare olarak, çok defa güzel ve sevgili yerine kullanılmıştır. Burada da öyledir. Bu mâh kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda uzatarak okumak lâzımdır.
Oda yanmış kuru cismim sözlerini, aşk ateşiyle yana yana kuruyup zayıflamış olan bedenim diye izah etmek uygun olur.
Yele vermek, savurmak, dağıtmak manasına gelen bir tabirdir.
Burada şair, hevâ ve yel kelimeleri arasındaki mana münasebetini, hattâ ney de üflenerek çıkardığı için bununla heva ve yel arasındaki münasebet, de bulundurmuştur. Sonra kuru cisim terkibinin, ney ile de münasebet, vardır. Çünkü nasıl neyden havadan başka bir şey çıkmazsa, hazin bir neye benzediğini söyleyen şairin vücudun da “heva”dan, yani, “arzu” ve “aşk”tan başka bir şey bulunmadığı anlaşılıyor.
Bu beyitte yukarıdaki satırlarla izah edilmiş olan tenasüp sanatından başka bir de tevriye vardır, “hevâ” kelimesi, Arapçada ve Arapçadan alınarak Farsçada arzu, heves, aşk ve Arapçada, sonunda hemze ile bildirimiz hava manalarına gelir. Bu kelimenin bu beyit içindeki kullanılışı da her iki manaya gelecek tarzdadır.
Yukarıda verilen izahata göre bu beytin biraz daha genişletilmiş manası şudur:
Ey ay gibi güzel olan sevgili! Ben gam meclisinde bir ney gibi feryat ediyorum. Ağlaya ağlaya kalbimin ve aşkımın ateşinden kurumuş olan bedenimde arzudan ve aşktan başka bir şey yoktur, bende bundan başka ne bulursan havaya savur.”

3. Mâh-likâ: (f. st.) Ay yüzlü. Bu sıfat takımındaki mâh kelimesi, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatılarak okunmalıdır.
Fuzûlî burada, sevgilisinden ayrı bulunması dolayısıyla kanlı gözyaşı dökmekten memnun görünüyor. Çünkü döktüğü o kanlı yaşlar gözlerini perdeleyecek ve şair bu suretle dünyada, ayrıldığı sevgilisinden başka hiçbir kimseyi ve hiçbir şey; görmeyecek; yalnız, o perdenin arkasında, yani göz kapaklarımı içinde duran sevgilisinin hayaline dalarak acı bir haz duyacaktı

4. Bu beyitte geçen “yetmek” kelimesiyle aynı manaya gelen diğer kelimelerimiz “varmak” ve “erişmek”tir. Bugün bu manada, daha ziyade son iki kelime kullanılır ve “yetmek”, kâfi gelmek manasını, taşır. Mamafih, yurdun bazı yerlerinde yetmek, hâlâ evvelki manasıyla de kullanılır. Yetişmek kelimesinde ise, hem erişme hem de kâfi gelmek manası vardır.
Çizginmek, Azerî lehçesinde, dönüp dolaşmak demektir
Girdâb-i belâ: (f. is. t.) Belâ girdabı; felâket anaforu.

5. Özge, başka demektir Azerî lehçesine aittir.
Bâd-i sabâ: (f. is. t.) Sabâ rüzgârı; tanyeli.
Bu beyit, Fuzûlî’nin dillerde dolaşan beyitlerinden biridir ki yalnızlığı ve garipliği harikulade bir tesirle ifade etmektedir.

6. Bu beyitte, dalga demek olan Arapça “mevc” kelimesiyle “hiç” kelimesini vezinde, birer kapalı ve birer açık hece karşılığı olacak surette okumalıdır.
Tamlama ve nesne ekleri kullanılmamış olan “gözüm yaşı habâbın” terkibinin tamam söylenişi, “gözümün yaşının habâbını”, veya “gözyaşımın habâbınıdır.”
İmâret kelimesi, hem “mamurluk”, hem de “fakirlere yiyecek verilen yer” manasına gelir. Beytin içinde bu kelime her iki manayı da verdiği için, kullanılışı tevriyelidir.
Bu izahata nazaran, beyitten daha etraflı olarak çıkarılan mana şudur:
Şair, aşk derdiyle öyle ağlıyormuş ki, gözyaşları, dalgalana dalgalana ve köpüre köpüre akan bir sel halini alıyormuş ve bu selin üstünde de hava kabarcıkları hâsıl oluyormuş. Bu gözyaşı seli şairin her şeyini alıp götürmüş, kalbini bir harabeye çevirmiş. Bu harabe ortasında yegâne mamurluk eseri bu kubbeye benzeyen kabarcıklarmış, yahut da fakir şaire imaret olarak bu kabarcıklar kalmış; onları bozmaması için şair gözyaşı selinin dalgasına yalvarıyor.

7. Bezm-i aşk: (f. is. t.) Aşk meclisi
İçre, içinde demektir; “de” şeklindeki gayrisarih meful (belirtisiz nesne) ekimizin vazifesini görür. Evvelce kullanılmakta olan bu “içre” kelimesi bugün yerini “için”de sözüne bırakmıştır.
Nice, “nasıl” demektir. Bu kelime, “hayli, çok” manasıyla da kullanıldığı gibi, “nice bir” ve “bir nice” suretlerinde, yerine göre “birçok, bir hayli, nasıl, ne zamana kadar” manalarını verecek tarzda da kullanılır.
Ah eylemeyem, Azerî lehçesine göre söylenmiş olup “ah etmeyeyim” demektir.
Şairin, aşk meclisinde sadadan, yani feryattan başka eline geçen bir şey bulunmadığını söylemesi; talihsizliğini, nasipsizliğini anlatmak içindir. Esasen, Fuzûlî’nin sanatında en değerli unsur olan samimiyeti en tesirli mahiyetiyle ihtiva eden ve bu itibarla şairin en güzel eserlerinden biri olan bu gazel, baştan aşağı, aynı hissi; hayatta peşinden koştuğu güzel, yüksek ve iyi şeylere kavuşamamaktan doğan hüzün, yoksulluk ve yalnızlık duygularını asaletinden bir şey kaybetmeyecek ve ıstıraptan zevk duyduğunu belirtecek surette - ifade etmektedir.

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ, N.H.ONAN

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI


AÇIKLAMA- 2 (ALİ NİHAT TARLAN)

GAZEL

1) Hâsılum yoh ser-i kuyunda belâdan gayrı
     Garazum yoh reh-i ışkunda fenâdan gayrı yolun

Senin diyârında elde ettiğim şey sâdece belâdır. Aşkının yolunda fani olmaktan başka bir isteğim yoktur

Burada belâ Elest Bezminde ettiği ikrardır. Âşığın vahdet diyarında bütün kazancı bu ikrardır. Ve yine bu ikrar yüzünden âşık belâlara uğrar, sevgili onu imtihan eder.
Sevgilinin bekasına ulaşması âşığın tek isteğidir. Fânî varlığının hakiki sevgilinin bâkî varlığında yok olmasıdır.

2) Ney-i bemn-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
     Oda yanmış kuru cismümde hevâdan gayrı

Gam meclisinin neyiyim. Ey ah kuru cismimde havadan gayrı ne bulursan yele ver, mahvet.

Ney, insandır. Allah ona ruhunu üflemiştir. Gam meclisini şenlendiren bir ney yani ıstırap neyi. Çünkü ney inler, ah eder.
Neyin delikleri yakılarak açılır ve kurudur. Yani kuruduktan sonra ateşle delikleri açılır. Cism topraktır. Âh neye üflenince esasen içinde hiçbir şey bulunmayan ney ses hâlinde bütün varını havaya kalbeder. Kuru, yalnız bir cisim kalır. Neyin içinde hava vardır. O hava da Sese inkılâb eder.
Neyin içinde havadan başka bir şey yoktur. Burada hava aşk manasınadır. Aşktan başka her şeyinin mahvolmasını istiyor. Yani yukarıdaki beyitte dediği fenâya erişmeyi istiyor.
Ney ve cisim “toprak”, oda yanmış “ateş”, kuru cisim tezat tarikiyle “su”, hava ise bir manasıyla “hava”. Şâir burada dört unsuru bir araya getirmiştir.

3) Perde çek dîdeme hicrân günü ey kanlu yaşum
     Ki gözüm görmeye ol mâhlikâdan gayrı

Ey kanlı yaşım, ayrılık günü gözüme perde çök. Gözüm o ay yüzlüden başkasını görmesin. Kanlı gözyaşı gözü örtünce her taraf kararır. Ayrılık günü gece olur. Ay geceleri çıkar.

Şâir, gündüz her şeyi görebilir, güneşi de. Fâkat gece sadece ay görülür. Sevgilisinden başka hiçbir varlığı görmek istemiyor.

4) Yetdi bî-keslügüm ol gayete kim çevremde
     Kimse yoh çizgine girdâb-ı belâdan gayrı

Kimsesizliğim o raddeye geldi ki etrafımda belâ girdabından başka dönüp dolaşan yok.

Belâ girdabı döner, yani mütemadî belâlar içindedir.
Belâ girdabı Elest Bezmindeki ikrarın kendisini sürüklediği belâlardır ve bu içinden çıkılır belâlar değildir.
Bütün meşgalem bu ikrarın içinden çıkabilmektir. Etrafımda tek gördüğüm şey odur.

5) Ne yanar kimse mana âteş-i dilden özge
    Ne açar kimse kapum bâd-ı sabâdan gayrı

Gönlümdeki ateşten başka kimse bana yanmaz. Bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.

Yine kimsesizlikten bahsediyor. Gönlümün ateşinden başka kimse bana acımaz. Bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.
Burada yanmak, acımak manasınadır. Fakat ateş de yanar. Gönlümdeki aşk ateşinden başka kimse, bu çektiğim ıstırabı bilmez.
Kapı açmak “feth-i bab”dır. Yani sülûkda makamları aş saba, bahar rüzgârı geçen gazellerde söylediğimiz gibi İslâm’dır. Bahar, mevsim-i adl'dir. Din-i adl ise İslâmiyet’tir. Aşk yolunda uğradığım müşkilleri ancak İslâmiyet halleder demek istiyor.
Etrafımda beni anlayan kimse yok derken, kimsesizlik ıstırabını bu şekilde anlatıyor. Ancak esen rüzgâr kapıyı açar.

6) Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
    Koymadı hîç imâret bu binâdan gayrı

Ey dalga, gözümün yaşı üstündeki hababı, su kabarcığını bozma. Zîra bu sel o imaretten başka bir bina bırakmadı, hepsini harap etti.

Sel, gözyaşıdır. Mevc, dalga ise gözyaşının akarken vücu-da getirdiği dalgadır. Habab, su kabarcığı içinde hava olan gayet zayıf bir varlıktır. Ufak bir hareket onu mahvedebilir. Şâir, bu aşk selinin sadece hababı harap etmediğini, ondan gayrı nesi varsa mahvettiğini söylüyor.
Hababın içinde hava yani aşk vardır. Zayıf varlığı ancak o aşk ile yaşar yani ayakta durur. Hava boşalınca habab da yoktur.
Aşktan tamamen za'fa düşen varlığını hababa benzetiyor.
Habab, bir bina bir imarete benzetiliyor. Her tarafı kapalı olduğu için...

7) Bezm-i ışk içre Fuzûlî nice âh eylemeyüm
    Ne temettü' bulunur neyde sadâdan gayrı

Ey Fuzûlî aşk, şarap meclisinde nasıl ah etmeyeyim. Neyin, sesinden başka insana ne faydası vardır?

Kendisini neye benzetiyor. Aşk, şarap meclisinde ney çalınır sesinden istifade edilir. Başka bir faydası yoktur, Ney de ah eder. Neyin kendisi «elif» e, delikleri ise he «o» harfine benzer, “ah” olur.


FUZULİ DİVAN ŞERHİ, PROF.DR. ALİ NİHAT TARLAN, KÜLTÜR BAKANLIĞI

 

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI